Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@luftmench

-Aaaaaa Kurt abi senin bu saatte burada ne işin var.

-Ne oldu Seyyal hanım bizi görmek rahatsız mı etti sizi

-Ay o ne demek abi şaşırdım sadece hayırdır

-Abin telefonunu unutmuş onu almaya geldik

- Haaaaaaaaaa aaaa bak bu Mar siz tanıştınız mı

-Tanıştık abicim tanıştık

-Aynı Çiçek yenge dimi babaannem aynı çiçek gibi mahallenin en güzel kızı olacak dedi biliyon mu ?

Utanmaya ve şaşırma fırsatı bulamayan Mar yanlarına gelen adam ile konunun dağılmasına pek seviniyordu karşısında ki adamın ani hallerini bilmeden

- Kurt geldim hadi çıkalım

-Nereye gidiyorsunuz abicim

- Amcam kurbanı akşamdan alın da sizin arkada ki kulübeye koyalım dedi Seyyal

-Haaaaa iyi aaaa bak bu Mar Alpaslan dayının kızı

-Hoş geldin Mar ben Kara

-Hoş buldum

-Ablam nerede abi

- Çamaşırları asıyordu iner şimdi

-Tamam Mar sen salona geç ben ablama haber veriyim.

-hadi Kurt çıkalım biz bol eğlenceler Keyfine bak Mar

- Sağ olun

Seyyal'in çoktan yukarı çıkması ve Kara'nın önden gitmesini fırsat bilen Kurt salona doğru ilerleyen kızın yanından geçerken kulağına doğru eğilerek Mar'ın yüreğini yerinden çıkaracakmışçasına fısıldadı:

- En güzelisin vallah

Mar kulağına fısıldayan başının belası adam ile olduğu yerde kalakalmıştı. Hele bir de çıkarken göz kırpması vardı ki hem kalbinin hızlı atmasına hem de sinirlerinin bozulmasıyla aklının yerinden çıkacağını hissediyordu. Tam bu sırada kulağına merdivenlerden gelen tahta sesi ile yerinde sıçrayıp Seyyalin gitmesinden beri halen aynı yerde olduğunun farkına varıp etrafına bakınca merdivenin hemen dış kapının yanında olduğunu ve tüm zemin katının Amerikan mutfaklı salon olduğunu anlayınca özel tasarım olduğu belli olan duvardan mutfağın önüne kadar uzanan l şeklindeki koltuğun ortasına geçip oturduğu gibi Seyyal ve yanında siyah saçlı aynı yaşlarında bir kız merdivenlerden inmişti ki siyah saçlı kız yüzünde ki kocaman gülümseme ile kendini tanıttı

-Hoş geldin Mar ben Leyal

-Merhaba ben de Mar ama sen çoktan biliyorsun zaten

-Doğru sizi bilmeyen yok tanıştığıma memnun oldum otursana hatta gel mutfağa geçelim bir kahve yapayım içersin dimi

-Zahmet olmasın

-Ne zahmeti hadi gel

-Tabi ki de olmaz Mar ablacım kahve hiç zahmet olur mu?

-Bizim Seyyal kahve delisidir sen?

-Şeyyyy ben Rize de büyüdüm o yüzden kesin cevap çay

-Aaa o zaman çay demliyim

-Yok yok benim için gerekmez

-Dert etme Mar abla ablamda çaycıdır onun işine gelir o zaman ben kettla su koyayım siz burada oturun sonra bahçeye geçeriz

- Hadi otur Mar eeeeee alışabildin mi daha doğrusu alışabildiniz mi mahalleye

- Daha yeni geldik ama alışırız

-Alışırsınız alışırsınız canın sıkıldıkça bana gel olur mu bende evde çek sıkılıyorum Seyyal ' e bakma Ankara 'da annesi ile yaşıyor. onun için genelde tekim şu an küçük bir kaçamakla burada yarın uçakla Ankara'ya geçecek anlayacağın bundan sonra bırakmam

- Olur bende evde tek kız olduğum için kadın dilinden konuşacağım biri çok iyi olur.

