1. Bölüm

1. Bölüm

Luffy
luffyninsapkasi

Özgür ve Özge, hayatlarının kesişeceğini hiç beklemiyorlardı. Bir gün, ikisi de tesadüfen aynı kafede bir araya geldiler. Özge, sabah işe gitmeden önce bir kahve içmek için girdiği kafenin köşesinde yalnız oturuyordu. Özgür ise yoğun bir iş gününün arasında, hızlıca bir şeyler atıştırmak için girmişti .

Özgür, Özge’yi fark ettiğinde, gözleri sanki bir yıldız gibi parlıyordu. Özge ise sakin, derin düşüncelere dalmış bir şekilde kahvesini yudumluyordu. Birkaç dakika boyunca ikisi de birbirine bakmadan sadece anın tadını çıkarıyordu. Sonra, Özge'nin kitabını masanın kenarına koyarken biraz sallandı ve kitap yere düştü.

 

Özgür, hızla eğilip kitabı aldı ve göz göze geldiler. Özge'nin yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Teşekkür ederim," dedi Özge nazikçe. Özgür de gülümsedi. "Hiç sorun değil, kitaplar her zaman önemli," dedi.

 

İlk başta kısa bir sohbet başladı. İş, günlük hayat, kitaplar, hatta müzik hakkında konuştular. Bir kahve daha söyleyip birlikte oturdular ve sohbet derinleşti. Özgür, Özge’nin hayatı ne kadar ciddiye aldığını, ama aynı zamanda her şeyin içinde bir parça neşeyi bulmayı bildiğini fark etti. Özge ise Özgür’ün hayatı rahatlıkla kabul eden, bazen biraz çılgın ama bir o kadar da güven veren yanını sevmişti.

 

Günler geçtikçe, her buluşmada birbirlerine daha da yakınlaştılar. Özge’nin sakinliği, Özgür’ün özgürlüğüne duyduğu sevgiyle mükemmel bir denge buluyordu. Özgür, hayatı hep koşturarak yaşamıştı, ama Özge ona durmayı ve anı hissetmeyi öğretmişti. Özge ise, Özgür’ün yanında kendini daha cesur hissetmeye başlamıştı. Onun özgürlüğü, Özge’nin içindeki korkuları yok ediyordu.

 

Bir akşam, şehri keşfe çıkmaya karar verdiler. Özge, şehirdeki en yüksek tepeye çıkacaklarını söyledi. Özgür, ne kadar dağınık olsa da, ona güvenerek yürüdü. Zirveye yaklaştıklarında, şehir ışıkları bir yansıma gibi altlarında parlıyordu. Özge, ona bakarak, “Bazen en yüksek noktalara ulaşmak, sadece birlikte olmak için yeterli” dedi.

 

Özgür, ona doğru döndü ve gözlerinde bir parlaklık vardı. “Evet, seninle olmak her şeyin ötesinde,” dedi. O an, ikisinin de kalbi bir atışta birleşmişti. Aşk, sadece kelimelerle değil, birlikte geçirilen anlarla inşa edilmişti.

 

Gecenin sonunda, ikisi de birbirlerine bakarak, birbirlerine olan hislerinin giderek daha da derinleştiğini hissettiler. Özge ve Özgür, birlikte olduklarında, dünyanın her şeyinden daha yakın hissettiler ve hayatları artık tek bir anlam taşımaya başlamıştı: Birlikte olmak.

 

Birlikte geçirdikleri zaman, her geçen gün daha değerli hale geliyordu. Özge ve Özgür, aralarındaki bağın sadece bir tesadüf değil, hayatın kendisinin onlara sunduğu bir armağan olduğunu biliyorlardı. İkisi de farklı dünyalardan gelmişti; Özge daha çok sakin bir hayatı tercih eden, duygusal bir yapıya sahipti, Özgür ise özgürlükçü, hayatı macera ve keşiflerle dolu bir adamdı. Ama bu farklar, onları birbirine daha yakınlaştırıyordu. Özge, Özgür’ün spontane doğasına hayran kaldı, Özgür de Özge’nin derin düşünceli, sakin yaklaşımına.

 

Bir akşam, Özge, sabahları genellikle geç kaldığı bir durumun ardından, biraz endişeli bir şekilde kahvaltı için buluşacakları kafeye gitti. Özgür, her zaman olduğu gibi, bir saat önce orada olmuştu. Özge’nin telaşlı halini görünce gülümsedi. "Günaydın, seni bekledim," dedi. "Biliyordum, geç kalacaksın."

