Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm Deli

@lunasenpai25

Selamlar ben Lunasenpai... 👋

Ülkemizde olan herşeyden😢 haberdarım... Özelliklede İkbal olayı birazcık pskolojim bozuldu.

Neyse elimden geldiğince yeni bölüm yazmaya çalışıyorum şu sıralar biraz... Kalbim kırık. 🥺

 

Çok fazla olay yaşadım...😢🥺

 

Neyse size iyi okumalar oy vermeyi ve kitabın yeni bölümlerinden haberdar olmak için kitabı takip etmeyi unutmayın. ☺🤍🌸

 

 

 

 

4.BÖLÜM

Deli

 

 

 

“Bazen insanlardan uzaklaşmak istiyorum bazen ise tüm o piçleri kökünden kurutmak istiyorum.”

 

 

 

 

☠︎Araf Kandemir’in Anlatımı☠︎

 

Yanımda yürüyen Gökhan’a tip tip baktım “Komutanım bir hatam mı oldu?” dedi yanına yaklaştım ve omzuna hafif baskı uyguladım. Yüzünü buruşturdu.

 

“Gece yarısı eğitim salonunda!” dedim yanından geçip gitti. Onun yaraları için birşeyler demişti neden benimkine birşey dememişti.

 

Yumruğumu sıktım. Ne hali varsa görsün benden uzak dursun da. Yürürken karşımda Uzay gördüm bu piç! Askeri selam verdi.

 

“Komutanım görüşmeyeli epey oldu.” dedi ben bunu burada öldürsem! Üzerine doğru bir adım attım.

 

“Bana bak o kıza bir daha yaklaş seni nasıl sikiyorum!” dedim Uzay sırıttı bana bakan mavi gözleri sinirimi bozuyordu.

 

“Neden? O kız komutanım değil.” dedi bana bakan mavi gözlerinde duygu yoktu “Hem bence kıza seçim hakkı verilmeli.” dedi hafif gülümsedi ve yanımdan ayrıldı.

 

Öldüreceğim ben bu piçi! Peşinden gitmek için hareket ettiğim sırada arkamdan Albayın sesi geldi.

 

“Kandemir sen benim ile geliyorsun.” dedi birşey demedim. Albay giden piçe baktı “Hemen.” dedi ve toplantı odasına girdi.

 

Peşinden bende girdim. Tüm Bozkurt Timi buradaydı bir kişi hariç Kağan Alatuğ. Onun olması gereken boş sandalye ye baktım.

 

“Şimdi sizi buraya toplama nedenim Astsubay Kıdemli Başçavuş Kağan Alatuğ.” dedi herkes ekrana bakıyordu.

 

Ekranda kağanın fotorafı çıktı dikkatlice inceledim kardeşine hiç benzemiyordu kardeşi naifti, hassastı , kırılacak gibiydi ama bu öküz tam bir deliydi.

 

“Evet onu kaçıran kişiyi bir çoğunuz biliyorsunuz El-Sahab. Şimdiki konumu nerede bilemiyoruz ama sanırım burada. Emin değiliz bilgi yok sadece çağrı yapıldı. Oradan gelen bir arama sinyali vardı. Bu kadar göreviniz oraya gitmek.” dedi hepimiz aynı anda ayağa kalktık ve selam verdik.

 

Tam odadan çıkacağımız anda telefonun çaldı. Herkes bana baktı albayın kaşları çatıldı “Kim arıyor?” dedi sinirli bir ses ile.

 

“Kusura bakmayın sessize almayı unutmuşum.” dedim telefonumu çıkardım ve açtım “Alo.” dedim kulağıma gelen bağırma sesi ile gülümsedim. Ben bu bağırma sesini nerede olsa tanırım.

 

“Selam Binbaşım. Görüşmeyeli uzun zaman oldu.” Muhasa sesiydi bu! Telefonu hapörlöre aldım “Bana bakın bizi sınırdan geçirmeniz karşılığında arkadaşınızı salalım!” dedi Albay bize baktı.

 

“Sence biz sizi bırakır mıyız?” dedi Yarbay Remzi herkes şok içinde bir birlerine baktılar “Burası Türkiye ölmek var dönmek yok bize. Senin gibi soysuzlar anca telefondan tehtit ederler.” dedi gülümsedik.

 

“Komutanım size selamım var.” Kağan arkadan bağırdı.

 

“Kes lan sesini!” dedi ve sanırım karnına tekme attı derin bir iç çektim “Bana bak yarbay! Askerin elimde...” dediği sırada ben söze dahil oldum.

