
Hela tu wer qaseki li kêleka mi rûne,
Derd û kulê dunyalikê,
Hûrik hûrik ji min ra têr bibêje.
Hele gel biraz yanıma otur,
Dünyanın dert ve tasasını,
Yavaş yavaş hepsini iyice bana anlat.
~
Zaman.
Elle tutulmaz, gözle görülmez; ama varlığı her an iliklerine kadar hissedilen görünmez bir nehir gibidir. Sessizce akar, bazen coşar, bazen durulur. Bir çocuk gibi sabırsız, bir bilge gibi derin, bir rüzgar gibi hızlıdır. Ne geri alınır ne de ileri sarılır.
Zaman, sabahın serinliğinde gözünü aralayan bir çiçektir; akşamın kızıllığında solgun bir veda. Yüzlere çizgi çizer, hatıralara toz serper. Geçmişte bıraktığın bir anı, gelecekte kurduğun bir düş ve tam şu anda attığın bir nefes, hepsi onun ellerinde şekillenir.
Bir saatin tik takları gibi sabit görünse de, aslında herkes için farklı akar. Aşık için durur, yaslı için uzar, mutlu için uçar.
Bazen bir bakışta bir ömür geçer; bazen bir ömür, bir an gibi silinir.
Bazen de zaman ortadan kaybolup alemin başka taraflarına gider. Zaman durur.
Zaman durmuştu.
Ne bir rüzgar esmişti, ne bir yaprak kımıldamıştı. Sanki evrendeki tüm saatler aynı anda susmuş, nefesini tutmuştu.
Bir an vardı, ama ilerlemiyordu. Ne geçmiş vardı ardında, ne gelecek önünde. Her şey o tek noktada asılı kalmış gibiydi bir boşlukta, zamansızlığın içinde.
Gözler açık ama bakışlar donuktu; sesler vardı ama yankılanmıyordu. Kalp atıyordu belki, ama hissedilmiyordu. Bir an, ebediyetin içindeki tek sığınak olmuştu.
O an, bir bakışta dondurulan bir öpücük gibi…
Bir “keşke”nin içinde gizlenmiş, bir “hiç”in içinde yankılanan bir gerçekti.
Zaman durmuştu.
Ve o duruş, her şeyden daha çok şey anlatıyordu.
Rojin'in söylediği cümle ile benim dünyamda zaman durdurmuştu. Telefon kapanmıştı, Maran bana sesleniyordu ama duymuyordum.
Sanki kalbime biri ok saplamışta ne yaparsam o çıkmıyordu. Boğazıma da sanki biri urgan bağlamış fakat bir türlü kurtulamıyordum.
" Ahsen!" O kadar şok geçirmiştim ki ağlayasım bile gelmiyordu. " Kendine gel, lütfen."
Abim. Daha bu olaylarla ilgili konuşamazken, onu affedemezken kaza geçirmişti. Ona hâlâ kızgındım. Ama o benim sırdaşımdı, can yoldaşımdı, abimdi. Her ne kadar arkamdan bir şey çevirdiyse de onu affetmeme gibi bir lüksüm yoktu.
" AHSEN!" O kadar çok bana seslenmiş olucak ki en sonda dayanamayıp bağırmıştı. Bağırmasıyla da tırsıp bakışlarımı ona çevirdim. " Bak sakin ol. Şimdi uçağımıza binip gidicez. Abine de hiçbir şey olmayacak." O da endişeli gibi gözüküyordu ama belli etmediği belliydi. " Sen içini rahat tut ki önümüze olumsuz bir durum gelmesin. Tamam mı?" Çok güzel teselli ediyordu, ama bu ağlamamak için bir sebep değildi.
" Maran! Daha konuşacaktık, o benim alnımdan öpecekti. Biz sarılacaktık bol bol birbirimize." Artık dayanamayacak olucak ki, gözlerimden sellercesine yaşlar akmaya başlamıştı. Şimdiye kadar ağlamamam mucize gibi bir şeydi zaten.
" Konuşacaksınız da, o seni öpecek de ve bol bol sarılacaksınız da. Sakın kötü düşünme. " Ellerini yüzümün iki tarafına koyup teselli etmeye çalışıyordu." Şimdi sakin ol ve olumsuz düşünme." Ağlamam daha çok arttığı için başımdan tutup beni göğsüne çekmişti. İçimi rahatlatmak istersecesine foşur foşur ağlıyordum.
" Ama ya kötü bir şey olursa, ya onu bir daha göremezsem?" Kafam bu düşüncelerle dolup taşmıştı. Rojin'in cümlesi de beynimin içinden çıkmıyordu.
" Hiçbir şey olmayacak. Şimdi sen üzerini giyin sonrada hemen uçağa binip abinin yanına gideceğiz. Sen gittiğinde de abinin iyi olduğunu öğreneceksin, bundan eminim."
Cümleleri ile ondan ayrılıp yüzüne baktım. O da parmakları ile gözyaşlarımı silip gülümseyerek bana baktı. Bu adam bana ilaç diye boşuna demiyordum.
Başımı sallayıp dediklerini yerine getirmek için ondan uzaklaştım ve dolaptan giymek için kıyafetlerimi aldım. Banyoya geçip üzerime hızlıcana geçirdim.
Tek istediğim şu an hemen abimin yanında olmak istediğimdi. Onun iyi olduğunu görmek istiyordum.
Onu göğsüme çekmek istiyordum.
Bundan sonra nasıl kıyafetimi giydim nasıl otelden çıktık ve uçağa ulaştık bilmiyorum. Çünkü aklımda sadece abim vardı. Uçakta ise zaman geçmek bilmiyordu. Her saniyeyi kafamda sayıyordum, dolayısıyla vakit hiç geçmiyormuş gibi geliyordu.
Sonunda kendimi Mardin'de bulmuştum. Hemen arabaya binip hastaneye doğru gitmeye başladık. Araba havası bile artık üzerime üzerime geliyordu. Nefesim arada gidip geliyordu. O kadar çok korkuyordum ki ona bir şey olacak diye. Maran bazen nefessiz kalacağım diye korkup elimi elinin arasına alıyordu ve sakinleştirmek istercesine okşuyordu.
" Bana güven, abin iyi olacak." Dedi sıcak gülümsemesi ile. O da korkuyordu ama belli etmiyordu. Biliyordum.
Gözlerimden akan yaşlar ile onu onayladım ve ona inanmak istedim. Abime birşey olsun istemedim, ona bol bol sarılamamanın acısını çektim. En sonki olaydan sonra benim için konaktan ayrılıp tekrar konuşacağımızı söylemişti. Umarım onunla tekrar konuşma fırsatını bulabilirdim.
Arabanın durmasıyla hastaneye geldiğimizi anladım ve kimseyi umursamadan arabadan hızlıca indim. Maran da arkamdan gelirken herkesin gözü harap olmuş olan benim üzerimdeydi. Sanırım 'koskoca Mardin Hanımağası nasıl bu şekilde olabilir' düşüncesine kapılmışlardı. Ama hiçbiri umrumda değildi. Şu an tek umrumda olan abimdi.
Hızlıca sekretere doğru gelip, masa başındaki kadına abimi sordum.
" Şu anda ameliyatı devam ediyor. İkinci kata gidebilirsiniz." Resmen koşarak merdivene ilerledim ve ikinci kata çıktım. Çıkar çıkmaz da merdiven başında iki korumamız vardı. Kata iyice çıktığımda her yerin korumalarla dolu olduğunu gördüm. Ve en sonunda da abim için hüngür hüngür ağlayan ailemi.
Onları görünce bende yıkılmış gibi hissettim ve ağlayarak ilk önce Azad abime koştum. O ağlamıyordu ama elini başına koymuş annemle babamın yanındaydı. " Abi!" Dedim beni fark etmesi için. Herkes sesin sahibi olan bana dönerken Azad abim hızla ayağa kalktı ve bana döndü. Vakit kaybetmeden kendimi onun kollarının arasında buldum. Sığınmak istercesine kendimi onun kollarında teselli ettim. " Abicim." Dedi o da kollarını bana dolarken. Başımın üzerini öptü ve beni kendine çekti.
En sonunda ayrıldığımızda " Abi, Baran abim nasıl durumu?" Dedim endişe ile gözlerimdeki yaşlar durmaksızın. Ellerini yanaklarıma yerleştirip gözyaşlarım silmeye çalıştı.
