Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Benliğim

@m.k

Keyifli okumalar..✨🩷


 

~ASİL AREYİZ~

Hayaller kolay kolay yıkılır mı, yıkılan hayaller tekrar inşa edilebilir mi? Ya da kaç defa daha yıkılan hayalleri inşa eder insan? 3-5 kaç defa, kaç kere? Her genç kız gibi okul hayalimin sebebi babamdı, çoğu insan 20.yüzyıldayız demelerine rağmen, hala ağrıda okutulmayan kızların olduğunu biliyordum. Küçük yaşta evlendirilmelern olduğunu da. En yakınım olan amcamın kızı olan Seher daha 17disinde babası tarafından evlendirildi. Babam bile araya girsede, amcam kimseyi dinlemedi çünkü erkek tarafı sayılan bi aşiretti. Ben de 19umda evlendim. Beni babam değil, Alaz ağa evlendirdi. Alaz ağa beni kendisiyle evlendirdi. Aileme o kadar muhtaçtım ki, düğün saçmalığını kabul etmek zorunda kaldım. Sadece bi kaç gün ailemin yanında olabilmek için, Alaz ağanın düğün isteğini kabul ettim. Düğün gününe kadar, hiç bu kadar kimsesiz hissetmemiştim. Meryem hanım, Yusuf ağa, Zilan. İkizler hatta Welat ağa bile, ne kadar yakın davransalar da iliklerime kadar hissetmiştim, bunu gülümseyerek saklamak zorunda kaldım. Neden mi Alaz ağa yüzünden. Onun için değil, onun yüzünden. Onun tehditlerinden, aileme götürmek için verdiği sözü tutmamasından korktum. Biz kalabalık bi aile değildik, amcam ve dayımlardan hep en az kalabalık aile bizdik hatta. Annem-babam ve 2çocukları. Yalnızlığa ve sakinliği seven ve alışkın olan biri olduğumu söyleyemezdim çünkü sık sık aile içinde toplanırdık, haftanın 6günü mutlaka misafirimiz olurdu. Kalabalığı sever ve alışkındım. Ağa kızıydım ama aynı zaman da evin de tek kızıydım. Babamın kuzusu, annemin serçesiydim. Ne çok özlemiştim kendim olduğum günlerimi. Ne çok özletmişlerdi bana benliğimi....

 

Gördüklerimi hala aklım almıyordu, etrafın hazırlığı mumlar ve güller beni fazla geriyordu. Dilime almaya korktuğum gece, Gerdek gecesiydi bugün. Ama ben istemeden bana dokunamazdı. Aklıma gelenlerle gözyaşlarım hızlandı. Mardin gibi bir çok yerin adeti olan çarşafı isterlerdi, adamın evlendiği kadının kızlığı için yapılırdı. Daha sonra evdeki kadın bunu konağa yaymak için diliyle şarkı söyleyip, bağırmaya başlardı. Hala aklım da olan soru neden burda olduğumuzdu. Alaz ağaya bakınca, eliyle burun kemerini sıkıyordu, "Asil!" deyince korkum daha da arttı. Sesim çok fazla titrerken, "Be-ben istemiyorum." dedim aynı zamanda kısık çıkan sesimle. Yanıma yaklaşmak için bi adım atınca, hızla geriye doğru bi adım attım. Yaptığım harekete şaşırdıktan sonra kaşlarını çattı ve yanıma geldi. Elleriyle yüzümü avuçları arasına aldıktan sonra, "Beni biraz tanıdıysan eğer, sen istemeden sana dokunmayacağımı bilmen gerekiyor!" derken sesi sert geliyor ve bana kızıyordu. Etrafa bakarak, "Neden burayı bu hale getirdin? Aklıma ilk gelen şeyin o olacağını bilmen gerekiyordu." derken hala ağlıyor ve sesim fısıltı gibi geliyordu. Derin bi nefes aldı ve "Buraya kimsenin geleceğimizden haberi yok, herkes bizi konak da sanıyor. Buraya senin için geldik." dediğinde ne demek istediğini anladığım da utandım. Eğer konakta olsaydık, sabah erkenden kapımız çalınır ve çarşaf istenilirdi. Buraya herkesten habersiz gelmesinin sebebi bendim yani. "Ve bu saçmalığı da ikizler yapmış, onlara çiftlikteki evi hazırlatın, dedim. İtler de kendince bizi şaşırtacaklar!" derken son sözleri, bu hareketlerinin ikizlere pahalı patlayacağının kanıtı olabilirdi. Alaz ağa paş parmağıyla göz yaşlarımı sildi ve anlımdan öptü. "Hadi geç oldu, duş alıp uyuyalım." dedi sakinleşmeye çalışır gibi. "Ben duş almasam, çok uykum var gerçekten." dediğimde Alaz ağa yüzüme ciddimisin der gibi bakıyordu, evet o kadar uykum vardı ki bu makyajı silmek bi yana, kurumuş kil hamuru gibi olan saçımdan hiç bahsetmek bile istemiyordum. "Pasaklımısın sen?" dedi dalga geçerek. Ona suratımı buruşturdum, "2saatlik uykuyla, bu koca günü geçirdim, bence beni eleştirmeye hakkın yok." dedim söylenerek. Her iki kaşı havalandı ve "Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş." dedi imalı bi ses tonuyla. Sahile kaçtığım için için bana laf sokuyordu. Omuz silktim ve arkamı dönüp, yatağa attım kendimi. Alaz ağaya bakınca, bi kapıdan içeri girdi, banyo olduğuna emindim. Su sesi gelince gülümsedim. İlk defa beni rahat bırakacaktı anlaşılan. Gözlerimi açınca, Alaz ağanın önümde dikildiğini görünce, gülen yüzüm hemen düz bi şekil aldı. Bi saniyelik ya, bi saniyelik beni rahat bıraktığına inanmıştım. Beni anlamış olmalı ki, gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu. Bana elini uzatınca, yan döndüm ve "Lütfen beni rahat bırak, 1yıl boyunca bana pasaklı diyebilirsin çünkü umrumda değil." dediğim de gülme sesini duydum ama ona dönmedim. Belimdeki ellerini hissedince, hızla ona döndüm ki, bi çuvalmışım gibi beni omzuna attı. Sessizce yani ağzımın içinden ona söylenmeye başladım. Banyoya girince, beni herzaman ki gibi aynanın önüne oturttu. Aynadan kendime bakınca, korktum desem yalan olmazdı. Saçım başım vasat durumdaydı. Alaz ağa üstündeki damatlığı çıkartmaya başladı ama ben olduğum yerde kalmıştım, çünkü arkamdaki fermuara yetişemiyorum. Alaz ağa baxter ile karşıma geçince, gözlerimi kapattım. Şuan güldüğüne emindim ama ona bakmamaya kararlıydım. Üstüme eğildiğini