@love_21
|
Herkes aşık olur. Ama bu ateşi suya çevirenler mutlu olur...
Kapıdan kimin gireceğini merak ederken kapının arkasındaki kişi bizden dönüt bekliyordu. Bizse sadece birbirimize bakıyorduk. Maran Ağa’nın sırıtışı kaybolmuş, gamzesi de gitmişti. Bende öylece bakıyorum ona. Bu arada sen az önce Maran Ağa'nın gamzesinden mi öpmek istedin bana mı öyle geldi? Aman iç sesten de hiçbir şey kaçmıyordu. Ne sandın? Gözlerimiz en sonunda ayrılınca ikimizde ayakta dikiliyorduk. Maran Ağa da karşıdakinin daha fazla beklemesini istemiyor olucak ki dışardakine seslendi. “ Gel.” Kapının kulpu döndü ve içeriye hizmetli görünümlü bir kız geldi. Kafasını önünde tutarak konuştu. “ Ağam, Ahmet Ağam Ahsen Hanımı görmek istiyor. Odasına çağırmamı istedi.” Dedi. Daha sonra bakışları benden önce Maran Ağa’ya değdi. Onun gözünde ne gördüğünü anlamadım. Zaten kız da anlamamış gibi bakıyordu. Maran Ağa kıza çık dercesine bir işaret yapınca kız tekrar başını eğdi ve odadan çıktı. Bakışları yavaşça bana dönerken düşünceliydi gözleri. Sanki bir yanlış yapmamdan korkuyor gibiydi. Aslında yanlış da düşünmüyor diyebilirdik. Çünkü tam şu anda ne tepki vereceğimi, ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bunca planlar olmuşken beni yok saymalarına bakıp Azad abime mi kızsam? Aşireti geç benim duygarımı karıştıran Baran abime mi kızsam? Yoksa sevmediğim bir adamla bir ömür boyu geçirmeme mi ağlasam? Bilmiyordum. Hiçbir şey bilmiyordum. Bildiğim tek birşey vardı. O da Maran Ağa’nın da suçsuz olduğuydu. Çünkü o sadece yardım etmek istemişti. Demir gibi bir köpekten kurtarmıştı beni. En sonda gözlerimiz buluşunca derince baktı. Ellerini her iki yanındaki ceplerine koydu ve başını hafif omzuna yatırdı. Kahretsin! Çok yakışıklı. Adımları bana yaklaşırken ben sabit duruyordum. Aramızda bir adım bırakıncaya kadar yürüdü ve en sonunda durdu. “ Senden tek ricam sakin olman.” Dedi. “ Çünkü biliyorum ki ilk defa bu duyguları yaşıyorsun.” Ben duygu mu yaşıyordum? “ Ben durumu izâh etmiştim. Ama anlaşılan seninle de konuşmak istiyor babam. Şimdi git ve konuş!” Bunu emir olarak değil de sanki dikkatli davranmam için söylemişti. Yapıcak bir şey yoktu. Gidip konuşmalıydım. Maran Ağa'ya kısaca baktım. Söylediklerini kafamı sallayıp onayladım. Daha sonra kapıya yönelip odadan çıktım. Derin bir nefes aldım ve verdim. Yanımda baktığımda az önce içeri gelen hizmetçiydi. Sanırım odayı bulamayacağım için beklemişti. " Merhaba." Dedi gülümseyerek ve hafif bana dönerek. Ben de hemen yüzümde ne ifade varsa sildim ve gülümsedim. " Merhaba." Cevap vermekle tekrar konuştu. " Ben Yağmur." " Ben de Ahsen." Dedim. " Biliyorum." Bunu demesiyle kaşlarım çatılmıştı. Aslında çok da şaşırmamıştım. Bu berdel olayından sonra herkesin adımı bilmesi çok normaldi. Ne de olsa insanlar arasında konuşuluyorduk. " Ben mutfakta annemin yanında çalışıyorum." Dedi tekrar kendini kısaca tanıtırken. Yaşı 