Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Korkusuz

@lunasenpai25

Merhabalar arkadaşlar ben Lunasenpai. 👋👋

Ne yazık ki wattpad Tükiye'de yasaklandığı için buraya geçiş yapmak d7urumunda kaldım biraz.🥺😭

Her neyse umarım yasak kalkar.

Bu arada yorum yaparsanız sevinirim bide ben ilk defa Wattpad dışı bir platform kullanıyorum yan sorunlar olabilir o yüzden kusura bakmayın.


1.BÖLÜM.

Korkusuz

“Korkmak nedir bilmezdim, korku sadece zayıflıktı benim için, dünyanın en kötü duygusu korkmaktı. Belki benim için sadece böyleydi.”


Bilirsiniz bazı insanlar vatan için şehit olurlar. Bende onlardan birisiyim. Daha doğrusu babam onlardan birisi. Babam özel komando eğitimi alan albay kendisi eski bir bordo berelidir, psikopat birisi.


Bir insan kızını öldürmeye çalışır mı? Ya da kızın daha çok küçük hata üç yaşında bir bebek iken zehirler mi? Benim babam beni zehirledi. Hem de daha çok küçük yaşta, hep küçük kızlara imren-irdim onlar dört beş yaşında bebek ile oynarken ben elimde silah ile insan öldürüyordum, neden? Ben bu hayatı asla seçmedim asla bu hayatı istemedim.


Bana iki seçenek sunuldu ya öldürecektim ya da ölecektim. Ben seçimi yaptım. Öldürmeyi seçtim yaşamak için öldürmek gerekir ve ben yaşamayı seçtim.


Asla pişman değilim. Yaşamak için kötüleri öldürüyorum ve bu benim kendi seçimim ben bir karar verdim. Katliam timinin başı olacağım ve asla boyun eğmeyeceğiz bizi katliam timiyiz.


Ölüm kokusu, ceset kokusu, veya ölüm korkusu işte her insanın korktuğu bir şey, ölüm. Ben korkmuyorum, biz korkmuyoruz. bende ölüm korkusu yok, bende duygu yok.


Bizim en büyük korkumuz korkusuzluğumuz.

~Katliam Timi~

 

Korkmak yerine ölmeyi tercih ederiz ama biliyorum zaten bir gün öleceğiz ya da o korkuyu tadacağız ve o gün ben öleceğim gün.


Istiklal marşımızın ilk kıtası bile öyle başlıyor. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; biz korkmayız, içimizde korku yoktur. Hayatımız, canımız, yaşamımız, buna bağlı bizim için korku diye bir duygu yoktur biz korkmayız. ASLA!!!


Tek bir korkum vardır. Ölümden korkmayan ben siktir boktan bir şeyden korkuyorum o şey ise aşk herkes için mükemmel olan aşktan korkuyorum hem de çok korkuyorum ben hep aklımı kullan-ırım aklımı kullanmadığım bir zaman çok azdır.


Hem benim gibi bir canavar aşk nedir bilmez, benim duygularım yoktur, artık yok.

  

Aşk nedir bilmem ama silah kullanma konusunda benden iyisi çok zor bulunur. Tüm silahları adım gibi bilirim. Uzak yani keskin nişan-cılığım çok iyidir her yerden istediğim hedefi vururum hiçbir zaman ıskalamadım asla ıskalamam.


☠☠☠


Vücuduma dolanan ipi daha çok sıktım tüm ekip hazır sayılırdı, kulağımızdaki kulaklık ile birbirimizi duyuyorduk, kulaklıktan Pamir’in sesi geldi “Lan Yiğit öl lan senden kurtulalım, he bu arada sen ölürsen siyah pantolonun benim olur he he he.” dedi herkes gülmeye başladı ben bile hafif tebessüm ettim.


“Sikimi yala Pamir!” dedi Yiğit.

“Yalarız, bebeğim.” dedi Pamir.

“Muhabbete bak amına koyayım, biraz sonra öleceğiz!” dedi Doruk

“Daha değil lan! Ben daha Grey’im bulacağım! Beni kırbaç manyağı yapacak!” dedi Pamir göz devirdim birkaç kişi çatıdaydık.


Konuşma sesleri gelmeye devam etti, sıkıca bağladım ipi “Yeter!” dedim en sonunda sesimi duyan herkes konuşmayı kesti, kimseden çıt çıkmadı “Pamir güvenlik kameralarını devre dışı bırak,” dedim arkama döndüm “Yiğit ve Doruk siz ön kapıdan girin,” dedim bu aslında bizim görevimiz, biz Katliam timi olarak kele avcılığı yapıyoruz.

   

Kele avcılığı şu; devlet bize belirli bir miktar para ödüyor ve bizde o paraya karşılık olarak onların istediği adamları yakalıyoruz. Bazen kendi kafamız göre iş yapıyoruz yani devlet bize engel olamıyor. Eee herkes gibi devlete Katliam timinden korkuyor yani bence de korkmaları gerek, yani ne olmuş iki tane devlet binası patlatmış ola biliriz ama kimse zarar görmedi. Sanırım.


“Cihangir ve Uğur beni koruyun, diğerleri benimle geliyor!” son sözlerim bunlar oldu ve çatıdan atladım.


Benden sonra Uğur, ondan sonra Cihangir atladı, sonra yukardan bana doğru gelen uzun bir demir çekici tutum. Üst katın camında durdum demirin ucu ile camı kırdım, kırar kırmaz elimdeki metali yere bıraktım ve silahı aldım, içeri daldım.


“Yat yat yat!” dedim, kurbanımız çalışma masasında oturuyordu, içeri daldığım an adam şoka uğradı tek oda değil.


Yanındaki çıtır sarışın kız sekreteri Banu, karısını bu kadın ile aldatıyor, derin bir nefes aldım herkes içeriye daldı. Üzerimde siyah asker forması, çelik yelek, kask, yüzümü kapatan maske, siyah asker formasından kelepçe çıkardım, Suat Aydoğana yaklaştım gözlerindeki o öfkeyi görüyordum “Seni öldürmediğim için şükür etmelisin Suat Aydoğan,” dedim sesimi kalınlaştırdım kadın olduğumu kimse bilmemesi gerek.


“Tilki şimdi ne yapıyoruz?” dedi Timur gülümsedim aslına bu piçe işkence etmekten zevk alırım ama ne yazık ki şu an değil çünkü Ahmet abiye söz verdik, kendisi baş komiserdir tabi ki beni tanı-mıyor ama ben onu tanıyorum.


Kelepçe taktım, cevap verme gereği duymadım adamı ve kadını aşağıya doğru sürükledik. Kendini bir bok sanan insanlardan hep nefret etmişimdir aşağıda onu bekleyen polis arbasına bindirdik birçok haber kanalı burada ve bana soru soruyorlardı.


“Tilki bey yüzünüzü ne zaman göstereceksiniz?” dedi birisi.


“Tilki bey gerekten neden bu işi yapıyorsunuz?” dedi birisi daha

Birincisi ben erkek değilim! ikincisi yüzümü asla göstermeyeceğim ve üç sana ne!


Bu insanlar aptal, şu anda bir seri katilin yanında duruyorlar ama korkmuyor aptal insanlar.


Omuz silktim bizim için hazırlanmış özel araca bindim en öne bizimkiler arkaya bindi kulaklığı çıkarttım ve cebime koydum bunları yok etmem gerek arkadan Pamir’in sesi geldi “Hadi bu akşam içme-ye gidelim ne dersiniz?” dedi ben umursamadım yola bakmaya devam ettim, adam bizi mahzene götürüyordu.

   

“Beni indir burada.” dedim adam başı ile onayladı Pamir tekrar konuşmaya başladı.


“Tilki sende gel!” dedi yüksek sesle göz devirdim ve cevap vermedim kimsede ısrar etmedi.


Adam beni yol kenarında bıraktı. Eve gittim üzerimi değiştirdim ve arındırıcı bir duş aldım kendimi rahata ve huzura bıraktım ama Pamir piçi iki dakikada bir arayıp durmasa olmaz. Derin bir iç çektim ve telefonu açtım “Tilki hadi gel eğleniyoruz, sende gel.” dedi yutkundum damağımı ısırdım derin bir iç çektim.


“Geliyorum Allah'ın belası, geliyorum.” dedim telefonu kapattım yataktan çıktım ve aynada kendime baktım. Kısa siyah saçımın alt kısmı beyaz, doğuştan gelen bir saç. Yapa bileceğim bir şey yok ne kadar kessem de işe yatamıyor yine beyaz yine beyaz bu saç yüzden hayatım...


Her neyse, dolaba baktım siyah askeri pantolon ve siyah üst, şapka ve maskeyi de unutmadım, altına siyah bot bunları yanıma aldım üzerime mini siyah bir elbise giydim. Göğüslerimi beli eden bir elbiseydi, zaten yeterince büyüktü göğüslerim. Hazırım işte şimdi gitmeye hazırdım.


Evden çıktım ve bizim ekibin yanına gittim. Bir bara gelmiştik herkes kafayı bulmuş, içerisi içki kokuyor birbirini yiyen insanlar, etrafa bakındım bizim ekibi direkt olarak gördüm. İnsanların arasında zar zor geçtim ve Pamir’in yanına geldim.


Beni fark eder etmez bana sarıldı “Oooo Tilki hanım hoş geldiniz.” Dedi, belimden tutu ve beni masaya doğru yürümeye başladı, derin bir iç çektim, beni görenlerin içki boğazına takıldı, masada duran içkilerle baktım, benlik değildi hiçbiri.


“Bana viski getirin, içine buz koymayın.” dedim garsona.

  

“Tabii ki efendim.” dedi ve yanımdan siktir olup gitti.


Tüm ekip sessizliğe gömüldü, kimse eğlenmiyor, kimse gülmüyor, evet onları ben eğitim ve benim askerlerim. Viskimi yudumlarken etrafı tarıyordum baya iyi bu yer, yukardan bana bakan otuz yaşlarında adama döndü gözlerim. Adam beni baştan aşağı süzdü ve edepsiz bir şekilde gülümsedi bu beni iki kat daha sinir etti.


Şu an beni kimse tutamaz buna ekipte dahil olmak üzere Pamir baktığım noktaya baktı ve adamı gördü yüzünü buruşturdu.


Ayağa kalktım ve merdivenlere doğru yürüdüm adam hala pis bir şekilde gülüyordu.


Adamın yanına çıktım ayağını masaya koymuş pislik herif. Yanında iki çıtır vardı güzel kızlar ama kesinlikle fuhuş oldukları beli altında olan çok kısa bir mini etek üstünde göğüsleri beli eden bir üst göz devirdim “Ahh şu göğüslere ve kalçaya bak.” dedi adam gözüm açıldı, sinir ile adama döndüm.


Biliyorum göğüslerim ve kalçam büyük ama bu edepsizlik, yumruğumu sıktım derin bir nefes aldım geniz yakan içki kokusu. Adam elini uzattı eline baktım ve gülümsedim elini bileğinden tutup ters çevirdim, adam bağırmaya başladı ve iki dakika içinde herkes buraya odaklandı.


Ayaklarına baktım ve sevimli şekilde gülümsedim elini bıraktım boynumu çıtlatım “Seni deli kaltak!” bağırmaya başladı ben sesine katlanamıyorum bir ayağımı bacağının üstünü koydum ve sert bir şekilde bastırdım kulağıma gelen çığlık sesleri yerine beklediğim o ses geldi kırılma sesi ayağımı geri çektim.


Adam bana küfürler savuruyordu, bir anda içeriye polisler girdi ben daha ne olduğunu anlamadan herkesi tutuklamaya başladı, ihbar vardı ama kim ihbar etti.


Yanıma bir polis yaklaştı “Ellerini havaya kaldırdı!” dedi ne dediğini umursamadan üstümü silktim ve yanından geçip gittim, ayağını kırdığım adamı tutukladılar. Duyduklarıma göre uyuşturucu ihbarı vardı, az önceki polis bileğimden tutu “Hemen ellerinizi havaya kaldırın!” dedi arkamı dönme zahmetine girmedim, elimi kurtarıp merdivenlerden inmeye başladım. Herkes tutuklanmış etrafa bakındım, polisler uyuşturucu bulamadılar hata hiçbir şey bulamadı E7 masada bir sıkıntı vardı ve ben bunu seziyorum.


“Hanım efendim lütfen iş birliği yapın. İşimi zorlaştırıp bana kaba kuvvet uygulatmayın!” dedi arkamdaki polis, polisleri umursamadan geçip gittim. Peşimden geliyordu derin bir iç çektim


“Tuvalete de benimle girin isterseniz. Çok içmişim çişim var!” dedim adam durdu. Erkekler tuvaletine girdim, üzerimdekileri yanma aldıklarım ile değiştirdim ve tuvaletten çıktım.


E7 masaya geldim. Üstündeki örtü temiz beyaz daha yeni örtülmüş masanın altına baktım, boştu hiçbir şey yoktu ama üstündeki örtüyü kaldırıp attığım anda yuvarlak tahta masa ortaya çıktı.


Masanın üzerinde garip bir desen vardı gülümsedim işte burada masayı yana doğru ittirdim, herkes bana bakıyordu kulağımı yere dayadım ve tıkladım bir iki kere tıkladım. Bir yerden tok ses geliyordu. Doğru yeri buldum, elimi polislere uzatım ve bana bıçak vermelerini bekledim.


Hiç kimse bir şey vermedi sinirlenmeye başladım “Bıçak verin!” dedim sert bir ses tonu ile tüm polisler tirene bakar gibi bakıyordu, derin bir iç çektim, bir polis sonunda bıçağı verdi.


Ben tahta yeri çıkarmak için uğraştım ve başardım, çıkardığım anda gözüme çarpan şey bir sürü kokain dolu, birkaç hap ama kokain daha önemli.


Polisler bile şok olmuş bir şekilde beni izliyordu, ben ise paketleri çıkarıyordum, tüm paketleri çıkardıktan sonra ayağa kalkıp polisler baktım ve sonra da cüzdanımı çıkardım, kimliğimi polisin yüzüne tutum.


“Katliam Timi'nin başı, memnun oldum.” dedim sert bir tavırla.

Polisler askeri bir selam verdi. Ben ise onları umursamadan geçtim gittim. Arkamdan ses geldi “Aman Allah’ım tilki çok havalısın!” dedi Pamir kolumu tutu “Tilki mükemmelsin bebeğim.” dedi bana sarıldı ve ben her zaman olduğu gibi onu ittim.


"Pamir kes şunu!" dedi Arda.

"Arda'ya katılıyorum!" dedi Cihangir.

"Bende seni seviyorum. Aşkım benim." dedi Pamir ve Cihangire öpücük gönderdi. Olay yerinden ayrılıp evlere dağıldık eve gelir gelmez banyoya girdim çok uzun durmadım hızlıca çıktım ve üstüme rahat bir gecelik giydim ve kendimi yatağa bıraktım saçımı kurutma ile ilgilenemedim.


☠☠☠


Ben katliam Timi'nin başı Tilki, adım Tilki olarak geçiyor, kimse gerçek kimliğimi bilmiyor. Hatta bazen ben bile bilmiyorum kimim ben gerçek kimliğim ne kimsenin bilmediği bu kimlik her zaman saklı kalacak ve benimle birlikte mezara gömülecek.


Pek fazla uyuyamadım hatta nerdeyse hiç uyuyamadım uyku hapı kullanıyorum genelde uyumak için, bazen de öyle bir uyuya kalkıyorum ki kimse beni uyandıramıyor.


Daha hava bile aydınlanmadı yataktan kalktım saate bakmak için telefonumu aldım saat dördü yirmi beş geçiyordu hala çok erken madem bu kadar erken kalktım spor yapayım bu fizik boşuna değil. Özel spor alanıma gittim evimin en üst çatı katı spor alanı.


