Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12. Bölüm: Salanur Polartis

@lovelylover

12. Bölüm: Salanur Polartis

Günler geçiyor ancak ana sarayın kan dolu kokusu geçmiyordu. Artık küs bütün temizlenmiş olan saraydan gereksiz tüm süslemeler, kraliyet ailesinin portreleri kaldırılmış sanki ülkenin vahim durumunu dile getirir şekilde saray yeniden diplomasiye açılmıştı.

Şuan bulunduğumuz toplantı on gündür girdiklerimizden yalnızca biriydi. İki büyük aileyi ortadan kaldırdığımız için büyük bir ticari sorunu oluşmuştu. Yaptıkları ticari anlaşmaları Karga birliğinin devralmasını sağlamış aslında bir yandanda halkı desteklemiş olmuştuk. Ancak tabiki işlerinden gizli bir şekilde para aklayan soylular bundan memnun kalmamıştı.

“Bunu yapmanız soyluları kendinize küstürmek anlamına gelir majesteleri!” Dedi imparatorluğun ikinci düklük hanesi olan ki artık tek olan Dük Lenestar. Saatlerdir devam eden ve aynı şeylerin konuşulduğu toplantıyı sona erdirmek içn bu sefer ben konuştum.

“Bir şeyi yanlış anlamış gibi görünüyorsunuz Lort Lenestar.” Dedim ellerimi çenemin altında ters bir şekilde birleştirerek. “Majesteleri size fikrinizi sormuyor. Yürürlüye girecek olan kanundan bahsediyor.” Bu sefer gözlerimi karşımdaki adamdan çekerek masada oturan diğer kurul üyelerine baktım. “Soyluların bize küsmesini mi tercih edersiniz yoksa halkımızın açlıktan kırılmasını mı?” Bir süre sessizlik olunca ben devam ettim. “Önceki hükümetin almış olduğu kararlar kendi ceplerini düşündükleri içindi. Bazılarını değiştirdik. Ancak görüyoruz ki mevcut kalanlar hala eski hükümetin zihniyetine sahip.”

Bakanlar şok içerisinde birbirlerine bakarak hep bir ağızdan konuşmaya başladılar. “Olur mu öyle şey… ekselansları… biz sadece…” sesleri kuru gürültüden ibaret gelirken Lex masaya gümüş bardağını vurdu.

“Susun!” Dedi sert ve yorgun bakışlarının altında. “Kaliana ne derse o.” Söylediği sözlerle kendi otoritesini sarstığının farkında olmadan devam etti. “Çocukluğumdan beri o insanların nasıl eziyet çektiğine ben şahit oldum. Vereceğiniz üç kuruş fazla para hiçbirinizi onlar gibi açlıktan öldürmez.” Her bir kelimesi masaya bıçak gibi inerken boğucu ortamı yumuşatan o ses duyuldu.

“Tabiki öldürmez! Kadınlarınıza söyleyinde bu ay aldıkları mücevheri almayı versinler.” Dedi Kont Polartis. Gülümseyerek onu onaylarken bana göz kırptığını gördüm. O günden sonra onu yanıma çağırmış ve boşalan saray danışmanlığı için onu uygun görmüştüm. Neşeli kişiliğinin yanı sıra yaşından beklenmeyecek zekayada sahipti. Sanki genç bedenin içine yaşlı bir bilge sıkışmış gibiydi. “Sıradaki konumuz bence şuan yolda olan diplomatik misafirlerimiz olmalı. Biliyorsunuz ki yarın büyük bir taç giyme töreni yapılacak. Bende saray işlerinizden sorumlu nazırınız olarak planlarımdan bahsetmek isterim.”

Lex’in normalde ilgisini çekmeyen bir konu olmasına rağmen eliyle izin vermesiyle birlikte Salanur eğilerek onu selamladı. “Öncelikle programımız Başkent sokaklarında halkı selamlamanızla başlayıp tapınağa gitmenizle birlikte devam edecek.”

