@loyaezmoce
|
Rümeysa karşıma geçmiş hesap sorarcasına gözlerimin içine bakıyordu.
"Sana soruyorum, gizli gizli ne yapıyorsun, cevap versene."
Utancım hat safaya çıkmıştı.
"Seni ilgilendirmez."
Ne diyebilirdim ki, uydurabileceğim hiçbir yalan yoktu, üstüne üstlük bir de ona ters yapıyordum, her ne kadar ters konuşmam saçma gibi görünse de ona pabuç bırakacak değildim.
"Bir dakika seni hatırladım,sen Zehra Teyze'nin yanındaki kızsın, hatta kafede çarpıştığım kız da sendin. İlk zamanlar gördüğümden bayağı bir değişmişsin. O gün kafede seni gördüğümde tanıdık gelmiştin.”
Kafasını iki yana sallayıp dudaklarını alaycı bir tavırla büzdü.
“Her neyse tekrar soruyorum. Evi neden gözetliyorsun?"
"Nasıl da hatırlayabildin, aferin sana!"
Söylediklerim onu sinirlendirmiş olacak ki bir adım yaklaştı ve işaret parmağını burnuma doğru uzatıp konuşmasına devam etti.
"Bana bak, kimsin, nesin umurumda bile değil, yakında sözüm var ve içimden bir ses Furkan yüzünden buralarda dolandığını söylüyor, bu beni ne kadar rahatsız etsede seni pek kaale almıyorum,yine de yerinde olsam buralarda pek dolaşmazdım."
Konuşmasını bitirip gitti. Ben yanlış mı duymuştum yoksa o sözlenmekten mi bahsediyordu? İstemsiz gözlerim doldu, taksi durdurup evin adresini verdim, durmadan ağlıyordum, onun başkasının olma ihtimali beni mahvediyordu, bana ne oluyordu, bu nasıl bir sevgiydi, bu nasıl bir bağlanmaydı, en savunmasız anımda hayatıma giren bir adamı bu kadar benimsemiş olamazdım, ona karşı duyduğum sevgi bu kadar kısa sürede iliklerime kadar işleyemezdi, kalbim onu hiç tanımadan nasıl bu kadar ısınmıştı, inanın bu soruları kendime sorma vaktim bile olmamıştı? Sanki o hep vardı, hayatımda ki yapbozun en değerli parçasıydı ve ben onu ümidimi kaybettiğim anda bulmuştum.
Eve geldiğimizde taksicinin parasını verip indim, kapıya yaklaştığım sırada ayaklarım bana ihaneti hak bilip daha fazla bedenimi taşımayacağını belli etti, olduğum yere çöktüm, onu sonsuza kadar kaybedişime hıçkırıklarımla karşılık verdim. Hep böyle mi olmak zorundaydı, ben hep kaybetmeye mahkum muydum? Onu sevmiştim! Nedensiz, niçinsiz, amasız sevmiştim, sorgulamadan , başka türlüsünün olması mümkün değilmiş gibi sevmiştim! Sevdiklerim hep yok olmak zorunda mıydı, önce annemle babam, ardından tüm ailem, şimdi de Furkan, Furkan ölmüş olmayabilirdi ama onu yine de sonsuza dek kaybetmiştim.
"İyi misin?"
Gözyaşlarımın arasınsan bana seslenen kişiye baktım, Melike’nin ne işi vardı burada? Önüme dönüp derin bir nefes aldım, yanıma yaklaşıp oturdu, kolumdan tutup ona bakmamı sağladı, kafamı ona doğru istemsizce çevirdim.
"Lütfen bir şey söyle, iyi misin? Korkutuyorsun beni."
İnsanların nasılsın sorularından bıkmıştım, hayatım tozpembeymiş gibi, hiçbir şeyim yokmuş gibi bu soruyu bana soramazlardı.
"Değilim desem bir şey değişecek mi?"
Hala ne için uğraşıyordu anlamıyordum doğrusu, ne güzel içimi boşaltacaktım, gitmek bilmiyordu.
"Hadi gel, kalk, burada böyle oturma, bir elini yüzünü yıka kendine gelirsin."
Teslim olurcasına kafamı sallayıp direnmeyi bıraktım, Melike'nin yardımıyla kalktım, kapıyı açıp içeri girdik, banyonun nerede olduğunu sordu, elimle yukarıyı işaret ettim, o da işaret ettiğim yöne beni götürdü.banyoya girip elimi yüzümü yıkamama yardım etti, aynadan ağlamaktan şişen ve kızaran yüzüme baktım, yüzümü kurulayıp odama geçtim, Melike de gölgem gibi beni takip ediyordu.
"Daha iyi misin?"
Yatağa oturup yorganı parmaklarımın arasına aldım, sıkabildiğim kadar sıktım, parmak uçlarımdan bütün öfkemin akıp gitmesini istedim.
"Ne işin var burada?”
Kendime gelip esas sormam gereken soruyu sordum.
"Buradan geçiyordum, seni görünce yardım etmek istedim."
Buradan mı geçiyordu?
"Buradan mı, çocuk mu kandırıyorsun, bu neyin tesadüfü, uzatmadan gerçeği anlat bence."
Pes etmiş olacak ki omuzlarını düşürdü.
"Tamam haklısın, sana gelmiştim ama seni öyle görünce çok telaş yaptım."
