@luvswebr
|
Evden çıktık ve abimle birlikte arabaya bindim. Abim arabayı atlasların evine doğru sürmeye başladı. Yol boyu eylül ile konuştum. Oraya gidince neler yapacağımız hakkında.
Yaklaşık yarım saat sonra abim arabayı durdurunca geldiğimizi anladım. Arabadan çıktım ve abim de gelince evin kapısının önünde durduk. Abim zile bastı ve bir kaç saniye sonra kapı açıldı.
Kapıyı eylül açtı ve beni görünce hemen bana sarıldı ve bende sarılmasına karşılık verdim.
Eylül. Sonunda geldiniz hadi geçin içeriye.
İlk abim içeriye girdi ve abimin peşinden de ben girdim. Sanırım atlas odasındaydı. Tekli koltuğa oturdum ve eylül ile konuşmaya başladık.
Aslında beli etmesem de aklım atlastaydı acaba şuanda ne yapıyordu. Eylül abimden hoşlanıyordu ve bende eylülün abisi atlastan hoşlanıyordum. Abimin eylülü onu sevdiğini biliyordu ama hiç bir zaman ona yüz vermemişti.
Kapı açıldı ve atlas içeriye girince. O girince gözlerim ona kaydı. Gerçekten her zaman ki gibi çok yakışıklıydı ve yakışıklılığı ile insanın dikkatini kendisine çeke biliyordu. Abim ayağa kalktı ve atlas ile birbirine sarılıp el sıkıştılar.
Atlas karşıma geçip oturdu. Hala gözlerim onun üstündeydi. Saçları uzamıştı ve uzun saç ona çok yakışıyordu.
Atlas. Ee ne yapalım.
Eylül. Sizi bilemeyiz ama bizim neva ile planlarımız var.
Rüzgar. Ne planıymış o?
Eylül. Orası bizde kalsın.
Dedi ve eylül oturduğu yerden kalkıp bana döndü. Beni de kaldırdı ve beraber eylülün odasına doğru çıkmaya başladık. Merdivenlerden çıkarken istem dışı salona baktım. Salona baktığımda atlasın buraya doğru baktığını gördüm.
Onunla göz göze gelmek kalbimin hızlı atmasına sebep oldu. Kalbimin bu kadar hızlı atmasına da biraz rahatsız olmuştum.
Eylülün odasına gelince yatağa oturduk ve eylülde yanıma oturdu.
Eylül. Neva sana bişi demem lazım.
Anlamaz gözlerle eylüle baktım. Acaba ne anlatacaktı?
Neva. Anlat bakalım.
Eylül. Abin dün gece bana yazdı.
Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Ne yani abim ona mı yazmıştı. Bu abimden beklenilmedik bir hareketti.
Neva. Ne yazdı?
Dedim heyecanla. Abimden böyle bir şey beklemiyordum. Umarım çapkınlık yapmak için mesaj atmamıştır. Eylül gülümseyerek anlatmaya başladı.
Eylül. Hikayede paylaştığım fotoğraf vardı ya ona yanıt verdi.
Devam et dercesine baktım.
Eylül. "gülüşün, baharı kıskandıracak kadar güzel" yazdı aslında ilk okuduğumda anlayamamıştım ama sonradan anladım.
Abimden gene beklenmedik sözler duymuştum. Umarım abim eylülü kullanmazdı.
Eylül. İşte sonra sohbet etmeye başladık tabi birazda flörtleştik.
Dedi ve elini kalbine koydu. Onun bu hali çok tatlıydı ve bende ona gülümseyerek bakmaya başladım. Belki de abim eylüle bir şans vermeye karar vermiştir. Bilemezdik abim bu sağ ve solu beli olmuyordu.
Eylül kalanları anlatmaya başladı ve bende onu dinledim. Anlatıklarından abimin ciddi olduğunu anladım. Başka kızlar ile mesajlaşmalarını görmüştüm ama başka kızlara mesaj attığı gibi eylüle atmamıştı.
Umarım akılanmıştır.
Biz eylül ile kendi aramızda sohbet ederken telefonuma bildirim geldi. İlk başta pek takmadım ama bir bildirim daha gelince telefonumu çıkartıp bildirime baktım. Atlastan mesaj gelmişti. Kalbim tekrardan hızlı atmaya başladı.
Eylül. Ben mi yanlış görüyorum yoksa abim sana mı mesaj attı?
Neva. Evet mesaj attmış.
Eylül. Baksana hadi ne duruyorsun.
Neva. Haklısın.
Mesaja tıkladım ve attığı mesajları okumaya başladım. "neva, biraz konuşa nilir miyiz? "yazmıştı.
Acaba ne konuşmak istiyordu ki?
Bende evet dedim.
Mesajlar.
Atlas. Ben bir şey duydum be ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum. Bende bunu senden öğrenmek istedim.
Neva. Tabi sora bilirsin.
Atlas. Neva sen bende mi hoşlanıyorsun?
Neva. Bunu kim söyledi?
Atlas. Neva cevap ver boşa umutlanmak istemiyorum.
Neva. Ne bir dakika boşa umutlanmak istemiyor musun?
Atlas. Evet, ben senden hoşlanıyorum neva ama sen bana hep abi dediğin için ben senin beni sevmediğini düşündüm.
Neva. Atlas.
Atlas. Neva bana bir şans verir misin seninle güzel anılarımız olsun istiyorum.
Neva. Evet...
Atlas. Ne gerçekten mi?
Neva. Evet.
Atlas. O zaman akşam yemekten sonra odama gel sana bir şey vermem gerekiyor.
Neva. Ne? Ne vereceksin.
Atlas. Gelince görürsün,şimdilik görüşürüz sevgilim.
Neva. Görüşürüz.
Eylüle ile şaşkınlıkla birbirimise baktık. Aslında teklifi kabul etmek yerine biraz düşünmelimiydim?
Ama onu tamı tamına 2 yıldır bekliyordum ve şimdi o bana çıkma teklifi etmişken neden kaybediyim ki.
Eylül. Şimdi sen benim yengem misin?
Eylülün dediği ile utanmıştım. Şuanda atlas ile sevgiliydik. Peki benden hoşlandığında bana neden söylememişti.
Eylül. Aşa inelim hadi.
Dediğinde şaşkınlıkla eylüle baktım. Aşa inmek istemiyordum. Sanırım utanıyordum.
Neva. Olmaz.
Eylül. Neden yoksa abimden mi utanıyorsun.
Dedi gülerek. Başımı olumlu anlamda sağladım ve bir anda eylül bana sarılınca bende sarılmasına karşılık verdim. En yakın dostum eylüldü ve ondan hiç bir zaman bir şey gizlemezdim.
Bir saat sonra eylül ile akşam yemeyini hazırlamak için aşa inmiştik ama mutfağa giremeden abimler bizi salona çağırmıştı. Oyun oynuyorlardı ve iki kişi eksikti. Mecburen zorla bizi oyuna soktular.
Oyun oynarken arada atlasa bakıyordum ve ona her bakışımda göz göze geliyorduk. Şuan da abim olmasaydı belki de ona sıkıca sarıla bilirdim.
Bir iki tür oyun oynadıktan sonra eylül ile mutfağa gidicektik ki zil çaldı ve eylül kapıyı açmaya gitti. Kapıda iki tane kız vardı ve ikisi de çok güzeldi. Kızlar eylülü baştan aşa süzdüler ve sonra yüzlerini buruşturup içeriye girdiler.
Ben şaşkınlıkla kızlara bakıyordum. Bunlar kimdi ki?
Sarı saçlı kız atlasın gözlerini kapatı ve ben kimim dedi. Atlas ise kızın ellerini gözünden çekip ayağa kalktı ve kıza baktı. Kız direk atlasa sarılıp dudaklarından öptü. Şaşkınlıktan neye uğradığımı şaşırdım.
