Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Due - Silahlar ve Günahlarından Kaçanlar

@lostwingsiii

O beni bulmuştu, ben de onu.

 

Korkusuz ve kendinden emin karanlık bakışlar, sanki bir saniyeliğine bile ayrılsa beni kaybedecekmiş gibi üzerime sabitlenmiş dururken bu göz kontağını bozan bendim. Alınan emir yüzünden daha birkaç dakika önce seyirci durumundayken başrol olmuştum.

 

Ne başrol ama.

 

Merdivenleri dolduran koşturma sesleri o kadar kuvvetliydi ki sendeleyerek kalktığımdan dolayı altımda tıkırdayan platformun sesi eriyip gitmişti. Peçemi ağzıma hızla geçirirken 20 basamağı da hızlı çıktıklarından kısa sürede beliren kafaları görmem, benim için ateşleyici unsurdu.

 

Canımı kurtarmak için yarınlar yokmuşcasına hızla koşmaya başlarken yaklaşık beş altı adamın da ağırlığı bindiğinden platformun altımda eğilip büküldüğünü hissedebiliyordum. Sadece benim için altı adam göndermesi gurur okşayıcı mıydı yoksa onur kırıcı mıydı emin değildim.

 

Uzun platform üzerinde koşmaya devam ederken yolun sonu görünmüştü. Titreyen ellerimi yumruk yaparken etrafa bakındım arkamdaki orduyu yok saymaya çalışarak. Sonunda yanımdaki boyası dökük sarı kapıya asılmakta karar kıldım. Arkası odaya açılıyordu muhtemelen ve oraya girdiğim anda kapana sıkışma ihtimalim fazlaydı ancak öylece durup yakalamalarını da bekleyemezdim.

 

Acınasıydım.

 

Kilitli kapıyı titreyen ellerim yüzünden hareketlerim birbirine girerken zorlamaya devam ettim. Omzumu sertçe vurarak açılması için uğraşırken gözümün biri de silahları çoktan çeken ve çok yakınımda olan topluluktaydı.

 

"Siktir! Açıl işte!" Diyerek daha çok endişeyle zorlamaya başlarken silah patlamıştı. Ayağımın dibinde seken mermi vızlayarak geçerken ikincisinde şanssızdım.

 

Tam kapı açıldığı için sevinirken göğsümde hissettiğim darbe yüzünden nefesim kesilmiş ve açılan kapıdan içeri yuvarlanmıştım. Yan şekilde gürültüyle yere düşerken nefes alamadığımdan inledim göğsümü tutarak.

 

Şoktan çıkmış şekilde kesilen soluğum geri gelirken yerde sırtüstü döndüm. Vurulup vurulmadığıma elimi kaldırarak baktım.

 

Vurulmamıştım.

 

Vurulmamanın etkisiyle soluklarım daha da rahatlarken parmak aralarımdan görüş açıma girip üzerime gölge düşüren karanlığı fark etmemle elimi çekip dirseklerimden güç alarak doğrulmam bir oldu. Adam benim savunmasız olduğumu fark ederek kapıdan içeri adım atacaktı ki hızlı reflekslerim sayesinde ayağımı kapıya sertçe bastırarak kapatmaya çalıştım. Ayağım altında zorlandığı belli şekilde metal kapı gıcırdarken adamın araya giren ayağını eziyordum. Fazlasıyla sıkıştırdığımı ise beş karış açıldığını tahmin ettiğim ağzından çıkan bağırma seslerinden anlamıştım.

 

Diğer adamların da arkaya dayandığı belli şekilde kapıyı tutmam zorlaşırken diğer ayağımı da bastırarak biraz daha güç kullandım ve ittirdim kapıyı zaman kazanmak için. Zorlandığımdan dolayı dişlerim arasından inlerken etrafa baktım işe yarar bir şeyler bulma ümidiyle yanıp tutuşarak.

