Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm Sadece Sen

@lonelynatalia

Sonunda, sonunda yastığa huzurlu bir şekilde başını koydu. Stresle kıvranan vücudu hem Jimini görmenin hem de neredeyse ilk defa yaşadığı adrenalin yüzünden saniyeler içinde değişim yaşamıştı.

Titreyen ellerinin sıkmayı bırakarak tüm kaslarını serbest bırakarak derin bir nefes verdi. Jimin'in sonunda yanına gelecek olması kendisini mutlu ederken uyku ile uyanıklık arasında olan bedenine birden kolların sarılmasıyla irkildi.

Arkasına dönerek baktığında kapının sesini duymaması kendisini oldukça şaşırtıyorken Taehyung'un beline hücum eden elleri ile gülümsedi.

"Sen her gece benimle mi uyuyacaksın ya?"

Şakaya karışık sözlerini büyük bir ciddiyetle algılayan Taehyung, hızla kafasını onaylar biçimde sallayarak kendisine küçük bir öpücük sundu. "O zaman hemen uyuyalım mı?" Soruyla karışık, emir cümlesiyle Taehyung, Jungkook'un boynuna daha çok sokularak gözlerini kapadı.

Onun dün ki kokusunu yeniden almak istiyordu.

İçinde anlamlandıramadığı fakat o an kendisine muhteşem gelen o hissi yeniden istiyordu. Bu yüzden her gün Jungkook'la uyumaya emindi. Gecenin yarısında gözlerini huzura yuman ikili derin uykuya dalarak geceyi geçirdi...

 

___

 

Taehyung'tan önce uyanmıştı ama hâlâ kalkamamıştı... Taehyung'un bir kilit gibi sarılmış olan kolları hiç bir şekilde kendini bırakmıyordu. Yeniden önce ki sabah yaşanan şeyleri yaşamak istemediği için son gücünü kullanarak açtığı kollardan kurtularak hızla masaya koştu. İçinden aldığı ilacı ağzına alarak kendine su doldurup boğazından akıp gitmesine izin verdi.

Sabah kahvaltısı birazdan geleceği aklına gelirken odanın camına geçip açtı. Her sabah olduğu gibi feromonları sinmişken diğer iki alfanın da kokuyu almasını istemiyordu işte. Yatakta olan hareketlenmeyle o tarafa döndüğünde Taehyung kendisine çatmış olduğu kaşlarıyla öylece bakıyordu.

Dudakları da büzülmüşken kendisine o kadar tatlı geliyordu ki yanaklarından tutup sıkma isteğini içinde bastırmaya çalışıyordu, demir kapının sesiyle ikilinin bakışları kapıya döndü. Yemek getiren ikili kendilerine bakmadan hızla tepsileri koyarken Jungkook'ta onlarla pek ilgilenmeden lavaboya gitti.

Taehyung'u kendi yatağında görmüşlerdi ama şimdilik nedensiz bir şekilde bunu umursamıyordu. Eğer ciddi anlamda zorlanırsa Taehyung'u buradan kaçırabilirdi.

Fakat elinde hiç bir imkanı yokken Kraliçenin kendilerini hemen bulabileceği gerçeğide kendisini korkutuyordu. Yüzüne çarptığı suyla ferahlarken demir kapının kapanma sesi kulaklarını doldurdu.

Kafasını kaldıracağı sırada bir anda boynundan tutularak sürüklemeye başladığında ne olduğu anlamak için kafasını çevirmeye çalışıyor fakat boynunda ki el öyle bir sıkıyordu ki, hiç bir şekilde çeviremiyordu.

Bir anda duvara yapışan çenesiyle acıyla inleyerek derin bir nefes aldı. Ne olduğu hakkında hiç bir fikri yoktu. Boynun da hissettiği nefesler vücudunda ki stres ve heyecanı artırırken kendisine yaslanan beden

"Gece dışarıda ne işin vardı?"

"Ya da şöyle söyleyeyim" boynuna verilen daha fazla baskıyla "Dışarıya nasıl çıktın omega." Kulaklarını sıyırıp geçen dudaklar ve kulaklarına nüfus eden derin ses vücudunu titretti. Bu, bu ses onun sesiydi. Taehyung kendisini boğduğu için saldıran esmer muhafızın sesiydi.

"B-ben çıkmadı-"

"Bana yalan söyleme seni küçük sürtük."

