18. Bölüm

18. Bölüm

Elifff
love_21

Evîn ne tenê hêvîyeke xweş e,

Evîn jî xewnek li nav birçîyê e.

Wisa hezkirin, wek nivîn li agir e,

Germ e, lê her dem li sinorê şew e.

 

Aşk sadece güzel bir umut değildir,

Aşk, açlığın ortasında görülen bir rüyadır.

Sevmek, ateş üstünde bir uyku gibidir,

Sıcaktır ama hep gecenin sınırındadır.

 

~

Vücudumdaki sıcaklık artık beni kendi içine hapsetmiş gibiydi. Bu herhangi bir gündeki havanın sıcaklığı değildi. Bu duygusal ve ruhsal bir sıcaklıktı. Somut değildi soyuttu.

Bu adam benim ruhumun kelebek hissini tatmasını sağlıyordu. Karların üstüne yaz sıcağı getirmiş gibi hissettiriyordu.

Sevgiyle, anlayışla, paylaşılan o sessiz anlarla doyuruluyordu ruhum. Gözlerimde birinin içimi görmesi, yüreğimde yankılanan bir söz, ellerimde hissedilen sıcaklık… Bunlar, ruhumun gerçek yiyeceği, benim için vazgeçilmez bir besindi.

Ve şimdi biliyorum; ruhumu beslemek için en çok ihtiyacım olan şey, içtenliğin, samimiyetin ve karşılıksız sevginin kucağıdır. Başka türlü, hiçbir şey tamamlanmıyor.

Ve sanki tüm bunları bana hissettiren tek bir kişi vardı. O da şu anda beni kollarına hapsetmiş adamdı.

Hafifçe üstüme çıkmıştı ve bir eli saçlarımı okşarken diğer eli de yanağımı okşuyordu.

" Bana güven olur mu?" O kadar masum söylemişti âdeta bir yavru ceylana benzetmiştim. Niyeyse beni incitmekten korkuyor gibiydi.

Kafamı onaylarcasına salladım. Gözlerime bakarak o güzel gamzelerini de ortaya çıkarıp gülümseyerek bana şölen yarattı. Bende gülümsedim ve kollarımı boynuna doladım. Burnunu burnuma sürtüp gözlerini kapattı.

Bu his inanılmaz bir duygu diye düşünmeden edemedim. Hayatımda hiç bu kadar bebek gibi hissetmemiştim. Kendimi havada bulutların arasında uçuyormuş gibi hissediyordum.

"Çok güzelsin. Ne yapacağız senin bu güzelliğini? " Demesiyle yerin dibine girmem bir oldu. Böyle durumlara alışık değildim. Gözlerini açtı ve kafasını boynuma gömdü.

" Bilmem. Onu da sen düşün. Dikkat et de başkaları kapmasın karını." Dedim biraz sinir etmek için. Şaşırtıcı bir şekilde sakin bir dille konuştu tekrar.

" Kafalarını kırarım kapmak isteyenleri, bırak istemeyi o düşünceyi kafalarının ucundan bile geçiremezler." Dedi.

" Öyle mi?"

" Öyle karıcığım." Ağzına çok yakışmıştı bu kelime.

Hafifçe boynumdan çıkıp gözlerimin içine baktı. Kollarımı boynundan çekip yüzüne yerleştirdim. Daha sonra yavaşça ellerimi göğsüne indirdim ve orada dolanmaya başladım.

Gözleri âdeta yüzümde dans ederken en sonda dudaklarımda takılı kaldı. Uzun uzun baktıktan sonra ilk gözlerime sonra tekrardan dudaklarıma döndü. Hafifçe yaklaştı.

Nefesini dudaklarımın üzerinde hissederken kalbim maraton gibi coşmuştu. Bu fırtına öncesi sessizlik bitmişti, şimdi sıra fırtınanın kendisindeydi. İlk defa böyle bir şey hissettiğim için çok heyecanlıydım.

