@lyra.m
|
Sabah güneşinin altın sarısı ışıkları uyandırdı beni tatlı uykumdan, gökyüzünde adeta bir altın külçesi gibi parlıyordu koskoca Güneş. Uyanır uyanmaz yataktan çıkıp lavoboya doğru yol almıştım ,bu Işıl Durusoy için alışılmadık bir durumdu çünkü genelde uyandıktan sonraki onbeş dakikamı yatakta ayılmayı bekleyerek geçirirdim. Yüzümü yıkadıktan sonra odama dönüp gri ,beyaz yıldızlı yatak örtümü düzelttim. yatağamın üzerinde otururken bir anda gelen bildirim sesi irkilmeme sebep oldu. Bildirim panelini aşşağıya çekerek mesajın kimden geldiğine baktığımda yazan ismi tam okuyamamıştım çünkü gözlerimi hala tam olarak açamıyordum. Mesajı atan kişi Ege'ydi yarım saate burada olacağını geç kalmamamı söylemişti, tam ne için geleceğini düşünürken dün Ege'ye verdiğim söz geldi aklıma ona bugün kütüphaneye geleceğimi söylemiştim. Aceleyle duşa girdim ,hızlı bir duşun ardından ince bir sweat bol bir pantolon ve ufak bir sırt çantası almıştım çantamın içine birkaç test kitabı ve içerisinde üç beş kalem olan kalemliğimi adeta fırlatırcasına attıktan sonra koşarak apartmanın kapısından dışarı çıktım. Ege'yi karşımda görünce mutlu olmuştum ,kütüphaneye birlikte gidecektik. Ege ile otobüse bindiğimizden beri hiç konuşmamıştık ben müzik dinliyor ve bir yandan da kitap okuyordum,Ege ise sadece durmuş camdan dışarıya doğru bakıyordu. Kütüphaneye geldiğimizde kartlarımızı kapıdaki görevli kadına gösterdik ve içeri geçtik, bir süre ders çalıştıktan sonra Ege aramızdaki sessizlikten sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı;
"Dün dersten erken çıktığımız için Pelin, Akın sen ben kafeye gideriz diye düşünmüştüm ama Akın hastayım deyince ben de sana söylemedim."
"Önemli değil ya daha sonra çıkarız hem Pelin'in de sesi bir kötü geliyordu dün. Hasta oldular sanırım."
"Bugüne ne dersin Pelin ve Akın kabul ettiler."
"Kütüphaneden erken çıkarsak neden olmasın?"
"Ben bizimkilere söyleyeyim o zaman, üç diyorum senin için de uygun mu?"
"Olur bana da uyar ben iki buçuk gibi çıkar eve giderim oradan da kafeye geçerim." Gideceğimiz kafenin neresi olduğunu hepimiz çok iyi biliyorduk benim oturduğum mahallenin birkaç sokak ilersinde küçük fakat gerek dekorasyonu gerek de çalışanları ve sahibi dolayısıyla çok sıcak bir yerdi. Kütüphaneden çıkmamıza birkaç dakika kala toparlanmaya başladım benim toplandığımı görünce Ege'de toparlanmaya başladı.
"Sen de mi çıkıyorsun?"
"Evet, birlikte çıkarız diye düşünmüştüm olmaz mı ?"
"Bir sakıncası yok, neden olmasın?"
Ege ile kütüphaneden çıkıp benim evime kadar yürüdük sonra Ege kendi evine gitti ben ise eve girdiğimde beri giysi dolabımın önünde durup kendime ne giyeceğimi sormak ve saçma bir moda yarışması yapmakla meşguldüm.
"Günlük birşeyler giyeyim diyorum ama zaten dolabımdaki herşey günlük. Offf, ne giyeceğim ben yaa?"
En sonunda, haki bir tişört ve koyu mavi bol bir kot seçtim. Hazırlandıktan sonra apartmandan çıkıp kulaklığımı taktım ve şarkı listemden Ege Can Sal' ın Başa Sar şarkısını seçtim ,neden bu şarkıyı seçtiğimi bilmiyordum çünkü bugün gayet güzel geçiyordu ve mutluydum ama nedense içimden bu şarkıyı dinlemek geliyordu her zamanki Işıl'dım işte. Biraz sonra kafeye vardığımda Pelin'i gördüm fakat Akın ve Ege yoktu, Pelin'in yanına giderken bir yandan da kulaklıklarımı çıkartmış çantama tıkıştırmakla meşguldüm.
"Akın ile Ege nerede?"
"Bilmem Akın en son senin evinin oralarda olduklarını söylemişti."
"O zaman birazdan burada olurlar."
Ege ve Akın 'ı beklerken bir yandan da menüye bakıyorduk, konuşmamızın üstünden 10 dakika falan geçmişti ki Ege ve Akın geldi.
"Biz geldiik."
"Hoşgeldiniz Akın da bu hal ne?"
Bir yandan Akın ve Ege 'nin sırıl sıklam üstlerine bir de Akın'ın yüzündeki gülümsemeye bakıyordum, ve birkez daha anlamıştım ki Pelin ve ben bu saftiriklere sırılsıklam aşıktık. Akın ne kadar mutlu ise Ege bir o kadar sinirli duruyordu.
"Ne oldu size böyle sırılsıklam olmuşsunuz ?"
"Sorma Işıl tam buraya gelirken bir tane teyze çiçeklerini suluyormuş biz de tam oradan geçerken arkamızdan köpek gelmeye başladı, manyak Akın da köpeği görünce çığlık atmaya başladı teyze de köpeğin yanına suyu dökeyim de kaçsın derken bizi suladımış bulundu."
Bir yandan Pelin'in kahkahalarını bir yandan da Akın 'ın sızlanışlarını dinliyorduk. "Teyze de hedefi tam on iki den vurmuş haa" Pelin bir yandan gülüyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.
"Hee ne demezsin okçu olsun bari en azından bir ün kazanır."
"Hava sıcak zaten kurursunuz be Akın kuşum."
Akın mızmızlanmaya başladığına göre normale dönmeye başlamıştı ben ve Ege ise menüye bakmaya devam ediyorduk. Sonunda herkes ne içeceğini seçti Pelin Ege ve ben filtre kahve söylemiştik Akın ise herzamanki çocukluğuyla kakaolu milkshake istedi biraz muhabbet ettik, güldük. Sonrasında Ege'nin telefonu çaldı.
"Ben bi bakayım."
Hepimiz onaylarcasına başımızı salladıktan sonra Ege dışarı çıkıp konuşmaya başladı. Bir anda Ege bağırmaya başlayınca endişelenmiştim.
"Olum bu niye bağırıyor birşey mi oldu ki?"
"Bilmiyorum Akın ben bi gidip bakayım."
"Ben de geleyim ister misin?"
"Gerek yok Akın sağol ."
Ağır adımlarla Ege'nin yanına gittim. Ben giderken Ege bir yandan bağırıyor bir yandan da bayılıp düşmemek için tutunuyordu. Birkaç adım sonra Ege'nin yanına vardım ve koluna hafifçe dokundum beni görünce bir anda ürperdi. Sanki konuşmaya çalışıyor ama konuşamıyor gibiydi, sanki bana şöylememesi gereken birşey varmış ama söyleyemiyormuş gibi. Birkaç saniye orada öylece bekledik telefondaki adam "alo" diye seslenince kendimize geldik ,sonra Ege adamı geçiştirmeye çalışarak telefonu kapattı ve pişmanlığı ve hüznü anlatan bakışlarını gördüm.
"Işıl ,ben b-ben çok özür dilerim ama g-gitmeliyim"
Ege 'yi ilk kez bu kadar üzgün ve korkmuş görüyordum, onu yalnız bırakamazdım.
"Ben de geliyorum Ege."
"Işıl olmaz, lütfen bak bırak beni gitmem gerekiyor daha fazla geç kalamam."
"Ege , bari ne olduğunu söyle ."
"Işıl beni burada bekle olur mu seni almaya geleceğim." *** Işıl Durusoy'un günlüğünden;
(Ege gideli 4 saat oldu hepimiz evlerimize gittik fakat Ege hala eve dönmedi sanırım 36. arayışım fakat hala açmıyor umarım iyidir.)
(Ege gideli 10 saat oldu Akın'la Pelin de sağolsunlar yanıma geldiler, Ege'den haber yok.)
(Ege gideli tam 12 saat oldu ne telefonlarını açıyor nede mesajlarıma cevap veriyor nolur ona birşey olmasın nolur. Ne Pelin birşey biliyor ne de Akın Ege normalde böylece çekip gitmezdi ne oldu acaba, ne oldu?)
