9. Bölüm

BÖLÜM/9

Kübra Aksu
loyaezmoce

 

Geçmişi hatırlamak bana acı vermişti, yaşadıklarım hiç kolay değildi.

 

“Demek hepsi bir oyundu." Bu ne kötü bir aydınlanmaydı, hayatım yalanlarla dolu bir çöplük gibiydi.

 

"Evet, ben çok pişmanım, babamın ölmesini istemediğim için bunu kabul ettim, bana inanmalısın, beni en iyi sen anlarsın, eğer kabul etmeseydik annemi öldüreceğini bile söyledi o şerefsiz."

 

Kime neye inancağımı şaşırmıştım.

 

"Tamam, yeter! Peki anlamadığım neden şimdi, yani neden bunca zaman susupta şimdi neden konuştun?" Derin bir nefes alıp gerisin geri nefesini dışarı üfledi.

 

"Çünkü seni bir daha görmeyeceğimi sanıyordum, sandığım gibi olmadı, seni gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyorsun, kafayı yiyecek duruma geldim, zaten elimde kaybedecek bir şey olmadığından bunu sana söylemek istedim."

 

Son cümlesinde gözünden iki damla yaş süzüldü.

 

"Kaybedecek bir şey derken?" Gözyaşlarını silip burnunu çekti, bu kez gözlerini nefret bürümüştü.

 

"Annemle babam, öldüler." Konuşmasını bitiremeden ağlaması daha da şiddetlendi, hıçkırıkları arasından konuşmaya devam etti.

 

"Konuşma ihtimallerine karşı deden onları öldürdü, bense o günden beri kaçıyorum."

 

Duydukalarımın şokunu atlatamamışken anne ve babasını öldürüldüğünü öğrenmek beni bir hayli afallattı, ne diyeceğimi bilemedim, aslında ona kızamıyordum, sonuçta annesiyle babasını bir insanın kaybetmesi korkunç bir şey ve oda bunun olmasını istemediğinden doğal olarak sustu ama anlaşılan susması pek işe yaramadı.

 

"Demek sen de benim gibisin." Gözlerini sertçe sildi.

 

"Evet malesef. Annesizlik ve babasızlık çok zor."

 

Bu acı bir gerçekti.

 

"Aslında tek ortak noktamız o değil." Şaşkın ve dolu gözlerle ne dememi anlamak ister gibi baktı.

 

"Ne peki?” Ona söyleyip söylememe konusunda başta tereddüt etsem de konuşmaya devam ettim.

 

"O adam benim de ölmemi istiyor." Dediklerim onu şaşırtmış olmalı ki bir müddet hiç konuşmadı.

 

"Ama o senin deden değil mi?" Bunu ben de merak ediyordum.

 

"Öyle ama malesef anne ve babamı öldüren adamda o." Son dediğimle şaşkınlığı daha bir katlandı.

 

"İnanmıyorum kendi kızını mı, nasıl?" Olduğu yerden kalkıp bir o yana bir bu yana volta atmaya başladı, ayağa kalkıp kolundan tuttum, telaşla konuşmaya başladı.

 

"Bu adam bir felaket, korkunç, sen nasıl kaçtın bu adamdan? Polis, polis, evet polise ihbar etmeliyiz." Sakinleştirmeye çalışıyordum ama nafile, iki kolunuda kavrayıp kendime çevirdim.

 

"Bir sakinleş, hiçbir şey söyleyemeyiz polise."

 

Suratıma aval aval bakıyordu.

 

"Sence bu kadar olaydan sıvışan bir adamı polise şikayet etsek pek işe yarar mı, yine bir yolunu bulup her şeyi mahveder, inan bu sefer biz de ölürüz." Dediklerimde haklı olduğumu biliyordu, gözlerine çaresizlik oturdu.

 

"Haklısın ama o adamın böyle rahat yaşaması çok zoruma gidiyor." Aynı duygular içindeydim.

 

"Yaşamak dedinde acaba gerçekten şuan yaşıyor mu?" Her dediğime şaşırmaktan vazgeçmiyordu.

 

"Niye, ne oldu?" Yatağa oturtup ona her şeyi anlattım, bir sorun vardı, ben bu kıza neden bu kadar güveniyordum, ya anlattıkları yalansa, ya bu da dedemin oyunuysa.