Muhafızın elinden nasıl kurtulacağını dair en ufak bir fikri bile yoktu. Kraliçeye gidip söylemesi kendisini korkuturken işte şimdi gözlerinin dolduğunu hissediyordu.

"Anlatacağım ama beni önce bıraksan mi be adam!"

Bağırarak söylediği sözlerine ardına elleri gevşeyen adamdan hızla çekilerek önüne döndü. Çatık kaşlarıyla oldukça ciddi bir şekilde bakan adama her şeyi anlatmalıydı. Onu kendine inandırmaya ihtiyacı vardı.

"Adın ne?" günlerdir sormayı akıl edemediği soruyu şimdi sorarken "Namjoon." Oldukça ketum çıkan sesten ürkerken "Burada konuşmasak daha iyi Namjoon." Diyerek aslında sıkıştığı yerde bunaldığı için kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışmıştı.

Önünden çekilen adamla adımlarını aceleci bir tavırla atarak banyodan çıktı, kendi odasına girmek yerine Taehyung'un odasına girerek arkasında ki adım seslerinden odağını çekmeden Taehyung'un yatağına oturdu. Kapıyı kapatıp duvara yaşlanan adam "Seni dinliyorum." Diyerek ellerini göğüsünde bağladı.

"Taehyung hakkında ne biliyorsun? Onun neden burada olduğunu biliyor musun?"

Bir süre yere odaklanarak düşünmeye başlayan adamla çok fazla oyalanmadan kafasını sağa sola sallayarak çocuğu reddetti. Beş yıldır buradan sorumluydu fakat Taehyung hakkında hiç bir fikri yoktu.

"Ben öğrendim işte."

Yıllardır merak ettiği konu daha da fazla ilgisini çekerken, sorgulayıcı bakışlarını çocuğun üzerinden çekmedi. Yanında ki muhafız Sehun'dan bir şeyler öğrenmeye çalışmış fakat onunda hiç bir şey bilmemesiyle pekte umursamamıştı.

"Ona büyü yapmışlar, neden bilmiyorum ama kraliçe ona büyü yaptırmış."

Tek solukta söyledikleriyle kendisine şok içinde bakan adam belli ki kendisi gibi nazik ve iyi kalpli bilinen kraliçeden böyle bir şey beklemiyordu.

"Sen bunu nereden öğrendin?"

"O gün Taehyung'a ilaç almaya gittiğimde bana büyücü söyledi, onun kim olduğunu sormayı unuttum aptal gibi! Ama onun kurdunu uyutmuşlar Namjoon! Ayrıca bu saçma büyüler yüzünden her gece kabuslarla uyanıyor." Yakınarak söylediği şeyler üzerine düşünen Namjoon için bunlar pekte kendisine mantıklı gelmiyordu, o kimdi? Kimdi de büyü yapıyorlardı ayrıca kraliçe neden ona burada bir bebek gibi bakıyordu. İlk geldiği günden beri aklını kurcalayan sorular yeniden meydan yüzüne çıktığında, derin bir soluk vererek çenesini okşadı.

"Emin misin?"

"Evet! Taehyung hiç bir şekilde feromon kokmuyor ve hiç bir şekilde kurduyla iletişime geçtiğini sanmıyorum."

Karşısında ki adamı eğer ikna edebilirse kendisine ikinci bir yardım edecek kişiyi bulmuş olurdu ki şuan şaşkınlıkla yere bakan adamı ikna edebileceğine emindi. Konuşmak için kelimeleri toparlamaya çalışan adam ne diyeceğini pek fazla bilmiyordu. Beş yıldır buradaydı fakat onun hakkında en ufak bir soruşturma yapmamıştı bile.

"Bunun dışarıya çıkmakla ne alakası var?"

"Arkadaşımdan yardım istedim, Taehyung'un kim olduğunu öğrenmem lazım dı bende bu yüzden arkadaşımdan yardım istedim."

Elleri birbirine kenetli ve dizi stresle titriyordu. Namjoon'u ikna edemezse kesinlikle burada işi biterdi onu kendine bağlamalıydı.

"Sende bana yardım eder misin?" Yukarıdan baktığı adama dudaklarını büzerek konuştuğunda gözlerinin uzun süre kırpmamasının ardından gelen göz dolması kendisine daha fazla yardımcı olmuştu. Ayrıca Namjoon da onun kim olduğunu merak ediyor ve senelerdir buraya her geldiğinde onun perişan halini görüyordu.