 

Özge, Özgür’ün ona takılmalarına alışmıştı, ama bu sabah farklıydı. "Bugün biraz daha erken gelmeye çalışacağım," dedi. “Ama son zamanlarda hayatımda çok şey değişiyor ve bazen... işler karışıyor.”

 

Özgür, kafasına takılan bir soruyla Özge’ye doğru yaklaştı. "Ne gibi? Bir şey mi oldu?" dedi, endişeli bir bakışla.

 

Özge derin bir nefes aldı, gözlerini masaya çevirdi. "Sadece... bazen senin o özgürlüğün bana biraz uzak geliyor. Her an yeni bir şey keşfetmeye, bir yerlere gitmeye hazırken ben burada durup, düşüncelerimle boğuluyorum. Seni anlıyorum ama bazen... kendimi kaybolmuş hissediyorum."

 

Özgür, Özge’nin bu duygusunu ilk kez duyuyordu. "Anlıyorum," dedi, sesi yumuşayarak. "Ama ben hep yanındayım, Özge. Benim hayatımın her anı, her macerası seninle daha güzel olacak. Sana, birlikte büyüyebileceğimizi göstermeye çalışıyorum. Her zaman senin için burada olacağım, korkma."

 

Özge, gözlerini kaldırıp Özgür’e baktığında, içinde büyük bir huzur hissetti. Onun sadakati, güveni ve sevgisi, Özge’nin korkularını silmeye başlamıştı. Bir anlığına dünyadaki her şeyin doğru olduğu hissine kapıldı. "Biliyorum," dedi, gülümseyerek. "Biliyorum, Özgür. Ben de seni seviyorum."

 

Zamanla, aralarındaki bağ daha da güçlendi. Özge, Özgür’ün özgürlüğünü anlamaya başladı ve ona katıldığı her yeni deneyimde bir parça daha cesurlaşarak, kendi sınırlarını aşmaya başladı. Özgür de Özge’nin dünyasında kalmayı, onun içsel huzurunu korumayı öğrendi. İkisi de birbirine farklı dünyalar sundu, ama sonunda hep birlikte varolabilecekleri bir dünyayı inşa ettiler.

 

Bir gün, Özge ve Özgür, hayatlarının en büyük kararını almak üzereydiler. Birlikte bir ev almak, yeni bir başlangıç yapmak ve sadece birbirlerine değil, hayatın kendisine de tutunmak... Özge, her zaman kucaklamak ve güven içinde olmak isterken, Özgür de her anını anlamlı kılmak ve birlikte her anı keşfetmek istiyordu. Onlar, bir yolda birlikte yürürken, en büyük keşfinin aslında birbirlerinin kalbine giden yol olduğunu fark ettiler.

 

Ve bir sabah, deniz kenarına yakın bir evde, elleri birbirine kenetlenmiş olarak yeni bir güne başladılar. Özgür, Özge’nin gözlerine bakarak, “Sonsuza kadar seninle olmak istiyorum,” dedi.

 

Özge, gülümseyerek, “Ben de,” dedi. “Çünkü seni bulduğumda, hayatımın anlamını buldum.”

 

Ve böylece, Özge ve Özgür, hayatı birlikte keşfederek, her anın tadını çıkararak, aşklarının sonsuza kadar süreceğine inandılar. Her gün, bir öncekinin daha güzel olacağına dair söz verdiler.

 

Özge ve Özgür’ün hayatı birlikte geçirdikleri her anla güzelleşiyordu. Yeni evlerine taşındıktan sonra, sabahları güne birlikte uyanmanın keyfini çıkarıyorlardı. Özge, her sabah mutfakta kahvaltı hazırlarken, Özgür dışarıda bir koşuya çıkıyor ya da sabahın erken saatlerinde birkaç sayfa kitap okuyordu. Birlikte geçirdikleri her an, aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösteriyordu. Özge, her sabah Özgür’ün içindeki özgürlüğü görüp, onunla birlikte daha cesur bir hayat yaşamayı öğreniyordu. Özgür ise, Özge’nin sabırlı ve derin düşünen yapısının ona ne kadar huzur verdiğini fark ediyordu.

 

Bir akşam, evlerinde sessiz bir gece geçirmek üzere hazırlanırken, Özgür birden Özge’ye döndü. "Biliyorsun, biz bir araya geldiğimizde hayatın sadece bir macera değil, bir keşfe dönüşüyor," dedi, gözlerinde derin bir anlam vardı. "Ama bazen seni öyle bir yerlerde görmek istiyorum ki, birlikte hiç gitmediğimiz bir yere gidelim. Seninle dünyayı keşfetmek."