18 gibi gözüküyordu. Çok gençti gerçekten. Neden bu yaşta okumuyordu? Çünkü Mardindeyiz! Doğru bir tespitti. Ben de bunu demesiyle kaşlarımı düz bir hale getirdim ve tekrar gülümsedim. " Memnun oldum Yağmur." " Ben de hanımağam." Hanımağa demesine takılmıştım ama şu an sırası değildi. Aramızda biraz sessizlik sürdükten sonra Yağmur " Buyrun hanımağam bu taraftan" dedi koridorun sonunu göstererek. Yağmur önümde ilerlerken ben arkasından takip ediyordum. Babasının bana diyeceğini kestiremiyordum. Çünkü insanları tanımıyordum. Bana nasıl davranacaklarını da bilmiyordum. Bu yüzden içten içe kendimi yiyordum. Uzun koridoru geçtikten hemen sonra karşımızda iki oda belirdi. Birisi pencereye daha yakındı diğeri ise uzaktı. Yağmur ise beni pencereye yakın olan odaya yönlendirdi. Kapının önüne geldiğimizde durduk. Yağmur kapıyı tıklattı. İçeriden 'gel' sesini duyar duymaz kafasını kapıdan içeri soktu. " Ağam, Ahsen Hanımağa gelmiştir." Dedi hafif bir şive ile. İçerdekinin ne dediğine kulak vermedim çünkü aklım sadece bana ne diyeceklerini düşünüyordu. Yağmur kapıyı aralayıp eliyle beni içeri davet etti. Başımı sallayıp sessizce teşekkür ettim ve içeri girdim. Ardından kapının kapanma sesini duydum ve Yağmur'un gittiğini anladım. İçeri baktığımda kocaman bir yatak odanın tam ortasındaydı. Hemen yanlarında şifonyerler bulunuyordu. Kocaman bir gardırop da vardı. Renkleri Maran Ağa'nın odasına kıyasen sanki kral ve kraliçenin odası gibiydi. Altın renginde dolap, yatak başlığı, beyaz şifonyerler resmen odanın içinde parıldıyordu. Gözlerim en sonda kapının sağ tarafında duran koca L şekildeki koltuğa değdi. Üstünde oturan adam ise az önce bizi kapıda durduran adamdı. Lan adam niye tavana bakıyor? Adam kafasını koltuğa yaslamış bir şekilde tavana yaslamıştı. Bir şeyler düşünüyor olmalıydı. İç ses seni ilgilendirmiyor adamın nereye baktığı. Asıl seni ilgilendirmiyor benim neyle ilgilendiğim! Senin neyle ilgilendiğin beni ilgilendirir çünkü sen benim içimdesin. İçinde olmam düşüncelerimle ilgilendiğin anlamına gelmez! İlgilendirir. İlgilendirmez! Ne inatçısın be! E senin içindeyim ne de olsa. Sende ne varsa bende de o var. Lan adamın nereye baktığından sanane! Ya tamam bir şey demedim. Sakin reis. Valla bu iç sesim insanı deli ederdi. Sende! Ulan susturamıyorum da. Bir anda sustu ve yalnız kaldığımı hissettim. Yalnız şimdi korkudan altıma sıçıcam ve konuştuğumuz şeye bak; adam niye tavana bakıyor? Beni yalnız bıraksanız hayatta sıkılmam. İç sesim sağolsun. Stresten yerimde duramazken ellerimi önde birbirine kenetlemiştim. Adamsa gayet koltuğa yayılmış rahattı. Yalnız Ahsen adam dediğin 50 yaşında adam. Askerlik arkadaşınmış gibi konuşma. E ne diyeyim! Dayı de mesela! Lan adam kayınpederim! Kayınpederime dayı mı diyeyim? Amca de o zaman. O daha yakın olur! Ya sabırrr. " Kızım geç otur şöyle." Adamın sesini duymamla iç sesimle olan sohbetimi böldüm ve