Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm Umut Işığı

@lonelynatalia

 

​Öpücükler, yüzünde hissettiği küçük öpücükler...

Uykulu bedeninde hissettiği ağırlık fazlasıylayken, yüzünden ıslak öpücükler de hissediyordu. Zaten karanlık odaya küçük camdan vuran küçük ışıkla sabah olduğu belli olurken kafasının altında hissettiği sert cisimle ne olduğunu algılamaya çalışıyordu. Küçük cam, ve kendisinin olmayan yatak kendi odasında olmadığını belli ederken, gece onun kucağında uyuduğunu hatırladığında belinde ki kollarla kafasını kaldırdı.

Göz göze geldiği Taehyung’la dili tutulurken, bir anda eğilip çenesinin altına öpen Taehyung geri çekilerek “Günaydın.” Diyerek minik bir gülümseme verdi. Normalde sesini duyan bir kişi korkardı, ama Jungkook için tatlı bir sesti. “Günaydın.” Göğsünde duran ellerini omzuna çıkararak sarıldı. Fakat daha da dibine girdiği Taehyung’la kaşları çatılırken gözlerinin kan çanağı olduğunu gördü. Ya da hayır hayır kan çanağı değildi, gözlerinin beyaz yerleri neredeyse kırmızı oluyordu.

Sağ elini gözlerine çıkararak okşadığında Taehyung’tan anlayamadığı bir şekilde inleme gelmişti, kesinlikle canını yakmamıştı, inlemesinin nedeni başkaydı geri çekilerek yüzünü incelediğinde değişik bir ifade vardı. O, o haz alıyor gibiydi...

“Bir sorun mu var Taehyung!” kırgın çıkan sesiyle dudaklarını büzerek konuştu. Direk olarak dudaklarına kayan gözleri ile hızla bedeni öne atıldığında, Jungkook geri çekildi. Yüzü kıpkırmızı olmaya başlamıştı. Yatakta doğrulmaya çalıştığında belindeki eller kendisine izin vermeyerek daha fazla kendisine yaklaştırmıştı, ortamda oldukça garip bir hava varken burnuna gelen kendi feromonuyla garipsedi.

Günlerdir alamadığı feromonları kendisine garip gelirken bir anda kurdunun içinde ulumasıyla da aklına gelen sözlerle duraksadı.

Her sabah o ilaçları kullanmalısın, yoksa sana saldırır anladın beni değil mi Jungkook...

“G-gitmeliyim.” Taehyung’un kollarından ayrılmaya çalışırken Taehyung hiç bir şekilde izin vermiyordu. Elleri kilit gibiydi resmen ve açılmıyordu.

“Taehyung, lütfen hadi gitmeliyim.” Diyerek ellerini açmaya çalışırken gözleri yavaş yavaş daha da kırmızı olmaya başlayan adamla artık korkmaya başladığını hissediyordu. Demir kapının sesi geldiğinde, sese odaklanan Taehyung’la hızla ellerini arasından kurtuldu.

Düştüğü yataktan yere düştüğünde kalkıp, Taehyungun kapısını kapatarak geri çekildi.

O kendisine gerçekten saldıracak gibi bakıyordu, kapıdan giren iki muhafıza ellerinde ki tepsilerle girdiğinde terlediğini hissediyordu.

Taehyung’a saldıran adamın arkasında ki muhafız kendisine dikkatle bakarken yanaklarının ısındığı kesindi. Odasına giren adamlar elinde ki eski tepsilerle çıkarak kendisiyle konuşmadan çıkıp gittiler.

Odasına koşarak çekmeceyi açıp ilacı aldığında yeni dolmuş sürahiden su dökerek içti. Kurdu ne kadar içmeleri için bağırsa da onu dinlemeden boğazından akan ilacı hissetti.

Taehyung’la dün akşam yaptığı anlaşmada artık kraliçenin yanında kendisine iyi davranmamasını hatta vurmasını söylemişti. Fakat bunu kabul etmeyip sürekli kaşlarını çatan Taehyung’u bir saatin sonunda ikna etmişti.

