Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bir Acının Varlığı

@lunasenpai25

Selammmm 👋👋

Bn Lunasenpai namı diğer Nur.

Beni özlediniz değilmi Benim Lotus Çiçeklerim. 🌸💚

Bu benim bu tarzda yazdığım ilk kitap.

Bu hatta benim 2. Kitabım Umarım beğenirsiniz.🥰

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın.

Canım arkadaşım şevval'e selam olsun. 💚💚

 

 

1. BÖLÜM

 

Bir acının varlığı.

 

“Hiç bir acı kolay unutulmazdı özelikle bir evlat acısı asla ama asla unutulmazdı. Çok acı verici bir sözdü ‘Başınız sağolsun.’ ‘Vatan sağolsun.’ sadece iki cümle.”

 

Bu bir başlangıç olabilir ama değil bu bir sonda değil. Bu yeni bir yaşam ve yeni bir hayat.

 

Hayata bazen küçük dokunuşlar gerekiyordu. Küçük umutlar ve mutluluklar.

 

“Kahvaltı hazır gelin!” Annemin bağırması ile birlikte gözlerimi açtım odamın kapısına tıklamadan içeriye daldı.

 

“Hemen kalk! Uçağa geç kalacaksın!” derin bir iç çektim ne kadar da samimi bir ses tonu yataktan yavaş yavaş doğruldum sırada kafama fırlatılan sütyen ile kala kaldım “Sana kaç defa daha eşyalatını topla demem gerek Efsa!” dedi suratımdan sütyeni aldım.

 

“Bu benim değil.” dedim annem elimdeki sütyene ne baktı kaşları çatıldı. Eli ayağındaki terliğe doğru giderken ellerimi havaya kaldırdım “Vallahi benim değil!” dedim bağırarak en sonunda camdan bir ses geldi.

 

“Ay kız Leman benim o.” dedi yukarda ki Fitnat abla annem ile bir birimize baktık sonrada kahkaha attık.

 

“Git şunu Fitnata götür.” dedi oflaya puflaya kalktım yataktan annem odamdan çıktı bende üzerime hırkamı aldım ayağıma terliklerimi giydim ve yukarıya çıktım.

 

“Sağol kız.” dedi keşke önce ağzındaki sakızı çiğnemeyi öğrense “Kız kahvaltıyı bizde yapın bu gün.” dedi o samimiyetsiz sesi ile bu kadından nefret etmiyordum ama mahallenin tüm dedikoduları bu kadındaydı.

 

“Sağol Fitnat abla almayalım.” dedim aşağıya inmek için harekete ettiğim sırada konuştu gene.

 

“Sen ne okumuştun kız?”

“Hukuk.” aslında pek okuduğum söylenemez her derse uyuya uyuya gidiyordum tabi ki sabahın yedisine ders koyarlarsa olacağı bu “Ne oldu Fitnat abla söyle sen.” dedim kim bilir gene ne şikayet vardı.

 

“Bak Orhan abinin karnı ağrıyor acaba nedenki canım.“ dedi içeriye girmem için kapıyı daha çok açtı.

 

“Bir zahmet acıyı az tüketsin.” dedim Orhan abi daha geçen gün acılı şalgam yanında acılı adana gömüyordu karın ağrısı normal tabiki de. Ama o girişin birde çıkışı var.

 

Aşağı indim annem ve babam birlikte sofra kuruyorlardı benim son günümdü iki saat sonra uçağım vardı Şırnaka gidecektim. Tamam biliyorum tam sınır PKK falan filan.

 

Kafama yediğim tepsi ile ayıldım “Efsa yardım et.” annemin gözlerini görür görmez geri çekildim başımla onayladım.

 

Sofranın kuruluşuna yardım ettim “Abinin haberi yok değil mi?” dedi babam gülümsedim ve başım ile onayladım.

 

“Sürpriz yapacağım.” dedim annem ve babam bir birlerine baktılar ikisi de aynı anda derin bir iç çekti.

 

“Sürpriz yapacağım derken kurşun yemede.” dedi annem tamam abim bir askerdi annem asker olmasını istemedi ne kadar yalvarsa da kabul etmedi.

 

Annem abim kara harp okulunu kazanınca çok ağladı. İstemedi gitmesini ama abim... Annemi dinlemedi ve Şırnak’a gitti. O gittiğinden beri annem biraz durgun.