bakışlarımı adama çevirdim. Başta tereddüt etmiştim açıkçası. Daha doğrusu çekinmiştim. " Otur kızım çekinme." Dedi tekrar yanını işaret ederek. Bunu demesiyle adımlarım yavaşça koltuğa yaklaştım. Adamın gözleri bana değmiyordu. Benimse elim ayağım birbirine dolanmıştı. Zaman kaybetmeden koltuğa kayınbederimin yanına oturdum ve ellerimi üst üste koydum. " Kızım." Ellerimin üstüne koyulan ele hızlıca baktım. Yüzümde şaşkın bir ifade olmalıydı. Bana kızım mı demişti? Benim kendi babam bile bana bir kere kızım dememişken bu adam bana demişti. Ne kadar da güzel bir histi. Aynı zamanda elimin üstündeki elinin sıcaklığı tam bir baba şefkatı barındırıyordu. " Böyle tatsız bir olaydan dolayı evlenmenizi istemezdim." Yüzüm bu sefer ona doğru döndü. Dışardayken çok inceleme fırsatım olmamıştı. Saçı kahverengiydi ama aralarında fazlaca beyazlıklar bulunduruyordu. Gözleri kehribar rengindeydi. Burun yapısı ve dudak yapısı ise Maran Ağa'yı andırıyordu. Burnu yapılı burnu ise hafif dolgundu. Ama genel olarak yüzü Maran Ağa'yı andırıyordu ve baba oğul olduğu anlaşılıyordu. Söylediğine daha çok şaşırmıştım çünkü Maran Ağa bunun bir plan olduğunu babasına söylememişti. Söylemesini beklemiştim. Ailesi , kızlarının gerçekten bir adamla kaçmadığını bilmesi gerekiyordu. Neden söylememişti? Boşuna ailesini endişelendirmemeliydi. Ama illaki mantıklı bir açıklaması olmalıydı. O yüzden ben de bu oyunu devam ettirdim ve çaktırmamaya çalıştım. " Ama kızım bakarsın ki alışırsınız birbirinize, kızım için sizden özür dileriz. " Söyleyişinde pişmanlık vardı. " Ama efendim sizin bir suçunuz yok. Sizin özür dilemeniz olmaz." Dedim onun dediğini kabul etmeyerek. Bunun bir plan olduğunu daha kabullenemezken, aslında gerçekten kaçmayan kızlarından dolayı özür dilemesi canımı acıtmıştı. " Olur kızım neden olmasın. Burası Mardin. Gençlerin fikirlerine pek saygı duyulmaz. Ben de bu töreden nefret ederim, ama sırf nefret ediyorum diye yaşımızdan büyük kişilere verdikleri töre hükümlerinden dolayı kızacak değiliz. Sadece sana tek bir soru soracağım kızım." Yerimden hafifçe dikleşmiştim açıkçası çünkü soruyu merak etmiştim. Adam cevabın ne olucak acaba diye düşünürmüş gibi gözlerime baktı bu sefer. Bense sertçe yutkundum. Ahsen bir şey diyeceğim. Deme iç ses çünkü hiç sırası değil. Diyeceğim banane. Yoksa içimde kalacak. Çabuk ol o zaman. Şu an çok mal gözüküyorsum canım. İç sesime cevap olarak ' teşekkürler' dedim ve dış dünyaya geri döndüm. " Kızım Maran ile evlenmek istiyor musun?" EVET! Yüzüme şaşkın bir ifade daha eklendi. Hatta o kadar şaşırdım ki biraz geriledim. Gözlerimse hafifçe açılmıştı. Benim fikrimi mi soruyordu? İyi de benim fikrim ne önemi vardı ki? Sonuçta olup bitmişti. En önemlisi de bu bir plandı ve bunu bilmiyordu. Ama ben kimseyle evlenmek istemiyordum. " Benim fikrimin ne önemi var ağam?" Dedim umutsuzca. " Ne demek ne önemi var kızım." Dedi inanamayarak