Yeni Üyelik
4.
Bölüm

BÖLÜM/4

@loyaezmoce

"Merve! Kalk hadi."

 

Bir sen eksiktin diye geçirdim içimden.

 

"Bırak beni, dokunma bana!"

 

Evleri dedemin yan tarafında olduğundan onu görmüş olmam benim için sürpriz değildi.

 

"Hadi ama Merve, iyi görünmüyorsun."

 

Elini bir hışımla ittim. İçimdeki nefreti sesimle beraber dışarı çıkardım.

 

"Çok mu umurunda, söylesene?”

 

Arkama dönüp gidiyordum ki aniden başım döndü ve sendeledim, gelip kolumdan tuttu.

 

"İnadı bırak Merve iyi görünmüyorsun!"

 

Tahammül sınırlarımı aşıyordu, haddini bilmemesi canımı bir hayli sıkmıştı.

 

"Bak Emre, şu an konuşmak ya da görmek istediğim en son kişi bile değilsin. Bence çok uzatma da git."

 

Yüzündeki kırılmış ifadeye göz devirmek istesemde ruh halim buna müsade etmiyordu.

 

"Neden böyle yapıyorsun?”

 

Sorduğu sorunun saçmalık boyutunun pek tabi kendi de farkındaydı fakat pişkinliği öyle değilmiş gibi davranmasına neden oluyordu.

 

"Neden mi, gerçekten bu soruyu inanarak mı soruyorsun?”

 

Kafamı iki yana sallayıp olayın gitgide tuhaf bir hal aldığını farkettiğimden çok fazla uzatmak istemedim.

 

“Emre, şu an sana ayıracak vaktim yok, hatta önümüzdeki elli yıl sana ayıracak vaktim yok, o yüzden yoluna git.”

 

Dediğimin üzerine sustu ve biraz düşündü, derin bir soluk verip konuşmak için dudaklarını araladı.

 

"Her şey eskisi gibi olabilir, bize bir şans ver."

 

Suratındaki üzüntü o kadar yapmacık geliyordu ki midemin bulanmasına engel olamadım.

 

"Sen daha fazla saçmalamadan gitsem iyi olacak."

 

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

 

"Bu sefer olmaz, gitmene izin veremem, beni dinleyeceksin."

 

Kolumu tutup beni çekiştirmeye başladı. Allah'ım başımda onca dert varken bir de bununla mı uğraşacaktım? Kolundan kurtulamaya çalışsamda parmaklarını sımsıkı kenetlemişti.

 

"Bırak beni canımı acıtıyorsun."

 

Yüzümü acıyla buruşturdum.

 

"Kızı duymadın mı?"

 

Furkan! Yok artık.

 

"Sen kimsin ?"

 

O kim miydi, sanırım onu gördüğümden beri ben de bu soruyu düşünüp duruyordum. Sahi, Furkan kimdi?

 

"Benim kim olduğum seni ilgilendirmez, şu an yapman gereken tek şey onu rahat bırakmak."

 

Sesindeki tehditkâr tonu anlamamak mümkün değildi, kalbimin deli gibi atmasına mani olamadım, açıkçası olmak istediğimde söylenemezdi. Kendime gelip ortam daha fazla hararetlenmeden kolumu Emre'den kurtarıp Furkan'a doğru gittim. Emre’den korkmuyordum ama içimde bir yerde Emre’yle olan bağımızı öğrenmesinin verdiği tedirginlik vardı.

 

"Hadi gel arabaya binelim."

 

Teklifini kabul ettiğimi belirtircesine kafamı salladım, bir şey söylemeden arabaya ilerledim, kapıyı açıp oturdum, o da tek kelime etmeden arabayı çalıştırdı, benim de konuşacak halim yoktu, arabanın aynasında kendimi görünce ağlamaktan balon olan gözlerimle karşılaştım, ardından Furkan'ın telefonu çaldı, açıp cevap verdi.

 

"Aleyküm selam anne."

 

Demek annesiydi.