Bütün gece boyunca Ege'nin gidişini düşünmüş uyuyamamıştım . Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte çalan alarmı kapatıp yataktan kalktım. Ege' den hala bir haber yoktu çok endişeliydim üzerimde hala dün giydiğim kıyafetler vardı değiştirmek istememiştim.
*Ege'den*
Nasıl olur da böyle bir aptallık yapardım nasıl Işıl'ın abisinin başına açtığım bu belayı unuturdum halledeceğim söylemiştim kurtaracaktım onu yapamadım, başaramadım Ege Demir söz verdi fakat sözünü tutamadı :( Özür dilerim ışığım abini kurtaramadım.)
***
*Işıl'dan*
Okula gelmiştim ama gelmenin bir anlamı yoktu . Ege için gelmiştim okula ama o hala ortalıkta yoktu artık Akın bile endişelenmeye başlamıştı , evet Akın hani şu bizim hiçbir şeyi takmayan Akın o bile korkmaya başlamıştı Ege neredeydi ,güvende miydi ,nasıldı?
"Işıl iyi misin kuzum, istersen bi lavoboya git."
"Gerek yok Akın sağol, iyiyim ben hem biliyorsun bana birşey olmaz."
"Tabi canım bilmez miyim sana hiç birşey olmaz küçükken eli çizildi diye ağlayan Işıl bu Işıl değil çünkü."
Yüzümde ufak bir tebessüm ile Akın'a döndüm ve onun içimi ısıtan gülümsemesini görünce sanki bir anlığına bütün dünya durmuş gibi hissettim Akın ,Pelin ve Ege bana çok iyi geliyorlardı onlar yanımdayken sanki bütün dünya susmuş gibi hissediyordum sadece biz varız gibi.
*Ege' den*
Yine gelmiştim bu lanet hurdalığa ,Işıl'ın abisinin başına o belayı da bu hurdalıkta açmıştım.
"Ege ,Ege oğlum baksana lan kör müsün?"
Sesin geldiği yöne doğru baktığımda hayatımda ilk kez bu kadar mutlu olduğumu hissettim çünkü vuruldu diye bildiğim Uraz abi tam karşımda duruyordu.
"Uraz abi s-sen "
"Oğlum ben vurulur muyum lan bir tane kıytırık tabancayla asker adamım ben."
"Uraz abi sen varya adamsın adam."
"Tabi olum ne sandın."
"Abi ben Işıl'ı arasam bir konuşsam dünden beri haber veremedim telfonuna ,mesajına ne diyeceğim kıza diye diye."
"Ara aslanım, konuşun içi rahatlasın Işıl'ımın."
"Sağol abi." )
*Işıl'dan*
"Işıl Ege arıyor koş."
"Ne Ege mi bak e-emin misin Pelin?"
"Eminim eminim koş hadi ."
"Alo Ege "
"Işığım"
"Allah'ım şükürler olsun ,Ege dünden beri kafayı yedim neredesin sen?"
"Işığım onu gelince konuşalım nolur birazdan orada oluruz zaten."
"Oluruz derken?"
"Oluruz derken abin ve ben."
"NE ABİM Mİ, ABİMİN ORADA NE İŞİ VAR ?"
"Ne işim olsun kuzum Ege gel abi bir bardak çay içelim dedi ondan geldim valla. Işıl sen salak mı oldun abicim ben niye gelebilirim Ege'nin yanına ?"
"Niye gelebilirsin abi?"
"Tövbe tövbe bu kız harbi salak olmuş hee , Işıl seni görmeye geliyom işte Ege'nin de arabası olduğu için ben seni alayım hava limanından dedi ben de tamam dedim."
Abim böyle konuşunca arkamda zaten gülmemek için kendini tutmaktan patlıcan moruna boyanan Akın bütün mahalleyi inletecek bir kahkaha attı, Akın beyi susturma çabalarımızdan sonra tekrar konuşmaya başladık.
"Oğlum o Akın ne biçim gülüyor lan ben hayatımda o kadar yüksek ses duymadım."
"Uçaksavar dan daha çok mu çıkıyor sesim?"
"Akın sen o sesle askeriyeye git uçaksavarı çöpe atar yerine seni koyarlar."
"Harbi mi ?,kaç verirler Uraz abi?"
"Neye kaç verirler?"
"Maaş diyorum Uraz abi ne kadar verirler diyorum?."
