
Mezarı gördüğümde olduğum yerde kaldım, kulağıma fısıldayan ölümü her zerremde hissettim, arkamı döndüğümde karşılaşacağım manzarayı tahmin ettiğim için artık kaçmamın çok saçma olduğunu anladım, karşımda elinde silahıyla dedemi görmek hiçte şaşırtmamıştı beni, yüzümde nedense anlamsız bir tebessüm vardı.
"Hayırdır Merve! Ölümü gülücüklerinle karşılamaya mı karar verdin?" O merhametsiz bakışları hiç mi hiç gitmiyordu, ilk günki gibi yerli yerindeydi.
"Sana inanamıyorum, bu günü bekledin ama sorun ne biliyor musun? Yapma! Beni öldürmen umurumda bile değil artık ama yapma! Burada olmaz! Annemin mezarı başında bunu yapamazsın! Kim bilir bizi görüyorsa ne kadar üzülüyordur."
Son cümlelerime göz yaşlarım da eşlik etse de bunu pek önemsediği söylenemezdi, bütün kiniyle bana bakıyordu dedem. Ne kadar saçma değil mi, onca yaşanmışlığa rağmen ona hala dedem diyebiliyordum.
"Aptal aptal konuşma, sen ne bilirsin ki? Her şeyin sorumlusu sizken ne yapmamı bekliyordun? Ha söylesene, konuşsana, kızımı benden aldınız, seni adi!” Anneme kızım demesi öfkelenmeme neden oluyordu.
"Ona kızım deme sakın, annemle babamı öldür..." Sözümü bitirmeme izin vermedi.
"Bütün suçlu sizsiniz! Kızımı benden siz aldınız! Sizin şu aptal inançlarınız aldı kızımı benden! Hepiniz, hepiniz ölümü hakediyorsunuz! Dünyada Selçuk'a ait tek bir nefes bırakmayacağım diye söz verdim, kızım bak görüyor musun? Önce Selçuk gitti, sonra annesiyle babası, ardından ablasını öldürdüm."
Ne diyebilirdim ki? Karşımda annemin mezarına gülücüklerle bakan bir adam, üstelik ölümüne sebep olan adam, soğukkanlılıkla öldürdüğü insanları sayıyordu, insanın kanının donmaması imkansızdı.
"Sıra sana geldi küçük velet, kızımın intikamını hepinizden alacağım!” İçimdeki korku bıçak gibi kesildi.
"Ahmağın tekisin. Biliyor musun, Sana acıyorum! Neden babamı öldürmek istediğin belli, annemin onu sevmesi seni deli ediyordu, sen kendi kızını bile hayatına hapsetmeyi isteyecek kadar psikopatsın. Kazandığını sanıyorsun ya! Sana sadece gülüyorum, sen hiç kazanmadın MURAT DEMİRKAN ... Hayatın boyunca hep kaybettin ve hala kaybediyorsun."
Onu öfkelendirdiğimi görmek içime tarif edilemez bir keyif veriyordu.
"Kes sesini! Sus dedim sana!" Şuh bir kahkaha attım, kaybettiğini kendi de pekala anlamıştı.
"Neden, söylesene, neden?"
Konuşmamızı, daha doğrusu kavgamızı bölen şey ayak sesleriydi, ikimizde kafamızı seslerinin geldiği yöne çevirdik, karşımda Furkan ve Büşra'yı görmeyi beklemiyordum, onu görünce olduğum ortamdan uzaklaşıp gözlerinin en derinine daldım, son nefesimdeki en büyük armağan da takılı kaldım. Neden gözlerini kaçırmıyor diye geçirdim içimden, acaba son anımda ondan bunu istediğimi anladı da mı bana bakmaktan vazgeçmiyordu?
"Seni adi adam hemen silahı bırak, yoksa polisi arayacağım." Büşra bunu söylerken ne kadar ciddi olsa da karşısındakinin onu hiç ciddiye almadığını suratındaki iğrenç sırıtmadan anlayabilirdiniz.
"Buna şahit olmanız umurumda bile değil? Hatta son nefesini vermeden önce daha çok acı çekmesini sağlayabilirsiniz!”
Silahı Büşra'ya doğrulttuğunda ağzımdan şiddetli bir çığlık kopmasıyla bir iki adım ileriye atıldım.