 

Annem göz ucu ile bana bakıyordu ara sıra. Biliyordum sınıra gitmemi asla istemiyordu ama ne yaparsın. Buda benim şansızlığım. Bir çok yer arasında Şırnak çıkmıştı herkes şok yaşamıştı. Annem sınıra gideceğimi öğrenince ufak çaplı bir kalp kirizi geçirdi. Abimin yanına gideceğimi öğrenince sakinleşti.

 

“Eşyalarını topladın değil mi?” dedi dedi annem bir süre düşündüm.

 

“Eşya ne yeniyor mu?” dedim annem babama baktı babamın yemek yemeye devam ettiğini görünce derin bir iç çekti.

 

“Efsa!” dedi

“Bak anne beni tehdit ettiğin için sana dava açarım valla aklın hayalin şaşar.” dedim annem bana tip tip baktı bu bakış herşeyi anlatıyordu annemin meşhur ‘Yiyiyorsa aç.’ bakışları yutkundum ve masadan kalktım.

 

Annem ve babama ıslak bir öpücük bıraktıktan sonra hızlı adımlar ile odama gittim. Bavulum hazırdı zaten. Alacağım herşeyi aldım.

 

 

𝄞𝄞𝄞

 

Şu an ben ne yapıyorum? Derin bir iç çektim askeriyenin önünde kala kalmıştım. Ya abim burda değilse ya bana bağırırsa?

 

Bu yer istanbul değildi burası sınırdı. Askeriyeye doğru girdim karşıma iki asker geldi “Hoşgeldiniz kimlik.” dedi kimliğimi uzattım adam kimliğime baktı sonra yanındaki adama baktı bir kimliğe baktı bir bana baktı bir de adama baktı.

 

“Siz Astsubay Başçavuş ALATUĞ ile bir ilişkiniz var mı?” dedi hafif bir göt korkusu sezdim gülümsedim ve başımla onayladım.

 

“Abim.” dedim ikiside bir birlerine baktılar.

“İmkansız.” dedi birisi.

“Anons geçmemiz gerek.” dedi diğeri.

“Hayır hayır sürpriz yapacağım.” dedim

“Hanım efendi sizi içeriye alamam.” dedi adam derin bir iç çektim şimdi ne yapmam gereken diye düşündüğüm sırada omuzuma birisi çarptı.

 

Birisi değil bir dağ çarptı mübarek. O çarpışma işe yere yapıştım dev gibi birisi dev bir dakika bu adama dev.

 

Yerde bön bön adama baltığım sırada adam beni süzdü “Neler oluyor burada?” dedi iki askerde aynı anda selam durdu ayağa kalktım ve üzerimi silktim.

 

“Komtanım bu kadın içeri girmek istiyor.” dedi adamı inceledim kaç boyundaydı lan bu neden bu kadar uzundu.

 

“Ben Kağan Alatuğ kız kardeşiyim.” elimdeki bavulu gösterdim.

 

“İçeriye almayın.” dedi dağ ayısı şok içinde kala kaldım ne demişti o içeri almayınmı dedi bu köpek.

 

İçeriye girdi “Köpek boku inşallah tezeğe batarsın inşallah ayak parmağını masaya vurursun! İnşallah yeni aldığın çoraplar ile ıslak terliğe basarsın amin!” dedim dönüp yüzüme bakmadı bile.

 

Askerler kendi aralarında gül üşürken ayağımdan beyaz daha yeni aldığım ayakabıyı çıkardım ve dağ ayısının kafasına attım.

 

Head shot...

 

Tekte vurdum gülser iken askerlerden birisi bana baktı “Helvanızı neli istersiniz?” dedi şok içinde kala kaldım.

 

“Antep fıstıklı olsun lütfen.” dedim dağ ayısı bana döndü gözleri öfke ile parlıyordu yerden ayakkabımı aldı ve çöp kutusuna attı.

 

“İkiniz eğer bu kızı içeriye-“ sözüne devam edemeden bir araba geldi pilakası yıldızlıydı tamam bu adam kesin üst kademe olmalı.

 

Askeri selam verdiler ve kapıyı açtıkları sırada arabanın camı açıldı “Sen kimsin?” dedi az önceki dağ ayısı bile selam durmuştu.

 

“Merhabalar efendim ben Kağan Alatuğ'un kız kardeşiyim.“ dedim Albay olmalıydı sanırım bana gülümser bir yüz ile baktı.

 

“Astsubay Başçavuş Kağan ALATUĞ sanırım bahsettiğin kişi.” dedi başımla onayladım kimliğimi uzattım.

 

Kimliğimle baktı ve başı ile onayladı “Ama o şuanda burda değil o göreve gitti.” dedi dondum kaldım.