" Bilmiyoruz güzelim, daha doktor çıkmadı. İki buçuk saattir burdayız ama ses yok." Dedi yüzü hüzünle kaplıyken. Ağlamaktan kızarmış olan gözlerim daha da kızarırken abimden ayrılıp diğer aile üyelerine ilerledim. Arkamdan Maran'ın abime 'geçmiş olsun' dediğini de duyar gibi olmuştum.
Ameliyathanenin önü oldukça kalabalıktı. Anne ve babamın yüzüne bakmak istedim, ama son yaptıkları olaylardan sonra yanlarına gidip teselli edecek cesareti kendimde bulamamıştım. O yüzden yönümü başka bir yere çevirdim ve sandalyede harap olmuş bir adet tanımadığım bir kadın gördüm.
Bu... Bu abimle kasten kaçan kadın olmalıydı. Maran'ın kardeşi. Tıpkı Baran abim gibi o da benim için sevmediği biri ile evlenmişti. O da suçsuzdu yani. Daha önce hiç onunla karşılaşmadığım için görünce nasıl tepki vereceğimi çözememiştim. Fakat onun da bizden hiçbir farkı yoktu. Harap olmuş bir şekilde göz altları mosmor ve çökmüş haldeydi. Hızlıca ona yöneldim ve ellerini tuttum güven vermek istercesine.
O da beni tanımış olacak ki acı dolu bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. Her ne kadar birbirlerini sevmeyerek evlenseler de şu anda içerde kocası ameliyattaydı. Ve bu şekilde üzülmesi onun en doğal hakkıydı.
" İyi olacak abim, o güçlüdür herşeyin üstesinden gelir." Dedim teselli vermek istercesine. Benim de ondan kalır bir yanım yoktu ama başka insanları da böyle görmeye dayanamıyordum. Cümlemin hemen ardından arkamda bir gölge hissettim ve yanımıza Maran'ın geldiğini anladım.
" Ronya'm üzme kendini bu kadar. İyi olucak, merttir benim Baranım." Adının Ronya olduğunu öğrendiğim kadının yanına oturup göğsüne çekti ve ağlamasına müsade etti.
" Abi ya kurtulmazsa-"
" Şşş söyleme öyle şeyler, iyi olucak." Birkaç saniyeleğinize Maran ile göz göze geldik. ' Kendini bu kadar harap etme' der gibi bir bakış atmıştı. Bende bir şey demeden kafamı eğip ağlamaya devam etmiştim. Bir anda kafama dank eden şey ile ayağa kalktım.
" Rojin nerede?" Bize haber veren oydu ve şu an burda yoktu. Sorum ile Maran'ın erkek kardeşi Devran hemen cevap vermişti. O da omuzları düşük ve yorgun gibiydi.
" Baran abinin sedyedeki halini görünce bayıldı, şimdi serum veriyorlar başka bir oda da." Onun için endişelensem de şu anda abimi merak ediyordum.
" Ama iyi değil mi? Bir şeyi yok yani." Dedim endişemi azaltmak için.
" Evet sadece bayıldı yenge." Kafamı sallayarak onu onayladım. Abimden güzel haber gelirse ona ilk haber veren ben olmak istediğimi aklımın bir köşesine yerleştirdim. Hayır Ahsen iyi haber gelirse değil! İyi haber gelecek zaten.
Hemen bu konuşmamızın ardından ameliyat kapıları her iki yanına açıldı ve doktor dışarı çıktı. Hemen herkes doktorun etrafına üşüşürken bende hızlıca koştum.
" Hastanın yakınları siz misiniz?" Dedi doktor.
" Evet biziz, nasıl abim iyi mi?" Diye sordum çaresizce. Arkamda sırtımın bir gövdeye yaslı olduğunu fark etmiştim.
Pür dikkat herkes doktora odaklıyken Maran güven vermek istercesine kolunu belime doladı. Rahatlama gereği duyarken tekrar doktora odaklandım.