Bakıcısı öldüğünde iki ay boyunca kendisi yemek yedirmişti. Onun bileğinin de sırtının da ne halde olduğunu çok iyi biliyordu.

"Bilemiyorum başımız yanabi-"

"Hiç bir şey olmayacak söz veriyorum! Bütün sorumluluğu ben üstleniyorum" Diyerek adamın sözünü kesti. İlk geldiği gün ona biraz ısınmıştı fakat Taehyung'a saldırdıktan sonra onunda kötü birisi olduğu düşüncesi aklından çıkmamıştı.

"Peki çıktığını kimseye söylemeyeceğim, ama sende bir daha asla çıkma."

Azarlayarak havasız duran odanın içinde dolaşmaya başladı "Ama o zaman ben nasıl yardım edeceğim Taehyung'a ki!" Sözlerinin ardına kafasını sağa sola sallayan olumsuz anlamda sallayan Namjoon "Onun kim olduğunu ben öğreneceğim. Sadece bir daha dışarı çıkma." Diyerek artık daha fazla duramadığı odadan çıkmak isterken. Adımlarını kapıya yönlendirdi.

"Teşekkür ederim Namjoon."

Kendisine bakmayan uzun boylu alfa yüzünde minik bir gülümseme oluştuğu belli olurken "Umarım başımıza bir şey gelmez Jungkook." Diyerek odayı terk etti. Artık bu gizemi çözmenin vakti gelmişti.

 

___

 

"Yazı yazmayı bilmen muhteşem! Hâlâ unutmamışsın."

Gülümseyerek yatakta beraber uzandıkları Taehyung'un yazdıklarına bakıyordu. O gece ona anlattığı hikayeyi aynen geçirmişken son noktayı koyarak sayfayı cevirdi. Bu sefer de bir yuvarlak çizen adam, çizdiğine eşlik ederek bir de çizgi çizdiğinde bunun bir çöp adam olduğu anlaşılırdı. Eklediği ne uzun ne kısa saçlar erkek olduğunu gösterirken sol eline bir çiçek buketi çizdi.

Yan tarafına ise çizdiği çöp adamdan daha uzununu çizip kıvırcık saç eklerken onunda sol bileğine bir yuvarlak çizip minik bir çizgi uzattı. Bu sefer üst tarafa geçtiğinde küçük olana Jungkook yazıp büyük olana Taehyung yazdığında mutlulukla gözlerinin dolduğunu hissetti.

Ama içi bir yandan da paramparça olmuştu bile, çünkü Taehyung'un bileğine çizdiği yuvarlak şey ona takılan kelepçeydi. İki ismin arasına çizdiği kalp ve etraflarında bulunan küçük yıldızlarla doldurdu.

"Yıldızlara bakalım."

Uzun zamandır yıldızları görmediği bariz ortadaydı, gerçi kendisinden önce konuşuyor muydu onu bile bilmiyordu. Kendisinden her hangi bir tepki bekleyen adama karşı kafasını olumlu anlamda sallayarak "Bakarız, ama ilerde." Diyerek bu sözünü geçiştirmeye çalıştı. Çünkü bu isteğinin şu anlık gerçekleşeceğine pek emin değildi.

Namjoon çıkmaması gerektiğini söylemişti ki anahtarı nasıl bulduğunu hiç sorgulamamıştı bile.

"Taehyung!? Ben bin sekiz yüz kırk yedi de doğum. Sen ne zaman doğdun?"

Kendisi şuan yirmi yaşındaydı. Taehyung'un da kaç yaşında olduğunu daha yeni merak etmişti. Hiç aklına sormak dahi gelmemişti. Aslında Taehyung'a kim olduğunu da sorabilir di fakat bu da Jiminin yanından geldikten sonra aklına gelmiş iş işten geçmişti işte. Hem Jimini görmek ve ondan yardım istemek istiyordu, bu da çıkması için küçük bir sebepti işte...

"Bin sekiz yüz otuz yedi." Dediğinde hızla başı ona döndü. Taehyung tam otuz yaşındaydı kaç yıldır burada olduğunu bilmiyordu ve kendisinden on yaş büyük olması kendisini fazla şaşırtmıştı.

"Otuz yaşındasın! Benden ne kadar çok büyüksün." Diye konuşurken. Taehyung, zamanı ve olduğu tarihi büyük ihtimalle bilmediği için düşünüyor ve hesaplamaya çalışıyordu. Çünkü kendiside şuan otuz yaşında olduğunu öğrenmişti.

