Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@luzia_0

BURADA GEÇEN HER ŞEY TAMAMEN KURGUDAN İBARETTİR. GEÇEN KİŞİ, KURUM VE KURULUŞLAR GERÇEĞİ TAMAMİYLE YANSITMAZ.

 

Eğer kurguyu beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar... ❤

 

 

Bölüm 3 – Bazen Hayata Bir Mola Gerekir

 

Lavin Asena Karayel

 

Hayatın her zaman bir planı olurdu bu planlar bazen öyle noktalara gelirdi ki kutsal saydığınız her şey için bazen kendinizden bazen ise vazgeçmem dediğiniz kişilerden vazgeçmeniz gerekir. Sizi siz yapan şeyler uğruna yaptığınız bu savaşı bazıları anlamaz. Kayıplarınızı öne sürerler fakat kazançlarının ne denli büyük olduğu asla konuşulmaz.

Benim mesleğim bu, fakat bazen kayıplar bile dile getirilemez. Kalplerden geçer kalplerde kalır ve taht kurardı. Sizin kişisel savaşınız ise vicdanınızdaki merhameti her darbede eksiltirdi. Benim kendi kişisel savaşımda duygularım körelmeye başlamıştı, tökezlemiş ve tek bir tökezlememle uçurumdan düşme riskiyle karşılaşmıştım tam bu sırada gelen teklif vazgeçmem dediğim bazı kutsallarımı kenara atmıştı. Şimdi ise olduğum bu kadınla gurur duyuyor ve başımı asla eğmeden devam ediyordum.

 

Kapımın ziliyle okuduğum kitabı koltuğun kenarındaki küçük sehpaya koymuş ve kapıya doğru yürümeye başlamıştım. Kapının deliğine baktığımda ise yüzümdeki şaşkın ifadeyle kapıyı açtım.

 

“uyumamışsındır diye düşündüğüm için sana eşlik etmeye karar verdim” diyen Batu yüzündeki sırıtmayla kapımda bekliyordu.

“elindekinin ne olduğunu sorma nezaketini gösterebilir miyim?” diyen bana daha büyük bir sırıtmayla cevap verdi.”Şefin spesiyali tabikisiii, sıcak çikolata ve kurabiye”

Yüzümde doğan gülümsemeyle elindekileri aldım ve dalga geçer bir şekilde yaptığım referansla birlikte kapımı açık bırakarak mutfağa doğru yürümeye başladım. Kapı kapanma sesini duyunca başımı kapıdan çıkararak Bartu’ya baktım. Vestiyere silahını ve ceketini bırakırken beni gördü ve bana doğru yürümeye başladı. Kurabiyeleri koymak için çıkardığım ve hala elimde olan tabağı elimden aldı. Beni geriye doğru yürüterek tezgaha yasladı ve tabağı tezgaha koyarak üzerime eğildi. “beni ispiyonladın ha” diyip başımı kaldırdım, yüzündeki gülümseme sanki hep bu cümleyi bekliyormuş gibi ve sanki mümkünmüş gibi daha da genişleyerek konuşmaya başladı. “güzelim zaten işin eğlencesi seni ispiyonlamakta değil miydi” diyerek benimle alay etmeye devam etti “güzelim ha komutanını böyle güzel sözlerle kandırabileceğini mi sandın” diyerek ona katılmamla o da devam etti “nasıl yani? Kandıramadım mı, ah leydim siz çok zekisiniz” diyerek gülmeye başlayınca bende gülmeye başladım. Onu ittim ve arkamı dönerek getirdiği kurabiyeleri tabağa koydum sonra kupaları çıkardım ve ona da sıcak çikolataları koyarak konuşmaya başladım “al bakalım, sanki tek elimizle iki adam öldürmüyormuşuz gibi sıcak çikolata içelim”

“aldım bakalım, sanki tek elimizle iki adam öldürmüyor gibi sıcak çikolata içelim”

“gerçekten neden geldin Batu, söylesene”

“Söyleyeyim. Birileriyle biraz konuşmak istedim ve aklıma direkt sen geldin. Uyanık olacağını biliyordum zaten o yüzden elim boş gelmekte istemedim”

“ya uyuyor olsaydım peki. Ne yapacaktın?”

“geri dönerdim ya ne yapayım ama dedim ya biliyordum uyanık olacağını”

“gözlerim yaşardı açıkçası nasıl biliyordun diye sormayacağım” diyerek gözlerimi devirdim. Evet çok sevdiğim bir arkadaşımdı ve çok eğleniyordum onunla ama onun bana olan ilgisinin de farkındaydım. Hoşlanıyordu ama benden bir adım göremediği için bir şey diyemiyordu.

“ne konuşmak istemiştin diye sorsan bari” dedi. Yavru kopek bakışları atarak.

“ne konuşmak istemiştin karabük”

Önce bir iç çekti, nefesini ne kadar tutabileceğini denedi muhtemelen ve bana gözlerini çevirerek ”sana nasıl kara harpte olduğumu anlatmış mıydım” dedi.

“hayır anlatmadın”

“ben aslında hava harpteydim” diyerek cümleye başladı. “göreve başlamamın ilk yıllarıydı, uçağı kaldırdım belirlenmiş hareketleri gerçekleştirmeye başladım” sanki o an tekrardan gençliğine gitmişti. “her şey iyi gidiyordu belirlenen varyodan daha iyiydim iniş yapmama kısa bir süre kala bir anda uçak perdövites yaptı” burada sözünü kestim çünkü lanet olası bu terimleri anlamıyordum.

“bir dakika, bir dakika varyo ve perdövites de ne” anlatırken gözlerini yere çevirmişti ama tekrardan bana baktı “varyo, dakikada feet veya metre cinsinden alçalması veya tırmanması; perdövites, sürat kaybından uçağın havada tutunaması”

“uçak düştümü yani, toparlayabilirdin; toparlayamazmıydın yani ne ” diyerek hızlı bir şekilde konuşmama ve saçmalamama gülümsedi ve anlatmaya devam etti

“evet toparlardım ama ilk defa karşılaştığım bir durumdu ve şok olmuştum, dedim ya gençtim. Bende sonuç olarak bir maverick değildim ve son anda toparlamaya çalışmamda hiçbir sonuç vermeyince son anda acil kolunu çekip kendimi fırlattım uçaktan” biraz nefes aldı ve gözlerini kaçırarak anlatmaya devam etti “hava harp’e girerken aklımda kara harpte vardı bu yüzden ikisinide aynı anda okumuştum yani iki diplomam vardı elimde hava harpte bu sıkıntıyı yaşayınca kara harpten devam etmeye karar vermiştim” gözleri dolmuşu ya da bana öyle gelmişti çünkü tam göremiyordum onu “ ayın bu günü yapmıştım kazayı… hep acaba devam etseydim nasıl olurdu diye düşünmüştüm. Hava harpte kalsaydım acaba ne olurdu”

“ben söyleyeyim Batu bu timde değildin. Bizimle değildin ve bir uçakta olurdun, ikinci diploman kenarda çürürdü. Daha mı mutlu olurdun, orasını bilemem ama burada olmazdın peki soruyorum burada olmaktan mutlumusun?” kısa bir süre düşündü ve cılız bir sesle “evet” dedi.

Konuşurken balkona geçmiş ve oturmuştuk gözünü sevdiğimin hakkarisi nisan falan dinlemeden götümüze kadar donduruyordu. İçeri geçtim ve odamda ki dolaptan iki tane battaniye kapıp geri geldiğimde Batu sigara yakmış ve düşünüyordu ona hiç seslenmeden battaniyeyi üzerine örttüm ve kendimkini de kendi üstüme örterek oturdum.

“bana bunu neden anlattın”

“çünkü hiç kimseye anlatmamıştım ve artık içimde tutamadım geldiğimde dediğim gibi”

“gecenin üçünde mi aklına geldim lan kıçını mı açık unuttun” diyerek gülmeye başladığımda Bartu da bana katılmış ve gülüyordu.

Battaniyeyi tutarak “teşekkür ederim komutanım kıçımın daha fazla donmaması için battaniye getirdiğiniz için” dediğine yüzümdeki gülümseme daha da derinleşti.

“hadi şimdi siktir git kendi evine yeter bu kadar felsefe git yat zıbar” diyince battaniyeyi kenara koydu tek kaşını kaldırdı ve “bu bir emir mi?” diye sordu. “emir” diyince selama durdu ve emredersiniz komutanım diye bağırıp balkondan çıkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Vestiyerden ceketini ve silahını alırken bana son kez baktı “teşekkür ederim Asena” diyerek kapıyı vurup gitti.

 

Balkona gidip battaniyeleri aldım katladım yerine koydum, bardakları ve tabağı mutfağa götürdüm ve telefonumu elime alıp listemden rastgele bir şarkı açarak etrafı toplamaya başladım bir yandan da düşünüyordum. Cidden hava harpte olsaydı şuan nasıl olurdu diye

 

Asenacım, iç sesin olarak duruma el atmaya karar verdim bence havada daha mutlu olurdu sonuç olarak aslında tercih yapmış çünkü

 

Kafamda kendi sesimi onayladım gerçektende aslında tercih yapmıştı ama o zaman neden savaşmamıştı, sonuç olarak burada da hata yapmış olmalıydı orada yaptığı o hatayı telafi edebilirdi sonuç olarak tedbir uçuşuymuş değil mi aman bana ne be

 

Sana ne de biliyorsun Pınar sizi çok yakıştırıyor

 

Hemen oraya gitsin aklın zaten diye kendime söylenmeye başlıyacaken Pınar’ın beni yarın çağırdığını hatırladım. Telefondan notları da kontrol ettikten sonra kendime KOCAMAN bir alkış gönderdim. Kadın beni arayıp ne kadar kırıldığını anlatırken hatırlayacaktım resmen ya. Saatini tekrardan kontrol ettikten sonra tüm işimin bitirip yatağıma doğru yürümeye başlarken Beyaz Albaydan bir mesaj geldi

 

 

 

 

 

Yarın alaya uğra. Yaranın ne kadar seni etkilediğini anlamamız lazım.