Lex aniden konuşmasıyla Salanur’un sözleri yarıda kesildi. “Neden tapınağa gidiyoruz?” Demesine karşılık gülmeme engel olamadım. Bakışlar bana dönerken dudaklarımı birbirine bastırdım.

“Kardeşim formaliteler önemlidir.” Diye uyardım onu. Gözleri benimle buluşurken bunu yapmak istemiyorum, diye yalvarırcasına bakmıştı. “Halkla beraber olmak istiyorsan bazı şeyleri yapmak zorundasın. Ayrıca taç giyme töreni Tapınakta yapılır.” Yenilgile başını eğmesine karşılık masanın öbür ucuna baktım. “Devam et Salanur.”

Başını memnuniyetle eğip elindeki kağıtları önce Lex’e ardından bana ve diğer bakanlara vererek konuşmasına başladı. “Tapınaktan ayrıldıktan sonra alayınıza rahiplerde katılacak. Onlarla beraber saray yoluna gireceksiniz. Burda sizi bekleyen diplomatların oluşturduğu yolda ilerleyip sarayınıza varacaksınız. Böylece asıl tören başlamış olacak.” Ellerimizdeki kağıtları göstererek devam etti. O sırada bende gelenlerin listesine baktım. “Beraberinde isimleri yazılı olan kişiler sırasıyla sizlere şükranları sunacak. Gecenin devamında eğlenceler yapılacak. Saray dışında ise imparatorluğun dört yanında, özellikle kuraklıkla mücadele elen şehirlerde 1 hafta boyunca yemek dağıtımı gerçekleşecek.”

Başımı sallayıp güzelce planlanmış etkinliğe baktım. Bu kadar kısa sürede bunu başarması taktire sayandı. “1 hafta olan yemeği 1 aya çıkarın Salanur.” Dedim bakanların tepkisini ölçerken. Harcanacak para yüzünden gözleri kocaman açılırken büsbütün panik kaplamış haldelerdi. Aptal bunaklar.

“Masraflar benim sarayım tarafından karşılanacak. Viskontes Bonart’la konuşabilirsiniz.” Dedim dadımı kast ederek.

“Ekselansları gerçekten halkına çok cömert.” Yalakalığına cevap vermeyerek başka bir meseleye geçtim.

“Majesteleri Markin ve Persiona hanelerinden aldığımız topraklara yeni bir bey atamamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak bey her hangi bir soylu ünvanına sahip olmayacak ve dilediğimizde onu değiştirebileceğiz. Böylece topraklar hanedanımıza bağlı kalacak.” Dedim önerimi sunarken. Aslında bu konuyu toplantıdan önce Lex’le konuşmuştum. Tek yapması gereken baa ayak uydurmaktı.

Öylede yapıyordu. Kaşlarını kaldırarak süslü kıyafeti altındaki sol kolununa yaslandı. “Önerdiğin bir var mı kardeşim.” Dedi zevkle.

Gülümseyerek kapının yanında bekleyen Ador’a işaret verdim. “Tabiki.” Sözlerimle birlikte içeriye giren sakalları örgülü, saçları toplu kilolu adamı gösterdim. “Sizi Denizlerin hakimi Baş Kaptan Peliosla tanıştırayım. Kendisiyle oldukça uzun zamandır iletişimdeyim. Yakın zamanda emekli olmak istediğini söylemişti. Benimde aklıma Markin’nin yarım ada şeklinde olan toprakları geldi. Bana kalırsa Kaptan bu görevi güzelce yerine getirecektir.”

Lex’in söyledikleri yaşlı üyeleri açıkça rahatsız ederken gürültülü bir ses duydu.“Hayatını su üzerinde geçiren biri topraktan ne anlar!” Dedi Maliye bakanı olan baron. Şüphesizki çoğu kişinin söylemek istediklerini söylemiş, büyük bir cesaret göstermişti.

Gülümseyerek onun aksine sakince konuştum. “İşte tam bu yüzden deniz ticaretinin döndüğü Markizlik tam Kaptana göre. Denizlerde sadece yüzmezsiniz Baron, ticarette yaparsınız. Bunu en iyi sizin bilmeniz gerekir.” Dedim eski Markizle olan iş birlikleri aklıma gelirken. Bunu hissetmiş olucak ki yerine sindi.