hissettim ve belimdeki parmaklarıyla belime dokunarak fermuarımı açtı. Omuzlarımdan yavaşça indirince gözlerimi açtım. Alaz ağa beni izlediğini görünce, ellerimle oynamaya başladım. Alaz ağa omuzlarımdan elbiseyi çıkartıp elbiseyi çekince, ona yardım ettim ve üstümde sadece iç çamaşırlarım ve topuklu ayakkabılarım kalmıştı. Alaz ağa eğilip, ayakkabılarımı çıkarttı ve daha önce yaptığı gibi, sol bacağıma hafif bi öpücük bıraktı. Kalktıktan sonra beni kucağına alınca, ayaklarımı beline doladım ve suyun altına girdik. Su üstümüzden akarken, vücudumun rahatladığını hissediyordum. Kısa bi süre suyun altında durduktan sonra, Alaz ağa beni indirdi ve saçlarımı açmaya uğraştı. Gerçekten de bi ton sprey olduğuna inanmıştım. Biraz zor da olsa saçlarımı açınca, şampuanlamaya başladı. Artık ayakta durmak da ciddi anlamda zorlanıyordum. Alaz ağa beni kendisine çevirdi ve dudağıma küçük bi öpücük bıraktıktan sonra kucağına aldı. Utanarak, Alaz ağanın saçlarını yıkadım. O kadar yorgunum ki ilk defa Alaz ağanın saçlarını şekilden şekile sokup dalga geçmemiştim. Saçlarını yıkayınca, Alaz ağaya baktım, gülümseyerek beni izlediğini görünce gözlerimi kaçırdım. Belimin duvarla temasını hissedince, ona baktım. Dudaklarıma olan yoğun bakışlarıyla, istemsizce gülümsedim. Kısa bi an bana baktı ve "Cezanı kesmemiştim." dedi ve tekrar dudaklarıma bakmaya başladı. "Kesmiştin! Hatta ikizler basmıştı bizi." diye red ettim. Bana bakıp gülümsedi ve "Onu sen istediğin için öptüm, bu da ben istediğim için." deyince, kızardım. "Be-ben mi sana dedim gel beni öp?!" dedim sinirlenerek. "Dolaylı yollarla da olsa evet." dedi ve dudağıma yapıştı. Öpmeye başlayınca, ben de karşılık verdim. Alaz ağanın bi elini belimde hissettim ve arkama doğru sürttükten sonra, sütyenimi açtığını hissettim. Belim dikleşsede Alaz ağa öpmeye devam etti, diğer eliyle sütyenimi çıkarttı ve yere attı. Ellerim Alaz ağanın boynuna dolanırken, elim ensesine gitti ve yavaşça okşamaya başladım. Alaz ağanın sert öpüşü beni yormuştu, geri çekilince nefes nefese kalmıştım. Yüzümü bi süre izledikten sonra, boynumu öpmeye başladı, hafif öpücükler bırakarak, boynumun heryerini öptü. Geri çekilince utanmıştım. Gözlerimi kaçırdım. Eğilip omzumu öptü ve tekrar suyun altına girdikten sonra beni yere indirdi. Elleriyle belimi tutarken, baş parmağıyla okşuyordu. Elleri aşağıya inince, iç çamaşırımı yavaşça aşağıya çekerken bi an olsun gözünü, gözlerimden çekmiyordu. Sertçe yutkundum. İç çamaşırımı aşağıya çekince, eğildi ve bacaklarımdan çıkardı. İlk defa buna izin vermiştim ve şuan neden verdiğimi bile bilmiyordum. Alaz ağanın ellerini bacaklarım da hissediyordum. Ayağa kalktığın da gözlerimi açtım, gülümseyerek beni izliyordu, ellerini yine belime koydu ve beni kendisine çekip yasladı. Eğilip tekrar dudaklarımı öpmeye başladı ve bende tekrar ona karşılık vermeye başladım. Alaz ağanın ellerini, belimi okşarken, gerilmeye başladım. Ben kafamı tam kaldırdığım halde, Alaz ağa üstüme eğilip öpüyordu. Boy farkımız da bu kadar fazlaydı. Alaz ağa geri çekilince, gözlerimi açtım. Bana baktığını görünce, kafamı eğdim ve ellerimle oynamaya başladım ki Alaz ağa suyu kapattı ve elimden tutarak, duştan çıkardı. Dolaptan çıkardığı temiz havluyu ilk benim bedenime daha sonrada kendi beline doladı. Alt dudağımı dişlediğimi fark edince, dudağımı dişlemeyi bıraktım. Alaz ağa elimden tutarak banyodan çıkarttı ve başka bi odaya geçince, burasının giyinme odası olduğunu anladım. Odaya bakınca, benim için de üstlerin olduğunu fark ettim. Çekmeceleri açınca, iç çamaşırı çıkardım ve giydim, uyuyacağım için sütyen çıkartmadım. Şortlu pijamalardan, siyah ve dantel detaylı olanı elime gelince, direk çektim ve giydim. Alaz ağaya bakınca, odada ki makyaj masasının yanında ki prize kurutma makinasını taktığını görünce, somurttum. Ona doğru yürürken, "Artık uyumak istiyorum!" dedim ağlamaklı bi sesle. Yanıma gelip elimden tutup çekti ve beni sandalyeye zorla oturttu. "Az kaldı güzelim." dedi ve saçlarımı kurutmaya başladı. Elimi masaya yaslayıp, kafamıda elime yasladım. Uykum o kadar çok geliyordu ki, burda şuan bile uyumaya razıydım. Aynadan kendime bakınca, yanaklarımın ısındığını hissettim. Dudağım fazla şişmiş ve pembeleşmişti. Öpüştüğümüz için olmalıydı. Alt dudağımı ağzımın içine aldım, benim dudaklarım bu kadar çabuk mu renk değiştirip şişiyordu ki? Kurutma makinasının sesi durunca, kendime gelip Alaz ağaya baktım. "Yatağa geç güzelim, geliyorum." deyince kafa salladım ve yatağa geçtim. Alaz ağaya bakınca, takıntısı yüzünden makinayı toplamadan yatağa girmeyeceğini anladım. Yatağa uzanıp yerimi yapınca Alaz ağa da geldi ve yanıma uzanıp, beni kendisine çekerek sarıldı. Uykusuzluktan dolayı açık durmaya zorlanan gözlerimi kapattım. "Asil" diye seslenen Alaz ağanın sesini duyunca ağlamak istedim. Gözlerimi açtım ve "Ne var!?" dedim ağlamaklı bi sesle, gülerek bana bakıyordu, saçlarımdan öptü ve "iyi geceler." deyince, ona yüzümü buruşturdum, cidden mi! Şaka kaldıracak bi halde değildim. Daha fazla uzatmak istemediğim için, sinirle "iyi geceler!" dedim ve ona sırtımı dönerek, uyumak için gözlerimi kapattım. Beklememe gerek bile kalamadan uykum gelmişti ve gözlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.


