@m.k
|
Hani bazı anlar vardır, kendinizden bile nefret ettiğiniz anlar.. En stresli olduğunuz zaman, en korktuğunuz zaman, en kötü olduğunuz zaman.. Bu yaşıma kadar hiç bir zaman intihar gibi şeyleri düşünmedim, belkide hayatım hiç bu kadar kötü olmadığı içindi.. Ben galiba hayatım boyunca ilk defa sonsuz huzura kavuşmak istiyordum.. Ben hayatım boyunca ilk defa, bana emanet edilmiş bu candan kurtulmak istiyordum. Bi insanın kendi canı, yük olabilir miydi? Bana yük oluyordu.. ve bunların tek sorumlusu ALAZ AĞA.. Alaz ağanın ne tehditleri bitti, ne de zorla alı koyması.. Bundan sonraki hayatımı hiç tanımadığım bi adamla aynı odada geçirecektim, kim için!? abim ve sevdası için.. Ben işte bu kadar basittim onun için. Ben 2defa onun için canımdan,hayatımdan vazgeçerken, abimin bana söylediği tek şey.. AFFET.. Bunu istemeye hakkı yoktu! Uzun süre sesli ağlamamdan sonra yorgun düşmüştüm, artık ağlayacak bile halim yokken, göz yaşlarım bozulmuş musluk gibi akmaya devam ediyordu. Yatakda uzanmış tavanı izliyordum. Hayatımı mahveden 2isimden başka bi şey düşünemiyordum. Biri canımdan çok sevdiğim abimken, diğeri hayatımda 1kez gördüğüm ve gördüğüm an evlendirilmeye zorlayan kocam.. Kapı tıktıklanınca kapıya döndüm ve Alaz ağanın sesini duydum. "Asil kapıyı aç konuşalım." Cevap bile vermedim ona,biraz uğraşıp defolup giderdi. Biraz bekledikten sonra bi kaç kez daha tıktıklattı kapıyı, "Asil en azından bi ses ver." Sesi az öncekinden daha sinirli gibiydi. "Asil kapıyı kırıcam, iyi misin?" Sesi yüksek çıkınca gitmesi için "Beni rahat bırak." dedim bağırarak, bi süre bekledikten sonra "Bu gece dinlen, yarın konuşuruz." dedi ve uzaklaşan adım seslerini duydum. Alaz ağa'dan sonra Zilan, Alaz ağanın annesi ve teyzesi de geldi ama onlara cevap bile vermedim. Kapı tekrar tıktıklatınca artık sinirlenmiştim. Tekrar cevap vermedim. "Aşiiil" bu kimdi? "Uyuyomuşun?" Ayazdı bu, Aşşağıdakiler mi göndermişti? Ayağa kalkıp kapıya yaklaştım ve kapının arkasından ona seslendim, "Hayır uyumuyorum ayaz, bi sorun mu var?" dedim yumuşak bi sesle "hayıy, şoyun yot ama men kok şıkıdım, ennenin işi vay, biyaj menimye oynamışın?" (Hayır,sorun yok ama ben çok sıkıldım, annemin işi var, biraz benimle oynarmısın?) yüzümde hafif bi tebessüm oluştu ve kapıyı açtım. Ona gülümsedim ve odanın içine davet ettim korkmaması için kapıyı tam kapatmadım. Elimi tutup yere çömelince bende yere oturdum. Bi süre birbirimize bakıp gülümsedik ve ayaz "Çen ayadınmı?" (Sen ağladınmı?) diye sordu yine ilk günkü gibi ona bakıp gülümsedim "şey, hayır ağlamadım, uykumu alamadım ya onun için gözlerim kızardı." diye bir kez daha yalan söylemek zorunda kaldım ayaza. Yüzündeki gülümseme solup ayağa kalktı ve "men didim o jaman, çen uyu." (Ben gideyim o zaman, sen uyu.) dedi somurtarak. Bu çocuk şapşalmıydı? Ona gülümseyerek kucağıma çektim ve onu gıdıklamaya başladım. "Sen beni mi düşünüyorsun bakim,hee, tipe bak sen yaa" diye gıdıklayınca kahkaha atmaktan konuşamıyordu bile. "Ya bıyak, bı-bıyakk ya.." bi süre gıdıkladıktan sonra oda bende yorulunca durdum, kucağımdan indirmedim, oda inmek istemedi. Bi süre bana baktı gülümseyerek ve beni şaşırtarak elini yanağıma uzattı ve okşamaya başladı. "Kok güjeyşin"(çok güzelsin) dedi, bu beni daha da şaşırtsada ona gülümsedim, "biyiyomuşun aşil, şen kujulaya menjiyoşun."