Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm Teşekkür Ederim

@lonelynatalia

Yeniden girilen kilitli oda, bir adet karanlık koridor ve yeniden kilidi açılan kapı, aldıklarını Taehyung’a göstermek için heyecanlıyken, Taehyung hakkında duyduklarıyla tüm hevesi kursağında kalmış, ağlama isteği vücuduna saplanmıştı resmen.

Açılan kapıdan girdiğinde kendi odasının kapısını açmış kendisini bekleyen Taehyung’un gördü.

Elinde ki ayna dizlerine düşerken dikkatle kendisine bakıyordu ve arkasında ki muhafıza. İçeri adımladığında ayaklanan Taehyung kapının önünden çekildi.

“Keşke içerde bekleseydin Taehyung. Niye burada bekledin ki?” Diyerek önünde durdu ama her zaman ki gibi cevap alamayacağını bildiği için odaya muhafızla beraber girerek eşyaları bıraktı. “Gidebilirsin.” Diyerek amacı hızla onu buradan göndermekti.

Taehyung’la bir an önce paketleri açmak istiyordu. Odadan giden adam ve kilit sesiyle yatağa oturup dikkatle kapıya baktı.

Geleceğini biliyordu, ama neden her yabancı geldiğinde yanından gittiğini anlamıyordu. Kapı aralandığında gülümseyerek içeriye giren Taehyung'a baktı. Heyecanı artarken koltuğa giden Taehyung’u engellemek için “Yanıma gel Taehyung bizim için çok güzel şeyler aldım!" Diyerek hızla elini sağ tarafına vurmaya başladı.

Zaten paketlerin içinde ne olduğunu merak ettiğini biliyordu. Elinde ki aynayla yanına oturan adama bakıp gülümseyerek torbanın birini açtığında bundan ne çıkacağını biliyordu, yavaşça içinden asıldığı kırmızı hanboku çıkararak yatağa koydu.

“Bu senin için! Çok güzel değil mi?” Diye sorduğunda Taehyung sadece hanboka bakıyordu, “Hadi giydirelim seni.” Diyerek adamın elinden tutup kaldırdığında üzerinde kileri çıkarmadan kırmızı büyük hanboku giydirdi.

Kendininkini de verebilirdi ama onlar etekliydi ayrıca kendisinden kalıp ve boy olarak büyük olan Taehyung için olabileceğini sanmıyordu.

Yatağın üzerinde ki aynayı alıp Taehyung’tan uzaklaşarak üzerine bakması için tuttuğunda biraz şaşkın bir ifadeyle baktığını gördü.

Gülümseyerek kafasını eğip kendine baktığında gözlerinde ki sevinci görmek şimdilik aklında ki kötü şeyleri götürmüştü. “Daha bitmedi!” Yatağa geri geçerek diğer torbayı açtığında içinden beyaz gömleği ve kumaş pantolonu çıkararak yatağa serdi.

Taehyung bu sefer onlara gözlerini dikmişken adeta bir çocuk gibi etrafında dönüp hâlâ üzerinde ki hanboka bakıyordu.

Taehyung’un elini tuttuğunda bakışları kendine dönmüş asıldığında kendine yaklaşmıştı.

Yatağa çekerek oturmasını sağladı. Diğer torbaları da açarak aldığı kışlık kıyafetleri dökerken, işte şimdi asıl açmak istediği torbaya gelmişti sıra. Eline aldığı torbanın hızla ipini çekerek elini içine soktu. Eline gelen tarak ve kendisininkinden daha büyük olan aynayı çıkararak havaya kaldırdı. “Bak bunlar da senin.” Dediğinde Eline bakan Taehyung uzanarak avuçları arasından eşyaları aldı.

Aynayı kendine çevirip bakarken tarakla ne yapacağı hakkında en ufak fikri yoktu.