Kaç saattir spor yapıyorum, hava yeni yeni aydınlanıyor. Ben ise daha yeni sporu bitirdim ve duş aldım duştan çıkar çıkmaz üstümü giyindim, önce siyah iç çamaşırlarımı giydim, aynada vücuduma baktım. Kusursuz bir vücudum var, gözüm sırtımda olan Tilki dövmesine takıldı, elime gelen ilk şeyi giydim ve yarım saat sonra aşağı inip kahvaltı yapmaya başlanmıştım haşlanmış yumurta, zeytin, peynir ve özel karışımım olan detoks suyu yani umarım.


Kahvaltımı yaparken telefonumu çaldı arayan bir numaraydı genelde numaraları açmam ama bu sefer bir istisna yapa bilirim, elimde çalan telefona baktım telefonu açtım.


"Gece Öztürk." dedi ses, siktir bu benim gerçek adım! Sakin olmaya çalıştım sakindim, sakin olmam gerek.


"Yanlış numara." dedim sesimi normal tutmaya çalışarak ses gelmedi hafif bir gülme sesi geldi.


"Ben asla yanılmam Tilki!" dedi ses, ses değiştirici kullanıyor ama her yerden erkek olduğu beli, kalın tok bir sesi var.


"Ayy çok ta sikimde, amına koyayım!" dedim sert bir sesle.


"Küfür senin gibi güzel bir bayana hiç yakışmıyor tilki." kadın olduğumu biliyor derin bir iç çektim, beni nerden tanıyor "Tilki, kapıyı aç," sesindeki emir tonu hoşuma gitmedi "Ve sakın yapma!" dedi elimi masanın altındaki silaha giderken beni tanıyordu ve biliyordu bizim ekipten biri olma ihtimal olabilir mi?


"Tamam," dedim kapıya doğru ilerledim beni izliyor, biliyor, görüyor kapıyı açmak için bir hamle yaptım hem de kimsenin bilmediği çekmecedeki silahı hızla aldım.


Dışarda kimse yoktu silahın ucu boşluktaydı telefondan ses geldi.


"Güzel, güzelim benim." dedi ve telefon kapandı, yerde bir demet siyah gül vardı. Etrafa bakındım kimse yoktu görünürde siyah gülü elime aldım silahı aldığım yere geri koydum kapıyı kapatıp içeri geçtim çiçeğe baktım detaylı inceledim her an her şey olabilir.


Çiçekte hiçbir şey yoktu sıradan bir siyah gül, etrafa bakındım genelde evimde çiçek bakmam. Çiçeği alıp odama götürdüm ora da ki kitaplığa koydum. Hangi piç bana siyah gül göndermeye cüret eder! Onu bir bulayım neler oluyor bakalım.


Telefonumdan Arda'yı aradım üç kere çaldı ve sonunda açtı boğuk bir sesle hatta yeni uyanmış bir ses ile konuştu benimle "Ne oldu?" dedi büyük ihtimalle ben olduğumu bilmiyor.


"Uyan, uyuyan güzel!" dedim size yemin ederim kesinlikle yataktan düştü düşme sesi geldi "Sen hala uyuyor musun?" dedim geniz temizledi.


"Sence Tilki, tabi uyuyorum neden aradın?" dedi sesi dert ve soğuk çıkmadı için uğraştı ama ben hala o uykulu sesi duyuyorum hem de çok net bir şekilde.


"Arda herkesi topla akşam yeni görev var. Bu arada öğlen herkes mahzende olsun ve sana bir numara gönderdim o numara beni neden aramış bir bak." dedim numarayı ona atarken ve telefonu suratına kapattım o adamı ya da kadını bulmak istiyordum beni tanıyordu.


Yarım saat boyunca telefonda gezindim en sonunda dayanamadım ve dışarı çıktım, çok sıkılmıştım dışarı çıkıp gezmek istiyorum ama ne yazık ki o piç herifin beni izlediğini hissediyorum çöp atmaya dışarı çıktığımda bile üstümde olan bakışları hissetim.


Dışarı çıkamıyorum ve moralim bozuluyor, güvenlik kameralarına baktım ama bir ip ucu yoktu. Hiç bitmesin iz yoktu mükemmel şekilde ortadan kaybolmuştu, adama kapıma çiçek konulduğu anda bile yoktu, her şeyi denedim ama görüntülere erişemedim. En sonunda pes edip kendime bir fincan kahve koydum. tekrar telefonum çaldı vakit Arda arıyor sandım ama yanıldım. Aynı numara arıyor.

 

 

Telefonu açtım kulağıma doğru görürdüm “Selam beni özledin mi Lotus çiçeğim.” dedi derin bir nefes aldım ses yine aynıydı, ses değiştiricisi kullandığına adım kadar emindim, telefondan uzun bir süre ses gelmedi ben kapattı sandım.


“Alo... Lan puşt orada mısın?” dedim gülme sesi geldi kulaklarıma ama bu ses garipti rahatlatıcı bir tonu vardı hem de çok.


“Lotus, sana küfür hiç yakışmıyor!” dedi ama gülümsediğin hissediyorum neden hissediyorum bilmiyorum.


“Bebeğim işlerim var öldürmem gereken bir dünya adam var ve yakalamam gereken birisi.” dedim adam birkaç dakika sustu.


Telefon kapandı, piç yüzüme kapattı şeref yoksunu!!!


☠☠☠


Hazırlık yapmama gerek, çünkü öğlen yemeğini bizim ekip ile yiyecektim. Bizimkiler çoktan varmışlar, düşüne biliyor musun ünlü katliam timi bir hamburger patates yiyor, normal yeriz sorun olmaz çünkü kimse yüzümüzü bilmiyor, kısa saçlarımı taradım ne olur ne olmaz diye iki botuma bıçak koydum, belime silah, bileklerime küçük bıçaklardan, cebime neşter, bitti.


Hazırdım askeri siyah bot siyah asker pantolon ve siyah boğazlı üst ve kimsenin bilmediği ama sadece benim bildiğim özel kolyeyi taktım.


Evden çıktığım vakit etrafa bakınmak zorunda hissetim kendimi. Arabaya gittim arabama binerken telefonuma mesaj geldi o numara.

 

*Bilinmeyen*

Bilinmeyen; Çok havalısın.

Benim Lotus çiçeğim.


Seni sikik kim olduğunu bir bulayım götüne sokacağım Lotus çiçeğini.


Ayıp Tilki ayıp.

Kolyen çok güzel, içindeki zehirli iğneler gibi.


Biliyordu, her şey biliyordu, kolyedeki zehir biliyordu, kolyedeki özel bir bölme var oraya zehirli iğneleri koyuyorum, birini yakalamak zorunda kaldığımda bu iğneler çok etkili ama ne yazık ki zehir panzehir ben biliyorum bu yüzden en büyük zevkim bu iğneler ile insanlara işkence etmek.


Mesaj yazmadım, ne o ne ben ne diyeceğimi bilemedim, arabayı hamburger yemeye gitmem gerek. Katliam Timi hamburger yiyor ne komik. Benim yüzümü sadece ekip biliyor numaram, ismim, soy ismim, hayatım, yaşamım her şeyim gizli kimse bilmez şimdi ise karşıma bir piç çıktı hakkımda her boku biliyor ama eminim onun da bilmediği şeyler vardı. Benim yaşadığım ama onun bilmediği.


Hamburgercinin önüne park ettim arabayı, kolyemi dokundum soğuk metali hissettim, daha güzeli bu kolye gerçekten değerli benim için. Arabadan inip içer girdim, bizim ekip aynı yerinde oturuyor Pamir beni görür görmez el sağlamaya başladı. Herkes bize baktı, ben ise kimseyi umursamadım ve yerime oturdum en başa.


"Oo Tilki Hanım siz gelir misiniz buraya?" dedi Uğur, ters ters baktım yutkundu ve sustu. Benim, nasıl bir deli olduğumu bilen birisi varsa o kişi kesinlikle Timur, Pamir ve Aras aslında tüm ekip biliyor ama bu üçlü beni gördü. Biliyorlar bir insana nasıl işkence ettiğimi genelde işkence konusunu Yiğit yapar ben birine işkence edersem o kişi ölmekten beter olur, ölmek için yalvarır. Biliyorlar ve korkuyorlar en sonunda hamburgerler geldi.


Pamir yine Yiğit'i sinir etmiş anlaşılan "Cehenneme git Pamir," dedi ben kolamdan içerken, Yiğit Pamir’e +18 küfürler savuruyordu ve herkes bize bakıyordu, ben ise onları umursamadım ama yapmamız gereken bir operasyon var ve bunu burada konuşmak yerine mahzende konuşmayı tercih ederim. O yüzden ne bok yerlerse yesinler.


"Tilki, Pamir bir şey söyle benim ceketimi giyiyor, hem de yeni aldığım!" dedi Yiğit, çocuk gibiler Pamir bana şikayet ediyor Allah'ım sen bana sabır ver.


"Aşk olsun benim Massimo'm neden öyle diyorsun bak çok yakıştı, demi Tilki." dedi Pamir gülümseyerek.


"Bok gibi olmuş." dedi Yiğit.


"Çok yakışmış." dedi Cihangir


"Sağ ol Aşkım biliyorum, offf taşa bak." dedi Pamir odağına giren erkek garsona bakarak ben hiçbir şey söylemedim.


"Ver lan ceketi, ben ona beş bin TL ödedim!" dedi Yiğit.


"Pamir," dedim herkes sustu Pamir önüne döndü masaya baktı bazı kişiler yutkundu hata Pamir konuşmadı yutkundu "Çıkar şunu," dedim Pamir lafımı ikiletmedi, hemen çıkardı ceketi Yiğit'e uzattı Yiğit alacaktı ama ben elinden kaptım, Yiğit baka kaldı ama bir şey demedi.


Herkes ben ne yapacağım diye izliyordu, ceketi masa üste koydum. Beyaz ceket çok güzeldi, evet ama çok ta renksiz gözüküyor. Pamir önünde duran ketçap ve mayonezi aldım, bir kere salladım Yiğit ne yapacağımı anlamıştı ve dehşet içinde bana bakıyordu. İlk önce ketçabı döktüm, sonra da mayonezi herkes bizi izliyordu, birçok kişi şok olmuştu. Bizim ekip ise gülüyordu özelikle Pamir.


Yiğit dehşet içinde bana bakıyordu, yan taraftan onun kolasını aldım ve döktüm beyaz ceket hiç çıkmayacak lekelere bulandı. Aynı kan gibi.


Ceketi Yiğit'e verdim. Yüzümde mimik oynamadı hiç bir zaman gülmezdim ama bazen hafif tebessüm ederim, yine hafif bir tebessüm kapladı yüzümü.


"Lan! paracıklarım!" Yiğit sahte ağlamak rolü yaptı.

"He he işte benim Tilkim." dedi Pamir ayağa kalkıp yanıma geldi ve yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.


Herkes bana ve Pamir’e bakıyordu Pamir ne yaptığını yeni fark etmiş gibi geri çekildi. "Pamir kaç!" dedim ona bakmadan Pamir geri geri yürüdü "Yiğit, şunu sen döv yoksa ben ayağa kalkacağım, eğer ben ayağa kalkarsam yaşamasına izin vermem," dedim Pamir götüne vura vura kaçmaya başladı. Herkes gülüyordu Yiğit ayağa kalktı ama ben oturması için işaret verdim, geri oturdu herkes sessizliğe gömüldü kimse konuşmadı.


☠☠☠


İki saat sonra Mahzende toplandık, herkes yerlerine oturmuştu ben en başa oturdum, herkes birbirine bakınıyordu masaya dosya attım, konuşan ben oldum "Yakalanacak kişi Kutay Gökçek; orospu çocuğu, ibne, piç, uyuşturucu ticareti yapıyor. Vatan bize güveniyor ama tek sorun istihbarat teşkilatı sadece uyuşturucu ticaret yaptığını biliyor ama ben," sustum yutkundum yüzümü buluşturduk birazdan söyleyeceğim şey herkesi deli edecekti çünkü bu orospu çocuğunun yaptığı şeyi yanına bırakmak istemiyorum "Bu piç çocuk taciz, kadın ticaret, vatan bilgilerini dış ülkelere satan bir piç kendisi ülkenin önde gelen isimlerinden ve kendisi bir orospu çocuğu." dedim Ekip toparlandı, ortaya fotoğrafları atım taciz ettiği çocuklar ve kadınlar herkes daha çok sinirlendi biliyorlardı benim çocuklara ve kadınlara karşı olan zaafımı. İnsanı en büyük zaafı öldürür.


Yutkunmak ya güçlük çektim boğazım düğümlendi.


"O piçi diri diri yakalım ya da gömelim!" dedi Uğur.


"İşkence edelim!" dedi Yiğit.


"Çükünü koparıp ona yedirelim!" dedi Pamir.


"Kalbini sökelim piçin!" dedi Cihangir.


"Piçi yaşatmayalım!" dedi Uğur.


"Bence asit havuzuna atalım!" Dedi.


"Ölümüne dövelim piçi!" dedi "Yakalım!" Dedi


"Boğazını kesip denize atalım piçi!" dedi


"Gebertip halkın önüne atalım." dedi


Herkes çok öfkeli ama bir kişi hiç fikir vermedi, o kişi Aras, normalde oda çok sinirlenir hata ilk fikri öne o sunardı en iyi fikir hep onun olur ama şimdi çok sesiz. Arasa baktım elinde bir fotoğraf vardı şok içinde fotoğrafa bakıyordu "Aras, ne oldu?" dedim bana baktı ama bir şey söylemedi, gözlerime baktı "Herkes susun! İki dakika mola." dedim birbirlerine baktılar ve sonra da çıktılar, Arasın kahverengi toprak gibi gözleri vardı benim gözlerimi ise siyah nefret ederdim küçükken bu gözlerden.


"Tilki," dedi yutkundu konuşmakta zorluk çekiyordu, bunu fark ettim bu adamla bir ilişkisi mi vardı anlamadım ama birkaç dakika sonra konuştu "Ben... O adamı tanıyorum," dedi beni tanıyordu eğer o söylemeseydi ben bulurdum ve onun canını yakardım, bunu çok iyi biliyordu "O adam..." konuşamadı devam edemedi masanın üstündeki eli yumruk oldu sinirliydi.


"Anlat Aras, anlat eğer ben kendim öğrenirsem senin de canın yanar bunu ikimizde çok iyi biliyoruz!" dedim bana bakmadı masaya bakıyordu.


"O piç, taciz edip öldürdü," sesi kesildi kısık bir ses ile söyledi ama ben duydum, kimi öldürdüğünü merak edip elindeki fotoğrafı aldım, küçük bir kız daha 8-9 yaşlarında, kahve rengi saç, mavi göz cam gibi, bu kızı tanıyorum, Kutay Gökçek bu kıza taciz edip canice öldürdü, daha geçen gün, kimse bir şey yapmadı, bu kız sokak dilencisi "Ne zamandır öldürmek istiyorum o piçi! Bu kız dilsiz bir sokak dilencisi ismi Erva ben koydum." dedi hiddetle gözyaşlarına boğuldu, kim demiş erkekler ağlamaz diye onlarda insan onlarda ağlar, bu normal bir şey onların da duygusu vardır.


Bu duyduklarım beni daha çok öfkelendirdi. Gözüm döndü ve benim gözüm dönerse kimseyi görmem, bunu en iyi Aras bilir bana o yüzden anlatmak istemedi ama ben onu zorladım, işte şimdi kimse beni tutamaz, bunu biliyordu.


Ayağa kalktım "Pamir, uyuşturucu silahı getir!" ses tonu herkesi korkutu ve kimse bir şey demedi. Eğer bir şey derlerse kafasına sıkarım, Pamir bana boş boş baktı sinirle silah odasına daldım, silah koruması olan Eren ayağa kalktı neler olduğunu anlamadı ama konuşmadı da, silahlara baktım, binlerce silah uzak mesafeli, yakın mesafe her türlü silah vardı.


Siyah bana ait olan üstünde altından tilki işlemesi olan silaha yaklaştım, silahı elime aldım yandan susturucu aldım.


