Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Bölüm/7

@loyaezmoce

 

"Ben çok üzgünüm istemeden oldu."

 

Karşısında beni görmeyi beklemiyordu ki yüzünü buruşturdu.

 

"Dikkat etseydin olmazdı."

 

Bu nasıl bir üsluptu.

 

"Anlamadım!"

 

Tek kaşımı kaldırıp dudağımı sağa doğru kıvırdım.

 

"Şaşırmadım."

 

Ne saçmalıyordu bu kız böyle?

 

"Rümeysa iyi misin?"

 

Furkan. Hayır, olamaz! Furkan'ın burada ne işi vardı?

 

"İyiyim ya bir şeyim yok, dikkatsiz insanlar işte, hadi geçelim biz içeri."

 

Kafasını kaldırıp bana bakmamıştı bile.

 

"Peki tamam."

 

Onlar konuşurken ben yerin dibine girip bir daha çıkmak istemedim, beni böyle görmemeliydi, her ne kadar umrumda değil desem bile onun beni böyle görmesi Rümeysa ile aramdaki farkı daha da büyütüyordu, zaten birlikte buraya gelmeleri olayın ne denli olumlu olduğunu gösteriyordu, tabiki de benim olmasını beklemiyordum ama ne bileyim işte, içim bir kötü olmuştu.

 

"Merve ne yapıyorsun? Arkasından bakakaldın öyle, içine düşecektin çocuğun, iki saattir seni çağırıyorum."

 

Büşra’nın dürtmesiyle girdiğim transtan çıktım.

 

"Ha! Hadi gidelim."

 

Bu kadar belli etmem hiç iyi olmuyordu, hemen kendime geldim, yoksa Büşra soru sormaya devam edecekti.

 

"Tanıyor musun?"

 

Meraklı sorular başlamıştı.

 

"Hayır, bu da nereden çıktı?"

 

İnkar etmek en iyisiydi.

 

"Ne bileyim çocukta sana bir hayli bakınca."

 

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi.

 

"Bana mı baktı?”

 

Beni gördüyse kesin tanımıştı, bu hiç hoşuma gitmedi.

 

"Merve neler dönüyor burada?"

 

İnkar etmeye devam ettim.

 

"Hiç! Ne dönecek Büşra, dalgınlık işte, hadi gidelim."

 

Soğukkanlılıkla cevap verdim, yoksa her an pot kırabilirdim.

 

"İyi bari öyle olsun."

 

Konuyu değiştirmem gerektiğini hissettim.

 

"Sana bir şey soracağım, iki gündür yoksun, ailen hiç mi merak etmiyor? Hayret doğrusu!”

 

Dişlerini sıkıp muzipçe güldü.

 

"Orasını hiç karıştırma. Onlar yine babaanneme gittiler üç günlüğüne, evde yoklar anlayacağın, yoksa halim ne olurdu Allah bilir."

 

“Bak işte bunu doğru söyledin.”

 

Taksiye binip eve gelmiştik, Büşraların evinin önümde bir kız bekliyordu, biraz daha yaklaşınca onun bardaki kız olduğunu farkettim, bizi tanıyıp yanımıza geldi.

 

"Merhaba."

 

Çekingen bir tavrı olduğu belliydi.

 

"Ne işin var senin burada?”

 

Yakamızdan düşmemesinin bir sebebi olmalıydı.

 

"Büşra'nın eşyalarını getirmiştim. Bir de ona söylemek istediğim şeyler var."

 

Adını duymasıyla bu kez cevap veren Büşra oldu.

 

"Ne söyleyeceksin bana."

 

Kız önce sağa sola bakındı ardından cevap verdi.

 

"Böyle olmaz bir yere otursak."

 

Sokak ortasında konuşmayı ben de sevmezdim, anlaşılan anlatacakları önemli şeylerdi.

 

"Tamam benim eve geçelim."

 

Bizim eve dönüp yürümeye başladık, kapının eşiğine gelince anahtarı kenardaki saksının içinden aldım ve kapıyı açtım, içeri geçip oturana kadar hiçbirimiz konuşmadık, oturduktan bir müddet sonra konuşması gerektiğini belirttim.

 

"Seni dinliyoruz."

 

Önce kuruyan dudaklarını hafifçe diliyle ıslattı, ardından anlatmaya başladı.

 

"Sabah Volkan geldi."

 

Büşra oturduğu yerde dikleşti.

 

"O kim?"

