@m.barr
|
Atilla gözünde canlanan bu eski maziyi düşündükçe yüzünde ki tebessüm hoşuna gidiyordu. Kafasını bir sağa bir sola cevirdi. “Eskide durma zamanı değil bu zaman” dedi kendi kendine yerde yatan adamlara baktı, birkaç tanesini silahlarını ve mühimmatlarını aldı ceplerini kurcaladı eline bir kâğıt parçası gelmişti ama fazla düşünmeden ve bedenideki kanların akmaya başlamasından dolayı umursamadı cebine koydu. Havanın hafiften kararmaya başlamasına güveniyordu. Üstünü düzeltti, gömleğini pantolonu yerleştirdi, üstünde ki tozları elleriyle ve etraftan bulduğu birkaç şey ile temizledi. Yırtık dahi olsa yeleğini ve ceketini giydi. Silahları ve mühimmatları ceplerine ve pantolonuna yerleştirdikten sonra yavaş bir şekilde ilerlemeye başladı. Her adım attığında bedeninde ki acılar daha fazla hale geliyordu. Her ne kadar yaraları damgalamış olsa bile bedeninde ki acı devam ediyordu. Yol boyunca hem bedenin acısı hem de kim tarafından böyle bir pusuya düştüğünü merak ediyordu. Etrafın sisli bir hal alması kendisini avantajına bir durumdu, üstünde ki takım rengi siyah olmasına memnundu, sisin gölgelerin arasında görünmeyeceğinden emi şekilde yavaş şekilde ilerledi. Ulaşması gereken bir yer ve kimin yaptığını bulması gerektiğini düşünüyordu. “Acaba Hakkı mı böyle bir şey organize etti.’ biraz düşündü düşünmedi devam etti. “Yok ya o yapsa bilirim Saffet Abi bana saygı duyar haber uçurur bir şekilde haberim olur Hakkı değil. O zaman kim” diye kendine soruyordu ama verdiği cevaplar hiçbir zaman tam ve kesin bir şekilde anlatılmıyor: ilerlemeye devam ettiğinde yol kenarında bir arabanın yavaşladığını durduğunu fark etti. Arabaya doğru yaklaştı. “Merhaba, ben…” dedi ve durdu. İsminin bir değer harbiyesi olmadığını fark etti. Şoföre başına gelen şeyi daha minimal şekilde anlattı. Adam Atilla’yı gördüğünde acıdı ama kıyafetindeki kanlar adamı da tedirgine diyordu. Atilla kapıyı açıp arabaya bindiğinde adam ters bir şekilde Atilla’ya bakıyordu. Başından ayakkabılarına kadar pür dikkat inceliyordu Atilla’yı. Üstündeki kanlar adamı tedirgin etmeye yetmişti. “Üstünde kan var delikanlı farkında mısın?” Atilla adama bakıp gülümsedi. Adam her ne kadar doğru bir soru sorsa bile Atilla’nın gülümsemesi garip gelmişti. “Evet farkındayım, birkaç kişi elimdeki paraları almaya çalıştı bende ellerinden kaçtım. Sürmeli’ye doğru gitmeye çalışıyordum sizinle karşılaştım.” Adam Atilla’nın söylemlerine inanmadı. Üstündeki kan, sadece para çalmaya çalışan adamların yapabileceği olmadığını fark etti. Dikkatle arabayı sürmeye başladı, bir taraftan da Atilla’ya doğru bakıyordu. Atilla üstünde ki gömleğin bu kadar kan olduğunu fark etmemişti. Arabanın içerisinde çıkartıp oturmak istedi, adamın suratındaki korku ve endişeli bakış Atilla’yı güldürüyordu. Adam durmaksızın arka koltukta oturan Atilla’ya bakıp bir şeyler sormak istiyordu ama her sorusundan sonra yüzündeki ifade değişiyordu. “Sadece para için mi seni öldürmek istediler?” “Evet, para için bir başkasının hayatını almaları çok saçma geliyor bence.” Atilla konuşurken adamın suratında bir tebessüm belirdi. Ters ters bakıyordu adama Atilla. Adama konuşmaya devam etti. “Ne kadarlık bir paradan bahsediyorsun?” adamın gözlerinde paranın değeri farklıydı Atilla’ya göre. “Çok bir şey değil ya. Birkaç milyon.” Dediği anda adamın yüzündeki tebessüm endişeye yer verdi. Direksiyon hakimiyetini azda kaybediyordu Atilla ya ve yolla bakmaya devam ediyordu. Atilla adamın niyetini ve yapabileceği şeyi önceden anlamıştı. “Ne oldu abi bir anda hakimiyetini kaybettin. Sende mi o şerefsizler gibi çok para olarak görüyorsun?” adam hiç sesini çıkartmadı öylece hem yola bakıyor hem de dikiz aynasından Atilla’ya bakıyordu. Atilla tedirgin olmuş gibi yapmaya başlaması adam için tam bir biçilmiş kaftan olarak görüyordu. “Sen o adamlardan kaçtın?” “Abi valla en son birisi silahla karın kısmıma sıktı, bende fırsattan istifade yerde yatarken bir tanesini kafasına tahtayı vurduğum gibi kaçtım ama peşimdeler galiba.” “Para yanına mı ki senin peşinde olsunlar?” adam paranın yerini öğrenmeye çalışıyordu. “Yanımda değil ama gömdüğüm bir yer var. Oraya gitmeye çalışıyorum adamlara yanlış adresi söyledim. Hemen gidip kendim çıkartmam lazım.” “Neresi burası dediğin yer mi? Şey… Sürmeli mi? dediğin yer.” “Evet, orası ama siz eski ismini biliyorsunuz diğer…” Atilla konuşurken adam yolun sağ tarafına geçmişti. Taşlık topraklı yol olmayan bir alana doğru sürmeye başladı. Atilla her şeyin farkın dayadı ama adam yaşayacağı şeyin farkında değildi. Atilla adama döndü. “Neden buraya girdin, burası değil ki yol?” Adama bir anda arabayı durdurdu, torpidodan çıkardığı silahı Atilla’ya doğru tuttu. “Şimdi bana paranın yerini söyleyeceksin. Sürmeli’ymiş başka bir yermiş neresi ise orasının ismini söyle yoksa seni burada öldürürüm ya da ne öldüreceğim senin derini yüzeceğim.” “O para benim hayatım ailemin ve geçmişim sana o parayı vermem. Hemen sen kimsin ki benim derimi yüzeceksin. Paranın olduğu yerin neresi olduğunu biliyor musun?” “O para benim olacak. Sen benim kim olduğumu biliyor musun genç.” Adam bir öfke ve kibir halindeydi. Kendinden emin ve Atilla’yı para için öldürebilecek birisiymiş gibi duruyordu. “Ben seni tanımıyorum. Sana emeğim olan parayı vermeyeceğim. Kim olman umurumda değil.” adam elindeki silah ile Atilla’nın kafasına vurdu. Atilla sendeledi, kaşı yarılmıştı adam konuşmaya başladı. “Senin daha yaşın genç galiba sen Patron Hakkı’yı bilir misin ben onun has adamıyım. Senin derini yüzeceğim. Sürmeli diye bir yer kalmadığını bilmen gerek.” Atilla adama bakıyordu kaşının kanaması öfkesini daha da artıyordu. Adam kendinden emin olarak konuşmaya devam ediyordu. “Sen Patron Hakkı’nın neler yaptığını kimleri öldürdüğünü biliyor musun? Nereden bileceksin daha gençsin ve ölüm sana şu an çok yakın.” Atilla adamın sözlerinden sonra gülmeye başladı. “Ne gülüyorsun bu sözlerim sana komik mi geliyor.” Adam elindeki silah ile tekrardan birden fazla kez Atilla’nın başına yüzüne bedenine vurdu. Atilla halen gülmeye devam ediyordu. “Sen neden halen gülmeye devam ediyorsun para için seni öldüreceğim farkında mısın?” Adam Atilla’yı arabadan aşağıya sürükleyerek indirdi. Atilla gülemeye devam ediyordu. “Ha, ha, ha… sen beni öldürecek misin? Daha paranın nerde olduğunu bilmiyorsun.” Adam Atilla’nın bu konuşmasına ve gülmesine gıcık oluyordu. Tekmelemeye başladı. “Sen halen anlamadın mı genç ben Patron Hakkı’nın adamıyım diyorum sen halen gülüyorsun.” Adam kendini Atilla’dan üstün tutuyordu. Atilla gülemeye devam ediyordu. “Asıl sen anlamıyorsun. Sürmeli eskide kaldı dedin ama yok olmadığını bilmiyor musun? Patron Hakkı değip duruyorsun sen onu tanımıyorsun bile.” Adam Atilla’nın bu konuşmasına daha fazla tahammül edemiyordu. Tekmelemeye devam etti. “Sen çok şey biliyor gibisin söyle bakalım. Sürmeli ve Patron Hakkı’yı?” Atilla yerden kalktı, üstünü düzeltti adam halen elinde silah Atilla’ya doğru tutuyordu. “Sen Patron Hakkı’yı bir yerden ismini duymuşsun. Şimdi sana bir şey anlatayım sadece bir yerin ismini duymuşsundur belki ama tam olarak ne olduğunu bilmiyorsun. Sen Sürmeli’yi sadece ismini biliyorsun neresi ve ne olduğu hakkında hiçbir fikrin yok. Eskiden nasıldı şimdi nasıl sen sadece şimdiyi biliyorsun.” “Ben Sürmeliyi ve Patron Hakkı’yı senden daha iyi biliyorum sen kimsin bana ders vereceksin?” “Sen Sürmeli’yi biliyorum diyorsun o zaman sen TAMAG’I biliyor musun?” Adam ismi duyduğu gibi elindeki silahı bıraktı, geriye doğru birkaç adım attı. Yüzü kireç gibi bembeyaz ve ölüm kadar derin bir korku içerisindeydi. “Hayır, hayır, hayır... Öyle bir yer yok, sen yalan söylüyorsun. O sadece eski bir hikâye biz çocuklarımıza anlattığımız bir yer. Sen yalan söylüyorsun öyle bir yerin varlığı bilinmiyor.” “Ha, ha, ha… sen öyle bir yer yok diyorsun ama var. Para orada girebileceğini ya da yaşayabileceğini düşünüyorsan gir ve öl…”
BÖLÜMLER OKUMANIZI VE YORUM YAPMANIZI RİCA EDİYORUM. KELİMLERDE HATA BULURSANIZ LÜTFEN SÖYLEYİN BAZEN YÜKLERKEN BAZI KELİMELERDE KAYMA VE HARF SİLMELER OLABİLİR. İYİ OKUMALAR DİLERİM. |
0% |