Taehyung’un elinden aldığı tarakla gülümserken yavaşça saçlarına geçirip taramaya başladı bir tarafı havaya tarayıp diğer tarafı kulağının arkasına götürürken Taehyung kendisine aynadan bakıyordu.

Tarağı bırakıp elini yeniden torbaya atıp içinden kelebekli olan demir tokayı çıkardı. Elindekine dikkatle bakan Taehyung'a iyice yaklaşıp kulağının kenarına tokayı sıkıştırdı. “Çok güzel oldun.” Diyerek elinden aldığı aynayı kulağından tarafa çevirerek bakmasını sağladı.

Aynayı yatağa bırakıp yeniden bir toka aldı. Kendi saçlarını taramadığı için zorlanırken toka sürekli düşüyordu. Elinden tutulmasıyla gözlerini kaldırarak Taehyung’a baktığında uzanıp saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı pekte iyi olmasa da taktığı tokayla gülümseyerek aynayı eline alıp bakması için tuttu.

O kadar saf ve temiz birisiydi ki, günahkar ve kötü insanlar yüzünden hayatı mahvolmuştu. Dolan gözlerine engel olamadı. Gözlerinin neden dolduğunu anlamaya çalışan Taehyung’un, bir elini omuzuna atıp diğer elini çenesine atarak dudaklarını yanağına sıkıca bastırdı.

Kalbi heyecanla at koşturuyor gibiydi.

Geri çekildiğinde ağzı biraz aralı şekilde bakan Taehyung’a gülerek baktı. “Teşekkür ederim.” Diyerek geri çekildi.

Utanmıştı, içinden gelen anlık dürtüyle öpmek istemişti işte. Merhemleri ellerine alıp “Bunları da senin için aldım. Birazdan süreriz olur mu.”

Jungkook’a sadece kitlenerek bakarken, o da düşünmemişti sadece yapmak istiyordu. Jungkook’un çenesinden tutarak kendisine çekip dudaklarını sertçe bastırdı. Taehyung'la doğru düzgün konuşmazken ondan aldığı ilk öpücükle gözleri büyürken, yavaşça geri çekilen Taehyung’a baktı. Gözleri en koyu kahverengiydi, onun güzel gözlerine bakarken o ise dudaklarına bakıyordu.

Dip dibe olan ikili göz göze geldiğinde Taehyung yeniden çenesini çevirerek bu sefer de diğer yanağından öpmüştü.

Geri çekilen Taehyung “Teşekkür ederim.” Diyerek yeniden o kalın sesiyle konuştuğunda üzerinde ki şok dalgasını kenara atıp gülümsedi.

Kendisine teşekkür olarak bir öpücük bahşetmişti çekinmemesi için “Rica ederim Taehyung.” Diyerek son torbaya uzandı.

İçinden çıkardığı kalem, boş kitap ve okuma kitaplarını çıkararak eline kurt türlerinin ve çeşitlerinin olduğu kitabı eline alarak Taehyung’a iyice yaklaştı. Onunda kitaba odaklandığını gördüğünde ilk sayfaları açarak renk ve cins olarak değişen kurt çeşitlerine bakınırken sonunda istediği sayfalar gelmişti.

“Bak bu ben! Yani omega.” Diyerek eliyle gösterdiği sayfadaki küçük kurda dokundu. “Omegaların yavruları oluyor biliyor musun.”

Kitaba bakmaktan çok kendisine bakan Taehyung’a aldırmadan aşağısında ki kurda dokundu.

“Bu da beta, diğer kurtların feromonları var ama betaların yok ayrıca koku da alamıyorlar.” Diyerek sayfayı çevirdiğinde karşısına çıkan alfayla gülümsedi.

“Bak bu da alfa. Alfalar gerçekten güçlüler günlerce çalışsalar yorulmazlar hatta” Yan sayfada ki kurta baktığında gördüğü delta ile kitabı kaldırarak ona karşı tuttu. “Deltalarda kurt sürelerinin başıdır. Nadir olduklarını söylerler çünkü her sürüde bir tane vardır işte.” Diyerek kitabı geri indirdi.

