@lostaoull
|
Bir cümle içine sığdırmak isterdim yaşadıklarımı, öyle ki tek bir nefeste her şeyi anlayın. Ama yetmezdi; ne bir harf acımı alırdı ellerimden, ne bir kelime dudaklarımdaki sızıyı... Işıklarım olmamıştı ama mutlu ailelerin bahçelerinden kopardığım çiçekler vardı. Yaşamak biraz da buydu benim için; mutluluğa bulaşmış çiçekleri koklamak. Sonra bir şeyler oldu, sakladığım çiçekleri buldular. Yapraklarını bir hançer gibi üzerime fırlattılar; öylece kalakalmış bir halde düşündüm. Neydi bu çektiklerim? Yıllardır neyin acısını çekiyordum? Acı hep kabulümdü ama neyin acısını çektiğimi bile bilmemek işte beni kahreden her şey burada başlıyordu. Tanımadığım bir evde gözlerimi açtığımda, burasının neresi olduğunu düşünmeyi bıraktım. Ben düşününce olmuyordu, düzelmiyordu. Kaçırıldıysam eğer, her şeyi yapabilirlerdi; ben çoktan pes etmiştim. Duvardaki boşluklara saatlerce baktım. Boşluklara bakmak iyiydi, sakinleştiriyordu. Yattığım yerden oturur pozisyonu almam için yaklaşık on dakikamı aldı. Etrafı incelediğimde sıradan bir odanın içindeydim; beyaz duvarlar, ahşap renkli dolap, yatağımın yerinde dolapla aynı renkte bir çalışma masası... Bu sıradanlık içimi rahatlattı. Eğer beni kaçıran Tunç olsaydı, daha büyük bir yerde olurdum büyük ihtimalle; ya da amcam almışsa beni, bir odam bile olmazdı. Oysa burada pencerenin kenarında bir sardunya bile vardı. Yavaşça bükülmüş bir şekilde pencereye ulaştım; en son ne zaman bir çiçeği koklamıştım, hatırlamıyordum. Güzeldi, sadece soğuktan ve susuzluktan olsa gerek boynu bükülmüştü. Komidinin üstündeki su bardağını alıp içindeki suyu döktüm yavaşça. O yaşamalı, her şeye rağmen çiçek açmalıydı. Kapı tıklatıldı; kimdi, benden ne istiyordu, umrumda değildi. Sıradan bir odada, pencerenin kenarına koyulmuş bir çiçeği sulamıştım; daha önemlisi var mıydı? “Ayağa kalkmamalıydın.” Yine aynı güven verici ses. Sahi, Demirkan mı getirmişti beni buraya? Beni kurtarabilir misin demiştim, sonuçlarını bilmeden. Tüm sakinliğimle döndüm ona doğru; onu en son gördüğümde sakalı yoktu, oysa şimdi yüzünde yeni çıkmaya başlamış sakalları, üzerinde ise takım elbisesinin aksine kot pantolon ve tişört vardı. Gözlerim bedenini süzerken, nereden bilebilecektim ki aslında her bir santimini bile ezberlemeye çalıştığımı. Elinde tuttuğu tepsiyi yavaşça komidinin üzerine bırakıp yanıma doğru adımladı. “Neden buradayım, savcı?” Aslında belliydi neden burada olduğum; yine de sormak, belki de ondan duymak istedim. “Şimdi sırası değil, sen daha iyi olunca konuşacağız.” Söylediklerine ufak bir kahkaham eşlik etti. Her gülüşümde yaram biraz daha sızladı. Ne demişti, ben daha iyi olunca; öyle bir dünya var mıydı Allah aşkına? Kaşları çatılmış bir şekilde bana bakarken ona biraz daha yaklaştım. “Sardunya, güzel ve dirençli çiçektir Demirkan. Sulamazsan yahut soğukta bıraksan bile hayata karşı direnç gösterircesine yine de açmaya devam ederler. Bir gün anlamazsın, yapraklarının nasıl sarardığını ve sen fark edene kadar çoktan kökü çürümüştür ama bir dalında hala bir çiçeği duruyordur.” Anlamsız bakışları yüzümde dolaşırken biraz daha yaklaştım. “Korkma Demirkan beni pencere kenarındaki bir sardunya gibi düşün ve şimdi anlat bana neden buradayım?” Ondan uzaklaşıp yatağımın bir köşesine doğru oturdum. “Hastanene de güvende olmadığını düşündüm. Bir süre iyileşene kadar burada kalman gerekiyor.” Hastane de yankılanan zilin sesini hatırlayınca irkildim ve yatağa kendimi iyice bastırdım. Demirkan’ın kaşları yine çatıldı hareketlerime anlam veremiyor olmalıydı. “Peki burada güvende miyim? “ Dudaklarımdan çıkan kelimeler benden bağımsızdı. Belki de sesinin bile güven verdiği bu adamdan duymak istedim. “Hiç olmadığın kadar Asya.” Hiç olmadığın kadar demişti anlayabilmiş miydi neler yaşadığımı. Annem anlamamıştı mesela sahi Demirkan sen anlıyor musun beni ? “Ben burada kalırken tutuklu muyum?” Bir savcının evinde ne diye kalıyordum ? Araçtaki kız ölmüş müydü ? Ölmesindi onu seven bir annesi vardı. “Şu an değilsin ama her an tutuklanabilirsin o yüzden bana yardım etmen lazım.” Tehdit mi ediyordu beni ? Çok tehdit edilmiştim ama böylesi güzel bir sesten hiç duymamıştım. “Benim kim olduğumu biliyor musun Demirkan ?” Bilmesin istedim. Benim kim olduğumu kimse bilmesin. Bir şey demeden gidişi her şeyi açıklamıştı bile. Bir damla göz yaşı aktı gözlerimden. Getirdiği kahvaltılıklara uzandım gözlerimden yaşlar akarken her birisinden bir parça yedim. Yanına koyduğu ağrı kesiciden bir tane alıp ağırlarımın dinmesini beklerken uykuya daldım. Aşağıdan gelen tıkırtı ve seslerden dolayı uykunun derin kollarından sıyrıldım. Birileri bağırıyor gibiydi üzerimdeki pijamanın sıyrılan kenarlarını düzeltip odadan dışarıya çıktım. Odanın sıradanlığına karşıt ev oldukça büyüktü. Bir elim trabzanda ilerlerken gür bir erkek sesi tüm eve yayıldı. |
0% |