 

“O sizin elinizde değil siz onun elindesiniz.” dedim adam birşey diyemeden telefon kapandı. Tüm tim bir birlerine baktılar.

 

Herkes bir birine baktılar “Kağan komutanıma boşuna manyak denilmiyor.” dedi Galip herkes gülümsedi herkes bilirdi.

 

“Hemen gidin alın şu gerizekalıyı!” Albay sinirle bağırdı herkes askeri selam verdi buna bende dahildim.

 

Hızlı adımlar ile dışarı çıktık. İlk olarak üzerimizi giyindik tam pantolonumu yerine koyacağım sırada cebinden Efsanın fotoğrafı düştü gözlerim o yeşil gözlerinde gezindi o kırmızı tüm bedenini saran o elbise...

 

Fotoğrafını üniformanın cebine attım. Silahları aldık ve hızlı adımlarla zırhlı araçlara doğru ilerlediğim sırada tam karşımda o ceylan gözleri ile etrafa bakan Efsa ortaya çıktı.

 

“Neler oluyor Araf?” dedi bana bakan o yeşil gözler beni benden alıyordu ama şu an korku dolu bakıyordu.

 

“İşimiz var.” dedim gözlerindeki korku gitti yerine heycan geldi.

 

“Abimi buldunuz değil mi?” dedi hiç birşey diyemedim sadece durdum. Bu bile ona yetmişti “Eğer abim... Öldüyse... Bana sen söyle.” dedi tam ağzımı açacağım sırada arkadan Gökhan geldi.

 

“Komutanım acele edelim.” dedi arkadan Albay bizi izliyordu birşey demedim. Sadece askeri araca bindim ve gittim.

 

O orman yeşili gözlerinin dolu dolu bana bakması. Ağlayacak gibi olması... Derin bir iç çektim.

 

“Bozkurt timi ordan bir kişi bile sağ çıkmayacak!” dedim Rüzgar gülü ve silahı omzunda sıkı sıkı tutu.

 

“Tabi komutanım.” dedi Gökhan ise belinden tabancayı çıkardı ve içini kontrol etti. Sonrada sırıtarak şarjörü geri taktı.

 

“Komutan sorması ayıptır...” derken Ali Galib’in kafasına bir şamar çaktı. Baran kahkaha attığı sırada Gökhan da Baran'ın kafasına çaktı bir şamar.

 

“Sorması ayıpsa neden soruyorsun?” dedim Galip bana baktı.

“Komutanım siz ve Efsa hanımın arasında ne var?” dedi Galip herkes bir birine baktı ve kahkaha attılar.

 

“Ne olacak yavuklular.” dedi Memoli.

“Hee düğün ne zaman?” dedi Galip.

“Düğününde zeybek oynayacağım yada horon teperiz.” dedi Yiğit.

"Bak halaysız düğün olmaz.” dedi Rüzgar.

“Mal mal konuşmayın! Birşey yok kendisi kardeşim sayılır.” dedim içimden bir ses kardeşten daha fazlası olacak diyordu.

 

Asla bu imkansız o benim kardeşim!

 

Deri bir iç çektim ne saçma bir şeydi bu. Elimdeki silaha baktım “Komutanım acaba Efsa hanımım sevgilisi falan varmı?” dedi Arın gözlerim ona döndü.

 

Gözlerim ona döndü “Hayır neden soruyorsun hayırdır Arın!” dedim bana bakan gözleri şok olmuş gibiydi.

 

“Komutanım siz Efsa hanıma aşık mısınız?” dedi Can gözlerim ona döndü “Sakin olun komutanım.” dedi ben sakindim. Tek sorun şu an Arını ve Canı öldürmek istemem. Özellikle de Arını öldüreceğim.

 

“Kesin şu saçma muhabbeti.” dedim kalbimde küçük bir acı vardı. Şimdiden bile özlemiştim. Saç tellerin, çillerini, o orman yeşil gözleri. Kalbimde garip bir duygu vardı.

 

Elim istemsiz bir şekilde cebime gitti. Onun olduğu fotoğrafı çıkardım ve sadece baktım gözlerim sadece ondaydı sanki dünya durmuş gibiydi.

 

O vardı bir tek...

 

“Komutanım geldik.” dedi Baran. Gözlerimi fotoğraftan çektim ne ara gelmiştik onu bile hatırlamıyorm.

 

“İyi inelim.” fotoğrafı cebime koydum ve arabadan indim peşimden ekip indi. Silahı sıkı sıkı tutum hazır olduk ve eve doğru yol aldık.