Elini yeniden alfanın olduğu sayfaya koyarak “Ben ruh eşimde sanırım alfa,” Taehyung’a baktığında kaşlarının çatık bir şekilde kitaba baktığını görünce nedenini merak etse de çok üzerinde durmadan konuşmaya devam etti.

“Bir gün ruh eşim geldiğinde onunla evleneceğim, hatta belki yavrularım da olur. Buradan giderim ve hep beraber yaşarız.” Diyerek heyecanla konuştuğunda ortamda garip bir ses duyuldu. Kağıt sesi.

Gözlerini Taehyung’tan çekip kitaba baktığında alfa bölümünün yırtıldığını gördü. Ağzı bir karış açık kalırken Taehyung kendisine bakmadan kağıdı avuçlarının içine toplamıştı.

Jungkook konuşmak için kelimeleri toparlayamazken Taehyung umursamadan o sayfayı çevirerek diğer sayfaya geçti.

Kafasını sayfaya çevirdiğinde, önünde ki kurtla kaşları çatıldı. Thita, yazan başlıkla kitabı kendine çekip okumaya başladı “Thita’lar doğada nerdeyse bir kaç kez görülmüşlerken, türleri nadir içeriğinde bile değildir. Delta – Delta çiftleşmesinden oluşan bu kurt bir araya gelmeyen deltalar yüzünden günümüzde görülmemektedir. Ancak geçmişte görüldüğü kesin olarak kanıtlanmıştır...” İlk defa gördüğü cinsle şaşırırken ne diyeceği hakkında bir fikri yoktu.

Fakat normal hayatında bir thita görse korkacağı kesindi çünkü kitapta pekte içler acısı şeyler yazmıyordu. Kitapta ki kurdun üzerine dokunan Taehyung’la düşüncelerden çıkarak onun gözlerinde ki ışıltıyı gördü. “Alfayı pek sevmedin ama thitayı sevdin sanırım?” gülerek söylediği şeylere adeta aşık olmuş gibi kitaba bakan Taehyung kafasını olumlu anlamda sallayarak daha kitaba bakarken. Demir kapının sesi geldiğinde Jungkook yataktan kalkarak kendi odasının kapısını açtı. Yemekleri getiren muhafızlar yenileri koyup eski tepsileri alıp giderken onların arkasından birisi daha gelmişti. Kraliçe...

“Merhaba tatlım.” Diyerek odaya giren kraliçe yatakta oturan Taehyung ve üzerindekilerini süzerek “Nasılsın Taehyung’cum.” Diyerek gülümsediğinde, önüne dönen Taehyung hiç bir tepki vermedi. Çünkü daha önce bir çok kez tepki vermiş ve sonu hep acıyla bitmişti.

“Taehyung’un İlaçlarını aldın mı canım.” Diyen kraliçe Jungkook yaklaşıp belinden tutarken bir yandan da onun saçlarını oynuyordu.

“E-evet efendim.” Diyen Jungkook nefesinin kraliçenin yakınlığı yüzünden kesildiğini hissederken “Peki ona yapması gereken hareketleri yaptırıp, ona yapman gereken şeyleri yaptın mı?”

İşte şimdi asıl gerçek olan sorudaydılar. Ne söylemesi gerektiğini bilmezken kafasını olumsuz anlamda salladığında bir anda kendisinden uzaklaşarak bağırmaya başladı.

“Onun burada çürümesi gerek! Sana kim dedi ona kıyafet al diye! Kimsin sen!”

Adete kükreyen kraliçenin gözü dönerken, seçiminin yanlış olduğunu düşündü. Tabi ki bu aptal merhameti yüzünden hiç bir şey yapamazdı diyerek yakınırken yeni bir plan düşünmesi gerektiği ortadaydı.