Eren'e döndüm, gözüm dönmüştü ve Eren bunu hemen fark etti özel bölmeyi açtı. İçerden çıkardığı son model yeni silahı bana uzattı elinden alacakken bana yaklaştı kulağıma fısıldadı "Her şeyi duydum!" sesi sert çıktı, biliyordum oda da ses dinleme cihazları vardı. Silaha baktım, normal bir tabanca gibi gözüküyor ama değil, bu silah bir insanın en büyük korkusu olabilir.


Sadece acı ölüm yok. Tam üç saat boyunca acı çekersin ama bu silahın en sevdiğim özeliği vurduğun kişi asla cırlayamaz, bağıramaz, konuşamaz, hareket edemez, sadece acı çeker bu silah öldürmez işkence çektirir ve bana en zevk veren şeyde bu.


Biz vatan için ölürüz canımızı hiçe sayarız ama asla kimsenin emrinde olmayız. Kimse bize istemediğimiz bir şey yaptıramaz hatta buna millet dahil vatan için canımdan vaz geçerim ama hiç kimse bana istemedim bir şey yaptıramaz, biz Katliam Timiyiz.


Korkulan cumhurbaşkanının bile korktuğu katliam timi bizim için birini öldürmek bebek oyuncağı. Hatta o kişiye işkence yapmak yerden bir taş alıp fırlatmak kadar kolay, bu kim olursa olsun tüm dünyanın korktuğu Katliam Timi benim ve ben tek başıma herkesten daha güçlüyüm.


Her şey hazırdı, adamın daha doğrusu kurbanın içeri girmesini bekliyordum. Üzerimde mini siyah göğüs dekoltesi fazla olan bir elbise vardı bacak kısmında yırtmaç vardı, kim böyle bir elbise giyer ya, ince askılı elbise beni iğrenç gösterdiğine eminim.


Bar'da oturuyordum etrafı inceliyordum, ta ki içeriye kurbanım girene kadar. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı tam ayağa kalkıp adamın yanına gidecektim ki adamın yanında durdu birisi.


Gri saçlar, gri gözler, siktir bu adamı tanıyorum kendisi Birçok gurubun başı, ünlü bir iş adamı olarak tanınıyor ama mafyada, polislerin bile karışamadı bir kişi, bu adam onların yani birçok kişinin başı ne kadar ararsan arayım hakkın da sadece iki üç şey buldum. Kız kardeşi olduğu ve bir tane erkek kardeşi vardı, ondan bir yaş küçük, kız kardeşi ondan beş yaş küçük evin reisi, annesi babasını öldürdü ve baş oldu. Sonradan birine aşk oldu ve küçük kız kardeşi Açelya doğdu, çok yaramaz bir kız şu anda benimle aynı yaşta. Tek sorun ben ondan sadece bir ay büyük sayılırım, doğum günü 23 Aralık'ta, benim doğum günüm 18 kasım, şu anda 23 yaşımdayım oda aynı, tatlı bir kız bir kaç kez gördüm. Sarı saçları, yeşil gözleri çok güzeldi. Erkek kardeşi çok iyi bir yaver, silah kullanımı mükemmel onun benim kardeşim olmasını istiyorum, keşke benim kardeşim olsan be yaverim, ismi Rüzgar Oğuz Bulut. Aklıma kargo geldi kendisi, çok iyi bir yandaş duyduğuma göre abisini asla satmaz ne kadar işkence görürse görsün.


Derin bir iç çektim, alkol ve sigara kokusu minik siyah parlak çantadan sigara çıkardım. Dudaklarımın arasındaki sigarayı zippo ile yaktım zipponun üstündeki tilki desenine takıldı gözlerim, kurbanıma döndüm İkisi derin bir konuşma içine girmişlerdi.


Göz devirdim, sigaramı içime çektim dumanı havaya üflerken bana bakan bir çift gri göz gördüm. Bu adam sadece yüzünü gördüm, ismi Gökay Aras Bulut yakışıklı olması yanında korkunç biri, sadece duydum ama ben hep kanıt isterim, adamın pis işler yaptığına dair kanıt yok. Sicili tertemiz maşallah, derin bir nefes aldım sigaradan, dumanı üflerken yanıma bir erkek geldi, gri gözler hala beni inceliyordu, benden şüphelenmişti yanımdaki adam kolunu belime attı ve konuşmaya başladı.


"Merhaba güzelim." dedi güzelim kelimesini çok severim ama bu adamın ağzından duymak beni sinir etti.


"Beş saniye içinde kaybolmasan," dedim yandaki viski şişesine baktım ve sırıttım "Seni şişeye oturup öldürmem için yalvarır hale getiririm." dedim adam gülümsedi, elli boynuma dokundu sonra boynumdan yavaşça aşağıya indi.


"Çok isterim." dedi derin bir nefes aldım, bu piç kaşındı ben onu uyardım, yandaki şişeyi aldım ve adamın kafasında parçaladım, sonra da yakasından tutup içki raflarına doğru fırlattım.


Çığlık seslerini duydum. "Güvenlik çağırın!" dedi barmen derin bir iç çektim, yandaki şişeyi aldım ve tezgahtan üstünden atladım adamın yanına geldim.


Burnu kırılmıştı, Gökay Aras Bulut beni izlediğini hissediyorum ama bana ne çok ta sikimde, adamın saçından tutup kafasını geri yatırdım. Adam bağırdı ama kimse bir şey yapmadı "Bana bak, senin götünden kan alırım." dedim derin bir iç çektim, ciğerlerime dolan alkol ve sigara kokusu beni daha çok sinir ediyor.


Yandan tekrar bir şişe aldım ve adamın kafasında tek hamlede kırdım, güvenlik içeriye girdi. Beni tutular, zaten hedefimi şaştım herkes beni izliyordu, o gri gözlerde dahil üzerimde gezen gri gözler tüm bedenimi inceliyordu, korumalar dan birisi beni sert bir şekilde çekti.


Ayağımdaki topuklu ayakkabı yüzden zaten yürüyemiyorum, adam çekince ayağım burkuldu ama belli etmedim, güvenlik beni kollarında tutuyordu "Bırakın!" bu baskın ve emir veren ses, siktir Gökay Aras Bulut.


Bu adama şu anda bulaşmak istemiyorum, hem de en istemediğim vakit ortaya çıkması, sinir krizi geçirmeme az kaldı kolumu bırakan elleri fark ettim. Kimse bana dokunmuyordu artık, Bora'ya döndüm bana bakan soğuk gri gözlerinin içine baktım, benim gözlerim siyahtı onunki gri.


Külü anımsatıyordu bana gözleri, çok güzeldi ona doğru yaklaştım kravatını tutup kendime doğru çektim, kulağına yaklaştım "Bana bak yakışıklı, önüme çıkarsan seni de harcarım!" dedim Gökay yutkunduğunu gördüm adem elması... Siktir adamın boğazına bakıyorum hem de çok dikkatli. Adamı ittim, arkasında duran adam baktım.


Kurbanım, ah kurbanım son iki saat bekle beni. Herkes bizi izliyordu, Gökay gülmeye başladı. "Yakışıklı? Her erkeği böylemi çağırsın?" dedi bana doğru yaklaştı.


"Evet, yakışıklı erkeklerle yatmayı severim." dedim Belirginleşen çene kemiği dişlerini sıktığını gösterir.


“Özel korumam ol.” dedi bunu dediği an gülmeye başladım ciddimi diye baktım yüzüne ve tekrar gülmeye başladım, ciddi olamaz bir suikastçı yanına alacak mal, aptal, geri zekalı, andaval yüzüm anında ciddiyetini geri kazandı.


"Üzgünüm, ama lezbiyen olabilirim." dedim kaşları çatıldı ne dediğimi algılamaya çalışıyordu sanırım.


"Ben senin yönelimini sormadım! Görende seninle evlenmek istiyorum sanar." dedi alaycı bir tavır ile gri gözlerine odakladım siyah gözlerimi, üstüne doğru yürüdüm boy farkı yüzünden bana tepeden bakıyordu ama ben ondan daha fazla insan öldürdüm, bir çok yerde askerlik yaptım.


"Emin misin?" dedim elimi yanağına koydum, dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdım, bana bakan gri gözlere istek beni benden alıyor. Diğer elim ile göğüslerini okşadım, nefes alışverişi hızlandı "Bana bak, ben diğer kızlara benzemem!" dediğim şey onu güldürdü, derin bir nefes aldım ve geri çekildim herkes bize bakıyordu.


"Hala soruma cevap alamadım küçük hanım." dedi.


"Hayır, almayayım sağ ol." tatlı tatlı gülümsedim omuz silktim etrafta bakındım ve dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.


Cam kırıldı içeriye katliam timi girdi "Eller yukarı, donlar aşağıya bebekler özelikle yakışıklı olan erkekler!" Pamir aptal, Pamir onu öldüreceğim, kendisini yarın için hazır olsa iyi olur. Yoksa onu eğitim alnındaki poligon olarak kullanırım "Ya hak, Allah Allah." Pamir öldü şu andan itibaren, kulağında kedi kulağı, üstünde siyah askeri herkesin giymek zorunda olduğu çelik yeleğin üstünde pembe hello kitty vardı. Cidden mi bu çocuğu öldüreceğim "Lan duymadın mı eler yukarı donlar aşağı." Pamir enseme silah dayadı, arkamda olduğu için kim olduğumu bilmiyor olmalı ama yüzümü görür görmez mum olur.


Ellerimi havaya kaldırdım, sadece Pamir’in duyacağı şekilde fısıldadım "Pamir eğer yarına hala yaşıyorsan kendini ölmüş bil." ne dediğini anlamadı bir an duraksadı.


"Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun biz katliam timiyiz." dedi ve silahın ucunu başıma dayadı. Şeytan diyor o silahı al götüne sok, bilemiyorum belki benim iç sesimdir.


Hangi piç Pamir başa koydu canına susamış piçler derin nefes aldım, etrafa bakındım bizim ekip komple buradaydı.


Derin bir nefes aldım ve Pamir’e döndüm yüzümü gören Pamir’in beti benzi attı sadece onun duyacağı şekilde fısıldadım "Yarına ölmüş ol yoksa seni ben öldürürüm!" dedim Pamir’in yutkunma sesini duydum.


Yiğit yanımıza geldi "Ne oluyor lan, amına koyayım!" dedi beni görünce oda sus pus oldu derin bir nefes aldım cidden beni delirtirler bu piçler.


Herkesi dışarı çıkarıyorlardı etrafa bakındım ama ne yazık Gökay yoktu etrafta kimse kalmadı herkesi başka bir yere götürdüler sadece bizim timden bir kaç kişi ve o piç herif kafasına silah dayanmış bir şekilde duruyordu derin bir nefes aldım.


"Hayata bazı küçük hatalar yaparsın ama sen baya büyük bir hata yaptın Kutay Gökçek!" dedim uyarı dolu bir ses ile bana baktı gözlerindeki korkuyu hissediyorum.


Elimdeki bıçağa bakan gözlerinde korku vardı "Kimsin sen?" dedi gülümsedim bence çok iyi biliyor hem de çok iyi.


"Katliam timinin başı kim bilir misin?" dedim korku bedenini ele geçirdi biliyordu onun için geleceğimi çünkü ben her zaman gelirim ve ona süre tanıdım iki gün önce iyi birisi olmadı için süre tanıdım ama o yine de bir kadına taciz etti ve onu öldürüldü.


Aslında süre olmasa da onu öldürecektim, konuşmaya başladı. "Tilki; ölümün nefesi, ölümün ta kendisidir, acımaz, duygusu yok, Azrail, ölümün meleği, onu gören kimse yok. Onun hakkında bilinen tek şey eskiden vatan için canını verecek birisi ve kendisi katliam timi ile vatana çalışır ve herkes bilir 'Eğer tilkiyi gördüysen ve kaçtıysan cenazen için hazırlık yap çünkü ölüm fermanını imzalamış bulunmaktasın.' derler ya da 'Eğer tilki seni uyandıysa ve sen o uyarıyı dinlemediysen, nereye kaçarsan kaç, tilki seni bulur ve senin Azrail’in olur.' derler." sesi titredi, gülümsedim evet doğru nereye kaçarsa kaçsınlar ben onları bulurum, ona daha önce ona yaptım tam göğüs kafesinin üstünde tilki damgası benim damgam.


İki gün önce...


Bu piç herifi herkesin gözü önünde öldürmek istiyorum ama önce ona uyarı yapmam gerek, sadece polisler ile iş birliği yaparken damga vurmuyorum. İzimi beli ediyordum, damga vurduklarımı da iki gün içinde öldürüyorum.


Lüks villanın içine kolaylıkla girdim, gece saat 04:36 hadi bakalım. İçeriye girer girmez kameraları deve dışı bıraktım, belimdeki silahı kontrol ettim. Silaha susturucu taktım ve silahın emniyetini açtım ve iki elimle aşağıya doğru tutum, arkadaki kapıdan içeri girecektim, silahı belime koydum, kapıyı açmak için maymuncuk yada saç tokadı lazım olur ama fark edilir, elimdeki siyah eldiven baktım açık cam var mı diye.


Evin etrafına baktım ama yoktu, yüzümdeki siyah maske beni gizliyor, üstümdeki siyah askeri forma vücut hatlarımı beli etmiyor iyi cebimden saç tokası çıkardım ve arka kapıyı hemen açtım, belimdeki silahı geri elime aldım, etrafa bakınarak gidiyordum kimse gözükmüyor, üst kata çıktım sağdan ilk oda odaya sesiz bir şekilde girdim, kütük gibi uyuyordu.


Sıcak demirin acısı o iz hissedecek, acı daha çok zevk veriyor bana, damgamı çıkardım, gözlerim yatakta kütük gibi yatan adama kaydı, beyaz bir bez parçası çıkardım, demiri ısıtmak için yanımda getirdiğim mutfakta kullanılan bazı yemeklerin üstünü yakmak için kullanılan şu şeyin adı neydi… Unuttum ondan getirdim. Adamın üstü çıplaktı, demiri ısıttım gri renkteki demir kırmızı rengini aldı, bu onun sıcak olduğunun kanıtı. Eşyaları tekrar yerli yerine koydum, beyaz bezi adamın ağzına tutum ve sıcak demiri tam sol göğsüne bastırdım, adamın acı ile gözleri açıldı bağırmaya çalıştı ama ağzında tuttuğum beyaz bez buna engel oldu. Sadece inleme sesleri duyuldu, ağzına bezi daha sert bastırdım acıdan bayılan adama baktım, sıcak demiri göğüsün den çektim demir hala sıcaktı bir not bıraktım.


Ölümün çok yakın, Azrail’in daha yakın. Dikkat et ansızın bir gün şah damarından vururum ya da tam kalbinden, yaptığın şeylerin hesabını verme vakti.

Şimdi kartlar yeniden dağıtılıyor ama bu sefer masada Azrail’in de oturuyor. Azrail’in çok yakın bir nefes uzaklığında, dikkat et her an Azrail canını alabilir!

~Tilki~


Yazdığım notu masasına koydum ölüm korkusu ile yaşama vakti geldi ve sıra sende Kutay Gökçek sana verilen süre doldu.


Şimdiki zaman...


İşkence tam benlik, karşımda sandalyeye bağlı adam baktım hafif gülümsedim, sonunda onun eceli olacaktım bana yalvardı 'Yalvarıyorum öldür beni!' sonunda beklediğim o kelime.


Adamın tek tek parmaklarını kırdım, sonra da özel bölgesini kestim, bununlar da kalmadım iki gün aç susuz bıraktım, her uyuduğunda onu uyandırdım, en sonunda eceli geldi Azrail’in soğuk nefesi.


Elimdeki bıçakla adamın boynuna yaklaştırdım “Evet öldür beni!” diye bağırdı bu ona ödül olacak, ödüllendirmek benim işim değil o işi Noel baba yapıyor. Boğazındaki bıçağı geri çektim bu ona ödül olur.


