9. Bölüm

9.Bölüm

Büşra Uyar
lostaoull

Bir son yazmıştım kendime o sonun içine tüm kayıplarımı koyup yola çıkmıştım. Zorlamamak lazımdı.. Bazen bazı şeyler yarım yaşanırdı.. Hayat her zaman tamamlamazdı. Ne olacağına düşünmeden çıktığım bu yolda kim nerden bilebilirdi ki yüreğindeki fırtınası gözlerine vurmuş bir savcı ile karşılaşabileceğini ? Ne soracaksan sor demiştim ona güven miydi bu ? Oysa ben yirmi üç yıllık hayatında ailesine bile güvenmeyen o kızdım. Ne olmuştu da bir kaç gündür tanıdığım bu adama her şeyi anlatacağımı hissediyordum. Ya yarı yolda bırakırsa beni ya da tekrardan kurtlar sofrasının önüne atarsa ne yapabilirdim ki ? Yine de güvenmiştim işte hem insan yarası yarasına denk olana inanırdı.

Balkonda oturmuş Yiğit’in bana verdiği sıcak çikolatayla birlikte onu bekliyordum. Gökyüzünden güneş çekilmiş yerini bulutlara bırakmıştı.Yiğit salona geçmeyi önerse de istememiştim. İlaçları bıraktığımdan beri ilk defa halüsinasyon görmüştüm. Aklımı kaybetmeye başlamıştım.Belki de en doğru olan buydu delirmeliydim. Hem delirmenin yaşamaktan daha kötü olduğunu kim söylemişti ki ? Belli belirsiz kafamı salladım önce bana yapılanların hesabını soracak sonra istersem delirebilirdim.

Balkonda, o sessizlikte yalnız kalmak bir yandan huzur veriyordu, bir yandan da deliliğin kapılarını aralıyordu. Her şeyin biraz daha bulanıklaştığı, netliğin kaybolduğu bu anlarda Yiğit’in sözleri kulaklarımda yankı buluyordu. “Sen istememiş olabilirsin ama gözlerinin yardım çağrısını reddedemezdim." demişti. Yeni tanıdığım insanın gözlerimdeki sessiz çığlıklarımı bile duyarken, bir deponun içinde ses tellerim koparcasına attığım çığlıkları sen nasıl duymadın anne ? Bu kadar kolay mıydı insanların birbirini anlaması ? Kolaysa beni niye kimse anlamamıştı ?
Gözlerim önümü bulanıklaştıracak kadar dolarken Demirkan’ın çoktan geldiğini farkettim.

Ne zamandır kapının pervazında durmuş beni izliyordu ? Sessizliğin içinde, içimdeki buğulu düşüncelerle baş başa kalmışken onun bana olan bakışlarını fark etmemiştim. Sanki bir şeyler söylemek istiyor ve durup vazgeçiyordu. Tam karşıma geçip oturduğunda içimi bir titreme almıştı. Soracağı soruların belirsizliği içimde yeni bir telaş başlatmıştı.
“Ne düşünüyorsun bu kadar ? “ Sesi, havada yankılanan bir melodi gibiydi.
“Olacakları “ bunu söylerken dudaklarım ne olacağını zaten çoktan biliyormuş gibi kıvrılmış ve hemen sonra karanlıkta kaybolan bir yıldız misali geri silinmişti.
“Düşünme.” Bunu derken eline ne zaman aldığını görmediğim sigarasını yakıp iki dudağın arasına götürmüştü. Ve kendisi çoktan uzaklara dalmıştı .
“Bırakamam”
“Neden”
“Çünkü bir kez bıraktığımda, her şeyin sona erdiğini bileceğim.”
“Bu iyi değil mi ? “
“Benim sonlarımda koca bir uçurum var Demirkan.”

