Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.bölüm: Şah’ın Adımı

@lovelylover

5.bölüm: Şah’ın Adımı

“Daha fazla Harsas’da kalabileceğimizi sanmıyorum majesteleri.”

Elimdeki belgeleri bırakırken iç geçirdim. Yatakta uzanan beden sorunlarımın temel kaynağıydı. Buraya gelmemizin asıl nedeni sınırdaki maden ocağının hakları, ticaret yolundaki yıllık anlaşma ve diplomatik açıdan barış olsada ben farklı bir amaç için gelmiştim.

“Hala bulamadınız mı?” Dedim ayağa kalkarken.

“Bağışlayın. Başketteki tüm haneleri inceledik. Burda olduğunu düşünmüyoruz.” Diyen Sook’un yanına yaklaştım.

“Babam yalan mı söylüyor yani?” Askerim sessiz kalırken yatağa yaklaştım. “Tapınaktan gelen bildirinin doğruluğunu onayladınız mı?”dedim yatağın kenarına oturup.

Elindeki Tapınak bildiri metnini bana verip raporuna başladı. “Tanrı taşının prensese verilmesi gerektiği kısmı casusun söyledikleriyle uyuşuyor ancak görünen o ki cadı olmasıyla ilgili olan kısım tanrıdan verilen güçler olarak değiştirilmiş Şah’ım. Tapınak prensesi Azize ilan etmek için hazırlanıyor. Halk ise Prensese derin bir saygı duyduğu için onun yanında ancak soylular için durum farklı. Prens Yaolis’in destekçileri Prensesin İmparatorluk mahkemesinde yargılanması için başvuru yapmak istediklerine dair rapor aldık.” Sook elindeki belgeleri değiştirirken bende üzerimdeki çıkarıp yataklıkları giydim.

“Onları durdurun. Ne tapınak Prensesi Azize ilan etmeli ne de soylular mahkeme başvurusu yapmalı.” Dedim Adri'ye yöntemleri konusunda özgür bırakırken.

Kapının kısa vurulma sesi geldikten sonra ben cevap veremeden içeri giren tanıdık ses duyuldu. “İşlerini mi bitirelim.” Dedi Sook kılıcını tutup içeri girerken. “Bensiz katliam düzenlemeniz çok kırıcı Şah’ım. Bu masum kulunuzun buraya geldiğinden beri canı sıkılıyordu.”

Bıkkınlıkla iç çektim. Kesinlikle adamlarım kan dökmeyi seviyordu. “O masum kul katliam düzenlemeden bu işin çaresine baksın o zaman.” Dedim. Bir süre düşünüp olayları değerlendirmesine izin verdim.

“İyi de nasıl olacak bu?”

Sook homurdanarak her zaman ki mızmızlığıyla Adriyle aynı anda konuşmuştu. “Maaşıma zam istiyorum! Ölümüne çalıştırıyorsun bizi.” Dedikten sonra durup devam etti. “Aslında ölümle çalışıyoruz ama…”

Adri bile kan dökmeden iş yapmaasını bilmezken bugüne kadar Tiran lakabını nasıl kazandığını bir kez daha anlamıştım. Bu ünvan aslında bu iki koca adama itafen taşıdığım bir sıfattı. Onların marifetleri yüzünden, belki birazda benim payımla, bu güne ggelmiştik.

“Sook!” Dedi Adri, hem bakışlarıyla hem de sözleriyle masaya oturmuş elma yiyen adamı uyarırken. Yinede onlar olmasa çoktan ölmüş olacağımde bir gerçekti.

Onlar tartışırken yatağımda yatan bedene doğru ilerledim. Altın sarı gözleri kapanmış gergin bir şekilde uyuyordu. Rüyasında bile herkesle boğulmayı tercih ediyordu. Karakteri mi böyleydi yoksa önceki hayatlarının getirdiği bir durum muydu? Emin olamıyordum. Onun hakkında olan her şey bir gizem gibiydi ancak bir o kadarda açıktı. Ona hayır diyemiyordum. İlk gördüğümde ona çekilme arzum yanında bulunduğum her an güçleniyor olmadığım anlardaysa büyük bir acıya dönüşüyordu.

Onunla ne yapmam gerekiyor?

“Bizim Tiran Prens bir kadının kafasını mı okşuyor!” Sook’un sesiyle elimi kafasından çekerken onlara baktım.

Yaptığım şeyi örtpas etmeye çalışarak sertçe lafa girdim. “Öncelikle sessiz olun.” Dedim yataktan yavaşça kalkıp masaya yönelirken. İkinci çekmedeki mektubu ve zarfı alıp Adri’ye uzattım. Elimden aldıktan sonra incelemelerini içn onlara fırsat tanıdım.

