@lotusamber
|
16 yıl sonra
"Kahvaltı hazır" diye bağırmıştım ama yine beni duymamazlıktan geliyordu "Baba!"lütfen duyarmısın artık sesimi diye içimden geçirdim ama o beni hiçbir zaman duymayacaktı.
Merdivenlerden indiğini tahtaların gıcırtısından anlamıştım gözlerimi merdivenlere diktigimde kapıya doğru gitmişti yüzüme bakma gereksinimi bile duymamıştı ayakkabılarını giyerken "kahvaltı yapmayacakmısın?" Demiştim ama o kapıyı hiç umursamadan çarpıp çıkmıştı ,kapının arkasında kalanları düşünmüyordu tek çarptığı kapı evin kapısı değildi kendi kalbinin kapılarını bile öyle bir kapatmıştı ki bana ne ben içeri girebiliyorum ne de ondan bir sevgi kırıntısı alabiliyordum. Kilitli bir odanın penceresinden sızan sıcak güneş ışığı bile yoktu onun kalbinde
❄
Kahverengi deri bir koltukta oturup şiir okuyordum , sanırım her şairin ortak noktası Platonik olduğu kişilere karşı yazdığı şiirler . Gerçekte söyleyemediklerini kağıda aktarıp biriktirmek mantıklıydı
"Ama sen ne güzel bir şiirsin ya"
Sana gitme demeyeceğim Gene de sen bilirsin Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim incinirsin.
Ne kadar sevmiş olabilirsin ki "yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim incinirsin" dizesi ortaya çkmış sen iste yalanlar söylerim ama incinirsin diye bir düşünce nasıl çıkmış ortaya , derken kapı zili sayesinde tüm bu duygusallık düşünceler bozulmuştu kitabı ters çevirip kapıya yöneldiğimde
"Kim o!" "Posta. Kemal candemire mektup var" "Mektupmu var ?" kapıyı açtığımda postacı "siz neyisiniz" diye bir soru yöneltmişti "Evin kapısını açtığıma göre hizmetciyim" demiştim ki ses tonum sert çıkmıştı "Kusura bakmayın" "Yani abicim sana kim o diyip evin kapısını açtığıma göre evin bir bireyiyim. kardeşi de olsam kızı da olsam hatta hizmetci bile olsam yine bana vereceksin mektubu" "Haklısınız efendim" Evin kapısını kapatıp odaya yöneldim
19.45
Dışarıdan gelen sesle beraber uyuduğum koltuktan uyanmıştım. Saate baktığımda çoktan akşam olmuştu kilit sesinden anlamıştım ki eve gelen babamdı koltuktan kalkıp yanına gittiğimde ayakkabılarını çıkarmış ayakkabılıga koyuyordu
"Sana bu gün mektup geldi , sessiz kalmıştı "postacı getirdi" yine cevap vermedi merdivenlere yönelecekken
"dolapta yemek var acıkırsa- "Sordum mu ben sana " sesi çok sertti bunca yıldır dediği tek kelime oldu bana dediği cümleden sonra sadece bakmakla yetinmiştim ama gözlerimin yanmasını hissedebiliyordum o merdivenlerden çıkarken Bende askılıktan hırkamı alıp dışarıya atmıştım kendimi ama bu sefer kapıyı sert kapatan taraf bendim
16 yıldır biriken duygular ortaya çıkıyordu . Öfke kırgınlık bu kadar yıl içimde bastırdığım duygular artık taşıyordu tutamıyordum içimde.
Yolun nereye gittiğini bilmeyip sadece yürümüştüm hissettiğim tek şey kalbimin deli gibi çarpmasıydı ve gözlerimin yanmasıydı Cebimden telefonla kulaklığı çıkarıp şarkı arıyordum ama gözlerim bir bildirim arıyordu babamdan bir bildiri bir insan hiç mi merak etmez kızını bu saatte nereye gittiğini hiç mi düşünmez Şarkıyı seçip yürümeye devam ettim Şarkının müziği sözleri o kadar yaralayıcı ki kalbimin atışı sancısı daha çok artıyordu şarkının o nakaratı geldiğinde yürümeyi durdurmustum
Zaaflarına bir gece Hatalarına bir nilüfer Sevgisizliğine bir kalp verdim.