(biliyormuşum asil, sen kuzulara benziyorsun." Bunu söyleyince hafifçe kıkırdadım. "Öylemi Ayaz ağam." dedim alayla bu sefer utanarak kıkırdayan o oldu. "Şana kuju deşem oyuy mu?"(sana kuzu desem olur mu?) Ama bu çocuk bana biraz abimi hatırlatıyordu. Gözlerim doldu,"çok güzel olur bence." dedim gülümseyerek. "Uytum deliyo"(uykum geliyo)deyince fark etmeden ayazın saçlarıyla oynadığımı fark ettim, kucağımda uyumak üzereydi, ona kıyamadım kalk yatağında yat demeye uyuması bi kaç saniye sürünce kıkırdadım, benim gibi uykuyu seviyordu ayazda belliki. Tam ayazı kaldırıp yatağa koyacakken, Alaz ağanın kapıdan bizi izlediğini gördüm. Bi daha gelmez zannetmiştim. Onu görmezden gelerek ayazı kucağımda taşıyarak yatağa uzattım ve üstünü örttüm. Alaz ağa içeri girmişti ve hala bana bakıyordu. Ona doğru yürüyüp, kolunu tuttum ve odadan dışarı çıkarttım ayazın uyanmaması için, "Daha iyi misin?" deyince ona ciddimi diye baktım ve cevap bile vermeden yüzümü buruşturdum ona. "Yarın konuşalım o zaman." dedi ve tekrar cevap vermeyince tekrar konuşmaya başladı "Ayazı alayım ben." deyince "hayır, yanii şey benimle uyusun benim için sorun değil."bi süre sessiz kaldıktan sonra "seni rahatsız eder asil, alim ben onu"dedi ve tam içeri girecekken kolunu tuttum. "Kafamı bi tek onunla dağıtabiliyorum.. Bu gecelik benimle kalsın, kapıların hepsini açık bırakacağım, istediği zaman gider yada bana söyler ben onu aşşağıya indiririm." yine bi süre gözlerime bakınca "peki." dedi sadece, dönüp "iyi geceler." dedi ama ona cevap vermeden yatağa yöneldim, arkamı dönünce gittiğinden emin oldum ve giyinme odasına girdim ve yine onun kıyafetlerini giymek zorunda kaldım, çünkü en son giydiğim elbise hiç rahat değildi. Üstümü değiştirip yatağa girdim ve bi süre ayazı izledim. Dünyanın en masum varlığıdır çocuklar, bunun için hep çocuklarla iyi anlaşırdım. Onu izlemeye devam ettikçe göz kapaklarım kapanmaya başlıyordu ve bende fazla direnmeden kendimi uykuya teslim ettim.. Sabah güneşi yüzüme vurunca diğer tarafa döndüm, gözümü hafif aralayınca Ayazın yanımda olmadığını gördüm. Hemen yataktan fırlayıp aşşağıya indim, nerdeydi bu çocuk!? Alaz ağanın koca eşofmanını tutmasam üstümden kayacak ve çok uzun olduğu için sürekli takılıyordum, bunu umursamayıp hemen salona daldım, girer girmez tüm gözler bana döndü, nefes nefese kalmıştım koşup, sürekli takılmaktan. "Şeyy, Ayaz.. ayaz gece benimle uyudu ama şimdi yok." dedim nefes nefese. Herkes kahvaltı yaparken önüne dönüp kıkırdadı. Gülünecek ne vardı bunda! Ordan kısa boyuyla Ayaz sandalyenin üstünde ayağa çıktı "Buydayım kuju."(buradayım kuzu) dedi sırıtarak. "Çeni uyandıymaya çayıştım ama çen uyanmıyogun."(seni uyandırmaya çalışıyordum ama sen uyanmıyordun) dedi, of uykum biraz ağır sanmıştım ben. Hala herkes bize bakıyordu e Alaz ağa beni süzüp sırıtıp duruyordu, üstüme bakınca Alaz ağanın üstlerini giydiğim aklıma geldi ve Buda yerin dibine girmeme neden oldu, herkes buna gülüyordu değil mi!? "Şey,..?" Orda yan yana duran erkek ikizler bana bakıp "Tarzına bayıldım yenge, nerden giyiniyorsun?" dedi kahkaha patlatmadan hemen önce, bu aptallar benimle dalga geçiyordu! Herkes gülmeye başlayınca sinirlendim, sanki keyfimden giyiyordum bunları! Sol ayağımı yere vurup, arkamı döndüğüm