- Ne yazık ki koskoca mahallede bizim yaşlarda tek kız sen ve benim

-Anlayacağın mahallle mahalle değil erkek kolonisi

- hahhahaha bak nadirdir amma bunda seyyal haklı

-ha ha ha çok komiksin abla

-estagfurullah canım eeeeee kardeşlerin nerede

.............................................

Üç kardeş hayatlarında ilk defa sadece kendilerine ait olan bu çatı katını itiraf etmese de seviyorlardı ve Çiçek hanımın sanki onları tanıyormuşçasına ayrılmayı hiç sevmeyen bu kardeşler için yaptırdığı kendilerine ait oturma alanı olması onları adeta hiç ayrılmayacaklarmış gibi hissi ile sakinleştiriyordu.

- Şurası kapı mı?

- Ne kapısı Mer

- Şu kapı Mar

- Kapı mı var dı orada

-Hiç fark etmediniz mi ya

- Hiç kurcalamadım Mer

-Mir'in kurcalamadım kapı mı var dı orada demesi çok normal ama sen nasıl kurcalamadın Mar

-Sen bile kurcalamadıysan beni sorgulayamazsın Mer

-Kurcalamadıysam da ben fark ettim naber

-Boş boş konuşmayın fark etmesi çok zor kitaplık kapı

- Ney o ney Mir ne

- Kitaplık kapı ornitoreng ile marsupilami demin Mer kitaplığı kurcalarken ileri itmiştir fark etmeden oturunca da gördük

- Acaba ne var beyzadem içeride

- Oturacağımıza baksak ya ornitorengim

-Çok doğru dedin marsupilamim

Birbirlerine bakıp aynı anda kalkan üçüzlerinin ardından sırıtarak kalkan Mir kardeşlerinin yanına gittiğinde kitaplığın arkasında küçük bir banyo olduğunu gördü

- Vay bize özel banyomuzda varmış

- İlk ben kullanacam

- Ya ama haksızlık bu Mer ben kurcalıyordum

- Banane üçüz kuralları belli ilk diyen kazanır

-üffff

- Hadi prenses bırak yıkansın bizde kafa dinleriz biraz

-tamamdır beyzadem sırf senin için ama

-tevecügünüz prenses hazretleri

- ööögggggh kıskanmadım ki hadi hadi duşumla beni baş başa bırakın kış kış kış

tk

- aaa ay ya uf görüyor musun beyzadem üçüz değil öçüz resmen hem kovdu hem yüzümüze kapı fırlattı resmen

- Hadi gel oturalım

- Ama bu resmen benimle uğraş diyor bize

- hadi Mar

- Üffffffff tamam eeeee siz bugün ne yaptınız bensiz

- Bir şey yapmadık aslında

-Miiiiiiirrr

-Üfffff tamam kahveye geçtik çırağı var bizim yaşlarımızda Ahmet ona dükkanı bıraktı ordan çıkıp Ali abinin yanına götürdü bizi

******

- Ahmet oğlum biz çıktık dükkan sana emanet

- Tamamdır usta

- Mer Mir çayınızı içtiyseniz çıkalım mı

- Nereye gidicegiz ki

- Ali'nin yanına gelin yolda anlatırım. Ali ben ve Agah yirmi beş yıllık arkadaşız tabi sizi tanıştırma sebebim bu değil Hacer hanım Rize'de iken söyledi mir takı tasarım kursuna gidiyormuşsun pek te yetenekli imişsin üniversitede de takı tasarım okumak istiyormuşsun Ali İstanbul'un en iyi tasarım kuyumcularındandır eğer sizi tanıştırmazsam Ali sonra beni keser senin de çok seveceğini düşünüyorum tabi ben şimdi seni tanıştıracam kendini bir şeye zorunlu hissetme yanına bir çırak arıyordu istersen boş zamanlarını onun yanında değerlendirebilirsin istersen de yine kurs da bulabiliriz ikisini de istemezsen söyle lütfen