 

Özge, Özgür’ün söylediklerini dinlerken, bir anda bir düşünceye kapıldı. Birçok kez birlikte uzak yerlere gitmek istemişti, ancak hep hayatın rutininden ve güvenli alanlarından çıkmaya çekinmişti. Fakat, Özgür’ün yanında, bu düşüncelerin hepsi birer korku olmaktan çıkıyordu. Ona güvendiği, onun yanında her şeyi paylaşabileceği duygusu, ona cesaret veriyordu.

 

"Birlikte bir yerlere gitmek..." dedi Özge, hafifçe gülümsedi. "Bir zamanlar senin gibi özgür ruhlu birini düşündüğümde, beni hep zorlayacağını sanmıştım. Ama şimdi, seninle her şeyin çok daha güzel olduğunu hissediyorum."

 

Özgür, gülerek, "O zaman neden gitmiyoruz? Yeni bir yer keşfetmek, belki de yeni bir hayat kurmak, ne dersin?" dedi.

 

Bir hafta sonra, Özge ve Özgür, küçük bir sırt çantası hazırlayarak, büyük bir yolculuğa çıktılar. Gitmek istedikleri yer belli değildi, belki de bunun amacı hiç gitmedikleri yerlere gitmek, keşfedilmemiş dünyalarla tanışmaktı. Birlikte uzun bir araba yolculuğu yapıp, kıyı boyunca ilerlediler. Yeni yerler gördüler, bazen denizin kenarına oturup saatlerce birbirlerine hiçbir şey söylemeden sadece denizin sesini dinlediler. Bazen ormanın derinliklerine daldılar, kaybolmuş gibi hissettiklerinde birbirlerini buldular.

 

Bir gece, deniz kenarında terkedilmiş bir kasabaya geldiler. Kasaba, yıllar önce terk edilmiş olsa da, o gece sanki onların varlığıyla yeniden canlanmıştı. Özge, deniz kenarında yürürken, "Bazen, eski yerler gibi insanlar da unutulmuş gibi hissediyor, değil mi?" dedi.

 

Özgür, gülümseyerek yanına yaklaştı ve elini tuttu. "Bazen unutulmuş yerler de, bir gün tekrar keşfedilmek için bekler. Tıpkı biz gibi. Bazen insan kendini kaybeder, ama birisiyle birlikte olursa, her şey yeniden başlar."

 

İkisi de kasabanın sessizliğinde, birbirlerine bakarak, hayatlarını ve aşklarını derinlemesine düşündüler. Aralarındaki sevgi, artık sadece bir bağ değil, her geçen gün daha da güçlenen bir yolculuktu. Bazen bulmak, bazen kaybolmak gerekirdi. Ve her kayboluş, birbirlerine daha yakınlaşmanın bir yolu oluyordu.

 

Bir sabah, Özge ve Özgür, birlikte yola çıkmadan önce, kasabanın tepe noktasındaki eski bir kiliseye tırmandılar. Kilisenin yüksek penceresinden, o andan önce hiç görmedikleri bir manzara açıldı. Gözlerinde nehir gibi akan yılların izleri vardı ama birbirlerine bakarken her şeyin yeni başladığını hissettiler.

 

"Özgür," dedi Özge, "Bu yolculuk bitmeyecek, değil mi?"

 

Özgür, ona doğru yaklaştı ve parmaklarını avuçlarının içine yerleştirerek, "Hayır," dedi. "Bundan sonra hep birlikte, her anı keşfedeceğiz. Çünkü aşk, bir yolculuktur ve biz bir aradayken, her yolculuk evimize dönüş olur."

 

O günden sonra, Özge ve Özgür, dünya üzerinde bir yer aramak yerine, birbirlerinin kalbinde keşfettikleri sevgiyi, her adımda büyüttüler. Yolda kalmadılar, çünkü yola çıktıkları her an, bir evdi. Sonsuza kadar birbirlerine gidecekleri tek yol.

