Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@luzia_0

BURADA GEÇEN HERŞEY KURGUDAN İBARETTİR. GEÇEN KİŞİ, KURUM VE KURULUŞLAR GERÇEĞİ TAMAMİYLE YANSITMAZ..

 

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar....❤

 

Bölüm 4- İlkler Her Zaman Özeldir

 

16 Mart 2005 - Antalya

 

Babasını kaybedeli 2 yıl olmuştu bugün. Lavin’in abisi Serhat kendine bile bakamadığı için rastgele bir öğrenci yurduna vermişti Lavin’i. Yurdun müdüriyesini hiç tanımadığı annesine çok benzetirdi Lavin. Annesini belki yüz yüze tanıyamamıştı ama babasının ölmeden önce ona anlattığı hikayeler annesiyle alakalı olurdu bu yüzden aslında çok iyi tanıyordu Lavin annesini. Babasını ise abisiyle geçirdikleri bir trafik kazasında kaybetmişti. Bazen öyle düşünceleri olurdu ki Lavin’in “neden sadece babam neden abim de ölmedi ki” ya da “neden bende yaşıyorum ki zaten başka kimse beni sevmiyor” gibi düşünceleri olurdu.

Bu düşünceler için daha 10 yaşındaydı Lavin. En yakın arkadaşı olan Pars ise Lavin’in bu düşüncelerini biliyor gibi her zaman yanında olurdu. Lavin’i mutlu eden nadir insanlardandı.

“Lavinnn bakk ben ne yaptıımm” diye Lavin’e doğru koşan Pars çok heyecanlı görünüyordu.

“bakim bakim ne yaptın” diyen küçük Lavin’e bulaştırmıştı heyecanını. “Ya Parsss bakim işte, bakim diye getirmedin mi”

Arkasında sakladığı hamurdan yaptığı arabayı arkasında tutuyor ve az sonra olacaklardan habersiz gururla sırıtıyordu.

“olmaz kızımm önce şifreyi söylemelisin”

“ya ne şifresi yaaa”

“yaa demiştik ya birbirimiz olduğumuzu anlamamız için şifre soralım birbirimize diye”

“o şimdi mi akıllım ilerde. Büyüdüğümüzde birbirimizi tanımamız için oo”

“hee timam peki bakabilirsin o zaman”

Diyerek arkasından çıkardı Pars. Lavin ne diyecek diye yüzüne bakıyordu, Lavin arabayı görür görmez babası canlandı gözünde. Arabanın rengi bile aynıydı, yine o güne gitmişti. Midesi bulanmaya başlamıştı. O günden sonra araba görmemek için önüne bile doğru düzgün bakmazdı ama işte karşısındaydı babasını ondan alan şey.

Pars ne olduğunu anlayamamıştı ama müdüreyi çağırmaya gitmişti çünkü Lavin iyi görünmüyordu.

O günden sonra ne bir daha araba lafı açıldı ne de gösterildi Lavin’e bir süre sonrada arabalara olan fobisi gitmişti Lavin’in ama o günü hiç unutmadı. Yeni bir anıda böylece hafızasına kazınmış oldu.

 

Günümüz

 

Elimdeki kitabı elimden bırakmadan yanımda duran kalemle sevdiğim cümlenin altını çizdim. Şöyle diyordu Kitapta

 

“Evet, tabiatından ya da bahtından gelen

bir tek kusurla damgalandı mı insan

başka değerleriyle bir melek olsa,

bir insanın olabileceği kadar büyük olsa,

yalnız o kusurundan ötürü

düşer insanların gözünden.

Bir damla kötülük en soylu varlığı

Lekeler ve yıkar bazen.”

 

Çok hoşuma gitmiş ve uzun süre bakmıştım söze, daha sonra yanımda duran post-itle de yerini belirttikten sonra kitabı kapattım ve yanımda duran masanın üzerine koydum. Hiç görev gelmemişti ve ben evde patlamak üzereydim. Antrenman yapıyor, kitap okuyordum ama yok geçmiyordu bu sıkıntı. En sonunda oflayarak oturduğum yerden kalktım ve evin içinde gezinmeye başladım. En sonunda bu anlamsız voltaya son verip spor çantamı hazırladım ve evi de son kez kontrol edip vestiyere yürüdüm.

canım antalyam şuan cayır cayır yanıyodur, herkes denize giriyordur bir de bana bak. Yok mont giy be olmadı böyle

silahımı da taytıma sıkıştırdım ve cidden mont giyerek çıktım. İyi ki giymişim demek istemiyordum ama iyi ki giymişim çünkü dışarısı sanırım 12 derece falandı. Arabama doğru üşüdüğüm için bir yandan ellerimi ovuşturuyor bir yandan da koşuyordum. Dışarıdan komik göründüğüme kalıbı basabilirdim.