 

"Bir dakika ben sana niye güvenipte bunları anlattım ki! Lütfen evimden kalkıp gider misin?"

Kolundan tutup kaldırdım, dışarıya sürüklerken durdurdu beni.

 

"Bak yemin ederim söylediklerin aramızda kalacak, inan bana anlattıklarımın hepsi doğru."

 

Kapıyı açıp dışarı çıkmasını işaret ettim.

 

"Sana neden inanayım ki? Sonuçta beni bir kere aldattınız, ikinci kez olmayacağı ne malum? Şimdi lütfen git buradan ve şunu da unutma eğer anlattıklarımı birine anlatırsan seni doğduğuna pişman ederim."

 

"Tamam gidiyorum ama söylediklerimin hepsi doğru. Lütfen bana inan. Şimdilik hoşçakal."

 

Kabullenip kafasını salladı, arkasını dönüp yavaşça evin önünden uzaklaştı

 

Melike'yi gönderdikten sonra salona geçip oturdum, kafamı geri yaslayıp olanları düşündüm, sonuç mu? Ben aptalın tekiydim, nasıl olurda iki lafa kanıp her şeyi kıza anlattım. Zilin çalmasıyla kapıya yöneldim, delikten baktım ,Büşra gelmişti, salona geçip oturduk.

 

"Ee diplomam nerede? Hadi ver çok heyecanlıyım!" Sahte bir tebessüm attım, olanları bir süreliğine rafa kaldırdım.

 

"Dalga geçme. Vermediler." Hiçbir işim rast gitmiyordu.

 

"Ne, Neden?" Omuz silkip koltuğa uzandı.

 

"İmzan gerekiyormuş canım." Hay aksi şimdi ne yapacaktım, diploma umurumda bile değildi, o diplomayı almamın tek sebebi annemle babama başardığımı kanıtlamaktı.

 

Yarın 23 Haziran, hayatımın dönüm noktası, annemle babamın ölüm yıl dönümü, mezarlarına sık sık giderdim ama ilk kez bu kadar boşlamıştım, başıma gelen olaylar yüzünden onları ihmal etmiştim, diplomam belki beni affettirir diye düşündüm.

 

"Tamam, iş başa düştü, saat kaç?" Bir yandan saati öğrenmeye çalışıyor öte yandan çantamın nerede olduğuna bakınıyordum.

 

"3.35. Niyeki?" Geç kalacaktım.

 

"İnanmıyorum! Okullar kaçta kapanıyor peki?" Bir sağa bir sola koştururken gözleri üstümde ne yaptığımı anlamaya çalışır gibiydi.

 

"Beş, boşver pazartesi gidip alırsın." Kafamı olumsuz anlamda salladım.

 

"Olmaz, okul kapanmadan almam lazım. Hadi kaçtım ben." Kapıya yöneldiğimi görünce yerinden kalktı.

 

"Tamam o zaman ben de eve geçeyim." Yanaklarından öpüp yolcu ettim.

 

"Tamam canım sonra görüşürüz."

 

Çantamı aldığım gibi dışarı çıktım, taksi çevirip okulun adresini verdim, saate baktığımda dörde on vardı, yetişecektim, yetişmem gerekiyordu, yollar bu kadar uzun muydu yoksa bana mı öyle geliyordu?

 

"Affedersiniz biraz acele eder misiniz? Beş olmadan yetişmem gerekte.” Kafasını sallayıp gaza bastı.

 

"Tamam, siz merak etmeyin, yetişeceğiz Allah'ın izniyle."

 

Pencereden dışarıyı izlemeye başladım, farketmeden ne kadar yorulmuştum, neden her şey benim başıma geliyor, kim isterdi ki böyle bir yaşantısının olmasını? Neden ben? Şimdi herkes gibi ben de diplomamı alıp annemle babama gösterseydim ama yok, değil mi? Merve hiçbir şeyi haketmiyor, Merve niye yaşıyor ki? Sevdiklerim hep benden alındı, hayatta istediğim ne oldu ki o olsundu? Ah Furkan! Keşke farklı şartlarda bir araya gelseydik, o zaman sever miydi ki beni? Rümeysa'da olupta ben de olmayan ne var diye sormuyordum tabi, bu benim ne kadar canımı yaksa da o aptal kıyafetlere asla dönüp bakmayacaktım. Ah dede ah! Her şey senin suçun, bu hayattaki her şeyimi aldın, her şeyimi, alacağın bir canım kaldı, keşke canıma kıyacak kadar cesur olsaydım da bu zevki sana tattırmasaydım.