-Şey buna gerek yok tu

-Biliyorum üçünüz içinde alışmak çok zor zaten bu yavaş yavaş olur ama en azından deneyin sadece bunu istiyorum çocuklar

-Ben neden buradayım peki ben anlamam takıdan makıdan

- biliyorum Mer Hacer hanım bana hepinizi anlattı

- eeee mesela

-Mesela boş uyuyanın boş kalfası olduğunu üçüzüm kkkkkkk

- Mir

-Bir şey yok üçüz

- Heeeee genizinden gelen gülme efektini kapatırsan tabi ki de bir şey yok üçüzüm

- Sustum üçüz

- Alpaslan ile birbirinizin aynısısınız ama senin içinde bir teklifim var tabi asla zorunda değilsiniz dememi bekliyorsan yanılırsın

-Ama ama neden ki

- Neden mi çünkü Mer Hacer hanım üniversiteye gitmek istemediğini sınava üçüzlerinin zoruyla girdiğini hiç bir işe de girmediğini girmeyeceğini söylediğini söyledi bana

- Yani girmemek değil de

-Hadi oradan Mer

-Miiiiir

-Ne var eeeee Mer ile ilgili ne düşünüyorsunuz Alpaslan bey

- Onu ancak Agah'ın çıraklığından geçer ise düzeleceğine inanıyorum

- Düzelmek derken

- Hayata karşı olan ilgisizliğinden bahsediyor Mer

- Sağol Mir

- Ne yalan mı

- Kendini kasma sadece şakaydı seni hiç bir şeye zorlamıyorum zorlamayacam da sadece bir anda İstanbul 'a geldiniz kendinizi yabancı ve yalnız hissetmeyin istiyorum. Bir meşgaleniz olsun ama dediğim gibi tamamen sizin kararınız.

-Eeeee Alpaslan bey

-Söyle Mer

-Agah beyin işi ne

-Marangoz ve Ahşap oymacısı Bakın geldik bile bizim mahalle çıkmaz sokaktır başında ise Ali ve Agahın dükkanları karşılıklı Agahın dükkan kapalı Ali'nin yanındadır geçelim

***************

- Eeeeeee beğendiniz mi Beyzadem napıcaksınız ki

- aslında benim için büyük fırsat prenses

-Tabi ki de zaten o bölümü yazacaksın daha ne istiyorsun ki

-Bir şey istemiyorum

-Nasıl kabul ettin mi yani

-Hı hı bayramdan sonra yanına gidicem Eeeeee Mer

- Ha ha Agah abi ona bayramın ikinci günü başlıyorsun tembel teneke dedi

- Yaaaaa eeee başka

- Bak şimdi bizim mal kapıdan girer girmez sakarlık yapınca Agah amca bunun ne mal olduğunu anladı tüm gün bizimki ile uğraştı

-Ondan suratsızdı

-Aynen öyle sonrada

................................................

KURBAN BAYRAMI SABAHI

Sabah ezanıyla evin tüm erkeklerini zorla kaldıran Çiçek döndükleri gibi zıbaran oğullarını ikinci sefer kaldırmaya çalışan Çiçek delirmenin eşiğindeydi

- Alpaslan bir daha gelirsem o odaya oyarım seni duyuyor musun beni joniour

Üçüz kuşlar uyanın yoksa kurban diye sizi keserim inin aşağıya çabuuuuk

Doğan beni takmıyorsun bari çalan telefonunu kapatmak için kalk laaaaaaaaan

Alpaslan hayatım cüzdanını komodinde unutmuşsun al onu

Aslan uyandın mı sen ?

Ay bu evin erkekleri beni delirtecek ya her bayram aynı şey inin aşağıya dedim size çatıya üçüzleri kaldırmaya çıkıyorum inmezseniz yapacaklarımı görürsünüz duydunuz muuuu?