Sıcak nefesi ağzımın içine de girmesiyle dudaklarımız birleşti. Benim soğuk dudaklarıma karşılık onun sıcakları benimkilerle buluşunca hafif titresemde kendime geldim. Yumuşacık dudakları benimkilerle savaşıyormuş gibiydi. Sert ama bir o kadar da nazik davranıyordu.

Islak bir ses ile ayrıldığımızda dudakları hafif kırmızı olmuştu. Buna gülmeden edemedim.

" Ne?" Dedi o da tepkisizce.

" Dudaklarının rengi çok güzel olmuş." Dedim parmağımı dudağına koyup silmeye çalışırken.

" Temas ettiğim dudağın tadı güzel olunca bulaştırmaktan geri kalmadım tabi."

Utanmamı görmemesi için bu sefer ben kendime çekip dudaklarımızı birleştirdim. Dudaklarıyla dudaklarımı talan ederken bende yine kollarımı boynuna doladım. Bu adam bana tiryakiydi, ilaçtı. Issız çölde bir anda bulunan suydu. Kaybolduğum ormanda rastgeldiğim evimdi.

Dudaklarımızı ayırınca da ellerini tişörtünün eteklerine yerleştirdi ve anında üstünü sıyırdı. Göğsünü ilk defa gördüğüm için değişik hissetmiştim.

Lan o baklavalar nedir?

Cidden ilk önce kasları dikkat çekiyordu. Yutkunmam ile üzerime yine çuvallaması bir oldu. Sıcaklığı bedenimi kaplarken birden odamızın kapısı çaldı.

İkimizde bir anda durduk. Maran biraz sinirlenmişti sanki çünkü alttan bir küfür ettiğini duymuştum.

" Kim bu saatte?" Diye sordum ona dönerek. Hâlâ üzerimdeydi.

" Her kimse, ağzına sıçmak istiyorum ama şu anda keyfimi kimse bozamaz." Dedi ve üzerimden kalkıp kapıyı açmaya gitti.

Kapı açma sesini duyunca dışarıdan bir adam sesi duydum.

" Maran Bey duş için koymamız gerekenleri koymayı unutmuşuz, rahatsız ettiğim için kusura bakmayın." Adamın naif sesine karşılık Maran'ın sesi gür çıkmıştı.

" Yarında koyabilirdiniz, ne diye gece gece buraya geldiniz!" Dedi gür ama kimseyi rahatsız etmeyen bir sesle.

" Efendim kusura bakmayın, çok kısa sürücek." Adam sanki kovulacakmış gibi yavru köpeği andırırcasına konuşmuştu.

" Çabuk!" Diye uyarı şeklinde konuşunca, adam hızla bir adımını atarken Maran bana baktı ve beni süzünce tekrar bir anda

" Yada ver ben hallederim." Dedi. Adam ise şaşırdı ama Maran'ı tekrardan kızdırmak istemediği için bir şey demeden elindeki küçük ve tatlı kutuyu Maran'a verdi. O da kutuyu alınca tek kaşını kaldırdı. Bu ' gidebilirsin' demekti.

Maran gereksizce sinirlenmişti açıkçası. Çocuk sadece gerekli malzemeleri koyup gidecekti. Bir anda kocamı süzdüm.

Ne?

Kocam değil mi?

Süzemez miyim?

Gerçekten her genç kızın hayalini süsleyen birisiydi ve o kızların ağzını yırtmak istiyordum. O geniş omuzlarıyla istediği kişileri etkisi altına alabilirdi. Uzun bacakları tıpkı bir modeli andırıyordu. Kavisli bir yüzü olduğundan daha önceden modellik yapmış mı diye düşünmeden edememiştim. Kalın ve damarlı kolları ise oldukça çekiciydi.