 

Sonunda sol tarafımda olan ve karanlıkta kırmızı parlak gövdesiyle kendini belli eden tüpü görmemle aklımda bazı şeyler şekillenmişti.

 

Neyden darbe aldığımı bilmediğim göğsüm yüzünden soluklarımı hâlâ zorlanarak alırken bacaklarım tutamayacak şekilde titremeye başlamıştı. Üst vücudumu sola doğru eğerek parmak uçlarımla yakalamaya çalıştım. Korku ve burnumun ucundaki çürümüş ölüm kokusu yüzünden isyan edercesine küfür etmiştim.

 

Artık dayanamadığım belli şekilde kapı ardına kadar açılıp arkadaki duvara gürültüyle vurarak sekerken uzandığım tüpü kaptığım gibi pimini çekmem ve yangın söndürücüyü sıkmam bir olmuştu. Sırtüstü yatmaya devam ederken adamların hepsini köpüğe bulamam yüzünden dengelerini şaşırmışlardı. Köpük dolan namlular ve görmeyen gözleri yüzünden silahları kullanamıyorlardı.

 

Saniyeler içinde yangın söndürücü bitip elimde boşalmış şekilde kalırken birkaç dakikalığına öylece kaldım. Adamın biri tüpün bittiğini fark ederek gözlerini sertçe silip yere silkmiş ve "sıra bende" diyerek üzerime gelmişti. Damarlanmış kırmızı gözler beni takip ederken tüpü kafasına nişan alarak attım. Fırlayan tüp, adamın göğsüne isabet edip dengesini bozarken arkasındaki üç kişiyi ve yanındaki iki kişiyi de kurban etmişti. 6 kişilik topluluğun yarısı dışarı yarısı içeri doğru üst üste devrilirken ayağa kalktım hızla. Bu görüntü patronun hiç hoşuna gitmeyecekti.

 

Olayların ne olduğuna bakmak için patronun geleceğini düşünürken yüzümden kayan peçeyi düzelttim ve geri geri yerde kayıp ayağa kalktım. Adamlardan bir tanesi kalktığı anda korku yüzünden ani refleksle uçar aparkart atmamla devrilmesi bir olmuştu. Ben bile kendi yaptığıma inanamazken izbandut kümesinin üzerinden atlayıp dışarı çıktım ve sessizce duvara sinerek platformun diğer ucuna ilerlemeye koyuldum. Altımdaki metal platformun minik minik titreşimini duymam sayesinde yedinci kişinin yukarı çıktığını anlamam zor olmadı.

 

Olayın başında karar vererek oturduğum metal merdivenler, çıkışın tersinde kalıyordu. Yani platforma çıkan tek merdivenler, adamların doldurarak beni kıstırdığı yerdi. Bu yüzden merdivenlere doğru koşmak ölümün kucağına atlamak gibiydi.

 

Ölüm, o tehlikeli patrondu.

 

Bu nedenle de platformun sonuna yürüdüm ve deponun duvarıyla karşı karşıya kaldım. Çıkmazdaydım. Patronun hengame çıkan odanın kapısı önünde sinirden kuduran bağırışlarını arkamdan işitiyordum. Belki beni fark etmez diye umduğum o genişledikçe genişleyen saniyeler, onun sesinin kesilmesiyle son bulmuştu.

 

Sırtım ona dönük şekilde duruyorken botlarıma bakıyordum. Botlarım altında eğilip bükülen sesler sayesinde bana yaklaşan adımları fark ettim.

 

Beni fark etmişti.

 

Yavaş hareketlerle yüzümü ona doğru dönüp elimden geldiğince korkusuz bakmaya gayret ettim. Yüzümü ona döndüğüm anda kapşonlu sayesinde karanlıkta kalan badem gözlerimle karşı karşıya kalmış, adımlarını durdurmuştu. Aramızda yaklaşık iki metrelik mesafe varken peçe ve kapşonluyla kapatılmış yüzümü merakla inceliyordu. İki yanında sarkan elleri boştu.

 

İki düşmanın birbirini tanıması için oluşan ortam gibiydi. Uzun süre birbirimizi ekip biçtik aklımızda. Duruşlarımızdan birbirimize olan bakışlarımıza kadar detaylıca bakıyorduk. Biçimlendirilmiş bal köpüğü rengi saçları şimdi dağınıktı ve meraklı gözlerini ara ara gölgede bırakıyordu.

 

Birbirimize ne saldırdık ne de bir şeyler dedik. Korku yüzünden benim dudaklarıma mühür vurulurken onun dudaklarına da merak nedeniyle vurulmuştu. Ya da ben öyle zannediyordum.

 

Hamlesini ilk yapan kazanacaktı.

 

Yüzünden aşağı inen bakışlarım, arkaya uzanan eli ve milimlik de olsa ileri kayan ayağı nedeniyle saldırmak için hazırlandığına tanık olmuştu. Gözlerim tekrar yukarı çıktığında anladığımı açık etmiş olmalıydı ki silahı çekmek için hareketlerini hızlandırması bir oldu.

 

Ve ben de aklıma bile gelmeyecek o delice hareketi yaptım: üzerine doğru koştum.

 

Deneyimli ve yetenekli olduğunu düşündüğüm Bay Kim, üzerine doğru depar attığımı görünce tetiği çekemeden öylece kaldı ve hayretle gözlerime baktı. Badem gözlerim kararlılıkla koyulaşırken estirdiğim sert rüzgar yüzünden kapşonlumu başımdan indirmişti. Dibine geldiğim anda ona sarılarak benimle düşmesini sağladım. Metal platform, birbirimize sarılı olan bedenler sayesinde sanki yıkılacak gibi sarsılırken uzun, ince bedeni platformla benim aramda kalarak ezilmişti. Boğuk sesiyle çıkan inlemesini duymuştum yüzüm boynuna gömülü olduğundan. Ne yaptığımı fark ederken boynuna gömülü yüzümü kaldırarak erkeksi kokusundan uzaklaştım ve üzerinde doğruldum. Yüzü acıdan buruşurken gözlerini açıp bana bakmıştı.

 

Gözlerine dalıp kitlenmemek için bakışlarımı silahına çevirdim ve elimin ters bir hareketiyle ince parmaklıklı, geniş mesafeli demirlerin arasından aşağı kayıp gitmesine neden oldum. Gümüş gövdeli tabanca yeri boyladığında patronun üzerinden kalktım ve merdivenlere doğru koştum kapşonluyu tekrar başıma geçirmekle meşgulken. Metal merdivenleri ikişerli üçerli inip çıkışa yaklaşacakken ateşlenen silah sesi yüzünden eğilerek kafamı korumak zorunda kalmıştım. Baygın adamlarının birinden aldığını tahmin ettiğim tabanca, patron tarafından art arda ateşlenerek mermilerin başıma yağması sağlanırken hiçbiri tutmamıştı. Bağırarak küfür ederken silahı sinirle yere attığını depoyu terk ettiğimde arkamdan işittim.

 

Deneyimli mi demiştim? Tavırları ve duruşuyla bile içime korku veren mafya, basit bir radyo&televizyon öğrencisine yenilmişti. Üzerime saldığı altı adamı da kendisi de mafyacılık oynayan insanlardan başkası değil gibi gelmişti gözüme.

 

Yine de elime heyecanlı bir hikaye ve cinayet anını ölümsüzleştiren onlarca fotoğraf geçmişti. Mafyacılık oynuyor da olsalar katil oldukları gerçeğinin üstünü örtemezdi.

 

Ben bu sefer köşeyi dönmüştüm sahiden.

Bölüm Sonu.

Hikâye gidişatı nasıl?

Sizleri seviyorum🩵

 

 

Loading...
0%