Adam ne olduğunu anlayamadı “Öldür beni seni sürtük!“ evet yüzümü gördü ölecekti bunu biliyordu “Ne gürültü!” dedim adamın çenesini sert bir şekilde tutum ve kendime doğru çektim ağzını açması için daha çok baskı uyguladım ne yapacağımı anladı.


“Yalvarırım yapma...” devamı gelmedi ağzını açtığı an elimi ağzına soktum önce elimi ısırdı ama acımadı dilini tutum konuşmaya çalıştı ama boştu en sonunda elimdeki bıçak ile dilini kopardım bağırdı, sadece bağırdı konuşamadı. Ondan sesini aldım ve şimdide ruhunu alacaktım.


Yalvaran gözlerle baktı bana, gözler unutmadan onlara da alsam iyi olur yandaki iki ucu sivri olan demire baktım bu demirle gözlerini olmaktan zevk alacağım tam masadan demiri alırken telefonuma mesaj geldi.


*Bilinmeyen*

 

Bilinmeyen; Gözler ruhun aynasıdır.

Benim Lotus çiçeğim.


Çürümüş bir ruhtan mı bahsediyorsun?.

 

Çürümüş bir ruh için gözlerin fazla güzel.

Benim Lotus çiçeğim.


Bu piçi elime bir geçireyim farklı fanteziler uygulaması yapacağım.


Sapık piç. Sinirle telefonu bıraktım ve demiri aldım. Ucunu ısıttım “En sevdiğim.” dedim ve acımadan gözlerine sıcak demiri bastırdım göz yuvarlarından kanlar akıyordu ve bağırmaya çalışıyordu sonunda tekrar acıdan bayıldı, benim için bu kadar yeterli elime silahı aldım aslında bıçak ile öldürmek daha iyi olur, bıçağa baktım hangisi olsa.


Aman be silahı belime koydum adamı uyandırmak için yüzüne soğuk su döktüm.


Uyandı ama gözleri artık yerinde yoktu konuşmaya çalıştı konuşamadı, kıpırdanmaya çalıştı kıpırdanamadı bıçağı boğazına tutum “Ölüm hep bir nefes uzağında bunu asla unutma!” boğazını kestim ağızından küçük bir cırlama çıktı ama iki dakika içinde ölü zaten çok dayanıksızdı.


Cesedini taciz ettiği ve hayata kalan bir kadının kapısının önüne bıraktım yaptığın her boku deliler ile birlikte.


Bir not bıraktım.


Yaptığın yanlışların bedelini ödüyorsun, Azrail seni uyardı sen uyarıyı dinlemedin, yaptığın her şeyin bedelini ödeyeceksin canınla. Azrail her zaman bir nefes uzağınızda o nefesinizi kesmek için bekliyor.

~Tilki~


Tüm delileri sildim, hiçbir delil kalmadı o not hariç ama bilsinler Azrail her zaman onları bekliyor Azrail ölüm kokuyor.


Eve vardığımda evin önüne bir adet siyah gül vardı, siyah gül yanında bir mektup vardı siyah zarfın içinde. Mektup ve gülü aldım siyah her şey beni yansıtır bu gül gibi dikenliyim, ölüm kokuyorum insanları öldürüyorum, batıyorum kapıyı açtım ve içeri girdim her zaman yaptığımı yaptım gibi arındırıcı bir duş ve kıyafetleri yak, delil bırakma, kendimi hala kana bulanmış hissediyorum.


Banyodan çıktıktan sonra üstüme bir şeyler giydim, siyah bir sweat-shirt ve siyah eşofman altı mektubu elime aldım ve yırtarak şekilde açtım üstünde damga bile vardı.


𝐵𝑒𝓃𝒾𝓂 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂𝑒.


𝒮𝒶𝓃𝒶 𝑒𝓃 𝒸̧𝑜𝓀 𝓃𝑒 𝓎𝒶𝓀ı𝓈̧ı𝓇 𝒹𝒾𝓎𝑒 𝒹𝓊̈𝓈̧𝓊̈𝓃𝒹𝓊̈𝓂 𝓋𝑒 𝒶𝓀𝓁ı𝓂𝒶 𝓈𝒾𝓎𝒶𝒽 𝑔𝓊̈𝓁 𝑔𝑒𝓁𝒹𝒾. 𝒪̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝒶𝓃 𝒷𝒾𝓇 𝓀𝒶𝒹ı𝓃𝒶 𝑒𝓃 𝒸̧𝑜𝓀 𝓎𝒶𝓀ı𝓈̧𝒶𝓃 𝓈𝒾𝓎𝒶𝒽 𝒷𝒾𝓇 𝑔𝓊̈𝓁 𝑜𝓁𝓊𝓇 𝒹𝒾𝓎𝑒 𝒹𝓊̈𝓈̧𝓊̈𝓃𝒹𝓊̈𝓂, 𝒹𝒾𝓀𝑒𝓃𝓁𝒾 𝒶𝓎𝓃ı 𝓈𝑒𝓃𝒾𝓃 𝑔𝒾𝒷𝒾.


𝐸𝓇𝓀𝑒𝓀 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁’𝒹𝒾, 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝒾𝓈𝑒 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝓊𝓎𝑜𝓇𝒹𝓊. 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂𝑒 𝒶𝓈̧𝓀𝓉ı 𝒷𝓊 𝓀𝑜𝓀𝓊 𝑜𝓃𝓊 𝒷𝒶𝓈̧𝓉𝒶𝓃 𝒸̧ı𝓀𝒶𝓇𝒹ı.


𝒦𝒶𝒹ı𝓃ı𝓃 𝓀𝑜𝓀𝓊𝓈𝓊 𝑜𝓃𝓊 𝒷𝒶𝓈̧𝓉𝒶𝓃 𝒸̧ı𝓀𝒶𝓇𝒹ı. 𝐵𝑒𝓃𝒾𝓂 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂 𝓃𝑒𝒹𝑒𝓃 𝓈𝒶𝒸̧ı𝓃ı 𝒽𝑒𝓅 𝓀ı𝓈𝒶?


𝒩𝑒𝒹𝑒𝓃 𝓀𝑒𝓈𝓉𝒾𝑔̆𝒾𝓃𝒾 𝒶𝓃𝓁𝒶𝓂𝒶𝒹ı𝓂, 𝓊𝓏𝓊𝓃 𝓈𝒶𝒸̧ 𝒷𝑒𝓃𝒸𝑒 𝓈𝒶𝓃𝒶 𝓎𝒶𝓀ı𝓈̧ı𝓇. 𝒪̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓀 𝓋𝑒𝓎𝒶 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓂𝑒𝓀 𝒷𝒾𝓏𝒾𝓂 𝓈𝑒𝒸̧𝒾𝓂𝒾𝓂𝒾, 𝓈𝑒𝓃 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓎𝒾 𝓈𝑒𝒸̧𝓉𝒾𝓃, 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓂𝒶𝓀 𝒾𝒸̧𝒾𝓃 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓀 𝑔𝑒𝓇𝑒𝓀𝒾𝓇 𝓋𝑒 𝓈𝑒𝓃 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓂𝒶𝓎ı 𝓈𝑒𝒸̧𝓉𝒾𝓃.


𝒟𝒾𝓀𝓀𝒶𝓉 𝑒𝓉, 𝒶𝓂𝒶 𝒶𝓈𝓁𝒶 𝓊𝓃𝓊𝓉𝓂𝒶 𝒷𝒾𝓇 𝑔𝓊̈𝓃 𝓈𝑒𝓃𝒹𝑒 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝒸𝑒𝓀𝓈𝒾𝓃. 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝓀𝒶𝒹ı𝓃𝒶 𝒶𝓈̧ı𝓀 𝑜𝓁𝒹𝓊 𝒶𝓂𝒶 𝓎𝒾𝓃𝑒 𝒹𝑒 𝑜𝓃𝓊𝓃 𝒸𝒶𝓃ı𝓃ı 𝒶𝓁𝒹ı.


𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓀 𝒾𝒸̧𝒾𝓃 𝓎𝒶𝓇𝒶𝓉ı𝓁𝒹ı, 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝒾𝓈𝑒 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓂𝒶𝓀. 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁’𝒾𝓃 𝒹𝓊𝓎𝑔𝓊𝓈𝓊 𝑜𝓁𝒶𝓂𝒶𝓏, 𝓀𝒶𝓇𝓉𝓁𝒶𝓇 𝓎𝑒𝓃𝒾𝒹𝑒𝓃 𝒹𝒶𝑔̆ı𝓉ı𝓁ı𝓎𝑜𝓇 𝓋𝑒 𝒷𝓊 𝓈𝑒𝒻𝑒𝓇 𝓂𝒶𝓈𝒶 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝒹𝑜𝓁𝓊, 𝒸𝑒𝓈𝑒𝓉𝓁𝑒𝓇 𝓋𝑒 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁.


𝒮𝑜̈𝓎𝓁𝑒𝓈𝑒𝓃𝑒 𝒷𝒶𝓃𝒶 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝒶𝓃 𝒷𝒾𝓇𝒾𝓈𝒾 𝒶𝓈̧𝓀 𝑜𝓁𝒶𝒷𝒾𝓁𝒾𝓇 𝓂𝒾 𝓈𝑒𝓋𝑒 𝒷𝒾𝓁𝒾𝓇 𝓂𝒾? 𝒮𝑜̈𝓎𝓁𝑒 𝒷𝒶𝓃𝒶 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂 𝒽𝒾𝒸̧ 𝒶𝓈̧𝓀 𝑜𝓁𝒹𝓊𝓃 𝓂𝓊?


𝒦𝒶𝒹ı𝓃 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓂𝒶𝓀 𝒾𝓈𝓉𝒾𝓎𝑜𝓇𝒹𝓊, 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝒾𝓈𝑒 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝓂𝑒𝓀 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝒶𝓃 𝒷𝒾𝓇 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝓀, 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝒶𝓃 𝒷𝒾𝓇 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝓀𝓉𝒾. 𝑅𝓊𝒽𝓊𝓃 𝒸̧𝓊̈𝓇𝓊̈𝓎𝑜𝓇 𝐵𝑒𝓃𝒾𝓂 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂, 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈𝓇𝒹𝓊̈𝓀𝒸̧𝑒 𝓇𝓊𝒽𝓊𝓃 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓎𝑜𝓇 𝒽𝑒𝓇 𝑔𝓊̈𝓃, 𝒽𝑒𝓇 𝓈𝒶𝓃𝒾𝓎𝑒, 𝒷𝒾𝓇𝒶𝓏 𝒹𝒶𝒽𝒶 𝒻𝒶𝓏𝓁𝒶 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓎𝑜𝓇𝓈𝓊𝓃.


𝒪̈𝓁𝓂𝑒 𝓎𝒶𝓈̧𝒶, 𝒷𝑒𝓃 𝓈𝑒𝓃𝒾 𝒷𝑜̈𝓎𝓁𝑒 𝑔𝑜̈𝓇𝒹𝓊̈𝓀𝒸̧𝑒 𝒹𝒶𝒽𝒶 𝒸̧𝑜𝓀 𝒾𝒸̧𝒾𝓂 𝒶𝒸ı𝓎𝑜𝓇. 𝒦𝒶𝓁𝒷𝒾𝓂 𝒶𝑔̆𝓇ı𝓎𝑜𝓇 𝓎𝒶𝓈̧𝒶 𝓋𝑒 𝑔𝓊̈𝓁𝓊̈𝓂𝓈𝑒 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂, 𝒶𝓈𝓁𝒶 𝓊𝓃𝓊𝓉𝓂𝒶 𝒷𝑒𝓃 𝒽𝑒𝓇 𝓏𝒶𝓂𝒶𝓃 𝒷𝓊𝓇𝒶𝒹𝒶𝓎ı𝓂 𝓋𝑒 𝒽𝑒𝓅 𝓈𝑒𝓃𝒾 𝒹𝑒𝓈𝓉𝑒𝓀𝓁𝒾𝓎𝑜𝓇𝓊𝓂.


𝒦𝒶𝒹ı𝓃 𝑜̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝓊𝓎𝑜𝓇𝒹𝓊, 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁’𝒾 𝑜𝓃𝒶 𝒸̧𝑒𝓀𝒾𝓎𝑜𝓇𝒹𝓊, 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓂𝒶𝓀 𝒾𝓈𝓉𝒾𝓎𝑜𝓇𝒹𝓊 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝒾𝓈𝑒 𝑜𝓃𝓊 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝓉𝓂𝒶𝓀 𝒾𝓈𝓉𝒾y𝑜𝓇𝒹𝓊, 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝒹ı 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝒾𝒸̧𝒾𝓃 𝑜̈𝓁𝒹𝓊̈ 𝓎𝒶 𝒹𝒶 𝓀𝒶𝒹ı𝓃 𝓎𝒶𝓈̧𝒶𝒹ı 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁 𝑜𝓃𝓊𝓃 𝒾𝒸̧𝒾𝓃 𝓀𝑒𝓃𝒹𝒾𝓃𝒾 𝒻𝑒𝒹𝒶 𝑒𝓉𝓉𝒾. 𝐵𝑒𝓃𝒾𝓂 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂, 𝒽𝑒𝓇 𝑔𝓊̈𝓃 𝑔𝓊̈𝓁𝓊̈𝓂𝓈𝑒, 𝑔𝓊̈𝓁𝓂𝑒𝓀 𝓈𝒶𝓃𝒶 𝓎𝒶𝓀ı𝓈̧ı𝓎𝑜𝓇 𝒷𝒶𝓈̧𝓀𝒶 𝓀𝒾𝓂𝓈𝑒𝓎𝑒 𝒹𝑒𝑔̆𝒾𝓁 𝓈𝑜𝓃𝓈𝓊𝓏 𝓀𝒶𝒹𝒶𝓇 𝓂𝓊𝓉𝓁𝓊 𝑜𝓁𝓂𝒶𝓃 𝒹𝒾𝓁𝑒𝑔̆𝒾 𝒾𝓁𝑒 𝐵𝑒𝓃𝒾𝓂 𝐿𝑜𝓉𝓊𝓈 𝒸̧𝒾𝒸̧𝑒𝑔̆𝒾𝓂𝑒.


𝒩𝑜𝓉; 𝐻𝒶𝓂𝒷𝓊𝓇𝑔𝑒𝓇 𝓎𝒾𝓎𝑒𝓃 𝒷𝒾𝓇 𝓀𝒶𝓉𝒾𝓁 𝓂𝒾 𝒹𝒶𝒽𝒶 𝓎𝒶𝓇𝒶𝓉ı𝒸ı 𝑜𝓁 𝓁𝓊̈𝓉𝒻𝑒𝓃.


𝒪̈𝓁𝓊̈𝓂 𝓀𝑜𝓀𝒶𝓃 𝓀𝒶𝒹ı𝓃𝒶 𝓋𝑒 𝒜𝓏𝓇𝒶𝒾𝓁’𝑒


Bu ne biçim bir not Allah’ım, el yazısı ama mükemmel hatta benimkinden daha iyi benimki doktor yazısı amk bu haksızlık.


Tilki cidden tek tek takıldığın konu bu mu çocuğun el yazısı mı?


Evet, çok kıskandım şu anda, iyice delirdim ben gülü bir vazonun içine koydum annemin yılar önce zorla aldırdı vazonun içine.


Telefonum çalmaya başladı, derin bir iç çeken ve telefonu açtım “Çiçeği aldım seni piç!” dedim biraz ses gelmedi ve bir ses geldi.


“Gece, bakıyorum terbiyesiz olmaya başlamışsın!” gür gelen ses tanıdık ses yutkundum.


Siktir babam! “Baba, bende ne zaman arayacak diye bekliyordum.” dedim babamın nefes alışverişini duydum.