" Tükürecem bunların işine de ya. Doğru düzgün yapmıyorlar işlerini sonrada insanları gece gece rahatsız ediyorlar." Diye isyan ederek banyoya girip çıktı ve yanıma geldi.

Yanımda yerini alırken o hoş okyanus kokusunu genzime kadar çektim.

" Neden bu kadar sinirlendin canım?" Dedim.

" Neden sinirlenmeyeyim! Bizi kimse rahatsız etsin istemiyorum!" Dedi fısıltılı ama bağırarak.

" Tamam, şimdi sakin ol. Olur mu?" Dedim. Yanıma uzanınca ellerimi her iki yanına koydum. Derin bakışlarını midemde hissederken için kıpır kıpır olmuştu.

" Olur." Dedi yavru bir kediyi anımsatarak. " Beni nasıl bu kadar sakinleştirebiliyorsun? Nasıl başarıyorsun?" Dedi bir anda. Baş parmağımla yanağını okşarken o da ellerini başıma yerleştirdi.

Hayatımda hiçbir zaman babam benim başımı okşamamıştı. Ve ben hayatım boyunca buna hasret kalmıştım. Annem de aynı şekilde. Bir kere 'nasılsın' dememişti bana. Odamın kapısını tıklayıp, yatağımda dertlerimi dinleyip başımı okşamamıştı. Beni okul çıkışında ne annem ne de babam ellerimi tutarak eve getirmemişti. Tüm bu duygulara muhtaç kalmıştım. Vardır bunda da bir hayır diye düşünüp anın güzelliğine odaklanmak istedim.

" Yarım kaldı işimiz?" Dedi sorarcasına bir anda.

"Ne işi?" Dedim bilmeyerek. Gözlerindeki hayal kırıklığını söyleyebilirdim ama gösteremezdim.

" Az önceki işimiz işte." Dedi hatırlatmak istercesine.

" Hımm" dedim bende düşünür gibi yaparak.

" Hatırlayamadım." Son damlasına geldiğini düşünmüştüm.

" Hadi ama Ahsen, sabrımı sınama." Üzerimdeyken bana yaklaşmaya başlamıştı. O enfes kokusu tekrar nüfus etmeye başlamıştı burnuma.

" He şimdi hatırladım." dedim gözlerim çöllerinde gezerken. O da ormanlarımda kaybetmişti kendini.

" Hatırladın mı?" Sorusu karşısında başımı onaylarcasına sallarken kafasını boynuma çoktan gömmüştü bile.

Sıcak nefesi sadece boynumu değil bütün bedenimi esir altına almıştı sanki. Sakin ve huzurlu dokunuşları bedenime rahatlık veriyordu.

" Çok güzelsin." İltifatı karşısında içimin yağları erirken bedenim buna karşılık titredi. Karnımdaki kelebekler artık yerinde durmuyordu ve uçuşmaya devam ediyorlardı.

Kafası boynumdan çıkıp yüzüme tekrar çıktı. İlk önce gözlerime baktı. Onun çölünde kendimi susuz veya yorgun değilde, sanki bir okyanusun ortasında ferah ve temiz hissediyordum. O da benim ıssız, ağaçlarla dolu ormanımda oyalanıyordu. İçinde bir sürü vahşi hayvan bulunan ormanımda keşfe çıkmıştı. Hiçbir şeyden korkmazcasına ilerliyordu âdeta.

Yüzüme her yaklaştığında kalp atışlarım bir öncekinden daha hızlı ve sert atıyordu. Onun duymasından korkuyordum.

Alnını alnıma, burnunu burnuma değince gözlerim istemsizce kapandı. Sıcak nefesi dudaklarıma rüzgar misali çarpıyordu, ve bu benim daha çok heyecanlamama sebep oluyordu. Tam dudakları benimkilerle temas edecekti ki bir telefonun zil sesini duyduk. Bu Maran'ın telefonundan geliyordu. Bir arama sesi ile tüm duygusal anımız bozulmuştu.