Jungkook’u artık buradan çıkaramazdı, onu öldürmek ise seçenekleri arasında değildi. Omegayla daha işleri vardı.

“Emri mi ne cüretle yerine getirmezsin!” Bağırmaya devam eden kadına “Yapamam-“ cümlesini daha tamamlayamadan yanağına gelen büyük sarsıntıyla yere düştü. Kraliçe, kraliçe kendisine tokat atmıştı...

Acıyla ağlamaya başladığında kafasını yerden kaldırarak Kraliçeye baktığında görmeyi beklemediği bir şey görmüştü. Taehyung kraliçenin arkasında hızla gelirken bir anda tuttuğu kadını bir anda kapıya fırlatmıştı.

Öylece önce kapıya yapışıp sonra yere düşen kraliçe bir süre kafasını kaldırmadı, Jungkook ayağa kalkıp kadını kontrol edeceği an bir anda kafasını kaldıran kadın yüzünde ki dehşet ifadeyle bakıyordu.

Burnu kanayan kadın olduğu yerde doğrularak, ayakta duran ikiliye baktı. Fazlasıyla sinirlenen kadın kapıdan destek alarak yavaşça odadan çıktığında kanayan burnunu koluna silip karşı odaya girdi. Gördüğü değişiklikle daha fazla sinirlenirken dolabın kapağını açarak kenarda duran kamçıyı aldı.

Buz gibi bakışlarıyla karşısında ki ikiliye yürürken bir anda Jungkook, Taehyung’un önüne atılarak hızla ellerini sallamaya başladı.

“Yapacağım, söz veriyorum yapacağım lütfen durun!” Ağlarken kelimelerin ağzından fırlamasıyla, yerinde duraksayan kraliçe başının dönmesiyle daha fazla ayakta durabileceğini sanmıyordu.

“Muhafızlar her gün kontrole gelecekler! Eğer ki yapma seni ondan daha kötü hâle getiririm.”

Herhangi bir tepki vermeyen Jungkook, elindekini yere atıp arkasını dönen kraliçenin bir an önce gitmesi için dua ederken “Duydun mu beni!” Başını arkaya çeviren kraliçeye karşı hızla başını sallayarak onayladı.

Odadan çıkıp giden kraliçenin öylece arkasından bakarken elindeki sıcaklıkla dibinde ki Taehyung’a baktı. Elinden tutarak masaya asılarak sandalyeye oturmasını sağladı. Masanın öbür ucunda ki sandalyeyi yaklaştırarak yanına oturdu.

Bu sefer kendileriyle ilgilenen Taehyung iken tepsiyi önlerine yaklaştırdı. Ağlıyordu, iki ara bir derede kalmışken bildikleri de aklını karıştırıyor ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Çenesinden tutup kendi yüzüne çeviren Taehyung, kendisine acıyan gözlerle bakarken yanağında ki kızarmış yere önce burnunu sürtmüş daha sonra ise küçük bir öpücük bırakarak geri çekilmişti.

Büyük ihtimalle kraliçe bir birlerini ayıracaktı, ama Taehyung burdan kurtulmadan gitmemeliydi...

Onun minik öpücüğü Jungkook’u dişlerini gösterecek kadar gülümsetirken “Teşekkür ederim Taehyung...” Diyerek yemeğine döndüğünde, hani Şehrazat gibi olacaktım diye düşündü.

Neden şimdi öylece bocalamıştı ki. Yemek boyunca aklında ki sorulara cevap verirken bir anda aklına gelen fikirle kaşığı bıraktı. Kesinlikle hiç bir aksilik çıkmazsa tanrı kendisine yardım ederse buradan Taehyung’u çıkarabilir di bile.

“Taehyung, seninle bir oyun oynayalım mı?”