 

Konu dikkatimi hiç çekmese de dinlemek zorundaymışım gibi hissediyordum.

 

"Volkan o çocuk!"

 

Büşra’nın verdiği cevapla yavaş yavaş bir şeyleri anlıyordum, kıza dönüp konuşmaya devam etti.

 

“Ne için gelmiş?”

 

Soru sorarken çekingen olduğunu farkettim.

 

"Senin için."

 

İşte şimdi saçmalamıştı.

 

"Ve katil olay mahalline geri döner!”

 

Büşra acı içinde kurmuştu cümlesini, onu böyle görmek beni daha da öfkelendirdi.

 

“Ne halt etmeye geldi oraya?”

 

Gözleri sürekli bir Büşra’yı bir beni buluyordu.

 

"Önce odaya girip baktı, sonra seni bulamayınca etraftakilere saldırdı, herkese seni sordu."

 

Büşra’nın gözlerindeki ışıldamayı aklım almıyordu, geri dönmesi hoşuna gitmiş gibiydi.

 

"Neden?"

 

Sesinde sitem değil merak vardı ve bu beni daha da endişelendirmişti.

 

"Bilmiyorum, senin gittiğini söylediğimizde o da çıkıp gitti."

 

Konuyu ele almam gerektiğini fark ettim.

 

"Anladım da sen, adın neydi?"

 

Ortam bir hayli gerildi, Büşra bir yandan tırnaklarını kemirirken diğer yandan bacaklarını sallıyordu, tırnaklarını serbest bırakıp bu kez de dudaklarını kemirmeye başladı, bu hali onu çok zavallı göstermişti.

 

"Melike."

 

Formaliteden sorduğum bir soruydu, sırf Büşra odak noktasını kaybetsin diye uğraşıyordum.

 

"Bunu pekala telefon açıpta anlatabilirdin ya da kızın sabahki halini gördüğün için hiç anlatmaya da bilirdin!”

 

"Büşra’nın eşyalarını vermek için geldim."

 

Bana göre bu gelmesi için bir sebep değildi, çantasından telefon ve cüzdan çıkarıp Büşra'ya uzattı. Aklıma gelen diğer soruyu da kendisine yönelttim.

 

"Sen evimizi nasıl buldun peki?"

 

Ne söylerse söylesin inanasım gelmiyordu, bu kızda beni rahatsız eden bir şeyler vardı.

 

"Bindiğiniz taksiyi kullanan kişi arkadaşımdı, ona sordum."

 

Söylediği yalan gibi durmasada bir türlü bağdaştıramadığım şeyler vardı.

 

"Anladım. Sağol her şey için, eşyaları da verdin, tamam."

 

Gitmesi gerektiğini daha açık nasıl belli edebilirdim?

 

"Neyse ben artık kalkayım. Size iyi günler."

 

Kızı yolladıktan sonra içeri geçip oturdum, Büşra yine düşüncelere dalmıştı, zaten kız konuşurken çok az lafa girmişti.

 

"Ne düşünüyorsun?"

 

Sallanan dizlerine elimi sağ elimi koyup sol elimle de birleştirdiği ellerine dokundum.

 

"Volkan'ı."

 

"Onu anladım, kafanda neler var onu merak ediyorum."

 

Başını omzuma yasladı, derin bir nefes çekti.

 

"Neden geldi acaba?”

 

Bu konu her halükarda konuşulacaktı.

 

"Bak onu ben de merak ettim, acaba neden geldi, neden o kadar sinirliydi?”

 

Volkan denen çocuğu hiç tanımadığımdan neyi neden yaptığını da kestiremiyordum.

 

"Değil mi? Ben de ona anlam veremedim."

 

Başını kaldırıp telefonunu gösterdi.

 

"Telefonuma baksana, kaç kere aramış."

 

38 cevapsız arama ve bir dolu mesaj birikmişti.

 

"Geri arayacak mısın?"

 

Kendiyle çelişiyor gibiydi, benden bir cevap beklediğini biliyordum, ona göre hareket edecekti ama buna kendinin karar vermesi gerekiyordu.

 

"Hayır! Aramak istemiyorum, konuşacak bir şey kalmadı!"

 

Dediğim gibi bu kendi kararıydı ve ben sadece saygı gösterecektim.

 

"Tamam canım, ben bir kahve yapayım, içeriz."

