Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@luzia_0

 

 

Burada geçen herşey tamamen kurgudan ibarettir. kişiler, kurumlar ve kuruluşlar gerçeği tamamiyle yansıtmaz

 

Bölüm 1- Her şey bir varmış bir yokmuşla başlar

 

10 Nisan Hakkari

 

Lavin Asena Karayel

Vatan sadece ismiyle değil, hissetirdikleriyle de korurdu bizi. Bazen bir anne verirdi aynı hissiyatı bazense bir meslek… Ben mesleği seçtim kendim olduğum ve canımdan, kanımdan bir parçayı koruduğum bir meslekle seçtim. Ama kimse bana bu salaklarla uğraşmam gerektiğini söylememişti yüzümdeki puşiyi indirdim ve com’a bastım “bir susun be başım ağrıttınız” dediğim gibi Miraç konuşmaya başladı “komutanım şimdi ne demek bu şerefsizoğlu şerefsizlerin çıkmasını bekleyeceğiz ya” hayır bunları başıma almak için ne gibi bir günah işledim diye düşünüyorum… HAKLI.

“Komutanım doğu yakasında hareketlilik var”

Diyen Mustafa abiyle puşiyi tekrar yukarı çekip dediği yere bakmaya başladım. Albay temiz iş olsun dedi,bende temiz halledecektim bu kadar basitti.”Atlas ve Şahin arkalarından dolaşın ama sizi fark etmesinler”

“Ayıpsınız komutanım ben asla burada değildim” diyerek gülen Şahine bir göz devirdim ve izlemeye devam ettim.

Tam o sırada arkamda bir hareketlilik olduğunun farkına vardım. Biraz daha dikkatli dinlemeye başlayınca ses kesildi, arkamdaki çalıları kontrol edicektim ki çalının içinden bir sansar çıkınca çokta üstünde durmadım ve her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol etmeye başladım.

“Rapor verin ne durumdasınız”

“Komutanım burada en az 8 an fazla 10 kişi var emin değilim fakat birini az önce yanlışlıkla dövdüm elim çarptı yanı en fazla 9 kişi var” diyerek gülen Atlas’a Mustafa abi müdahele etti ”Lan it nasıl elin çarpabilir şaka mısın al benim de elim çarptı oldu mu” diyerek birini vurmasıyla bir iki kişi dışarı çıktı onları da vurunca daha fazla kahkaha atmaya başladı Atlas “Abi ben senin delilik seviyenle yarışamam zaten bu arada artık net 7 kişi var komutanım” diğerleride gülmeye başlayınca bir şeye emin oldum, cidden cenk türkün düğünüydü ama benimde bir yerden sonra müdahele etmem gerekiyordu.

”Lan bırakın şebekliği de indirin şu adamları yalnız içlerinde bir sivil olduğu haberini aldık onu sakın vurmayın. Duydunuz mu ONA SAKIN VURMAYIN!” Batu,”Komutanım albay size ne demişti acaba”

“sen beni mi sorguluyorsun Karabük”

“Haşa komutanım ben aklımı daha peynir ekmekle yemedim”

o hergeleyi daha fazla dikkate alamazdım yanıma yaklaştığını fark ettiğim şerefsize silahına davranmadan bir yumruk atıp bayıltmamla onları yönlendirmeye başladım. “Mustafa abi sen dışarıyı temizle, Şahin ve Atlas evin arkasındaki araziyi temizleyin” olduğum yerden hareket edip yanımdaki şerefsizi aracın olduğu yerin arkasına koydum ve “Miraç.Batu ve Yüksel evin içi sizin anladınız mı ” “Evet komutanım!” onların onaylamasıyla com’u kapattım ve gözlem yapmaya başladım her şey dediğim ve planladığım gibi gidiyordu tam o sırada arkamdan bir ses duymamla bir bıçak dayandı “Sizin gibi güzel bir bayenin dağda olasınin sebebi nedır” diyerek daha fazla dayadı bıçağı tam ona hamle yapıcakken kolumdaki ay yıldızı görmesiyle daha pis bir sırıtış oluştu ”oooo bir diyersen ki turk askeriyım hmm severik. Hem etini hem leşini" diyerek bıçakla şah damarımı kesecekken elindeki bıçağı aldım ve onun şah damarına bastırdım “ Şuna bak ki ben sizin ne leşinizi severim ne de sohbetinizi, boş geldiniz boş gidiyorsunuz işte” diyerek şah damarını kestim. Belli ki yeni gelmişti ve bir çatışmada olduğumuzdan haberi yoktu.