 

"......................."

 

"Biraz geçikebilirim anne."

 

"......................."

 

"Hayır anne birini evine bırakacağım."

 

"......................"

 

"Hayır anne! Hayır! Rümeysa mı?Yarın mı? Anne sencede erken değil mi?"

 

"...................."

 

"Tamam, evde konuşuruz, kapatıyorum. Hadi selamun aleyküm."

 

Neydi bu şimdi, ne görüşmesinden bahsediyordu, Rümeysa kim acaba diye düşünmeden edemedim, ağzından başka bir kızın adını duymak kıskançlık yapmama neden olmuştu. Bu düşünceler kafamın içinde dolanırken eve vardığımızı duran motor sesinden anladım. Aklıma gelen soruyla açtığım kapıyı geri kapattım, ben nerede kalacaktım, Büşralar yarın geleceklerdi.

 

"Yanlış eve mi geldik?"

 

Bana hiç bakmadan konuşuyordu, bunun doğru olmadığını bildiğim halde deli gibi bana bakmasını istiyordum.

 

"Burası değil mi?"

 

Benden bir cevap bekliyordu.

 

"Burası, ama..."

 

"Evet?”

 

Ne yapacağım ben? Düşün Merve.

 

"Ben evde kalamam. Biliyorsun ya. Başım dertte. Büşralar da yarın gelecek. Gidecek başka bir yerimde yok. Acaba senin bildiğin güvenli bir otel var mı?"

 

Ellerini sakallarında gezdirdi, kirli sakal keskin yüz hatlarıyla pek bir uyumluydu, bir şey düşündüğü belliydi, ardından bir kaç saniye gözleri beni buldu.

 

"Sorun olmazsa bugün bizde kal, hem arkadaşın da yarın gelecek, bir gün için otelde kalma istersen."

 

Ne demişti o, ben yanlış mı duymuştum yoksa gerçekten beni evine mi davet etmişti?

 

"Rahatsızlık vermesem."

 

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

 

"Önemli değil! Hem ben bu akşam evde olmayacağım zaten.”

 

Kafamı olumlu anlamda sallamakla yetindim, bir kez olsun düşünmeden karar vermek istemiştim, gitmemi istiyorsa gidecektim, yarın ne olacağını bilmiyordum, o yüzden bugün kalbimin sesini dinlemeye karar verdim.

 

Eve geldiğimizde o kadar bitkindim ki tek kelime dahi edemiyordum, Zehra teyzede halimden anlamış olmalı, kolumdan tutup odaya götürdü, yorganı açıp yatağa geçmeme yardım etti, ışığı kapatıp odadan çıktı, kendimi uykunun kollarına teslim etmeden duyduğum seslere kulak verdim.

 

"Oğlum, hayırdır."

 

Olan biteni sorması gayet doğaldı, gecenin bir vakti evine gelmiştim, üstelik bana bir şey demeden tereddütsüz kapılarını açmıştı.

 

"Geçen anlatmıştım ya anne, bugün de gidecek bir yeri yokmuş, yarın arkadaşı gelecek, ben de buraya getirdim."

 

Sesinde garip bir tını vardı, olan bitene hiçbirimiz anlam veremiyorduk.

 

"İyide oğlum sen bütün bunları nereden biliyorsun?"

 

Zehra teyze haklıydı, mesela Furkan’ın dedemin evinin orda ne işi vardı, bunları elbette ben de merak ediyordum.

 

"Sultanım! Ben o sözlerin altında yatan imayı bilirim, yine ne düşünüyorsun?"

 

Ne imasından bahsediyordu.

 

"Ne bileyim oğlum. Gönlünü kaptırmış olmayasın? Eğer öyle bir şey varsa söyle bana, Rümeysa'ya boşuna ümit vermeyelim."

 

Gönlünü kaptırmış olmayasın cümlesinde her ne kadar kalbim hızla atsa da Rümeysa’nın adını duymak yüzümü düşürmüştü. Ne ümidinden bahsediyordu, aklıma gelen şey olmaması için dua etsem de konunun ne olduğunu anlamıştım.