" Ağzımı bozmamak için kendimi zor tutuyorum. Hem de çok." Dedi sinirden gözleri dönmüş gibi. Benden uzaklaşınca soğuk bir ürperti gelsede bunu belli etmedim. O da öfkeyle telefonunu koyduğu küçük masanın üzerinden aldı ve arayan kişiye baktı. " Şu an aranacak saat mi Rojin!" Diye aramayı açmadan kendi kendine konuştu. O kadar sinirliydiki telefonu duvara atacak gibi duruyordu.

" Tamam Maran sakin ol. Telefonu bana ver, ben konuşurum Rojin'le. " Maran kardeşine patlamamak için telefonu bana uzattı. Çünkü açarsa biliyordu ki kardeşine sinirden parlayıp bağıracaktı. Ve anladığım kadarıyla bunu yapmak istemiyordu.

Bana uzattığı telefonu alıp, Rojin'i çok bekletmeden aramayı cevapladım ve kulağıma dayadım.

" Alo, abi!" Dedi heyecanlı sesi Rojin'in.

" Alo, benim Rojin, Ahsen." Dedim bende karşılık olarak.

" Yenge? Abim nerde? Siz nasılsınız?" Dedi meraklı sesi ile. Ama aynı zamanda çok neşeliydi. Gece gece ne bu neşe Rojin?

" Cehennemin dibinde abin! Ne diye bu saatte arıyorsun beni?" Dedi bir anda Maran hafif bağırıp kızarak.

" Ne kızıyorsun abi! Sizi merak ettim. Apar topar gittiniz başka bir yere. Çiftlik evine filan mı gittiniz?" Ah canım değil şehir içi, ülke içinde bile değiliz. Garibim nerde bilecek abisinin beni İtalayalara kadar getirdiğini.

" Rojin biz iyiyiz abinle. Kendisi beni İtalya'ya getirdi. Ama merak etme gayet iyiyiz." İlk önce karşı tarafta bir sessizlik oldu. Ben olsam bende şaşırmaktan konuşamazdım. Sonuçta abisi ülke dışına çıkmıştı.

" Ne? İtalya mı? Yazıklar olsun sana abi! Bizi bir kere bile yurtdışına çıkarmadın. Çok alındım!" Dedi yalandan bir kızgınlıkla. Ve alttan gülerken telefonun sesini hoparlöre aldım.

" Bak beni oraya getirme Rojin! Gece gece aramışsın zaten sinir etme beni!" Dedi sinirle bu sefer Maran. O kadar sinirliydi ki, sakin olması için elimi onunkilerin üstüne yerleştirdim. Gözleri oraya kayınca derin bir nefes alıp gözlerini kapattı rahatlamak ister gibi.

" Ya sanki ne olucak? Abim değil misin arayamaz mıyım?" Dedi üzülmüş gibi yaparak. Bu kızın dengi yoktu. İki saniyede duygu değişimi geçirmişti resmen. Bu da abisinin korkusundan olsa gerek.

" Tabiki ara canım. Maran biraz abartıyor." Dedim araya girerek. Maran'ın kızgın bakışları bana dönerken hafifçe sırıtmıştım.

" Bak yengem nasıl güzel karşılıyor beni, çok yaşa yengecim!" Söylediği şeye gülerken tekrar konuştu. " Hem ne demek rahatsız etmek? Uyumadığınız konuşmalarınızdan belli, abim de durduk yere sinirlendi. Siz kesin birşey yapıyordunuz." Dediği şeyle yanaklarım hafif kızarırken, Maran gülmüştü ama Rojin'e ses gitmemişti.

" Seni ilgilendirmiyor ne yaptığımız, evli çiftleri gece rahatsız etmemen gerektiğini bilmen lazım." Dedi Maran.

" Tamam be! Ne yapıyorsanız yapın banane!" Dedi hınzırca. Kötü kadın gülüşünü bile duymuştuk.