Abime baktığımda abim de diğer kıza sarılmıştı. Burada neler dönüyordu hiç bir fikrim yoktu. Bu kızlar kimdi?
Atlas. Senin burada ne işin var buse.
Buse. Seni özledim sevgilim.
Ne sevgilim mi! Gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi zar zor tutum. Eylülün sesi ile ona döndüm. Ağlıyordu.
Buse. Sanırım bunlar kullanacağınız kızlar öyle değil mi.
Diğer kız arkadaşına döndü ve gülerek.
Ceyda. Evet onlar.
Dedi ve kahkaha attı. Şaşkın gözlerle hala olanlara bakıyordum. Ben bunları hak edecek ne yapmıştım ki?
Atlas bana döndü ve sinsice sırıtıyordu. Şuan ondan o kadar çok nefret ediyordum ki ölse bile umrumda olmazdı. Duygularımla oynamıştı.
Ceyda. Ee ne zamandan beri kullanıyorsunuz bunları.
Atlas. Ben bugün kullanmaya başladım ama rüzgar dün gece başladı.
Buse. Tüh desene gönül eylendiremediniz.
Dedi ve atlasın dudaklarına yapıştı. Daha fazla dayanamadım ve koşarak dışarıya çıktım. Eylülün de peşimden geldiğini anladığımda adımlarımı yavaşlatım. Nereye gidiyordum hiç bir fikrim yoktu.
Abim buna nasıl izin vermişti. Beni kullanmasına nasıl izin vermişti.Gözlerimden hala yaşlar süzülüyorken kendimi hiç bilmediğim bir ormanda buldum. Adımlarımı daha da fazla hızlandırdım. Eylül arkamdan bağırıyordu ama o da umrumda değildi.
Ayağım bir taşa takılıp düştüm ve lanet okuyarak yere uzandım ve gök yüzünü izlemeye başladım. Eylül başıma dikilmiş bana bakıyordu.
Eylül. Dur artık koşma.
Neva. Bizi kandırmışlar.
Dedim göz yaşlarımın arasında. Eylül bir şey demedi ve bir taşın üstüne oturup ağlamaya devam etti. Yatığım yerden kalkıp oturur pozisiyonuna geçip bacaklarımı kendime çektim.
Eylül. Ben bir daha o eve dönmek istemiyorum.
Neva. Kalacak başka yerimiz yok eylül.
Dedim çaresizce. Eylül göz yaşlarını sildi ve telefonunu çıkartıp kilit ekranı açtı. Neye baktığını bilmiyordum ama aklım sadece az önce olanlardaydı. Bize neden bunu yapma gereği duymuşlardı ki?
Bunu yaparken eğlenmişlermiydi. Hoşlarına mı gittmişti.
Tekrar gözlerim doldu ve ağlamaya başladım. Eylül bana baktı ve zar zor tutuğu yaşları serbest bıraktı. Ben bugün ilk defa sevdiğim çocuk tarafından kullanılmıştım.
Daha önce kimseye aşık olmamıştım ama atlasa olmuştum. Aşık olmamak için hep kendime kızardım kalbime kızardım ama atlasta öyle yapmamıştım. Kendimi ona kaptırmaya izin vermiştim.
Peki kaptırdım da ne oldu beni bir oyuncak gibi kullanmıştı. Belki o kızlar gelmeseydi benimle daha çok oynardı.
Bunları düşündükçe sinirleniyordum. Sinirden elimi sertçe yere vurdum ve elimi vurmam ile birlikte inlemem bir oldu. Elime baktığımda kanamaya başlamıştı. Vurduğum yerde taş vardı ve taş elimi kesmişti.
Bilmem aradan ne kadar zaman geçmişti ama hava kararmıştı ve eylül ile eve dönmek için yaklaşık 10 dakika önce kalkmıştık ama çıkışı bulamamıştık.
Telefonlarda çekmiyordu ve burası çok korkunç olmaya başlamıştı. Ağladığım için gözlerim arada bulanıklaşıyor ve bazen dengemi kaybediyordum.
Kendimi çok halsiz his ediyordum. Taşa vurduğum elim morarmaya başlamıştı ve küçük parmağımı kullanamıyordum. Sanırım incitim ama o bile umrumda değildi.
Eylül. Ne yapıcaz burada takılıp kaldık.
Neva. Çıkışı buluruz düz devam edelim.
Dedim zar zorda olsa. 10 dakika sonra çalıların arasından sesler gelmeye başladı ve eylül ile birbirimise bakıp kendi etrafımızda dönmeye başladık.
Şuan korkudan nefes bile almıyordum. Nefessiz his edince direk derin bir nefes alıp verdin.
Eylül. Neva 3 diyince koşalım tamam mı?
Başımla eylülü onayladım. Sesler yaklaştıkça yaklaşıyordu ve ben korkudan tirtitriyordum.
Eylül. 3.
Tam koşacaken önümüzde bir erkek belirdi. Sağ tarafa gidiceken oradan da 2 erkek geldi. Arkaya döndüğümüzde ise orada da 1 erkek vardı. Tek çare sol taraf kalmıştı ama orası da 2 erkek tarafından tutulmuştu.
Etrafımızı sarmışlardı ve bu havaya ramen sadece eşorfman vardı başka hiç bir şey giyimemişlerdi. Onlara bakınca havanın soğukluğunu daha yeni fark ettmiştim. Eylül ile sırt sırtaydık ve karşımda ki adamdan gözlerimi alamıyordum.
198 boyunda falandı. Kaslıydı siyah gözleri ve saçları vardı. Çok korkutucu görüniyordu. Onlar bize baya yaklaşmıştı ve kaçacak yerimiz kalmamıştı. Önümde ki adama bakıyordum ama bakmak için kafamı kaldırmak zorundaydım.
Ateş. Sizin bizim bölgemizde ne işiniz var?
Sesi çok kalındı ve ondan korkmamak elde değildi.
Neva. Biz kaybolduk.
Dedim zar zorda olsa. Derken sesim hafif titremişti ve korkudan adamdan gözlerimi ayıramıyordum. Adam gözlerimin içine bakıyordu ve bu beni daha çok korkutuyordu.
Eylül. Bize yardım eder misiniz?
Kaan. Yardım mı?
Güldü adam ve başını olumsus anlamda sağladı.
Kaan. Siz neye bulaştığınızı bilmiyorsunuz.
Ateş. Kaan nereden bilsinler onlar insan.
Onlar insan mı? Kendisi neydi indan değil miydi?
Kaan. Doğru, o zaman açıklayalım.
Neva. Neyi?
Ateş. Bunu.
Dedi ve bir anda adamdan beyaz ışıklar geldi. Saniyeler içinde adam yerine kurt vardı. Çığılık atarak bir adım geriye atacam derken yere düştüm ve elimin ağırısı ilk ağızımdan küçük bir küfür çıkmıştı.
Eylül. Siz...
Eylül cümlesini tamamlayamadan kaan olduğunu öğrendiğim adamın kollarına bayıldı. Şuan gözlerimi kurttan ayırmıyordum.
Tekrar ışık geldi ve bu sefer insan kılığındaydı.
Neva. Siz nesiniz.
Ateş. Kurt adamlarız biz ve siz de şuanda kurt adamlar bölgesindesiniz.
Neva. Bize ne yapacaksınız.
Ateş. Bilmem belki kemiklerini ayırıp yeriz.
Dediği ile hem korkmuştum hemde midem bulanmıştı.
Ateş. Korkma bebek sana zarar veremezler.
Dedi ve yanıma gelip beni kucağına aldı. Kucağına aldığında çığılık atım ve beni indirmesi için debelenmeye başladım.
Ateş. Eğer debelenmeyi bırakmazsan eylülü canlı canlı yeriz.
Dediği ile debelenmeyi bıraktım ve sustum. Korkudan hüngür hüngür ağlamak istiyordum ama yapamıyordum. Korkudan gözlerimden yaş gelmiyordu.
Gözlerimi yüzünden çekmiyordum. Beni bir eve getirdi ve eve girdiğimizde hızlı bir şekilde bir odaya gelmiştik. Nasıl bu kadar hızlı çıkmıştı. Burası yatak odasıydı ve yatak iki kişilikti.
Beni yatağa yatırdı ve odanın ışığını açıp karşıma oturdu. Korkudan dilim tutulmuş gibiydi ve ona bakmaktan başka hiç bir şey yapamıyordum. Bir anda taşa vurduğum elimi çekti ve gözlerini kapatıp ellerimi elerinin arasına aldı.
Bir şeyler mırıldanmaya başladı ama ne dediğini anlayamadım.
ateş. Ito ay tinatakan sa akin at pinagaling ito. Pinapagaling niya siya kasama ko
Elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Deli gibi korkuyordum. Ben neden bu ormana gelmiştim ki.
Bir anda elimde his ettiğim ağırı ile inlemiştim. Sanki elimden kan çekiyorlar gibiydi. Bana ne yapıyordu.
Bir kaç saniye sonra gözlerini açtı ve elimi bıraktı. Elime baktığımda yara yoktu ve incitiğim parmağımda sapa sağlamdı.
Beni iyileştirmişti ama nasıl.
Neva. Ama na...
Ateş. Sus ve uyu neva.
Adımı nereden biliyordu. Ben ona söylememiştim ki.
Neva. Adımı nereden biliyorsun ben sana söylemedim.
Sırıtı ve yataktan kalkıp odanın kapısını kitleyip tekrar yanıma geldi ama bu sefer yatağın diğer tarafına geçip yatmıştı. Buradan kaça bilir miydim? Eylülü nereye götürmüşlerdi? Bize zarar mı vereceklerdi?
Ateş. Düşünmeyi kes!
Onun sert sesi ile düşünmeyi bırakıp ona döndüm. Bana bakıyordu hemde çok sinirli bir şekilde. Ne yapmıştım ki? Nasıl onu sinirlendirdim?
Neva. Adın ne?
Adını neden merak etmiştim bilmiyorum nasıl olsa kaçacaktım ya da bizi bırakacaklar.
Ateş. Ateş.
Kendisi gibi ismi de korkunçtu.
Bir anda otutur pozisiyonuna geçip bana baktı. Elini yanağıma koydu ve tam geri çekileceken ayanğımda ki eli setçe çenemden tutunca korkudan olduğum yerde kala kaldım.
Ateş. Sakın kaçmaya çalışma yoksa cezalardan ceza beğenmek zorunda kalırsın!
Neden bu kadar sinirli ve kabaydı ki?
Gözlerimi gözlerinden kaçırmamak için kendimi zar zor tutuyordum. Gözleri dudaklarıma kayınca yavaş yavaş yüzüme yaklaştı. Umarım beni öpmezdi. O yaklaştıkça ben kafamı geriye çekiyordum. Gözlerini dudaklarımdan çekip sinirle gözlerime baktı.
Ondan korkmamak elde değildi. Bir anda beni yatakla arasına alıp kucağıma oturdu. Onu istmeye çalıştım ama kımıldamadı bile.
Neva. Napıyorsun bırak beni çekil, imdat yardı-...
Sözümü tamamlayamadan dudaklarıma yapışmıştı. Çok sert öpüyordu. Onu ne kadar da itemeye çalışsam olmuyordu.
Bir anda tek eli ile ellerimi tutup kafamda birleştirdi. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Geri çekildi ve bana baktı. Gözlerine baktığımda gözlerinin çok açık bir kahverengi olduğunu gördüm. Az önce öyle değildi onun gözleri siyahtı. Sizce atlas ve rüzgar yaptıkları için pişman olurlar mı?
Ya da ateş ve kaan kızları bırakır mı?
|
0% |