bu sefer. Hafif dikleşerek yüzünü bana daha çok döndürdü. " Bak istemiyorsan bizzat seni kendim bu topraklar göndereceğim. Git oku kendine. Kendine yeni bir hayat kur." Bunu kabul edemezdim çünkü bunun bir plan olduğundan bihaberdi kendisi. Ama bir yanımda bu pis yerden kurtulmak istiyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Söylediği şeyle şaşkınlığımı bırakıp işin ciddiyetiğine baktım. Yüzümü hafifçe öne eğdim. " Ben evlenmek istiyorum." Dedim hiç düşünmeden. Çünkü düşünürsem eğer ağzımdan başka şeyler çıkacaktı ve bu kimsenin hoşuna gitmezdi. " Emin misin kızım?" Kaşlarını hafifçe çatmıştı." Bak birisi tehdit edi-" " Hayır hayır kimse tehdit etmedi beni." Dedim hızlıca. Hiçbir şeyi yanlış anlamasını istemiyordum. Adam zaten bir şey bilmiyordu. " Peki kızım sen nasıl istersen." Dedi ve benden uzaklaştı. Bense kafamı eğdiğim yerden kaldırdım ve yüzüne baktım. Yüzüme küçük bir gülümseme ekledim. Keşke tüm babalar böyle olsaydı. Şimdi ben böyle diyordum ama, belki de burdayken kendi evimden daha çok sevilecektim. Ama tabiki bu zamanla olucaktı. Şimdilik babasıyla tanışmıştım. Diğer aile üyeleri nasıldı görecektim. " Teşekkür ederim." Minnet duyarcasına bunu söylemiştim yüzüne. " Niçin kızım?" " Fikrimi sorduğunuz için." " Bunun için teşekküre ihtiyaç yok kızım."dedi ve genişçe gülümsedi. Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Ben de ne yapacağımı bilmiyormuş gibi sadece halıyı inceliyordum. Uzun bir sessizliğin ardından sol omzumda bir el hissetim. " Hadi kızım gidebilirsin. " Biraz durdu. " Ve eğer bir sıkıntın olursa Ahmet Ağan burda." Dedi bir baba şefkatiyle. Kendi babamdan alamadığım şefkati elin adamından alıyordum. Lan Ahsen elin adamı dediğin kayınpederin! Kes sesini iç ses. " Peki Ahmet Ağam." Diyerek hafifçe gülümsedim ve ayağa kalktım. O da bana bakarak gülümsedi. Gerçekten bana baba şefkatini ilk defa gösteren birisi ile karşı karşıyaydım. Bir korku vardı ki içimde bir türlü atlatamıyordum. Ailesi beni ne kadar severse sevsin. İnsanın kocası sevmezse o ilişki yürümezdi. Bu yüzden Maran Ağa'nın beni sevememesinden biraz korkuyordum. Sevmemekten kasıt şiddet veya hakaret değildi. Ki zaten öyle bir şey yapmazdı. Yapsaydı eğer Azad abim beni onunla evlendirmezdi. Kastettiğim şey ilişki arasında sevgi olmazsa devam ettirilmezdi. Korkum bu yöndeydi. Adımlarım kapıya yöneldi. Tam kapıyı açıcaktım ki Ahmet Ağa'nın sesini duydum. " Kızım." Sesi duyar duymaz kafamla birlikte vücudum ona döndü. Ne diyeceğini merak etmiştim. " İçinde bir korku olmasın." Dedi beni inandırmak istercesine." Oğlum biraz soğuktur. Kızlarla pek arası yoktur. Eğer bir yanlışı olursa, o yanlışını görmezden gel olur mu?" Yüzünde hafif bir tedirginlik vardı. Bu oğlundan dolayıydı. Bana bir yanlış yapmasından korkuyordu. Bir şey demeden kafamı gülümseyerek salladım. O da tedirginliğini bir kenara bıraktı ve gülümsedi. Bu sefer vakit