" Bak Roj-" Maran konuşacakken telefon şıp diye üzerimize kapanmıştı. Bu kız çok fenaydı." Bu kız çok dayak hak ediyor benden söylemesi." Dedi sinirle Maran.

" Sakin olur musun Maran, lütfen." Dedim gülerek. O da yerinde huzursuzca hareket edip başını salladı.

Ben telefonu tekrar masaya yerleştirirken birden nedense yukarı gökyüzüne bakasım geldi ve kafamı yukarı kaldırdım. İlk gördüğüm şey ise bir tane yıldızın kayma anıydı.

" Maran bak yıldız kaydı!" Dedim birden sevinçle. Neden bu kadar sevinmiştim bilmiyordum ama beni güzel hissettirmişti. Ben parmağımla kayan yıldızı gösterirken tekrar yerime uzandım.

" Evet gerçekten çok güzel." Sanki az önceki adam gitmiş de yerine başkası gelmişti. Sinirli Maran gitmişti.

Ona döndüğümde yanıma uzanmış bir kolunu başının altına geçirmiş, manzara izlermiş gibi beni seyrediyordu. Tekrar gökyüzüne döndüm ve kafamı yastığa koyup izlemeye devam ettim.

" Şöyle bir yerde uzanıp gökyüzünü seyretmeği bile bana çok gördüler biliyor musun?" Dedim acı ile. Normalde kimseye kendimi kolay kolay açan birisi değildim, ama Maran'ın yanında çok garip bir şekilde kendimi durduramıyordum.

" Kim çok gördü?" Dedi kaşlarını çatıp. Kim görmediki demek isterdim ama bunu söylemek istemedim.

" Küçükken yani atıma binip kırlarda dolaşmak ve yeşilliklerin üzerinde gökyüzünü seyretmek çok isterdim. Tıpkı şimdi yıldızları seyretmek istediğim gibi. Ama babam..." Devam etmek zor gibi geliyordu." Babam bir gün şehir dışına çıktığında abilerim bana at binmeyi öğrettiler, ama öğrendikten sonra bir daha asla ata binemedim. Babam dışarı çıkmama izin vermiyordu." Konuşurken ağladığımı dudaklarımda tuzlu bir tat hissedince anlamıştım.

" Neden izin vermiyordu? Yani senden ne istiyorlar Ahsen? Onlara kötü bir şey mi yaptında sana karşı tavırları bu şekilde." Hava karanlık olsada odadaki loş ışıktan yüzünü görüyordum ve bana acıyarak bakıyordu.

" Tek suçum kız olarak doğmam. Abilerime hiç bu şekilde değiller. Başlarının üzerinde tutuyorlar ve ben onlardan çok yoksunum. Beni neredeyse herşeyden mahrum bırakıyorlardı. Ata binmek benim için özgürlük demekti. Bindiğimde kendimi havada gibi hissediyordum ve gözlerimi kapattığımda başka alemlerde buluyordum kendimi. Bu yüzden çok seviyorum ata binmeyi. Ama toplasan beş kere bindim ya da binmedim. O da öğrenmek içindi." Ellerimi birleştirip kafamı eğdim.

Aile sevgisi olmadan büyüyen bir kız olarak kendimi herşeye muhtaç gibi görüyordum. Her duyguya kendimi adamak istiyordum.

" Özür dilerim." Dedi bir anda Maran elleriyle başımı göğsüne yaslayarak. Yüzüm çıplak göğsü ile birleşince yanmaya başlamıştı. Neden özür diliyordu?

" Özür dilemesi gerekecek bir durum yaşamadık." Dedim ona dönerek.

" Seni daha önce fark edemediğim için. Keşke daha öncede sani tanısaydım." Dedi sanki suç ondaymış gibi.

" Lütfen böyle konuşma, hiçbir şey senin suçun değil." Dedim bende kafamı sağa sola kaydırarak.