Ölmedi mi bu piç ya. “Yarım saate evde ol Gece!” dedi ve telefonu yüzme kapattı. Evet kendisi benim babam, beni komando gibi eğitti dört kere vurdu yedi kere bıçakladı, sekiz kere suikastçi tutu ve tam sayamadığım kadar çok kez kaçırıldım daha sayamadığım bir sürü şey var daha. Aile yemeği, siktir tamamen aklımdan çıkmış cinayetlere çok odaklandım. Babam bir Albay Vatan için çalışıyor bu yüzden vatan sevgisi genetik sayılır yutkundum.


Dedem babamın babası kendisi Türk ama hem Rusya'da hem de Türkiye’de büyük bir mafya kendisi, onun hakkında kimse bir şey bilmez, işlerine kimse karışmaz ben bile bilmiyorum kendisini.


Aile yemeğindeyiz, dedemin evinde lüks villada her yerde siyah giyimli korumalar var babamın üstünde asker forması vardı, kimseden çıt çıkmıyor yemeğimi yiyip defolup gitmek istiyorum.

  

“Gece, görüşmeyeli baya büyümüş benim küçük Tilki im!” dedi dedemle aram pekiyi sayılmaz, çünkü benim Tilki olduğumu bilen tek aile üyesi, amcam konuşmadan yemek yemeye devam ediyordu, sert bakışlarım dedemi buldu, dedemin gülüşü genişledi “Yaşlandım...” söze böyle başladı, Geber aq bana ne!


Gözlerimi kapattım, amcam bana baktı aslında oda biliyor nasıl bir canavar olduğumu.


“Baba, neden öyle dedin birdenbire!” dedi babam, dedemin gözleri benim üzerimde, göz devirdim.


“Bir varisim olmalı!” dedi babam öksürmeye başladı, göz devirdim.


“Ne? Neden birden bunu söyledin baba?!” dedi ama dedem sadece bana bakıyordu, tam onun karşısına oturan, ona meydan okuyan bana, gözlerinin içine baktım en büyük korkusunu aradı gözlerim, yoktu!


Lanet olsun ki bu yaşlı kurt çok zeki ama ben daha zekiyim! “Amca tuzu versene ya tuzsuz olmuş yemekler.” dedim amcam bana baktı ve gülümsedi bu evdeki tek düzgün kişi doktor olan amcam, benim amcam canım amcam başka kimse önemli değil benim için, evden ayrıldığım gün bana kapısını açan amcam oldu. Canım benim amcam, gülümsedim ve göz kırptım amcam ne olduğunu anlayamadı. Ben acilen bu masadan kaçma gerek, yoksa yemek bıçağını birinin gırtlağına sokacağım telefonuma mesaj geldi o piçten.


 

*Piç*

Piç: Neden beni Piç olarak kaydettin?!


Çünkü piçsin, aslında sapık yazacaktım ama karakter yetersizliği ne yapacaksın, senden olsa olsa piç olur zaten!


Tamam, Benim Lotus çiçeğim.

Senin için her şey olurum ama sen yeter ki benim ol.


Lotus çiçeğini götüne sokarım, madem çok iyisin ve beni bu kadar önemsiyorsun acilen bir şey yap ve beni kurtar bu aile yemeğinden!


Sen istersin, ben yapamaz mıyım,

Benim Lotus çiçeğim.


Telefonu kapatıp masaya koydum. Hiç bir bok yapamazdı çünkü burası dedemin evi, en ufak hareketinde kafasına sıkardı dedem.


Büyük bir patlama gerçekleşti, hatta babam belindeki silahı çıkardı “Neler oluyor lan!” dedem kükredi, ben şok içinde etrafa bakıyordum, daha büyük bir patlama oldu dışarı çıktık. Yandaki villalar yanıyordu hepsi tek tek patlıyordu, sıra sıra yavaş yavaş bize yaklaşıyordu.


Nerdeyse on bir Villa yandı, en son bizimkinde durdu ve dedemin arabası patladı babam ve amcam geri çekildi ben ise şok oldum bizim villanın üstünden beyaz bir örtünün üstünde yazılar vardı.


Benim Lotus çiçeğim isterse dağları delerim, sadece istemen yeterli. Sadece söylemen yeterli. Gözlerin benim gecem, gözlerin benim gündüzüm. Senin için her şeyi yaparım Benim Lotus çiçeğim, yeter ki gülümse.

~Benim Lotus çiçeğime~


Şok içinde yazıyı okudum ve bir anda yazı alev aldı, villa yanmaya başladı.


Dedem sinir olmuştu. Bir dakika, o benim dedemin arabasını ve dedemin villasını mı yaktı? Şu anda ben şok geçiriyorum, dedemin herkesin korktuğu Koray Alaras’ın arabasını ve villasını yaktı. Bu adam kimse hayran kaldım.


Motoruna doğru yürüdüm ama amcamda arabasına bindi babam ve dedem yanan villayı izliyordu, motoruna atladım ve hızla oradan uzaklaştım.


*Piç*

Sen iste dünyayı yakayım, sen iste yeter.

Benim Lotus çiçeğim.


Yok artık delirmiş bu adam, motoru mahzene park ettim ve içeri girdim.


            ☠☠☠


Kocaman eski bir hastane, bahçesi bile vardı güzel bir yer ormanın tam ortasında cinayet işle melik bir yer. Terkedilmiş eski büyük bir hastane ne kadar güzel, neyse ki biz burayı ayarladık ve düzel tik, dışarda kocaman bir kuru kafatası vardı.


Katliam timi namı diğer ÖLÜM timi, kimse buraya giremez, polisler bile ve burası tüm ekibin kaldığı yer, benimde burada bir odam var herkesin odası kendine.


Tüm ekip burada oturmuş siktir 365 gün izliyorlar, bir dakika neden ben yokum. Pamir mutfaktan çıktı elinde patlamış mısır vardı, beni görür görmez Mısır'da yere düştü ve tabak kırıldı "Ne oldu lan Pamir?" dedi Yiğit Pamir konuşmadı.


"Pamir’e inme indi arkadaşlar." dedi Uğur, Pamir ne konuştu ne bir şey söyledi.


"Evet Pamir’den kurtulmuş bulunmaktayız tek tilki kaldı ondanda kurtulursak yaşadık." dedi Yiğit benim gözüm açıldı, herkes bir şeyler konuşuyor bensiz eğleniyor.


"Oğlum tilkinin yanında geriliyorum, yemek bile yiyemiyorum!" dedi Aras yutkunamadım, cidden benden nefret ediyorlardı.


“Haklısın, bir de bağırıyor ya 'Siz hemen bana hamburger getirin!' diyor ya!” herkes güldü, asla böyle bir şey demedim!


Pamir bana baktı sinirleniyorum, sabır, sabır, sabır.


“Tilki çok katı her şeye kızıyor 'Bana bak, bunu yapma şunu yapma!' çok komik.” dedi herkes güldü bir kişi hariç Pamir’e baktım gülümsedim, Pamir titremeye başladı.


“Tabi Tilki'nin yanında tam bir korkak tavuk oluyorsunuz, hem onun arkasından konuşmayı kesin! Yoksa ben dilinizi keserim!” dedi Timur sağ kolum benim, gülümsedim vay benim kardeşime.

“Az önce ne dediniz siz?!” herkes yutkundu, hatta herkes sustu yüzlerini tekrar görmek için milyonlar verirdim.


“Pamir ulan seni bir elime gelirim var ya...” konuşmasına devam etmeden cebimden bıçak çıkarıp masaya sapladım.


Herkes sustu “Sizin diliniz çok uzamış keselim biraz!” dedim Timur baktım ve gülümsedim, ayağa kalktı yanıma geldi.


“Eğitim alanında on tur koşu ve yirmi şınav,” dedim herkes suskundu ve birisi konuştu.


“Tilki valla ben bir şey demedim!" dedi derin bir nefes aldım, anlaşıldı ben bu piçleri düzgün eğitim veremedim.


“Ne dedin sen!” dedim herkes sustu “Eğitim alanında yirmi tur koşu ve otuz şınav ve yirmi mekik başla!” dedim herkes koşmaya başladı ve eğitim alanına gittiler.


Timur onları eğitecek ve benim de küçük bir işim var.


Odama geçtim bilgisayar başına geçtim ve birkaç yazılım yazdım, bu piçi bulmam gerek. Numaraya arattım tüm dünyada ve ben şok oldum, bilgisiyar hata verdi *böyle bir numara bulunmaktadır* yazısına baka kaldım, Cidden neler oluyor. beş kere denedim ama hep aynı sonuç ve bilgisayar ekranı siyah oldu ve üstünde yeni bir mesaj geldi.


Bazen merak insanı öldürür. Benim Lotus Çiçeğim.

Beni görme, beni duyma ama beni hisset, beni düşün her gece ve lütfen artık beni aramayı kes, çünkü beni asla bulamasın.

Klavyeden bende bir şeyler yazdım ve gönderdim.


Asla asla deme bir gün bulursam çok canını yakarım.

Dikkat et çünkü seni bulduğumda senin Azrail’in olacağım.


Benim Lotus çiçeğim, öyle deme çünkü beni bulduğun vakit bir birimizin sonu olacağız.

Çok güzelsin benim güzelim.


Siyah ekran kayboldu, arkama yaslandım ve bu olanlara bir anlam vermeye çalıştım güçlüyüm, zekiyim, güzelim, mükemmel silah ve bıçak kullanırım, elime geçen her şey silaha dönüştüre bilirim ama bu adam benimle resmen oynuyor.


Yerimden kalktım, odada volta atmaya başladım cidden deli oluyorum. Nasıl benim özel teknoloji bilgisiyarıma erişti, elim titriyordu korkudan değil içimdeki kişi vahşet istiyordu, o adam kimdi ki beni takip ediyordu.


Tilki deliriyor ve o delirdiğinde kimseyi yaşatmaz. Camdan dışarı baktım yıldızlar çok güzel parlıyordu ve benim sakinleşmem gerek, dolabımda ilerledim siyah bol kazak ve siyah mini bir etek giydim, telefonumu ve kulaklık, her zamanki gibi bir bıçak ve bir silah almayı unutmadım aldım, koşarak merdivenlerden aşağıya doğru indim.


☠☠☠


Dışarı çıktım ve her zaman gittiğim o yoları gittim karanlık ormanın içinde kocaman bir meşe ağacı, mükemmel sırtımı ağacın gövdesine yasladım ve derin bir nefes çektim içime yakınlarda bir uçurum ve orda manolya ağacı var çok güzel çiçekleri var.


İnsan düşünüyor ve sorguluyor hayatını, yaşamını, her şeyi arkadan ses geldi. Belimdeki silahı çektim ve silahı emniyetini açtım, arkada gördüğüm yaşlı kadın ile dura kaldım. Geri belime koydum silahı, bu kadını tanıyordum “Kimsin sen güzel kız?“ dedi gülümsedi masum bir kadın ya da değil.


“Ruhu çürümüş birisi.” dedim bana doğru yaklaştı, saçımı okşadı.


"Gözlerinde ay görüyorum güzel kız, ruhun çürümüş ama gözlerin... Gözlerinde umut var.“ dedi aklımda sadece o söz geldi.


Çürümüş bir ruh için gözlerin fazla güzel.

Benim Lotus çiçeğim.


Yutkundum, kadın gülümsedi “Sen niye buradasın yaşlı kadın?” dedim onu birçok kez bu ağacın altında gördüm. Birini bekliyor gibiydi ama kimi? Umarım erkek değildir!


“Güzel kız bu ağacın hikayesini bilir misin?” dedi bilmem anlamında kafamı salladım, gülümsedi “Güzel mi güzel bir genç kız varmış, o kadar güzelmiş ki her yerden evlilik teklifi geliyormuş, ta ki bir gün ormanda birini görene kadar. Güzel mi güzel kız bu çocuğu meşe ağacının altında görür görmez aşk olmuş ve onunla evlenmek istemiş ama çocuk kızı istememiş. Her sabah kız, çocuğun yanına gitmiş her dakika onunla birlikte geçirmiş ona aşk olmuş!” dedi biraz soluklandı.


Şu saçma aşk muhabbeti.


“Aşk çok güzel bir duygu, o duyguyu yaşamak ayrı güzel, güzel kız sen hiç aşk oldun mu?" dedi yanıma oturdu.


“Söyle bana yaşlı kadın, bir katil birini seve bilir mi?" dedim binlerce insan öldürmüş bir katilim ben yüzüm kan.


kadın bana baktı ve gülümsedi “Neden olmasın güzel kız, belki bir gün.” dedi sırtını ağacın gövdesine verdi “Güzel kız, o kıza ve çocuğa ne oldu biliyor musun?” dedi hayır anlamında başını salladım, kadın gülümsedi "Adam son nefesini meşe ağacının altında sevdiği kadını bekleyerek verdi. Kadın ise o ağacın altında hep o adamı bekledi.” dedi güldüm saçma.


“Adam başka bir kadına aşktı ama kadın adamdan vaz geçmedi. Kadın aptalmış!" dedim yaşlı kadın güldü, bana baktı kırışmış yüzü ve mavi gözleri.


“Evet, belki aptaldır ama kadın adama aşktı, zaten aşkta aptallık değil midir? Söyle bana güzel kız en çok neden korkuyorsun?" dedi gülümseyerek. Senden, amk bu nasıl bir gülümseme.

 

Aşk...

 

“İhtiyar, ben hep aklımı kullanırım. Benim zehirli bir zekam var bunu asla unutma içim, kalbim, bedenim ne kadar çürüse çürüsün aklım hep galip gelir.” dedim kadının deniz mavisi gözleri bana baktı.


“İnsanı hep kibir ve gururu öldürür haksız mıyım? Güzel kız asla düşmanın küçük görme, yoksa sen onu değil o seni avlar!” dedi bu sefer gülmedi “Güzel kız, kibir in ve gururuna yenik düşme ve asla kendini Azrail olarak görme!” dedi yaşlı kadın. Biraz daha bu yaşlı bunağı dinleyemem.


Ayağa kalktım ama bir anda kadın konuşmaya başladı “Korktuğun şey aşk değil mi güzel kız, korkma bir gün sende aşık olursun ve en çok o zaman korkarsın... Onu kaybetme korkusu, şimdi sen söyle küçük kız aşk olup mu yok olacaksın? Yoksa kinin yüzünden mi? Hangisi güzel kız?” dedi gülme sırası bendeydi bu sefer.


"İhtiyar bilmiyorsun ki benim duygum yok kinim benim gücüm şimdi sen söyle nasıl aşık olunur? Ölüm kokan birisi aşk olabilir mi? Daha doğrusu Azrail aşk nedir bilir mi?” dedim ve yoluma devam ettim ta ki arkadan kadının sesi tekrar gelesiye kadar.


“Kaçma Güzel kız, tekrar kaçıyorsun. Güç olarak bildiğin kinin seni yok edecek güzel kız, tam bedenin kana bulanmış ola bilir ama o kanı pompalayan kalptir her kan kalbe aittir bunu unutma kibrin seni yok edecek ama aşkın seni süründürür. Dikkat et Güzel kız.” son sözleri bunlar oldu ve ben arkamı dönmeden o yerden gittim.


☠☠☠


Mahzen geri geldim, odama çıkıp üstümü değiştirdim her gün yeni bir olay her gün yeni bir tantana.


Aşağıdan gelen ses ile uyandım, gözlerimi daha açamadım bile bu piçler yine ne bok yapıyor, Yataktan zorlukla kalktım ve altıma siyah pantolon ve beyaz crop giydim, topuklu siyah ayakkabı, yan taraftaki siyah kot ceketi aldım ve merdivenlerden aşağıya indim yemekhane girdiğim an herkes toplanmıştı ve çember şeklini almışlardı “Neler oluyor burada?” dediğim an herkes bana döndü ve yolu açtılar yerde yatan Pamir’i gördüm, her yeri kan olmuştu Yiğit'e döndüm ve konuşmaya başladı.


“Kimse hiçbir şey görmemiş!” dedi sesi biraz garipti, derin bir nefes aldım ve Uraz’a baktım.