Zaman geçtikçe, Özge ve Özgür arasındaki bağ daha da derinleşti. Birlikte geçirdikleri yolculuklar, keşfettikleri yeni yerler, yaptıkları sohbetler... Hepsi onları daha güçlü kılıyordu. Artık birbirlerine sadece aşık değillerdi; birer arkadaş, yoldaş, ruh eşiydiler. Farklılıkları, onları birbirine bağlayan iplerin daha da sağlamlaşmasını sağlıyordu. Özge’nin sakinliği ve düşünceliliği, Özgür’ün cesurca attığı adımlara denge getiriyor; Özgür’ün neşesi, Özge’nin içindeki karanlıkları aydınlatıyordu.

 

Bir gün, başka bir yolculuğa çıkmak üzere hazırlanırken, Özge birden durdu ve derin bir iç çekerek Özgür’e döndü. "Bazen," dedi, "yolculukların, sadece fiziksel değil, içsel olduğunu hissediyorum. Her yer değişiyor, ama biz yine de kendimizi buluyoruz. Ve bazen bu beni korkutuyor. Kendimi hep seninle buluyorum, ama ya bir gün kaybolursak?"

 

Özgür, Özge’nin endişelerini hissederek yanına yaklaştı ve gözlerine dikkatle bakarak, "Biliyorum," dedi, "Hayat bir yolculuk. Ama ne zaman kaybolsak, birbirimizi yine buluruz. Çünkü kalbimizde birbirimize giden bir yol var. O yol hiç kaybolmaz."

 

Özge, derin bir nefes aldı ve gülümsedi. "Hep birlikteyken kaybolmak bile güzel olabilir, sanırım," dedi. "Çünkü seni bulduğumda, seni her yerde bulabilirim."

 

İçindeki korkuları bir kenara bırakıp, birlikte çıktıkları bu yeni yolda birbirlerine olan güvenleriyle ilerlediler. Yolda karşılaştıkları zorluklar, ikisinin de birlikte daha güçlü olmalarını sağladı. Birlikte yaşadıkları her macera, her yeni keşif, onları bir adım daha yakınlaştırdı. Ama bir yandan, Özge’nin içindeki küçük korku hala vardı. Bir gün bir şeylerin değişeceğinden, belki de hayatın onlara daha büyük sınavlar sunacağından korkuyordu.

 

Bir gece, kamp kurdukları bir ormanda, yıldızların altında otururken, Özge bu korkusunu bir kez daha dile getirdi. "Biliyor musun," dedi, "bazen seni kaybetmekten korkuyorum. Her şey o kadar güzel ki, kaybolan bir şeyin ardından sadece boşluk kalır diye düşünüyorum."

 

Özgür, Özge’nin ellerini nazikçe tutarak, "Birlikte olduğumuz sürece," dedi, "Kaybolmak değil, daha da yakınlaşmak var. Eğer bir şey kaybolursa, o da sadece bir anın parçasıdır. Ama biz birbirimizin kalbinde hep buluruz. Zaman geçse de, koşullar değişse de, ben hep seninle olacağım."

 

Özge, onun sözleriyle içindeki korkuyu biraz olsun unuttu. "Birlikte olduğumuz sürece," diye fısıldadı, "Her şey mümkün."

 

Bir gün, ikisi de çok uzaklara gitmek istemişti. Yıllar sonra, yaşamları farklı bir aşamaya geldiğinde, birlikte alacakları bir karar vardı. Kendi hayatlarını kurarken, dünyanın dört bir yanına seyahat etmeyi ve öğrendikleri her şeyi paylaşmayı hedefliyorlardı. Birlikte kuracakları bir yaşam, onları yalnızca aşk değil, hayatın her alanında birbirlerine daha yakınlaştıracaktı.

 

Bir sabah, her ikisi de birlikte bir geleceğe adım atarken, Özge, "Artık bir şeyleri biriktirmenin değil, birlikte yaşamanın zamanıdır," dedi. "Birlikte her anı yaşamalı, yeni başlangıçlar için cesur olmalıyız."

 

Özgür, ona gülümseyerek, "Sonsuza kadar seninle," dedi. "Seninle her yolculuk, her an başka bir keşif."

 

Ve bu, Özge ve Özgür’ün hikayesinin yalnızca bir başlangıcıydı. Çünkü her yolculuk, bir başka yolculuğa açılan kapıydı ve onların kalbi her zaman birlikte atıyordu. Birbirlerinin yanında olmanın huzuruyla, hayatın her zorluğuna birlikte göğüs gereceklerdi. Hem kaybolmak, hem de bulmak… Hem uzaklara gitmek, hem de birbirlerine daha yakın olmak... Onlar için hayatın en büyük macerası, bir arada olmak, her anı paylaşmak, ve her zaman birbirlerine güvenmekti.