O da sessiz kalıp başımı daha çok sindirdi kendisine. Bu sıcak kollar o kadar iyi gelmişti ki kendimi bırakıp uyumamaya çalışmadım. Gözlerim mayışırken, onun beni kucaklayıp yumuşak bir yere koyduğunu hatırlıyordum sadece.

~

Sabah saatleri ile gözlerini gürültü ile açtı Rojin. Annesi kapısına dayanmıştı yine.

" Kız! Aç kapıyı kıza kere( eşşegin kızı)! Saat kaç haberin var mı senin? Öğlen oldu öğlen hadi kalk!" Annesinin çemkirmesiyle yüzünü buruşturup kulaklarını kapattı.

" Tamam anne uyandım ya!"

" Bıktım her sabah seni uyandırmaktan. Bir kerede kahvaltıya vaktinde insen ölür müsün?" Bir süre sonra ses kesilince, genç kız annesinin gittiğini anlamıştı.

Yatakta doğrulup telefonunu eline aldı. Tabiki en başta gelen mesaj Barandandı. Her sabah kendisine günaydın mesajı yazmadan kalkmazdı asla. Bu mesaj bir saat önceden yazılmıştı ve Rojin sevdiceğini çok bekletmeden mesajına cevap verdi. Yüzündeki acı tebessüm vardı.

Çünkü sevdiği adam ablasının helaliydi. İmkansız olmalarına rağmen hâlâ mutlu bir şekilde yazışabiliyorlardı. Her ne kadar ablasının eşi de olsa onu sevmekten vazgeçemiyordu. Çünkü en başından beri Baran onunla birlikteydi. Zaten ablasıyla da Baran'la kaçtıkları günden beri hiç konuşmamıştı. Aslında hiçbir aile üyesi onunla konuşmamıştı.

Ablasına kızgın değildi herşey Baran istemişti. İstese kendisi ile de kaçabilirdi ama sırf okulu için Rojin'i tercih etmemişti. Ablası Ronya ile kastende olsa gitmişlerdi birlikte. Ve Rojin de her gün birlikte olma hayaliyle adımlarını atıyordu. Artık finalleri bitmişti ve bu sene mezun olacaktı. Peki ne zaman Baran'la birlikte mutlu mesut olacaklardı?

Düşüncelerinden telefonun çalma sesi ile ayrılırken arayan kişi sevdiği adamın en yakın arkadaşı olan Adardı. Onu Baran'la onun evinde buluşmuşlardı ve o zaman görmüştü en son. Finalleri bitmişti ve ders çalışacak bir durum yoktu. Arama sebebini merak etmişti açıkçası.

Çok bekletmeden eliyle ekranı yeşile kaydırdı ve telefonu kulağına dayadı.

" Alo." Adar'ın endişeli sesi kulaklarına gelince yerinde dikleşti. Nefes nefese gibiydi ve arkadan gürültülü sesler geliyordu.

" Alo. Adar," dedi kaşlarını çatarak genç kız.

" Rojin bak sana bir şey söyleyeceğim ama lütfen sakin ol." Dedi. Rojin anlamıştı, kötü bir durum vardı. Arkadan gelen sesler de zaten hayra alamet değildi.

" Noldu Adar lütfen söyle artık! Kötü bir şey mi oldu? Yoksa Baran'a mı bir şey oldu?" Adar'ın nefes alamayacak derecede konuşması kendisini de kötü hissettirirken yatağından çıkıp ayaklanmadan edemedi.

" Rojin..." Konuşmasını bekledi Rojin kötü bir şey söylememesi için dua etti. Ama artık çok geçti. Adar'ın söyledikleri Rojin'e sert bir titreme getirdi. Yerinde buz gibi donakalırken beyni kullanılcak durumdan çıkmıştı.