 

Taki kapının önüne kanlar içinde Kağanı göresiye kadar. Bize baktı Yeşil gözleri Efanınkine hiç benzemiyordu hatta komple hiç benzemiyorlardı.

 

“Merak etmeyin kimse yok.” dedi Kağan elindeki sigaradan bir fırt daha aldı ve yere atıp üzerine bastı.

 

“Lan gene ne bok yedin?” dedi Gökhan herkes silahları indirdi. Kağan kahkaha attı gözleri bana döndü askeri bir selam verdi.

 

“Kağan ALATUĞ Bolu. Binbaşım siz neden buradasınız?” dedi derin bir iç çektim bu piçi gebertecektim.

 

Ne diye Efsanın çıplak fotoğrafını çekmeceye koyuyor. Kaç kişi gördü kim bilir o fotoğrafı derin bir iç çektim. Birde asker olacak bu mal!

 

“Komutanım birşey soracağım.” dedi Galip

“Sor yavrum.” dedi Kağan.

“Burda ne yaptınız?” dedi camlar kan ile kaplanmıştı.

“Küçük çaplı bir düğün.” dedi kahkaha atarak “Sen yenisin sanırım böyle şeylere merak etme yavrucağım alışırsın.” dedi tüm tim kahkaha attı.

 

“Galip tanıştırayım Bozkurt timinin manyağı.” dedi memoli herkes bir birine baktı ve kahkaha attı ben hariç herkes gülüyordu.

 

“siz muhabbete devam edin.” dedim ileride doğru bir adım attım. İçeriye girdim yerde yatan cesetlere baktım.

 

Efsa şu an ne yapıyor acaba? Bir adım attım her yer kanla kaplıydı derin bir iç çektim ve cebimden onun fotoğrafını çıkardım.

 

O gülen yüzü... Lanet olsun arkamdan Can geldi “Komutanım gidiyoruz.” dedi Can başımla onayladım.

 

Hızlı adımlarla çıktık “Kağan unutma burda her ne olduysa anlatmaya hazır ol.” dedim Kağan etrafına bakındı.

 

“Ne olmuş komutanım ben birşey göremiyorum.” dedi göz devirde “Siz birşeyler görüyormusunun?” dedi bu çocuğa boşuna manyak demiyoruz.

 

“Bana bak Manyak senin götünü sikerim!” dedim Kağan hazır ola geçti ““Bir kişi bile hayatta değilmi?” dedim Kağan ciddileşti.

 

“Hayır herkesi öldürdüm.” dedi kendinden emin bir şekilde.

 

“El-Sahab?” dedim onun cesedini göremedim çünkü. Onun cesedini alevlere atmayı çok istiyorum.

 

“Bir tek o piç kaçtı! Nereden kaçtı bilmiyorum ama yakalanır.” dedi başımla onayladım Kağan'a güveniyorum askeri araca bindik ve yola koyulduk.

 

Efsa’yı görmek istiyorum...

 

 

 

 

𝄞𝄞𝄞𝄞

 

 

 

 

☀︎Efsa’nın Anlatımı☀︎

 

Abimi özledim... Kim bilir ne acılar çekti. Kim bilir neler yaşadı. Kapının önünde oturmuş bir şekilde bekliyordum.

 

Araf Abi bana hiç bir bilgi vermedi. Endişeden ölmek üzereyim! Ayağa kalktım ve sağ yandan duran askere doğru ilerledim.

 

“Efsa hanım bakın bunu sekizinci soruşunuz merak etmeyin. Bozkurt timi abinizi alacak ve gelecek.” dedi askerler bile benden bıkmıştı artık.

 

“Ya Bozkurt timinin başına birşey gelirse.” dedi asker kahkaha attı.

 

“Binbaşı Araf Kandemir’in Timinin başına birşey gelecek bakın buna gülerim.” dedi kollarımı birleştirdim ve ofladım.

 

Neden olmasın neden herkes sanki saçma birşey söylemişim gibi davranıyor. Bir kaç saat sonra araçların geldiğini gördüm.

 

Ayağa kalktım askerlerin toplandığı alana gittim. Koşar adımlar ile araçların önünde durdum.

 

Askeri araçtan abim ve Bozkurt timi indi bir kaç asker abimin yanına gitmiş selam veriyorlardı konuşuyorlardı.

 

Araf ile göz göze geldik kehribar gözleri tüm bedenimde gezindi. Derin bir iç çektim ve Abime doğru koştum. Abimin boynuna sardım ellerimi.