" Hastamız ağır bir trafik kazası geçirmiş, ama vücudu ezilmekten son anda kurtulduğu için şanslı çıktı. Alnında ve bazı yerlerinde derin yara izleri var onlara çok dikkat etmesi gerekiyor. Sol kolunun arka kemiğinde bir kırık var. Bir süre müşahede altında tutacağız, onun dışında lütfen rahat olun hayati tehlikeyi atlattı. Yirmi dört saat sonunda normal odaya alınacak ve ziyaretler o zaman yapılacaktır. Geçmiş olsun." Doktorun dedikleri ile yüzümde acılı yerine sevinç dolu bir sıfat ifadesi oluştu.
Kisimisinin ağzından ' çok şükür ' eksilmezken kimisi sevinçten ağlıyordu. Sevinçle Azad abime dönüp sıkıca sarıldım. " Kurtuldu abim!" Dedim gülümseyerek. O sırada Maran da Ronya ile sarılıyordu. Uzunca sarılıp Maran'a döndüm.
O da gülümseyerek bana bakarken hızlıca kafamı göğsüne koyup ona sokuldum. " Ben sana dedim iyi olucak diye." Dedi o da gülümseyerek. Derin okyanus kokusunu kendime çekerken daha çok huzura ermiştim.
" Teşekkür ederim her şey için." Dedim ondan ayrılarak. Ellerini her iki yanıma koyarak gülümsedi ve yüzümü sanki beynine kazımak istercesine her santimine baktı.
" Ben her zaman yanındayım Ahsen." Deyince gülümsemem daha da derinleşti. Daha sonra aklıma gelen şeyle Ronya'ya döndüm. Hâlâ ağlıyordu ama bu sefer seviçten dolayıydı. Kollarımı ona uzatarak ona sıkıca sarıldım.
Biliyordum abimi sevmiyordu, gözlerinden belliydi fakat yine de hiçbir kadın dul olarak anılmak istenmezdi. Hele ki Mardin gibi bir yerde. Aslında dulu geçtim vicdan da el vermezdi ki, eşinin vefat haberini beklemek dünyanın en kötü durumuydu.
Kollarımı sıkıca sararken en sonda birbirimizden ayrıldık. Gülümsemem ile yüzüme bakmaya devam etti.
" Teşekkür ederim Ahsen, bana çok iyi moral oldun." Dedi hâlâ ağlarken.
" Ben her zaman yanındayım Ronya." Dedim bende az önce Maran'ın dediğine benzer şekilde.
" Oh şükürler olsun ya Rabbim oğlum kurtuldu." Annemin şükür dolu nidalarını duyarken ona sarılmak çok isterdim fakat kendimde o gücü bulamıyordum. Yüzümdeki gülümsemem anne ve babamı görünce yavaş yavaş solarken anılarım depreşmişti.
" Oğlum abin kurtuldu, de hayde bir kurban kesek de sadakamız olsun." Diyen babamı duyunca Azad abime döndüm. O da hâlâ onlara kızgındı, belliydi zaten sıfatından. Babamın dediğine ise kafasını sallayarak onayladı sessizce.
Hatırladığım şey ile Maran'a dönerken tekrar yüzümde gülümsemem belirdi." Maran ben Rojin'e haber vereceğim." Dedim mutluluk ile.
" Tamam, bende geleyim. Birlikte söyleyim." Dedi kollarını bana dolarken. Kafamı sallayarak onayladım ve odasına ilerlemeye başladık.
Kafama Rojin ile ilgili bazı sorular takılmıştı. Mesela kardeşi olarak ben bile bu kadar abime bağlıyken bayılmamıştım. Yada eşi olmasına rağmen Ronya bu kadar acillik olmamıştı. Tamam Rojin ile akraba olabilirler ama bayılacak kadar birbirlerine bağlılarmıydı bilmiyordum.
Kızım sen gerçekten salaksın!
Uzun zaman sonra iç ses!
Beğenemedin mi?
Yalan yok, özlemişim.
Tabiki üzülür Rojin.
Tamam üzülsün gayet normal üzülmesi ama bayılacak kadar üzülmesine gerek yoktu.
Kızım sen gerçekten malsın.
Ya bana salak, mal deyip durma!
E öylesin!
Niye böyle düşünüyorsun?
Ne yani sen şimdi bunların sevdalık ettiklerini anlamadın mı?
Ne?
Beynime dank eden şey ile taşlar yerine oturmuştu. Biri sevdiğini kaybederse zaten bu şekilde üzülürdü. Ama bu imkansız abim evli benim. Hemde Rojin'in ablasıyla!