Etrafa bakınmaya başladım ve başka kimsenin olmadığına kanaat getirince timi izlemeye devam ettim.

Ya ne kadar harika bir plan yapmışız dimi Asoşum yine harikayız

Yüksel “Komutanım temiz her yer” “Lan! Ben sana haber verme demedim mi ben dicektim!” diyen Miraçla keyifli bir kahkaha attım. “toplanın ve araca gelin burada minik bir misafirimiz var, biraz bayıldı ama üzerinde bir dinleme cihazı buldum belki birşeyler biliyordur” tam o sırada Mustafa abiyi gördüm “Komutanım ben sorgulayim mii” “Abi Allah aşkına senden geçti sanki biraz” “Sus lan kerata ben hepinizi cebimden çıkarırım” “Abi kusura bakmazsan ben yapmak istiyorum sorguyu” diyen Yükselle hepimiz bir durduk daha hiçbir sorgu yapmamıs ve sorguyu odanın dışarısında izlemek dışında sorgu yapıldıgını görmemişti bile.Yinede hayır diyecek değildim sadece Mustafa Abinin evet demesi kalıyordu.

 

“Aslanım tabi ki sen yapabilirsin sorguyu Lavin komutanımında hayır diyeceğini düşünmüyorum”

“Ayıpsın Mustafa abi tabi ki yapabilir”

                                                                                                          

 

Yüksel yüzünde bir sırıtışla ilk sorgusuna doğru yürüyordu. Aklında ilk asker olmayı düşündüğü zaman vardı bu kadar genç yaşta burada olması ayrıca çok yetenekli bir komutanla aynı timde olması onun için bir onurdu Lavin sadece komutanı değildi onun için bir abla hiç sahip olamadığı annesiydi. Hiç söylemezdi ama timdeki herkes onun için bir abiden kardeşten farklı değildi. Tabi bu düşünceler karşısındaki elemanı görünce gitmişti. üzerinde dinleme cihazı olması ona biraz endişe veriyordu ama halledeceğini hissediyordu. gözleriyle dinleme cihazının nerede olduğunu görmeye çalıştı. Baygın olduğu için eğimli duruyordu ve dinleme cihazıda sanıyordu ki Lavin Komutanının etkisiyle yerinden çıkmış ve sallanıyordu.o dinleme cihazını dikkatli bir şekilde olduğu yerden çıkardı ve konuşmalarının duyulmayacağı bir yere koydu.

Ayıltmak için bir yumruk atmasıyla ayılmıştı. Etrafına attığı sorgulayıcı bakışlar arasında Yükseli görünce bakışları onda kitlendi.

"Sen o garip adlı komutan mısın"

"garip adlı komutan? Öt bakalım şerefsiz, bir şeyler biliyorsun öyle değil mi mesela evin içinde olan sivil gibi. Nerede o sivil " acınası bakışlar attı Yüksel "belki canını bağışlamayı düşünebiliriz"

"Canımı bağışlamak mı" öksürür gibi gülmeye başlamıştı karşısındaki şerefsiz "ben zaten bu yola ölmek için çıktım, davamız için... Kendi kutsalımız için, sizin bizden çaldığınız kutsalımız"

"LAN dümbelek sizden çaldığımızmış kansız it ya ötersin ya da ben seni kendi yollarımla konuştururum"

"zeki bir komutan varmış " tıksırır gibi güldü "adını tabiki bulamadık ama sizin Eren timi olduğunuzu biliyoruz. Ben sadece o zeki komutana konuşurum"

Yüksel, Lavin Komutanından bahsettiklerini fark edince yakınında gördüğü Mustafa abisine gitmeden önce karşısındaki kansızı bağladı ve içindeki öfkeyi tutamayarak bir yumruk atarak Mustafa Abisine yürümeye başladı.