 

Ona tamam komutanım mesajını gönderdikten sonra hazırlanıp yattım. Derin bir nefes verip kendimi uykunun kollarına atmam ise çok uzun sürmedi.

 

                                          ✿

Pınar’a geçmeden önce Beyaz Albayın emri üzerine alaya gelmiştim alayın koridorunda üzerimde kamuflajım, başımda bordo beremle koridorda sert adımlarla yürürken dikkatimi çeken bir tip vardı ileride. Laubali bir şekilde yanındaki askerle konuşan bu asker normalde dikkatimi çekmezdi ama başımdaki ağrı ve sinirle koluna baktım. Benden bir rütbe düşük olan bu asker bugün ciddi manada şanssızdı.

 

“rahat, hazır ol asker!” diye ona bağırmama karşın selama durdu “Emredersiniz komutanım!” diyerek ciddiyete geçiş yaptı.

 

“lan burası mahallenin kırathaanesi mi? Ne lan bu tip.” içtimada göz gezdirdim. O sırada bana ve kolumdaki yıldızlara baktıklarını biliyordum. Belliydi beni tanımadığı, tanısaydı hatasını zaten bilirdi. “100 şınav şuan!” diye bağırmamın ardından şınav çekmeye başladı. Gayet rahat bir tavırla, sakin bir sesle ayağımı sırtına bastırıp yüzüne eğildim.

“neden burada böyle olduğunu biliyor musun?”

“bilmiyorum komutanım!”

“Peki… bilmiyorsun diye duydum yanlış mıyım”

“Hayır komutanım!”

 

Ben ne kadar rahatsam asker o kadar gergindi o an fark ettim cidden zorlanıyordu. Sesini de kestiğine göre artık dikkatimi çekmiyordu.

 

“ İyi iyi sabah sporu yapmış olursun işte koçum. Hadi sabah-i şerifleriniz hayırlı olsun”

 

Diyerek oradan askerleri arkamda bıraktım. Bir kadından emir almak eminim ki gururunu incitmişti. Ama benimde zaten umrum dahi değildi

Beyaz Albayın odasına vardığımda kapıyı tıklattım ve gel sesini duyunca içeri girdim.

“Gel demiştiniz komutanım, buradayım”

“Gel, geç şuraya” diyerek masasının önündeki koltuğu işaret etti.

“Yok komutanım. Sağ olun ben oturmayayım.”

“İyi bakalım sen eğitim sahasına geç orada görevlendirdiğim bir asker var orada testleri yaparsınız bende baktıktan sonra tekrar konuşuruz”

“emredersiniz komutanım!”

 

Odadan çıktım ve eğitim alanına geçtim, tanımadığım bir asker hazır olda bekliyordu beni görünce selam verdi. Bende ona selam verdim ve testlere başladık. Bittikten sonra dikişlerime kısa bir bakış attım cidden toparlamıştım ve zorlanmamıştım. Beyaz Albayla da tekrar konuşup iyi olduğumun sonuçlarını aldıktan sonrada odadan çıktım. Alaydan çıkışta, gelirken ki gördüğüm asker vardı. Beni görünce selam verdi, bende selam verdikten sonra sert adımlarla alaydan çıktım. Sanırım Pınar'a gitmek için çokta geç kalmamıştım.

 

                                                    ✿

 

Yazarın Anlatımıyla

 

“Aşkın peşinde koşturacaksan çok çok hızlı olman lazım” koro halinde “koş koş koş koş olana kadar” Asena etrafına bakıyor ve zavallı bir beni kurtarın bakışları atıyordu o sırada Pınarın ise umrunda değildi çünkü çok eğleniyordu.

 

“Asena sende bize katılsana yaaa” Pınar Atlasın eşiydi ve bir insan ancak bu kadar eşine benzeyebilirdi.

 

“yok ben almiyim hazımsızlık yapiyo” attığı kahkahaya Atlas içi acır gibi komutanına bakmıştı. Kendi de gidemiyordu çünkü komutanı ben buraya düştüysem sende buradasın demişti. Birkaç kez kaçmaya çalışmış ama darbeyle geri yerine oturtulmuştu.