 

"Buyurun geldik." Taksicinin sesiyle irkildim, parasını verip indim. Okula girip diplomamı almak için müdürün odasına gideceğim sırada Emre'yi gördüm.

 

"Merhaba Merve." Cevap vermeden yürümeye devam ettim, vazgeçeceği yoktu.

 

"Merve sana söylüyorum." Bıkkınca ofladım.

 

"Emre zamanım yok, müdürün odasına gitmem lazım, o yüzden hoşçakal." Emre'yi geride bırakıp müdürün kapısını çaldım, içeriden gir sesini duyunca kapıyı açtım.

 

"Ooo Merve Hanım sizi görmek ne büyük şeref."

 

Aksi müdür yine dalga geçiyordu, suratıma sahte bir sırıtış yerleştirerek söze başladım.

 

"Size de merhaba hocam, ben diplomamı almaya gelmiştim." Koltuğunda iyice yayıldı.

 

"Hangi diploman." Ne saçmalıyordu bu adam?

 

"Ne demek hangi diploman? Hocam dalga mı geçiyorsunuz?" Tavırları beni sinir etse de sakin kalmaya çalışıyordum.

 

"Esas sen benimle dalga mı geçiyorsun? Senenin son sınavını verdin mi de böyle karşıma geçmiş diplomanı istiyorsun?" İşte şimdi mahvolmuştum, o diplomayı almalıydım, ne olursa olsun almalıydım.

 

"Hocam lütfen o diplomaya ihtiyacım var.” Beni umursamadığını yüzüme bile bakmamasından anlıyordum.

 

"Banane kızım, bana mı sordun sınavlardan kaytarırken."

 

Kahretsin, kesin vermeyecekti, o sırada kapı tıkladı ve müdür denen adam içeri buyur etti, gelen Hasan Hoca'ydı, beni sinirli ve gözüyaşlı görünce şaşırdı.

 

"Hayırdır Müdür Bey?" Suratındaki ifade beni deli ediyordu, acı çekmemden zevk alıyor gibiydi.

 

"Hayır hocam, hayır, hanımefendi hem sizin sınavlarınıza girmemiş hem de diploma istiyor."

 

Şuna bak ya gerizekalı pis pis sırıtıyor bir de, Hasan Hoca bana dönüp konuşmaya başladı.

 

"Merve sen beni dışarıda bekle." İtiraz ettim.

 

“Ama hocam!" Sözümü ciddiyetle kesti.

 

"Bekle dedim." El mecbur kabul ettim.

 

"Peki Hocam."

 

Kapıda beklemek işkenceydi, saate baktığımda dört buçuktu, yarım saatim kalmıştı, o diplomayı alamazsam yarın anne ve babama ne hesap verecektim, kapı açılınca o yöne baktım, Hasan Hoca çıkmıştı, hemen yanına gittim.

 

"Hocam ne oldu? Vermedi mi?" Gözlerinde merhamet dolu bir ifade vardı.

 

"Verdi." Uzattığı eline baktım, diplomam vardı, alıp inceledim.

 

"Hocam çok sağolun, teşekkür ederim, benim için nasıl bir iyilik yaptınız bilemezsiniz."

 

Tebessümüne karşılık verdim.

 

"Önemli değil, hadi gitte imzanı at." Kafamı olumlu anlamda salladım.

 

"Peki hocam. Tekrar sağolun."

 

Odaya girdiğimde müdürün meymenetsiz suratıyla karşılaştım, ne oldu bilmiyorum ama benim için sonuç önemliydi, imzamı atıp dışarı çıktım, yarın çok güzel bir gün olacaktı, okulun çıkışında bir taksi çevirdim.

 

Bölüm : 16.11.2024 01:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...