Şarkının bu nakaratı anlatıyordu her şeyi ben gerçekten babamın sevgisizliğine bir kalp vermiştim ömrümü vermiştim ama o bir kere bile sevgi göstermemişti bana çok görmüştü bana bu dünyada baba sevgisini
Yolum ortasında dizlerimin üstüne çöküp oturmuş şarkıya eşlik etmeye başlamıştım
"Artık geri ver" "Geri veremezsin aldıklarını " dediğimde boğazımda bir yumru sıkışmıştı
"Artık geri ver Geri verilmez hiç bir yanılgı Yokluğuna emanet et Sende benden kalanları
"Her şeyi al Beni bana geri ver Bir şansım olsun Başka yer başka zaman Sensiz ömrüm olsun"
Dediğimde gözümden bir yaş süzülürken boğazımda ki yanma hissi geçmişti o koca yumruğu yutmuştum kalbim daha yavaş çarpıyordu artık Yıllardır durdurup asla yapmak istemediğim o şey olmuştu ağlamıştım gözlerimden ardı arkası kesilmeyen yaşlar geliyordu ve ben bunu ilk defa durduramıyorum. Artık durdurmaya bile çalışmıyordum geç bile kalmıştım bunun için. Gökyüzüne bakarak ağlamayı devam ettirmiştim saat kaç olmuştu ne kadar vakit geçmişti hiç bir fikrim yoktu bilmiyordum bildiğim tek şey ölsem bile benim tabutumu kaldırıp taşımayacak olan bir babam olduğu peki bu saatten sonra o ölse ben taşırmıydım.
Kulaklıktan ses gelmeyince Şarkının bittiğini düşünüp telefonu elime aldığımda yanlışlıkla gelen aramayı kapatmıştım kim olduğuna baktığımda tekrar aramıştı aramayı cevapladığımda karşı tarafın
"Bu telefon neden ilk aradığımız da değilde ikinci aradığımız da açılıyor bir de suratıma kapatıyorsun ayıp lan" Diye şakayla karışık olan sistemini dinlemiştim canım kuzenim benim
"Telefonu cebimden çıkarırken yanlışlıkla kapattım" sesim çatallı çıkmıştı fark etmiş olacak ki
"Sesin niye böyle geliyor senin? Ağladın mı sen"
"Tabi ki de ağlamadım , dışarıdayım hava soğuk sesim o yüzden öyle gelmiştir " umarım yer bu dediğimi
"Soğuk havada insanların sesi böylemi çıkıyor?" Alaylı bir şekilde sormuştu bunu
"Bu soğuk havada yürüyüp birden konuşursan evet" diyebilmiştim
"Öyle olsun "diyip bu konuyu kapatmıştı inandığını hiç düşünmüyorum ama yapacak bir şey yoktu . Bu seferde ben alaylı bir tavırda soru sormuştum
"Sen niye aradın beni bu saatte , sıkıyorlarmı seni akademi de
"Niye"demisti sesi sert çıkmıştı , Beni sıktıları zaman mı arıyorum bir tek seni küçük hanım hı?"
"Şaka yapıyorum sen de hemen alınıyorsun"
"Öyle olsun bakalım, sen niye bu saate dışarıdasın? eve git hemen"
Git hemen emir kipi hayatta sevemem
"Emir kipiyle konuşmazsak yanlız hoş olmuyor çünkü, ayrıca yürüyorum hava alıyorum "
Sessiz kalmıştı dediğimin üstüne, bir süre sonra bozmuştu sessizliği.
"Amcamla kavga mı ettiniz?
Derin bir iç çekişin ardından "konuşmuyor ki benimle kavga edelim yüzüme bakmıyor"
"Anladım... neyse hadi eve git saat geç oldu "
"Tamam "
Evin bahçesine vardığımda evin ışıkları yanıyordu normalde babam bu saate uyurdu ama ışıklar yanıyordu içimdeki küçük kız çocuğu "acaba bizimi merak etti?" diye bir soru yöneltmişti Bende ona cevaben onun bizi hiç bir zaman merak etmeyeceğini söyleyerek anahtarı kilide sokup kapıyı açmıştım ama karşımda sandalyede oturan babamı beklemiyordum beni görünce sandalyeden ayağa kalkmış ağır adımlarla bana yürüyordu Bende ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılğa koymak için arkamı dönmüştüm ama babamın arkamda belirdiğini hissedebiliyordum ona karşı döndüğümde tok bir sesle
"Bu saatte nereden geliyorsun sen?"
uğradığım şok yüzünden ilk cevap vermemiştim beni merak etmişti içimdeki kız çocuğuna böyle bir şey için ümitlenme demiştim ama beni merak etmişti kısa bir sessizlikten sonra sorusunu tekrarladı
"Bu saatte nereden geliyorsun" sesi sert çıkmıştı
"Dışarıya hava almaya çıkmıştım. Eğer bu kadar merak ettiysen telefonla arayabilirdin." Sesimde sitem vardı sadece gözlerime bakmakla yetinmişti. Arkasını dönüp merdivenlere doğru ilerlerken dediği şey bardağı taşıran son damlaydı.