Kendi odası feromon kokmuyordu fakat Taehyung’un odası resmen kendi odasıymış gibi kokuyordu. O daha fazla etkilenmeden tüm kapıları ve camları açıp hava aldırmalıydı. Bir anda kapının açılmasıyla Taehyung’un geldiğini sanmışken yüzleşmesi gerektiği o kişi gelmişti.

Kapıyı çarpan muhafız kendisine yaklaşarak “Beni neden öylece kapının önüne bıraktın!” Kalbi hızla çarpmaya başlarken onun geceyi hatırlıyor olma ihtimali kendisini fazlasıyla korkutuyordu.

“Ben seni kapının önüne felan bırakmadım! Gece uyandığımda sandalyede uyuya kalmıştım!”

Üste çıkmak için kendisi de onun gibi bağırdı, “Bir baktım yoksun, çıkıp gitmişsin!” Dediğinde alnını ovalayan adamın geceyi hatırlamaması içinde tanrıya yalvarırken adam “Off off” Diyerek masaya yürüdü.

Kafasını eğerek yere bakmaya başladığında “Ne arıyorsun?”

Çokta fazla yakınlık kurmadan adama yaklaştı “Bu aptal yerin anahtarlarını kaybettim!” Dediğinde yüzüne üzgün aynı zaman da şaşkın bir ifade takınarak ellerini arkasında bağladı. Buradan giderken kilitlediklerine emindi ikinci bir yedek anahtarları vardı.

“Orada masanın altında yoksa yoktur, başka bir yerde oturmadın odana baktın mı?”

Soru sorarak aklını karıştırmaya çalışıyordu fakat bu muhafız o kadar da salak değil gibiydi. Koltuğun altına da bakan muhafıza bir şey demezken kapının yeniden açılmasıyla gözleri o tarafa döndü. Taehyung kapıdan girer girmez gördüğü muhafıza kitlenirken normale dönmüş gözlerinin normale dönmesi kendisini rahatlatmıştı.

Kapıyı açık bırakarak masaya yaklaşan Taehyung’un ayaklarıyla bakışan muhafız kafasını kaldırarak göz göze geldi. Taehyung’tan korktuğu belli olan muhafız onun yanında oldukça küçük de duruyordu. Ya da Taehyung fazla uzundu demek daha doğru olur.

Ayağa kalkan adam “Dün akşam bu odaya gelene kadar yanımdaydı.” Omegaya karşı konuşan adam ellerini beline koyarak, yatağa doğru ilerlediğinde omuzunda sıkı bir tutuş hissetti. Üzerinde ki pantolon ve gömleğiyle oldukça ihtişamlı duran adam keskin gözlerini muhafız dan çekmeden derin sesiyle konuştu

“Çık.”

İlk defa Taehyung’u sesini duyan adam şaşkınlıkla bakarken yutkunarak tutuşundan kurtulmaya çalıştı. Fakat bu pek mümkün değilken omuzunda hissettiği keskin acıyla inleyerek omuzunu tuttuğunda Taehyung'ta bırakarak adamın önünden çekildi.

Çıkması için bir işaretken daha fazla acı çekmek istemeyen adam koşarak odadan çıktı.

Adamın gitmesiyle derin bir soluk bırakan Jungkook “Ucuz yırttık gerçekten!” Diyerek masaya geçerek oturdu. Hâlâ Taehyung’un neden ayakta beklediğini anlamazken garip bakışlarını ona çevirdi. “Gelsene Taehyung.” Diyerek yan tarafına vurduğunda aynı yerinde duran Taehyung sonunda hareket ederek yanına oturdu. Kaşları çatık bir şekilde yemeğini yemeye başladı. Kendisine hiç bir şekilde bakmıyordu.

Jungkook’ta bunu çok sorun etmeden yemeğine dönerek sessiz bir şekilde yemeğini yedi. Masadan kalkıp giden Taehyung odadan da çıktığında onun bir şeye küstüğünü anlayarak arkasından gitti.

Girdiği oda hâlâ kendi feromonu kokarken Taehyung yatağa uzanmış öylece yatıyordu, “Bir sorun mu var Taehyung?” Diye sorduğunda ona cevap vermek şurada dursun yüzüne bile bakmayan adamla şaşırırken yavaşça yatağın yanına oturup ellerini saçlarına attı.