"Buna birşey diyende kabahat Allah'ım Ya Rabbim ya . Bi yirmi otuz verirlerherhalde Akın bi sor sen yinede ."
"Hee azmış gitmiyim boşver."
"Bak hala ne anlatıyor !"
"Tamam Uraz abi ne bağırıyon yaa hoperlör patladı!"
"Işıl al şunun elinden şu telefonu yoksa geldiğimizde Akın'ı uçaksavarla savcam oradan ."
"Allah belanı vermesin Akın çekil şuradan ya."
"Heh şöyle ya bi prensesimle konuşayım dedim araya girmeyen kalmadı. Prenses biz bi beş dakikaya ordayız sen hazırlan annemin yanına gidiyoruz."
"Annemin yanına mı?"
"Hee nooldu ki?"
"Neyle gitcez annemin yanına ?"
"Ege bırakacak."
"!OLMAZ!"
"Yahu Işıl niye niye , sen yine ne işler çeviriyon kız?"
"A-abi hani geçen yaz demiştin ya Ege 'yi anneme söyle artık diye ,b-ben-"
"Söylemedin dimi Işıl -_-"
"Şeyy belki."
"KIZIM BEN SENİN VARYA."
"Napıyım abi kadına telefondan anne ben Ege diye bi çocukla konuşuyorum okul bitince de evlencez mi diyim?!"
"Gerekirse de."
"Hee sonrada kalbine insin kadının dimi."
"Of Işıl of şimdi gidince ne diyce anneme?"
"Taksici deriz ?"
"Hee Ege'nin Doblo da tam taksi valla dimi? Annem bunu yer mi sence Işıl hanım?"
"Yemez mi?"
"Yemez!"
"Arkadaşım dersin ?"
"Demem!"
"Abi ne var sanki bir kerede beni aile içi savaşlardan kurtarsan?-_-"
"Bi dakika ne dedin sen, bidaha de bakıyım! Küçükken komşu çocuğunun gözüne oyuncak oku fırlatıp kaçınca seni kim kurtardı?"
"Sen-_-"
"Peki annemin on iki tane saksısını kırdığında?"
"Sen-_-"
"Peki babamın kredi kartını un ufak ettiğinde?"
"Seeen-_-"
"Peki-"
"Abi tamam yeter !"
"Tamam tamam sustum ."
Arkadan gelen Ege'nin kıkırdamalarını duyunca biz de kendimizi tutamayıp hep birlikte gülmeye başladık.
"Hadi kapatıyorum Işıl 'ım görüşürüz."
"Görüşürüz Abicim."
"Görüşür müyüz?"
"Bilmem?"
Yine abimle her zaman yaptığımız gibi sırf birbirimizi gıcık etmek için uzatıyorduk lafı.
"Neyi bilmezsin?"
"Neyi bilmem?"
Biz konuşmayı daha da uzatmadan Ege araya girdi;
"Biride acaba Ege biz böyle konuşup duruyoz ama senin dakikan, kontürün var mı diye sormuyor."
Bunu söylerken bir yandan da abime attığı sahte ukala bakışını tahmin edebiliyordum.
"Peki bakalım Ege abi kapatalım,neyse Işıl'ım Ege abi kızdı ben kapatıyorum ."
Abim böyle söyleyince haliyle biz de gülmeye başladık sesi o kadar komikti ki tıpkı suç işlemiş küçük bir çocuk gibi çıkmıştı.
"Ay tamam hadi gelin artık."
Bende abimin sesine uygun bir şekilde bir çocuğa kızar gibi söylemiştim bunu. Biraz sonra abimler gelmiş bende hazırlanıp kapının önüne çıkmıştım.
"Ooo Işıl hanım bu ne güzellik düğüne değil anamlara gidiyoz farkındasın demi."
Abimin müthiş köy şivesinden sonra gülmemek elde değildi. Gülme faslımız bitince abim ben ve Ege arabaya bindik Akın ve Pelin'in evleri yakın olduğu için bizimle gelmek istemediler. Ben hala yolda annemlere Ege hakkında ne söyleyeceğimi düşünürken abim bir anda Ege've bana bakıp;
"Işılım ben sana birşey söyleyeceğim ama kızma. Telefonu kapattıktan sonra aklıma geldi "
"Ne söyleyeceksin söyle de ondan sonra bakarız kızar mıyım kızmaz mıyım."
"Şey Esra Sultan sizi başından beri biliyormuş."
Abim bunu ufak bir utanç ve suçluluk ile söylediği için Ege'yi anneme onun söylediğini analmıştım.
"BİLİYORMUŞ DERKEN !"
"Yahu öğrenmiş işte biyerlerden Esra Sultan bu yerde ,gökte kulağı var."
"ONLARDAN BİRİ DE SEN OLMAYASIN ABİ!"
'Yok canım ne münasebet ben hiç öyle şeyler yaparmıyım?"
"BAL GİBİ DE YAPARSIN!"
"Yani belki birşeyler yakalatmış olabilirim."
Biraz daha sakinleşmiştim bu yüzden alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladım.
"Abi ne söyledin anneme bak anlat kızmayacağım ."
'Tamam, şimdi biliyorsun Esra Sultan çok meraklıdır ."
"Biliyorum eeee."
"Heh işte biz Ege ile konuşurken geldi telefonu elimden aldı ben de Ege'yi şey diye, küçük enişte diye kaydettiğim için - Ege araya girip;
"Ney diye kaydettiğin için?"
"Küçük enişte dedik ya olum sağır mısın sağır enişte yazayım bari ,neyse annem de onu görünce, şey işte-"
"Ya siz neden bana hiçbir şeyi anlatmamakta bu kadar ısrarcısınız? Biri kafede otururken bir anda yok olur sonra bi bakımışım yanında abim hava limanından geliyor , biri anneme sevgilim olduğunu haber verip bana söylemiyor neyim ben burda biblo mu?"
"Işıl bak nasıl söyleyeceğimiz bile-
"Bulacaksınız Ege bir şekilde söyleyeceksiniz!"
"Tamam abicim özür dileriz haklısın eşeklik ettik ama affet bizi biz de böyle hödükleriz işte."
"Öff tamam önünüze bakın hadi hödükler."
" Işııl sana da birşey demeye gelmiyor hemen dalga geçiyorsun ."
"Abi annem Ayça'yı bili-"
"LAN SEN AYÇA'YI NERDEN ÖĞRENDİN?!"
"Kuşlar söyledi."
"Işıl başlatma kuşuna böceğine sakın anneme söylemiyorsun tamam mı?!"
"Bilmem söyleye de bilirim yani."
Abime herşey karşılıklı koçum bakışı attıktan sonra o da bunu anladı ki elini cüzdanına attı ama benim istediğim şey para değildi daha da beteriydi.
"Yok yok, koy onu cebine, benim derdim para değil."
"Neymiş derdin söyle bakalım!"
"Ege'yi anneme açıklamamda yardım edeceksin!"
"Işıl kurban olayım yapma ne istersen yaparım ama beni Esra Sultan'ın karşısına çıkarma be!"
"Oldu efendim bide çay kahve ?"
"Çay alayım kahve dokunuyor."
"ABİ NE SAÇMALIYORSUN!"
"Aman iyi be yardım ederim ama sen de Ayça'yı anneme söylemeyeceksin tamam mı?"
"Tamam tamam ,canım abicim hiç söyler miyim."
"Sizin aranızdaki şeyin kardeşlik olduğuna hiç emin değilim."
Aslında Ege bunu ilk söylediği anda espiri yapıyor sanmıştım ama gayet ciddiydi.
"Nasıl yani Ege neyden bahsediyorsun?" Abim de en az benim kadar afallamış görünüyordu. Sonra Ege bir anda gülmeye başlayınca ikimiz de daha çok şaşırmıştık hatta Ege'nin delirdiğini falan düşünmeye başlamıştım ki Ege sonunda gülmeyi bırakıp: "Siz sedece kardeş değil aynı zamanda da birbiriniz için yaratılmış iki baş belasısınız." Dedi. Ege bunu söyledikten sonra abim benim kafamı tutup önce saçımı karıştırdı sonra da kafamı arabanın camına geçirdi ve Ege 'de arabayı kenara çekti.
"Napıyon lan Allah'ın cezası rezil herif."
Şu an abimin kafasını alıp çilek reçeli kıvamına getirip beyin nöronlarına ekmek banabilirdim fakat Ege beni ön koltuğa abimi ise arkaya bindirince aklımdan geçenleri icraata dökemedim.
"Ya Işıl abicim bak valla Ege öyle bir anda şey yapınca heyecendan oldu yaa."
"Ney oldu ya,ne alaka ayrıca Ege' nin dediği şeyle benim kafamı cama geçirmen?"
"Işılım ne biliyim sorgulama işte."
"Offf gıcık ya."
"Şu ilerdeki Esra sultan değil mi?"
Abimin gösterdiği tarafa doğru baktım ve gerçekten de annemdi elinde de birsürü tabak çanak paketi vardı.
"Annem o elindekilerle napacak acaba aşiret sofrası falan mı kuracak?"
Ege annemin yanına gelince arabayı durdurdu ve aşağıya indik.
"IŞIIIL!"
"Eyvah olsun Esra sultan fırtınası geliyor Ege sen saklan oğlum senin bağışıklılığın yok dayanamazsın."
"Abi espirinin hiç sırası değil iki saniye sonra hortumun içindeyiz."
"Kime diyorum ben Işıl."
"Aaaa anne napıyorsun ya burada?"
"Hiç bilmemezlikten gelme Işıl hanım, kim bu yakışıklı?"
"Işığım ben anneni çok sevdim valla."
"Ege şimdi değil."
"Adın Ege mi oğlum senin?"
"Evet öyle Esra teyze."
"Ay ne teyzesi oğlum anne de anne."
"Yok artık daha neler ben bebekken anne diyim diye bu kadar uğraşmadın be Esra sultan."
"Ay benim kıskanç oğlum hemende kıskandı bak."
"Yahu sanki yılda dört kere izni olan eve sadece yılda dört kere gelen ben değilim de Ege he."
"Oyyy kıyamam ben sana gel bakayım buraya."
Annem abime boğarcasına sarılırken ben hala Ege'ye söylediklerinin şokundaydım.
"A-anne sen şimdi kızmadın mı bana?"
"Niye kızayım ki?"
"Niye mi kızayım anne Ege benim sevgilim ya o yüzden belki."
"Aman ne kızcam iyi olmuş valla hem bu seni bulmuştur sen ölsen bulamazdın bunu falan."
"Işıl bana anlattığın kişinin annen olduğuna eminsin demi?"
"Değilim Ege hiç emin değilim valla."
Annemin benim canımı falan alacağını düşünürken annemin tepkisi beni çok şaşırtmıştı. Ege'ye hep annem bunu öğrenirse beni öldürür falan diyordum bu yüzden o da şaşırmıştı.
"Valla kızım eğer sen Ege'yi bulmuş olmasaydın Nebahat Teyze'nin oğlu Mete ile görüştürcektim seni."
"Kimle ,kimle benim küçüklük arkadaşım ,kardeşim dediğim Mete'yle mi?"
Bir anda içimi kaplayan siniriden bayılacaktım neredeyse çünkü Mete ile çok yakın arkadaştık ve annemler de bunu biliyorlardı ve Mete dünyanın en iyi erkek kankalarından biriydi, benim için Akın neyse Mete'de oydu benim gözümde.
"Anne siz ne saçmalıyorsunuz beni yakıştıracak adam mı bulamadın Mete benim çocukluk arkadaşım!"
"Annem Ege'yi bulmuşsun zaten git görüş demiyorum ki."
"Anne ya bulamasaydım Ege'yi ,ya o konsere gitmeseydim ve Ege'nin beni sevdiğini öğrenemeseydim o gün! Senin dediğini yapıp konser yerine buraya İzmir'e gelseydim ne olacaktı?"
"Ne bileyim annem birbirinizi tanıyorsunuz seviyorsunuz iyi anlaşırsınız diye biz öyle şey yaptık..."
"Ne yaptın anne ne yaptın sen de babamla aynı mahallede büyüdün, evlendin mutlu muydun? Neden bana da aynı şeyi yaşatmak istiyorsun!"
Annem ve babam aynı mahallede büyümüşler çok iyi arkadaşlarmış, sonra aileler anlaşmış ve zorla evlenmişler. Babam annemden ,annemse babamdan nefret etmiş sürekli kavga ederlerdi her akşam yaşıtlarım masallarla, ninnilerle uyurken ben kavga sesiyle uyurdum. Sonra bir gün dedem ve babannem bize geldiler. Babam yoktu, babaannem amcamı arayıp kendisini evden aldırtmış sonra da babamı almışlar annemi aldattığı kadının evinden... |
0% |