19. Bölüm

BÖLÜM/19

Kübra Aksu
loyaezmoce

 

Kalbim bana ihanet edercesine çarpıyordu. Ne yapmalıydım? Aslında yapılacak şey belliydi ama! Aması vardı işte. Bu duygunun bu denli yakıcı olması acımasızlık değil miydi? Şu an ona dönüp "ben de" dememi engelleyen bu histe ne? Her şey kolay olmalıydı değil mi? O beni seviyor , ben de onu seviyorum ama değildi işte! Ben ona kendimi layık görmezken, üstelik yanımda kaldığı her saniye onun için tehlike arz ederken bunu yapamazdım.

 

"Merve!"

 

Adımı tekrar seslenmesi her şeyi daha da zorlaştırırken o an belki de hayatımın en büyük pişmanlığını yaşayacağımı bildiğim halde koşmaya başladım, koşmaya başladım demiştim değil mi? Dikişlerimi bu durumda hatırlamamam gayet normaldi ama şuan çektiğim ağrı hiç normal gibi gelmiyordu, durup karnıma elimi koydum, canım çok yandığı için hareket dahi edemedim, Büşra telaşla yanıma gelip koluma girdi.

 

"Merve! Aptal mısın? Ne diye koşuyorsun ki? Kime diyorum ya ben? Bu halde nasıl hatırlayacaktın yaralarını?"

 

Konuşacak takatim yoktu, bir an önce buradan gitmek istiyordum.

 

"Eve gidelim!" Dediğimi ikiletmeden onayladı.

 

"Tamam canım! Sen yeterki sakin olmaya çalış, doktora götürmemi ister misin?"

 

Kafamı hayır anlamında sallamakla yetindim. Zaten acımda dinmişti. Sahi dinmişmiydi acım? Bu yaşadıklarımın yanında karnımdaki ufacık yaranın ne önemi vardı? Belki de koşarken saplanan acı karnımdan değil de kalbimden geliyordu.

 

"Lütfen! Beni dinlemelisin!" Furkan'ın bana seslenmesiyle ayaklarım yürümeyi bıraktı ama ona doğru dönemedim.

 

"Furkan, şimdi sırası değil!" Bunu söyleyen Büşra'ydı, zaten kendimde konuşacak gücü bulmam imkansızdı.

 

"Hayır Büşra tam sırası! Ben hayatımda ilk kez birine karşı bir şeyler hissediyorum. Bu his denilemeyecek kadar yoğun bir şeyken hiçe sayamam, ben seviyorum seni Merve! Ne kadar kabul etmek istemesen de gerçek bu! Senin de beni sevdiğinden eminim ama kaçmanı anlamıyorum, seni az daha kaybediyordum. Sen....."

 

Sesindeki çatallaşma ona bakmasam bile ağladığını bariz bir şekilde benliğime çarpıyordu. Üstelik sesi hiçte normal seviyede değildi. Kendini bu denli hırpalamasına daha fazla dayanamadım ve yine en büyük pişmanlıklarımdan birine imza attım.

 

"Git."

 

Ona döndüğümde bana bakmadığını farkettim, kafasını yere eğmişti, her yanından çaresizlik akıyordu, onu böyle görmem her şeyi daha da zorlaştıracaktı ama ya şimdi ya da hiçbir zaman! Ona git dediğim halde hala bir hareketlilik yoktu, ne gidiyordu ne de kafasını yerden kaldırıyordu, kendiyle verdiği savaş yumruk yaptığı ellerinden anlaşılıyordu. Ne güzel seviyorsun be adam! Keşke karşındaki de senin o tertemiz sevgine layık biri olsaydı.

 

"Ben senden gidemem! Sen bana en yüce makamdan bir mucize olarak gelmişken yapamam bunu. "

 

Ne demek istediğini anlamadım? Neden benden çok değerli biriymişim gibi bahsediyordu? Üstelik bana bakmaması onun için uygunken neden deli gibi bana bakmasını istiyordum.

 

"Büşra gidelim!"