“Bence Prensesin verdiği öneri makul majesteleri. Böylelikle baş kaldırı yahut soyluların güçlenmesiyle de uğraşmak zorunda kalmayacaksınız.” Kontes Victoria’nın kocasından beklendiği gibi oldukça destekleyiciydi.

Lex ani bir hareketle ayağa kalkınca ben dahil masanın kalanıda aynısı yapmak zorunda kladı. Hala görgü kurallarında oldukça eksikti. Bir an önce kendini geliştirmeliydi. “Öyleyse bugünlük bu kadar.” Dedi hızlıca salondan ayrılmadan önce. Gerginliği ve sıkılmışlığı sesinden belli oluyordu. Kargaların özgürlüğüne sahip olan biri için bu kasvetli oda oldukça bunaltıcı olmalıydı.

Bazı bakanlar ve soylular oturduğu yere çökerken bazılarıysa bakışlarıyla beni kınıyordu. Bense önümdeki kağıtları topladım. Hepsinden daha prestijli bir konuma sahip olan şüphesizki toplantı boyu sadece askeri konulara müdehale eden, soyluluk ünvanı olmasada soylu bir kadınla evlenmiş Savaş bakanıydı. Masanın karşı tarafından bana bakarken konuşması için onu teşvik etmeye karar verdim.“Söyleyecekleriniz içinizde kalırsa içinizdeki ceverherler ölür diye endişeleniyorum, Savaş bakanı.” Dedim adı aklıma gelmezken. Bu kadar kişinin adını hatırlamak çılgınca olurdu zaten.

Koyu kaşları hareketlenirken ellerini birbirine kavuşturup önce askerler özgü bir selam verdi ardından kalın sesi odanın içinde duyulurken bu altın sınıfı insanlar bize odaklanmıştı. “Neden majesteleri tahta çıkarmak yerine siz çıkmadınız Prenses?” Diye sordu sade uslubuyla.

Lex tahta çıktığından biri garip olan bir şey vardı. Çoğu kişi nasıl olduda sadece 6 kişinin imparatorluk sarayını ele geçirip, tahta bir gece de çıktığımız konusunu konuşmayı es geçmişti. Aslında bu konu benimde kafamı karıştırsada Lex’e bunu sormayı çekiniyordum çünkü o ne zaman bir katliam gerçekleştirse yaptıklarını unutuyordu. Sorduğum zamansa kendine gelemiyor, hipnoza giriyordu. Bu nedenle bunu sadece Kargaların başarısına bağlamıştım. Buna rağmen soylular varlığımızı çok çabuk kabul etmişti.

Özellikle Kolex’in meşru Varis olmasını kimse dert etmemişti. Bu durumu ise yaptığımız katliamdan dolayı olabilir desek de bizim milletimizin bu kadar korkak olduğu gerçeği de göz korkutucuydu.

Düşüncelerimden sıyrılıp kibarca gülümsedim. Ancak bu gülümseme şüphesizki açık bir mesaj içeriyordu. “Kendim için çizdiğim yol farklı.” Dedim ve ardından diğerlerine baktım. “Emin olun desteklediğiniz kişilerden çok daha güçlü ve de daha fazla potansiyeli var.” Bu sefer çoğunluğu yaşlı kurul üyelerine laf dokundurmak adına konuştum. “Üstelik oldukça genç.”

İhtiyatlı bir şekilde aldığı cevaptan memnun olmayan bakan başını eğerken, Maliye bakanının hırıltılı konuşması bana düşman kesmiş gibi duyulmuştu.

“Zaten planlarınız vardır ya hep sizin! Bakanlar olarak bu planları duymak bizimde hakkımız ekselansları. Yaptıklarınız ülkenin düzeninini bozuyor. Ortaya çıkan cari açıktan bahsetmek bile istemiyorum. Kışı nasıl geçireceğimize dair bir fikir içeriyor mu o planlarınız?” Derken tek nefeste konuşmuştu. Ciddileşerek ona döndüm.