gibi yukarı çıkmaya başladım. Kendi kendime söylenerek üzerimdekileri çıkarmaya başladım. "Sanki keyfimden giyiyorum aptallar!" , "Ne sanıyorlardı bu akılsızlar!" , "Ama onla-.." lafımı tamamlayamadan Alaz ağanın beni izlediğini gördüm. Gerizekalı mı bu! Ben müsait değildim! Elimdeki üstü alıp ona fırlattım. "Bakmasanaa!" diye cırladım, dolaptan ekime gelen ilk şeyi üstüme geçirdim, aptal herif hala beni izliyordu. Bana yaklaşıp belimden tuttu ve beni kendisine yapıştırdı, kocaman gözlerimle ondan kurtulmaya çalışıyorken koca cüssesiyle her iki elimi arkada birleştirdi ve kulağıma eğildi. "Benden utanmana gerek yok Asil! Sen benim karımsın." dedi sinirle. Tekrar ağlamaya başladım, ben istemeden bana dokunmasını istemiyordum. "Bı-bırak beni!" dedim ağlayarak. Boynumu öpüp, kokumu çekti ve geri çekildi. "Hazırlan kahvaltıya inelim" dedi. Gözyaşlarımı silerken "Aç değilim." dedim. "Asil aşşağıdakiler bizi bekliyorlar, hazırlan!" dedi, odadan ayaklarımı vura vura çıktım ve dün giydiğim elbisemi elime alıp lavaboya girdim ve üstümü değiştirip, yüzümü yıkayıp çıktım. İçeri girince Alaz ağa'nın yatağı düzelttiğini görünce şaşırdım. Düzen hastası pskopat! Yatağı düzeltip yanıma geldi ve elimi tuttu,elimi çekmek isteyince bana dönüp "Asil bu odada ne yaşanırsa yaşansın, bu odada kalacak ve biz bu odadan sadece el ele çıkacağız! Anladın mı?" Ona sadece göz devirdim beni tutup kendine çekti ve "Anladın mı!?" dedi sert bi sesle, korkunca hemen kafamı evet anlamında salladım. Elimi tutup aşşağıya inince gerçekten herkesin bizi beklediğini görünce utandım. Alaz ağa oturunca bende yanına oturdum,kafamı kaldırıp sofradakilere bakınca yine ikizlerin sessizce bana bakarak kıkırdadıklarını gördüm. Kimdi bu ergenler! Alaz ağa benim önümdeki tabağı alıp doldurmaya başladı, tabağı doldururken "Hayırdır ikizler! Canınıza mı susadınız!?" dedi onlara bakmadan, ikisi de birden ciddi hallerine bürününce bu sefer sırıtma sırası bana geçti. Anlaşılan buradaki herkes Alaz ağadan çok korkuyordu. Onlar bana sürat asınca bende onlara kimse görmeden dilimi çıkardım. "Kuju diy çıkamak kok ayıp, ennem şöyedi."(kuzu dil çıkarmak çok ayıp, annem söyledi.)dedi ayaz, ağzı doluyken. O an yine herkes kıkırdayınca kıpkırmızı oldum, bu çocuğun benimle ne alıp veremediği vardı! Alaz ağa sırıtarak bana döndü ve eğilip "Gerçekten dil mi çıkardın onlara?" dedi ve Buda daha da kızarmama neden oldu. Sinirlenip ayağa kalktım ve sol ayağımı yere vurup "İlk onlar güldü!" dedim sinirle ve herkes bi kahkaha patlatınca, ikizlere dönüp "Sizi geberticem!" dedim ve salondan çıktım. Tekrar yukarı çıktım ve yatağın üstüne bağdaş kurup, ağlamaya başladım. Alaz ağa içeri sırıtarak girince daha da sinirlendim. "Ne gülüyorsun be!" dedim sinirle. Yanıma oturup, ellerimi tuttu, çekmek istememde gücüm yetmedi. "Çok nazlısın be, hatun." dedi bana gülerken. "Aşşağıda çocuk durumuna düştüm resmen!, Ama o ikizler görecekler!" dedim sinirle. "Napıcaksın onlara?" dedi sırıtmaya devam ederken, sinirle "Ağızlarına tükürücem!" dedim sinirle, Alaz ağa şok olmuş bi şekilde bana bakarken, sinirimden hiçbir şey eksilmemişti. "Tamam, hadi gel kahvaltıyı dışarda yapalım, dışarda işlerimiz var zaten." dedi yumuşak bi sesle, burnumu çekip "Aç değilim ben." dedim. Bana bi süre baktıktan sonra ne