Buraya on yaşındayken girdiğini çok iyi hatırlıyordu ve kaldığı seneyi düşündüğünde yirmi yıldır buradaydı. Tüm zamanı bir hiç için kaybolmuşken Jungkook geldiğinden beri mutluydu. Eğer o yanından hiç ayrılmasa ölene kadar burada kalabilirdi.

"Sana hyung dememi ister misin?"

Karşısında ki tatlı çocuktan gelen soruyla kaşlarını çatarken onun kendisine böyle seslenmesini istediğini sanmıyordu. Ki Jungkookun ruh eşi saçmalıklarını katlanamadığı gibi buna da katlanabileceğini sanmıyordu. Sürekli dile getirdiği ruh eşiyle birlikte buradan çıktıktan sonra gideceğim adlı konuşmalarını hiç umursamıyordu. Onu göndermeye hiç niyeti yoktu, hatta gerekirse kendisiyle beraber onu buraya tekrar kapatabilirdi. Ama gitmesine izin vereceğini pek sanmıyordu...

"Bana adımla seslen." Diyerek yeniden kitabına döndü.

Jungkook onun bu isteğine saygı duyarak onu izlemeye başlamışken kapıdan gelen seslerle artık alışmıştı. Öğle yemeğinin geldiğini düşünürken kapının açılıp kapanma sesinden sonra uzun süre ses çıkmazken yatakta ayaklandı. Odaya gelmediğine göre kraliçe gelmiş olmalıydı ki o da kesinlikle Taehyung'un odasında diye düşünerek kendi odasından ayrılarak ışık gelen yöne döndü.

Sinir bozucu bir kraliçe ya da elinde yemek tepkisiyle Namjoon beklemiş fakat elinde ki gaz lambasıyla şaşkınlıkla etrafı inceleyen Jimin'le karşılaşmayı beklemiyordu.

"S-senin ne işin var burada!?"

Jiminin hâlâ ürktüğünü belli eden bakışları Jungkook'a döndü. Birbirine ne diyeceğini bilemeden ikiliden Jungkook, atağa geçerek sarı saçlı çocuğun bileğinden tutarak hızla kendi odasına getirdi.

"Neden bu saate geldin Jimin!" Adeta dili tutulan çocuk yeni geldiği odayıda incelemeye başladı, dalgınlıkla "Bir şeyler öğrendim." Diyen çocukla bir anda ümitlenirken "Ne öğrendin! Bie de seni gören oldu mu!?"

Onu başkasının görme ihtimali kalbini durduracak raddeye getirirken artık odaklandığı yerden kendisine dönmüştü. İlk girdiği zamandan beri Taehyung'a bakıyordu, emindi ki Taehyung'ta ona dik bakışlarını göndererek kim olduğu anlamaya çalışıyordu.

"Ya herkes öğle yemeğinde Jungkook! Sakin ol. " artık telaşının kendisini boğmasıyla çocuğun sorusunu cevapladı. Özlediği arkadaşını baştan aşağı süzerek mutlulukla gülümserken hızla boynuna atılarak kendisine çekti. Gülerek "Çok özledim seni! Zaten gece de hemen gittin küçük tavşan." Diyerek çenesini omuzuna koydu.

"Bende seni özledim civcivim." Sarıldığı arkadaşından biraz uzaklaşarak yumuşak yanağa sert bir öpücük kondurdu. Fakat arkadan ihanete uğramış gibi hisseden Taehyung'u fark etmezken Jiminin, beline sardığı eliyle Taehyung'a döndü.

"En yakın arkadaşım Jimin, Jimin o da Taehyung." Eliyle yatakta oturmuş hale gelen adamı göstererek gülümserken yeniden Jimine döndü

"Geldiğine kızmadım bu arada, sadece birisi seni gördüyse diye korktum."

"Merak etme bebeğim kimse görmedi herkes yemekte emin ol. Ben Yoongiden bir şeyler öğrendim." Önce gülümseyerek konuşan daha sonra ise ciddileşen sesiyle Jiminden ayrıldı.