- Tamam

-Tamammmmm

-Tamammmm

-Tamaaaaaaaaam

- Beş dakika dahaaaaaa

-Alpaslaaaaaaaaaaaan etlerini yoldurma bana

Klasik bayram havalarını çala çala çatı katına çıktığında karşısında Mer veMir'in koltukta oturmuş tavla oynadığını görmek Çiçeği çok şaşırtmıştı

-Galiba sonunda uyku konusunda babasına çeken birileri var

-Normal de ben otuzuncu rüyamı görüyorum ama Mir kalkınca uyuyamıyor canı sıkılınca da bana sarıyor ama Mar horluyordur bile

- kkikikikik o zaman ben onu kaldırayım siz de inin

-Tamam

-Tamam

Mahalle de üç kuşaktan beri süre gelen geleneksel kurban bayramı her sene ki gibi aynı tantanalarla dönüp duruyorken mahalle sabah ezanı ile kalkmış erkekler camiye gitmiş namazları kılıp eve dönmüş kahvaltılarını edip kurbanını kesen herkes Karakan'ların meşhur bahçesine akşam yemeğini yemeye ve Azze nene 'nin eline öpmeye gelmiş kimisi bahçede uzunlamasına kurulan masalarda oturuyor kimisi bahçede dağılmış oturup sohbet ediyorken herkesin dedikodu konusu aynıydı. Bu durumdan rahatsız olan Mir ve Mer'in söylenmelerinin yanında mangalın başında çapkın çapkın bakışlarını çekmeyen Kurt ile sinir katsayılarının sınırını zorlayan Mar bu durumdan kurtulmak için ayağa kalktı.

- Nereye Mar

- Nereye gideceğim Mer Lavaboya

- Geleyim mi

- Ay yok artık Mer

- Buna da iyilik yaranmıyor ya git nereye gidiyorsan git

- Ay sagol demeseydin gidemeyecektim

Söylene söylene eve girip merdivenin çıktığı ilk katta ki banyoya girdiği gibi çığlık atacakken ağzına kapanan koca eller ile gözleri irileşirken aklı çok dili yok olmuştu ki beline dolanan diğer el ve kapanan kapı sesi ile sırtının kapıya değmesi bir oldu Mar' ın yerinden sıçrayıp elleri ile göğsünden itelemeye çalışsa da dokunduğu yerin kas oluşu midesinde ki kelebekleri hissetmesi ile kaskatı kesilmişti ki Kurt yine sinirini hoplatmayı becermişti

- Tut gök gözlü tut yakında tamamen senin olacaklar zaten

- mmmmmmm

- Kusura bakma gök gözlü gözlerine bakarken elimi o güzel dudaklarında unutmuşum

- Ss se sen manyak mısın be adam senin burada ne işin var be sen şimdi aşağıdaydın ne ara geldin ya hem ben kapıyı tıklattım sen niye dolu demiyorsun ki ben girme a aa aaa sen sen bilerek içerda olduğuni demedun

-Heeeee demedum

- ş şe şey

- Kekeleme gök gözlü kekeleme senin eve girdiğini görünce arka balkondan girip senden önce geldim

- milletun içinde

- heee celmem değil da millet mi sikinti oldi gök gözli

- S se sen ne biçim manyaksın ya beni mi takip ediyorsun sen psikopat gibi

- Heeee

- Heeeee miiiiii?

- Heeee

- ya sen nasıl yüzsüzsün ya bahçede bakıp bakıp durdun yetmedi bida kalktun peşume düştün terbiyesiz

- hıhıhıhıh senin sinirlerin yükseldikçe şiven istanbuldan trabzona kaçayi ha bu arada peşume düştün filan ayip oliyi sadece kaderimizi takip ediyorum diyelim gök gözlüm

- Ne Trabzonu be Rize hem şive değil ağız derler

- Bunca laftan buna mı takıldın kızım ya

- Ben senin kızın değilim ve tabi ki de takılıcam

- Takıl güzelim sen bir bana takıl

- Ya sen nasıl bir

- İnsanım demi gök gözlüm

- Ya

- Ya 'lama gök gözlü sen sinirlenip şivene dönmeden sabaha doğru dörtte yanına geleceğim söyleyeyim ki sonra aniden görüpte korkmasın o ürkek yüreğin

