17. Bölüm

BÖLÜM/17

Kübra Aksu
loyaezmoce


Gözlerimizin bilmem kaçıncı buluşmasıydı saymayı bırakmıştım doğrusu, gözlerindeki o savaşı da görmüyordum, saf ışık saçıyordu hareleri, kendime nefes almam gerektiğini hatırlatmam gerekiyordu ama nefesimin bile aramıza girip bu atmosferi bozmasından korkuyordum, kalbim yerine sığmıyordu, yaşadığım onca kötü şeyi bir kenara bırakıp sadece mutluluğumu kucakladım, Furkan’ı sevmek belki de tam olarak buydu, ellerini tutmadan ellerimde varlığını hissediyordum, yanağımda kondurmadığı busenin sıcaklığı vardı, bu delirmek değildi, işte bu tam olarak Furkan’ı sevmekti.

"Yemeğin…" Konudan bağımsız bir şey söylemesi beni kendime getirdi, kendinin de buna ihtiyacı olduğunu hissetmiş olacak ki yemeğime bakıp konuştu.

“Yeterince soğumuştur, Büşra’yı çağırayım da sana yardımcı olsun, iyi beslenmen gerek, sakın sen kıpırdama, hemen çağıracağım.”

O kadar hızlı konuşmuştu ki cevap bile vermeden kapıdan çıkıp gitti, acaba bir şey söylememi beklemiş miydi, belki de cevap vermediğim için rahatsız oldu ve gitti. Nefes al Merve, nefes al! Kapı açılıp gelenin Büşra olduğunu gördüğümde istemsiz yüzüm düştü.

"Çıkayım istersen?" Sesindeki sitemi farkedip ona döndüm. "Hı?"

"Bu kadar üzüleceğini bilsem gelmezdim, bu ne surat!" Beni yanlış anlamasını istemediğimden dudaklarıma hafif bir tebessüm kondurdum.

"Saçmalama, hadi yemeğimi yedir, çok acıktım.”
Yanıma gelip oturdu, masayı çekip peçeteyi yakalarıma sıkıştırdı.

"İştahın geri geldiğine göre istediğin cevapları aldın sanıyorum.” Yaşamak tam olarak buydu, ne yaşarsanız yaşayın sevdiğinizin tek bir gülümsemesi bile her şeyi daha kolaylaştırabiliyordu, bir saniyeliğine de olsa anda kalabilmek yaşadığını hissettiriyordu.

"Yüzündeki tebessüme karşı ben mi sorayım, yoksa sen mi anlatırsın?" Büşra'nın merakla beklediğini anladığımdan direkt konuya girdim.

"Sen gittikten sonra bir kaç dakika öylece bekledik, sonra ben kendimi geri çekiyordum rahat oturmak için yanlış hareket yapınca karnım acıdı, o da korktu herhalde ki yanıma yaklaştı."

Anlattıklarım karşısında kıkırdayınca kaşlarım çatıldı.

"Ne var, çok mu komik?" Kafasını iki yana sallarken bir yandan da ağzını kapatıp hafifçe öksürdü.

"Hemen çatma o güzel kaşlarını, hoşuma gittiğinden gülüyorum, devam et sen." Olanlar benim de çok hoşuma gidiyordu, umarım hep böyle devam ederdik.

"İyi olup olmadığımı sordu, aramızdaki azalan mesafeye gözüm değince kendi de rahatsız olacak ki özür diledi, onun üstüne verdiğim cevaptan tatmin olmadı herhalde, doktoru çağırayım mı diye sordu?"

Büşra yüzüme aval aval bakıyordu, şaşırmış gibiydi, haklıydı aslında, ben de şaşırmadım değildi hani, nefes alıp konuşmaya devam ettim.

"Baktım bunun konuşmaya niyeti yok, ben de mezarlıkta ne işin vardı diye sordum." Büşra gözlerini kaçırdı.

"Ne işi varmış?" Yüzünde küçük bir çocuğun mahcubiyeti belirdi.

"Bilmem ki! Acaba kimden öğrenmiş?" Bu kez gülümseme sırası bendeydi.

"Neden onu mezarlığa çağırdın?" Yerinden biraz kıpırdanıp tamamen bana döndü.

"Çünkü o günün senin için ne kadar zor olduğunu biliyordum, senin için bir şey yapmak istedim, belki onu görmek seni mutlu eder diye düşündüm, aslında ilk başta seni bir kafeye çağıracaktım, sen gelene kadar da Furkan'la konuşacaktım ama sana ulaşamadım, ben de mezarlıkta görürsen belki daha iyi olur diye oraya çağırdım, o da hiç üstelemeden hemen kabul etti, artık niyeyse?" Son cümlesinde kaşlarını imayla havaya kaldırdı, ikimiz de gülüştük, ardından kollarımı açıp gelmesini söyledim, birbirimize sımsıkı sarıldık.