“Zarfı Markize gönderin. Mektubuysa İmparatorluk danışmanına verin. Ayrıca amacımızın düşmanlık olmadığını, öğrencilerin bedenleri ele geçirildiği için intihar ettiğini ve de oğlunun Prensesi öldürmeye çalıştığı için cezalandırıldığını söyle.” dedim yapmaları gerekenler konusunda onları bilgilendirerek.

“Ele geçirilme mi? Kim ele geçirdi?” Dedi Sook Adri’nin elindeki mektubu alırken. Mektubu açmadan aşağı yukarı döndürüp buruşturarak inceledi. Aptal herif, kağıdı buruşturunca kimin yaptığını öğreneceğini sanıyordu. Kızgınlıkla ona bakarken masanın üstünden eğilip elinden mektubu çektim. Başını öne eğerken bıyık altın gülmüştü.

“Şah’ım bu olan olaylar… Sizede o kadını anımsatmıyor mu?” Adrinin sözlerini duymazlıktan geldim ancak bu çok bariz bir şekilde birilerinin oyunuydu. Bu kadar tesadüfün bir arada olması Tanrıların oyunu denemeyecek kadar kurnazcaydı. Üstelik lanet tapınağın ne olduğu belirsiz açıklamaları sadece kopyadan ibaretti. Kaliana’nın söyledikleri ve nasıl öğrendiklerini bilmediğim bir biçimde bizim sırlarımızı içeren bir metinden ibaretti.

Gerçek şuki bahsedilen Tanrıça ya da Tanrı’nın varlığı bile şüpheliydi.

Mektubu düzeltmeyi bırakıp zarfı geri Sook'a verdim. “Bilmiyorum tek bildiğim ele geçirildikleri. Bi şeyler tarafından.” Dedim bu sabah duyduklarımı anımsarken. Yirmi yıllık hayatım boyunca birçok kez sesler duymuştum. Kimseye söylemesem bile savaşlarda bana yardımcı olan, toplantılarda başarılı olmamı sağlayan ve de Tiran olarak gözükmeme yardımcı olan şey o sesti. Doğduğum andan itibaren başlamıştı bu sesler. Çoğu zaman belirsiz ve anlaşılmaz kelimeler söyleselerde buraya geldiğimden itibaren üçüncü kez sabah olan olayda konuşmuştu.

‘Ele geçirilmişler. Öldür.’

Kimin ele geçirdiğini ya da kim olduklarını bilmiyordum ancak ondan aldığım emirlerden sonra vücudum kontrolünü kaybediyordu. Sanki bedenimde bulunan ikinci bir kişi vardı ya da garipten sesler duyuyordum. Belki de Prenses gibi vahiy alıyorumdur ancak emin olduğum tek şey bu zamana kadar bana ne dedilerse doğru çıktığıdır.

“Öyleyse iyi istirahatler dileriz Şah’ım.” Dedi Adri boğazını temizlerken kafamı sallayıp ışıkları söndürdükten sonra ay ışığının vurduğu yatağa girip Prenses’in yanına uzandım. İçimde bir yerlerde onu hapsetmek isteyen biri vardı. O sesin bana buraya geldiğimizde dediği iki şeyde Prensesle alakalıydı.

‘Sonunda… Ona kavuştum… Sonunda…’

‘Onu koru.’

Kavuşulmaya değecek biri miydi? Neden Ses’in arzusu ve sevgisi bu kadar büyüktü? Her şeyi bilir gibi davranırken ufacık bedeniyle herkese kafa tutuyordu. Yanımda kaybolan bedeni inadından mı yoksa deneyiminden mi sarsılmadan duruyordu?

Peki ya ben? Ses’e itaat etmeyi Lucian denen herifin gözünü oymuştum. Onu paramparça etmek istemiştim. Sadece yok etmek, etleri kalamayacak raddeye gelene kadar lim lime etmek istemiştim. Neden yapmıştım böyle bir şeyi? Neden her sorumun kapısı sana çıkıyordu?

“Her gece yanımda olmayı nasıl başarıyorsun?” Dedim yüzüne inmiş saçlarını geriye atarken.

“Daha çok geceler yanında beni bulacaksın.” Diye kısık sesiyle cevap verdi. Onu kendime çekerken gözleri yavaşça açılmış yorgun bir şekilde bana bakıyordu. “Her şey berbat durumda değil mi?”

“Berbat durumda olan neymiş?” Dedim yüzüyle oynarken. Sağ gözünün altında küçük bir ben vardı. Orada gerçekten ben çıkabiliyor mudu? Yoksa ona mahsus bir güzellik miydi?