Yatakta doğrulup olan biteni anlamaya çalıştım.
"Neden geldin ki bana, bir şey mi oldu?"
Gözlerini kaçırmasından gerçeği söylemek istemediğini farkettim. Bu yüzden o konuşmadan ben söze girdim.
"Her ne söyleyeceksin bilmiyorum ama umarım mantıklı bir şeydir ve doğruyu söylemen gerektiğini söylememe bilmem gerek var mı?"
Göz temasından kaçınıp parmaklarıyla oynamaya başladı.
"Aslında sana gelmeden önce birçok kez düşündüm, cesaretimi toplayıp yapabileceğime kesin karar verdim."
Benim açımdan konuşma bir hayli tuhaflaşmaya başlamıştı.
"Devam et."
"Ben...”
Yutkunma ihtiyacı hissetmiş olacak ki boğazını temizledi.
“Beni hiç hatırlamadın mı?"
Melike'nin dediğiyle onu incelemeye başladım, acaba hatırlamak konusunda neyi kastediyordu?
"Ben Melike. Melike Sancak."
Dediğiyle ağzım açık kalırken ne diyeceğimi bilemedim.
"Bu nasıl olur? Sen ölmüştün."
Ağzım bir karış açılmıştı, nası olurda onu tanıyamamıştım.
"Şaşırmakta haklısın, olayların hepsini deden planladı ve her şey onun isteği üzerine gerçekleşti."
Yine o adam, hayatım elinde oyuncak olmuştu.
“Sen vuruldun, ben vurdum seni, öldüğünü sandım."
Ellerimle saçlarımı karıştırdım, her şey çok saçma bir hal almaya başladı.
"Sakin ol! Elindeki silah kuru sıkıydı, beni almaya gelen ambulans, çalışanlar planın bir parçasıydı."
Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm, ayağa kalkıp sağa sola hızla yürümeye başladım, stresten yerimde duramıyordum.
"Ne planı?"
Derin bir nefes verdim, olduğum yere çöktüm.
"Deden!”
Elini yatağa vurup yanına gelmemi istedi, kafamı sallayıp yanına oturdum, elini elimin üstüne koyup konuşmasına devam etti.
"Babam iflas etmişti, o kadar kötü bir hale gelmiştik ki intihar etmeye karar verdi, mahvolmuştu, bir gün evimize deden geldi, babama bir teklifte bulundu, annenle babanın ölümünü üstüne almasını istedi, karşılığında da bir sürü para teklif etti, senin bu işi daha fazla kurcalamamanı istiyordu, babam da kabul etti."
...
2 yıl önce…
"Merve bunu asla bilmeyecek, bu sebepten dolayı öldürmüş."
Dedemin evine gizli gizli girmiştim, hizmetçisi beni arayıp eve birinin geleceğini, dedemle ailemin ölümü hakkında konuşacaklarını söyledi, içeri görünmeden girmeme yardım etmişti.
"Ne yani sırf Elif'i sevdiği için mi öldürdü?"
Ailemi öldürenin kim olduğunu dedemin bildiğini öğrendim, duyduklarım beni mahvetti, dedemin ağlama sesiyle konuşmaya dikkatli bir şekilde kulak kesildim.
"Ona tecavüz etmiş, lakin bunu çok sonradan öğrendik, kimseye söyleyememiş yavrum!”
Dedemin söylediğiyle olduğum yere çakıldım, o pislik anneme ne yapmıştı, inanmak istemedim, bu mümkün değildi.
"Yerini tespit edebildiniz mi?"
Uğuldayan kulaklarıma inat onları duymaya çalışıyordum.
"Marcy restoranda, ailecek akşam yemeği yiyorlar."
Beynim işlevini kaybediyordu, duyduklarımı sindiremiyordum.
"Silahım nerede?"
Dedemin öfkesi sesine yansıyordu.
"Masanın üstüne koydum."
Gözüm masanın üstünde duran silaha kaydı.
“Peki adamı nasıl tanıyacağım?"
Adamı öldürecekti, zerre üzüntü duymadım, ölümü haketmişti.
“Silahın yanında."
O an hiç düşünmeden hareket ettim, resmi ve silahı olduğu yerden alıp evden çıktım, taksiye binip adresi verdim, restoranın önüne geldiğimde taksi de beklemeye başladım, yaklaşık yarım saat sonra içeriden çıktılar, arabalarına bindiklerinde taksiciye takip etmesini söyledim, biraz homurdansa da parasını katkat verince sustu, evleri olduğunu tahmin ettiğim yere geldiğimizde taksiciye parasını verip indim, gözümdeki yaşlar akmaya devam ediyordu, elime aldığım silahı adama doğrulttum, silah ellerimin arasında zangır zangır titriyordu, kendimi toplayıp ateş edeceğim sırada bir kız silahın önüne atladı, vurulduğunda kanlar içinde yere yığıldı, herkes kızın etrafına toplandığında ben olduğum yerden uzaklaştım, kaçmaya devam ederken ambulansın acı dolu çığlığını duyabiliyordum.
Birkaç gün sonra kızın öldüğünü öğrendim, ne kadar vicdan azabı çeksemde yaşadığım acı vicdan azabımı bastırmaya yetmişti, dedem sayesinde olayda adım bile geçmemişti.
|
0% |