“İyi evcil hayvanlara yem yapalım. Bugün bir kaplan almayı planlıyorum!” dediğim an herkes birbirine baktı “Zaten kendisini ben öldürecektim iyi olmuş!” dedim cesede yaklaşarak, Pamir’in yanında durdum ve ayağımı göğüs kafesine bastırdım.


Dişlerini sökme mi istiyor sanırım bu piç. “iç organları hala sağlam gibi, Yiğit bana neşter getir. Kalbini istiyorum!” demem ve Pamir’in gözünü açması bir oldu.


Ayağımı tutu “Tilki, sen... Allah'ım yaşıyorum!" Pamir sahte bir sevinç geçirdi, ellerini yukarı kaldırdı ve duâ etmeye başladı “Allah'ım sen büyüksün, yarabbi KURTAR BENİ!” diye bağırmaya başladı, ayağımı daha sert bastırdım Pamir bağırmaya devam etti. Ta ki yemekhaneye Timur girene kadar, ayağımı çektim ve Pamir’in yakasından tutup kendime doğru çektim gözünün içine baktım ve gülümsedim.


Pamir’e el uzatım, elimi tutup ayağa kalktı ve omuz attım “Hadi birlikte yemek yiyelim.” dedim Pamir’i seviyorum tabi ki ona kıyamam ama belki kıyarım bende bilmiyorum.


Pamir’i kendi masama götürdüm “Yemek ye ve üstünü değiştir.” dedim Pamir başını salladı herkes dağıldı.


bizim gurup Ben, Timur, Yiğit, Pamir Uğur, Aras ve Cihangir.


En başta oturan ben etrafa baktım, telefonumu masaya koydum herkes konuşup gülüyordu. Pamir ayağa kalktı “Yiğit aşkım benim hadi seviş benimle artık!” dediği an Yiğit'in içtiği meyve suyu boğazında kaldı öksürmeye başladı.


“Pamir kaşınma kaşırım!” dedi Yiğit ben ise kahvemi içiyor onları dinlemiyorum, “Pamir seni sikerim,” ve +18 küfürler savruluyor derin bir nefes aldım telefonuma bir mesaj geldi.


*Piç*

 

Benim Lotus çiçeğim bugün ayın yedisi.

 

Unutun sanırım, ama merak etme ben sana her zaman hatırlatırım.

 


Siktir! Ayağa kalktım ceketimi aldım “Tilki nereye?” dedi Uğur derin bir iç çektim.


“Uğur ben ne zaman size gideceğim yerlerin hesabını verdim?” sesimde ki sertlik herkesin buraya bakmasını sağladı, umursamadan çıktım gittim. Mahzenin garajına indim elime gelen ilk kaskı taktım ve siyah Kawasaki Z1000SX bindim, yani Kawasaki Ninja 1000 mükemmel bir motor.


Hızla yola çıktım bugün Gece yok, bugün ismim Luna.


Motoru garajın önünde bıraktım. Yavaş adımlarla garaja girdim beni gören bana selam veriyordu evet burada baya bir popülerim “Bakın burada kim varmış bizim Luna değil mi bu?!” dedi Emir göz devirdim yanından geçip gittim.


Aradığım kişiyi buldum, araba motoruna bakıyordu, işte benim Kuşum. Yanına yaklaştım “Ne haber, görüşmeyeli bir ay oldu.” dedim kafasını kaldırdı sadece iki ya da üç saniye göz göze geldik.


“İyi, her zaman olduğu gibi mükemmelim, neyse ne zaten umurunda değiliz değil mi?” dedi araba ile oyalanmaya devam etti.


“Kartal yapma! Ben senin tanıdığın, senin seviştiğin cici kızlara benzemem!” dedim uyarıcı bir tonda, Kartal suratıma bile bakmadan yanımdan geçti.


“Kendini yorma Luna, araban hazır seni yanına götüreyim, beni takip et.” dedi onu takip ettim bu yer çok büyük, arabanın yanına geldik, arabanın üstünü siyah örtü ile kapatmışlar.


“Hazır ve aç!” diye bağırdı Emir, örtüyü çektim, nissan 370z benim arabam, siyah arabanın üstünde mor çizgiler vardı, jantlar siyah ve mordu çok iyi modifiye edilmişti, tam yarış arabası gibi duruyordu, derin bir nefes aldım mükemmeldi.


“Egzoz sistemini yeniledim, nos taktım, yeni boya, motoru güçlendirdik, yani bas gaza güzellik.” dedi Kartal ona sarıldım, evet ben birine sarıldım arabanın kapısını açtım. İçerisi mor led şık ile kaplanmıştı, gülümsedim cidden mükemmel olmuştu. Hayran kaldım “Benden sana bu son hediyem.” dedi Kartalın yorgun ve bitmiş. Sesi ona baktım siyah saçları kulağındaki küpeler her zerresine baktım sanki onu bir daha asa göremeyeceğim gibi.


Gitme demedim, diyemedim, yapamadım biliyorduk ikimizde, canımız yanacaktı. Bunu bile bile birbirimize bağlandık, bunu bile bile ben ona bağlandım dudaklarımdan çıkmadı o cümle “Teşekkür ederim.” dedim gülümsedi.


 

Her zaman olduğu gibi tekrar gülümsedi. Gülme be kuşum kalbim acıyor.


Bunun adı aşk değildi. Hayır kesinlikle aşk değildi bunun adı dostluk, bunun adı kardeşlik. Ben Borayı kardeşim olarak gördüm Bora Kartal benim tek dostum ve tek sırtımı verdiğim kişi.


O benim her şeyim, asla düşmanım olamaz yaşamayı hak ediyor, o, seçmedi bu siktir boktan hayatı o, her şeyi hak ediyor.


Umarım bir gün mutlu olursun sen benim en değer verdiğim varlıksın seni piç herif.


Beni bırakma asla hep yanımda ol sadece benim yanımda olsan da olur seni pislik herif! Ama lütfen ölme seni kaybetmek istemiyorum.


    

Bunların hiçbirini demedim “Teşekkür ederim,” dedim tekrar yutkunmakta zorlandım boğazım düğüm olmuştu nefes almak bile zor geliyor “Hadi ben biraz turlayıp geliyorum.” dedim arabaya bindim Bora garaj kapısını açtı arabayı kaldırdım gelen kükreme sesinden dolayı herkes irkildi gaza bastım.


☠☠☠


Sanki son günüm gibi kullanıyorum arabayı, sanki yarınım yok gibi, otoyola çıktım plaka yoktu hızı artırdım tüm arabaları solladım şu an hiçbir şey umurumda değildi vites atım, önüme çıkan araba her şeyi mahvetti. Direksyona vurdum gazı kökledim.


Nereye gittiğimi bilmiyorum, nereye gitmem gerektiğini, kaçıyordum kendimden, olacaklardan, her şeyden sonunda kendimi Yavuz Sultan Selim köprüsünde buldum buraya kadar geldiğim inanamıyorum.


Arabayı hafif yavaşlattım ilerde U dönüşü olmalı tekrar gaza yüklendim arabanın torpido gözün açtım şapka, gözlük ve maske vardı iyi bunlar beni idare eder.


Arabayı döndürdüm ve sahile sürdüm sahile geldiğim vakit arabayı bıraktım ve kumsala indim, öldürmeyi bilen ben birisini yaşatmak istiyorum. Buna hakkım varmı ki, bence yok cebimden sigara çıkardım cebimdeki zippo çıkardım üzerinde ölüm meleği vardı. Sigaranın ucunu yaktım duygusuz olan ben duygularıma yenildim, zippoyu denize fırlattım.


Yere oturdum ağlamak istedim ilk defa ben ağlamak istedim ama ağlayamadım, insan öldürmek insan yaşatmaktan daha kolaydı. Yapma bunu bana be, telefonum çaldı arama geliyordu telefonu açtım.


“Şu anda hiç konuşacak halim yok.” dedim telefonu tam kapatacaktım ses geldi.


“Seni sulu göz neden ağladın? Ağlama Benim Lotus Çiçeğim.” dedi sesinde gariplik vardı ve hüzün vardı bana acıyordu, ama ben ağlamadım.


“Seni piç, ben ağlamadım!” sesim sert ve soğuktu, evet ağlamadım işin kötü kısım da bu ben ağlamam, ağlatırım. Beni izliyordu ama nereden.


“Benim Lotus Çiçeğim, neden bu kadar üzgünsün? Seni nasıl mutlu edebilirim? Sadece söyle Benim Lotus çiçeğim.” dedi hafif tebessüm ettim. Her ne istersem mi?


“İyi, benim için İstanbul Büyük Sarayı patlat, sıkıldım biraz eğlence gerek.” dedim ses gelmedi bunu yapacak göt yoktur bu piçte oturduğum yerden kalktım ve arabayı bıraktığım yere doğru yürüdüm hala telefondan ses gelmiyordu.


“İyi sen nasıl istersen benim Lotus çiçeğim.” dedi en son ve telefonu kapattı piç. Az önce o puşt benim yüzüme kapattı, senin ben annenden gireyim...

 

 

İçimden ettiğim küfürleri iyi ki kimse duymuyor İstanbul Büyük Saraya doğru yol aldım yapamayacaktı gülümsedim arabayı çalıştırdım kükreme sesi geldi gülümsedim “Hadi bakalım,” yapamayacaktı o yer çok sağlam korunuyor hem de çok sağlam arabayı İstanbul Büyük Saraya sürdüm.

 


Arabayı uygun bir yere park ettim ve arabadan indim, bir tepede izliyordum banka oturdum “Yapamaz.” dedim düşüncemi belirterek, cebimden sigara çıkardım, zippomu suya attığım için ne ile yakacağımı düşündüm, arabaya doğru ilerledim her arabada olduğu gibi bu arabada ısıtıcı çakmak vardı, sigarayı yaktım ve derin bin nefes çektim içime. Tekrar arabadan indim.

 


Sarayda hiçbir şey olmadı. Yapamayacağını biliyordum ama neden hayal kırıklığına uğradım, dudaklarımın arasındaki sigaradan derince içime çektim dumanı havaya üfledim, üflemem ve bir patlama duymam bir oldu.

 

 

Sigara yere düştü cırlama sesleri buraya kadar geliyor gülümsedim deli gibi gülmeye başladım o kadar gülüyordum ki hatta kahkaha attım.

 

 

Deli gibi güldüm, delirmiştim cidden bu pislik benim için bir Saray patlattı, delirmiş piç amcık.


Bir anda bir şarkı çalmaya başladı.

Başa sar çünkü

Elimdekiler kalmadı düştü

Bir anda tersine döndü

Gerçeği gördüm, hayalime küstüm


Çok zor, bi' de bana sor

Başladığı gibi bak yaklaşıyo' son

Rüyalarını bi' kenara koy

Uyandığında çünkü hiç dönüşü yok


Kapıldım olur olmaz düşüncelere

Belki zaman zaman bahanelere

Teker teker, çareler tükendi birer birer

Durdum dedim, "Daha nereye?"


Ama başa sar çünkü

Elimdekiler kalmadı düştü

Bir anda tersine döndü

Gerçeği gördüm, hayalime küstüm


      

Yok artık delirmiş bu orospu çocuğu.


En büyük korkularımıza baş etmemiz gerekir, benim korkum senin benden gitmen, senin korkun aşk olmak.

Şimdi bana söyle Benim Lotus Çiçeğim kim daha çok korkuyor.

Acılarımız ve korkularımız bazen bize güç verir ama benim korkum beni yıkar sen benden gidersen ben yıkılırım Benim Lotus Çiçeğim.

~Benim Lotus Çiçeğim. ~

 


Delirmiş piç, hafif gülümsedim bu adam beni hep şaşırtıyor. Telefonum çaldı, telefonu açtım “Seni deli yine ne bok yedin!?” sesinden tanıdım Pamir.

 


“Ben bir şey yapmadım, vallaha!” dedim Pamir kesin inanmadı ama umurumda değil şu anda karşımda alev alev yanan binayı izliyordum “Pamir kapat bir arkadaşı aramam gerek.” dedim suratına kapattım gerçekten muhteşemdi her yer yanıyor ve gün batıyor bir tek şarap ya da viski eksikti.


Arkamdan ses geldi adım sesi birisi bana yaklaşıyordu “Hanım efendi, merhaba siz Nilüfer olmalısınız şey bunu birisi gönderdi, ismini vermedi tek dediği ‘Bunu o kadına götür ve onu mutlu et.’ dedi buyurun,” bana kırmızı şarap ve şarap bardağı uzattı gülümsedim başım ile onayladım.


adam bir çiçek uzattı Lotus çiçeği “İyi günler.” dedi ve yanımdan ayrıldı şarap açıktı bardağa doldurdum, tek dikişte bitirdim. Kaliteli şarap olmalı tadı fena değil hatta güzel.


Vişne şarabı olmalı, tüm meyveleri çok severim şarap bardağını yere attım kırılan cam sesi geldi kulaklarıma şarabı elime aldım ve tek dikişte yarısını içtim hiçbir zaman sarhoş olmam çok zor ne kadar içersem içeyim sarhoş olmam.


İtfaiye geldi, ateşi söndürmeye çalıştılar çok zordu. Ayağa kalktım arabaya doğru yürüdüm yarış iki saat sonra başlayacaktı elimdeki şaraptan son yudumumu aldım ve çöpe attım, mükemmel hadi gidelim.


☠☠☠


Yarış alanına geldim, Bora ve Emir çoktan gelmişlerdi. Üzerimi değiştirmek için arkaya gittim. Siyah yarış elbisesini giydim kalçamı ve göğüsüm belli ediyordu, tek buda değildi çok kısa, şort modeli göğüs kısım açık bıraktım sütyenimden taşan göğüslerim dikkat çekici, tam benlik.


Arabayı içeri piste sürdüm başlangıç çizgisinin üstünde durdum sağ yanıma tarafa mavi bir araba geldi, sol yanıma pembe bir araba geldi, mavi arabada fena olmayan hatta baya yakışıklı olan erkek vardı gülümsedim “Naber Luna.” dedi kız hafif gülümsedim ve kıza döndüm.


“Her zaman olduğu gibi Naz, mükemmelim ve hep olduğu gibi yine ben kazanacağım bıkmadın mı kaybetmekten?” dedim dudaklarımı büzerek yüzündeki ifade görmeye değerdi.


“Sakin ol Luna!” dedi yandaki Burak göz devirdim “Luna, bakıyorum da yeni araba almışsın, bayanlara öncelik güzel.” dedi bu piçten nefret ediyorum derin bir nefes aldım, el hareketi çektim.


“Bayan değil! Kadın!” dedim sinirlerim bozulmuşu bu piçe daha fazla katlanama.


Arabama Kartal yaklaştı “Luna dikkat et, son yer viraj çok tehlikeli ve ortada tam tamına yüz bin dolar var. Sana güveniyorum, HADİ ŞU PARAYI KATLAYALIM, LUNAYA ELLİ BİN DOLAR!!” diye bağırdı Kartal, sonunda yarış başlıyordu bir kadın ortaya çıktı siyahi bir kadın vücut hatları mükemmeldi ama benimki kadar değil, arabalar çalıştı, kadın elindeki mendili yere bıraktı ve eli sütyeninin kopçasına, herkes delirdi cırlama sesleri, tezahürat etmeye başladı birçok kişi, kadın sütyenini çıkardı yukarı kaldırdı ve attı.


Gazı kökledim vites attım ve daha hızlandım viraj da herkes yavaşladı ama ben daha da hızlandım ve sağa dönen virajdan hızla geçtim herkes geride kaldı ben ise birinci sırada onlara fark atıyordum, tezahüratlar çoğaldı.


Son viraja gidim hızımı azalttım vitesi ayarladım ve direksiyonu sağa doğru kırdım. Viraja girerken debriyaja sonuna kadar bastım, aracın önü viraja sokulurken aynı anda el freni çekiktim. Aracın arkası istenen konuma geldiği anda gaza yüklendim.