 

Büşra hiçbir şey demeden yürümeye başladı, onu belki de sonsuza dek kaybediyordum, bunu bile bile kalbimdeki bu taşla ondan gidiyordum, bana, ben senden gidemem dediği halde ben ondan gidiyordum, ya da giden sadece ayaklarımdı, ben ondan gerçekten gidebilecek miydim? Büşra yürüyemeyeceğimi bildiğinden kısa mesafede olsa taksiye bindirmişti beni, son kez ona bakma cesaretini nereden buldum bilmiyordum, arkası dönük bir şekilde saçlarını dağıtıyordu, önündeki bir taşa tekme attı, yere çöktü ve sağ elinin içini alnına yasladı, dudaklarını ısırırken aynı zamanda da ağladığını görebiliyordum, daha fazla izleyemeceğimin kanaatine varıp zorda olsa önüme döndüm, o an neden hala burada beklediğimizi anlamaya çalıştım, Büşra'nın yüzüne baktığımda ne demek istediğimi anlamış olacak ki direk konuşmaya başladı.

 

"Emin misin Merve?"

 

"Değilim!" Gerçekten de değildim, bu düşünerek verdiğim bir karar değildi.

 

"Bak arkadaşım! Sen de onu sevdiğin hâlde neden bu işkenceyi ikinize de çektiriyorsun, anlamıyorum seni."

 

Hiçbir şey söylemeden şoföre adresi verdim, araba çalışınca gitmeden son bir kez daha baktım, hala aynı pozisyonda duruyordu.

 

-yazardan

 

Kabul etmek istemiyordu Furkan, biliyordu onun da kendisini sevdiğini, neden uzak kalmak istediğini de anlıyordu ama bu uzak kalması için yeterli bir neden değildi. Hayatında belkide hiç bu kadar istememişti bir şeyi. Ona göre bu hayatta hiçbir şey tesadüf değildi, o gün Rabbin'e el açmıştı o. Umudunu yitirmek Mevlasını hafife almak değil miydi? Haşa ona olan inancının yitmesi değil miydi? Böyle düşünüyordu Furkan, ne olursa olsun inanıyordu, onu karşısına çıkaran Rabbim elbette helalide kılacaktı, olumlu düşüncelerine inat gözleri akmaya devam ediyordu.

 

"Ağlamasana! Bu kadar çabuk pes etme! Bu sadece bir imtihan! Unuttun mu! Birini çok seversen ya kaderin olur ya imtihanın!"

 

Furkan'a bu ses çok tanıdık gelmişti, kafasını kaldırıp karşısındaki kişiye baktı, gelen Esma’ydı.

 

"Nasıl buldun beni?" Esma Furkan’ın sorusu karşısında dalga geçer gibi kıkırdadı.

 

"Aşık mısın, diye soracağım ama yani sonuç ortada, telefonda kendin söyledin, ben de uzun bir süre haber alamayınca gelmem gerektiğini düşündüm, iyi ki de gelmişim."

 

Yanına oturup konuşmasına devam etti.

 

"Eee anlat bakalım! Sonuç nedir?" Derin bir nefes verdi Furkan.

 

"Sence? Belli olmuyor mu?" Esma Furkan’ın omuzuna eliyle iki kez vurup kafasını olumsuz anlamda salladı.

 

"Anlaşıldı, senden de bu beklenirdi zaten." Furkan sinirlendiğini belli edercesine kaşlarını çattı.

 

"Hey! Hey! Çatma kaşlarını! Ortamı gevşetmek istedim." Normal zamanda böyle yapmazdı ama Furkan’ın canı çok sıkkın olduğundan Esma’nın bu çocuksu tavırları hoşuna gitmiyordu.

 

"Başlarım senin gevşetmene, şimdi ne yapacağım ben? Git söyle dedin, söyledim ama sonuç hiç de iç açıcı değil, ben sana demiştim lafını ilk kez sen de kullanmak hoşuma gitmedi Esma." Esma işaret parmağını kaldırıp alnını kaşıyarak düşünmeye başladı.

 

"Bak Furkan! Tamam, belki seni kışkırtmış olabilirim ama şunu ikimizde biliyoruz ki, kendin istemesen asla gelip söylemezdin, hadi şu olayı anlat da ona göre devam edelim başka şeyler düşünmeye."

 

Furkan diklenip gözlerini sildi, saçlarını yeniden öfkeyle karıştırıp Esma'ya döndü.

 

"Konuşmaya çalıştım onunla, evi tuttuğumu söyledim. " Esma sözünü böldü.

 

"Direk söyledin değil mi?" Furkan sabır çekerek devam etti.