 

Gözlerime vuran ani ışıkla, gözlerim kamaştı. Gözlerimi açacak halim olmadığı için, diğer tarafa döndüm ama değişen bi şey olmadı. Söylenerek üstüme attığım örtüyü kafama kadar çektim. Tam uyuyacağım sırada, üstümdeki örtü hızla çekilince, sinirden gözümü açtım. Yatağın karşısın da Alaz ağa yı görünce, yüzümü yastığa gömdüm. Hala çok fazla uykum vardı. Gülme sesini duydum ama şuan onunla uğraşacak halim bile yoktu. "Asil" diyen sesine karşılık, "Hıı" dedim sinirli bi şekilde. "Saat geç oldu güzelim, hadi uyan." deyince, kafamı kaldırmadan, "Ya bak az uyku sana yetiyo olabilir ama bana yetmiyo! Şimdi beni rahat bırak, lütfen!" dedim uykulu sesimle. Yatakta hareketlilik olunca, kafamı yan yatırdım ve Alaz ağayı gördüm, beni izliyordu. Onu umursamadan kafamı yastığa gömdüm. "Asil emin ol fazla uyuduk zaten, yorgunsun biliyorum." dediğinde, sinirlenip güldüm, "Kaç saat uyumuşuz!? 4mü 5mi?" dediğim de bu sefer gülen Alaz ağaydı. "Gece 4'te yatağa geçtik ve şuan saatin öğlen 2 olduğunu düşünürsek de 10saat uyumuşuz. Yetmez mi 10saat sana?" Kafamı hızla kaldırıp, "10 saat mi!?" dedim gözlerimi kocaman açarken. Gülerken kafa salladı. Düşündüğümden çok fazla uyumuşum ve bunu asla beklemiyordum. "Bana yetmedi bu uyku, hem uyku insanı güzelleştirirmiş, biraz daha uyusam iyi olur." dedim, kafamı yastığa koyarken. Alaz ağa bana bakıp gülümsedi ve eğilip yanağımdan öptü. "Sen zaten fazla güzelsin, daha fazlası başımıza bela olur." dedi ve güldü, beklemediğim anda gelen iltifattan utandım ve gözlerimi kaçırdım. "Kahvaltı hazırlattım, hadi gel." deyince, kafa sallamak zorunda kaldım. Yataktan ayaklarımı sarkıttım ve başımın dönmesini bi kaç dakika bekledikten sonra, kalktım ve banyoya geçip ihtiyaçlarımı karşıladım. Çıktığım zaman, Alaz ağanın yatağı düzelttiğini gördüm. Nereye gidersek gidelim, Alaz ağanın düzen takıntısı hep bizimleydi. Yanıma geldi ve elimi tutup, aşağıya indik. Kahvaltı masasına ilerledik ve oturdum. Alaz ağa çayları doldurduktan sonra karşıma oturdu. Dün gün boyu düzgün bi yemek yemediğim için gerçekten çok açtım. Kahvaltımı yaparken, Alaz ağa bana bal-kaymaklı ekmeği uzatınca gülümsedim ve aldım. Ekmeğimi yerken bi yandan da etrafa bakıyordum. Tarihi ve antika olan bi ev gibi dekore edilmişti. Bu tür evler hoşuma giderdi, bana daha sıcak gelirdi. Tablolar, biblolar ve büyük heykeller onu hem modern hem de tarihi bi ev gibi gösteriyordu. Önümüzdeki boydan camlara bakınca dışarda havuz olduğunu gördüm. Etraf ağaç ve yeşillikti. Açıkçası ev huzuru anlatan resimlere benziyordu. "Beğendin mi?" diyen Alaz ağaya baktım, beni izlediğini anladım. Kafa sallarken gülümsedim. "Evet, çok güzel." dedim. Kahvaltımızı etmiş, şuan sadece çay içiyorduk. Bugün burda mı kalacaktık? Ya da ne zaman konağa geçecektik? Aklımdaki soruları durdurup, Alaz ağaya baktım. Telefonuyla ilgilendiğini görünce, elimdeki bardakla oynamaya başladım. "Alo." diyen Alaz ağaya bakmaya başladım. Telefonla konuşuyordu, "İyiyim daye,siz napıyorsunuz?" dedikten sonra bana döndü, "Kuzu da iyi merak etme." deyince, gülümsedim ve fısıldayarak, "ellerinden öptüğümü söyle" deyince güldü. "Ellerinden öpüyormuş daye." deyince, gülümsedim. "Yok daha değil." derken kaşları hafif çatıldı. "Daye ne zaman geliriz bilmiyorum ama bi kaç gün daha burda kalacaz." deyince, aklımdaki sorulara da cevap vermiş oldu. Alaz ağa annesiyle konuşmaya devam edince, sofradan kalktım ve buzdolabını açtım, soğuksu çıkartırken gözüme çikolatalar çarpınca, suyu bırakıp bi kaç çikolata aldım ve yukarı çıktım. Hala pijamalarımı değiştirmemiştim, bi yandan çikolatamı yerken bi yandan da üstlere bakınıyordum. Gözüme bordo bi elbise takılınca elime aldım ve giymeye karar verdim. Elbisenin omzumdaki ipleri düşüyordu ama üstüne kısa bi gömlek bakındım ama istediğimi bulamadım. Alaz ağanın uzun gömlekleri gözüme çarptı, normalde elbise üstünde, kalçamın üstünde biten gömlekler giymeyi severdim ama bu seferlik elbiseyle aynı boya gelen Alaz ağanın gömleğini giydim. Hem elbise, hem de gömlek dizlerimin üstünde aynı yerde bitiyordu. Gömleğin kollarını kıvırdım ve düzeltince gayet iyi duruyordu. Bi kaç takı taktım ve boynum fazla boş durduğu için bi kaç tane de üst üste kolye taktım. Elbisem dardı ama üstümde ki gömlek fazla salaş durduğu için belime bordo bi kemer takmaya karar verdim. Bi kaç yüzük taktım ve hazırdım. Makyaj masasına geçtim ve saçlarımı taradım. Üstten toplayıp at kuyruğu yapıp, perçemlerini çıkarttım.Makyaj yapmaya üşendiğim için yapmadım. Odada ki balkon gözüme çarpınca, balkona çıktım ve bahçeyi görünce, aşağıdan daha da büyük olduğu belliydi. Biraz sağ tarafta hamak ve bi kaç koltuk bile görmüştüm. Solumda özel tasarım ve antika olduğunu bağıran özel araçlar da dikkatimi çekmişti. Belime sarılan ellerle irkildim, hızla dönünce Alaz ağayla karşılaştım. Gülümseyerek bana bakarken, bi adım geri attı ve beni baştan aşağı süzdü, abartılı bi ıslık çaldıktan sonra, "Bordo?" dedi kaşları havalanırken, utanarak gülümsedim. "İddialıyız." dediğinde, ona ayak uydurmaya karar verdim, ellerimi boynuna dolayıp, parmak uçlarıma çıktım ve dudağına yaklaştım ama öpmedim, "Herzaman" dedim cilveli bi sesle, gülümserken gözleri sık sık dudaklarıma kayıyordu. Eğilip dudaklarımı öpecekken, parmak uçlarımdan indim ve elinin altından geçerek, "Bahçeyi görmek istiyorum" dedim gülmemeye çalışarak. Alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve derin bi nefes aldıktan sonra, kolunu uzattı ve "Buyrun Asil hanım." dedi. Odayı geçip alt kata geçtik, ordan da bahçeye çıktık. Alaz ağa terlik giyerken ben yalın ayaktım, benim için sorun değildi. Bahçeyi gezerken hamak olan yeri görünce oraya doğru yürüdüm ve hamağa uzandım. Yüzüme güneş vurunca, elimle gölge yaptım ki Alaz ağa üstüme ipli ve makaralı şemsiyeyi koydu. Ona gülümsedim ve hafifçe kendimi salladım. Alaz ağaya bakınca karşımdaki koltuğa oturmuş gülerek beni izliyordu. Yan dönüp bende ona bakmaya başladım ve "Neden sürekli bana bakıyorsun?" dedim, güldüğün de beni ciddiye almadığını düşünerekten, hamakta oturmaya başladım. "Ciddiyim! Merak ediyorum! Ne zaman sana dönsem hep beni izliyorsun." dedim somurtarak. Bi süre bana baktı ve "Seviyorum ondandır." deyince, suratımı buruşturdum ve "He tabi canım aynen bende yedim! Zorla evlendiğin kıza 1haftada vuruldun öyle mi?" dedim dalga geçerek. Kocaman gülerken, "Yok" deyince, kaşlarımı çattım ve "Doğru söyle o zaman!" dedim. Bunu gerçekten merak ediyordum. "1hafta kadar uzun bi süreye gerek kalmadı." deyince donup