Bu bir ihtimal ve mantıklı bir ihtimal.
İç sese hak vermiştim. Bunu öğrenmenin tek yolu Rojin'le konuşmaktı. Yoksa başka türlü olmazdı.
Oda kapısını görünce daha da hızlandım. Maran da arkamdan hızlı adımlarla gelirken odaya yaklaşmıştık. Daha odaya girmeden içerden sesler gelmeye başlamıştı. Maranla aynı anda kaşlarımız çağırırken gelen sesin Rojin'den başkasına ait olmadığını anlamıştık.
" Bırakın beni, görmem lazım diyorum anlamıyor musunuz!"
"Hanımefendi lütfen sakin olun, yerinizden kalmamanız lazım aksi taktirde tekrardan sakinleştirici vurmak zorunda kalırız."
" Bana bak hiç şey yapamazsın sen bana, ben de doktorum tamam mı! Nerde iyi nerede kötü olduğunu gayet iyi biliyorum."
Vakit kaybetmeden odanın kapısını açtık. Ben önde Maran arkamdan gelecek şekilde odaya girince Rojin'in sesi kesilmişti bizi görünce.
" Tamam biz hallederiz hemşire hanım." Maran Rojin'e bakarak söylemişti bunu. Hemşire bir kez daha Rojin'e bakıp odadan çıkmıştı.
" Rojin iyi misin?" Dedim endişe ile. Bunu sormasam da olurdu çünkü iyi olmadığı gözlerinden bile belli oluyordu. Kan çanağına dönmüş gözleri ve mosmor gözaltları ile helak olmuş gibiydi. Dudakları ağlamaktan şişmişti. Hepimizden daha da beter haldeydi.
" İyi gibi mi gözüküyorum yenge?" Dedi kızarcasına. Koluna serum bağlıydı ve başı ağrıyormuşcasına ellerini başına dayamıştı.
" O zaman şimdi sakin olucaksın." Dedi Maran yanındaki sandalyeye otururken.
" Abi ne diyorsun? Baran o haldeyken ben nasıl sakin ve iyi olabilirim?" Dedi kendine hakim olamayarak.
" İyi olmadığını nerden biliyorsun?" Dedim gülümseyerek bende. Gözleri hızlıca bana dönerken anlamazcasına bana bakıyordu.
" İyi mi o? Ameliyattan çıktı mı?" Gözyaşları sel gibi akarken nefes almakta zorlanıyor gibiydi." Ölmedi dimi?" Dedi çaresizce. Bu ağlayış daha çok sevinç içindi.
Hızlıca baş ucuna oturup ellerinden sıkıca tuttum. Kan çanağı gözlerine bakarken gece boyu uyuttukları halde yorgun gözüküyordu. Bu serumun etkisi olmalıydı. Sanki boğazında bir şey varda yutkunmakta zorlanıyor gibiydi.
" Abim iyi Rojin. Ameliyattan yeni çıktı. Evet vücudu çok ezilmiş ama hayatı tehlikesi geçti dedi doktor." Gözlerine bakarak konuşurken her cümlemde boğazındaki düğüm çözülüyormuş gibi rahat nefesler alıyordu.
" Gerçekten iyi değil mi? Bak ağlamamam için diyorsanız eğe-"
" Sence iyi olmasa neden benim gözlerimin içi gülsün Rojin?" Deyince gözeri gözlerime sabitlendi. Uzun süre yeşillerimde gezindi. Ve sevinç ile kollarını bana sardı. Bende hızlıca kollarımı ona sararken uzun süre böyle kalmıştık. Benim de gözyaşlarım dayanamayacak olucak ki bir damla akıttı.
Ayrılınca gözyaşlarını ellerimle sildim. Bu sefer Maran ve Rojin sarıldı birbirine.
" Kendini bu kadar harap etmene gerek yok kardeşim." Dedi Maran ondan ayrılınca. Rojin bunu duyunca kafasını yere eğdi. Sanki bizden bir şey saklıyor gibiydi.
aran ile göz göze gelince o da anlamıştı Baran ile arasındakini.
" Abicim..." Maran elini Rojin'in çenesine koyup kafasını kaldırdı. " Söyle bakayım sevdalı mısın sen Baran'a?"
SON...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |