Yeni Üyelik
1.
Bölüm

⚰ 1.Bölüm ⚰

@lunariseylem

 

İçimde tanımlayamadığım bir sıkıntı vardı. Öyle bir acıya neden oluyordu ki kalbim olması gerektiğinden hızlı atıyor, sık nefeslerimin ardından umutsuz bakışlarımı oturduğum merdivenden babanneme dikiyordum.

 

Birkaç saat önce alışveriş merkezine gitmemiz gerektiğini söylemiş tüm gün evde geçireceğim planımı berbat etmişti. Hemen itiraz etmiş olmamla birlikte onun kötü bakışlarına maruz kalmıştım ve daha fazla söz söyleyememiştim.

 

İçimde ki bu his gerçek anlamda bana acı veriyordu. Tanımlayamıyorum dediğim de inanın bana samimiydim çünkü bu his öyle garipti ki...

 

Sanki göğüsümün her iki yanından bir şey kalbimi sıkıyordu. Ve karnımdan üst tarafıma doğru yoğun bir his boğazıma kadar süzülüyordu. Bunun ne olduğunu bilmiyordum ama ruhum bedenimden çıkmak için adeta savaşıyordu. Sakinleşmeye çalışmam, telkinler vermem hiçbir sonuç vermiyordu. En önemlisi ise bunu babanneme söylediğim de umursamıyor ve abarttığımı söylüyordu.

 

İşin aslı abartmıyordum ve bir şeyin olacağını sanki biliyordum. Biliyordum ama kendim dışında onu inandıramıyordum.

 

Oturduğum merdivene yaklaştı, ellerini beline yerleştirip yüzünü astı. Bana bir şeyler söylediğini duyuyordum ama sözler sadece uğultu şeklinde geliyordu. Onun için bir anlamı olan sözler bana anlamsız, rüzgarın çıkardığı sesi andırıyordu. Onu anlamamış olmama rağmen başımı salladım. Ayaklarımın üzerinde durmaya nihayet başladığım da elini tuttum ve o nereye giderse oraya yürüdüm.

 

Yine bir şeyler söylüyordu. Yüzüne odaklandığım da dibi gelmiş sarı saçları hoşuma gitti. Yüzü az evvel ki haline göre sakin ve huzurluydu. Zayıf bedenini tümüyle saran ve fiziğini belli eden gri solmuş kabanı eski zamanları andırıyordu. Yeşil veya mavi emin olamadığım gözleri ışıl ışıl parlıyordu ve ben hâlâ ağzından dökülen cümleleri anlamıyordum.

 

Eliyle işaret ettiği mağazaya yönelirken arkamızdan büyük bir patlama sesini andıran ses geldi. Zaman, kısacık bir saniye de durakladı ve ağır çekim varlığını belli etti. Ne olduğunu anlayamadan korkmuş yüzümü arkama çeviremeden yere kapaklanmış, uğultuya eklenen bağırış seslerini zar zor idrak etmiştim.

 

Arkama baktım. Kırılan büyük camlar, yere yığılmış insanlar, kanla kaplı krem rengi yerde çok tezat duruyordu. Sonra biri görüş açıma girdi. Uzun boyu, sıfır kollu tişörttünde kirli duran buğday veya beyaz dövmeli teni beynimin en ucra köşesinde yer etmişti. Saçlarının kesimini anlayamadığım şekildeydi ve kulaklarını kapatacak kadar dağılmışdağılmış, bukleli duruyordu. Yüzüne baktığım da ise korkunç derece de kirli olan maskesi bir filmin korku karakterinin maskesine benziyordu.

 

Elinde ki uzun namlulu silahı çoluk çocuk, yaşlı demeden herkese doğrultuyor, alışveriş merkezini yasa boğuyordu. Kafamı aşağı eğen kısa, zayıf kol beni yere iyice sindirdi ve üzerime kapandı. Babannemin korkmuş yüzü beni paramparça etti ve hatırladığım son yüzü de bu oldu.

 

Ona tekrar baktığım da yönünü bizim olduğumuz tarafa çevirdi. Göz göze geldiğimiz de korkum safra olarak döndü ve boğazım da bir yumru oluştu. Hâlâ deli gibi etrafa sıkıyordu. Her sıkışında kol kasları ve saçları titriyor, gözlerinde ki ifadesizlik büyüyordu.

 

Babannemin 'kaç!' diye bağırdığını duydum. Eliyle vücudumu itiyor, kurtulmam için fırsat veriyordu. Başımı olumsuzca salladım. Bırakamazdım. O ve onlarca insan buradayken ben kaçamazdım. Beni itti, gözlerinde ki sakinliği ve huzuru göremiyordum. Korku ona hiç yakışmıyordu, olumsuz hiçbir şey ona yakışmıyordu ve benden onu bırakmamı istiyordu.

 

En sonunda 'kaç' diye tekrar bağırdı. Elini tutup ayağa kalktığım da o da kalktı ve nereye kaçacağımı hesap etmeden öylece ve sadece birkaç adım koştuk. Sonra bir acı nidası doldu kulaklarıma. Beynim çalışmayı durdurmuş gibiydi. Aptal hareketlerim onu tehlikeye soktu ve o vuruldu. Önce dizlerinin üzerine sonra da yere yığıldı. Açık ağızı ve bana bakan ölü gözleri boğazım patlayıncaya kadar çığlık atmamı, yüreğimi söküp atmamı isteyecek gibiydi.

 

Son kez gözlerini açıp kapattı ve ben ağlaya ağlaya restore edilen inşaat kısmına doğru koşup karanlığa karıştım. Ağlıyordum, yönümü göremiyor ve hıçkırıyordum. Daha kötüsü birisi peşimden geliyordu ve ayak sesi yankılanıyordu. Az evvel katliamı yaşamıştım. Babannemi kaybettiğim gibi o insanları da kaybetmiştim. Kirli naylonlara çarpıyor çıkan hışırtı boşlukta yankılanıyordu. Koşup durdum ve birkaç basamak alçaklıkta olan yere indim. Birkaç insanın sıyabileceği mağara ağzını andıran betonumsu ve toprakımsı yere tüneyip başımı dizlerime gömdüm.

 

İçerisi ay ışığının aydınlattığı bir yer gibiydi. Tamamen olmasa da önünüzü görebilecek kadar aydınlıktı. Ayak seslerini duymamaya başladım ve sadece bekledim. Bir süre sessizce, kısık kısık inleyerek ve hıçkırarak ağladım. Bedenim titremeye ardından sallanmaya başladı. Yoğun sessizlikle her şeyin bittiğini düşündüm. Dışarı çıktım yavaşça. Nerden geldiğini ve ne kadar süredir orada olduğunu bilmediğim çirkince, orta yaşların sonlarında görünen bir adam üzerime doğru atladı ve tekrar yere düşmemi sağladı. Korkuyla çığlık atıp çırpınmaya başladım.

 

Boğazım bağırdığım için fena derece de acıyordu. Ellerimi tutup sabitlemeye çalıştı. Üzerime ağırlığını verip öpmeye, istemediğim şeyleri yapmaya çalıştı. 'Yardım edin! ' diye bağırıyor adama vurmaya ve üzerimden atmaya çalışıyordum.

 

Nasıl yaptığımı anlayamadan erkekliğine tekme atıp üzerimden kalkmasını ve acı içinde bağırmasını sağladım. Kaçacağım sırada beni yakaladı ve yüzüme sert bir tokat attı. Vurmanın hissiyle kulaklarım uğuldamaya başladı ve başım kontrol edemeyeceğim şekilde döndü. Yere düştüğümde ayak bileğimi kavradığını ve çamurlu yerde sürüklendiğimi hissettim. Kimin geleceğini umursamadan, gelemeyeceklerini de bilerek boş ümitlerle yardım istemeye, avazım çıktığı kadar bağırmaya devam ettim. Tırnaklarımı yere saplamaya çalışarak sürüklenmemi engellemeyi, üzerimden çıkarmaya çalıştığı kıyafetlerimi kurtarmaya çalıştım. Sonra sakin ama sert adım seslerinin tok sesleri güm güm etmeye başladı. Başımı kaldırıp sesin geldiği yere baktım. Yukarıda ki tahta basamaktan bize bakıyor elinde taşıdığı testerenin ucunu yere tutuyordu.

 

İnsanları katleden katilin şimdi burada oluşu daha çok korkmama sebep oldu. Yardıma gelmediği belli oluyordu. Geriye pislik adamla ben kalmıştım ve tanık bırakmamak için bizi temizlemeye gelmişti. Bize doğru atladı ve doğruca adama doğru yürüdü. İtişme kakışma yaşanırken kurtulmanın verdiği o yoğun hisle kaçabileceğimi düşündüm ama kaçma girişimin de bulunmadım.