kaldım. Nası yani. Yalan söylüyordu! Çok belliydi. Onu duymamazlıktan geldim ve hamaktan indim ve karşıya doğru yürümeye başladım. Yalan söylüyor Asil! Bu kadar düşünmeni gerektirecek bi konu yok! Arabaları görünce, kafamı dağıtmak için o tarafa yürüdüm ama arabaların olduğu yer çimenlik olmadığı için durmak zorunda kaldım. Güneşten dolayı yerler fazla sıcaktı. Alaz ağa yanıma gelince, kafamı kaldırıp ona baktım. Gülerek hala bana bakınca, kafamı "ya sabır!" diyerek indirdim. Beni birden kucağına alınca, "Napıyorsun!?" dediğim de ellerimle onun omzundan tutunuyordum. "Arabalara bakmayalımmı?" deyince sustum. Çünkü bakmak istiyordum. Arabaların önüne gelince, terliklerini çıkarttı ve beni terliklerin üstüne bıraktı. "Sen?" dediğim de "Kocasını da pek düşünürmüş." deyince, "Yok sana iyilik miyilik yaramıyor!" dedim ve terlikleri giyip arabalara bakmaya başladım. İçlerinden eski ve değerli bi antika gözüme çarpınca ona doğru ilerledim ve arabayı gördüğüm gibi tanıdım. "Oha, bu yarış klasiklerinden Mercedes-Benz 300Sl gullwing mi!?" dedim şok olmuş bi şekilde, Alaz ağa yanıma gelince "Arabalara ilgin varmı bu kadar?" derken oda en az benim kadar şaşırmış gözüküyordu. Arabaya bindim ve biraz incelemeye başladım. Etrafıma bakınca klasik araba modellerinin daha fazla olduğunu gördüm. Tanıdığım arabaları sesli olarak telafuz ettim. Gözüme "Porsche 911" çarpınca Alaz ağanın araba konusun da zevkli olduğunu fark etmiştim. Karşısında "Ferrari 250 GTO" görünce ona doğru yürüdüm. "Bunlar harika!" dedim mest olmuş bi şekilde. Yaklaşık 15 araba vardı ve hepsi birbirinden güzeldi. "Aşağıda daha fazlası var, bakalım onları beğenecekmisin?" deyince gözlerim kocaman açıldı, "Ne! Sen baya zenginsin" dediğim de Alaz ağa tuhaf bi şekilde bana bakınca, ne dediğimi fark ettim. Ama haklıydım! Babamın da fazla zengin olduğunu biliyordum, burdan daha çok arabası olduğunu da biliyordum ama Bu arabaların tanesi bi serveti nerdeyse. Alaz ağa garajın kapağını açtı ve merdivenlerden aşağı inince nefesimin kesildiğine yemin edebilirdim. Aklıma ilk gelen soruyla, "Bu-burda kaç araba var?" dediğim de Alaz ağanın gülme sesini duydum. "Burda 21tane yukar da ise 17 tane." deyince ona döndüm. "Nası ya!" dedim inanmayarak. "Bunların bi tanesi bile bi Servet! Bunların hepsini napıyorsun?" dedim hala şok olmuş bi şekilde. "Herkesin dikkatini çeken konular vardır, benimde klasik arabalar ve farklı olanlar dikkatimi çekiyor." deyince gözlerim kocaman açıldı. "Ve sen de arabaları sevdiğin için bu kadar araba aldın?" dediğim de hala bana tuhaf bakıyordu. "Yavrum sen arabalara mı şaşırdın yoksa arabalar için verdiğim paraya mı ben anlamadım?" diye sorunca sinirle, "Tabi ki arabalara verdiğin paralara!" diye bağırdım. Asla cimri biri değilimdir, annem için hep savurgan biri olmuşumdur ama paramı bu kadar boş harcayacak kadar da salak değildim.Ayrıca ben bu adamın Karun kadar zengin olduğunu neden bilmiyordum?Etrafımı ona gösterdim ve "Bunların hepsine ne kadar verdin desem rakamları sayman 1gününü alır farkında mısın?" diye sorup Alaz ağaya döndüm, şok olmuş gibi bana bakıyordu. "Asil anlamıyorum? Ne olmuş yani? Sanki yokluktayız da parayı boş şeylere harcamışım gibi davranıyorsun." deyince, şok olduğumdan dolayı mantıklı davranamadığımı fark ettim. Elimi kafama koydum ve "Bu kadar araba bana iyi gelmedi, çıkalım. Daha sonra tekrar bakmaya gelirim." dediğim de gülme sesini duysam da görmemezlikten geldim ve yukarı çıktım. Alaz ağa yanıma gelince terlikleri çıkartıp ona uzattım, terlikleri giydi vegülerek beni kucağına alıp karşıya geçtik. Hava fazla sıcak olduğu için ikimiz de direk içeriye girdik. Ben koltuklardan birine otururken, Alaz ağa mutfağa geçti. Yanımdaki kumandayı görünce, kafamın dağılması için elime aldım ve televizyonu açıp, kanallarda dolanmaya başladım. İzleyecek hiç bi şey bulamayınca netflix'i açtım ve izleyebilecek bi şey aradım. Alaz ağa elinde 2bardak buzlu içecek mısır, cips ve çikolata dolu bi tepsiyle gelince şaşırdım. Yanıma oturunca, "İçecek bi şeyler bakarken, senin de film baktığını görünce bunları hazırlayayım dedim." dedikten sonra ayağa kalktı ve perdeleri kapattı ve tekrar yanıma gelip koltuğu ayarladı ve ayaklarımızı uzatıp film seçmeye başladık. Komedi filmlerine baktık ve bi tane seçip açtık. Hava fazla sıcak olduğu için kemerimi çıkarttım ve gömleğimi koltuğa attım. Alaz ağaya bakınca beni süzdüğünü ve yutkunurken adem elmasının hareket ettiğini gördüm. Benim için elini kaldırınca, bende yanına gittim ve kafamı onun göğsüne yasladım. Filmi başlatıp ve izlemeye başladık. Filmin en başında sıkılsam da artık komik sahneler başlamıştı, çoğu yerinde ben kahkaha atarken, Alaz ağa sadece gülümsüyordu. Elimdeki buzlu içeceğimi elime aldım ve tek içişte bitirip masaya koydum. Alaz ağa yavaş yavaş içerken filmi izlerken bile fazla ciddi görünüyordu. Her şeyi fazla ciddiye aldığı belliydi. Filmin sonlarına yaklaşırken fazla komikleşmeye başlamıştı, hem çok güldüğüm için hem de cips ve mısır yediğim için susamıştım ama su içmek için kalkmak istemiyordum. Alaz ağa içeceğini hala bitirmemişti ve masadaydı, bardağı elime aldım ve bi yudum aldığım gibi Alaz ağa bardağı elimden aldı. "Ne yapıyorsun?" diyen Alaz ağa şaşkın gibiydi, "Susadım" dedim şaşırırsın. "Kalk al o zaman." dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Benden tiksiniyormuydu yoksa içeceğini mi benden esirgedi anlayamıyordum. Ayağa kalktım ve "Senin içeceğine kalmadım! Al da başına çal." dedim sinirle, tam dönerken Alaz ağa kolumdan tutup kendisine çekince, onun kucağına düştüm. Omzuna vurup "Bırak beni!" diye bağırdım. Elleriyle küçük vücudumu hapsedip hareket kabiliyetimi fazlasıyla kısıtladı. Bide utanmadan gülüyordu! "Ne içeceğimi senden esirgedim, ne de senin ağzından tiksindim." dediğinde dona kaldım. Ben sesli mi söyledim onları? Gerçekten mi. "Sesli söylemedin, sadece seni iyi tanıyorum." derken beni bu kadar şaşırttığı için keyif aldığı belliydi. "Benim içeceğim de alkol de vardı, onun için bi an şaşırdım." deyince ben ondan çok şaşırdım. "Ne!" dedim şoka girerken, bu hiç aklıma gelmemişti, demek onun için yavaş yavaş içiyordu. Suratımı asarken, "Neden yanımda içiyorsun?" dedim kızgın ve sessizce, "İçmemi istemiyor musun?" derken şaşırmış gibi görünüyordu. Kafamı kaldırıp ona baktım ve "Haram olan şeyden sana fayda gelmez, kendine zarar veriyorsun." dediğimde gülümsedi ve anlımdan öptü. "Madem karım bana içkiyi yasakladı bende bu saatten sonra ağzıma içki değdirirsem namert olayım." deyince gözlerim kocaman açıldı. Bu kadar basit miydi, ben istedim diye bu kadar büyütmesine gerek yoktu. Eğilip dudağıma küçük bi öpücük bıraktı. Geri çekilince, hala dudaklarıma bakıyordu. İlk defa Alaz ağayı öpmek istiyordum ve kendime engel olamayıp Alaz ağanın dudaklarına uzandım. Öpmeye başladığım zaman Alaz ağanın dudağının köşesinin kıvrıldığını hissettim. Öpüşmeye devam edince, Alaz ağa ellerini bedenimden çözdü ve bende her iki bacağımı açıp kucağına oturdum. Alaz ağanın elleri üstüme sürtünürken, ellerim istemsizce saçlarına gitti. Hafifçe geri çekilince, nefes almaya başladım. Gözlerimi açınca Alaz ağanın mest olmuş gibi bana bakması beni utandırmıştı. Tam kucağından inecekken, iki eliyle kalçamdan tuttu ve dudaklarıma yapıştıktan sonra beni koltuğa uzattı ve üstüme çıktı. Her iki elimi yukardan birleştirip, dudaklarını yavaş yavaş boynuma doğru indirdi. Ellerinin biriyle iki elimi kenetlerken diğer eliyle de belimden aşağıya doğru iniyordu. Eliyle elbisenin omzundaki ince ipi indirince nefes alış verişlerim hızlandı. Bunu fark etmiş olmalı ki kafasını kaldırıp kısa bi an bana baktı. Sertçe yutkundum. Tekrar dudaklarımı öptü ve geri çekildi. Başını karnımın üstüne koydu ve kollarını belime sardı. Nefes nefese kaldığım için biraz yorulmuş gibiydim, ellerimi Alaz ağanın saçlarına daldırdım ve oynamaya başladım. Filme bakınca bittiğini görünce suratım düştü, film izlemek istiyordum en azından sonunu görseydik. Biraz böyle durduktan sonra Alaz ağa kalktı ve perdeleri çekti. Havanın karardığını görünce şaşırdım. Gerçi güne saat 2'de başladığımızı düşünürsek normal. "Acıktın yavrum?" diyen Alaz ağaya döndüm ve kafamı salladım. "Hazırlatimmi, yoksa ben mi hazırlayayım?" dediğin de ciddimi diye merak ettim. Ciddi görünüyordu, "Fark etmez, nası rahat edeceksen. Ayrıca çalışan felan hiç göremedim?" dedim. Gerçekten de sabahtan beri tek bir kişi bile görememişimdir. "Seninle yalnız kalmak istediğim için çalışanlar karşı sitede, lazım olduğu zaman mesaj atıyorum. Yabancı oldukları için, etrafta dolaşmaları beni rahatsız ediyor. Rahat davranmak istiyorum." dediğinde şaşırmadım. Kafamı salladım. "Ee, peki madem o zaman yemekleri biz yapalım." dediğin de güldüm. "Biz?" dediğim de beni taklit ederek güldü ve "Evet biz." dedi. Gülen yüzüm düştü ve "Ben yemek yapma da pek iyi değilim." dediğim de gülmemek için yanaklarının içini ısırdığı çok belliydi. "Tamam. Yemekleri ben yapayım, sende küçük yardımcım ol." dediğinde, gözlerimi belerttim ve yüzümü buruşturdum. "Yardımcıyı anladım da, küçük yardımcı ne ya. Küfür gibi bi şey resmen!?" dedim sinirlenerek. Kahkaha attıktan sonra, "Sen daha yardımcı olacak kadar büyümedin, ilk önce küçük yardımcı ol da sonrasını düşünürüz." dediğinde, ona göz devirdim. Mutfağa doğru gidince bende peşinden gittim. "Canın çektiği bi şey varmı?" dediğinde, düşündüm. "İzlediğimiz filmde ki gibi makarna ve yanında et yapalım." dedim, filmde et yoktu ama Alaz ağanın eti fazla sevdiği fark edilmeyecek gibi değildi. "Makarna?" derken istemsizce yüzünü buluşturunca güldüm. "Evet makarna." yalandan somurtarak, "Ama istemiyorsan yapmayabiliriz." dediğim de, "Neyse yapalım bakalım." dediğinde gülümsedim. Çekmeceden, tencereyi aldı ve su ekleyip ocağa koydu. "Evet küçük yardımcım, bana dolaptan fesleğen ver bakalım." derken gülümsüyordu. Onu takmadan derin nefes aldım ve dolaba baktım. Fesleğen neydi ki? Yeşil olabilirdi bence, yeşilliklere baktım ve herhangi birini elime aldım ve Alaz ağaya uzattım. Alaz ağa tuhaf bi şekilde elime bakınca, "Ne?" dedim. "Asil bu roka?" dediğinde, elimdekine baktım ve "Biliyorum, seni denemek istedim." diye aklıma ilk gelen yalanı söyledim. Geri dolaba döndüm ve başka bi yeşillik elime aldım güzel koktuğu için bu olduğunu düşündüm ve bu sefer de bunu uzattım, "Yavrum buda nane." dediğinde, gülümsedim ve yalanıma devam ederken, "Doğru" dedim. Kahretsin bulamıyordum! Ben yemek konusunda ilk defa çok kötü olduğumu iliklerime kadar hissetmiştim. Başka bi yeşilliği rastgele elime aldım ve sinirle Alaz ağaya uzattım. "Bu da semiz otu." derken sırıtıyordu. Sertçe yutkundum ve "Aferin aferin, doğru." dedim. Önüme döndüm ve bismillah deyip başka bi yeşillik elime aldım, "Ah, sonunda fesleğen." deyince gülümsedim, ve gerçekten sonunda! Eline aldı ve yıkamaya başlarken gülüyordu. "Ne oldu? Neye gülüyorsun?" dediğim de bana kısa bi an baktı ve tekrar yıkamaya devam ederken "Yavrum bu elimde ki maydanoz." deyince dona kaldım. Beni kandırmışmıydı. Hayır ya maydanozun nasıl olduğunu biliyordum. "Saçmalama" dedim dalga geçerek. "Yavrum sen beni test etmeye çalışırken kendini fazla ele verdin." dediğinde, sinirlendim. Ayağımı yere vurdum ve "Kendi yemeğini kendin yap! Ben yardımcı felan olmuyorum!" dedim ve yukarı çıkmaya başladım. "Sen zaten yardımcı değildin, küçük yardımcıydın." diye dalga geçerek bağıran Alaz ağanın sesini duyunca daha da sinirlendim. Ayaklarımı yere vurarak yukarı çıktım ve yatak odasına geçtim. Yatağa bağdaş kurarak oturdum ve ağlamaya başladım. Her an ya her an benimle dalga geçiyordu! Bi insanın üstüne bu kadar çok gidilmez ki. Burnumu çekince, Alaz ağanın kapıda gülümsemesini saklarken aynı zamanda da beni izlediğini gördüm. Bu daha çok sinirlenmeme neden olduğu için daha çok ağladım. Alaz ağa tam karşıma geçip mi kaç dakika önümde dursana kafamı kaldırıp bakmadım çünkü şuan güldüğünü ve bunu saklamaya çalıştığı için oturmadığına adım kadar emindim. Alaz ağa yanıma oturunca ellerimle oynamaya devam ettim, her iki elini uzatıp, yüzümü avuçları arasına alınca ona bakmak zorunda kaldım. "Yavrum ben senin bilmediğini biliyorum, seninle uğraşıyorum sadece."derken bile hala utanmadan sırıtıyordu! "Ama sen de her an benimle uğraşıyorsun!" derken burnumu çektim. Gülünce,sinirden ağlamaya devam ettim. "tamam kabul ediyorum, eşeklik ettim." deyince, hafifçe gülümsedim. "Ama sen de kabul et, bi insanla uğraşmak çok zevkli" deyip gülünce ellerini ittim ve "Ya sen düzgünce özür dilemeyi bilmiyor musun ya!?" dedim daha fazla ağlamaya başlarken. Alaz ağa her iki elimi aldı ve tek eliyle bileklerimi birleştirdikten sonra hızla beni yatağa uzatınca, neye uğradığımı şaşırdım. O kadar beklemediğim bi anda yaptı ki ağlamam bile durmuştu. Alaz ağaya bakınca, dudağıma yaklaştı ve küçük bi öpücük bıraktıktan sonra, uzunca bi süre yüzümü izlemesi beni fazlasıyla utandırdığı için, gözlerimi kaçırmaya başladım. Tekrar üstüme eğildi ve kulağıma yaklaşıp, "Çok nazlısın be hatun!" derken sitem eder gibi söylemişti. Bu beni