El frenini hemen geri indirdim, gazı kökledim ve bitişe doğru son sürat sürdüm bitişi geçtim. Arabayla drift attım ve arabayı durdurdum.


“İşte budur, benim kızım bu!” diye bağırdı Emir bana doğru koşan kalabalık omuz silktim Emir bana sarıldı.


İkinci Naz oldu, üçüncü Burak, parayı bana uzattılar tam tamına yetmiş beş bin dolar kazandım herkes parasını katladı Kartal ve ben parayı bölüştük Burak yaklaştım.


“Ne oldu Burak götüne mi kaçtı, bak seni bir KADIN olarak yendim hatta yendik seni piç herif.” dedim üzerine doğru yürüdüm “Bir daha seni yarışta görürsem yemin olsun, hatta Allah şahidim seni öldürürüm ve hiçbir zaman bir kadını hor görme yoksa senin Azral'in olurum!” dedim elimi uzattım Burak bana arabasının anahtarını verdi ve defoldu.


Etrafa bakındım birinin beni izlediğini hissettim, yutkundum “Ben sigara içmeye gidiyorum.” dedim vücudum titredi herkes şarkıda dans edip eğleniyordu ben ise uzakta sigara içiyordum, bedenime bir ürperti girdi.


Dudaklarımın arasındaki sigaradan derin bir nefes aldım, bazı şeylerden korkarız örümcek, böcek, yılan, aslan hata ölüm. Sigarayı içime daha çok çektim, başım ağrımaya başladı gene çok düşünüyordum.


Herkes dans edip eğleniyordu Bora bana doğru yaklaştı “Nasıl eğlenilir bilmiyorsun, sana inanamıyorum.” dedi kuş beyinli göz devirdim.


“Sigara içiyorum birazdan gelirim” dedim, Bora yanımdan ayrıldı nefes alış verişim hızlandı, bedenim benim, mükemmel bedenim sigaranın izmaritini yere attım.


Yavaş adımlar ile piste ilerledim herkes dans ediyordu her adımım bir önceki adım mı eziyordu.


Bir kızın elinden içki şişesini aldım “Benim oldu, şimdi defol!” dedim içkiyi kafaya diktim boğazımı yakan alkol hafifti benim için daha ağır bir içkiye ihtiyacım var. Daha ağır, daha sert.


İçki almak için masaya yaklaştım gözüme ilk çarpan içki spirytus oldu bu içkiyi biliyordum %96'lık alkol oranıyla Polonya yapımı Spirytus alıyor. Genellikle kokteyl ve likör yapımında kullanılan Spirytus, kişiyi çok -ama çok- sarhoş etmesine rağmen, uyandığında dinç ve enerjik hissettirmesiyle ünlüymüş.


İçkiyi elime aldım, şişesini elime adım, kafama dikmek yerine arabaya koymak için ilerledim, zor bulunur bu içki.


Piste geri geldim, herkes öpüşüyor, sevişiyor arabaların üzerinde, hatta arabanın içinde bile yapan vardı. İçki yerine geri geldim ve tekila aldım, bardağın üzeri tuz ile kaplanmıştı tuzu yaladım ve tekilayı kafaya diktim direkt olarak yandaki tabaktan limon aldım ve limonu kemirmeye başladım.


Dans pisti dolup taşmış, derin bir nefes aldım ve oraya doğru yürüdüm, dans etmeyi herkes gibi bende çok severdim, en çokta ölümle dans etmeyi severdim.


Kendimi müziğin ritim bıraktım, vücudum kendi kendine hareket etti. Kalçamı salladım, bir sağa, bir sola aynı ritim ile devam ettim elim göğüsümden aşağıya doğru indi, bedenime dokunarak hareket ettim.


Bedenimi ileri geri yapıyordum ellerimi havaya kaldırdım ve yere eğildim kalçam yere değdi ve kalçamı göstererek yavaşça ayağa kalktım.

                               

Bir çok kişi beni izliyordu ben ise kartalı izliyordum içki içiyor ve birileri ile konuşuyor. (Erkek) Her hareketini izliyorum, hem de her en ufak bir kazada kriz geçirebilir, yanımdan geçen bir erkekten fıçı bira aldım kocaman bir bardaktı.


Birayı üzerime göğüslerime döktüm Bora beni izliyordu gözleri göğüslerime kaydığı an dudaklarımı oynatarak bir şey dedim.


                                 

“Sapık.” Yüzü kızardı ve yere baktı ben ise dans etmeye devam ettim ta ki telefon çalasıya kadar. Telefonu açıp kulağıma koydum bir yandan dans etmeye devam ediyordum.


“Yapma,” yalvaran sesi geldi o piçin gülümsedim “Lütfen yapma, Benim Lotus Çiçeğim.” dedi sesi ses garipti.


“Ne saçmalıyorsun?” dedim anlamamış gibi yaparak, kalçamı salarken.


“Çok güzelsin, benim güzelim, Benim Lotus Çiçeğim, sana her şey yakışıyor.”


“Biliyorum.” dedim ses gelmedi ikimizde sustuk ama bu sesizlik bana garip geldi “Hey, bana bak. Beni dikizlemek yerine git eğlen hayatını yaşa,” dedim Boraya baktım hala birileri ile konuşuyordu dans etmesi yasaktı ve bu onu üzüyordu biliyorum oda dans etmek istiyor “Çünkü bazıları senin kadar şanslı değil.” dedim evet bun ben dedim Azrail dedi.


“Benim Lotus Çiçeğim, ben böyle iyiyim seni görmek bile benim için bir cennetti.” dedi kahkaha attım.


“Cehennem olmasın?” dedim gülme sesi geldi oda gülümsedi “O zaman Cehenneme hoş geldin.” dedim güldüğüne yemin edebilirim ama kanıtlayamam.


“Senin olduğun her yer bana cennet, Benim Lotus Çiçeğim.” dedi hafif gülümsedim, aptaldı bu herif cidden aptal.


  

“Seni öldürecek birine-“ konuşmam yarıda kesildi Boranın yanına sarı saçlı afet gibi bir kız geldi.


Her şey bitti algım kapandı benim kimseyi görmedim odağım dağıldı, dikkatim dağıldı kadın Boray yaklaştı baya bir yaklaştı nefes alış verişim hızlandı birden %0 olan sinir %100 oldu kulağıma gelen gülme sesi ile afalladım.


“Ah Benim Lotus Çiçeğim, birde beni düşün sen.” dedi yumruğumu sıktım tırnaklarımı avcumun içine geçirdim. Telefonu kapatıp cebime attım.


Gözlerim alev alıyordu, bedenim o sarı orospuyu öldürmek istiyordu. Tilki katliam yapmak istiyordu hem de çok fazla, böyle giderse ben bile durduramam. Tilkiyi durdurmak imkansız bir hal almaya başladı.


Bora bana baktı, kız Boranın elinden tutu, diğer eli ise boynuna dokundu ve o an benim zihnim bulandı, neden bu adam beni bu kadar kötü etkiliyordu beni tanımıyordu bilmiyordu ama garip bir şekilde sanki beni tanıyordu.


Kız Boranın dudaklarına yapıştı ve işte olan oldu, adımlarım hızlandı ve o yere doğru gitti. Sonunda uyuyan Tilkiyi uyandırdı. Kızın saçından tutum ve tutuğum gibi arabanın camına vurdum kafasını ve sürterek kaputa geldim, yandan birine baktım.


Bana ait olan bir şeye dokundu az önce ve onu öptü, onu öptü, benim kuşumu öptü bu kaltak. Benim şarterler attı ve telefonu kapattım koşar adımlar ile kıza yaklaştım.


Kızın saçından tuttum, bağırmaya başladı normalde asla bir kıza el kaldırmam ama bu kaltak hadini aştı, hem de çok “Luna kes şunu, yapma!” Bora bizi ayırmaya çalıştı ama nafile, kızın saçını çektim kızın kafasını geriye doğru çektim ve dirseğim ile kızın yüzünü sağlam bir vurdum kız ne olduğunu şaşırdı ve cırladı cırlaması ve burnunu tutması bir oldu kızın burnu kırıldı. Kızın saçını bıraktım ve yere ittim.


  

“Bana bak, ben asla bir kadına el kaldırmam ama benim damarıma basarsan senin damarına basarım.” dedim kız burnunu tutarak ayağa kalktı.


Koşarak ayrıldı, Boraya döndüm kollarını kavuşturdu ve bana bakıyordu, sevimli şekilde gülümsedim göz devirdi herkes bize bakıyordu ben ise şu anda kimseyi umursamıyordum.


“Luna, benim hayatıma karışma artık, beş yaşında değilim ben!” dedi bana bağırarak, ilk defa bana bağırdı gözlerim açıldı. Şok olmuştum, az önce bana bağırdı “DEFOL!” dedi normal birisi bana bunu dese kafasını kopartır münasip bir yerine sokardım. Ama bu karşımda sıradan biri yok.


Arabama binmek için arkamı herkes bize bakıyordu derin bir nefes alım ve Kartala döndüm ona yaklaştım kulağına yaklaştım “Ölecek birisi fazla enerjiksin Kuşum. Beni tanımıyorsun, dikkat et. Kanatlarını koparmayayım!” dedim arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim.


Arabaya bindim, çantam yan tarafa attım ve o yerden uzaklaştım. Hayatımda ilk defa birini tehdit ettiğim için canım acıyordu ama oda sınırını zorladı.


☠☠☠


Arabayı hızlı sürüyordum, hızı çok severdim tüm stresimi böylece kolay bir şekilde atıyordum tüm arabaları soluyordum gaza basıyordum ve istediğimi yapıyordum.


  

Kafama eseni yapıyordum, arabayı daha çok hızlandırdım kırmızı ışıkta bir sürü araba durmuştu yani geçmem imkansızdı arabayı durdurdum mecburiyetten nefret ediyorum trafikten ama yapacak başka bir şey yoktu.


Yanımda bir araba durdu, içinde iki tane dingil vardı aragona kerten kelesi ve arabamı inceliyorlardı, onlar beni göremiyor ama ben onları çok iyi görüyordum.


  

“Abi, yarış yapalım mı?” dedi, direksiyondaki andaval dedi bunu aptal altındaki araba çürümüştü ‘Beni sal artık!’ diyordu bas baya, derin bir iç çektim ve arabanın camını açtım.


  

“Bu araba ile mi?” dedim çocuklar bir birlerine baktılar ve gülümsediler, haklılarda üzerimde hiç bir şey yoktu, sadece sütyen ve hava karanlıktı, saat geç değildi benim için bu saat hiçti.


  

“Evet, hem…” vücudumu inceledi gözleri göğüslerimi inceledi, gözlerim ve öldürücü auramı sakladım, bir birlerine baktılar “Bizimle bir gece geçirirsin.” dediler tahmin etmiştim.


  

“İkiniz bir olsanız bile, beni tatmin edemesiniz.” dedim başımı dik tutarak.


“Seni, kaltak orospu!” diye bağırdı işte daha yeni uyumuş olan Tilki uyandırmak ister gibi. Göz devirdim.


“En azından sizin gibi şeref yoksunu değilim!” dedim adamlar bir birlerine baktı ve adam arabadan çıktı.


“İn lan arabadan!” dedi arabanını kapısını açtım ve aşağı indim, adamla aynı boydayız, hatta adamdan daha uzundum.


“Bana bak şu anda kaçman için bir şansın var.” dedim adam üzerime yürüdü ve bana elini kaldırdı.


Adamın bileğinden tutum ve bileğini çevirip set bir şekilde sırtında birleştirdim, hareket edemiyordu. Yüzünü arabaya vurdum, diğer arkadaşı arabadan indi ve bana doğru yürüdü aptallık işte arabaya yasladığım adamı bıraktım, arkadaşının elinde sopa vardı. Gök yüzüne baktım, karanlık beni temsil ediyordu. Karanlık benim.


Adam bana doğru elindeki sopa ile koştu, ben tabi hep yaptığımı yaptım dizim ile adamın karnına sağlam bir tekme attım. Adam zaten sersemledi ne olduğunu şaşırdı, sonrada kafasından tutup arabaya vurdum.


Diğer adama döndüm “Bir daha bir kadını rahatsız edersen seni parçalara ayırırım!” dedim arabama döndüm arabanın üzeri adamın kafasını vurduğum yer kan olmuş arabaya bindim ve olay yerinden uzaklaştım.


  

Kendini bir bok sanan insanlardan nefret ediyorum. Özelikle erkekler kendilerini her şeyi yapa bilecek kadar üstün görüyorlardı ve bu beni sinir ediyordu.


Madem kadınlardan bu kadar üstünsünüz, neden siz çocuk doğurmuyorsunuz? Neden siz çocuk yetiştirmiyorsunuz? Kendinizi bir bok sanıyorsunuz, tüm erkeklere demiyorum, bazı kendini kadından üstün gören erkeklere diyorum. Seni doğuran bir kadındı, yani sen aslında annen olmadan bir hiçsin.


Arabayı hızlı sürüyordum ta ki arabadan bir ses gelesiye kadar garip bir se geldi hatta bir şey düşme sesi geldi sanırım, arabayı dur durmaya çalıştım ama imkansız durmadı araba gözlerim açıldı araba durmuyordu firenler çalışmıyordu zaten bütün boklar beni bulur. Yan taraftan çantamı aldım, içinden telefonumu aldım ve birini aradım önüme gelen ilk kişiyi aradım.


“Benim Lotus Çiçeğim bakıyorum da zor bir durumda gibi gözüküyorsun?” dedi gülümsedim.


  

“Ben hep zor durumdayım ama hep kurtulurum.” dedim arkadan sesler geldi bir şey şişe açma sesi “Sen içkimi içiyorsun?” dedim kahkaha attı.


“Evet, sen içersin de, ben içemez miyim?” dedi hafif bir tebessüm ettim.


“Çocukların içki içmesi zararlı, velet.” dedim ses gelmedi bir süre araba daha çok hızlandı hızı çok severdim tüm arabaları solladım el freni de çalışmıyor araba git gide daha çok hızlanıyordu ve kontrol edilmesi zorlanıyordum.


“Benim Lotus Çiçeğim durdur şu arabayı hiç şaka sırası değil!” dedi ses tonundaki korku fark ediliyor, korkuyordu ama neden bu kadar çok korkuyordu.


“Beyinsiz misin? Durdur bilsem durdurmaz mıydım?” dedim bağırarak haklıydım.


“Kahretsin!” dedi bağırarak bir şeylerin yere düşme sesi geldi. Bu aptal herif neyin kafasını yaşıyordu acaba, çok merak ediyorum.

     


Araba aşağıya doğru bir uçuruma doğru ilerliyordu ve durdurmak imkansızdı bu yolları çok iyi biliyordum çünkü ilk defa o uçurum kenarında sevgilimi başka bir kadın ile yakaladım. Neden bu boktan olayı hatırladım bilmiyorum ama sikimde değil zaten.


Hayatım gözlerimin önünden geçti bir şerit gibi, bizim aptallarla dolu ekip, renkli Pamir, babam, çektiğim acılar.


Sanırım çok kötü bir hayat yaşadım, berbat bir hayat ama olsun buna da şükür iyi yerler var mıydı vardı Pamir ile tanışmam ya da Kartal ile tanışmam mutluyum ya da değilim kimin umurunda.


“Ne yapıyorsun?” dedi sesi endişe doluydu, ama umurumda değil he zaman olduğu gibi ben buydum karşımda birisi kalp krizi geçirsin umursamam ben buydum işte ölmesi gereken bir canavar.


  

“Ölmem kimin umurundaki zaten?” dedim gaza basarak uçuruma varmamam daha çok vardı.


“Benim umurumda!” dedi bağırarak gülümsedim, neden beni bu kadar umursuyordu neden ölmemi bu kadar umursuyordu.


“Neden? Yoksa benden hoşlanıyor musun?” dedim.


“Benim Lotus Çiçeğim, ben senden hoşlanmadığımı hiç söylemedim.” dedi.