"Gel koltuğa geçelim." Elinden sürüklediği arkadaşıyla koltuğa geçerken, Taehyungun ayaklanmasıyla onun gideceğini düşünmüştü. Fakat şaşırtmayı oldukça seven beden dipdibe el ele tutuşan arkadaşları ayırmıştı. Çünkü Taehyung bir anda Jungkook'u belinden kavrayarak kaldırmış, Jungkookun eski yerine oturarak küçük bedeni de kucağına bıraktı. Şu anda Taehyung'un kucağında öylece oturuyordu... Belini saran büyük eller olduğu yeri okşarken, Jimin gözlerinin gördükleriyle dili tutulmuştu. Kendilerinden fazlasıyla büyük olan adamın kucağında kaybolan Jungkookun rahat tavırlarına bakarken. Olduğu yerde adamın göğsüne sırtını yaslayarak yeniden Jimine döndü.

"Ne öğrendin?"

"T-taehyung Kral Kim'in ilk oğlu."

"Hmm, anladı- Ne!"

Taehyung'un kucağında ilk idrak edemedigi sözleri yeniden düşünürken, Jimin'nin söylediklerini sonradan fark ederek olduğu yerde dikleşmişti. Taehyung'a döndürdüğü başıyla ona dikkatli bakarken bir anda kafasını olumlu anlamda sallamasıyla üzerinde ki şoku atlatamamıştı. Taehyung bir prensti, onun burada ne işi vardı ki!

"Taehyung'un annesinin vefat etmiş, kral daha sonra bu psikopatla evlenmiş. Kraldan bir oğlu olduktan sonra kral ölmüş, zehirlenerek."

Derin bir soluk verip şimdi söyleyeceklerini nasıl anlatması gerektiğini düşünürken anlık cesaretle "Taehyung'da onunla beraber ölmüş Jungkook, kralla aynı yemeği yediği için ölmüş. Bu suikasti düzenleyen kişinin de idamına karar verilmiş."

Resmen kusursuz bir şekilde planlanmış olan olaylar ile artık daha da çıkmazda hissediyordu. Evet kral ölmüştü ama Taehyung ölmemişti, kralla beraber Taehyung'u da ortadan kaldırmıştı.

Taehyung'u buradan çıkarması imkansızdı, kraliçe öyle bir oyun oynuyordu ki bütün çıkarlar onda olduğu gibi bütün oklarda kendilerindeydi. Yavaş yavaş kimseye çaktırmadan ilerlemeliydi. Artık girmişti bu işe hemen pes edemezdi, hem de krallıkta Taehyung'un da hakkı varken, onun basit bir çalışan ya da insan değil prens olduğunu öğrenmişken asla pes edemezdi.

Evet uzun yıllar heba olmuştu ama Taehyung'un da onlar gibi rahat bir yaşama hakkı vardı.

"Ne yapacağız Jimin?" oldukça solgun çıkan sesi ümitsizlik barındırırken Jimin "Üzülme ya bizde bir plan yaparız. Hemen asma yüzünü bebeğim." Dediğinde Jungkook vücudunda hissettiği sert baskıyla geriye yapıştı. Taehyung, anlamadığı bir şekilde Jiminin sözlerinin ardından kendisini hızla çekerek yeniden göğüsüne yaslanmasını sağlamıştı.

Jimin kaçamak bakışlarını gönderdiği ikiliye bakarken, adamın eli bu seferde Jungkookun kıyafetinin içine girmişti. Hiç bir şekilde tepki veremeyen çocuk soğuk elleri belinde hissettiğinde çok fazla tepki vermemeye çalışarak Taehyung'a döndü.

Kaşlarını çatmış bir şekilde kendisine bakıyordu, gergin ve oldukça sessiz olan ortamda teninde ki el mayışmasına neden oldu.

"Ben gitsem iyi olur." Diyen Jimin daha fazla burada kalmak istemezken ayaklanarak kapıya yürüdü. Geldiğinden beri kendine öldürecekmiş gibi bakan bakışlardan kurtulmak istiyordu. "Biraz daha kal-"

"Gittim bilee!" Diye bağırarak uzaktan Jungkooka öpücük gönderirken, onu geçirmek için kalkmak isteyen Jungkook sert tutuşla yerinden kıpırdayamadı. Jiminin gidişinden sonra sessiz kalan ortamda.

"Herkes seni öldü biliyor..." iç çekerek söylediği sözler aklında dolaşıp duruyordu, ama bunlar Taehyung'un umrunda değilmiş gibi bu seferde eğilerek boynunu koklamaya başlamıştı.