~

Gözlerimi asla açmak istemiyordum, çünkü o kadar huzurlu kolların arasındaydım ki burdan çıkmak bir yük gibi geliyordu bana. Maran'ın sol kolu belime dolanmış, ve ben de sol elimi göğsüne koymuştum. O da eliyle elimi tutmuştu.

Güneş odamıza vuruyordu ama yatakta üstümüze gelmemişti. Maran'ın yüzüne baktığımda çok tatlı uyuyordu. Normalde her gün istisnasız kaşları çatıktı ama uyurken bebek gibi masum görünüyordu.

Bu adam bende bir şeyleri değiştiriyor gibime geliyordu ama hâlâ anlamış değildim. Kötü bir evliliğimiz de olsa normal bir ilişkideymişiz gibi davranıyordu. Beni kırmıyordu, üzmüyordu veya hakaret etmiyordu. Bana iltifatlar edip karnımda kelebeklerin uçmasını sağlıyordu.

" Süzmen bittiyse eğer gözlerimi açıyorum." Sesi ile hafif korksam da gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. O da gözlerini açıp bana bakarken yanaklarım utançtan kızarmıştı bile.

" Çok fenasın!" Dedim yalandan bir kızma ile.

" Öyleyimdir." Dedi gülerken. " Sen utandın mı?" Görmemezlikten gelmesi beni bitiyordu.

" Ya neden utanacakmışım? Ben burda utanılcak bir durum göremiyorum." Dedim kendimi savunurcasına.

" Yanakların hiç de öyle demiyor ama." Dedi ellerini yanaklarıma koyup sıkarken.

" Ya nerden çıkarıyorsun bunları? Hiç de bile yanaklarım gayet doğal, sen yanlış anlamışsın. Ayrıca çok sıcak oldu, hepsi senin yüzünden saçma sapan konuşup moralimi bozuyorsun. Seninle bir daha konuşmayacağım, hatta hemen şimdi Türkiye'ye götür beni ben memleketimi özledim." Biraz durup" ayrıca evet süzdüm nolmuş yani? Kocam değil misin? Ne isterdin? Ben değilde başka birileri mi süzsün seni? Senden nefret ediyo-" diyecektim ama dudaklarımda sıcak bir şeyler hissetmemle cümlem yarım kalmıştı.

Sıcak dudakları dudaklarımı talan ederken, hiç beklemediğim bir anda geldiği için kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Anın etkisiyle gözlerimi kapatırken ellerimin birisini ensesine birini de yüzüne yerleştirirken öpüşmemiz daha da alevlenmişti. Alev gibi dudakları beni yakıyordu.

O da ellerinin birisini bacaklarımda gezindirirken birini de saçlarıma gömmüştü. Bu duygu bana çok fazla gelirken, aslında ne kadar güzel olduğunu fark etmiştim. Ama sadece Maran'da güzeldi. Niyeyse bir erkek bana yaklaşmaya çalıştığında istemem onu; itelerim, engel olmaya çalışırım. Ama Maran'da öyle değildi.

Kocan olduğu için olmuş olmasın Ahsen?

Onunla alakası yoktu. Çünkü istesem onunda kendimi yaklaştırmazdım. Bana olan davranışlardan mı ya da iltifatlarından mı bilmiyordum ama Maran'a yaklaşınca kendimi güvende hissediyordum.

Islak bir sesle dudaklarımız ayrılınca gözlerimi açmak istemedim ama onun güzel yüzünü görmek istiyordum.

" Ne çok konuştun sen öyle?" Dedi sırıtarak.

" Neden rahatsız mı oldun?" Dedim bende gerçeği söylemesini isteyerek.

" Hayatımda gördüğüm en uzun konuşan kişisin Rojin dışında." Hafif kıkırdamıştım. " Ve o kadar güzel konuşuyorsun ki saatlerce seni izleyebilirim." Dedi mest olmuş bir şekilde yüzüme bakarak. Söylediği şeyle yutkunurken nefes almayı unutmuş gibi hissediyordum. " O güzel gözlerini, fındık burnunu, öpülecek gibi duran dudaklarını izlemek için nelerimi verirdim tahmin bile edemezsin."