 

"Annelerin bitanesi, sen güzel kafanda yine neler kurmuşsun öyle, şu Rümeysa meselesine de gelince, tamam dedim, yarın görüşeceğim, hala uzatıyorsun."

 

Kabul mu etmişti, onunla bir hayat mı kuracaktı, onu seviyor muydu, kalbim neden bu kadar acımıştı, kafamın içi cevabını merak etmediğim sorularla dolmuştu, belki de korktuğum cevapları almak istemediğim için böyleydi.

 

"Peki oğlum sen nasıl istersen."

 

"Hadi Allah rahatlık versin ben yatsıyı kılıp yatacağım."

 

"Sana da oğlum."

 

İkiside odalarına çekildiler, demek yarın Rümeysa'yla görüşecekti, annesinin de ne kadar mutlu olduğu sesinden anlaşılıyordu.

 

 

Sabah çoktan olmuş olacak ki içeriden bazı sesler gelmesiyle uykumdan uyandım, kalkıp üstüme çeki düzen verdim, kapıyı açtığımda Furkanla karşılaştım, gözlerimiz birbirine değince birkaç saniye öylece bekledik, her zamanki gibi büyüleyiciydi. Üzerindeki siyah gömlek vücudunu sarmış altındaki gri pantolonla tam bir uyum içindeydi, saçları her zamanki gibi alnından dökülüyordu, bu salaş duruş saçlarına ayrı bir hava katıyordu, aklıma neden hazırlandığı gelince yüzüm düştü. Parlayan gözlerimin sönmesi onun gözlerinde soru işaretine neden oldu.

 

"Kalktın mı kızım?"

 

Zehra teyzenin sesini duymamızla ikimiz de geri çekildik.

 

"Evet Zehra Teyze. Bende vedalaşmaya geliyordum sizinle."

 

Elim ayağıma dolanmış gibi hissediyordum, inşallah zehra teyze farketmemiştir diye geçirdim içimden.

 

"O da olur kızım, gel bir kahvaltı edelim, çayı yeni koymuştum."

 

Aç açına gitmek olmazdı, burada biraz daha kalmak için başka bahanen kaldı mı diyen iç sesimi susturdum.

 

"Zahmet olacak size.”

 

"Ne zahmeti kızım, ben de yememiştim, beraber yeriz, sen geç içeri, ben Furkan'ı uğurlayıp geliyorum."

 

Kahvaltı için balkona geçmiştim. Yine o harika sofradaydım işte. Ailem olsaydı her günümü böyle muhteşem sofralarda geçirecektim. Ah annecim, babacım! Hepsi benim yüzümden. Nedenini bilmiyorum ama benim yüzümden öldünüz ve bu düşünce beni mahvediyor. Yine gözlerim dolmaya başlamıştı. Ailesinin ölümüne sebep olan bir insan neden yaşamalıydı? Çok saçma değil miydi?

 

"Kızım neyin var ne oldu?"

 

Masadan kalkıp kapıya doğru yürüdüm.

 

"Ben gitsem iyi olacak. Herşey için sağolun."

 

Zehra teyzenin konuşmasına fırsat vermeden çantamı alıp çıktım, arkamdan sesleniyordu ama dönüp bakmıyordum, sadece koşuyordum, ölmem gerekiyordu yaşamak istemiyordum, koşarak kendimi sahile attım, denize karşı bağırmaya başladım.

 

"NERDESİN? NERDESİN? HER KİMSEN AL CANIMI. NE YAPTIM BEN SANA, NEDEN ÖLDÜRDÜN AİLEMİ? BİZDEN NE İSTEDİN?"

 

"Böyle ulu orta bağırmak hiç yakışmıyor sana!"

 

Duyduğum sesle arkamı döndüm, karşımda elinde silahıyla dedemi görünce olduğum yerde kaskatı kesildim.

Loading...
0%