daha da fazla utandırmıştı, Alaz ağa beni bırakıp kalkınca bende oturdum. "Tamam, gel anlaşma yapalım." diyen Alaz ağaya anlamayarak baktım. "Ne anlaşması?" dedim. "Yemekleri ben yapayım, sen de sadece yanım da kal." dedikten sonra elini uzattı. Gülümseyip bende elimi uzattım ama elini sıkmadan, "Kabul ama bu süre zarfınca benimle uğraşmayacaksın!" diye şart koşunca, Alaz ağa elini indirdi ve elim havada kaldı. Şok olmuş bi şekilde Alaz ağaya bakınca, "Bunun sözünü veremem." derken ciddiydi. Gözlerimi belertip, "Sen dalga mı geçiyorsun! Alt tarafı bi kaç saat!" diye bağırınca, güldü ve "Yapamayacağım şeylerin sözlerini veremem yavrum, sana özle değil yanlış anlama prensip gereği diyelim." dediğin de deliye dönecektim. Benimle uğraşmak bu kadar mı zevk veriyordu bu adama?! Kafamı dikleştirip, "Madem öyle, bi söz istiyorum. Yani istediğim zaman istediğim bir şeyi yaptırabilmek için!" dedim. Gülerken elini uzatınca şaşırdım. Bu kadar çabuk mu? Asla beklemezdim, hızla elini sıkınca "Fırsatçı!" dedi ve güldü. Alaz ağa ayağa kalkınca bende kalktım ve kalktığım gibi de beni omzuna attı. İlk önce söylenmeyi düşündüm ama bunu Alaz ağa duymadan, ağzımın içinden söylenmeye başladım. Zaten hayvan herif nezaketten ne anlasın! Hatta dağ ayısı! Merdivenlerden inerken, kalçama atılan şaplakla dona kaldım. "Ne çok söylendin be hatun!" diyen Alaz ağanın sesinden güldüğü belliydi. Yok bu adam Arsız! Edepsiz! Hayvan herif ya! O kadar çok utanmıştım ki, ne cevap verebilmiştim nede söylenmelerime devam edebilmiştim. Mutfağa girince beni tezgaha oturttu ve hızla yemeğe başladı. Saat ilerliyordu ve belli ki Alaz ağamız acıkmıştı. Etleri doğrarken ara ara bana dönüp kızaran yanaklarıma bakıp gülüyordu. Hayır insan utanmaması için bakmaz felan ama bu dağ ayısı direk utanmam için yapıyor gibiydi! Ya sabır çektim ve başka yöne döndüm. Evi hiç gezmediğim için merak etmediğimi söyleyemezdim. Tekrar Alaz ağaya döndüm ve önceden su koyduğu tencere kaynadığı için makarnaları ekledi. Dolaptan yeşillik bi şeyler çıkarttı ve yıkayıp etin üstüne attı bi kaç yaprak. Bıçak kullanışı ve tavadaki etleri, kaşıkla değilde aşçı gibi tavayla çevirmesine bakılırsa profesyoneldi. "Yemek yapmayı nerden biliyorsun?"dedim merakıma yenik düşerken. "Gittiğim okul da gastronomi bölümünden fazla arkadaşım vardı, ortak ev tutunca ister istemez bi şeyler öğreniyorsun, o zamanlarda da gençtim ve daha çok merak olunca." dedi ve bana döndü. "Gerçi sende gençsin ama sen de öyle bi merak hiç görmedim?" derken açık açık dalga geçiyordu. Hayır sanki Alaz ağamız 50sine basmış! "Çok istiyorsan sana abime yaptığım tarifi yaparım!" dedim imayla, her iki elini kaldırıp, "Bi şey demedim" dediğinde güldüm. "Bi süre yemekler benden anlaşılan." dediğinde, "Bi süre derken?" dedim anlamayarak. "Yavrum hep ben mi yapıcam sen de öğreneceksin yavaş yavaş." derken ciddi gibiydi. "Ben her yemek yaptığım da sende yanım da olacaksın ve beni gözlemleyip öğreneceksin." dedi ve bana döndü, "Mesela eti nası doğradım?" deyince, hazırsız yakalanmıştım. "Eti mi doğradın?" dediğim de Alaz ağa doğradığı domatesleri bırakıp bana döndü ve ciddimisin der gibi bakıyordu ama ben fazla ciddiydim. Etleri doğradı ama nerden hatırlayayım ki nasıl doğradığını. Ayrıca benim b12m eksikti zaten. "Gözlemleme performansına hayran kaldım Asil!" derken gerçekten de şaşırmış gibiydi. "Ya ben nerden bilim! Eve bakıyordum, daha hiç dolaşmadım felan onları düşünüyordum!" dedim küserek. "Tamam da yavrum, arada hiç mi bana bakmadın, et ya eti nası doğradığımı görmezsin?" dediğin de gözlerim doldu. "Abartma! İnsanlık hali, dalmışım ne yapayım" dediğim de ellerini yıkadı ve karşıma geçip anlımdan öptü. "Tamam ya bi şey demedim." dediğinde gözyaşlarımı sildim. Bana gülümseyince, bende hafif gülümsedim. Tekrar anlımdan öptü ve doğradığı domatesleri doğramaya devam etti. "Şimdi bu domatesleri de makarna sosu için hazırlıyorum." diye açıklama yapınca, dikkatimi Alaz ağaya verdim. Aklıma takılan soruyla, "Ya yemek yapmayı öğrenemezsem" dedim. "Öğrenirsin güzelim, ben sana öğretirim." dediğinde, somurttum ve tekrar "Ama ya öğrenemezsem!" dediğim de derin bi nefes aldı ve "Daha çok öğretirim güzelim." derken sabrını sınadığımı fark etsem de durmadım. "Ama hala öğrenemiyorum! Hiç öğrenemiyorum!" dediğim de "Yavrum sen salak mısın? Niye hiç öğrenemiyorsun?" deyince şok oldum. Alaz ağada ne söylediğini fark etmiş olmalı ki dilini ısırıyordu. Ama çok geçti, gözyaşlarım akmaya başlamıştı bile. "Ben salağım!" dedim ağlamaya başlayarak. "Yavrum gerçekten öyle söy-" diyecekken sözünü kestim ve "Düzgünce niye demiyorsun ben sana hep yemek yaparım diye!" dedim ağlamaya devam ederken. "Yaparım, vallahi yaparım! Tamam ağlama yaparım." derken tüm ilgisini bana vermişti. "Hep mi?" dedim burnumu çekerken, "Hep! Sen yeterki artık ağlama!." derken sinirini bastırmak da zorlanıyor gibiydi. Hızla gözyaşlarımı sildim ve gülümseyip kafa salladım. Alaz ağa bildiği tüm sabır dualarını okurken yemeğe de devam ediyordu. Gülümseyerek arada ona, arada evde dikkatimi çeken eşyalara bakmakla zaman geçirdim çoğunlukla. Yanıma bakınca Alaz ağa pişmiş makarnayı hazırlayıp, başka bi tencereye almıştı. Artık fazlasıyla açtım. "Çok varmı?" dedim somurtarak. Yaklaşık 1saat olmuştu ama bu yemek hala hazır değildi. "Sen sofrayı kur, ben de son dokunuşları yapayım o sürede." deyince kafa salladım. Karşıma geçti ve beni tezgahtan indirdi. Alaz ağanın çok uzun olduğundan, çoğu şeyi kendisine göre ayarladığı belliydi. Sofraya çatal,kaşık,bardak ve peçete gibi eşyaları dizip hazırladım. Alaz ağaya bakınca, üstündeki önlüğü çıkarıyordu. Yemekleri getirince tabakları ona uzattım ve servisler yaptı. Herşey hazır olunca ikimiz de karşılıklı oturduk ve yemeye başladım. "Şu boyunla bana makarna da yaptırdın ya, helal olsun Asil." derken, kendisine şaşırmış gibiydi. "Bir gün! Bir gün de konuyu boyuma getirmesen ne olacak!? Ayrıca ne alaka? Makarnayla ne alıp veremediğin var?" dediğim de ilk güldü ve bana dönüp, "Makarna bi yemek mi? Yemek dediğin zaman aklına et gelir et. Makarna hamurdan ibaret, ayrıca Ağa kızıyım diye göğsünü kabartıyorsun, canın çeke çeke makarna mı çekti?" dediğin de gerçekten şaşırmıştım. "Bi ağa kızının makarna yemesi sana tuhaf geliyor, ama bi ağanın makarna yenmesini eleştirmesi tuhaf gelmiyor!?" dediğim de güldü ve omuz silkip yemeğe devam etti. Ona göz devirdim ve bende yemeğe devam ettim. Normal de et seven bi insandım ama bu tür yemekleri de canım çektikçe de yerdim. Yenilikleri severdim ve Alaz ağa bu görüşüyle yeniliklere ne kadar açık olduğunu bana göstermiş oldu.Makarnamı ve etimi yavaş yavaş ve zevkle yedim. Makarna da çok güzel kokan bi şey vardı ki bu fesleğen olmalıydı, isimlerini bilirdim ama ayırt edecek kadar yakından hiç biriyle tanışmamıştım. Yediğim yemekler de farklı bi tat aldıysam annem sorardım bana, bunu koydum ya da bunu ekledim gibi açıklama yapınca hangisinin ne olduğunu kafamda kurabiliyordum, ama sorsalar hangisi semiz otu bilmem, hangisi fesleğen bilmem ama tadları konusunda da iyiydim. Acaba yemek yapmayı bilmeyen gurmeler varmıydı, eğer varsa net ben de onlardanımdır. Alaz ağaya dönünce yemeğinin bittiğini gördüm, bende bitirmiştim. "Ellerine sağlık, çok güzel olmuş." dedim gülümseyerek, "Afiyet olsun." dedi oda bana gülümserken. Sofrayı toplamaya başlayacakken, "Birazdan toplamaya gelirler, saat geç oluyor, biz yukarı çıkalım." dediğin de toplama isteğim sıfır olduğu için omuz silktim ve "peki." dedim. Yanıma geldi ve elimi tutup yukarı çıktık. Yatak odasına geçtim ama Alaz ağa düz devam etti, birazdan geleceğini düşünerek yatağa geçtim ve bağdaş kurarak oturmaya başladım. Bi süre beklediğim halde Alaz ağa gelmemişti ve bende üstümü değiştirmeye karar verdim. Giyinme odasına geçtim ve pijamaları ararken, kahverengi bi gecelik gördüm. Güldüm ve biraz da ben Alaz ağayla uğraşma kararı aldım. Hep ben mi ağlayacaktım!? Kıkırdadım ve derin göğüs dekoltesi olan, kalçamın hemen altında biten ve alta doğru hafif genişleyen saten geceliği giymeye karar verdim. Geceliğimi giydikten sonra, makyaj masasına geçtim ve saçlarımı açıp, taradım ve hafif ama kadınsı bi parfüm arayıp boynuma ve bileklerime sıktım. Boy aynasında kendime bakınca, beğenmemek elde değildi. Bence fazla iyi görünüyordum. Saçlarımı savurdum ve odadan çıktım, "Alaaz" diye seslendim, "Burdayım, sola dön." dediğinde ciddileştim ve sola döndüm. Sola dönünce, büyük bi spor salonu gibi bi yer görünce, bunu beklemediğim için şaşırdım. Alaz ağaya dönünce, demir bi sopaya tutunarak, yukarı aşağı hareket ediyordu. Alaz ağa bana dönünce, kendini yere bıraktı. Bi elini beline koydu ve bana dönünce beni baştan aşağı süzdü. Bende onu süzmeye başladım. Altında siyah keten pantolonu tek vardı, tşhortünü çıkarttığı için kaslarının hepsi ortadaydı, terlediği için kavruk teni daha da parlıyor ve göze daha bi dayanılmaz geliyordu. Gözlerim Alaz ağanın yüzüne çıkınca, Alaz ağanın gözlerini bacaklarımda buldum. Sertçe yutkununca, adem elmasının hareketini gördüm. Gözleri gözlerimle buluşunca, ikimiz de kendimizi toparladık. Adını bilmediğim yatak gibi olan spor aletinin üstüne oturdum ve bacak bacak üstüne attım. "Ne yapıyorsun gece gece?" dedim. Alaz ağa kısa bi an gözlerini yumdu ve "Spor yapıyorum." dedi ve tekrar demir çubuğa tutunup, yukarı aşağı hareketler yaptı. Demek öyle! Beni görmemezliktenmi gelecekti! Sinirle ayağa kalktım ve Alaz ağanın tam karşısına geçsem de bana bakmadı. Parmak uçlarıma çıktım ve bende çubuktan tutunmaya başlayınca, Alaz ağa kaşlarını çatarken, "Ne yapıyorsun?" dedi. Ağırlığımı kollarıma verip havada asılı kalınca, bacaklarımı Alaz ağanın beline doladım ve "Spor yapıyorum." dediğim de güldü ve tekrar spora devam etti. İkimiz aynı anda yukarı aşağı hareketler yaparken Alaz ağanın tek odağın da gözlerim vardı. Kollarım uyuşmaya başlamıştı ama bu hayvan herif hiç yorulmuşsa benzemiyordu. Dayanamayacağımdan emin olunca, "Yoruldum." dedim, güldü ve "Kollarını boynuma dola." dediğin de ciddimi diye baktım. Ciddi olduğunu görünce, dediğini yaptım ve kollarımı boynuna doladım. Alaz ağa hem beni, hem de kendi ağırlığını uzunca bi süre taşıdı, sonunda bi eliyle belimi tuttu ve yere indik. Yere indiğimiz gibi belimi duvara yapıştırdı ve "Amacın ne yavrum?" derken, kara olan göz bebeklerinin daha da karardığını gördüm. Çapkınca gülümsedim ve "Ne amacı?" dedim safa yatarak, eli bacağımı okşamaya başlayınca, "Hava çok sıcak değilmi?" dedim bi elimi yelpaze gibi sallarken. "Asiiil" dediğin de dayanamadım ve kıkırdadım. "Ne?" dedim. "Yavrum bak kaşınıyorsun! Benim de bi sabrım var." dediğin de gerilmedim diyemezdim. Elimle onun ensesini okşarken, dudaklarımı kulağına yaklaştırdım ve bana hep yaptığı gibi ilk önce nefesimi kulağına verdim ve sonra fısıldayarak, "Mesela sabrını sınasam ne olur?" dediğim de yutkunma sesini duydum. Geri çekilince, dudaklarıma baktıktan sonra eğildi ve kulağıma yaklaşıp, ilk nefesini verdi ve sonra "Benim için güzel şeyler olur ama senin için aynı şeyleri söyleyemem." dediğinde bu sefer yutkunan ben oldum. Ne demek istemişti şimdi bu? Geri çekilince sırıtarak yüzüme bakarken, ben düz ve şaşırmış bi halde ona bakıyordum. Elini yüzüme koyup, "Senin bi rengin attı sanki iyimisin?" diye gülerek dalga geçtiğinde, yutkundum ama bu sefer bunu kendisine çevirmesine izin vermeyecektim. Elimi göğsüne koydum ve parmağımla daire çizmeye başladım. "Ya giderse?" diye nazlanarak sorunca, Alaz ağa bunu beklemediği için şaşkın görünüyordu. Vücudunu, benim vücuduma biraz daha bastırdı ve "Deneyelim mi?" dediğin de gözlerim kocaman açıldı. Ne diyordu bu hayvan herif! Omzuna vurdum ve "Bırak beni sapık herif! İki cilve yapıp kızdıracaktım güya! Dünden razı çıktın,İndir beni!" diye bağırdığım da kahkaha atmaya başladı. Eğilip boynumu bi kaç kez öptü ve geri çekildi. Beni kucağından indirmeden, odadan çıktı ve yatak odasına geçti, yatağın üzerine beni uzatınca, ne yapacağımı bilemediğim için öylece kaldım. Bi bacağımı hafif kırarak kendime çektim ve diğerini de tam uzatmıştım.Alaz ağa tek diziyle yatakta durarak beni süzüyordu, gözleri sürekli bacaklarım ve göğsümün dekoltesinde gidip geliyordu. Üstüme eğildi ve dudaklarımı öpmeye başladı, beklemediğim için şaşırmış ve gerilmiştim. Ona karşılık vermeye başladığım da bi elini bacağımı okşadığını fark ettim. Bacağımı okşarken ara ara sıkıyordu, eli yavaşça kalçama doğru gidince, göğüs kafesim şişti. Alaz ağa geri çekilmeden, konuşmaya başladı, "Durmamı ister misin?" dediğin de bunu söylerken bile dudakları dudaklarıma değiyordu. Cevap vermeden, onun dudaklarını öpmeye başladım. Bunu istiyordum galiba ama fazla korkuyordum. Alaz ağa öperken hala vücudumda eli dolanıyordu. Eli usulca geceliğimin eteğinin altına girdi ve kalçamı sıktığında, nefesimi tuttum. Alaz ağa öpmeye devam ederken ben ara ara duruyordum. Eli özel bölgeme gidince, sertçe yutkundum. Kadınlığıma dokununca titredim, bunu istemsizce yapmıştım ve oda bunu istiyor gibiydi. Dudağının köşesi kıvrılınca, elini kadınlığım da