"Sakın dede, bunu sakın yapma! İstediğin benim,onları rahat bırak.”
Furkan’ın bakışları üzerimden bir an olsun gitmiyordu, Büşra silahın ucunda olmayı umursamıyordu, aksine gözlerinde senden korkmuyorum der gibi bir ifade vardı.
"Senden korkmuyorum, aciz herifin tekisin, herkesi öldürünce rahat edeceğini sanıyorsun, yazık!" Büşra ne olursa olsun pes etmemekte kararlıydı ama benim buna dayanacak cesaretim yoktu.
"Gözlerim yaşardı, ağlatacaksınız beni." Nefes almakta zorlanıyordum, sanki yüreğime bir bıçak saplanmıştı ve ben nefes aldıkça daha çok batıyor gibiydi.
"Kes sesini!" Furkan kesin bir dille sözünü kestiğinde hepimiz kafalarımızı ona çevirdik.
"Bir şey mi dedin?" Onun da gözlerinde aynı korkusuz ifade vardı, ölümden nasıl olur da korkmazlar diye düşündüm.
"Kes sesini dedim."
Dedemin sinirlendiğini gözlerinin içindeki alevlerden anlayabiliyordum, her an tetiğe basabilirdi, gözlerimle Furkan’a yapmaması gerektiğini anlatmaya çalıştım ama hiç geri çekilecek gibi durmuyordu.
"Sanada sıra gelecek, merak etme ama önce şu kızı halledelim." Bir şeyler yapmalıydım, onların ölümüne şahit olamazdım, bu sefer olmazdı, daha ne kadar sevdiklerimin kayıplarını görmeye maruz kalacaktım.
"Kadınlara silah doğrultacak kadar acizsin, şu haline bak, zavallı gözüküyorsun, korkak herif!"
Furkan nasıl bir adam olduğunu dedeme adeta haykırıyordu, dedeminse gözlerindeki alev daha da harlandı, silahı bu kezde Furkan'a doğrulttu.
"Yeter! Önce senin sesini kesmeliyim!"
Ondan sonra her şey bir anda oldu, patlayan silah sesi ve karnımdaki o müthiş sızı. Nasıl oldu ,ne zaman oldu en ufak bir fikrim yok ama birden kendimi Furkan'a siper olurken buldum, dedem bunu beklemiyor olacak ki afalladı, bunu fırsat bilen Furkan silaha tekme atıp savurdu, ensesine dirseğini geçirip bayılmasını sağladı, o adam gözlerimin önünde yığılırken karnımdaki sızı kendini daha da belli etmeye başladı, ayaklarıma binen ağırlıkla yavaşça yere düştüm, Furkan'ın yanıma geldiğini ayak seslerinden anladım, zira gözlerim çoktan buğulanmıştı, Büşra'nın ağlama seslerine kulak verdim, ne zaman aldığını farketmediğim telefonunu titreyen elinde zorla tutmaya çalışıyordu.
"Alo! Arkadaşım vuruldu! Şahmeran Mezarlığındayız! Acele edin!" Elimi kaldırıp ona dokunmak istesem de nafileydi, hareket yetimi kaybetmiştim, Büşra’nın gözyaşları yüzüme değiyordu.
"Büş...." Furkan tişörtünü çıkartıp Büşra’ya uzattı, konuşmadan aldı ve karnıma bastırdı.
"Sus canım, yorma kendini, Allah kahretsin Furkan bir şeyler yap, ona bir şey olmasına izin verme lütfen."
Furkan'ın yanımda diz çöktüğünü zorlukla da olsa görebiliyordum, elini havada tutup öylece parmaklarını sıkıp açıyordu, dokunup dokunmamakta kendiyle bir savaş içinde gibiydi, nefesim kesilirken onun kesik kesik aldığı nefesi hissediyordum, gözleri dolup yaşlar birbiri ardınca akarken başını gökyüzüne kaldırdı.
"Bu hayatta nefes aldığım sürece ona bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim." Tek bir gözyaşı damlası tam avucumun ortasına düştü, ölmeden önce avucumu sıkıp o damlayı hissetmek istedim ama çabam boşunaydı, felç olmuş gibi hiçbir uzvumu hareket ettiremiyordum, ardından acı dolu ambulans sesiyle gözlerimi karanlığa bıraktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |