@lunealumen
|
İnsan ne kadar uzaklaşsa da eninde sonunda kendini doğup büyüdüğü yerde bulur. Bu bir çok insan için kaçınılmaz bir gerçektir. Ben de kendimi bildim bileli bu şehirden uzaklaşıp yeni bir yerde hayat kurmanın hayaliyle yaşamıştım. Yani bundan birkaç ay öncesine kadar. Ne kadar uzaklaşsam da kendimi eninde sonunda burada buluyordum. “Hadi kızım ya döndüm burada.” Arkadaşımın serzenişi beni bulunduğum ana döndürdü. Gözlerimi açıp karşımda ki uçsuz bucaksız denize bakarken, “Geliyorum,” diye seslendim deniz havasını son kez içime çekerken. Arkamı dönüp adımlarımı en yakın arkadaşıma yönlendirdim. Yanına vardığımda koluma girip beni köprünün olduğu yere çekiştirmeye başladı. “Anlatsana biraz ya okul nasıl gidiyor? Üniversite nasıl bir yer? Geldiğimizden beri ciğerlerine denizin kokusunu çekmekten başka bir şey yapmadın.” Onun sitemine kıkırdamakla yetindim. Kendimi bildim bileli hep denizi çok sevdiğimden okuduğum şehre gittiğimde en çok denizi özlediğim için buraya döndüğüm de yaptığım ilk şey marinaya gelip deniz havası almak oluyordu. “Aman nasıl olsun işte resmen lise beşinci sınıfta gibiyim. Hiç de öyle abartılan gibi değil. Dersler konusuna hiç girmeyelim. Biraz zor geldi bana.” “Hım…” demekle yetindi düşünceli sesle. Bir anda durup yönümü ona çevirdim. “Bir sorun mu var?” Ceren derin bir nefes çekip ellerini montunun cebine koydu. “Aslında var. Netlerim geçen seneden bile daha kötü gidiyor. Bu sene de istediğim bölümü kazanamayacağım sanırım.” Samimi bir gülümseme kondurdum yüzüme ve kollarımı ona sıkıca sardım. “Dert ettiğin şeye bak daha sınava çok var. Olmazsa yine mezuna bırakırsın. Sonunda ölüm yok ya!” O da sarılmama karşılık verdi. “Sana söylemesi kolay. Abim daha şimdiden söylenmeye başladı dershane ücreti için. Bu sene iyi bir yeri tutturmam şart. Yoksa başka türlü abimin dilinden kurtulamam.” “Haklısın,” demekle yetindim şimdilik. “Boşver ya seninde canını sıkmayayım kendi dertlerimle. Hadi gel yakınlardaki bir kafe de oturup sıcak bir şeyler içelim de içimiz ısınsın. Hava çok soğuk. Ceren beni çekiştirmelerine ayak uydurdum söylenirken. “Sen buraya soğuk diyorsan bir de Bolu’yu gör.” Kafeye oturduğumuzda ortamın sıcaklığıyla kaslarım gevşeyip rahatladı. Montlarımızı çıkartıp yanımızda bulunan boş sandalyelerin üzerine çantalarımızla birlikte koyduk. Biz yerleşince yanımıza garson menüyle beraber geldiğinde buraya sık geldiğimiz için her zaman içtiğimiz içeceklerden sipariş verdik. “Sana asıl haberi vermedim. Abim kendine yeni manita buldu.” “Yine mi?” diye sordum şaşkınlıkla. “Kızım senin abinde gömlek değiştirir gibi sevgili değiştiriyor.” Ceren heyecanla masaya eğildi. “Değil mi? Senin erkek versiyonun.” Sözlerine kıkırdadım. “Ben abine yetişemem bu konuda.” “Aslında…” diye söze başlasa da devamını getirmedi. Tek kaşımı havaya kaldırıp ona baktım. “Söyle söyle tutma içinde.” “Bence abimle sen çok yakışırdın.” Gözlerimi büyültüp şaşkınlıkla Ceren’e baktım. “Yok artık, saçmalama!” Çekingenlikle bana bakan Ceren’e şaşkınlıkla bakmaya devam ettim. “Neden öyle diyorsun? Boyu boyuna olmasa da huyu huyuna bence. Hem çok da yakışırdınız.” “Hala saçmalamaya devam ediyorsun!” Sahte bir kızgınlıkla tepki versem de Ceren abisiyle benim olacağına dair sözlerine garson gelip siparişlerimizi bırakana kadar devam etti. Sıcak çikolatamdan bir yudum alıp masaya bıraktım. “Ay Ceren yeter!” dedim bıkkınlıkla. “O benim de abim sayılır. Adam benim 11 yaşımdan beri her türlü rezilliğime şahit oldu. Sence bana o gözle bakar mı?” En yakın arkadaşım susup kısa bir anlığına söylediklerimi düşündü. “Sanırım haklısın. Şöyle bir maziye dönüp baktım da abim bizi senin sevgilinle buluşmandan bile alıp eve götürmüşlüğü var.” “Her neyse,” dedim konuyu değiştirmek amacıyla. “Sen şu netlerini yükselt de bir an önce aynı şehri gidelim beraber.” “Ay evet!” diyerek atıldı Ceren. “Yalnız ben Bolu’ya gelmem. Biliyorsun ki Geredeli olduğum için çok fazla tanıdık var. Rahat olamam.” “Bende sevmedim zaten orayı. Hem havası da çok soğuk,” diyerek böldüm sözünü. “Ay evet bir de öyle bir sorun var. Alışabildin mi soğuğuna?” “Eh işte,” diyerek yanıtladım alımı sağa sağa sola eğerken. “Sen Bursa’yı istiyordun ya bence en güzeli Eskişehir. Hem orası öğrenci şehri diye geçiyor.” Ceren anlatmaya devam ederken masada telefonum titremeye başladı. Gözlerimi arkadaşımdan çekip telefona çevirdiğimde Asaf’ın aradığını gördüm. Meşgule atıp arkadaşımı dinlemeye devam ettim. Hava kararınca artık kalkma vakti geldiği için hesabı ödeyip vedalaştıktan sonra ikimizde kendi evlerimize giden otobüslere bindik. Anahtarı çevirip kapıyı açtığımda karşımda tam da tahmin ettiğim gibi annemi buldum. Çok güldükten sonra ağlayıp günün berbat olduğu kısma gelmiştik. Beni görünce hiddetle arkamdan kapıyı çarpıp bağırmaya başladı. “Bu saate kadar kiminle nerelerde sürtüyordun sen?” Başımı öne eğdim. Mırıldanarak, “Cerenle oturuyorduk anne,” dedim. “Bırak yalan söyleme. Bu saate kadar Ceren mi kalır? Kimi kandırıyorsun sen?” “Yemin ederim onunlaydım!” Gözümden bir damla yaş süzülünce fark ettirmeden sildim. Kolumdan tutup ittirerek salona götürdü. “Bak,” dedi babama beni göstererek. “Biz o okusun diye kendimizi yırtalım o bu saatlere kadar sokaklarda sürtsün.” Babama baktığımda bana değil anneme bakıyordu ve yine hiç sesini çıkarmadan annemin susmasını bekliyordu. Babam da böyle biriydi. Her ne olursa olsun sessiz kalan, bizi hiç bir zaman savunmayan, gerçi o kendini bile savunmayan ama bazı olaylar onun istemediği yönde ilerlerse de fiziksel şiddete başvuran bir adamdı. Böyle bir anne ve babadan kim normal çocuklar yetiştirmesini bekleyebilirdi ki? Annemin azarlaması bitene kadar ellerim önümde başlı başım eğik şekilde bekledim. En sonunda annem beni görmekten bıkmış olacak ki beni parmağının ucuyla odama doğru ittirdi. Odama girip kapıyı kapattım. Çok da büyük olmayan ama iki kişinin rahatça sığabileceği odaya kısa bir göz attığımda kardeşimin kulağında kulaklıkla bilgisayar oyunu oynadığını fark ettim. Yine evde olan biten her şeyden bir haberdi. Gözlerimi devirip gardroptan pijama alıp yanına gittim ve bir kulağındaki kulaklığı çıkarttım. “Üzerimi değiştiricem sakın arkanı dönme,” dedim uyarır bir tonda. O ise kaşlarını çattı. “Git banyoda giyin.” “Gidemem,” dediğimde kardeşim nedenini anlayıp arkasını döndü. Bende hızlıca üzerimi giyindim. Kardeşimin omzuna bir kere vurup hazır olduğumu belli edip ranzanın alt katındaki yatağıma uzandım. Annem bu gece artık yanımıza uğramazdı o yüzden rahat edebilirdim biraz da olsa. Yorganı üzerime çekip telefonu elime aldım. Asaf’tan bir sürü arama ve mesaj vardı. Gözlerimi devirip ona mesaj yazdım. Ayça Ne var Asaf niye arayıp duruyorsun? Asaf Niye açmıyorsun telefonu? Benimle alay mı ediyordu? Ona ailemin yanına gittiğimde telefonda konuşamayacağımızı net bir şekilde anlatmıştım. Ayça Söyledim ya eve geldim. Burada seninle konuşamam diye. Asaf Bugün dışarıya çıktın. O sıra açabilirdin! Kiminleydin de açmadın? Bu bana yine hesap mı soruyordu? Kısa ve net cevap verdim. Ayça Sanane. Sonuçta ortada onu ilgilendiren herhangi bir durum yoktu. Hem bana hesap sorabilecek bir konumda da değildi. Bir süre cevap beklesem de bir şey yazmadı. Bende uykum gelene kadar anonim olarak konuşulan uygulama birkaç kişiyle mesajlaştım. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra annem elime bezleri tutuşturmuş Kasım ayının buz gibi soğuğunda camları silmemi söylemişti. Camları sildiğim süre boyunca Asaf yedi kere aramış bende hepsi meşgule atmıştım. Şimdi ise annem beraber oturmuş sarma sarıyorduk. Benim sardıklarım ince olmasa da yine de yenilecek kadar düzgün olmuşlardı. Telefonum cebimde bir kere daha titrediğinde bıkkınlıkla nefesimi verdim. Tuvalete gitme bahanesiyle mutfaktan ayrıldım. Banyoya girdiğimde klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum ve cebimden telefonu çıkarıp Asaf’tan gelen mesajlara baktım. Asaf Dışarı çık da konuşalım. Bari mesajlara cevap ver. Sen bana yalan mı söylüyorsun? Senin orada başka biriyle mi görüşüyorsun? Yoksa bu kadar mesaja cevap vermenin başka bir açıklaması olamaz? Ayça cevap ver artık! Ya cevap verirsin ya da bu iş biter! Senin keyfinin kahyası yok burada derhal cevap ver bana! Daha buna benzer bir sürü şey yazmıştı. Asaf’la olan durum iyice sıkmaya başlamıştı. Aramızda gerçek olan herhangi bir şey olmamasına rağmen bu ısrarı niyeydi onu da anlamamıştım ya neyse. Kalan mesajları okumayı es geçip tek kelimelik bir mesaj yazdım. Ayça Ayrılalım. Mesajım saniyesinde görüldü ve aynı saniye içerisinde cevabı geldi. Asaf Tamam. Telefonun ekranını kilitleyip eşofmanın cebine koydum. Ayağa kalkıp ellerimi de yıkayınca tekrar mutfağa gittim. Masaya oturup sarmaları sarmaya kaldığım yerden devam ettim. Sarmalar bitince mutfak lavabosunda ellerimi yıkadım ve odama geçtim. Kardeşim yine bilgisayar oyunu oynuyordu. Odadan çıkıp banyoya girdim. Kapıyı da kilitleyince yere oturup başımı geriye yasladım. Sol gözümden bir damla yaş akınca hızlıca elimle silip