 

Pınar ve arkadaşları toplanmış ve kendi hallerinde eğleniyorlardı pınar eğer Asenaya bu kalabalık ortamdan bahsetseydi gelmeyeceğine adı kadar emindi o yüzden minik bir oyun oynamıştı.

Asenanın gelişinin ikinci saatiydi ve artık patlayacağının garantisini vermiyor direkt öyle gibi görünüyordu. Atlasın ise ondan kalır yanı yoktu. İkisinin birlikte kaçışları ise karısı tarafından darbeyle püskürtülmüştü. Bu terslikte bir iş vardı. Asker insanlardı onlar ne demek kaçamıyorlardı.

 

“Pınarcım bana artık müsaade tatlım ben buradan askeriyeye geçicem bak gecikiyorum” diyerek son kozunu oynamıştı Asena. “Aaaa abla neden söylemedin söylesene askeriyeye geçicem diye iyi hadi daha sonra telafi edersin zaten” diyerek tatlı olduğunu düşündüğü sırıtışıyla Asenayı azat etmişti. Atlasın bize de ekmek çıkar mı bakışlarını görünce kocasına kıyamamış ve ona da gidebileceğini söylemişti. Tabi bu sırada Asena çoktan ortamdan tüymüş ve kendine sözler vermeye başlamıştı. Asena’nın işi gereği sivil hayatta tanıdığı insan sayısı da azdı Pınar’ın çabası da bu yüzdendi zaten. Asena ne kadar sevse de Pınarı bazen şöyle diyaloglara kurban gidiyordu.

 

“Asoşum yanındaki Batu muydu, hmm çok yakışıyosunuz heee”

 

“Evet yanımdaydı ama bununla ne alakası var canım benim”

 

“Ay bal gibi de var yani, yağız mı yağız, İstanbul beyefendisi ve tatlı bir çocuk. Arasan iki yüz yıl bulamazsın canım benden söylemesi”

 

Gibi diyaloglara kurban gidiyordu. Asıl kötü olanın ona kapılmaya başladığını hissetmesiydi zaten bu yüzden Batu’nun yanında bazen dengesiz davranmaya başlamıştı. Bunu fark eden bir kendisi birde can dostu, kardeşi, silah arkadaşı, abisi Mustafa abiydi.

Onu kenara çekmiş ve bu konu hakkında konuşmuşlardı.

 

Askeriyede ise durumlar daha vahimdi. Konu Şahin’in yeni flörtüydü.

 

“Kanka yeni hatun yapmışsın hayırlı olsun”

“Kanka yalnız hatun demezsen çünkü bu taş gibi bişi de o yüzden didim”

Miraçla Şahinin sohbetine ranzanın üstünden bir ses katıldı.

“Lan it bu kaçıncı damağını siktiğim bir öncekini iki gün önce terk etmemiş miydin, pardon kadın seni donunla koşturmuştu” diyerek kahkaha atan Mustafaya Miraçta katıldı.

“Seviyorum seni Mustafa Abim be idolümsün.”

“Lan git oradan az kalsın inanıyordum pezevenk seninde ondan aşağı kalır yanın yok zaten hık demiş- anladın sen" Diyerek Yüksele bakıp sözünü bitirmişti.

 

Bu ortamda ise elindeki kitabı, kulağında kulaklığıyla kitap okuyan Batu’nun aklı ise başka yerlerdeydi. Şuan ne okuduğunu bile bilmiyordu.

 

“Lan Batu sen hala Lavin Komutanıma açılmadın mı?” diyen Yükselle ortalığı izleyen Atlas’a çevirdi bakışlarını.

 

“Sence kardom sence açıldım mı?”

“Baktım da yok açılmamışsın yoksa burada olmazdın ya depresyondaydın ya da Lavin Komutanımın yanında”

“Açılamam kardeşim, yapamam. Belli kadın beni arkadaştan öte görmüyor, ne yapayım zorlayayım mı kadını sonuç olarak. Ben bir şekil atarım bünyeden ama o doğallığını kaybetmesin”

 

Muhabbet ilgisini çekince orayı dinlemeye başladı Mustafa.

 

“Abi bence senden adımda bekliyor olabilir.”

Bir ah çekti Batu.

“Sence atmadım mı. Bak şu gözlere, baktın mı bide sola bak o gözüm daha güzel”

Diye bir anda dalga geçmeye başlayınca hep beraber emin oldular ki iyice kafayı yemiş bir Batu vardı karşılarında.

Yüksel ise her zaman ki gibi onları izliyor ve sadece gülümsüyordu bir şeyler geliyordu hissediyordu ama yinede dile getirmedi kendi çöplüğüne attı. Bu sefer gerçekleşeceğini bilmeden…

 

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizlerinde düşüncelerini çok merak ediyorum :)

Loading...
0%