Yüzüme baktığında ne gördü bilmiyorum ama ben onda koca bir uçurum gördüm. Sigarasından bir nefes daha aldı sokak lambasından yanan cılız ışık tam onun yüzüne vuruyordu. Gözlerinin kenarlarındaki belli belirsiz kırışıklar onun da benim kadar yorgun olduğunu söylüyordu. Ne yaşamıştı ? Niye Kenan Kaya’nın peşindeydi ? Puslu gözlerinin ardında neler saklıyordu ?
“O gün arabada yanında kim vardı ? “
Bir anda ciddileşen yüz ifadesi daha fazla bekleyemeyeceğini söylercesine bana bakıyordu. Direk o günden bahsetmesi başıma büyük bir ağrının saplanmasına neden oldu.Bir an önce bu konuşmayı yapıp gitmek istiyordum. Gidecek bir yerim varmış gibi..
“Tunç kaya vardı.”
Ellerim iki yanımda istemsizce yumruk olmuştu. Bir isim bile insanı nasıl bu kadar etkileyebilirdi ? Hafifçe kafasını salladı tahminleri doğru çıkmıştı.
“Peki ilk gittiğiniz mekanda kimle görüştünüz?”
“Vehbi Karaca” Bir küfür gibi söylediğim bu isim Yiğit’in dikkatini çekmiş olacakki telefonunu çıkardı. Bir şeyler yapıp telefonunu bana doğru uzattı.
“Bu fotoğraftaki kişi mi ? “ Yavaşça kafamı sallamıştım giderek ağrıyan başım yüzünden kafamı zor tutuyordum.
“Vehbi Karaca ile daha önce görüştün mü ? Onunla ilgili bildiğin önemli bir durum var mı ?” Sanki karşımda bana yardım etmek isteyen Yiğit yerine Savcı Demirkan oturuyordu. Avını yakalayacak bir aslan gibi sessiz ve dikkatlice ağzımdan çıkacak sözleri bekliyordu.
“Bir oğlu varmış on dört yaşlarında gizliyormuş neden gizlediğini bilmiyorum.”
Anladım dercesine kafasını salladı.
“Peki o gün niye intihar ettin ? “ Söyledikleriyle yumruk yaptığım ellerimi biraz daha sıktım. O gün intihar etmiştim inkar edemezdim. Bunu nasıl anlamıştı ? Hem niye bunu öğrenmek istiyordu başka şeyler sormalıydı. Değişen yüz ifadesiyle yine karşıma Yiğit olarak geçmişti. Yüzüme değil içimdeki yaralara bakıyordu sanki. Sustum. Bekledi. Gözlerim odağını kaybetmişçesine etrafa gezinmeye başlamıştı. Koca bir yumru boğazımda yutkunmaya engel oluyordu.
“Kimse durduk yere ölmek istemez Asya ? Ne oldu o gece ?”

“ O gece “ evet dercesine yüzüme bakıyordu. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Dilim kızgın bir demir gibi boğazımı dağlıyordu. Tunç…”
Sesim boğazıma takıldı, ama sonunda söyledim.
“O gece bana tecavüz etmeye kalkıştı.”
Yiğit’in gözleri kısıldı, nefesi değişti ama araya girmedi. Devam etmemi bekliyordu.
“Aslında her şeyi planlamıştım. Kontrollü olacaktım… Olmayacaktı. Yaralanmayacaktım. Ama Tunç… her şeyi anlamıştı.Bana zarar verecekti.”
Ellerim titredi, dizlerim sıkıştı. O anı hatırlamak bile nefesimi kesti.

“Dayanamazdım Yiğit… Anlıyor musun? O an… o iğrenç bakışları, ağzındaki pis cümleler, bedenimi bir mal gibi görüp sürüklemesi ben, ben kendime bile ait değildim artık.
Bana dokunmasına izin veremezdim.”
Gözyaşlarım göz kapaklarıma dayandı ama düşmediler.
“Aklımda tek bir çıkış yolu vardı. Ölüm değil… kaçış.
Ben intihar etmedim, Demirkan. Ben… o soğuk, pis ellerden kaçtım.
Beni çırılçıplak eden korkudan, içime yapışan utançtan, bağırmama rağmen duyulmayan sesimden kaçtım.
O gece ben ölmeyi seçmedim… kendimi kurtardım.”

Yiğit birden öfkeli bir şekilde ayağa fırladı. Masadaki kül tabelasını sokağa doğru fırlattı. Tüm bunlar olurken gözüm sadece yerde dağılan kül tablasındaydı. Daha az önce tam bir şekilde burada duruyordu oysa şimdi paramparçaydı.

“O şerefsizi içeriye tıkmayanı siksinler.” Çok yüksek sesle söylemese de duymuştum. Ellerini saçlarına geçirip hafifçe üzerime doğru eğildi. Bunu beklemediğim için hafifçe geriye doğru arkama yaslandım. “Sana yemin ederim, bunu onun yanına bırakmayacağım.”
İçimdeki kız çocuğu hep bu cümleyi beklemişçesine bir anda zıplamaya başladı. Sanki biri onu duymuş “Artık yalnız değilsin .” demişti.
Hayatımda ilk kez birisi beni korumak istiyordu. Ben kendimi koruyabilirdim her zaman korudum. Yeri geldi tüm acılara göğüs gerdim, dişlerimi sıktım, gözyaşlarımı içime içine akıttım. Ama bu.. Bu bambaşka bir şeydi.
Kendimi ilk kez sadece “hayatta kalan “ değil yaşamayı hak eden biri gibi hissettirdi.

Bölüm : 16.04.2025 23:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...