 

___ 

 

Taehyung, konuştukları gibi odasındaydı planı anlattıktan sonra kendisini onaylamış ve odasına geçmişti. Büyük ihtimalle şuan aynası ve tarağıyla ilgilendiğini düşünerek gülümsedi. Resmen ondan çocukluğunu çalmışlar dı...

Gelen kapı sesiyle titreyen ellerinin yumruk haline getirerek geri açtı. Odasının kapısı açıldığında içeriye giren iki muhafız öğlen gelen tepsileri alıp yeni tepsileri koydukların da bir cesaretle öne atıldı.

“Kraliçenin yanına gitmem gerek.” Dedi. İkilinin bakışları kendine döndü, “Bu tehlikeli değil mi-“

“Herkes akşam yemeğinde ayrıca acil gitmem lazım.” Diyerek dudaklarını dişledi. Kendine inanmazlarsa iş yatardı. Ne yapıp edip buradan çıkmalıydı, kraliçenin güvenini geri kazanmalıydı.

“Taehyung ne olacak?”

“Onun zincirini taktım” Hemen de Taehyung’u soruyorlar diyerek yakınırken, sanki sabah çıkarken o burada yalnız kalmamıştı dedi kendi kendine. Ama şunu anlamıştı ki kraliçe onun zincirini taktığını düşünuyordu, kendisi ise yatağın yerini değiştirmişti...

“Yürü öyleyse.” İçinden attığı sevinç çığlıklarıyla ikisinin önünden yürümeye başladı. Geçtiği karanlık koridor sonunda bittiğinde hızla kendisini dışarı attı. Sarayın çıkış kapısını pas geçip kimseye görünmeden hızla üç katın da merdivenine çıkarak kraliçenin odasının önüne geldi.

Çoktan yemek saati geçmişti, yemekten sonra hemen odasına geçerdi. Kapıyı tıklayarak gel sesini aldığında içeri girerek kapıyı aceleyle kapadı. Jungkook’u karşısında gören kadın kaşlarını çatarken Jungkook yüzüne telaşlı bir hâl takınıp kadına yaklaştı.

Önünde eğilerek yeniden kalktığında sabah ki morluklarını görmemesi için ve muhafızların söylememiş olması için dua ederken “Majesteleri bir sorunum vardı.” Diyerek başını eğdi.

“Sorun ne?” Diyen kadına kıyafetin yakasını indirerek gösterdi. Gördüğü görüntüyle şaşıran kadınla tanrıya şükürlerini sundu. Gerçekten kendisine yardım ediyordu.

“Taehyung yemeğine onları attığımı gördü, bir anda boğazıma yapıştı.” Uzun süre yere bakarak kırpmadığı gözleri dolarken yerden gözlerini kraliçeye kaldırarak “Nasıl vereceğimi bilmiyorum?” Dediğinde dudaklarını büzdü.

Geceliğiyle ayaklanan kadın önünde kendisi için nefis bir durumda olan omegaya yaklaştı. Çenesini altına çentik atıp “Onu hiç çözmemeliydin Jungkook.” Hem kırgın hem de kızgın çıkan sesiyle, kraliçe aslında Jungkook’un kendisine hiç karşı çıkacağını düşünmemişti.

“Lütfen bana yardım edin majesteleri.” Diyerek dibine giren kadından korkmadan. Geri adım atmadı, içinden geçirdi Şehrazat gibi olmalıydı...

Beline ellerini atan kadına sokularak aşağıdan baktı, “Onu bir daha asla çözme ve ona göstermeden kat. Sen yedir yemeğini kendisi yemek istese çözmek zorunda kalırsın. Hiç yemiyorsa da verme aç kalsın tatlım. Bu kadar basit.” ellerini Jungkook'un kalçalarına indirdi.

Bu hareketle bir elini kraliçenin koluna yerleştirerek “Anladım, bugün içinde özür dilerim efendim.” Dedi. Utangacı oynuyordu öyle olmalıydı. Gözlerini başka yere kaçınırken “Sorun değil tatlım.” Diyen kraliçenin yanından bir an önce çıkmak için “Öyleyse ben gideyim size iyi geceler efendim.” Geri adım attı.

