Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm:Uraz Sakarsoy

@lyra.m

Ege ve ben sonunda annemin bitmeyen nasihatlerinden kurtulup evden dışarıya çıkabilmiştik.

 

"Nereye gitmek istersin güzelim?" Güzelim dedii! Ah canım kalbim benim kadar da doğru birine vurulmuşsun!

 

"Bilmem, kütüphaneye gitmek iyi gelebilir okuyacak kitabım kalmadı bu aralar." Bu aralar okuyacak kitabım gerçekten kalmamıştı , bu benim için Dünya'nın sonu demekti.

 

"Peki sana kitap almamızı ister misin?" İŞTE GERÇEK MUTLULUK! Kitapları, özellikle de benim olan kitapları çok seviyordum çünkü benim olan kitaplarda istediğim yerin üstünü çizebilir, beğendiğim her sayfaya post it yapıştırabilirdim ve en büyük artısı ise istediğim zaman açıp bakabilmemdi.

 

"Yaa! Şaka yapıyorsun!" Umarım yapmıyordur. ;)

 

"Gayet ciddiyim :)." Oleey!

 

"Çok teşekkür ederim Ege ya."

 

"Ne demek birtanem." Birkaç kirtasiye ve kitabevi gezmiş , ayaklarımız bize isyan etmeye başlayınca da hem en sevdiğimiz hem de benim evime en yakın kafe olan Sirius kafeye girip kendimize birer kahve almıştık ve ben Ege'nin bana aldığı kitapları inceliyordum.

 

"Ee nasıl geçti günün?"

 

"Muhteşemdi, hatta hayatımın en güzel günüydü, çok teşekkür ederim."

 

"Ne teşekkürü canım ,görevimiz."

Biz gülerken telefonum çaldı.

 

"Abim arıyor." Evet başımıza bir bela daha almaya hazır mıyız?

 

"Tamam ışığım aç."

 

"Açmasam olmaz mı ya, yine başıma bir bela alcam çünkü."

 

"Aa! Olmaz öyle abin o senin."

 

"Evet haklısın. Benim birtanecik dert makinesi abiciğim!" Telefon ekranındaki yeşil tuş belanın habercisiymiş gibi bakıyordu bana ama en sonunda cesaret edip o telefonu açmıştım.

 

"Alo abi."

 

"Yahu yarım saattir çalıyor telefon niye açmıyon gıcık!"

 

"Açtım işte ne oldu söyle?"

 

"Acilen eve gelmen lazım yoksa annem beni satırla doğrayacak. Bu sefer sağlam niyet etmiş."

 

"Yine ne yaptın da çıldırttın acaba benim canım anamı." Her zamanki abim ve annemin kavgaları işte, ah bide benim evimde etmeseler şu kavgaları, olan benim biricik evime oluyor.

 

"Ya bişi yapmadım ki!" Sesi kısık geliyordu ve sondaki "ki" yi uzatmıştı, şu zamana kadar edindiğim verilere göre bu da demek oluyordu ki abim annemi sağlam kızdırmıştı ve şu an annem ona çok yakın biyerdeydi, yani uzun lafın kısası bu cümle bana değil Esra Sultan'aydı.

 

"Abi sana tek birşey sorucam."

 

"Çabuk sor yoksa Esra Sultan doğrayacak beni!"

 

"Annem şu anda senin saklandığın yerin ( büyük ihtimalle yine banyo) dibinde dimi."

 

"Evet."

 

"Sorun olmazsa bir soru daha. Sen yine benim banyomdasın dimi?"

 

"Evet. Ulan manyak Işıl sen eve kamera falan mı koydun nerden biliyon acaba, bak zaten geçen bana aldığın bilekliği takamıyom korkudan, içinde kamera falan vardır diye?!"

 

"Yahu ben senin bilekliğine kamera koymak için ne masrafı etcem be! Hani yirmi yıldır birlikte yaşıyoz ya ordan biliyom."

 

"Aa! Hadi be sen ciddi olamazsın! Ne kadar zekisin sen ya."

 

"Abi sen de ne kadar ciddi bir insansın ya. Ciddiyet akmıyor adeta fışkırıyor(!)?"

 

"Tabi kızım ne sandın askerim ben, askerlik ciddi bir meslektir!" Evet arkadaşlar abim kesinnikle asker şüpheniz olmasın!

 

"Valla lafınızı böldüm ama madem bu meslek ciddi, senin asker olduğuna emin miyiz Uraz abicim?!" Ege'nin sorusuyla gülme krizine girmiştim ve gebermek üzereydim! Abim ise her zamanki gibi homurdanmaya başlamıştı.

 

"Hele bi gelin eve siz, Esra Sultan'ın bana uyguladığı tarifeyi üstüne 10 TL farkla beyninizden çorba yapma özelliği ve müessesemizden ikram Işıl ve Ege kanı çay ile birlikte size sunmazsam bana da Komando Astsubay Uraz Durusoy demesinler!" Gülüşümü biraz bastırmaya çalışıp abime lafı yapıştırdım.

 

"Demiyolar zaten abi. Daha geçen askeriyede bile bana sadece Uraz diyolar rütbenin de bi önemi kalmadı demedin mi?!"

 

"Ulan hepiniz bir oldunuz bana oynuyonuz, tek kale maçta kaleci gibiyim valla!" Abim konuşmaya devam ederken arkadan annemin sesi geldi.

 

"Uraz'ım, bitanem! Hadi çık dışarı annem, hadi bakıyım benim can parem!"

 

"NE CAN PARESİ BE KATİL KADIN! ELİNDEKİ OKLAVAYI GÖRMÜYORMUYUM BEN ANAHTAR DELİĞİNDEN?!"

 

"BİDE BENİ Mİ GÖZETLİYON ORDAN EŞŞEK SIPASI!?"

 

"NE MÜNASEBO BE! HEM BEN MÜTTEFİKLERE YARDIM CEPHESİNDEYİM BANA TARUZLA GELME!"

 

"Seni varya ben! Çilingir çağırayım da gör." Annemin gitgide uzaklaşan sesinden tekefonunu almaya ve Murat abiyi veyahut başka bir deyişle çilingiri çağrmaya gittiği belli oluyordu ve tabiki abimin yardım ve itiraz çığlıkları artmıştı.

 

"ANNE! ANNE TAMAM ÇIKIYOM MURAT ABİYİ ÇAĞIRMA YA! YA ANNE, O ADAM HER GELDİĞİNDE BEN DAYAK YİYOM YA! OF ANNE!" Evet arkadaşlar karşınızda abimin korkulu rüyası çilingir Murat abi.

 

"Alo, abi bi bağırma da dinle beni!"

 

"Ne var be manyak ruh hastası!" İyi niyet de yaramıyo arkadaş!

 

"Bekle geliyoruz."

 

"Ne iyi ettin de söyledin, sen öyle demesen ben de banyo camından sarkıp mahalleliye rezil olayım ,kendimi damdan falan atıp kafamı yarayım da az macera olsun diyordum." Abimim muhteşem tribi sonrası telefonu yüzüme kapatması üzerine Ege ile arabaya bindik ve eve geldik. İçeriden gelen abimin muhteşem çığlık sesleri annemin Murat abiyi yani çilingiri gerçekten çağırdığının ispatıydı. Çilingir Murat abi çok eski bir aile dostumuzdu çünkü biz küçükken benim salak abiciğim her sinirlendiğinde kendini odasına kilitler, sonra da kapıyı açamaz ve biz de çilingir çağırmak zorunda kalırdık. Tabi bir süreden sonra annem artık bıkmış ve abimin odasının anahtarını saklamaya başlamıştı ama nafile. Abim her seferinde ne yapar eder o anahtarı bulur, kendini o odada mahsur bırakırdı. Artık Murat abi bile bıkmıştı abimden, hatta o askere gideceği zaman bize gelip "Oralarda kapıyla, anahtarla falan oynamak yok bak! Oralara kadar gelemem valla!"demişti.