 

“Seni pislik! Ne kadar merek ettim haberin var mı?” ağlıyordum gözlerimden akan yaşlarda engel olamadım.

 

“Efsa? Senin burada ne işin var?” dedi şok olmuştu burnuma gelen ağır kan kokusu ile irkildim. Ama beli etmemek için herşeyi yaptım Araf bana baktı.

 

Abime hasret dolu sarıldım sanki son günümüz gibi sarıldım. Ağladım deli gibi ağladım.

 

“Tamam sakin ol. Gözlerin şişeden bak!” dedi ama umursamadım salya sümük ağlamaya devam ettim.

 

*Bir Saat sonra*

 

Ağlamaktan gözlerim kızarmıştı ve canım acıyordu. Abimin elinde buz vardı gözlerime buz torbası koyuyordum.

 

“Sana ağlama dedim!” dedi umursamadım “Annem babam bilmiyor değil mi?” dedi ona döndüm.

 

“Pardon sen kaçırıldın!”

“Efsa!”

“Bilmiyorlar merak etme!” dedi üzeri hala kanlıydı kan kokusuna alışmıştım “Sana birşey oldu mu?” dedim göz devirdi.

 

“Efsa ben askerim.” dedi o sinir bozucu ses tonuyla. Derin bir iç çektim yok ya bu çocuk gerçekten kaşınıyordu.

 

“Askerlerde yaralana bilir! Bak Araf’ı'm çok yarası var! Hem askerler de ölür!” dedim bağırarak gene gözlerim dolmuştu.

 

“Orda bir dur küçük hanım askerler ölmez! Şehit olur.” dedi Albay kapının önünden derin bir iç çektim ama ucunda gene ölüm vardı.

 

“Gene sonunda ölüm yokmu?” dedim albaya bakarak gözlerim dolmuştu gene “Karın yok mu Albay? Çocuğun onları hiç düşünüyor musun?” dedim bana baktı gözlerinde hüzünü gördüm.

 

“Ben askerim Efsa Alatuğ askerin sadece vatanı vardır.” dedi güldüm vatan her zaman önceliklidir.

 

“Asla asker birisi ile evlenmeyeceğim!” dedim Araf ile göz göze geldik bana bakan gözlerinde küçük bir an hayal kırıklığı gördüm.

 

“Asla asla deme en beklemediğin anda gelir aşk.” dedi Albay bana baktı güler bir yüz ile dedi bir iç çektim.

 

“Albayım Allah aşkına umut vermeyin şu kıza! Evlenmeyecek o!” dedi abim sinirli bir ses tonu ile kahkaha attım “Ben onun turşusunu kuracağım.” dedi herkes gülüyordu.

 

“Buna sen mi karar veriyorsun Alatuğ?” dedi Araf gözler ona döndü bir kaç kişi sırıtıyordu abim Arafa baktı.

 

“Komutanı sizin bir kız kardeşimiz olsa böyle bir ortamda bulunmasını İster miydiniz?” dedi Araf bana baktı “Ben söyleyeyim hayır. Sende yürü eve gidiyoruz.” dedi abim elimi tutuğu sırada Araf kolumu tutu.

 

“Üzerini değiştir kan kokuyorsun.” dedi Araf abime abim başı ile onayladı ve bana baktı sonrada etrafa baktı.

 

“Komutanım size güveniyorum kardeşim size emanet ve bu piçlere yaklaştırmayın lütfen.” dedi ve gitti Araf’a tip tip baktım.

 

“Ben beş yaşında değilim.” dedim Araf kesin öyle der gibi bakış attı “Bana bak ben bu yaşıma senin sayende gelmedim! Kendim okudum!” dedim Araf bana baktı.

 

“İyi bir anlaşma yapalım sadece yarın tek başına etrafta dolaş ama birşey bile olursa beni arama sakın.” dedi gülümsedim.

 

“Abimi ararım bende.” dedim dedim bir anda arkadan kapak sesi geldi Rüzgar ve Yiğit kapak haraketi çektiler.

 

“Yarın abinizin kongre görüşmesi var.” dedi Rüzgar tüm Bozkurt timi gülüyordu.

 

“İyi aramam görürsün!” dedim ben kazanacaktım bu yaşıma kadar boşuna gelmedim ben.

 

Serçe parmağımı ona doğru uzattım bana boş boş baktı “Serçe parmak sözü.” dedim kaşları çatıldı.

 

“Söze gerek yok.” dedi biraz kalbim kırıldı ama olsun onu yenecektim.

 

O görecek güçlü olduğumu.

Loading...
0%