“Sen, az önce ne dedin?” şok olmuştum.


“Belki bir gün tekrar söylerim.” Yutkunmakta ilk defa güçlük çektim.


Konuşmaya devam etmek anlamsızdı, yaşadığım hayat çok garipti, bir o kadarda güzel karışık bir hayat yaşadım. Hayat çok kısa, hem de çok kısa “Yaptıklarım için pişman değilim, ölümü en çok hak eden insanlardan biriside bendim, biliyorum… umarım herkes mutlu olur.” Haklıydım ben bir pisliktim, para karşılığında insan öldüren kişi bendim, pişman mıyım? Pek sanmıyorum, asla pişman olmadım.


“Canın ile kumar oynuyorsun!” dedi, hayır, kumar oynamıyordum ben ,direkt olarak canımı koyuyordum ortaya.


“Ne değişecek?” dedim yüzümü ekşiterek, haklıydım “Kim umursayacak?” dedim ses gelmedi, bu haklı olduğumun kanıtıydı gözümün önüne çocukluğum geldi.


Babama soru sordum ilk defa annem hakkında soru sordum diğer tüm çocukları anneleri almaya gelirdi beni ise özel şoförüm beni almaya gelirdi herkes çok havalı sanardı ama benim için değildi.

 

Öğretmen bir ödev verdi “Babanıza sorun bakalım Annenizi nasıl görüyormuş?” dedi bende o gün heyecan ile eve gittim koşarak babamın yanına geldim odasına daldım kapıyı tıklamadan.

 

Babamdan kanlar akıyordu, beni görür görmez bağırdı “Hemen odadan çık!” diye bağırdı bana, ben bunlara alışıktım, kapının önünde babamı bekledim iki saat, yemek yeme vaktim geldi ama yine de babamı bekledim.

 

Sonunda odadan çıktı, beni görür görmez yüzünde yine aynı ifade oluştu. Bu ifade ne sevgi, nede acıma acıma duygusuna bile razıyım ama yüzünde oluşan tek ifade, Tiksinti.

 

“Baba, öğretmen ödev verdi.” Dinlemedi beni gene, tekrar ve tekrar ama ben devam ettim, tüm aile masadaydı yemek yiyorduk ‘Baba, öğretmenim ödev verdi.” Dedim tekrar ve bu sefer tüm ailenin gözü beni buldu ve amcam konuştu.

 

“Ne ödevi bu, Mahperi.” Dedi amcam, canım amcam, bu ailede ben önemseyen tek kişi o onu çok seviyorum o benim benim diğer ismim göbek adım Mahperi.

 

“Babanız, Annenizi nasıl görüyor?” herkes sustu babam bana öldürücü bir bakış attı ve bende sustum, korkmadım sustum çünkü susmam gerekiyordu.

 

“Mahperi, yemek yiyelim olur mu tatlım.” Dedi amcam başım ile onayladım ama o an anlamıştım babam benden nefret ediyordu çünkü diğer babalar çocuklarına öyle bakmıyordu nefret dolu bakmıyordu çocuklarına.

 

☠☠☠

 

Neden benim babam benden nefret ediyor, hep bunu merak ettim ve sonunda cevabına ulaştım herkesin bildiği ama benim bilmediğim bir cevap, benden korkuyordu.

 

Biliyordu, benim yavaş yavaş canavara dönüştüğümü ve hiç bir şey yapamıyordu, çünkü beni canavar yapan kişi. O, benim canavara dönüşmemin en büyük sebebi, Babam.

 

Sarhoştu, hatırlıyorum o gün bana cevap verdiğinde, sarhoştu e bana ilk defa annem hakkında bilgi verdi. İlk defa annem aknda konuştu.

 

“Baba, Annemi nasıl görüyorsun?” dedim tek bir kelime bu kadar yakışmazdı bir insana.

 

“Melek.” Dedi şok olmuştum babam bana annemin melek olduğunu söyledi, devam etti konuşmaya “Annen çok güzeldi tıpkı bir melek gibi.” Devam etmesini bekledim “O, mükemmeldi kusursuz birisi.” İçkiyi kafasına dikti, ve devam etmedi.

 

Babam bana o günden sonra asla annemden bahsetmedi, benden nefret eden bir aile.


Yapamadım koruyamadım daha çok küçüktüm, ne sevmeyi bilirdim ne sevilmeyi. Ailesinden sevgi görmemiş bir, sevmeyi bilir mi?


“Ben.” Telefondan ses geldi ama artık çok geçti. Her şey için, özelikle de benim için, ruhum çürümüştü bedenimde ruhuma eşlik ediyordu.


Akılıma neden anılarım geliyor sürekli bilmiyordum, neden böyle oldu anlamıyorum gözlerimin önünden geçti çocukluğum. Elimden hiç bir şey gelmedi.


☠☠☠

Hayat çok zordu, ikinci cinayet hayatımı değiştiren cinayet, daha doğrusu hayatımı mahfeden cinayetti. Beni kimsenin umursamadığını anladığım cinayet.


Gece Alaras -Gece Öztürk-Tilki-Azrail-Ölümün Sesi-Luna binlerce adım var benim, binlerce sahte kimlik, binlerce sahte yüz demek. Hayatım kolay değildi, birilerini öldürmek insanların sandığı kadar kolay değildi, o cesedin görüntüsü beynine kazınıyor ve her gece kabuslar, rahat uyuyan bir seri katil yoktur.


Geçmiş peşimizi bırakmıyor, ya da ben geçmişimi bırakamıyordum. Neden korkuyordum bilmem ama korkuların insanı zayıflattığını biliyorum, zayıf bir insan değilim kimse beni kolay kolay alt edemez ben acımasız bir canavarım, benim tüm yüzlerim kanla kaplı.


İkinci cinayet, en güvendiğim kişiyi öldürdüm. Beni sevdiğini düşündüm sevginin ne olduğunu bilmeyen ben sonradan anladım ne için beni öldürmek istediğini daha yeni yedi yaşıma girmiştim o günü asla unutmam.


Daha küçük bir kızdım, benim yaşımdaki kızlar oyuncak bebek ile oynarken ben 9mm ile poligonda atış deniyordum dövüş eğitimi alıyordum tek buda değil ilk sıktığım tabanca glock 19c oldu tabi ki silahlar yavaş yavaş büyüdü, ikinci cinayetimi odamda ansızın bir gece oldu.


Kimsesiz bir çocuktum ben, terk edilmiştim, dışlanmıştım, öldürülmeye çalışıldım ama ben kurtuldum ve onları ben öldürdüm daha altı yaşında küçük bir kızdım ben.


Güvendim ilk defa birine gerçek anlamda güvendim, sevdim hem de her şeyden çok, oda beni seviyor sandım, yalanlara kandım gözlerim kör oldu, kulaklarım sağır oldu.


Bilemedim, yapamadım, göremedim, asla ama asla istemedim, sevilmek istedim bende sevmek istedim. Belki her şeyden daha çok istedim sevmeyi ve sevilmeyi.


Bir hata yaptım belki de kimseye güvenmeseydim başıma bunlar gelmezdi sıradan bir insan olabilirdim katliamdan, kandan, öldürmekten zevk alan bir psikopat yerine daha iyi birisi olabilirdim ama olmadı.


☠☠☠


Babamın bana neden tiksinerek baktığını daha iyi anlıyorum, ilk başta saçım yüzünden sandım ama hayır. Babam benden tiksiniyor çünkü ben sadece öldürmeyi bilen bir canavarım, çocukluğum gözlerimin önünde çürüdü ve bende buna izin verdim. Çok küçüktüm, kurtulamazdım daha çocuktum, neyin yanlış olduğunu bilmiyordum, neyin iyi olduğunu bilmiyordum nefret etmeyi öğretiler bana, tüm insanlardan tüm herkesten, nefret etmeyi öğretiler. Peki ben niye buna izin verdim? Neden beni bir canavara dönüştürmesine izin verdim?


Cevap yoktu, bende bilmiyordum cevabı, beni bir canavar yaptılar. Ama bu canavar olmak benim hoşuma gitmeye başladı, insanların korktuğu bir canavar. Kimsenin sesini bile yükseltemediği korktuğu o canavar olmak, bana zevk verdi.


Binlerce hatta milyonlarca insan öldürdüm, bazen işlediğim cinayetleri unuttum. Ama asla unutmadığım bir cinayetti daha beş yaşında küçük bir çocuktum.


Sanki her şey bir plan gibi, nedenini asla anlamadım neden herkes beni öldürmek istiyor. Babam hep göreve giderdi beni dedemin yanına bırakırdı, dedem beni asla önemsemezdi değersiz bir çöp olarak görürdü ta ki altı yaşıma kadar. Altı yaşımda ikinci cinayetimi işledim. İkinci ölüm, iki ceset, iki can vardı ortada.


Odamda yatağımda kitap okurken odama girdi en güvendiğim insan, beni seviyor sandığım insan, bana ihanet etti odama girdi.


Bir şey çalmak için değil ya da iyi geceler demek için değildi bu sefer, beni öldürmek için girdi odama. Eli bile titremedi, beni öldüreceği için üzgün değildi, hatta daha çok mutluydu, peki ben, ben ne hissetim Kırgınlık, hayır. Üzüntü, hayır. Hissetim bu şey neydi bilmiyordum önceden ama şimdi biliyorum. Nefret. Bu duygu çok ağır geldi bana yüzünü hatırlıyorum. O tiksindirici bakışı, hala akımda her santimi o anın her dakikası.


“Son sözün ne?” dedi bana ben ise ona iğneleyici bir bakış atıyordum. “Kusura bakma ama senin cesedine çok para ödeniyor, hem de çok.” dedi daha küçük bir çocuğa.


“Neden ihanet ettin.” Dedim ses tonum hatta sesim titredi “Neden? BENİ HİÇ SEVMEDİN Mİ!?” sesim kendi kendine fazla çıktı silahın ucu beni gösteriyordu ama ben korkmuyordum, benim farkım bu, ben hiçbir şeyden korkmuyordum.


“Hayır.” Dedi mimiği bile oynamadı.

“Bir gün öleceğimi biliyordum, bu kadar eken olmasını hiç beklemedim.” Dedim biliyordum öleceğimi, yüzümde benimde mimik oynamadı, içim kan ağlıyordu ama bunu dışa vurmak bir boka yaramayacaktı biliyordum. Yarını düşünerek yaşamazdım ben her an ölümü düşünerek yaşadım “İhanetin yoktur bir nedeni, ama vardır kahpeli.” Dedim daha küçük bir çocuk dedi bu sözleri silahın emniyetini açtı ve bana doğru tutu gözlerinde acıma duygusu yoktu.


Benim gözlerim, karanlığı temsil ediyordu “Son bir isteğim var. Beni öldürdükten sonra babama ondan nefret etmediğimi söyle.” Dedim gülümsedi ve başı ile onayladı kitabı kapatıp yastığın altına doğru iterken elime değen soğuk metali hissetim.


Silah, yastığımın altında silah vardı ve bunu ben koymadım, karşımdaki kişi bunu bilmiyordu ben bile daha yeni öğrenmiştim, konuştu.


“Merak etme seni acısız bir şekilde öldüreceğim.” Dedi ölmek istemiyordum mutlu olmak istiyordum silaha baktım.


O bana doğrultu ben neden ona doğrultmuyordum, düşündüm silahı yastığın altından çok hızlı bir hareket ile çıkardım ve emniyeti açtım tek bir kurşun tek kurşun ve bir can.


Kanlı görüntü aklımdan hiç gitmedi benim peşimi hiç bırakmadı, ben öldürmeyi seven bir seri katildim. Tam anlından vurdum, yüzüme sıçrayan kan tüm bedenimi kirletti, yere düşen cansız bedene baktım daha altı yaşında bir çocuktum ben.


İkinci cinayet…

 

Türkiye’nin en iyi suikastçisi

      

Arabanın hızı artıyor ve durmuyor nede yavaşlıyordu telefon hala açıktı “Bana bir koz verdin.” Dedim ses gelmedi ama bir dakika sonran tekrar ses geldi.


“Ne kozu?” dedi sesi tedirgindi, gülümsedi.

“Orası bede kasın.” Dedim yutkundu sesini duydum.

“Sana boşuna Tilki demiyorlar demek ki.” Dedi

“Tilkiler hakkında sana biraz bilgi veriyim; Çevik vücut yapılarıyla hızlı hareket eder, çok iyi koku alır ve güçlü işitme duyusuna sahiptirler. Bu özellikleriyle iyi birer avcı olduklarını söylemek mümkündür ve bir şe daha tilkiler sinsi, kurnaz yaratıklardır.” Dediğim an sesi kesildi uçuruma varmıştım en fazla iki dakikam kalmıştı. Dudaklarım kıvrıldı hoşuma gitti.


“Sen…” dedi devam daha gelmedi saniyeler sonra devam etti “Freni patlatan sendin!” dedi gülmeye başladım sadist bir şekilde, doğru sayılırdı ben sadece gevşettim.


“Kısmen,” dedim gözümü kapattım “Nefreti sevgi sandım, aptallık bende.” Dedim son cümlem bu oldu araba uçurumdan aşağı düştü, iki kere takla attı ve yere ters bir şekilde düştü. Arabanın kapısını açmak ile uğraşmadım zaten kimsede yoktu burada öleceğim sanırım.


Acı tüm bedenimi buldu, tüm benim parçalanıyor hem de canım çok acıyor ben acıya dayanıyordum.


Kaburgalarım kırıldı büyük ihtimale, kafamdan kanlar akıyordu her şey tersti ya da ben testim büyük ihtimale ben testim öksürdüm ağzımdan kan aktı. İç organlarım parçalandı kesin, keskin bir acı vardı kaburgalarımda.


Başım dönüyordu ama kokuyu alıyordum, genzimi yakan bir benzin kokusu, yutkundum araba patlayacaktı gözlerimi kapadım ve bir şarkı çalmaya başladı.


Araba harap bir durumda ama müzik çalıyor çok garip, müzik arabadan gelmiyordu müzik telefondan geliyordu.


Senin kollarında başlayan sabahlara, biten gecelere doyamadım hâlâ.

Huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat

Garip ama sen n'olur üzülme artık

Değilsin yalnız

Bu bir veda değil

Mutluyum, inan

Anladım, bi' şanstı bu

Aşkınla dolu bir gün bile bir ömür yeter bize


Gitme, kal

Gitme, kal

Ya da beni de yanına al da kalmayayım

Bir başıma bu diyarda

Sensiz olamam, yapamam

Beni de al yanına


Dolu kadehi ters tut-Gitme


Gülümsedim gerçek anlamda ilk defa gülümsedim, bu adam tam bir pislik. Boğaz kısmım çok acıyordu tüm bedenim ağrıyordu, gözüm kapanıyordu bilincim gidiyordu.


Sesle duymaya başladım adım sesleri öleceğim ama hala çok dikkatliyim “Onu bulduk!” tanıdık ses bana yaklaşıyordu, çok tanıdık bir sesti ama bir o kadarda uzaktı bana, garip.


“Yaşıyor!” dedi kulağımın dibindeki ses, gözlerimi açtım kaşımda siyah giyimli birisi vardı.


“Yalan Ölüyorum!” diye bağırdım, herkes buraya toplandı bedenimi hareket ettiremedim.

   

“Turp gibi maşallah.” Dedi Pamir’in sesi gülmemek için kendim zor tutum ta ki bilincim bulanık olasıya kadar ve sesler gitti ve bende gittim.


Bilincimi kaybettim.


                                                               

   

 Umarım beğeniirsiniz.

Yorum yaparsanız çok mutlu olurum. 🥰

Zaten Wattpad gittiği için morelim biraz bozuk. 😭

Wattpad 12 bölüm yayınlamıştım eğer girebiliyorsanız wattpede oradan okuyun.

Hepinizi seviyorum Benim Lotus Çiçeklerim.💜🖤

 öptüm Mucuk 😘😘


Loading...
0%