 

"Murat abi salsana şu kapıyı çıkcam diyom işte!"

 

"Ulan küçükken yeminler eder de yine çıkmazdın birdaha yer miyim ben bunları!?"

 

"Ya Murat abim, canım abim bak YÜCE RABBİM AĞZIMI YÜZÜMÜ YAMULTSUN Kİ ÇIKICAM! Sal şu kapıyı ne olursun!" Abimin can çekişir gibi attığı çığlıklardan sonra koşarak eve çıktım ve benim biricik evimin kapısını bile kapatmamışları. ;)

Ayakkabılarımı çıkarıp eve daldığım gibi banyomun önüne gittim. Bir yanda kapıyla uğraşan Murat abi ve annem, kapının diğer tarafında ise kapı açılmasın diye canını vermeye niyet eden abim ve onun inanılmaz çığlıkları.

 

"Sen çekil Murat abi." Kapıya doğru gittim ve Murat abinin yanına çöktüm.

 

"Ben açamıyom kapıyı, sen nasıl açıcan acaba cimcime? Senin bu manyak abin dayanmış kapıya açtırmıyo!" Son cümleyi abim duysun diye bağırarak söylemişti.

 

"Asıl sizsiniz be manyak Fatih'in

İstanbul surlarına dayandığı gibi dayandınız kapıya!" Evet gençlik, Komando Uraz Durusoy müttefiklere yardım cephesinden taruz cephesine geçiş yaptı.

 

"Bak bide cevap yetiştiriyo ordan!" Ve tabiki canım anacığımın da abimden kalır yanı yok. Ben Murat abiyi gitmeye ikna ediyor, annem ve abim sürekli birbirine laf atıyor Ege ise arkada gülme krizine girmiş yerlere yatmak süretiyle gülüyordu.

 

"ABİ ÇIK ŞU BANYODAN BEN KORUYACAĞIM SENİ, VALLA BAK!"

 

"SÖZ VER."

 

"SÖZ!"

 

"YEMİN ET."

 

"YEMİN EDERİM!"

 

"ALLAH BELAMI VERSİN Kİ YAPCAM DE."

 

"LAN NİYE ALLAH BELAMI VERİYO ACABA SEN NE OLSUN İSTİYON RUH HASTASI?!"

 

"TAMAM BE ÇIKIYOM." Abim kapıyı açmaya çalışırken ben de annemin elindeki oklavayı aldım.

 

"Alın çıktım işte mutlu oldunuz mu!?"

 

"Hem de nasıl!" Canım anacığım abimi deşmeden olaya el atmalıydım.

 

"Şimdi herkes salona." Elimle salonu işeret ettim ve abimi sürükleyerek götürmeye başladım.

 

"Ya Işıl kolumu bıraksan olmaz mı?"

 

"Peki sen biraz sussan olmaz mı abicim!?"

 

"Aman tamam be!"Abimi koltuğa oturtup yanına oturdum. Annem, Murat abi ve Ege'de karşımızda oturuyordu.

 

"Işıl ben bişey diycem." Bir yandan gülmemek için kendini tutuyor bir yandan da kolumu tutuyordu.

 

"Ne var Allah'ın cezası ,ne var?"

 

"Şöyle bakınca sanki Ege'yi bana isteyecekmişiz gibi durmuyor mu?" Abimin söylediği ile birlikte önce Ege'ye, sonra onun iki yanındaki annem ve Murat abiye baktım. Abim haklıydı. Tekrar abime döndüğümüzde ikimiz de kıkırdadık.

 

"Neye gülüyonuz ya? Ben ekip dışı kaldım ama!" Ege koşarak yanımıza gelip oturunca annem ellerini açıp yukarı baktı ve büyük bir ciddiyetle Rabbinden sabır istedi.

 

"Ee, sebebi ziyaretimiz malum Ege oğlunuzu Uraz Kızımı- aman şey Işıl kızımıza istiyoruz!" Uraz kızımız mı? Gülmekten karnım yerinden çıkıp salonun ortasında dans edecek duruma gelmişti.

 

"ABİ! Hani sana istiyorduk?!"

 

"Uraz abi ve ben mi?!" Ege kusar gibi yapıp yüzünü koltuğa gömdü.

 

"Neyse, ciddiyet lütfen!" Herkesin bakışlarını üzerime toplayabildiğime göre o ahiret sorusunu sorma vakti gelmişti.

 

"Ne olduğunu anlatın." Tabiki benim canım anneciğim hemen söze girmiş, heyecanlı heyecanlı anlatmaya başlamıştı.

 

"Şimdi annecim! Senin bu abin var ya-" Abim stemle annemin lafını böldü.

 

"Senin de oğlun ya hani anacığım, biraz da ondan mı bahsetsek?!"

 

"He işte şu varlık." Annem eliyle abimi gösterdi.

 

"Ayıp,ayıp bi oğlum demek bu kadar mı zor arkadaş!"

 

"Bakın son kez soruyorum! Ne oldu?" Tabiki annem ve abim yine birbirini yemeye başlamdan müdahale ettim.

 

"Abin yatağını kırdı." Annem daha fazla dayanamıyormuş gibi tek seferde söylemişti.

 

"NE?" Resmen çığlık atmıştım.

 

"Ya öyle olmadı tam olarak. ESRA SULTAN DÜZGÜN ANLATSANA KIZA!"

 

"YAHU DAHA NE DİYEYİM ABİN ÜZERİNE HAYVAN GİBİ OTURMAK SURETİYLE YATAĞINI ORTADAN İKİYE AYIRDI MI DİYEYİM? KIRMADIN MI KIZIN YATAĞINI?!"

 

"YANLIŞLIKLA!" Kalkıp koşarak odama gittim. Odamın artık bir kapısı vardı ama yatağımın üzerinden yastık yorgan kalkmış ve tahta bazam tam ortasından ikiye ayrılmıştı.

 

                                      ***

 

Abim olacak varlık ile aramızda geçen 20 dakikalık bir sözlü tartışma ve peşi sıra gelen evin içinde, dışında ve benim biricik balkonumda olmak üzere üçe ayrılan 40 dakikalık fiziksel bir kavga sonucu ikimiz de yorulup evin farklı odalarına çekilmiştik. Ege benle birlikte benim odama, annem de abimle birlikte oturma odasına geçmiş, Murat abiyi de "O manyak abini birdaha banyona sokma!"ve bunun gibi daha birçok nasihatinin hepsine tamam dedikten ve ders aldığımı gösterdikten sonra evine uğurlamıştık.

 

"Yahu arkadaş bir insan bir yatağı sadece üzerine oturarak nasıl kırabilir ya hem bu neden anasının değil de benim evimde kalıyo!? Biz o evi niye tuttuk niye para veriyoz arkadaş?!"

 

"Işığım bozmak istemem ama senin abin yürüyen bir kas kütlesi ve sanırım 120 kilo falan ayrıca annen de abin de burada kalıyor ve annen kendisi için tuttuğu eve sadece eşya bıraktı"

 

"Sanırım haklısın, ama hala aklım almıyor! Kapımı kırdı, dedik eyvallah, olabilir. Dayak attı, tamam ona da eyvallah ama ben yatağına aşık bir insanım arkadaş! Buna eyvallahım yok valla!"

 

"Yatağıma aşığım dedin ya ve bana da aşıksın ya hani, abin beni ortadan ikiye ayırsa da böyle mi tepki vereceksin?"

 

"Hayır!" Böyle değil, bunun on katı bir tepki verip ben de abimi ikiye bölerdim!

 

"Bana aşık değil misin?"

 

"Ege! Şu anda sorduğun soru solucan olsam yine beni sever miydin sorusuyla aynı."

 

"Sanırım haklısın. Napayım gülersin diye düşünmüştüm." Gülümsedim.

 

"Bunun için yanımda olman yeterli, fazlasına gerek yok."

 

"O zaman neden yarım saattir somurtuyorsun?" Kanepeye uzanıp başını dizime koydu.

 

"Yatağımı gördükçe içim acıyor çünkü. Zavallımın günahı neydi?!" Parmaklarım saçlarının arasında dolanıyordu.

 

"Oo! Naber aşk kuşları?" Abim kapıda dikilmiş sırıtarak bizi izliyordu.

 

"Sen hangi yüzle geldin buraya hayvan!"

 

"Aa! Ayıp oluyo bak. Abiye hayvan denir mi hiç?!" Elimin altındaki yastığı alıp abimin kafasını tam onikiden vurdum.

 

"Böyle bir abin varsa denir tabi HAYVAN!" Elindeki yastığa sarılıp yavru köpek bakışı attığına göre Uraz "Sakar"soy'dan (bundan sonra abimin soy adı kesinnikle bu olmalı!) özür dilerim canım kardeşim adlı eserini izleyecektik.

 

"Yahu tamam! Özür dilerim. Ne biliyim ben senin yatağının 120 kilo, kas kütlesi, muhteşem yakışıklı ve karizma-" abime biraz daha konuş da ben senin dilinden nasıl çorba yapıyorum gör bakalım bakışı attıktan sonra neyse ki kendini övmeyi bırakmıştı.

 

"Tamam, tamam. Sustum. Ama Işığım ben nerden biliyim senin yatağının beni taşımayacağını!" Bir insan abisine en fazla bu kadar gıcık olabilir!

 

"Ben de tam olarak onu diyorum ya normal bir insan gibi otursan taşırdı zaten. Acaba ne yaptın da seni taşıyamadı bu yavrucağaz?" Ah benim biricik yatağım neler çektirdi bu hayvan sana? ;(

 

"Yahu napayım Veli abi canımı çıkardı kapıyı takarken. Orayı tut Uraz , burayı bırak Uraz, olmadı birdaha takacagız Uraz, düzgün tut oğlum şunu! Bir türlü memnun edemedim. Sonra bide o yorgunlukla kendimi yatağa bırakınca da..."

 

"O kapıyı kim kırdı abi?"

 

"Hee! O mu? Ehehe. Bak işte onu ben yapmış olabilerem. Ama o da yanlışlıkla oldu, valla bak."

 

"Of abi ya! Çık şurdan ne olursun!" Abim dediğimi yapıp çıkmak yerine yanımıza doğru geldi ve Ege'yi zorla yattığı yerden kaldırıp onun yerine kendi geçti.

 

"Işıl, abicim. Bak valla birdaha birşeyini kırmıycam. Ne var sanki affediversen?!" Hayvan falan ama , dağ gibi adam kucağına yatıp bir de küçücük bir çocuk gibi dudağını büzünce kıyamıyorsun işte.

 

"Söz mü?" Abim mutlulukla yattığı yerden zıpladı ve abimin artık ikonikleşen zafer dansını yaparak geri geri gitmeye başladı sonrası ise kıyametin habercisiydi. Abim geriye doğru yürümeye devam ederken bir anda ayağı binbir emekle aldığım, biricik oyuncu sandalyeme takıldı ve ikisi birlikte ağır cekimde yere düşerken abim kurtulma umuduyla Ege'nin kolunu tuttu ve en altta sandalyeciğim, onun üstünde Ege ve en üstte de abim olmak üzre hep birlikte yere yapıştılar ve Ege'nin acı dolu çığlığı odanın içinde yankılandı.

 

                                   ***

 

Ege'nin o çığlıklardan sonra tabiki canım annem koşarak yanımıza gelmiş, olayı anlamaya çalışıp sadece abimin yaptığını anlayabilince önce abime sağlam bir azar çekip onu banyoya kilitlemiş sonrasında ise aramızdaki araba sürebilecek durumda olan tek kişinin abim olduğunu hatırlayıp abimi banyodan çıkartmış, Ege'yi arabaya taşımış ve hastaneye gitmiştik ve tabiki Ege'nin babaannesine haber vermek vazifesi benim üstüme düşmüştü. Ne kadar korkudan ellerim titrese de sonunda aramıştım ve telefon daha ikinci çalışta açıldı.

 

"Alo, buyur kızım."

 

"Alo,Neriman babanne."

 

"Yavrum, sesin kötü geliyor birşey mi oldu?"

 

"Benim birşeyim yok da..."

 

"Oh, içimi hoplattın yavrum ne o ses öyle anan ölmüş gibi konuşuyon!"

 

"Neriman babanne bende birşey yok ama Ege pek iyi değil."

 

"Aman yavrum ona birşey olmaz ben sana birşey oldu sandım ondan korktum." Kadındaki rahatlığa bak arkadaş.

 

"Babannecim sen öyle birşey olmaz falan diyorsun da. Ee, şey. Ege'nin bileği çatladı."

 

"Aman yavrum o küçükken kaç kere kırdı ayağını kolunu bir bilsen. Çocuk top oynarken neydi onun adı? Heh röşevata çekcem diye ters takla atıp hem ayağını hem kolunu kırdı da yine gitti top oynamaya, bişey olmaz ona!"

 

"Yuh!"

 

"Efendim yavrum?"

 

"Şey, pardon bir an öyle kendimi tutamadım?"

 

"Amaan! Bişey olmaz." Şu kadındaki rahatlık bende olsa şimdiye alim olmuştum ben!

 

"E tamam o zaman hadi öptüm babanne görüşürüz." Konuştuktan sonra dudağımı hoperlöre yaklaştırıp öpücük attım ve o da aynısını yaptı. Telefonu kapatıp Ege'nin olduğu odaya doğru gitmeye başladım.

Odanın kapısına yaklaştığımda açık olduğunu gördüm.

 

"Allah allah?"

İçerden korkulu sesler gelince koşarak içeri girdim. Keşke girmeseydim...

 

Üç doktor Ege'nin başına toplanmış birşeyler yapıyordu. Ne yaptıklarını görmüyordum tek gördüğüm kalp atışlarını ölçen aletteki düz çizgi ve abimin bana koşmasıydı. Abim bana sarıldığı an onu itip bağırmaya başladım.

 

"SENİN YÜZÜNDEN!"

 

"Işıl abicim bir dinle lüt-

 

"NEYİNİ DİNLİYCEM SENİN YÜZÜNDEN OLDU İŞTE SENİN YÜZÜNDEN!" Bir yandan bağırıyor diğer yandan da göğsüne sert yumruklar atıyordum.

 

"IŞIL LÜTFEN DİNLE BENİ." İkimizin de gözlerinden yaşlar akıyordu.

 

"KAPA ÇENENİ! SENİN YÜZÜNDEN OLDU İŞTE, SENİN YÜZÜNDEN OLDU." Elimi kaldırıp hiç beklemediği bir anda yüzüne öyle sert bir tokat attım ki...

 

"Işıl yalvarırım dinle, yalvarırım..." önümde dizlerinin üstüne çökmüş başını ellerinin arasına almıştı. Doktorlar Ege'yi sedyeyle götürürken peşlerinden gitmiş yoğun bakıma girerken de zorla dışarı çıkarılmıştım. Hala inanamıyordum abime vurduğuma, ona tokat attığıma, onun yaptığına...

 

                                      ***

 

Akın ve Pelin haberi aldıkları gibi hemen hastaneye gelmiş önce Ege'yi görmek için yoğun bakım ünitesine gitmiş izin verilmeyince ise yanıma gelmişlerdi.

 

"Işıl bi konuş artık, ne oldu? Pelin saçımı okşuyor Akın ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

 

"Onun yüzünden!"

 

"Işıl zaten yirmi dakikadır sadece aynı şeyi söylüyorsun güzelim. Kimin yüzünden?"

 

"Onun, a-abi-" hıçkırıklarım yüzünden devam edemedim. Abim yapmış olamazdı, olmamalıydı. Buna inanmak istemiyordum ama gerçek buydu.

 

"Abin mi? U- Uraz abi mi?" İçim öylesine acıyordu ki...

 

"Işıl saçmalama Uraz abi yapmış olamaz!"

 

"O yaptı." Sanki sesim içime kaçmış gibi konuşuyordum. Pelin'in telefonu çaldı.

 

"Annen arıyor." Beni merak etmiş olmalı.

 

"Aç."

 

"Efendim Esra teyze?"

 

"Kızım Ege uyandı çabuk gelin." Hemen ayağa kalkmış ve hastanenin kapısına koşmuştum. Uyanmıştı, gitmemişti, beni bırakmamıştı. Hastane odasına girdiğim gibi Ege'nin yanına koşup ağlamaya başladım.

 

"Çok korktum!"

 

"Işıl." Sesinde uyarıcı bir tını vardı.

 

"Çok korkuttun beni."

 

"Işıl." Kızmış mıydı, abim yüzünden mi?

 

"Abim yüzünden oldu."

 

"Işıl!" Kızgındı.

 

"Özür dilerim onun yüzünden oldu!"

 

"IŞIL!" Bu sefer gerçekten bağırmıştı. Ege bana bağırmıştı, bana kızgındı.

 

"Ege ben özür dilerim hem abim he-"

 

"ABİNİN BİR SUÇU YOK! BİR KEZ OLSUN DİNLEMEYİ DENE ARTIK! BİR KEZ OLSUN SUS VE DİNLE !ABİNİN BİRŞEY YAPTIĞI YOK KALP HASTASIYIM BEN! TAMAM MI?!"

 

"N-NE?" Bunu bana daha önce söylememişti. Neden söylememişti. Abim, abime onca şey söylemiştim, onu suçlamıştım. Ben abime vurmuştum,ben abime tokat atmıştım, onu suçlamıştım. Tam bir aptalım. Gerizekalıyım ben! Ayağa kalktım ve anneme döndüm.

 

"Abim nerde?"

 

"Kızım biraz o-"

 

"ABİM NERDE!"

 

"Gitti. Askeriyeye döndü, birdaha gelmemek üzere. Tamamen gitti artık."

 

"Hayır! Hayır yapmadı! Bana şaka yapıyor dimi saklandı dimi!" Elimi uzatabildiğim her dolabı, her kapıyı açmaya başlamıştım.

 

"Gitmedi!"

 

"Gitti!" Ege'nin cevapları canımı o kadar yakıyordu ki...

 

"Hayır gitmedi. Bırakmadı beni!"

 

"Bıraktı."

 

"BIRAKMADI!"

 

" IŞIL GİTTİ İŞTE ANLA ARTIK!"Gitmezdi, gidemezdi. Gitmişti, beni bırakmıştı.Benim yüzümden gitti. Benim suçum. Odanın içinde koşuşturarak telefonumu aradım.

 

"Nerde şu lanet olası alet!"

 

"Burda." Ege elindeki telefonu bana uzattı ve ekranda bir not açıktı. Abimin bana bıraktığı veda notu...

 

Özür dilerim Herşeyim,

 

Özür dilerim birtanem, şu hayatta en sevdiğin, benim yapamadığımı yapıp en çok yanında olan, seni hep destekleyen, hiç karşı çıkmayan, en çok önemseyen adamın bileğinj çatlattığım için özür dilerim ve bilmeni istiyorum ki artık Ankara'ya da İzmir'e de geri gelmeyi düşünmüyorum. Askeriyede kalıp kanımın son damalsına kadar vatanım için savaşacak ve vatanım için öleceğim. Unutma sen iyi olduğun sürece ben de iyiyim. Beni merak etme, zaten büyük ihtimalle etmezsin hatta bu notu kaç ay sonra görürsün bilmiyorum ama bil istiyorum Işığım. Birdaha yoluna çıkmayacağım, birdaha hiçbirşeyini kırmayacağım, birdaha sana rahatsızlık vermeyeceğim, söz. Seni her daim seven ve özleyecek olan abin. ♡

Rehberi açıp abimi aradım. Çalıyordu yani daha uçağa binmemişti ama açmıyordu ve açmayacaktı da biliyordum. Benim yüzümdendi. Hepsi benim yüzümden olmuştu.

                          ~☆~

Loading...
0%