"Mustafa Abi" diye seslendi ve yanına varınca az önce olanları anlatmaya başladı. Tam Yüksel bitirmek üzereyken Lavin bir şey olduğunu hissetmiş ve onlara doğru yürümeye başlamıştı.

"Noluyo Kayıp"

"Komutanım tüm sorgu boyunca zeki bir komutan varmış sadece ona konuşurum diyip durdu sanırım sizden bahsediyordu. Size bir mesaj vermek için bilerek kendini açık etmiş olabilir mi"

O anda her şey otudu kafasında Lavin'in tabiki dinleyici vardı tabıkı nir anda önüne atmıştı kendini. Aklına gelen isimle sinirin tüm vücudunu ele geçirmeye başladı ve o sinirle o kancığa doğru yürümeye başladı.yüzüne bir tekme geçirdi ve konuşmaya başladı.

“Seni Elina gönderdi değil mi? Bu sefer ne diyor”

Akıllı kadınları severdi Lavin ve bu kadın cidden zekiydi yıllardır peşindelerdi fakat sürekli ellerinden kaçırıp durmuşlardı. Karşısında sırıtarak cevap verdi

 

“Bu sefer cidden yaklaştığını söylüyor. Zekan ve hırsınla en iyi düşmanı olduğunu iletmemi istedi özellikle, ah ayrıca şuan bastığınız evdeki sivili çoktan saklandığım yere koymuştuk bunu bir tebrik hediyesi olarak düşünebileceğini söyledi. Ne de olsa sen onun en iyi düşmanıymışsın”

 

Dedikten hemen sonra boynundan gelen bip bip sesleriyle birlikte kafası patlamıştı. Lavin sivilin yerini söyledikten hemen sonra Yükseli oraya göndermiş ve bip bip seslerini duymasıyla kendini geri atmıstı. Bunun olacağını biliyordu çünkü bu ilk değildi yıllardır onu yakalamaya en yaklaştıkları zamanda bu kişileri gönderirdi. Cesurca ve sanki terörist gibi konuşurlardı ama hepsi patlarken tek bir yere bakardı: kolumuzdaki Türk bayraklarına… kimi ne zaman göndereceğini bilmediğimiz için kimliklerini doğrulama şansımız pek olmazdı. Parmakları kazılı olurdu ve hep kafaları patlardı.Muhtemelen de o fark ettikleri dinleme cihazı da göstermelik ve onu öldürmememiz içindi.

 

Yüksel sırtındaki siville gelirken bir yandan da Lavin’e açıklama yapıyordu “bayılmış, nabzı yavaş sanırım ilaçla bayılttılar, tahminimce birazdan uyanır”

 

Tim o sırada kendi aralarında bir yandan dalga geçerek az önce olanları konuşuyorlardı;

 

“Lan şimdi gene mi bir piçten yardım almış olduk lan Atlas” dedi Şahin.

“Yok lan ne yardımı bro kadın bizimle oyun oynuyo sadece bu patlattığı kişilerde hep kaçırdığı kişiler değilse bende ne olayım”

"Sen winx perisi ol dünya atlasım” demesiyle kahkahayı basması bir oldu. “Geçen asenayla oynarken e o zaman ben ne olucam dediğine Asena başkan e sende stella ol demişti bak aklıma geldikçe götümle gülüyorum”

 

Lavin gelince herkes biraz daha toparlanınca Lavin “Noldu lan keyfinize limon mu sıktım” diyerek Yükselle araca bindiler uzun zamandır sesi çıkmayan Batu birazda ondan görülemeyecek bir gevreklikle açıklamaya başladı “Yok komutanım ne demek geçen Atlas komutanım kızı asenayla oynarken winx perisi olmuşta ona gülüyorduk” diyince Lavin ve yükselde gülmeye başladı. Herkes araca bindikten sonra önce sivili en yakın ve güvenli hastaneye bıraktılar daha sonra ise karargaha doğru yol almaya başladılar.