“Kıymetli düşüncelerinize çok hak veriyorum, maliye bakanı. Ancak!” Çözümü yarım bırakana kadar dediklerimden memnundu. Savaş bakanın biraz uzağında, kapıya yakın duruyordu. Onun yanına yaklaşıp konuşmama devam etttim. “Umarım o düşünceleriz kapanan Stray Sarayından sadece 1 hafta içerisinde elde edilen karıda hesaplayabiliyordur.” Dediklerim karşısında dişlerini gıcırdatarak başını çevirdi. Bu sefer önümü masanın bulunduğu tarafa çevirip diğer bakan ve soyulara bakarak konuşmaya başladım.

“Değişim fedakarlık gerektirir.” Dedim yavaşça. Sözlerimin herkes tarafından anlaşılmasını ve sindirilmesini istiyordum. “Bu devrimi gerçekleştirmemizin nedeni yapmadığımız suçlar tarafından suçlanacak olmamızdan kaynaklanıyordu.” Derken daha insancıl olmak adına katliamı devrimle değiştirmiştim.

“Dediğiniz gibi ülkemiz ekonomik zorluklar içerisinde ancak bu majestelerinden dolayı kaynaklanmıyor. Önceki hükümetin almış olduğu yanlış kararlardan kaynaklanıyor. Ekonomi ise bir günde düzelebilecek bir şey değil.”

Tepkilerini ölçmek adına kısa bir süre sessiz kalırken onaylayan fısıltılar etrafta yükseliyordu. “Ekonomi ilk başta tarımdan başlar. Bu nedenle kırsal kesimlere bizzat ziyaret gerçekleştirmeyi planlıyorum. Bildiğiniz üzere bana Gökler tarafından bir takım güçler verildi.” Dedim sağ elimi kaldırıp küçük bir su topu oluştururken. Bakışların dehşet verecek şekilde olması herkesi byülediğim anlamına geliyordu sanırım. “Bu güçler sayesinde ben halkıma destek olurken majesteleride sizi her konuda en iyi şekilde destekleyecektir. Bu yüzden küçük kardeşime yardımcı olmanızı diliyorum.” Su topumu bozarken hafifçe eğilip reverans yaptım. Hızlıca kalkarken bu sefer onlar benim önümde eğilmişti.

Altın sınıf hep bir ağızdan konuştu.

“Varis’in emirleri üzerine!”

Memnuniyetle başımı eğerken odadan çıktım. Boğulmuş gibi hissediyordum. Devlet adamlarının eksikliği sarayda hissedilmeye başlamış, bu en çokta Lex ve bana zarar vermişti. Gecelerim bile çalışarak geçiyordu. Persiona Hanesinin gücü sarayın her tarafında vardı. Öyle bir durumdaydı ki İmparatorluk hanesinin Harsas değilde Persiona olduğunu söyleyebilirdiniz. Bu güç ise artık olmadığı için kaos ortaya çıkmıştı. İstifa eden devlet memurlar, ajan oldukları ortaya çıkan hizmetliler, para aklayanların tutuklanması derken sarayın mevcut nüfusu neredeyse yarıya inmişti.

Ah! Bir de kadınlar sarayı olan Stray Sarayının kapanması vardı. Orayı şuan uzaktan gelen misafirlerin konaklaması için düzenlesek de bütün odaların yetişip yetişmeyeceği muallaktı. Ülkeyi yönetmek çok zor bir işti, İmparator olamamın en temel nedeni de buydu.

“Majesteleri!” Arkamdan gelen sesle hızlı adımlarımı durdururken arkamı döndüm. Salanur nefes nefese halde yanıma gelince durup soluklanması için izin verdim. “Cidden çok hızlı yürüyorsunuz!” Dedi şakayla karışık bir şekilde gülümseyip elimi koridora doğru uzattım.

“Öyleyse benimle yürümek ister misiniz?”

Her zamanki gibi kibar bir şekilde eğilirken kolunu bana uzattı. Leydilere uymayan bir biçimde giydiğim takım sayesinde uzaktan bakınca kol kola giren iki adama benziyor olmalıydık. “Size ulaşmak gerçekten zor Prenses.” dedi nefesleri birbirine karışırken.