kaybetmeden kapının kulpunu açtım ve kendimi odanın dışına attım. Etrafa baktım ama bu katta kimsecikler yoktu. Konak büyüktü, içinde yaşayanlar azdı. Ama fazlaca oda bulunduruyordu. Kimsenin olmamasının sebebi ise saatin gece yarısını geçmiş olmasıydı. Tatsız olaylardan dolayı saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Adımlarım Yağmur'la geçtiğimiz yerlerden geçti ve en sonda Maran Ağa'nın odasının önünde durdu. İlk önce girmek ve girmemek arasında kaldım. Ama daha sonra kocam olduğu aklıma gelmişti. Kocam... Kendime bu kelimeyi alıştırmam lazımdı. Bana fazlaca yabancı bir kelimeydi. Tabi alışacaksın kızım. Hem de Maran Ağa gibi bir kocan varsa. Sonunda cesaret ettim ve kapıyı açtım. İçeri girdim . Allahım inşallah yoktur. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Ve kimsecikler yoktu. Ama banyodan sesler geliyordu. Zannediyordum ki banyodaydı. Hemen onu beni görmemesi, benim de onu görmemem gerekiyordu. Çünkü hiç konuşacak halde değildim. Hem ruhsal olarak hemde fiziksel olarak fazlaca yorgundum. Hemen kapıyı yavaşça kapatıp yatağıma doğru hızlıca adımladım. "Ahhh!" Ses benden çıkmıştı ve nedense fazla çıkmıştı. Ayağım lanet olası halıya takılmıştı ve yere kapaklanmıştım. Sakar. Fazla sakardım. Hele ki acele edince endişe ediyordum ve sakatlığım daha sıklaşıyordu. Yerde kıvranırken banyo kapısının hızlıca açıldığını görmiştüm. Ve tabiki eşofman ve tişört giyen bir adet Maran Ağa. Yalnız saçlarındaki o nemlilik ve alnındaki saç tutamları... İç sesim ne zaman bu adamı görse ağzı durmuyordu. Seviyoruz be adamı! Lan benim kocamamı asılıyorsun? Senin kocamda benim de kocam. İç sesimin salaklığına son verip Maran Ağa'ya baktım. Banyo kapısının kulpunda eli durmuş yerde salak gibi duran bana bakıyordu. Bense yere düşünce acıyan dizime elliyordum. Yüzü merakla bana bakıyordu. " Ne oldu Ahsen?" Dedi ve yanıma geldi. Anında ilk karşılaştığımız gibi okyanus kokusunu aldı. Ferah kokuyordu. Meraklı bakışları bende olan Maran Ağa cevap olarak klasik bir cevap verdim. " İyiyim, bir şeyim yok." Yalnız bana inanmayacak olucak ki gözleri ellerimin altında olan dizlerime kaydı. Aslında çok da bir şeyi yoktu. Sadece ani bir acıydı ve şimdi geçmişti. Bana uzunca baktıktan sonra gözleri ayağımın takıldığı halıya kaydı. Halının takıldığım yeri katlanmıştı. Ve benim takılıp düştüğümü anlamamak için mal olunması gerekirdi ki Maran Ağa mal değildi. Çünkü anlamıştı. Gözleri hızlıca bana döndü. Ve koca bir kahkaha attı. Ne? Bunda komik bir şey mi vardı? Yalnız Ahsen gamzler. Dikkatini çekerim. İç ses hatırlatmasan olmuyor dimi. Allah kahretsin ki gamzesi çok belli oluyordu. Ve bu sertçe yutkunmama sebep oldu. Birden ayaktayken ayağını üzerine oturdu. Ona rağmen gökyüzüne bakıyormuş gibi bakıyordum adama. Daha sonra yüzündeki hafif gülümsemesi ile " Sen sakar çıktın bir de." Dedi. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyor oluca ki dudağını dişliyordu. Bir dakika bu bana sakar mı dedi? E adam haklı. Sakarsın! " Sensin sakar be!" Sakarmış! Yüzündeki gülümseme ile ayağa kalktı. Daha sonra gardıroba doğru ilerledi. " İnsan bir yardım eder karısına." Dedim ve ayağa hızlıca kalktım. Biraz durdum ve yüzüne doğru baktım." Öküz!" İlk önce ne dediğime anlam verememiştim. Ama daha sonra söylediğim şeyi algılayınca ellerim ağzıma refleks olarak gitmişti. Onun ise yüzündeki sırıtış gitmiş onun yerine sinir yerleşmişti. " Ne dedin sen?" Dedi inanamayarak. Zaten ben bile inanamıştım ki o inansın! Kaşları çatık, gayet ciddi bir şekilde bana bakarken tırsarak yüzüne baktım. Ama o bana sakar demişti! Söylediğimin arkasında durmam lazımdı. Ne oluyorsa olsundu. " Öküz dedim! Öylesin. Hatta dağ öküzüsün!" Kızım ne yaptın sen? Bir ben de bilsem ne yaptığımı. Yutkunduğumda o ateş gözerine bakmıştım. Biraz sinirlendirdim mi? Biraz mı? Söylediğim şeyle biraz bana yaklaştı. Yüzlerimiz arasında bir karış mesafe varken konuştu. " Demek öküzüm." Dedi imalı bir şekilde. Sıcak nefesi yüzüme vururken sanki baygınmış gibi ona bakıyordum. Gerçi zaten yorgundum. Uykusuzluktan ayakta dahi duramıyordum. " Evet öküzsün." Dedim inatla bende. Neden böyle inatçıydım? Keçi inadı işte Ahsen. O okyanuz gözleri benim ormanlarıma bakarken, onun derin okyanusunda kaybolmuştum. O ise değişik bakıyordu. Duygusuz bakıyordu. Tabi biraz sinir vardı. Ama başka bir şey barındıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım. Çünkü şu an beynimi o kadar yoramazdım. " Neyse." Dedim ve bir anda geri çekildim. Aramızdaki mesafe artarken o hâlâ bana bakıyordu. " Zaten sen de bana sakar demiştin. Ödeşmiş olduk." Nerden geliyor bu özgüven canım? Alnına değen saç tutanlarına bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü gerçekten her kadının isteyebileceği birisiydi. Şimdi anlamıştım neden herkes bu adamla evlenmek istediğini. Nerdeyse Mardin kızlarının hepsi bu adama aşıktı. Benim kocama aşıklardı! Bana kısa bir bakış atıp az önceki işini devam etmek için tekrar gardırobuna girdi. Ne yaptığını anlamamıştım o yüzden umursamadan hemen arkamda olan yatağa oturdum. Her yerim ağrıyordu. Hem uykusuzluk, hem babamın yaptıkları, hem de bugün yaşananlar epey yormuştu beni. Ben yatakta boş boş bakarken, Maran hâlâ gardıropta işini bitirmiş elinde telefonla ayakta bir şeyler yapıyordu. Bir süre sonra kapı çaldı. Maran'dan ' gel' sesi yükseldi. İçeriye bir kız girdi. Kız çok güzeldi. Uzun kumral saçları beline kadar uzanıyordu. Yüz hatları ise kadınsıydı. Yirmili yaşlarında benden birkaç yaş küçük gösteriyordu. Elinde bir kaç parça kıyafet bulunuyordu. " Abi." Dedi Maran Ağa'ya bakarak. Demek onun bir kız kardeşi daha vardı. Zaten anımsatıyorlardı birbirlerini. " Gel Rojin." Maran Ağa'nın demesiyle bana doğru yaklaştı. Uzun kirpikleri dikkatimi çekmişti daha yakınıma geldiği için." Ben banyodayım gerekeni yaparsın." Dedi ve direkt banyoya girdi. " Merhaba." Dedi gülümseyen yüzüyle. Samimi bir yüzü vardı. Tatlıydı yani. " Ben Rojin." Dedi. Bana sunduğu gülümsemeye karşılık olarak ben de gülümsedim. Ve bu zorla gülümseme olayı çok zordu. " Ben de Ahsen." Buraya niçin geldiğini bilmiyordum ama elindeki kıyafetlere baktığım zaman neden geldiğini anlamak zor değildi. Bana kıyafet getirmişti. " Memnun oldum Ahsen yenge." Artık onların yengesiydim. Eşimin kardeşiydi, benimse görümcem. Bu gerçekten garip bir duyguydu. Ama aile gerçekten çok tatlıydı. Ahmet Ağa zaten mükemmeldi. Şimdi ise kardeşi Rojin. Buraya zorla getirilmeme rağmen hep güler yüzlülerdi. " Ben de memnun oldum canım." Dedim bu sefer gerçek bir gülümseme ile. Böyle insanlara sahte tebessüm etmek hakaret olurdu. " Sana kıyafet getirdim yenge." Elindeki kıyafetleri bana doğru yaklaştırdı. Tam elinden alıp teşekkür edicekken " Bak sana en güzellerini ve en rahatlarını verdim, kıymetimi bil ha." Dedi elindeki kıyafeti açarak. Kıyafetlerin nasıl olduğunu göstermişti yani. İki tane kıyafet vardı. Birincisi ince, rahat, beyaz bir gecelik takımıydı. Yeni gibiydi. İkincisi ise günlük, mavi bir elbiseydi. Elindeki kıyafetleri yatağın yanına koydu.Hafif kıkırdamıştım söylediği şeye ben de aynı zamanda. " Teşekkür ederim." Dedim karşılık olarak da. " Rica ederim. Başka bir şeye ihtiyacın var mı?" Şu anda uyumak dışında başka istediğim bir şey yoktu. Fazlasıyla yorgundum. Kafamı sallayıp " Hayır teşekkür ederim gerek yok." Dedim. " Tamam. Bir şey ihtiyacın olursa çekinmeden söyleyebilirsin." Bana gülümseyen yüze daha çok gülümsedim. Kafamı sallayarak onu onayladım. " Ben çıkayım sen yorulmuşsundur." Dedi gözlerimdeki yorgunluğu anlamış olucak ki. " İyi geceler." Dedim ben de. O da karşılık olarak aynı şeyleri söyleyince sessiz kaldım ve onun odadan çıkışını izledim. Kapının kapanma sesi odayı doldurunca, oda sessizliğe büründü. Yanımdaki kıyafetlere gözlerim değdi. Hemen giyip yatmak istiyordum. Diğer günlük kıyafeti alıp katladım. Daha sonra ayağa kalkım ve yatağın kenarındaki şifonyerin üstüne koydum. Şimdi ise Maran Ağa'nın banyodan çıkmasını bekleyecektim. Daha sonra ben girecekim ve geceliğimi giyecektim. Yarın nasıl bir gün olacaktı bilmiyordum. Ama Maran Ağa'ya soylicektim. Abimle konuşmam gerekiyordu. Yani yarın ilk işim abimle bir yerde buluşup konuşmaktı. Eve tekrar gidemezdim, aksi taktirde ortalık yine karışabilirdi. Banyonun kapısının açılma sesini duyunca kafamı oraya çevirdim. Onu gördüğümde kafamı tekrar eğdim. Bir şey demeden banyoya doğru yürüdüm. O da tam olarak banyo kapısının bir adım önündeydi ve bana bakıyordu. Tam banyoya girecektim ki bir anda durdum ve ben de onun yüzüne baktım. " Ağam." Bunu dememle tüm vücudu bana döndü. Alnına vuran saçları tekrar görünce yutkunmamak için kendimi zor tuttum. " Senden bir şey isteceğim." İsteyebilir miyim dememiştim çünkü böyle demek