 

Asoşum çok komik görünüyorsun ben oradaki arabandım hehe

 

Direkt klimayı açtım ve montumu çıkararak arka koltuğa fırlattım. Biraz ısındıktan sonra arabayı çalıştırdım ve spor salonuna doğru sürmeye başladım bir yandan da şarkı açmış ve ona eşlik ediyordum. Kırmızı ışıkta beklerken bir anda telefonum çalmaya başladı. Müziği kapattım ve kimin aradığına bakmak için telefonu elime aldığımda Beyaz Albayın aradığını gördüm. Telefonu arabaya bağlayarak yanıt verdim. “Buyurun Albayım” o sırada yeşil ışık yandığı için bir yandan da arabayı kullanmaya devam ediyordum. “Elena hakkında bir istihbarat aldık. Ayrıca Elena’nn bir mafya örgütünün başı olduğunu da doğruladık” bu cümlenin nereye gideceğini bilemediğim için arabayı sağa çektim ve dinlemeye devam ettim “normalde Elenayı izleyen bir rkip vardı zaten biliyorsun”

“Evet Albayım”

“Ama onu daha profesyonel bir ekibin takibine almaya karar verdik haftaya Salı bir teçhizat alacak. Timi ben ayarlıyorum ve sana bir teklifim var. Timin başına geç evet zaten bir timin başındasın biliyorum ama bu destek olduğunuz bir tim değil fark etmişsindir zaten tüm iş ve planlar sizin. Elena sizin ve diğer isimler… hepsini tek tek sen ve ekibin indirecek. Evet cevabın nedir ”

“Bu timin başına geçmekten onur duyarım Albayım”

“Artık hazırsınız. Diğerlerini de topla, hemen askeriyeye gelin”

“Emredersiniz Albayım”

Telefonu kapattım ve uzun süre öylece kaldım. “nasıl yani” dedim. Bir anda beynim durmuştu eve mutlu olmuştum ama ya timin geri kalanı onlar ne olacak diye düşündüm. Konuşmayı kafamda tekrar canlandırdıktan sonra Beyaz Albayın “artık hazırsınız ” dediği aklıma geldi sanırım ben ve timin geri kalanına birkaç asker eklenecek ve timin adı değişecekti. Evet evet öyle olmalıydı. İlerden U dönüşü yaptıktan sonra askeriyeye doğru süremeye başladım. Bir yandan da Batuyu aradım ve timi toplamasını ve hemen askeriyeye gelmesini söyledim ayrıca Albayın bir teklifi olduğunu da araya sıkıştırarak telefonu kapattım.

 

 

Dinçel Aren Kıran

 

Telefonumu susturmak için elime aldım. Bu saate hangi kaçık beni arardı ki diye içimden küfür ederken Albayın aradığını görünce dilimi ısırdım ve aramayı yanıtladım.

“Albayım?”

“Askerim?”

“Pardon Albayım” diyerek elim ayağıma dolaşınca albayın sesini duydum

“Noldu prenses güzellik uykunuzu mu böldüm yoksa”

“Albayım yani şimdi-“

“Sus lan kerata sana bir teklifim var hemen askeriyeye geliyorsun yüz yüze anlatacağım”

“Emredersiniz Albayım da ben İstanbuldayım gelmem biraz uzun sürer ”

“Ben bilmem yarına kadar buradasın duydun mu asker” diye bağırınca

“Emredersiniz Komutanım” diye bağırarak cevap verip telefonu kapatınca annem bir anda odamda belirdi.

“Aren niye bağırıyorsun çocuğum” diye odama ışınlanınca bir odamın kapısına bir de anneme bakarak konuşmaya başladım.