 

"Sözümü bölme de dinle, haklısın çok ani kararlar alıp uygulamaya geçiyorum ama bana da hak ver, hayatımda ilk kez bir kıza bu duyguları besliyorum ve çok acemiyim. Bir yandan Rabbim'in rızası doğrultusunda hareket etmek istiyorum, diğer yandan olması için uğraşıyorum. O kadar zor ki. O çok yakınımda ,nefesimde. Ben onunla yaşadığımı hissettim. Babamın olayından sonra ilk kez yüzüm gülmeye başladı. Hayat şimdi daha mükemmel. Babam öldükten sonra Rabbim'e tek bir şey için yalvardım. Huzur! Merve'nin hayatıma hiç ummadığım bir anda girip hayatımın merkezi olması tesadüf değil Esma. Ben onu en özelimde , dualarımda sakladım. 24 senelik kısacık hayatımda ona bu kadar erken kavuşmayı hiç beklemiyordum, biliyorum çok saçmaladım, her şeyi oldu bittiye getirdim ama ben de ne yapacağımı bilmiyorum, içimdeki bu korku beni bu yollara itti. Ben hayatımda en değer verdiğim insanlardan birini kaybettim. Babamı kaybetmek beni ciddi anlamda yaraladı. Hele ki ölüm nedenini annemden saklamak beni daha da yordu. Sen de biliyorsun, ben onu ilk gördüğümde kafamda başka planlar vardı ama Mevlam’ında bizim hakkımızda başka planları varmış meğer, senin sayende Merve kitabevime geldi, konuşma cesaretini kendimde bulamadım ama Mevlam onu bir kez daha karşıma çıkardı, en savunmasız anında sığındı bana! Ne kadar sağlam duruyormuş gibi gözüksem de değilim, çok yoruldum, isyan içerikli değil bu sözlerim. Rabbim'in bana karşı olan lutfuda hoş kahrıda. Bizi kendisine layık kul etsin."

 

"Amin..." Furkan derin bir nefesi dudaklarından serbest bıraktı, ardından konuşmasına devam etti.

 

"Merve’ye onu sandığından daha önce tanıdığından bahsettin mi?" Olumsuz anlamda kafa salladı.

 

“Hayır, zamanı gelince bahsedeceğim ama şimdi değil, olayları benden duyduğu zaman bana koşulsuz şartsız güveneceğini bilmem gerek, aksi halde onu kaybedebilirim, daha zamanı var!”

 

Furkan derin bir nefesle beraber; Mevla'nında buyurduğu gibi "Sabır güzeldir(yusuf-18)" deyip sabır çekti...

 

"Dediğim gibi onu kolay bulmadım ve kolay kaybetmeye de niyetim yok, vurulduğunda yaşadığım korkuyu anlatamam, nefesim kesildi sanki, çok korktum! Onu kaybetmekten çok korktum ve hala korkuyorum, onu korumam lazım, o gün o sözü ona değil kendime verdim. Ona bir şey olmasına izin veremem."

 

Sesini yükseltmesi ve kendini sıkması gelen yaşların habercisiydi, yumruğunu sırasıyla oturduğu kayaya geçirdi, Esma ne yapacağını şaşırdığından kalkıp elini tutmaya çalıştı.

 

"Tamam sakin ol! Furkan kendine gel." Öfkesine yenik düşüyordu Furkan, Esma daha telaş yapınca sakinlemesi gerektiğini farkedip durdu.

 

"Korumam lazım onu, anlıyor musun Esma? Dayanamıyorum, ondan uzak olmak mahvediyor beni, hiç böyle acı çekmemiştim. Allah'ım sen bu imtihanımı kolaylaştır, beni sana asi olan kullarından eyleme, Allah'ım sen yollarımı aç, sen onu gönlüme koyduğun gibi ömrüme de nakşet."

 

Söylenecek söz kalmış mıydı? Çok seviyordu Furkan Merve'sini. Sevgisi kendisini harama düşüreceğinden korktuğu için bir an önce helali olmasını istiyordu, gözlerine rahat rahat bakmak istiyordu, ellerine tutup güven vermek istiyordu.

 

"Esma?" Kararlı bir şekilde Esma’nın yüzüne baktı.

 

"Efendim." Esma Furkan’ın yüzüne bakınca gözlerindeki kararlı bakışlarla karşılaştı.

 

"Ben Merve'ye evlenme teklif edeceğim..."

 

Bölüm : 01.12.2024 00:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...