“Ne oldu minik kurtçuğa” dudaklarını büzerek konuştu. Hâlâ kendisiyle ilgilenmeyen fakat dudaklarına odaklanan kurt sonunda gözlerine bakarak “Gece neden buraya geldi?” sorusuyla ağzı bir karış aralanırken odanın anahtarlarını alma işini bahsetmiş ama demir kapıdan bahsetmemişti.

“Hmm ben dün hani odanın anahtarını alıp çıkacaktım ya.” Dediğinde kafasıyla onaylayan Taehyung’un tatlılığına gülerek yanağına öpücük kondurdu. “Sonra orada ki içki şişeleri aklıma geldiğinde yeniden plan yaptım.” Oynadığı saçları yavaşça asılarak sevdi. Mayışmış olan beden kafasını ellerine daha fazla iterek mırıldandı.

“Ordan içkiyi alıp senin de ilaçlarından katarak adamı sarhoş ettim.” Dediğinde kapalı olan gözler hızla açıldı “Sonra da anahtarları gizlice aldım işte.” Omuzlarını silkerek “Anahtarı da aldıktan sonra adamı koridora attım geldim.” Dedi.

Kendisine bakan Taehyung, saçlarında ki ellerden tutarak kendine çekti. Taehyung’un yanına düşen küçük beden çekinmeden onun yanına uzandı. Onların kaderleri bir birine bağlıydı. Tanrı küçük Taehyung’a yapılan büyünün olduğu gün doğan Jungkook’u, onun kaderi bellemiş, yazmıştı. Jungkooka daha fazla sokulan kurt gözlerini kapatarak yeniden daha iyi bir uykuya dalmayı diledi. Jungkook ise yeniden tanrı dan yardım istemeye başlamış Taehyung için dua etmişti.

Taehyung’un yanına iyice uzanarak gözlerini kapadı “Umarım bir an önce ruh eşine ulaşırsın.” Kafasını yastığa koyarak Taehyung’a döndü “Bir an önce kurtulursun buradan.” Dedi.

Kafasını sağa sola sallayan Taehyung hiç bir şekilde göz bağını kesmiyordu, çünkü onun cümlelerinden çok gözleri konuşuyordu. Yavaşça Jungkookun elinden tuttu “Beni bırakma.” Bu bir korkuydu, içinde ki en büyük korku. Kendisi bu durumdan kurulduktan sonra Jungkook gidecekti bir daha görüşme ihtimalleri bile olamazdı belki, fakat Taehyung, Jungkook’tan hayatında ki en büyük şefkati görmüştü, kendisine ilk geldiği günden beri bir arkadaş gibi değilde bir anne gibi bakmıştı. Ama o ilk kapıdan tek başına girdiği an varya, işte o an onun küçük boncuk gözlerinde ki ışıltılara hayran olmuştu.

Jungkook çok kısa bir sürede onun evi olmuştu, kendisi de öyle olmak istiyordu...

“Gitme vaktim geldiğinde gitmek zorundayım Taehyung.” Ellerini yanaklarına koyarak sevmeye başladı kestiği sakalları hâlâ uzamamıştı ilk gün kestiği gibi hâlâ çok yakışıklıydı.

Gerçi Taehyung her haliyle mükemmel olabilecek birisiydi. Ama onun yasam haklarını elinden çalmışlar dı, bir çiçeği dalından koparıp soldurmuşlardı. Başkaları için koca adam olabilirdi ama kendisi için küçük bir bebek olan bu adamı hayata geri döndürecek ve ruh eşini bulacaktı. Ruh eşini bulunca kendisini unutacaksın zaten...

“Sen özgürlüğüne kavuşacak kadar bırakmayacağım seni.” Ruh eşi kendisini bulana kadar...

Gözlerini küçük hazneden gelen güneş ışığına çevirdi, oda hâlâ kendi feromonu kokuyordu “Camları açayım da şu oda havalansın.” Yatakta doğruluğu sırada hızla belinden çekilen küçük beden yeniden Taehyungun sırtına çarparak yatağa yatmak zorunda kaldı.

“İstemiyorum.”

“Ama oda feromo-“

“Koksun.” Diyerek omuzlarını silkti. Onun bu haline istemeden gülümseyerek gözlerini kapattı. Belinde ki eller hiç bir şekilde hareket etmezken gecenin yorgunluğuyla uykunun kollarında gezinen vücudu en son boynuna konan küçük öpücüğü hissetti. Taehyung evinde, Jungkook ise kurtarmaya yemin ettiği adamın kolları arasında uyuya kaldı...

___ 

“Yemin ederim geri geleceğim Taehyung.” Gecenin biri olduğu belli olan saatlerde Jungkook uyanıkken Taehyung’ta hâlâ uyanıktı. Onu saçlarını okşayarak uyutmaya çalışmış fakat sabah ki uyku seansı uyumasına engel olmuştu.

Şimdi de gideceğini öğrenen Taehyung kolunu hiç bir şekilde bırakmıyordu, geri geleceğine inansa bile başına bir şey gelirse diye endişeleniyordu.

“Jiminin yanına gitmeliyim ondan yardım isteyeceğim, söz bir şey olmayacak tamam mı?” Diyerek Taehyung’a sarıldığında hızla kollarını beline dolamıştı bile sanki kendi yeriymiş gibi elini boynunun kökünden geçirerek saçlarını okşadı.

Geri çekildiğinde Taehyung’un sert tutşunda zorla kurtulan beden daha fazla oyalanmadan geri adımlar atarak kapıya ulaştı. Kendisine ağladı ağlayacak gözlerle bakan Taehyung’a el sallayarak odadan çıktı. Koşarak kilidini açtığı ilk kapıyı yavaşça kapatırken unuttuğu gaz lambasıyla sinirle soludu.

Geri dönemezdi ki geri dönerse Taehyung kesinlikle bırakmazdı elleriyle duvara tutunarak takip ettiği koridor sonunda bittiğinde elinde ki anahtarı zar zor takarak kapıyı açtı.

Sonunda önüne gelen tahta kapıyla asıl tehlikenin olduğu yere geldiğinde arkasında ki kapıyı kapatarak derin bir nefes aldı. Büyük ihtimalle herkes uyuyordu ama yine de yakalanma hissi kendisini fazlasıyla korkutuyordu.

Eğer yakalanırsa bir daha asla Taehyung’u göremezdi. Çünkü emindi ki kraliçe saniye bile düşünmeden kafasını boynundan ayırırdı. Yavaşça kilidini çevirdiği kapıyı yavaşça aralayarak etrafa bakındı.

Hiç kimse görünmüyordu kapıyı geri ardından kapatarak fazla ses çıkarmamaya çalışarak koştu. Hizmetlilerin bulunduğu kat birinci katken kendi odasının yanında ki odaya koşmadan yürüyerek devam etti. Bu küçük koridorda dip dibe olan odalardan birinde kesinlikle birisi sesini duyabilir di.

Yavaşça kapısını açtığı odaya girerek kapıyı ses çıkarmadan kapadı derin bir nefes alarak yatakta uyuyan Jimine yaklaşıp koluna yavaşça dokundu “Jimin kalk” Diyerek seslendiğinde uyku sersemiyle diğer tarafa dönen çocuğun yeniden koluna dokunduğunda yatakta doğrulan çocuk kendisini gördüğünde gerçeklik algısını kaybettiğini düşünürken gözlerini ovuşturdu.

“Sanırım rüya görüyorum.” Diyen çocuğa gülerek başını olumsuz anlamda salladı.

“Hayır Jimin buradayım.”

“Jungkoo-“ Çığlık atarak kendi adını bağıran çocuğun hızla ağzını kapatarak gülümsedi.

“Bağırma birisi duyacak.” Diye fısıldadığında bunu umursamayan çocuk kendisine sarılarak “Seni çok özledim. Boşluğun o kadar çok belli ki.” Diyerek yakındı.

“Bende seni çok özledim civcivim, ama senden yardım istemeye geldim.” Geri çekilerek çocuğa baktığında hâlâ şok içinde olan bedeni kendisine dikkat kesilmişti. “Ben hiç gitmedim Jimin, buradaydım.”

“Anlamadım? Lan nasıl gitmedin?”

“Aşağıda mahzende birisi var Jimin onun hizmetçisiyim.” Ağızı bir karış açılan Jimin ne diyeceğini bilmezken “Kafam karıştı şunu en bastan anlat Jungkook, bize yalan mı söyledin?”

Jungkook hızla kafasını sallayarak “Ama bu kraliçe istedi.” Diyerek yakındı.

“Şimdi o gün kraliçe beni çağırdığında hani şu girişte kimsenin girmediği oda varya oraya soktu.” Hızla kafasını sallayan Jimin “Ee ne varmış orada? Hep merak ettim.” Dedi.

“Bomboş ama bir kapi vardı oradan geçtin mi mahzene gidiyorsun.” Gecenin bir yarısı yaşadığı şaşkınlıktan sonra gelen merakla “Devam etsen!” Diyerek yakındı.

“Mahzende birisi var, banyo, oda, odunlar, temizlik eşyaları her şey var öğün vakitleri yemek getiren iki kişi var. Taehyung yıllardır orada kapalı. İlk gittiğimde elinde kelepçe vardı, sırtında da yaralar. Kraliçeye kim olduğunu neden burada olduğunu soramadım sadece yap dedim yaptım.”

“Ne dediğinin farkında mısın sen?”

Kafasını yeniden onaylayarak sallayan çocuk “Evet, daha sonra ilaçları bitmiş onu almaya bir yaylada eve götürdüler beni, ama oradaki yaşlı amcada büyücüydü. Baya büyücüydü yani eminim o her şeyi anlattı. Mahzende hapis olan kişinin adı da Taehyung bu arada.” Diyerek atladığı detayı ekleyerek devam etti.

“Yıllar önce kurdunu uyutmuşlar, ona büyü yapmışlar her gece rüya görüyor çok fazla konuşamıyor, ama ben aptal gibi neden büyü yapıldığını ve Taehyung’un kim olduğu sormayı unuttum şaşkınlıkla! Bana yardım et.”

Jungkookun ümitle bakam gözleri ay ışığıyla net bir şekilde gözükürken “Ben ne yapabilirim ki?”

“Yoongi ve Hoseok’a sor Taehyung kimmiş?” Elinde ki anahtarları iteleyerek “Bir şeyler öğrendikten sonra benim yanıma gelirsin orada bir plan düşünürüz.” Onun gelmesini istemesinin sebebi tabi ki de mantıklı bir plan yapmaktı ama bir ümit Jimin ve Taehyung’un ruh eşi çıkma ihtimalini de gözden geçiriyordu.

Gerçi ruh eşi çıksalar bile Jiminin kabul etmeyeceğini biliyordu. O Yoongiye deli gibi aşıktı...

Kendisinin de, aslında kendisinin de nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Taehyung’un ruh eşi gelirse ne yapacağını bilmiyordu...

İkili olan anahtarlardan birini çıkarıp Jiminin avuçlarının içine koydu. Diğerini de kendi eline alıp “Senin odan anahtarın oda kapısını açar diğer verdiğim anahtarda demir kapının, iki kapı var ikisini de aynı anahtar acıyor ve gaz lambasıyla gel kesinlikle.” Diyerek yataktan kalktı.

“Umarım başımıza iş açmayız Jungkook.” Diyerek derin nefes veren Jimine son kez bakarak “Seni seviyorum.” Diyerek odanın kapısını yavaşça açarak dışarı çıktı. Nasıl geldiyse öyle giderken kendisini kimsenin görmediğine şükürler ediyordu, ama o kapıyı açıp girerken kendisine bakan iki çift gözü fark etmemişti...

 

Kirallar kusura bakmayın ben bu uygulamayı unuttum aslında bugün wattpad te 8. Bölümü yayınladım...

Valla kızmayın bilerek değil unuttum yani.

İnstagram/ lonelynataliaq

Kendinize iyi bakın babalar✋🏾👁🫦👁

 

Loading...
0%