 

Abim göreve gitmişti. Ben geldim ama abim yoktu... Kalbimde bir sancı hissettim gözlerimin önüne geldi. Karşıdaki komşum.

 

“Anne nasıl olmuşum.” kendi etrafımda döndüm bir iki tur annem gülümsedi. Üzerimdeki pembe elbise yerlerde sürükleniyordu.

 

“Benim güzel kızım. Çok güzel olmuşsun.” dedi gülümsedim yanağımdan öptü bende annemin yanağımdan öptü.

 

Mahalle düğünü vardı karşı komşu Sevim abla gilin. Babam yanımıza geldi annemin dudağından öptü “Bu güzel bayan kimin karısı.” dedi annem utandı.

 

“Çocuk var Oğuz.“ dedi babam gülümsedi ve beni kucağına aldı abim odaya daldı.

 

“Hadi artık çıkalım.” dedi abim bana baktı tip tip ve dil çıkardı bende ona dil çıkardım ve saçını çektim.

 

“Bana bak döverim seni.” dedi oda benim saçımı tutu ama çekmedi ben onun saçını deli gibi çekiyordum.

 

“Aa hadi ama çocuklar.” dedi annem bizi ayırdı. En sonunda aşağıya indik mahallede şenlik vardı. Davulcu vuruyordu davula.

 

Sevim abla kapıyı güler bir yüzlerce açtı “Kız Leman aşk olsun hiç çay içmeye gelmedin.” dedi annem kahkaha attı ve içeri girdik.

 

Gelin çok güzeldi “Anne bende büyüyünce gelin olacağım.” dedim annem kahkaha attı Sevim abla beni kucağına aldı.

 

“Sen önce bir büyüde sonra bakarız.” dedi gelinin ismi Yasemindi.

 

“Eee Sevim Murat nerde?” dedi annem Sevim abla durgunlaştı.

 

“O gelemeyecek göreve gitti.” annem başı ile onayladı Murat abi askerdi abim her daim onu örnek alıyordu. Annem ve Sevim abla konuşurken ben yemek yemekle meşguldüm

 

Müzik sesleri sustuğu sırada bir adam ağlama sesleri doldu kulaklarıma kapının ziline basıldı kapıyı ben açtım.

 

Karşımda duran yıldızlı askerler bana baktılar gözlerinde yaş ellerinde mektup ve şanlı bayrak vardı. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

 

Sevim ablanın kocası İbrahim abi deli gibi ağlıyordu “Efsa kim o kızım.” dedi Sevim abla ve yanıma geldi Sevim ablanın elindeki bardak yere düşüp kırıldı.

 

“Başınız sağolsun.” dedi asker ve bayrak uzattı.

“Vatan sağolsun.” dudaklarımda döküldü kelimeler.

 

Sevim abla yere diz çöktü ve ağlamaya başladı “Oğlum! Muratım! Oğlum!” dedi annem Sevim ablayı sakinleşmeye çalıştı. Sadece izledim. O gün Murat abim şehit oldu.

 

Murat Ertürk şehit oldu...

 

Haberlere ise sadece *Hakkari'de ki saldırıda tam tamına yirmi üç şehit verdik.* yirmi üç şehit'in ismini bile vermediler.

 

Benim abim öldü... Benim abim olarak gördüğüm adam ölmüştü.

 

Tüm mahallede duyuldu ağlama sesleri annem bile bir an ağlamaya başladı.

 

“Vatan sağolsun.” dedim dudaklarımdan döküldü.

 

Albay bana baktı ve kahkaha attı “Kağan Aksoy o kadar kolay pes etmez.” dedi başımla onayladım gözümden akan bir damla göz yaşını sildim.

 

“Ben gidiyorum o zaman.” dedim Albay başı ile onayladı arkamı döndüm ve sadece yürüdüm nereye gittiğimi bile bilmeden yürüdüm.

 

Sanki sadece yürümem gerekiyor gibi hissettim.

 

Biliyorum Bu bölüm çok kısa oldu.

Diğer bölümde Belki kısa olur bilemiyorum çünkü çok müsait olamıyorum yazamıyorum ama şunu söylemem gerekiyor ki elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim.

Bu kitabı devam ettireceğim.

Beğendiyseniz oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Sizi çok seviyorum 💚❤

Bir dahaki haftaya Görüşmek üzere öptüm👋🤍

 

 

 

 

 

  

 

 

  

 

  

 

 

  

 

  

  

Loading...
0%