 

Özge, Özgür’ün sözleriyle içini derin bir huzur kapladı. Birlikte oldukları her an, dünyadan bir parça uzaklaşmak gibiydi. Gözlerini hafifçe kapatarak, Özgür’ün elini tuttu. “Beni bulduğun günden beri her şey daha parlak,” dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. “Her yolculuk seninle daha anlamlı.”

 

Özgür, Özge'nin sözlerine karşılık vermeden önce derin bir nefes aldı. Gözlerinde, geçmişin karmaşasından arınmış bir güven ve huzur vardı. Birlikte geçirdikleri zaman, onlara hayatta en çok değer verdikleri şeyleri öğretmişti: Birlik, sevgi ve bağlılık.

 

Bir gün, uzaklardaki bir dağın zirvesine tırmanmayı düşündüler. Hayatlarının bu yeni döneminde, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir yolculuğa da çıkmak istiyorlardı. “Birlikte zorlu bir yolculuğa çıkmak, yalnızca birbirimize olan bağlılığımızı güçlendirir,” dedi Özgür. “Ama bu yolculuk, bizim için içsel bir keşif olacak.”

 

Özge, gözlerinde bir parıltı ile ona baktı. “Ve belki de yeni bir başlangıç olacak.”

 

Bunun üzerine ikisi de yola çıkmaya karar verdiler. Dağ, onları bekliyordu; ancak her adım, sadece o dağa değil, kendi iç dünyalarına da bir adım daha yaklaşıyorlardı. Kayalar, yokuşlar, zorlu patikalar… Hepsi, onların birlikte büyüyüp olgunlaşmalarına katkı sağlıyordu. Yolculuk boyunca karşılaştıkları engeller, birlikte çözebilecekleri sorunlardı. Birbirlerine güvendikçe, her şey daha kolaylaşıyor, zorluklar birer fırsata dönüşüyordu.

 

Yavaşça zirveye yaklaşırken, Özge, yorgun ama mutlu bir şekilde “Sonsuza kadar seninle,” dedi.

 

Özgür, gülümseyerek, “Her zaman seninle, Özge,” dedi. “Hayat, seninle daha güzel, her yolculuk seninle daha anlamlı.”

 

Zirveye vardıklarında, ikisi de gökyüzünün genişliğine ve dağın etrafındaki manzaraya hayran kaldılar. Burada, yükseklerde, her şeyin mümkün olduğunu düşündüler. Birlikte, en yüksek dağa bile tırmanabileceklerine inandılar.

 

Ve işte o an, Özge ve Özgür, hayatın onlara sunduğu her anı ve her zorluğu birlikte geçireceklerini, birlikte büyüyeceklerini ve birbirlerini her zaman seveceklerini bir kez daha hatırladılar. Onların hikayesi, yalnızca bir yolculuk değil, aynı zamanda kalp kalbe bir bağın, en yüksek zirvelerde bile kopmayacak bir aşkın hikayesiydi.

Zirvede, tüm dağlar ve vadiler onlara bakıyordu. İkisi de bir süre sessizce çevrelerine göz attılar. Doğanın gücü, onlara huzur ve ilham veriyordu. Yükseklerdeki serin rüzgar, tıpkı aralarındaki sevgi gibi, her şeyin üstündeydi. Birbirlerine sarıldılar, gözlerinde bir gelecek hayali vardı.

 

Özgür, derin bir nefes alarak, “Bütün bu zorluklar, hep birlikte aşmak içindi,” dedi. “Bunlar, birbirimize daha da yakınlaşmamızı sağladı. Hayat bir yolculuk ve bu yolculukta seninle olmak, dünyadaki en büyük hediye.”

 

Özge, başını Özgür’ün omzuna yaslayarak, “Bizi biz yapan da bu yolculuklar. Her adımda, her düşüşte, birbirimize tutunarak güçleniyoruz,” dedi. “Bazen kaybolduğumuzu hissediyoruz ama her kayboluş, bir yeniden buluşa dönüşüyor. Bunu birlikte yapabildiğimiz için daha da güçlüyüz.”

 

Birlikte gözlerini kapattılar, rüzgarın sesini dinlediler. O an, her şey birden daha anlamlı hale geldi. Yolculukları sadece fiziksel değil, içsel bir keşifti. Gerçekten neyin önemli olduğunu bulmak, birbirlerinin kalbine derinlemesine dokunmak ve birbirlerinin ruhuna yolculuk yapmaktı.