Üstüme hafifçe ağırlığını verip uzandığı için daha çok heyecanlanmıştım. Zaten nefes almakta zorlanıyordum dedikleri için, bir de üzerimde olunca daha çok zor durumda kalıyordum. Bacağındaki elini yüzüme çıkarıp saçlarımı geri attı. Boynumu ve yüzümü ortaya çıkarınca kafasını boynuma gömmek için hareket edecekti ki ben konuştum.

" Maran bence geç oldu biz artık kalkalım. Tatilimizin ilk günü, bu günümüzü güzel geçirmemiz lazım. " Dedim bir anda.

" Ben gayet güzel geçiriyorum canım." Dedi hayranca.

" Sen beni gayet iyi anladın Maran."

" Tamam kalkacağım ama bir şartım var." ' nedir' der gibi bakınca " bir kere kocacığım diyeceksin." Hıznırca bana bakıyordu.

" Maran lütfen beni uğraştırma böyle şeylerle, lütfen." Kalkmak için hamlede bulmaya çalıştım ama maalesef eşşek sıpası hayvan kadar olduğu için üzerimde bir milim kıpırdamadı." Maran!"

" Ahsen..." Öyle masum bakıyordu ki kırmamak imkansız gibiydi.

" Tamam tamam ama bak söz ver kalacaksın." Dedi. Sözümü almam lazımdı, yoksa güven olmazdı.

" Tamam ya söz." Elleri yüzümdeyken gözlerinin tam içine baktım. Derin bir nefes alıp konuştum.

" Kocacığım hadi kahvaltıya inelim."

" Bir daha desene." Dedi rica eder gibi.

" Maran!" Dedim hafif kızarak. Cıvıtmayalım lütfen!

" Tamam ya kalktık." Hem üzgün hem de sırıtarak kalkınca neden bende üzülmüştüm anlamadım.

Bir şey demeden ilimizden kalkınca birden yan komidinde Maran'ın telefonu çaldı. Maran telefonu alıp kim olduğuna bakınca yüzüne hafif bir kızgınlık gelmişti.

" Al işte Rojin arıyor! Allah bilir yine ne diyecek?" Çok bekletmeden telefonu açıp benim de duymam için hoparlöre aldı. İlk önce bir ses gelmedi. Ardından birisinin hıçkırarak ağladığını ikimizde anlayınca hızla Maran'ın yanına gittim." Alo. Rojin beni duyuyor musun?"

" Alo, abi." Rojin konuşacak durumda değil gibiydi. Salya sümük ağlıyordu. Bunu ikimizde fark edince kaşlarımızı çatmıştık.

" Güzelim ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Maran'ın böyle demesi ile daha şiddetli ağlama sesi geldi. Arkadan da sanki hastanedelermiş gibi bir ses duyuldu.

 

" Rojin bizi endişelendirme lütfen. N'oldu?" Dedim bende artık dayanamayarak. " Birisine bir şey mi oldu?"

" Yenge... Abi..." Ağlamaktan konuşamıyor gibiydi ve dünkü bizi arayan neşeli kızdan eser yok gibiydi. " Baran..." Bir hıçkırık sesi daha duyuldu.

" Ne oldu abime!" Kötü bir şey olduğunu ikimizde anlamıştık.

" Ne oldu Rojin Baran'a?" Endişe ile Rojin'i beklerken o artık konuştu. Ki konuşmaz olaydı ki kan beynime fışkırmıştı.

" Baran kaza geçirmiş, durumu çok kötü. Doktorlar hiçbir şey söylemiyorlar."

 

SON...

Evettt dostlar umarım severek okumuşsunuzdur.

Bölüm : 21.07.2025 21:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...