 

                                                                                                              

 

 

 

Dinçel Aren Kıran

 

Başım ağrıyordu, gözlerim yanıyordu ve kafam karışıktı boş gözlerle etrafı incelerken son olanlar kafama dank etti hemen yerden kalktım. Ağrıyan bacaklarıma ve sırtıma aldırmadan araca koşmaya başladım. İlerlerken bir çatışmaya girmiş ve aracın yanına bomba atılmıştı şans eseri ben oradan uzaklaşırken atılması bende ağrıyan birkaç eklem dışında bir etki etmemişti belki ama silah arkadaşlarımın ya bir kolu ya bir bacağı ya da kafaları kopmuştu. Her yerde kanlar ve çığlıklar vardı kafamda bir sürü ses vardı daha beş dakika önce gülüyorduk oysa daha beş dakika önce umutluyduk ve daha beş dakika önce şuan şehit olmuş arkadaşımın olacak bebeğine isim arıyorduk.

 

Ne kadar baygın kaldığımı bilmiyordum ve her hangi bir silah sesi duymuyordum her yerde kopan uzuvlar vardı. Etrafa tekrardan baktığımda cidden kimsenin olmadığını fark ettim.

Gitmişlerdi… Hepimizi öldü sanıp gitmişlerdi…

 

Şuan düşünemiyordum telsiz bulmalı ve durumu üsse haber vermeliydim, soğukkanlı olmalı ve öyle yapmalıydım o zaman bu lanet bacaklar neden hareket etmiyordu. Neden bebeği olacak arkadaşımın kopmuş kafasını izliyordum.

Girdiğim transtan çıktım ve arkadaşımın kafasının hemen yanında bir telsiz vardı, titreyen sesimle “Kartal 3den bülbüle, kartal 3den bülbüle az önce büyük bir patlama oldu benimle birlikte olan yirmi kişiden beş kişi hala hayatta fakat uzuvları kopmuş acil tıbbi desteğe ihtiyacımız var” karşıdaki dominant ses çok geçmeden cevap verdi “anlaşıldı Kartal 3 hala çatışma devam ediyor mu?”

 

“hayır Albayım”

“anladım Kartal 3. Ekipleri oraya yönlendirdim en az on üç dakika içinde orada olurlar”

Albayın dediği sürede destek ekip ve medikal timi gelmişti. Ortalığı görmeleriyle bir iki saniye durakaldılar fakat kendilerini çok hızlı toparlamışlardı. Hayatta olanları sedyeyle helikoptere alırken sadece izliyordum gözümün önünde ise patlama anı vardı bomba diye bağırmış ve hızlı tepki verip oradan uzaklaşanlar hayattaydı. Tabi buna hayatta kalmak denirse…

Tam o sırada uzaktaki araçtan inen albayı gördüm bana doğru yürüyor ve ne kadar iyi olduğum hakkında gözleriyle sorguluyor gibiydi. Yanıma gelmesiyle beni kendine çekmesi bir oldu “oradan nasıl kurtuldun da tek bir kırığın bile yok” diye kulağıma fısıldadı. Olanların hepsini baştan sona anlattım, anlatırken gözlerim dolmuyor veya sesim titremiyordu aksine sert ve buz gibi çıkan sesime ortalığı sadece göz kırparak ateşe verebilecek gibi öfkeyle bakıyordum. Albay her şeyi dinledikten sonra sadece tek bir şey demişti “başımız sağ olsun” bende verilebilecek en basit gibi görünen ama en duygu yüklü olan o cevabı vermiştim.

 

“vatan sağ olsun”

Loading...
0%