 

Kafasını sallamakla yetindi, mutfağa geçip kahve yapmaya başladım, aklıma yine Furkan gelmişti, bugün yine onunlaydı, telefonumu elime alıp instagrama girdim, acaba soyadı neydi, hesabına bakardım. Cızırtı sesiyle kendime geldim, kahveyi taşırmıştım, bir bu eksikti, tezgahı silip cezveyi makineye attım, kahve mahve yapmayacaktım, sinirle içeri girdim

 

 

"Eee hani kahveler?"

 

Derin bir of çektim.

 

"Boşver içme."

 

Sinirim karşısında şaşırmış gibiydi.

 

"Ne?"

 

Anlamak bu kadar mı zordu, şu an her şeye sinirlenecek durumdaydım.

 

"Uf ne yapacaksın kahveyi, ben sana meyve suyu getireyim, bekle."

 

Neden sinirlendiğimi anlamak ister gibi gözlerimin en derinine baktı.

 

"Sen dur, ben alırım."

 

Mutfağa girip elinde meyve suyu dolu iki bardakla çıktı, yanıma gelip oturdu, bardağı bana uzatıp kendisininkinden bir yudum aldı.

 

“Sen kahveyi mi taşırdın?”

 

Nasıl anlamıştı.

 

“Taktın kahveye!”

 

Gözlerimi devirdim.

 

“Şaşkın seni.”

 

Sürekli alaycı bir şekilde gülüyordu, sinsi bir ifade takındım.

 

“Dalga geçmek ha, görürsün sen!”

 

Büşra'yı gıdıklamaya başladım, gülme sesleri daha da artmıştı, o sıra da telefonu çalmaya başladı, gıdıklamayı bıraksamda hala gülmeye devam ediyordu, telefonu eline aldı, arayan kişiyi görünce gülmesi kesildi, tereddüt etmeden aramayı cevapladı.

 

"Alo."

 

Karşıdaki sesi anlamıyordum ama Büşra yeterince gergindi.

 

"Hayır evde değilim."

 

"..........."

 

Karşıdakini dinlerken gözleri dolmaya başladığından kim olduğunu anlamak zor değildi.

 

"Seni ilgilendirmez."

 

Kelimeleri kesik kesik gelmeye başladı.

 

"................."

 

Yine sessizlik, yutkundu.

 

"Umurumda bile değil."

 

Telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattı.

 

"Kimdi?”

 

Kim olduğunu tahmin etsemde teyit etmek istedim.

 

"Volkan."

 

Telefonu merakına yenik düşüp açmıştı.

 

"Ne dedi?”

 

Dişlerini sıkıp ağzının içinden cevap verdi.

 

"Nerede olduğumu sordu, söylemeyince beni dinlemelisin dedi, saçma sapan konuştu.”

 

Umrunda değilmiş gibi davranmaya çalışsa da gözleri onu ele veriyordu. Konuyu kapatmak istercesine elini sağa sola savurdu ve ağzından kısacık bir üfleme çıktı.

 

“Hadi film izleyelim, kafamız dağılır.”

 

Her zamanki sorunlardan kaçarak kurtulmak isteyen Büşra’ydı, bende üstelemedim.

 

“Olur, sen filmi seçersin, ben de yiyecek bir şeyler hazırlayayım.”

 

Dizüstü bilgisayarımı ona uzatıp mutfağa geçtim. Bir şeyler hazırlarken bir yandan da düşüncelere dalmıştım, konuyu halı altına süpürmesi ona hiç iyi gelmiyordu, bir yerde patlak verceğini biliyordum, biliyordum bilmesine de asla kapattığı bir konuyu kendi açmadan konuşmayacağını da biliyordum. Hazırladıklarımı tepsiye koyup içeri geçtim.

 

"Ne izliyoruz?"

 

En iyisi olayı akışına bırakmaktı.

 

"Sadece sen."

 

Adı tanıdık gelmişti.

 

"Bu eski bir film değil mi?"

 

Kafa salladı, aynı zamanda da ekrana bakıyordu.

 

"Evet."

 

"Duydum ama izlemedim. Konusu ne?"

 

Koltuğa oturup elimdekileri sehpaya bıraktım ve ayaklarımı yukarı doğru uzattım.