- Yanıma derken

-Yanına odana

-Ney ne ne hadle ya

- İlk gördüğüm anda evleneceğim kadın olduğunu bilme haddi ile gözlerime bakarken birbirimize çekilen gözlerimizin haddi ile

- Ne alaka ya nereden saçma

-şşşşşşşş ben saçmalamıyorum gök gözlü biz saçmalayacağız beraber şimdi dur odana geldiğimde nazlanmaya devam edersin hem de istediğin kadar Ha bu arada pencereni açık bırak güzelim

Cümlesi bittiği gibi Mar'ın yanağına fazla sesli bir buse konduran Kurt Mar'ın şaşkınlığını fırsat bilerek kapıyı açarken aklına gelen ile Mar'ın sinirini bozmayı başarmıştı bile

- Sakın pencereyi açık bırakmamazlık yapma valla ha mahalleyi ayağa kaldırırım açmadığına pişman olursun gök gözlüm

Mar öpülmenin şaşkınlığını atmadan sinirleri ile oynayan adama eline geçen ilk şeyi fırlatmıştı ki kapanan kapı ile Kurt 'un çoktan kaçtığını anladı Kurt'a sövmek içinden gelmeyince kendi kendine çemkirdi:

-Millette şapşallık kelebeklerle bulaşır benim karnımda filler tepişiyor maşallah Mar bu konuda da saçmalamayı başardın offfff yaaaaa offfffff aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaghhhhh

Kendi kendine söylenirken art arda duyduğu silah sesleri ile çığlık atan Mar ne olduğunu bilmemenin şokunu atamadan üçüzlerinin başına bir şey gelmesi korkusu ile banyodan çıktığı gibi merdivenlere yönelip aşağıya indi bahçeye doğru koşmaya başladığı anda gördüğü görüntü ile yerinde mıh gibi çakılı kalmıştı . Neydi şu an yaşadığı yanlış görmüyorsa ki görmüyordu... Alpaslan bey vurulmuştu yerde Mir'in kucağında yatıyordu Alpaslan bey yani babası ne yapmalıydı etrafında yaşananlara nasıl tepki vermeliydi. Canının canı üçüzleri iyiydi sevinmeliydi dimi sevinmeli miydi ki öz be öz babası olan kişi vurulmuştu üzülmeliydi dimi üzülmeli miydi ? Ne yapmalıydı ? Nasıl tepki vermeliydi? Ne hissetmeliydi? Düşüncelerine cevap bulamadan gördüğü karanlık ile yine aynı isim yüzünden bayılmıştı ve bu sefer bayılırken hissettiği duygularını anlatmanın tek bir yolu vardı oda bu duygunun kin olduğu idi ama kime neye kurşunu sıkana mı sıktırana mı yoksa yoksa babasına mı yada bulunmalarınadır belki evet evet bulunmasalardı bu yaşanmazdı dimi ama ama ama hayır hayır bu bu bu usul usul kesik kesik ince nefesin çenesini titreten kasılmasına sebep olan boğazının gerisinde ki soluk borusunun aşağılarına doğru hissedilen öğürme hissinin teker teker yavaş yavaş ciğerine adeta vurarak baskı yapan bıçağın verdiği öğürtü hissinin midesine yaşattığı iğrenç telaşın sebebi yine aynı şeydi ümit evet evet bu lanet edesice ümit yine gelmişti ama bu sefer kelebekleri getirmeye değil aklının olduğunu bile bilmediği ücra köşelerinde ki kin dolu akbabalarını getirmeye gelmişti ve üçüzler ne kadar kin yutarsa yutsunlar kış kıbleden gelince başa gelecek iş Allahtan oluyordu ve bundan sonra başlarına gelecekleri sadece ve sadece Allah bilir kader gösterir zaman yazar insan oynardı.

 

Loading...
0%