Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BİRİNCİ BÖLÜM KİMSİN SEN?

@m.barr

1

Göğsünü ateşe doğru döndü, elindeki silah ile birer kez ateş etti. Her yer yıkım ve ölüm içerisinde ilerlemeye devam ediyordu. Gözleri ne kadar etrafı tarasa da kalbi o kadar ölümü çağırıyordu. Elindeki silahın mermisi bitmişti. Belindeki beylik tabancasını çıkardı önüne gelene sıkıyordu. Gözlerinin önünde eski bir hatıra belirdi elleri silah sıkmaz bedeni kendini taşımaz hale geldi. Kendini boş bulduğu bir alana atmak için hamle yaptığında kolundan vuruldu. Etrafında pervane şeklinde ölümüne koruyacak kimsesi kalmamıştı. Tek başına ölümün içerisinde olduğunu o an anladı. Yerde yavaş şekilde sürünerek bir taşın arkasına saklandı. Silah sesleri susmuyor ve üstüne doğru bir yağmur edasıyla yağmaya devam ediyordu. Elindeki silahı yere doğru bıraktı, kolundan vurulmuştu hemen cebinden çıkardığı bıçağı ile kurşunu çıkartmaya çalışıyordu. Kurşuna hamle yaptığında acı içerisinde çıkarmayı başardı. Kan durmaksızın akıyordu. Kendisine doğru gelen silah seslerini ve havada yağan yağmuru bile o an önemsemiyordu. Cebinden çıkardığı bıçağı ısıtmak ve yarayı damgalamak için ateş yakmaya çalıştı ama zamanını arkasından gelen silah seslerinden alıyordu. Kibritlerin bazılarını birbirine bağlayıp yaktı, bıçağı üzerine bıraktı. Arkadan kendisine doğru yaklaşan ayak seslerini duyabiliyordu. Hemen hamlesini yapıp kendisine doğru yavaş temkinli adamları orada vurdu. Sesleri kesilmedi daha da artmaya başladı.

Atilla derin bir nefes alıp silahına baktı, şarjörünü çıkartıp silahındaki kalan mermilere baktı. Cebini kurcalayıp kalan bir şarjör ve elinde kalan şarjöre girmeyi bekleyen 5-6 adet mermiden başka bir şeyi yoktu. Etrafta sadece dumanlar ve mermi sesleri geliyordu. Gözünün önüne gelen ölüme gitmemek için bir yol arıyordu. Kafasının içersin de birden fazla plan kurmaya başlamıştı bile Atilla. Bir anda bütün silah sesleri kesildi, Atilla bunun anlamını biliyordu. Gözü hemen ısıttığı bıçağa doğru kaydı, hemen bıçağı aldı ucunun sıcak olduğu renginin metalden siyaha yakın olmasından anladı. Eliyle ufak bir dokunuş yaptıktan sonra derin bir nefes aldı. Yarasına kapattığı bezi çektiğinde kan oluk şeklinde akmaya devam ediyordu. Yarasına baktı, yüzünde bir tebessüm belirdi.

Yüzündeki tebessüm ölüm korkusuna benzer bir tepki vermesine neden olacak derecedeydi. Gözlerini birkaç defa kapatıp açtı. Derin nefesler aldı, kanlı bezi iyice sarıp ağzına dişlerinin arasına aldı. Sıcak olan bıçağı yaranın üzerine damgaladığında acı içerisinde kıvranıyordu. Acının içerisinde bile silahını elinden bırakmıyordu. Arkasından kendisine doğru yaklaşan birkaç kişiyi fark etmesi uzun sürmemişti. Hemen taşın diğer tarafına doğru hamle yaptı. Taşı tam tur dönecek şekilde duruyordu. Adamların yanına yaklaştığını anladığı an silahını çıkartıp sıktı. Art arda birden fazla kez sıktı, silahındaki mermiler bittiğini mermilerin olmadığında anladı. Geri çekilip diğer şarjörü taktı, kafasını taşın arkasından çıkartıp bakmaya çalışıyordu. Etrafta yine ufak bir silah sesleri devam ediyordu.

“Ölümü öldüremeyeceksiniz, ölüm her zaman ölümü öldürebilir.”

Kendini bedenini kaybediyordu. Dilinden dökülen kelimeler kendisini değil gibi davranıyordu. Gözleri olduğu yerde kaymaya zihni bulanmaya başlamıştı. Gözlerinin önüne geliyordu eski günler ya da eskinin bir yarası geliyordu. İçinden “Birisi gelse, beni şu an burada öldüre bilir.” Kafasını iki yana sallayıp kendi yarattığı cehennemin içerisinde kalmadan kurtulmak istiyordu.

Seslerin yaklaşmakta olan 3-4 kişi olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Cebinden çıkardığı mermileri, silahına doldurdu, mermi namluya verdi. Adamların kendisine doğru gelmesini bekliyordu. Adamların adımları hızlıydı artık ölümden kaçmaya çalışıyorlar ya da ölümü öldürmek istiyorlardı. Atilla olduğu yerden hızlı bir şekilde kalkıp adamların kafalarından vurdu.

Kanların ve ölülerin içerisinde yere doğru oturdu gözü etraftaydı “Bitmedi, bitmedi” diye sayısız defa söyleniyordu kendine. Silahında kalan birkaç mermiden başka bir şey yoktu artık. Oturduğu yerden ayağa kalkmak istemiyordu bedeni yorgun ve acılar içerisindeydi. Yediği birkaç kursun yarası ve kesilmelerin kanın içerisinde savaşın ortasında donmuştu. Eliyle birkaç tanesine bakmaya çalıştığında patlamasına neden oluyordu. Gözleri etrafta ayırmadan biraz dinlenmek istiyordu, ölümden kaçmak niyetinde değildi aslında sadece azda olsa biraz dinlenmek istiyordu.

Yerde yatan adamlara doğru bakıyordu içinde yalnızlık derdini fark etti. Her yerde yatan cesetler, zamanında tek başına yaşadığı olayı hatırlıyordu. Gözlerini tek bir noktaya dikmişti yüzünde hafifi bir tebessüm belirdi düşünceler içerisinde eski zamana gitti…

Herkes telaş içerisindeydi, bir o yana bir bu yana doğru her yerde Hakkı’nın mekanları basılmaya ve adamları öldürülmeye başlamıştı. Herkesin gözü etrafta herkesin gözü ölülerin üzerine düşüyordu. Hakkı etrafını adamlarından çevreledikleri mekânında oturmuş yapacağı hamleleri düşünüyordu.

“Patron Kör Ahmet’in adamları her yerde Atilla’yı arıyorlar.” Elinde son kalan savaşçının da ölmesi onun işlerini ve namının azalmasına hatta yok olmasına neden olacağını fark edince tedirginliği artıyordu.

Büyük bir kalabalık şehrin her yerinde Atilla’yı arıyordu, gidilmedik sokak, mahalle ve merkez kalmadı her yerde Atilla’nın adı ve yeri soruluyordu. Bilip de cevap vermeyen ya da cevap vermemeyi düşündükleri herkesi oracıkta öldürüyorlardı. Kör Ahmet mekânında oturmuş gelecek haberi bekliyor…

Bir anda bir ses işitildi şehirde. “Atilla yakalandı, Atilla yakalandı” diye kimisi elinde olan malzemeyi düşürdü kimi kendisi düşüyordu yere, bütün şehirde sesler yankılanıyordu. Kör Ahmet’in adamları patronlarını aramadan Atilla’yı öldürme derdindeydiler. Atilla’yı yakaladıklarında eskiden yaşadığı depoya doğru yerde sürükleyerek götürüyorlar. Yolda ki herkes Atilla’nın yerde sürüklendiğini görüyor ve acıyorlardı kendi hallerinin ne olacağına. Kör Ahmet’in adamları etrafa silah sıkıp bağırıyorlardı.

“Bugün Atilla’nın ölüm günü, bu şehir Kör Ahmet’in Şehri olma vakti. Patronunuza söyleyin Kör Ahmet Hakkı’nın Hakkı’nı alıyor.” diye durmaksızın bağırıyorlardı. Deponun önüne kadar yerde sürükleyerek götürmeleri çevredeki herkesi rahatsız ediyordu ama kimsenin bir şey söylemeye ya da cevap vermeye yetecek güçleri yoktu. Süleyman’ın adamların birisi Hakkı’nın yanına geldi.

“Patron, patron… Atilla’yı yakalamışlar, eski depoda öldürecekler.”

Patron Hakkı kaybettiğini senelerdir elinde tuttuğu Sürmeli’yi kaybediyordu. Bu durum canının sıkıyordu ama yapacağı hiçbir şey kalmamıştı Atilla yakalanmış ve Kör Ahmet şehre girmeye başlamıştı.

Kör Ahmet’in adamları Atilla’yı depoya götürdüklerinde sandalyeye bağladılar, Atilla’nın hemen değil zevke ve acı içerisinde ölmesini istiyorlardı. Aralarından birisi çıktı yerden aldığı çivili sopayı Atilla’nın sırtına birkaç kez vurdu ama Atilla’dan ses gelmiyordu. Adam arkasını dönüp adamlarına doğru bakarak konuştu.

“Koskoca Atilla bu mu? Azrail diye nitelendirilen, ölüm adı verilen adam bu mu? Şu anki haline bakın, korka bir tavuk gibi ayaklarımızın altında eziyoruz. Sürmeli artık bizim ve Azrail Atilla ölü bir köpeğe döndü.” Adam konuşurken adamları ona tezahürat yapıyordu ta ki sesleri azalana ve göz bebekleri büyüyene kadar. Hepsi elleriyle başları olan adama arkasına bakmasını söylüyorlardı. Atilla ayağa kalkmış halde adamın kulağına doğru yaklaştı.

“Ölüm, bir başlangıç aslında ölmeyi bilenler için.” Dedikten sonra adamın kafasını tuttuğu gibi duvara doğru vurdu. Yere eğilip sopayı aldı.

“Bakın bu sopalar eskidi ama çivileri sağlam olması güzel bir şey.” Dedikten sonra adamlara doğru tekrardan baktı.

“Hadi ama beni öldürmek istemiyor musunuz?”

Adamlar birbirlerine bakıyorlardı, Atilla’ya doğru ilerleyen adamlardan birisi koşmaya başladı. Atilla çivili sopayı sıkıca sarıp gelen adama doğru vurdu adam birkaç metre geriledi ve ayağı takılıp yere düştü. Diğerleri saldırmaya başladı, Atilla sopa ile gelene gidene vuruyordu üzerinde ki çivileri adamlara saplanması için hızlı ve güçlü şekilde vuruyordu. Bir tanesi yerden saldırdı Atilla zıplayıp yukarıdaki demiri tuttu, birkaç tanesini tekme atara uzaklaştırdı ama gelmeye devam ediyorlardı ellerinden bıçaklarla. Atilla demiri iyice tuttu kendini sallayıp zıpladığında. Düşerken birkaç tanesini de ayakları altına aldı her birine yumruklarıyla cevap verse de her dövdüğü adam karşısında elleri ve bedeni ağrımaya başlamıştı. Yerde bulduğu demirleri ellerine sarıp öyle vurmaya başladı. Zincirleri alıp üstüne doğru koşan adamların kafalarına vuruyordu. Birçoğunu yere seriyordu. Bazıları Atilla’nın öfkesinden neler yapabileceğini bildikleri için kaçıyordu. Atilla’yı sevenler hemen eski depoya gelmişlerdi. Hemen hiç beklemeden adamların üzerlerine saldırdılar. Kör Ahmet’in adamların birisi geri kalan amele sınıfı adamlarına bağırıyordu.

“Hemen öldürün. Hemen öldürün…” diye durmadan adamlarına bağırıyordu.

Atilla kendisine saldırmaya çalışanları çevredeki aletler ve elleriyle durmaksızın vurmaya devam etti. Gücü ne kadar azalsa da öfkesi o kadar artıyordu, etraftaki 20’a yakın adamı arkadaşlarıyla beraber dövdükten sonra, kendisine karşı durmadan laf söyleyen ve küfür eden adama doğru ilerledi. Sol tarafında duran küreği eline aldı. Adamın yanına yaklaştı, Atilla adama yaklaştıkça adam geri geri yürümeye başladı. Yerde Atilla’nın sopa ile bayılttığı adama çarpı yere düştü. Atilla adama doğru yaklaştı, elindeki küreği yere doğru birkaç defa vurdu. Adamın kulağına doğru yaklaştı.

“Yaşamak ister misin?” Adam şaşkın şekilde Atilla’ya bakıyordu kafasıyla ‘evet’ anlamında salladı. Atilla gülümsüyordu, yerde sürünmekten yüzü ve bedeninin yarısı kesilmişti kaşından gözüne doğru birkaç damla damladı tek gözün kapalı halde gözüküyordu ama kan göz bebeklerinden içeriye doğru ilerledi. Atilla hiç kıpırdamadan adamın yüzüne bakıyordu, kan göz bebeklerine kadar kırmızı kan rengine bürüdü gözlerini.

Azrail ile karşılaşıp aman dilemek neden. Sen aradın beni, her yerde köşe bucak.” Elindeki küreği adamın kafasına geçirdi. İlk vurduğundan zaten adam ölmüştü ama Atilla durmak istemedi, hepsine tekrardan vurmaya başladı ve devam etti…

Saatler sonra Kör Ahmet’in adamları SÜRMELİ ‘ye yaklaşmışlardı, yol kenarında birisinin olduğunu fark ettiler. Uzaktan tam seçemiyorlardı, yaklaştıkça karşılarında Atilla’yı ve Kör Ahmet’in oğlunu gördüler. Atilla’nın elinde Kör Ahmet’in oğlunun kafasını tutuyordu. Atilla adamın kafasını kesmişti. Adamlar bunu gördükleri gibi hemen arabaları ile U dönüşü yapıp geri döndüler. Yolda Kör Ahmet’e ulaşmaya çalışıyorlardı. Ardı ardına aramalardan sonra ulaşmışlardı Kör Ahmet’e.

“Patron, patron… Atilla ölmemiş, ölmemiş ve senin, senin, senin oğlunun da kafasını keşmiş Sürmeli’nin girişinde elinde tutuyordu. Geri dönerken fark ettik ki bütün adamlarımızın kafalarını kesip kazıklarla yollara dikmiş…”

Mekânda otururken Hakkı’nın adamlarından birisi içeri girdi.

“Patron, Atilla kendisine saldıran adamların hepsini öldürüp Sürmeli’ye giriş ve çıkış yapılan tarafa adamların kafalarını kazıkla dikmiş. Birde Kör Ahmet’in oğlunun da kafasını kesmiş.”

Hakkı bir anda elindeki çay bardağını yere doğru bıraktı. Korkusu yüzünden okunuyordu, Saffet yanında elinde çayı ile ona doğru baktı.

“Ben sana söyledim Patron Azrail’in girdiysen odasına ölüm her zaman haktır…”

 

BÖLÜMLER OKUMANIZI VE YORUM YAPMANIZI RİCA EDİYORUM.

KELİMLERDE HATA BULURSANIZ LÜTFEN SÖYLEYİN BAZEN YÜKLERKEN BAZI KELİMELERDE KAYMA VE HARF SİLMELER OLABİLİR.

İYİ OKUMALAR DİLERİM.

Loading...
0%