Açık kolidordan sol tarafta olan sarayın iç bahçesine doğru ilerledim. Ana sarayın cücesi yanındaki hizmetlilerle konuşurken paytak adımlarla beni gördüğünde hızlıca yanıma geldi.

“Hah, Varisi selamlarım! Merhaba Lordum.” Dedi kısa reveransıyla beni ve Salanur'u selamladı. Başımı salayım söyleyeceklerini bekledim.

“Yarınki davet için misafirlerimiz saraya giriş yapmaya başladı. Söylediğiniz gibi onları Stray Saraya yerleştirmeye başladık. Soylular üst hariç diğer misafirler kendi imkanlarıyla başkentte kalacaklar. Boş olan oda sayısı şuan itibariyle altı. Dediğiniz gibi düklük ve kraliyet hanelerine konaklama imkanı veriyoruz.” Kendini tekrar ettiğini fark etince kafa karışıklığıyla ellerine baktı cüce. Sonra hatırlamış gibi tekrar konuştu. Bense sözlerimi yutup ona izin verdim.

“Bu arada Ether Krallığının Prensesi sizi selamlamak istediğini bildirmiş. Ayrıca Lenor ve Kjalar hanesindende talep var.”

Ether hanesi kuzeyde hüküm sürdüğüne göre şüphesiz Harsas’lar hakkında konuşacaklardı. Diğerleride devlet işleriyle alakalı olmalıydı. Lakin Lenor’lar biraz şüpheliydi. Onlar Tara’lılarla bizzat karşı karşıya gelen bir hane olarak bu olaylar üzerine benimle görüşmek istemeleri gerilmeme neden oluyordu.

Diyecek başka şeyi olmadığını düşünüp şüphelerimi kenara bırakırken kafamı salladım. “Bugün geç oldu. Kont Polartis.” Dedim kafamı ona çevirip. Ellerini bağlayıp beni dinlemeye başladı. “Lütfen Ether hanesi hariç diğer hanelerle yirmişer dakikalık toplantı ayarlayın. Sanırım partiden sonraki gün uygun olacaktır. Ayrıca kahya.” Derken cüceye döndüm. “Tara’dan haber var mı?” Bunu duyanlar elbet neden sorduğumu anlamışlardır. Yinede meraklıydım. Tirad’ın gelemeyeceğini biliyordum ancak yinede delege göndereceğine emindim.

“Hünüz başkente giriş sağlamamışlar Varis’im. Sorgulatmamı ister misiniz?” Dedi anlayışla.

Kafamı hayır anlamında salladım. “Gerek yok. Geldiklerinde Stray Saraya yerleştirin.” Kol düğmelerimi düzeltip ilgilenmiyormuş gibi yaptım.

“Hanedan üyesi olmasalar bile mi?”

Sesindeki şaşkınlığa bu sefer soru içeren sesimle ben yanıt verdim. “Evet.” Dedim bakışlarımla onu incelerken. Başını eğerek bana yol verdi. Burda emirleri veren bendim. Kim olursa olsun anlamları gerekiyordu.

Ne de olsa Haras’ın son varisi bendim.

Bana bakarken geriye yürümeye başlamıştı. “Bugün Prensesimiz çok asabi ha?” Dedi gülerek. Ona eşlik edip bende güldüm.

“Sadece zor günler Salanur.” Dedim iç çekip koşturan insanlara bakarken. Bir an önce saray düzenini sağlamak sorundaydık. “Bu arada eleman alımı ve”

Dudaklarıma dokundurduğu işaret parmağıyla şok olurken konuşmama izin vermedi. “Aah, aaaa…” çıkardığı garip seslere anlam veremezken kendini geri çekti. “Kabalığımı bağışlayın lakin bügün için fazlaca çalıştığınızı düşünüyorum. Acaba benimle gece pazarına gelip biraz rahatlamak ister miydiniz Prenses?” Dedi suçunun farkındaymış gibi sevimli davranarak.