"Seni seviyorum." Kollarımızı ayırıp olduğumuz pozisyona geri döndük. "Karıştırdın canım! Furkan az önce çıktı." Söylediği beni yeniden kıkırdattı. "Sanki seni sevmiyorum." Omuz silkip yüzüme yalancı bir somurtma kondurdum.

"Aslında bütün bunları bir kenara bırakmamız gerek." Ne dediğini anlamaya çalıştım, cevap vermeden konuşmaya devam etmesini istediğimden kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Öyle bakma bana. Sonuçta yaşadığın olay çok büyük ve bundan sonra neler olabileceğini bilmiyoruz, bir an önce ifade vermen gerek, o adam layığını bulmalı, kendini iyi hissediyorsan polislere söyleyeyim de gelsinler." Büşra’ya hak veriyordum, gerçek hayata dönme vakti gelmişti.

"Kendimi gayet iyi hissediyorum, dediğin gibi bir an önce ifademi vereyim de ne olursa olsun, artık siz de bir kurbansınız, benim canımı yakmak için sizi kullanabilir, bana bir şey yapması umrumda değil ama size bir şey olursa kendimi asla affetmem." Onlara bir şey olduğunu düşünmek bile istemiyordum.

"Saçmalama! Kimseye bir şey olmayacak, sen kafanı topla ben de polisleri çağırayım." Büşra yataktan kalkıp dışarı çıktı. Bir kaç dakika sonra iki polis içeriye girdi.

"Geçmiş olsun Merve Hanım. Kendinize geldiğinize göre ifadenizi almaya başlayabiliriz."
Genç olan konuşmaya başladığında kafamı olumlu anlamda salladım.

"Tabi." Diğer polis elindeki ses kaydediciye basıp çalışmasını sağladı.

"Size ateş eden adam, Murat Demirkan mıydı?"
Adını duymak bile tüylerimi diken diken etmişti, yattığım yerde rahatsızca kıpırdandım.

"Evet." Derin bir nefes verdim.

"Daha önce de karakolun önünde saldırıya uğradığınızı öğrendik. O saldırıyı da aynı adam mı gerçekleştirdi?"

"Hayır o değildi, ben görmedim ama yanımda olan kişi onun yaşlı biri olmadığını söyledi ama onun adamı olabilir." Genç polis dediklerimi anladığını belli edercesine kafasını salladı.

"Emin misiniz?" Bunu soran diğer polisti.

"Dediğim gibi olabilir. O yüzden emin değilim ama bu olaylar karşısında aklıma başka bir seçenek gelmiyor."

"Yanınızdaki kişi kimdi?"

"Furkan...." Bir an soyadını hatırlayamadım. "Furkan Solmaz mı?"

"Evet o." Ben ifade verirken ses kaydı elinde olmayan polis de bir yandan not defterine bir şeyler yazıyordu.

"Anladım. Peki, Murat Demirkan yani dedeniz sizi öldürmek mi istiyor?" Her duyanın şaşırdığı ama benim artık alıştığım bir soruydu bu.

"Dedem, annemle babamı kaybettikten sonra benimle hiç ilgilenmedi, beni görmek bile istemiyordu, bir gün evimde bir takım sesler duydum, ardından üst kattan silahlı bir adam inip peşime takıldı, dedeme sığınmak istedim, ilk başta kabul etmese de sonradan karar değiştirip kalabileceğimi söyledi, ilerleyen saatlerde tartışma çıktı aramızda ve beni evden kovdu."

Elinde not defteri olan polis sözümü kesti.

"Ne gibi bir tartışma?" Olanları hatırlamak için kafamı toplayıp konuşmaya devam ettim.

"Ona beni neden sevmediğini, ona ne yaptığımı sordum, cevabında annemle babamın benim yüzümden öldüğünü ve beni görmek istemediğini söyledi, ben de evden çıkıp gittim. Sonraki gün sahilde dolaşıyorken arkamda silahıyla dedemi gördüm, beni öldürmek istediğini söyledi, annemle babamı kendisinin öldürdüğünü itiraf etti." İki polisin de gözleri açıldı.

"Dedeniz anne ve babanızı öldürdü diyorsunuz. Doğru mu?" Aksi olmasını bütün kalbimle istiyordum ama maalesef.

"Evet! Doğru!" Şaşkınlığı geçen polis devam etti.
"Devam edin."

"Sonra Emre diye bir arkadaşım var, beni takip etmiş, bizi öyle görünce eline bir odun alıp o adamın kafasına vurdu, beni alıp evine götürdü, sonrasında neden olayların üstü kapatıldı bilmiyorum. En son ki olayda ise annemle babamın mezarını ziyarete gittim, orada da buldu beni, benim için bir mezar kazdırmış. O gün beni öldüreceğini söyledi, Büşra ve Furkan geldi, daha çok acı çekmem için silahı önce Büşra'ya doğrulttu ancak Furkan sözleriyle onu tahrik edince silahı ona çevirdi, tam tetiğe bastığı anda kendimi Furkan'ın önünde buldum."