"Benim adımı lekeleme yeter"
O ne demek ya adımı lekeleme ne demek orusbumuyum ben
"Ne diyorsun sen baba" diye çıkışmıştım "Adımı lekeme ne demek bu zamana kadar ne yapmışımda adını lekelemişim senin "
Birkaç adım ötede durdu, yüzü ışığın olmayan tarafta gölgede kalmıştı. Uzun bir süre hiçbir şey söylemedi. kalbim , onca yıllık suskunluğun ardından düzgün bir cevap alabilirim umuduyla atıyordu. Ama sonunda ağzından çıkan kelimeler, derinlikteki umutları acımasızca söküp atmıştı.
"Annenin ölümüne sebep olman bile adımı lekeliyor benim " dedi, soğuk bir sesle
Göğüsüme hançer gibi saplanmıştı bu sözü . Yine beni sucluyordu yıllardır yaptığı gibi, yine bendim günah keçisi sinirden vücudumun titremesine şahit oluyordum
"Yeter artık ya gerçekten yeter sen hiç iyi bir şeyi hak etmiyorsun ben yıllardır senin bana sevgi vermeni beklemişim bir kere gelip başımı okşamanı beklemişim ya senin bana yaptığına bak "
Gözlerimde olan yaşları daha fazla tutamamıştım. Yıllardır süren bu suçlamalar yıllardır süren bu acı... Artık taşınamayacak kadar ağırdı. Gözlerimi kaçırmadan ona bakarak devam ettim.
"Sen beni yıllardır katil olarak bildin ne yüzüme baktın ne konuştun benimle . Baba sevgisinden mahrum bıraktın tek başıma büyümek zorunda kaldım ben senin yüzünden "
"Ben mi , baba? Ben mi sebep oldum? Ben mi seçtim."
Evet! evet, onun yüzündendi bu zamana kadar hep kendimi yalnız hissetmiştim. Okulda bir etkinlik olduğu zaman hep tektim hiç bir zaman babalık görevini yerine getirmemişti şimdide bana orusbu muamelesi yapıyordu Ses tonumu biraz daha sakin ayarlamaya çalıştım göz pınarlarımdaki yaşlar hiç durmadan yanaklarımdan süzüp gidiyordu durdurmak istemiştim ama artık imkansızdı
"Beni hep katil olarak bildin hep öyle gördün ama bu dünya ya gelmeyi ben tercih etmedim". Sesim titriyordu," ben annenin ne demek olduğunu bile bilmiyorum ama baban varken babasızlık nasıl bir şey bunu biliyorum"
Gözlerine baktığımda Öfke hakimdi
"Neyini eksik ettim ben senin nankör " demişti "kıyafetlerinimi yemeğinimi, neyini ? başını sokabilecek bir çatın var senin. Doğduğun gibi kundakta sokağa atmadığıma dua et " diye çıkışmıştı
beynimden aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum. Duyduklarım beynimde yankılanıyordu . Kalbimde acının ve öfkenin karıştığı bir çarpışma başladı . Gözlerimi ondan ayırmadan derin bir nefes alarak
"Keşke atsaydın baba" dedim
Babam , gözünü kaçırarak başını eğdi.söyleyecek bir şey bulamadı. Söylenecek söz de kalmamıştı, sessizce merdivenleri çıkıp odasına doğru yol aldı Bende arkasından izleyebilmiştim.
Kalbim kapalı kalmış kapılarının ardında ondan bir şeyler bekleyen o küçük parçaların artık olmaması acı vericiydi.
❄

Herkese merhaba karanlık hesaplaşma ilk bölümle sizlerleyim bölümlü kısa tutmak istedim daha çok başrol kızımızın duyguları ön plana aldım diğer bölümler akışa göre uzun olucak ikinci bölümümüzde diğer karakterlerimiz dahil olacak farklı olaylar gelişecek
Bu arada bu yazdığım ilk kitap yazım yanlışlarım olabilir duyguları biraz becerememiş olabilirim şimdiden özür
Instagram hesabım=lotusamber1 takip ederseniz mutlu olurum oradan da bildirimleri paylaşıcam.
|
0% |