“Lucian’nın gözünü oydun.” Dedi normal bi şekilde. Soğuk kanlılığına gülerken sol kolumu başının altına koydum.

“Adı Lucian mıymış?” Dedim tavana bakarken. Bir anda havalanıp üzerime çıktı. Ona bakarken kızgın gözleri beni hedefliyordu. Nedense adını anması canımı sıkmıştı.

“Ah, gerçekten önemli olan adı mı!” Diyip eliyle göğüsüme vurdu ardından saçlarını geri atarken hızla konuşmasına devam etti. “Daha diğer şu cadılık mevzusunu neyse o bitmemişken üstüne akademinin ortasında insanlar intihar etti ve sende Lucianla tartışırken gözünü oydun. Durumu anlamıyor musun gerçekten?”

Pratik bir hareketle kollarından tutup onu altıma aldım. Kurumuş dudaklarını öperken iki bileğini tek elime geçirip diğer elimle belini kavrayıp ondan uzaklaştım.

“Anlıyorum küçük Prenses.” Dedim bir kez daha öperken. “Ancak sende şunu anlamıyorsun Prenses…” Bu kez boynunu öperken konuştum. “…Ben..” dedim aşağı doğru inerek. “…Doğu kıtasının…” İnlemesiyle gülümseyip gözünün orda bulunan ben’i öptüm. “Tiranıyım.”

Gözleri Güneşin her bir tonu kadar parlak ve ay ışığı kadar beyaz teni renk değiştirirken başını çevirip dudaklarını dişledi. Bileklerinde olan elimi dudaklarına götürüp dişlemesine engel olunca tekrar dikkatini çekmiştim. Üzerinden inip onu kendime çekerek yanında uzandım.

Uykumdan dolayı gözlerimi açamazken konuşmak için kendime güç verdim.“Doğu kıtasında değiliz Tirad.” Dedi mırıltıyla.

“Yani?” dedim saçlarını okşayarak. Fısıltılı sesi gecemizi aydınlatıyordu. Tüm insan karmaşısında konuşmasa bile onu bulabilecek gibi hissettiriyordu sesi. Etkisinden çıkamıyordum. Kalbimin hızlanması ve basan sıcaklık beni bırakmıyordu.

“Sizin ülkenizin aksine burda soyluların etkisi büyük.” dedi zorlukla. Büyük gözlerini başını kaldırarak bana odaklamıştı. “Hatta ülkeyi onlar yönetiyorlar.” Persiona Hanesi aklıma gelirken Harsaların bulunduğu zor durum kafamda dönüyordu. Bakanları ele geçirmişlerdi. Alınan tüm kararlar onların onayıyla oluyordu. İmparatorun güç durumunuda göze alınca Harsas ailesi olarak sadece figürendan ibaretti. Bu kadar kısa zamanda bile bunun farkına varmıştım.

Yaptığımız toplantıların çoğuna İmparatorun danışmanı gelmişti. Dediği sözlere kimse ses çıkarmıyor, Varislerden biri konuşunca da onları usulca kendi istediği yöne doğru yönlendiriyordu. Sinsi biri miydi yoksa ülkesinin iyiliğini mi düşünüyordu emin değildim. Tek emin olduğum Lina'yı kendi kıskançlarının arasına aldıklarıydı.

Hemde dört bir yandan.

Derin bir nefes alarak konu kurtarmak için içimde olan derin arzuya karşılık verdim. “O zaman ülkeyi biz yönetiriz.” Dedim burnunu burunumla dürterken.

Uykulu gözleri inanamamış gibi açıldı. “Nasıl?”

“Kendi Tiranlığımızı büyüterek.”diyip şaşkınlığına karşılık verdim.“Sadece bana güvenmeni istiyorum. O lanet tapınağın yaptından daha iyisini yapabilirim.” Derken elimle gözlerini örterek tekrar konuştum. “Ama şimdi uyumamız lazım Prenses. Yoksa bu çocuk bedenin hep çocuk kalacak.” Dediğim anda kollarımdan sıyrılıp doğrularak kalkarken tekrardan bana vurdu.

“Çocuk değilim ben!” diye çemkirdi kaşlarını çatarken. Belinden tutup sırtımı göğüsüne yaslıcak şekilde yatırdım onu.

“Tamam değilsin.” Dedim saçından öperek. “Rüyaların haberci olsun Prenses.” Diye selamladım gecesini kulağına fısıldarken. Çok geçmeden dünyanın en güzel kokusu uzun zaman sonra beni uyutmayı başarmıştı.

..

Bu bölüm Tirad'ın ağızından okumuş olduk. Düşünceleriniz nelerdir?

Yorum yapıp beğenmeyi unutmayın :)

Loading...
0%