zorunda değildim açıkçası. Söylediğim şeyle şaşırmamıştı çünkü ne isteyeceğimi anlamıştı. Olum Ahsen, bir de zeki almışsın. Bir şey demeden bana bakmaya devam etti. Gözlerindeki derinliğe dalmak istiyordum ama kendimi kaptırmaktan korkuyordum. Onun çölleri misali gözleri o kadar güzeldi ki. " Yarın abime görmeye gitmem gerekiyor. Onunla konuşmam lazım." Bir şey demeden gözlerini gözlerimden çekip, yere baktı. Sanki bir şeyler düşünmüştü. " Tamam." Dedi ve bir şey demeden yanımdan gidip yatağa girdi. O da yeterince yorulmuştu. Bu yüzden dinlenmek en doğal hakkıydı. Ben de bir demedim ve direkt banyoya girdim. Banyosu odaya benziyordu. Yine koyu bir teması bulunuyordu. Siyah mermerler, siyah lavabo, siyah klozet ve siyah beyaz karışımı bir dolap fazla koyuydu. Bu adam nerde yaşıyordu? Banyoda beyaz şeyler bulmak zordu. Diğerlerini anladım da siyah klozet nedir? Sanırım hiç bir zaman anlamayacaktım. Etrafı çok takmayıp üzerimdekilerden kurtuldum ve banyoya girdim. Soğuk ve beni rahatlatacak bir duş aldım. Daha sonra geceliklerimi zor da olsa giydim çünkü sırtımdaki ağrılarım devam ediyordu. Saçlarıma ise dolapta saç kurutma makinesi vardı ama kurutmadım. Hava yeterince sıcaktı zaten. Gözlerimin içine baktım. Beyaz yerler kızarmış, göz altlarım ise hafif şişmişti. Şu an yanımda herhangi bir makyaj malzemem olmadığı için kapatamıyordum da. Çok da takmamıştım çünkü yarına kadar geçerdi. Hemen banyonun kapısını açtım. Etrafa baktığımda Maran Ağa çoktan yatağa girmişti bile. Sırtı bana dönüktü. Işıkları kapatmıştı sadece yanındaki gece lambası açıktı. Şu an yatağa yanında uyumak doğru muydu? Salak. Kocan o senin! Evet ama tanımadığım. Ya sabır! Yalnız benim sözümdü o! Ses gelmedi. Ama ilk defa iç sesimi dinledim ve yatağa ilerledim. Normalde uyumazdım am şu an çok yorgundum ve bunu düşünecek halde değildim Maran Ağa'nın soluna geçtim ve uzandım. Onun geniş sırtı bana dönükken, ben de ona sırtımı döndüm. Bugün benim için çok yorucuydu. Hayatımdaki en yorucu günlerden biri bile olabilirdi. Yarınsa büyük gündü. Abimle konuşacaktım. Bakalım ne olacaktı...
... Rahat bir pozisyonda olduğum doğruydu ama gür bir ses işitiyordum. İlk başta uğultu gibi gelen ses şimdi ayı gibiydi. Kapalı olan gözlerimi yavaşça araladım ve açtığım anda, sağ tarafımda ki Maran Ağa'nın olması gereken yer boştu. Gözlerim ve sırtım hâlâ ağrıyordu ama inşallah gözlerimin kızarıklığı ve şişliği geçmiştir diye dua ettim. Ama açık olan pencereden tanıdık, fazlaca gür bir ses duyduğumda uzandığım yerde çakılıp kalmıştım. "Açın lan kapıyı. Karımı almaya geldim!" Bu... Bu ses Demir'e aitti.
Son... Dostlar kusura bakmayın. Sizlerden çok özür diliyorum. Bölüm çok geç geldi. Ama bu aralar anı şeyler oluyor ve hiçbir şeye yetişemiyorum. Tekrardan kusura bakmayın. Sizce bir sonraki bölümde Demir ne yapacak? Ya da Maran Ağa, Demir'i görünce ne yapacak? Tahminlerinizi bekliyorumm. |
0% |