@lostaoull
|
Burnuma dolan yasemin kokusunu biraz daha hissetmek için bahçede her zamankinden daha fazla oyalandım. Üzerimde beyaz bir elbise küçük adımlarla etraftaki çiçekleri kokluyordum. Elimde Durudan ödünç aldığım bez bebek vardı. Benim tek arkadaşımdı. Annem Duru doğduğundan beri benimle ilgilenmiyordu. Duruyu çok kıskanıyordum. Babam bile onu seviyordu. Her gün elinde bir tane çikolatayla gelip Duru'nun odasına götürüyordu. Keşke hiç olmasaydı böylece annem ve babam beni severdi. Küskün bakışlarım balkonda oyuncaklarıyla oynayan Duruya kaydı. Henüz yedi yaşındaydı ama benden çok oyuncağı vardı. Yanında ise babamın ona aldığı çikolatası öylece duruyordu. Belki istersem bana verirdi. Koşarak eve girip odasına girdim. "Hayır onu bana babam aldı.Kimseye vermemi söyledi." Babam niye böyle demişti yoksa eve yine kötü adamlar mı gelecekti. "Ben kimse değilim ki Duru ablanım senin bana verebilirsin." Sadece o çikolatayı yemek istiyordum. Belki de babam getirdiği için yediklerimden farklı olacağını düşünüyordum. "Babam sana da vermemi söyledi Asya." Babam niye böyle söyledi ki. Kesin Duru yememem için böyle yapıyordu. " Duru ver o çikolatayı bana hem babam ikimize getiriyor." "Sana hiç getirmiyor ama Asya. Bu benim çikolatam." Dedikleri ufacık bedenime beton gibi düşmüştü. Ellerimi ona doğru uzatıp elindeki çikolatayı almaya çalıştım. Ama bana karşı geliyordu vermiyordu. Tüm gücümle elindeki çikolatayı çekip onu iktirmiştim. Tek gördüğüm yere düşen bedeniydi. Annemin bağırışları evin içinde yankılanırken babamın telaşlı sesi beni olduğum yerde yakalamıştı. Babamla göz göze geldiğimde ilk defa bana bu kadar öfkeli baktığına şahit olmuştum. Yüzüme atılan tokatla olduğum yere düştüm. O sırada gözlerim balkondan aşağıya kaydı Duru etrafı kırmızıya boyanmış bir şekilde yatıyordu. "Baba" & "Durumu normale dönmeye başladı, normal odaya alalım mı hocam?" & "Benim kızım ölüm kalım savaşı veriyor , bırakın beni dedim size öldüreceğim onu." Nefeslerim sıklaştı, korkuyla kıvranan gözlerim savcının zifir gibi gözlerinde takılı kaldı. "Ben hatırlamıyorum." Yalan söylemek istemiyordum. Beni battığım bataklıktan kurtarabilir miydi? "Hatırlamıyorsunuz öyle mi? Peki, amcanız Kenan Kaya ve babanız Kadir Kaya'nın bu olayla bir ilgisi var mı?" Tanıyordu. Amcamla babamı tanıyordu. Soğukkanlı olmalıydım. Eğer belli edersem, amcamla babamın kulağına giderdi, bu da hiç iyi olmazdı. "Beni kaza için sorgulayacaksınız zannediyordum. Bir de ne zamandan beri trafik kazalarının soruşturması için savcı yollanıyor?" Kendimi sıktığım için giderek artan ağrım kaşlarımı çatmama neden oluyordu. Buradan bir an önce gitmeliydim. Daha fazla kalamazdım. Burada geçmişe sürgün edilmek istemiyordum. "Soyadınızın Kaya olması bizim için geçerli bir sebep." Ne demek istiyordu? Babam ve amcamın tüm pis işlerini biliyor olabilir miydi? Her şeyi anlatsam bana yardım eder miydi? Cevap vermeliydim. Belki de benim için bir fırsattı bu. Tunç öldüyse, amcam zaten beni yaşatmazdı. Savcı Yiğit Alp Demirkan, beni kurtarabilir miydi? Cevap vereceğim sırada hastanede büyük bir zil sesi çaldı. Zaman durdu, o zamanın içinde hapsoldum. Kimse beni kurtaramayacaktı. Tunç yaşıyordu. Vuslata hasret kaldım. Ellerim şimdi prangalanmış bir mabedin içinde kesilmeyi bekliyordu. Gitmeliydim. Hatta kaçmalıydım tekrar tekrar. Yaralarımı umursamadım, ayağa kalkmaya çalıştım. Bedenimdeki acılar sadece ruhumun aynasıydı. Yiğit Alp tutmaya çalışsa da zilin sesi her şeyi unutturuyordu. "Asya, sakin ol," birisi bağırıyordu kulağımda. Sesi ninni gibiydi, bana kimse ninni söylememişti. Bir hışımla kalktığım yataktan cama doğru ilerledim. Atlasam her şeyden kurtulabilirdim. Yiğit Alp'in beni tutan kolları her şeyi engelliyordu. "Asya, yaran açıldı, dur artık lütfen." Yine kan olmuştu üstüm, ama bu sefer yalnız değildim. Yiğit Alp'in üstündeki takım elbise de kan olmuştu. Zil sesi sustu. "Beni kurtarabilir misin, Demirkan?" Yavaşça kucağına doğru düşerken ağzımdan çıkan tek cümle olmuştu. Gözlerimi kapattım, bir daha açılmamasını diledim. Bedenim havaya kalkarken, onun kolları arasındaydım. Tekrar beni yatağa yatırırken kulağıma fısıldadı . "Sen kaza yapmamışsın, Asya. Sen intihar etmişsin." backTo=12612 |
0% |