Bir çırpıda anlattığım olayları yaşamak zorunda kalmak çok zordu, başkasına anlatsam benim gibi soğukkanlılıkla karşılayacağını sanmıyordum ama bunu yaşayan bilirdi.

"Bu kadar mı ifadeniz." Kafamı sinirle iki yana salladım.

"Hayır, bana bütün ailemi tek tek öldürdüğünü de itiraf etti, babamın anne ve babasını , kardeşlerini, hepsini öldürdüğünü söyledi."

Son cümlelerimde ağlamaya başlamıştım, anlatması bu kadar zor olan bir şeyi yaşamıştım, kimsem kalmamıştı, ailemi elimden almıştı o manyak. Polis yanıma gelip su verdi.

"Peki, zanlı şu an elimizde zaten, son bir soru daha soracağım eğer cevaplayabilirseniz."

"Tabi buyrun." Her şeyin gün yüzüne çıkması hepimiz için en iyisiydi.

"Neden bu kadar kişiyi öldürdü, sebebinden haberiniz var mı?"

"Benim babam bir polisti. Aynı zamanda da dindar biriydi. Dedem Allah'ı inkar eden bir adam. Annemin babamla olan bağından hiç haz etmezdi ama bunu bir türlü anneme söyleyemedi. Babam o sıralar büyük bir organ mafyasını çökertmekle uğraşıyordu. Ne kadar o mafyanın işlerini bozsa da bir türlü başındaki adamı yakalayamıyordu. Meğer bu adam dedemmiş." Not defterini tutan polis her cümlemin sonunda defterine bir şey ekledi.

"Nereden biliyorsunuz?"

"Beni öldüreceği gece, sahilde kendisi itiraf etti."

"Peki! Devam edin." Keşke devam etmek söylendiği kadar kolay olsaydı.

"Aslında sadece babamı öldürmeyi planlıyormuş, aynı zamanda da annemle benim için başka bir plan kurmuş, güya bize yurt dışı seyahati çıkmıştı, hepsini kendi planlamış, uçağa bineceğimiz gece de babamın arabasına bomba yerleştirmiş ama biz uçağı kaçırdığımız için eve geri döndük, ertesi gün annemle babam o arabaya bindi, sonrası herkesin bildiği bir şey zaten." Ağlamam devam ederken bir yandan da ifademi bitirmeye çalışıyordum.

"Ardından bütün sevdiklerimi kaybettim. O mafyanın yaptığını biliyordum ama kim olduğunu bilmiyordum. Sonunda öğrendim ama...." Layığını bulmalıydı, yaptıklarının cezası ölüm olmalıydı, yaşamayı hiç hak etmiyordu.

"Hepsi bu kadar mı?" Gözyaşlarımı silip kafa salladım. "Evet." Polislerden biri ses kayıt cihazını kapatırken diğeri de not defterini gömleğinin ön cebine sıkıştırdı.

"Tamam, bize verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz, dediğim gibi umarım bütün bunlar ispatlanır, siz de hayatınıza rahat bir şekilde devam edersiniz." Devam edecek bir hayatımın kaldığından pek emin değildim.

"Şu an nerede o adam?" Polis bana cevap vermeden kapı açıldı, Furkan’ın geldiğini görünce rahatlamıştım, onu görmek bana iyi geliyordu.

"Gözaltında, ifadenizi alana kadar tuttuk, avukatlar çok uğraştı, elimizde sizden hariç iki şahidin de olması işimize yaradı, kız neyse de delikanlı bir hâyli ifade verdi ve ifadeleriniz bire bir aynı, bundan dolayı işimiz kolaylaşacağa benziyor. Tekrardan geçmiş olsun, gerek duydukça sizi rahatsız ederiz." Kafamı olumlu anlamda sallayıp derin bir nefes verdim.

"Son bir şey daha var! Eğer dediğiniz gibiyse büyük bir çeteyi çökertebiliriz ve bu sizin için tehlike arz edebilir, o yüzden yalnız ve tek başına olmanız iyi olmaz, biz size bir müddet güvenlik sağlayabiliriz ama anladığım kadarıyla tek yaşıyorsunuz, herhangi bir yakınınız veya tanıdığınız yok mu? Korkutmak istemem ama çetenin başı elimizde olduğundan diğer ekip tetikte bekliyor olabilir, bunun için ne gibi bir önlem almayı düşünüyorsunuz." Polisin dediğiyle kalakaldım. İşte ben bunu hiç düşünmemiştim. Ne yapabilirdim? Büşra da kalmam kesinlikle olanaksızdı. Ailesine söylemesem de sonunda öğreneceklerdi ve kesinlikle tehlikelerden dolayı birlikte olmamıza izin vermeyeceklerdi.

"Şu anlık ne yapacağımı bilmiyorum. Belki..." Sözümü kesen Furkan'dan başkası değildi. Söylediği şeyle damarlarımdaki kanın akışı aniden durdu.

"Benimle kalacak!"

Bölüm : 29.11.2024 00:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...