ayaklandım. Aynaya baktığımda yanaklarım ve gözlerimin çevresi kızarmıştı. Soğuk suyu açıp önce göz çevremi ardından da yanaklarımı ıslatıp kızarıklığı biraz olsun giderince banyodan çıkıp tekrar odama girdim. Kardeşim bu sefer farklı bir oyun oynuyordu. Her ne kadar ona takılıp kafamı dağıtmak istesem de oyun oynarken çok sinirli olduğu için öfkesini üzerime yönlendirmek istemiyordum. En iyisi Cerenle konuşmaktı. Yatağıma uzanıp mesajlajma uygulamasını açtım. Ayça Cero kanka sana anlatacaklarım var. Sana anlattığım bir çocuk vardı ya ayrıldım ondan. Biraz beklesem de mesajım tek tik olduğundan telefonuna el konulduğunu anladım. Sanırım dün evlere geç gitmemizin ikimiz içinde farklı cezaları olmuştu. En iyisi anonim uygulamaya girip vakit geçirmekti. Akşam olup babam eve gelinceye kadar anonim olarak bir kaç kişiye de ben mesaj atıp konuştum. Kapı çalıp babam eve geldiğinde sofrayı kurup yemekleri ısıttım. Herkes oturup yemeğini yediğinde masayı toplama işi yine bana kaldığından kısa bir anlığına içimden ‘keşke erkek çocuk ben olsaydım’ diye geçirdim. Kardeşim şu anda odasında oyununu açıp oynamaya başlamıştır bile. Son tabağı da makineye koyup tepsinin üzerine şekeri ve çay bardaklarını da dizdikten sonra çayı koyup tepsiyi içeriye götürdüm. Orta sehpanın üzerine bırakıp odama geri döndüm. Odama girince ilk işim Ceren’in mesajıma cevap verdi mi diye bakmaktı ama hala cevap yoktu. Anlaşılan bugün onunla konuşamayacaktım. Yapacak başka bir şey kalmadığından ve saatte geç olduğu için uyumaya karar verip telefonu kapatıp şarja taktım. Perşembeye kadar günlerimi sürekli evde anneme yardım ederek geçirdim. Perşembe günü ise annem alışverişe gitmemiz gerektiğini söyleyince hazırlanıp evden çıkmıştık. Şimdi ise bir mağaza da bana Bolu’da giymem için bir şeyler bakıyorduk. Fakat annemle benim zevklerimiz uyuşmadığı için burada da kavga etmekten başka bir şey yapmıyorduk. Sonuç ise annemin dediği oluyordu. Bende artık pes ettiğim için kabinlerin yakınında bulduğum bir yere oturup annemin alışverişini bitirmesini bekliyordum. Uzaktan gördüğüm kadarıyla benim giymekten nefret ettiğim şey varsa hepsini almıştı. Ne kadar nefret etsem de giymekten başka çarem yoktu. Telefonum cebimde titreyince çıkarıp kimin aradığına baktım. “Efendim Cero,” dedim açıp annem uzakta olduğu için rahatça konuşabileceğim için. “Ay sonunda kavuştum telefonuma,” diye cırlayıp kulaklarımı kanatta biricik arkadaşım. “Günlerce soru bankalarına maruz bırakılıp soru havuzlarında boğuldum. Telefonuma el koyup beni odalara kitlediler. Kurtar beni kanka.” “Buluştuğumuz gün geç kaldığımız için mi?” “Hıhım,” diye cevap alınca nefesimi bıraktım. “Bende sağlam bir azar yedim.” “Nedir bizim bu çektiğimiz be Ayça?” diye isyan etti. “Neyse sen müsait misin anlatacakların varmış?” Göz ucuyla annemi kontrol edip cevapladım. “Annemle dışarıdayım. Ben sana akşam mesaj atarım konuşuruz.” “Tamamdır akşam görüşürüz.” Cerenle vedalaşıp telefonu kapattım. Kafamı kaldırdığımda annemin bana gözlerini