Aslında hayır demek istemiştim. Ancak o an kafamı sallamış bulundum. Ellerini birbirine vurdu. “O zaman akşam meydandaki çeşmede sizi bekliyor olacağım.” Bu kadar ufak şeye sevindiği gerçeğine inanamazken kulaklarıma yolun diğer tarafından gelen sesler ilişti.

“Gerçekten bu duruma izin mi vereceksiniz? Görmüyor musunuz kafalarına buyruk hareketleri sonumuz olacak!” Dedi toplantı esnasında oldukça maruz kaldığım ses. Durup onları çalıların ardından dinlemeye başladım. Büyük süslü saray çadırlarının ardından bizi görmeleri imkansızdı, aynı şekilde bizimde onları. Ancak konuştuğu kişinin kim olduğunu anlamak o kadarda zor değildi.

“Ne yapmamı istiyorsunuz?” Dedi öksürüklerinin arasında Dior.

Bu sefer başka bir adam konuşmuştu.“Tahta çıkmalısınız majesteleri. Halkınızın ve tebanızın geleceği için yardım edin lütfen.”demesiyle birlikte birkaç farklı ses tekrar etti.

“Yardım edin lütfen.”

Salanur koluma dokunarak ona bakmamı sağladı. “Müdehale etmeyecek miyiz majesteleri?” Dedi fısıltıyla. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp tekrar odaklandım. Aramızdaki yılanların kim olduklarını gayet iyi biliyordum. Bazen sabır en şanlı zaferi beraberinde getirirdi.

Çaresiz sesiyle Dior’u duymuştum. “Benim daha kendime çözümüm yok!” Dedi isyanıyla. En azından durumunun farkında olması güzeldi. Bu sırada burnunu çekip devam etti. “Majestelerini tanımıyorum ama Kaliana’yı tanıyorum. Kaliana o çocuğun arkasında olduğu sürece endişelenmeniz yersiz.”

Maliye bakanı öfkelisiyle kendini belli etti. “Asıl sorun Kalina zaten!” Dedi kısa bir süre konuşmazken. “Harsas hanesini piçlerin eline mi bırakacaksınız majesteleri?” Sözleri uzun süredir farkında olmadığım gerçeği yüzüme vurmuştu. Derin bir iç alırken aradaki boşluktan çökmüş olan Dior’la göz göze geldik. Gözleri korkuyla açılırken bakışlarını benden kaçırdı.

“Sözlerine dikkat edin.” Dedi ve hızlıca yanlarından geçip bana bakmadan ayrıldı. Bende doğrulurken onun yaptığı gibi sarayın içine yönelmek üzere hareketlendim.

Salanur da beni takip etmeye devam etmişti. “Hala hadlerini bilmiyorlar.” Demesiyle aniden durup ona yaklaştım ve güneşten dolayı küçülmüş gözlerine baktım.

“Peki ya Salanur? Sen neden haddini biliyorsun?” Dedim şüphelerimi dile getirirken.

Ani tepkime karşı şakınlıkla geri adım atarken ısrarla ona yaklaştım. Sırtı ağaca çarpıncı ellerini kaldırıp bana engel oldu. “Majesteli neden böyle davranıyor?” Dedi endişesini alaya vururken. Bense oldukça ciddiydim.

“Kes alayı! Soruma cevap ver.” Dedim sert bir şekilde.

Dikleşmeye çalışırken ellerini indirdi. Kendinde konuşma cesareti bulmuş olacak ki boğazını temizlemişti. “Ben sizin doğduğunuz günü hatırlıyorum majesteleri. Aslında bakarsanız halktan saklanan o sırra vakıfım.” Dedi kulağıma eğilirken. “Lanete.” Söylediklerine karşılık geri çekilirken yüzüne baktım. Doğruyu söylüyordu ancak bunu nerden öğrenmişti. Uğruna annemin ve Lex’in feda edildiği sırrı çocuk haliyle nasıl anlamıştı?

“Babam Kont Polartis eski Maliye Bakanıydı biliyorsunuz ki. Bu alcak herif ona iftira atmadan önce tabi.” Derken geldiğimiz yöne bakıp küfür savurdu. Sonra beni anımsamış olacak ki başını eğdi. “Özür dilerim. Doğduğunuz gün dediğim gibi babamla saraya gelmiştim. Ancak yağmurda yolumu kaybedince Stray sarayına girmek zorunda kaldım. O sırada olan konuşmalara tanıklık ettim.”

Mevcut maliye bakanı herkes tarafından bilinen ancak bilmemezlikten gelinen kirli bir oyunla Salanur’un babasının görevden alınmasını sağlamıştı. Ancak bu kadar tesadüf olan bir olayın gerçekleşmesi, üstelik erkeklerin gece vakti giremeyeciği saraya girmesi mantık dışıydı.

“Harsas hanesinde olan laneti o zaman duydum. Sizinse lanetsiz doğduğunuzu. Diğer soylular bunu bilse şüphesiz onlarda sizi desteklerdi. Siz Lanetin bitiş habercisisiniz.”

Derin bir nefes vererek başımı eğdim. “Duydukların doğru ancak yinede sorduğum sorunun cevabı değil.” Dedim tatmin olmadığımı belirterek.

Duraksayıp düşünürken hızlıca yanıtladı. “Doğduğunuzdan beri size hayranım majesteleri. Fikirlerinize, yaptıklarınıza her şeyinize. Ailemin desteğide sizinle. Annem sürekli sizden bahsediyordu, kız kardeşimlede yakındınız.” Dediklerini anlamazken kafam karıştı.

“Kardeşin?” Dedim kaşlarımı çatarak.

Oysa bilmediğime anlam veremezken yanıtladı.“Marin. Kız kardeşim Marin Polartis.” Yüzümü buruşturup yakın olduğum insanlardan birinin hanesini unutmanın verdiği aptallık yüzünden utandım. “Lütfen bizden şüphe etmeyin. Hayatımız yettiği sürece sizinle olacağız.”

Önünden çekilerek gözlerimi saraya diktim. Bu koca sarayda daha ailene bile güvenemezken ona nasıl güvenmemi bekliyordu? “Hayalleriniz çok hoş Kont Polartis. Ancak burası İmparatorluk Sarayı. Bana doğduğum günden beri kimseye güvenmemem gerektiği öğretildi.” Dedikten sonra onun gözlerinin içine baktım. “Gerekire kendi kardeşimi bile öldürürüm. Anlıyorsun değil mi?”

Bakışlarımın soğukluğu altında ezilirken anladığını belirten bir şekilde başını eğdi. “Canım size aittir.”

İhtiyatlı bir şekilde ona bakıp arkamı dönemeden son kez konuştum.

“Gece pazarında bekliyor olacağım.”

Bu yaptıklarım ona güvendiğim anlamına gelmiyordu. Sadece müttefike ihtiyacım vardı ve bu adamda alaycı kişiliği sayesinde yaşlılarla baş edebilcek nihai kişiydi. Salanur’un gidişini izlerken duyması gerken kişiye seslendim.

“Samur.” Dememle birlikte aniden önümde beliren siyahlar içerisindeki adam önümde belirdi. “Salanur Polartis’ı araştırın.” Başını eğerek geldiği gibi kaybolurken kargalar birliğinin bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark etmiş oldum.

Doğru söylemesi benim temennimdi ancak bu noktada Lex’i tehlikeye atamazdım. Şayet gerçekler aydınsa bulunduğu konumun üstüne çıkabilecek potansiyeli vardı.

En azından bunu zaman belli edecekti.

Oww, politika dolu yorucu bir bölümden selam!

Taht yolu karmaşıktır, ancak bunu daha da karmaşık yapan şey üzerinde duran insanlardır. (Bu sözü şimdi yazdım ama sanrım ilerleyen bölümlerde kullannıcam kmdklvm)

Bu nedenle politika bu gibi tarihi içirisinde barındıran kitaplar için önemlidir diyip sizi diğer bölüme ağırlıyorum.

Loading...
0%