küçük dairesel hareketlerle okşamaya başladı. Bunu yaparken, beni izliyordu. Bedenim titrese de, beni izlemenin keyif verdiği, dudağının köşesinden bile belliydi. Nefesim hızlanırken, artık ikimiz de öpüşmüyorduk.Hareketleri hızlanınca istemsizce küçük bi "ah" sesi çıktı ağzımdan. Hızla alt dudağımı ısırdığım da Alaz ağa tekrar dudaklarımı öpmeye başladı. Eli usulca daha da alta indiğinde, artık korkuyordum. Elini yavaşça okşayarak, içeri itince nefes seslerimi artık ikimi de duyuyorduk. "Ahhh" diye inlediğim de gerçekten utanmıştım. Elini geri çekince, öpüşmeyi bıraktı ve biraz geri çekilip, tekrar parmağını içime ittirdi ve gözünü bi an olsun benden ayırmıyordu. Gözlerimi yumdum. Nefes seslerimi duyarken, tekrar aynı hareketi bi kaç kez ve daha hızlanarak yaptı ve "Ahh, dur." dedim nefes nefese. Alaz ağa yavaşça parmağını çıkartınca, eğilip tekrar beni öpmeye başladı, eliyle tekrar vücudumu okşamaya başladı ve sanki daha fazla dayanamıyormuş gibi üstümdeki geceliğin eteklerinden tuttu ve yukarı çekmeye başladı. Geceliği çıkartınca çıplak olarak Alaz ağanın altında yatıyordum. Gözleri tüm vücudumda dolanırken, kısa bi an bana baktı ve dudaklarını boynumdan yavaş yavaş göğüslerime indirdi. Sol göğsümü öperken, diğer eliyle sağ göğsümü okşuyordu. Diliyle, göğüs ucumla oynaması, ve göğsümü emmesi beni nerdeyse nefessiz bırakıyordu. Yavaş yavaş aşağı inmesiyle belim gerildi. Karnıma küçük ve yavaş öpücükler bırakarak aşağı inerken,hıxls geri çekildim. Sertçeyutkundum ve Alaz ağaya bakmak için kendimi zorlasam da yapamadım. Ayaklarımı kendime çektim, ve ellerimle yataktan destek alarak oturur vaziyette durdum. Ben, ben bu kadarını düşünmemiştim. Bunun daha da ilerisine gitmesinden gerçekten korkuyordum. Alaz ağa yanıma oturdu ve "Gel duş alalım yavrum."diyen sesi yumuşak ve anlayışlıydı. Hala ona bakamadığım için, ayaklarıma bakarken sadece kafa salladım. Elini uzatıp çenemden tuttu ve kendisine çevirince, ona bakmak zorun da kaldım. "Utanmana gerek yok, senin kendinden emin olduğun gerçek andan önce ilk gecemizin yaşanmasına ben de izin vermem merak etme." dedi ve anlımı öptü. Sesindeki anlayış, korkumu biraz daha hafifletmişti. Elimden tutunca yataktan indim ve banyoya geçtik. Alaz ağanın üstünde sadece pantolonu vardı, onu da çıkartınca sadece baxterla kalmıştı. Duşa girince, bi süre ıslandıktan sonra Alaz ağa beni kucağına aldı ve bende ayaklarımı beline doladım. Saçlarını yıkarken, şekilden şekile verip arada kıkırdadığım için, Alaz ağa ara ara eğilip duşun içindeki küçük aynadan kendisine bakıyordu ve oda benimle gülüyordu. Saçlarını yıkadıktan sonra beni indirdi ve bu sefer de o benim saçlarımı yıkamaya başladı. Bacak aramda ki sızlama durmadığı için kendime küfür etmeye başladım. Alaz ağa suyu kapattı ve duştan çıkınca, ilk benim bedenime daha sonra da kendi beline havluyu sardı. Eğilip sağ omzuma öpücük bıraktıktan sonra, giyinme odasına geçtik. İç çamaşırı giydim ama sütyen giymedim. Dün akşam giydiğim siyah şortlu pijamamı tekrar giydim. Alaz ağaya bakınca, onun da sadece rahat bi şort giydiğini gördüm. Yanından geçtim ve makyaj masasına oturdum, saçlarımı tararken Alaz ağa banyoya geçti ve elin de kurutma makinasıyla dönünce somurttum. Gülmesini bastırırken, hiçbir şey demeden saçlarımı kurutmaya başlamıştı bile. Bu artık her duş sonrası bi rutin gibiydi, asla ıslak saçlarla durmama izin vermiyordu. O saçlarımı kuruturken bende, el kremimi sürdüm, biraz bekleyince sıkıldığım için, dudak nemlendiricisini aldım ve onu da sürdüm. Kendi kendime masadaki parfümün kokularına bakarken nihayet bitmişti. Alaz ağa eğilip saçlarımdan öptü ve makinayı toplamaya başlayınca gülümsedim. Saçlarımı son kez taradım ve yatağa geçtim. Alaz ağa da ışıkları kapattı ve gece ışıklarını açtıktan sonra yatağa geldi ve beni göğsüne çekti. Uykumun pek olduğu söylenemezdi ama beklersem gelirdi. Biraz bekledim ve bi o yana bi bu yana dönüp durdum. "Alaz" diye kısık sesle seslendiğini de "Efendim yavrum" diyen Alaz ağanın sesi uyumadığını kanıtıydı. Ona döndüm ve gözlerine bakmaya başladım. "Hani ben senin psikoloğun olduğum zaman sana bi şey sormuştum?" dediğim de anlamayarak bakınca, "Beni anlatan şarkıyı hala bana söylemedin?" dedim merakla, dudağının köşesi yukarı kıvrılınca "Merak mı ediyorsun?" dediğin de benimle uğraşacağı belliydi. Bunu uzatmak istemediğim için "evet" dedim düz bi sesle, "Çok mu?" dediğinde sinirle nefesimi verdim ama pes etmeyecektim, "Çok!" dediğim de güldü. "Madem karım benim gözümden nasıl bi şarkı olduğunu bu kadar çok merak etmiş, bizde söyleyelim." dediğin de merakla ona baktım. Alaz ağa kulağıma yaklaştığın da nefesimi tuttum ve merakla bekledim. Ondan duyduklarım, "Simitçi,kahveci,gazozcu. Şinanay da, yavrum şinaşinanay, şinanay da, yavrum, şinaşinanay, şinanay da, yavrum, şinaşinanay..." şarkı sözlerini duyunca şok oldum. Söylerken bile gülmemeye çalıştığı için zorlanıyordu. Hızla onu ittim ve "Ya insan gibi merakdan sordum sana değil mi! Şinanay ne ya şinnay ne!?" diye bağırınca Alaz ağa kahkaha attı. Hayvan herif! Yüz vermeyeceksin bu erkek milletine! Sonra zıvanadan çıkıyorlar. Sinirden gözlerim dolarken Alaz ağanın hala güldüğünü görünce, ona sırtımı döndüm ve kafamı yastığa koyup uyumaya çalıştım. Alaz ağa bana sarılınca, elini ittim ama ısrarla tekrar sarıldı. Tepki vermedim ve Alaz ağa tekrar üstüme eğildi ve kulağıma yaklaştı. "Aç kalbini, ben geldim. Sıkı sıkı tut, bırakma. Zar zor yıktım duvarlarımı.." diye şarkı sözlerini fısıldayınca, içim burkuldu. Zar zor yıktım duvarlarımı derken ne demek istemişti? Alaz ağaya dönecekken, izin vermedi ve daha sıkı sarılıp, "Uyuyalım, güzelim." derken sesinde ki,üzüntü fark edilmeyecek gibi değildi. Alaz ağanın geçmişini artık daha çok merak ediyordum. Meryem hanım zamanı gelince Alaz anlatır dediği zaman ne zaman gelecekti? Alaz ağanın sesinde ki burukluğun sebebi neydi yada kimdi? Aklımdaki soruları düşünmekten yorulunca, göz kapaklarım ağırlaştı. Daha fazla dayanamayarak, gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya teslim ettim....

 

 

 

Evet arkadaşlar, bi bölümün daha donuna geldik...

⭐️Kitabıma oy verip, bana destek olursanız çok sevinirim..✨

BU BÖLÜM HAKKINDA Kİ DÜŞÜNCELERİNİZ NE?
ALAZ AĞA VE ASİLİN SONU NASIL OLACAK?

ALAZ AĞANIN GEÇMİŞİNDE NE VAR SİZCE? ASİL GERÇEKLERİ ÖĞRENİNCE ALAZ AĞAYA DEDTEK OLACAK MI yada TEPKİSİ NE OLACAK?

EN ÖNEMLİSİ ASİL GERÇEKLERİ NE ZAMAN ÖĞRENECEK???

 

Evet arkadaşlar bi sonraki bölüm de görüşmek üzere...🫡

 

Loading...
0%