Ellerini çeken kraliçe “İyi geceler tatlım.”

Arkasını dönen kraliçenin ardından hemen odadan kendisini attı, arkasında keyifli bir kraliçe bırakarak...

İkinci kata girdiğinde kimseye görünmeden oturma odasına gidip camlı dolaptan bir içki şişesi aldı, kapının ardında ki anahtarı da cebine atarak odadan hemen çıktı.

Koşarak indiği koridor sonunda bittiğinde kendisini bekleyen muhafızla gülümsedi.

“Mutfaktan gizlice aldım, içmek ister misin?” Diye sorduğunda ağzının suyu akmış bir şekilde bakan muhafız Taehyung’a saldıran değil, asla ilgilenmeyen olandı.

“Biraz içip gidersin.” Elindekini sallayarak, muhafızın cevabını beklemeden kolundan asılarak içeriye çekti. Demir kapının kitli olmamasıyla, koridorun da bitmesiyle sonunda odasına gelmişlerdi.

Muhafızın arkası dönük bir şekilde masaya geçip oturmasıyla makyaj masasının üzerine hazırladığı bardaklara içkiyi doldurarak adamın yanına geçti. Bardağı karıştırmadan adama uzatarak kendisi de sandalyeye oturduğunda derin soluk vererek geriye yaslandı. Odadan çıkmadan önce bardakları masaya hazırlamış içlerinden bir tanesinin içine ise Taehyung’un otlarında ezerek içine koymuştu.

“Sende buraya sürekli gel git sıkılıyor olmalısın.” Elini çenesini altına koyarak masaya yaslandığında “Sen sürekli buradasın.” Diyen adama karşı kafasını salladı.

“Evet yaa kızgınlığımda yaklaşıyor ama yanımda kimse olmayacak maalesef.” Resmen cilve yapan omegaya karşı ağzının suyunun aktığını düşünürken, adamı ateş basmıştı. Hızla içeceği içerek ikincisi için Jungkooka iteledi.

Üzerinde ki hanbokun ceketini yavaşça çıkaran Jungkook “Sıcak oldu da.” Diyerek bardağını yeniden doldurmuştu. Bitmişti ve yeniden doldurmuştu. Kendisi bir yudum bile almayıp konuşarak adamı oyalamıştı.

Her dakika sözleriyle adama cilve yapan çocuk sonunda adamın sarhoş olmasıyla masadan kalktı. Fazlasıyla sızmışken masaya düşen kafasını kaldırabileceğini düşünmüyordu. Sandalyeden kalkıp adamın arkasına geçerek pantolonunun yanında sallanan iki büyük anahtarı ses çıkarmadan aldı.

Sevinçle tanrıya dua ederken, ellerindekini gardıropa götürüp kıyafetlerin arasına sakladığında küçük saatini cebinden çıkarıp baktı. Neredeyse gece yarısı olmuştu geri dönerek adamın hızla koluna vurdu.

Garip sesler çıkaran muhafıza karşı “Gece yarısı oldu git artık.” Dediğinde kolundan tutarak destek olup kaldırdı. Defalarca kez düşecek gibi olmalarına rağmen adamı sonunda karanlık koridora çıkarmış ve kolunu bırakmıştı.

Orada öylece sızıp kalan adam umrunda değildi. Tek korkusu geceyi hatırlamasıydı ama o kadar çok içmişti ki hatırlayamaz diyerek Demir kapıyı sertçe kapatarak dört kapının bulunduğu karanlık koridorda yalnız kaldığında rahatladığını hissediyordu.

İlk giriş kapının anahtarını bulmuştu, çünkü sarayda ki her kapı aynı olduğu gibi kilitleri de aynıydı. İkinci ve üçüncü demir kapının da anahtarını muhafız dan almış planı istediği gibi tam tıkır işlemişti.