 

Altından çıktığım deliğe girip ağlamaya, sesimi bastırmak için elimi dudaklarıma bastırdım. Adamın acı dolu bağırışları kulaklarıma imzasını attı ve gözlerim, testerenin tecavüzcümü nasıl doğradığına şahit oldu. Yerler kan gölüne döndüğünde o arkasına döndü ve gözleri beni aradı. Ölüm korkusu vücudumu esir aldı ama yine kaçmak için hiçbir girişimde bulunmadım.

 

Sonunda beni gördü. Bana doğru yürüdü, eli kanla kaplıydı ve üzerinde ki kirli kıyafetlere de sıçramıştı. Testere ise hâlâ elinde duruyordu ve ucundan kanlar damla damla yere akıyordu. Ağlayarak başımı sağa sola salladım. Anlayamadığım şeyler söyledim, bu onu engellemedi. Bir çırpı da ayağımdan tuttu ve beni tekrar sürükledi. Kaçmak içim bacağımı kurtarmaya çalıştığım da bunu beceremedim. Bana doğru eğildi ve yüzlerimizin arasında bir elin rahat girebileceği boşluk bıraktı. Kahve gözlerinde insanlığa dair biz iz aradım. Fakat o insan olamayacak kadar vahşileşmişti. Sonra bir şey yaptı, ne yaptığını düşünüyorum da bir türlü karar veremiyorum. Ya ben korkudan bayıldım ya da o boynumun bir tarafına baskı uygulayıp bayılttı. Sonra gözlerim öylesine karanlığa daldı ki bedenim gevşeyip katilin bana istediğini yapabileceği duruma geldi.

 

Son hatırladığımsa bulanık şekilde bana doğru eğildiği ve beni kucağına aldığı. Gerçi beni yine sürüklemiş de olabilir çünkü detayları hatırlamak konusunda beynim epey beceriksizleşmişti. Hayal meyal ölü insanların arasından geçtiğimizi, ve babannemi görmek istediğim şekilde öldüğünü görmemle karanlığa tamamen gömüldüm.

 

⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰⚰

 

Açıklama kısmında yazdığım gibi 1-2 yıl önce gördüğüm rüyayı kaleme döktüm ve tekrar paylaştım.

 

İlk yazdığım da watty erişim engeli almamıştı, kurgu da zaten tutmamıştı. Bir yandan tutmamasına hak veriyorum çünkü olduğu gibi yazmamıştım. Bir şeyler ekleyip rüyamı değiştirmiş ve öylesine çıkmaz bir yola dönüştürmüştüm ki yazamamaya başlayıp yayından kaldırmıştım.

 

Şimdi ise olduğu gibi nasıl gördüysem öyle yazıyorum. Daha iyi anlayıp duyguları hissedebilmeniz için rüyada nasıl hissettiysem bunu size de hissettirmeye çalışıyorum.

 

Rüyayı ben gördüğüm için başka bir karakter yaratmayı düşünmedim. Sadece anlatıyorum ve katil diye bahsettiğim kişinin rüyanın geçiş evrelerin de (arada yıllar sonrasını gördüm. Zaman atlaması yaşandı yani) katilin yüzünü görmedim. Rüyanın son kısımlarında bahsetmiş olduğum maske çıksa da katilin yüzünü bulanık şekilde görmeye devam ettim. Bunu göz önünde bulundurarak okumanızı tavsiye ederim. Öte yandan katilin adını da bilmiyorum, rüyamın herhangi bir kısmında adı hiç geçmedi. Geçtiyse de hatırlamıyorum ki geçmediğine eminim. Çünkü rüyamda ki her bir birey bana onun hakkında hep 'O' diyorlardı.

 

Kısaca katilin de benim de bir adım yok. Rüyada hiç kimsenin adı yok. Ayırt etmek için lakap tarzında isimler takabiliriz. Kurgu hakkında gönderi ve editleri şahsi tiktok hesabımdan paylaşıyor olacağım.

 

Tiktok hesabım: @neeylemmi

 

Eğer hesabı bulmakta zorlanıyorsanız profil fotom Dean Winchester'in en sevdiğim fotoğraflarından biri.

 

İlk kurgum Yeşil'e de bir şans vermenizi tavsiye ederim.

 

İyi günler, iyi okumalar.

Loading...
0%