“ışınlanmayı Buldunuz tebrikler Bayan Brown”

“Sus benimle dalga geçiyor bir de” annem arkamdan söylenmeye başlamıştı. Sabahın bu saatinde bağırmam ve hiç medeniyet kavramıyla tanışıp tanışmadığım hakkında bir konferans yapıyordu. Bende valizimi toparlamaya başlamıştım. Annem ne yaptığımı fark edince bir anda konuşmayı kesti ve göz göze gelmemizi beklemeye başladı. O susunca arkamı döndüm ve açıklamaya başladım “Emir geldi geri dönüyorum” diyince gözünden bir gölge geçti gibi oldu “Anladım bende çıkıyordum zaten bir iş seyahatim var” diyerek odamdan çıktı ve Rusça bir şekilde mırıldanmaya başladı. O kadar sesiz konuşuyordu ki ne dediği anlamamıştım. Yinede durmadım ve valizimi hazırladıktan sonra aşağı indim onu kahvaltı masasında babamla birlikte görünce gülümsedim o da bana gülümsedi ve benim sandalyemi kenara çekerek benim için yer açtı.

 

“Oğlun gidiyor yine benimde bir iş seyahatim var zaten en azından biz evdeyken gitmiyor diyorum tek tesellim bu” diyerek yalandan bir şekilde gözünün yaşını sildi.

“Görev beklemez ki değil mi. Kahvaltı yapmayacağım sizi gitmeden göreyim dedim hazırlanıp çıkıyorum” diyerek tekrar yukarıya çıktım ve biletlere bakmaya başladım. Umarım yarına kadar orada olabilirdim.

 

Lavin Asena Karayel

Nefretle karşımdaki panoya bakıyordum Elena’nın haftaya salı alacağı Rusyadan gelen teçhizat bir çok bomba ve silah içeriyordu. Plan hazırdı sadece askerlere ihtiyaç vardı. Benim yöneteceğim askerlere. Eski timimle yolları ayırmamıştık hepsinin de bu iş için yeterli olduklarını tabii ki de biliyordum. Ancak iki yeni asker eklenmişti. İkisinden biri daha burada değildi. Anladığım kadarıyla dakiklikle ilgili sorunları vardı diğeri ise karşımda hazır olda bekliyordu.

"Rahatta dinle asker!”

 

Rahata geçtikten sonra Batuya baktım işaret ederek “hadi şunu deneyelim” dedim. Ne dediğimi hemen anladığında arkadan saldırdı. Benimle göz göze geldikten sonra göz kırptım evet biraz hırpalamasını istiyordum sonuç olarak evcilik oynamaya gitmiyorduk. Asker bana bir göz attı benim hiçbir şey demediğimi görünce bunun bir test olduğunu anladı muhtemelen.

“Cinsiyetçi cümlelerden nefret ederim ama kız gibi dövüşmeye devam mı edeceksin asker!” diye bağırdıktan sonra resmen titremişti. Daha sert dövüşmeye başladılar. Batu istese şuan alırdı bu dövüşü, ikimizde biliyorduk ama gücünü ve yeterliliğini test etmiştik. Batuya dövüşü bitirmesini söyledim gözlerimle ve o an askeri kaldırıp bir böcek gibi yere fırlattı.

Arkamdan Mustafa Abi’nin sesini işittim. “az önce resmen sana şov yaptı yuh bee” arkamdan başka bir ses daha yükseldi. “Tezgah lan bu, resmen vücuduyla la-” sözü yarıda kesilince arkama baktım ve şahinin ağzına sarılan atlası görünce bir kaşım havaya kalktı. “Yine sikimsonik konuşuyordu komutanım ondan şey ettiğiydim ben” diyince gülüşümü tutmaya çalışarak önüme döndüm ve Batuyla yeni askere doğru gittikten sonra Batu’nun omzuna vurdum

“yine şov yapıyorsun”

“şov bizim işimiz komutanım”

Gülerek yerdeki askere döndüm ve elimi uzattım tam tutacakken elimi çekince tekrardan düştü. “tekniklerin iyi değil ve yavaşsın birde atışta göreceğim seni atış alanına geç” dedikten sonra söylenmeye başladım. “neden seçtiyse Beyaz Albay” kısık sesle küfür ettim “kas namına bir şey yok zaten” diye söylenirken görüş alanıma biri girdi. Bu kişi çok tanıdıktı o kadar tanıdıktı ki kim olduğunu hatırlamaya başlamıştım. Bu kişi alayda karşıma çıkan laubali askerdi. Tanımıştım tanımasına ama timimde olmasını beklemiyordum. Yüzünde gördüğüm o şaşkınlıkta onunda beklemediği yönündeydi. Kısık bie sesle "haydi bakalım battı balık yan gider" dedim kendime.

 

Eğer kurguyu beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn.🤍

Loading...
0%