Tanrı ona bu gece yardım etmişti...

Odasına geçtiği an kulaklarına mırıldanma sesi ve hıçkırık sesi geldiğinde Taehyung’un rüya gördüğünü anlamıştı. Masanın üzerinde ki şişe ve bardakları makyaj masasının gözüne koyarak, gaz lambasını alıp çıktı. Taehyung’la beraber taşıdığı yatak ve gardırop eski yerlerine döndüğü için kapının ağzından rüya gören Taehyung’a seslendi.

“Taehyung kalk.”

Uyanmıyordu, ama ona yaklaşmaya da korkuyordu.

“Taehyung lütfen kalk rüya!” Kapının ağzındaydı sonuçta kaçabilir di değil mi. Kolu uzanacak kadar ona yaklaştığında koluna dokunarak uyandırmaya çalışıyordu ama hiç bir şekilde geri dönüt alamıyordu, “Taehyung kalk!” Artık daha fazla sarsmaya başladığı bedeni kalmayınca üzerine yüklenen telaşla

“Taehyung!” büyük adamın adını bağırarak söylediğinde bir anda gözleri açılınca hızla geri çekildi.

Taehyung’a ne kadar alışmış olsada ondan hâlâ korkuyordu, yatakta toparlanan adama derin nefesler almaya başlarken kendi odasına gidip demir bardağa su doldurarak koşarak geri geldi. Başını ovalayan adam kendisine uzatılan suyu alarak bir dikişte bitirdiğinde geri bardağı almak için uzandığında hiç beklemediği bir şey oldu. Taehyung bardağı almak için uzanan eli bardağı kenara fırlatarak kavradı. Hızla kendine çektiği küçük çocuğu kucağına çekerek belini kavrayarak başını boynuna gömdü. Dudakları sol boynuna değerken, korkuyla titreyen çocuk beklemediği hareket karşısında ne yapacağını bilemedi.

Kendi tepki vermediği gibi kurdu da tepki vermezken o an çok saçma bir şekilde kurduyla iletişime geçmediğini fark etti.

Kurduyla buraya geldiğinden beri konuşmuyordu. Bunu şimdilik kenara atarak kendisi de büyük adamın omuzlarından ellerini geçirerek ona sarıldı. Belliydi ki ona daha önce sarılan hiç olmamıştı. Hızla nefes alan adamın saçlarını oynayarak hem onu mayıştırmış hem de kendisi yorgunlukla mayışmıştı.

En büyük etken boynunda ki sıcak soluklar olabilirdi. Taehyungun omzuna kafasını koyup gözlerini kapadığında günün son sözlerini"Söz veriyorum Taehyung, söz seni buradan kurtaracağım..." Fısıldayarak kendini uykunun kollarına bıraktı...

 

 

Selammm karabocuklerrr

Ben büyük bir karar aldım ve hergun yb atmamaya karar verdim. Gerçekten bu bölüm bitti ya yayınladım şimdi beşinci bölüme gecicem ve onu yarına yetiştirmeye çalışacağım. Bölümler hakkında hiç düşünme fırsatım olmuyor gerçekten tyt hiç başlamadım bilee ya fic de okuyamiyorummm bu yüzden artık bölümler iki günde bir gelecek aşklarım. Ama siz yinede bana bakmayın bi bakmışsınız yarın bölüm atmışım vallaaa. Bugün fark ettim inanın yemek yaparken ve yerken bile bölüme ne yazmam gerektiğini düşünüyorum ve aceleye gelen bölümler içime sinmiyor.

Nasılsıniz diye sormadım, kusuruma bakmayın gendinize iyi bakın.

Bu bölüm favori bölümüm olacaktı fakat, içime sinmeyen bir bölüm olarak kaldı...

instagram/ lonelynataliaq

Loading...
0%