 

"Ali, yaşamında oldukça zor bir dönemden geçmektedir. Nasıl başa çıkacağını düşündüğü bir sırada, sessiz sakin bir hayat sürmekte olan Hazal ile tanışır. Hazal, Ali'nin ketum ve durgun ruhuna büyük heyecan katacak, kalbi onun için çarpmaya başlayacaktır. Birbirlerini tanıdıkça Ali'nin Hazal hakkında öğrendikleri, ona geçmişte kendi yaptığı hataları hatırlatacaktır. Ali her ne kadar boksörlük mesleğini bırakmış olsa da Hazal'a olan aşkı için son bir kez dövüşmesi gerekecektir.Aşkın engel tanımadığını ortaya koyan Sadece Sen, zorlukların içinde filizlenen bir ilişkiyi beyazperdeye taşıyor. Emekliye ayrılmış bir boksörle görme engelli bir kızın arasında tutkulu bir aşk olabilir mi? Acaba boksörün geçmişi bu aşka başka bir engel mi oluşturacaktır yoksa o güçlü bağ her şeyin üstesinden gelebilecek mi bakacağız?"

 

Ses tonu ve mimikleri garibime gitmişti.

 

"Bu nasıl bir anlatış şekli? Alt tarafı konuyu sordum.”

 

Yüzüne tuhaf tuhaf baktım.

 

"Bilgisayarın sağ tarafında böyle yazıyor.”

 

Benimle dalga geçiyordu, omzuna ağır denmeyecek kadar hafif bir şekilde vurdum.

 

"Kendini çok uyanık sanıyorsun bakıyorumda."

 

Muzipçe kıkırdadı, ayaklarını karnına doğru çekip içine kapandı.

 

"Öyleyim zaten hıh, neyse, hadi filmi izleyelim."

 

Filmi bitirip yatmaya geçtik.

 

 

Uykumdan uyandığımda telefonu alıp tarihe baktım, bugün diplomamı almam gerekiyordu, bir ara okula uğramalıydım, kendimi hiç dinlenmiş hissetmesemde yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim, kahvaltıyı hazırlarken Büşra içeri girdi, aklıma gelen bir şeyle ona döndüm.

 

"Büşra gelmem gerek biliyorum ama ben gelmek istemiyorum."

 

Omuz silkip masaya oturdu.

 

"Gelme."

 

Üzerindeki bıkkınlık yerli yerinde duruyordu, anlaşılan gece zor geçmişti.

 

"Sen ciddi misin?"

 

Umursamaz bir şekilde zeytine çatalını batırdı.

 

"Evet, problem yok, ben alırım diplomanı."

 

Kabul etmesine sevinmiştim, bardaklarımıza çay koyup oturdum.

 

"Sen çok iyi bir dostsun."

 

Kahvaltımızı bitirip hazırlandık, üzerime gri tişört ve siyah bir kot geçirdim, Büşra da eve gitmeye üşendiğinden benim gardıroptan bir şeyler giyindi, saçlarını tararken onu izledim, kızıl saçları ve bembeyaz bir teni vardı, yüzündeki belli belirsiz çilleri ona ayrı bir hava katıyordu, beline kadar uzanan kıvırcık saçları ve uzun boyuyla kendine has bir güzelliği vardı, o da beyaz gömlek ve siyah bir kotla yetindi, kapıdan çıkıp taksiye bindik, bir müddet konuşmadan öylece yolu izliyorduk, ardından bana doğru döndü.

 

“Okula gelmek istemediğini söyledin ama benimle geliyorsun, okula gelmeyeceksen ne yapacaksın?”

 

Ona sunacak bir bahanem yoktu, gelmek istediğim yerden geçtiğimizi anlayınca taksiciye inmek istediğimi söyledim.

 

"Burada inebilir miyim ben? Seninle sonra konuşuruz canım."

 

Hızlıca yanaklarından öpüp arabadan indim, bir şey söylemesine fırsat vermemiştim, şaşkın gözlerle bana bakarken taksi de çoktan gitmişti, nereye gideceğim belliydi, bir yere yetişmem gerekiyormuş gibi koşmaya başladım, o sırada kalbim de benimle beraber maraton koşuyordu, Furkan'ı görebilme ihtimali bile yetiyordu bana, evlerine yaklaştığımda geçenki evin duvarına yaslanıp kapılarını gözetlemeye başladım, on beş yirmi dakika bekledim.

 

"Ne yapmaya çalıştığını anlamadım?”

 

Tanıdık gelen sesle donup kaldım, utanıp yerin dibine girmek istedim, arkamı yavaş yavaş dönerken içimde yaşadığım rezilliğin haddi hesabı yoktu.

 

Loading...
0%