 

Zirvede geçirdikleri an, onlara bir karar daha aldattı. Geri dönme zamanı geldiğinde, hayatlarında yeni bir sayfa açacaklarına karar verdiler. Dağa tırmanırken ve zirveye ulaştıklarında, hayatlarına dair pek çok şeyi sorgulamışlardı. Artık sadece hayal ettikleri bir gelecek değil, içinde birbirlerine her an yeni anlamlar kattıkları bir yolculuk olacaklardı.

 

Dönüş yolunda, Özge, “Bazen sadece küçük bir an, büyük değişimlere kapı aralar,” dedi. “Bu zirve, sadece başlangıç. Bundan sonrası, ikimizin de elinde.”

 

Özgür, bir an Özge’ye baktı, sonra gülümsedi. “Ve biz ne kadar birlikte olursak, o kadar güçlü oluruz. Bu yolculukta, her anı birlikte yaşayacağız.”

 

Yavaş yavaş inişe geçerken, ikisi de hem içsel hem de fiziksel olarak dönüşüm geçirdiklerini hissettiler. Birlikte geçirdikleri her an, onlara daha fazla şey öğretiyor, daha fazla güç veriyordu. Geriye baktıklarında, dağın zirvesine çıktıkları gibi, her zorluğun üstesinden gelebileceklerini fark ettiler.

 

Sonunda, aşağıya indiler ve yeni bir yaşamın kapılarını araladılar. Artık birlikte bir geleceği kucaklamak, her anı birbirlerine adamak için hazırdılar. Çünkü onlar için gerçek yolculuk, dağa tırmanmak değil, birbirlerinin kalbinde bir arada olmaktı. Birbirlerine duydukları güven ve sevgiyle, hayatı her an keşfedeceklerdi.

 

İnişin sonunda, yolları daha düzleşmeye başladı, ama Özge ve Özgür için her şey hâlâ yeni ve heyecan vericiydi. Zirveye çıktıkları andan itibaren, kendi iç yolculuklarını daha derinden keşfetmiş, birbirlerine daha yakın hale gelmişlerdi. Şimdi, günlük hayatlarına döneceklerdi, ancak bu dönüş, eskisi gibi olmayacaktı.

 

Bir gün, Özge, sabah kahvaltısında, “Özgür, hayatı birlikte keşfederken, bazı şeylerin değişeceğini biliyorum ama değişimden korkmamalıyız. Bu değişim, biz olduğumuz sürece hep bizi daha güçlü kılacak.” dedi.

 

Özgür, kahvesinden bir yudum alarak, “Evet, seninle aynı fikirdeyim,” diye yanıtladı. “Hayat bizi test edecek, zorluklar çıkacak ama seninle her şeyin üstesinden geliriz. Asıl önemli olan, her durumda birbirimize olan güvenimizi kaybetmemek.”

 

Birlikte geçirdikleri zaman, yalnızca birbirlerini değil, dış dünyayı da daha farklı görmelerine neden olmuştu. Her şeyin daha berrak, daha anlamlı olduğu bir dünyada yaşıyorlarmış gibi hissediyorlardı. Zorluklar karşısında daha az korkuyor, daha çok çözüm arıyorlardı.

 

Bir sabah, Özge, birlikte bir hayal kurmaya karar verdi. “Özgür, çok uzaklara gitmek istiyorum. Ama bu kez sadece keşfetmek için değil, bir şeyler bırakmak için…” dedi, gözleri parlıyordu.

 

“Ne bırakmak istiyorsun?” diye sordu Özgür.

 

“Bir iz,” dedi Özge. “Bir iz, dünyaya bir şey kattığımızı, iz bıraktığımızı hissettiren bir şey. Bunu sadece kendimiz için değil, başkaları için de yapmak istiyorum. Birlikte yürüdüğümüz yolda, insanlara ilham verebiliriz. Bir şeyler yaratmak… Bu yolculuk sadece biz değil, herkese açık.”

 

Özgür, Özge’nin gözlerinde

ki kararlılığı fark etti. “Bir iz bırakmak…” dedi, “Bunu yapmak için hep birlikte bir şeyler yapmalıyız. Bir adım atmalıyız.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.12.2024 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Luffy / Beyaz Sayfaların gölgesinde / 1. Bölüm
Luffy
Beyaz Sayfaların gölgesinde

16 Okunma

4 Oy

0 Takip
4
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...