dikmiş şekilde baktığını gördüm. Panikle elim ayağım birbirine dolansa da fark ettirmeden kendimi toplayıp yanına gittim. “Kiminle konuştun?” Annem kaşları çatık bir şekilde gözlerini üzerime dikti. “Ceren aradı.” Tek nefeste söyleyip kekelemediğim için kendimi tebrik ettim. Tek kaşını kaldırıp beni incelese de bir şey demeyip kasaya yürüdü. Bende peşinden ilerleyip aldıklarını ödemesini bekledim. Mağazadan çıktığımızda en yakındaki duraktan otobüse binip eve gittik. Eve geldiğimizde annem anahtarı unuttuğu için kapıyı kardeşim açmıştı ama yüzümüze bile bakmadan odasına gidip bilgisayarının başına oturdu. Annem de bir hışımla kardeşimin peşinden içeri girip onu azarlamaya başladı. Arada bana da kızmaması için yavaş hareketlerle botlarımı ayağımdan çıkardım ve olabildiğince dışarıda oyalandım ama sesleri dışarıya kadar geliyordu. “Kapıda kim olduğuna bakmadan içeri girmekte ne demek oluyor?” “Kapı merceğinden baktım da açtım anne.” “Terbiyesiz, bir de cevap veriyor.” İçeri girip kapıyı kapattım ve banyoya doğru ilerledim. O sırada annem hışımla yanımdan geçip gitti. Ellerimi yıkadığım sırada kardeşimin bağırtısını duydum ve kapı çarpma sesi ona eşlik etti. Peşinden annem de ona cevap verdiğinde büyük bir kavga başladı evin içinde. Ellerimi kurulayıp odama girdim. Annemler salonda olmalıydı. Çünkü sesler oradan geliyordu. Üzerimi değiştirip aldıklarımızı yanımda getirdiğim küçük boy valizime etiketlerini kesip koymaya başladım. “Bıktım artık her şeye karışmanızdan.” Kardeşim yine isyankar modunu açmıştı. “Ben ne yapıyorsam sizin iyiliğiniz için yapıyorum.” Annem ajitasyonlarına başladığına göre bundan sonrası klasik cümleleri içerecekti. “Beni de o kızın gibi kuklan yapamayacaksın. Bu evden bulduğum ilk fırsatta kurtulup kendi hayatımı yaşayacağım.” Bazı konuda o kadar haklıydı ki kardeşim… Elimdeki triko kazağı da katlayıp yerleştirdim valize. “Nankör yediğin önünde yemediğin arkanda. Daha ne istiyorsun.” “Özgürlük istiyorum. Hepinizden kurtulmak istiyorum. Bıktım artık sizden.” Ben de kardeşim bende… Son eşyamı da valize yerleştirip yatağıma oturdum. Babam vardiyalı çalıştığı için on ikiden önce gelmezdi bugün, evde de kavga olduğu için herkes kavga bitiminde köşesine çekildiğinden yemek yenmezdi. Bir saat içinde hava kararacağı için yorganımın içine girip dışarıdan gelen sesleri duymamak için kulağıma da kulaklıklarımı taktım. Mesaj uygulamasını açıp Ceren’e anlatacaklarımı yazmaya başladım. Mesajın ortasında kardeşim odaya kapıyı çarparak girip yine bilgisayarın başına oturdu. Öfkesini üzerime çekmek istemediğim için hiç sesimi çıkarmadan mesajımı yazmaya devam ettim. İki saate yakın Cerenle konuştuk. Uykusunun geldiğini söyleyince benim de uykumun geldiğini fark ettim. Birbirimize iyi geceler dileyip mesajlaşma uygulamasından çıktım ve anonim uygulamasına girdim. Birkaç kişiye cevap yazınca uykum iyice geldiğinden bu uygulamayı da kapatmak üzereyken oldukça sade ve sıradan bir şey yazan mesaj geldi. Anonim1414 Merhaba.
|
0% |