Kötü koktuğunu düşünmeye başlamışken hissettiği öpücükle nefesi kesildi. Taehyung, Taehyung onunla çok fazla yakın temasa girmeye başlamıştı. Ama, ama kendisi enteresan bir şekilde bundan asla rahatsızlık duymuyor tam tersi hoşuna gidiyordu.

Taehyung'a olduğu yerde hareket edip dönerken düşünmedi, çünkü o da istiyordu. Ona sarılarak boyun girintisine kafasını koydu. Kıyafetinin içinde kayan eller bu sefer onu arkasından kavramaya başlamıştı.

Taehyung'un omuzlarına sardığı elleriyle gözlerini kapattı "Bizim bu yaptığımız çok yanlış Taehyung." Dediğinde kafasını olumsuz anlamda sallayan adam yeniden beyaz boyuna öpücük kondurdu. Eğer Jungkook o ilacı kullanmasaydı şimdiye kadar kurdu ortaya çıkmıştı bile, fakat bunu bilmeyen ikili temaslarına hiç ara vermek istemezken aralarında ki tek bağ ruh eşi değildi. Aralarında hiç kesilmeyen ten teması, bir birilerinden ayrılmak istememeleri ise bir birilerini ilk gördüklerinden beri minik hoşlantının etkileriydi.

"Böyle şeyleri ruh eşinle yapma-"

"Ruh eşi istemiyorum, sadece seni istiyorum."

Derin sesiyle kurduğu uzun cümleyle gülümsedi. Bu fikrinin ileride değişeceğini biliyordu, fakat çokta kurcalamadan yanaklarına ellerini koyarak çıkmaya yakın olan minik sakalları sevmeye başladı. Taehyung hâlâ boynundan ayrılmazken, yanaklarında hissettiği ellerle doğruldu, büyük gözleri kaplayan kirpikler ve kusursuz yüze bakarken. Jungkook refleksle dudaklarını yaladığında, Taehyung hızlanan kalp atışlarıyla gözlerini dudaklarına odakladı.

İstiyordu. Küçük dudakları almak kanayana kadar öpmek istiyordu. Jungkook ise esmer teninde her bir küçük bene işaret parmağıyla dokunurken artık ortam tamamen şehvetten kokuyordu.

Taehyung'un yüzüne yaklaşmasıyla ne yapacağını anlarken kendisi de istekle yaklaşarak sadece santimler kalan dudakları hızla öne atılarak Taehyung birleştirdi. Jungkookun her hangi bir şey yapmasına izin vermezken dudakları arasına aldığı alt dudağı çekiştirip yalıyor ve sürekli ısırıyordu. Bir anda kucağında zıplatarak kasıklarına oturttuğu çocuğu daha rahat bir pozisyona sokarken, Jungkookun elleri ise siyah kıvırcık saçlara gitmişti.

Hoyratça öpüşen dudakların yapışma sesine karışan derin inleme Taehyung'tan çıkarken, Jungkook bundan etkilenerek saçlarını daha fazla asıldı. Sağ elini hızla çocuğun boynuna atarak zaten yakın değilmiş gibi istekle kucağında kaydırdı, yirmi yıldır içinde uyuyan cinsel ihtiyacı bir anda uyanmıştı.

Eh bunun suçlusu da kucağında zevkten titreyen çocukken, cezasını çekmeliydi öyle değil mi?

Adamın üst dudağını ısıran Jungkook, bundan vazgeçerek kendisine eziyet eden dili yakalayarak ağzının içine aldı. Onu emiyordu... Tıpkı küçük bir çocuğun şekerini emermişçesine emiyordu...

Taehyung'tan gelen kalın ve zevk aldığını belli eden hırıltılı sesler odayı doldururken, ona ek olarak bir ses daha yankılanmıştı odada.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!"

Ne kalın ne de ince olan ses, ikilinin put gibi kesilmesine yol açarken, Jungkook olduğu kucakta geri döndü. Gözlerinden ateş çıkan kraliçe ile göz göze geldiğinde işte şimdi her şeyin mahvolduğunu anlamıştı...

Selam sürtüklerrr

Valla artık başlıyor kaos geliyor yavaş yavaş bakalım işte. Bu arada okuyorsunuz felan ama BEN YAZIMIMI ASLA BEGENMIYORUMM aşırı amatörce geliyor niye anlayamadimm vallaaa

İnstagram/ lonelynataliaq

Loading...
0%