diyeceğini bildiğim için lafını kesip "SENİN KUCAĞINDA KAHVALTI FELAN YAPMAK İSTEMİYORUM!" dedim bağırarak ve odadan çıkıp salona doğru yürüdüm. Arkamdan Alaz ağanın geldiğini biliyordum ve şuan sırıttığına da yemin edebilirdim ama onu umursamadan, kahvaltı masasına oturdum. Herkes bana bakıyordu ama kimseyle göz kontağı kurmadan ekmeği elime aldım, hemen yanıma Alaz ağa oturunca alttan ona baktım ve haklı olduğumu gördüm! Aptal herif 32diş sırıtıyordu! Elimdeki ekmeği alıp tekrar bal kaymak sürdü ve bana uzattı. Bu adam benim bal kaymak hastası olduğumu nerden biliyordu? Normalde de evde kahvaltıda sadece bal kaymak yerdim gerçekten. Bana bakıp "yumurta istermisin?" dedi kafamı hayır anlamında salladım. Ekmeğimi yerken önüme bi çalışan çay koydu, ona hafifçe kafamı sallayıp gülümsedim. Elimdeki ekmek bitince Alaz ağa önümdeki yeni tabağı doldurmak için alırken, kolunu tutup "gerçekten doydum." yalvarır gibi. Dudağının köşesi kıvrıldı, "Peki." dedi. Sofradan kalkıp yerdeki minderlere oturdum, Alaz ağa hala kahvaltı yapıyordu ve bende onu beklemeye başladım. Kapıya bakınca aptal ikizlerin yanıma geldiklerini gördüm, onlara hiç bakmadım ve biri sağıma diğeri soluma oturdu. Salaklar hala sırıtıyordu. "Yenge biz tanışamadık, ben Berat." dedi sağımdaki. Solumdaki de "Bende Serhat." dedi. İkisine de sadece göz devirdim. Sabah anlatırken iyidi ama! "Yenge valla biz öylesine, takılmak için söyledik. Özür dileriz."dedi,serhat. Ona dönüp "Şimdi sana bi takılcam, göreceksin!" dedim sinirle. "Ayrıca siz kaç yaşındasınız? Ergen misiniz siz?" dedim dalga geçerek. İkisi birbirine bakıp sırıttı. "Yenge seninle aramızda 1 yaş var." dedikleri zaman şok oldum. "O zaman bana Abla diyeceksiniz!" dedim sırıtarak. İkiside surat asarak "zaten yenge diyoruz ya, sana isminle seslenecek kadar yürek yemedik zaten." dediler, "Ne alaka?" dedim anlamaz gözlerle,ikiside kafalarıyla yemek yiyen Alaz ağayı işaret edince kıkırdadım. "Alaz ağa sizin neyiniz oluyor ki?" dedim. Aynı anda "AĞAbeyimiz" dediler, Ağa kısmına baskı yapınca tekrar kıkırdadım. Abilerinden baya korkuyorlardı. Alaz ağa sofradan ayağa kalkınca, ikizlerde hemen ayağa kalktı. Anlamayan gözlerle onları izleyince, Alaz ağa yanımıza gelip, "Özür dilediniz mi lan!" dedi hafif sinirle, ikiside kafasını evet anlamında sallayınca, kaşlarımı kaldırdım. "Siz bu yaşta yalan söylemeye utanmıyormusunuz?" derken, hem sırıtıp, hemde ayağa kalktım. Alaz ağa ikisine ters ters bakınca "Yenge yapma valla şakası yok bu işin, gömer bizi gömer." deyince kıkırdadım. "Benim yanımda bir kez daha dileyin lan hemen!" dedi bağırarak. İkisi bana dönüp,"Yenge vallahi biz eşşeklik yaptık, kusura bakma, sen bizden büyüksün büyüklük göster de canımızdan olmayalım." dedikleri zaman ikisine kısa bi süre baktıktan sonra "Tamam affettim, ama bu iyiliğimi de unutmayın!" dedim 32 diş sırıtarak ikisi bana yüzünü buruşturup, dönüp gitmeye başladılar,arkalarından bi süre sırıtarak izledikten sonra Alaz ağaya döndüm ve oda gülümseyerek beni izliyordu. "Ne güzel gülüyorsun sen öyle." dedi dalmış gibi, hemen suratımı toplayınca, elimi tutup "Hadi gidiyoruz." dedi. Nereye demedim çünkü odada dışarda işlerimiz var demişti. Gidince görürdüm zaten. Avluya çıkınca, Ali denen koruma hemen yanımıza gelip, "Araba hazır ağam." dedi. Alaz ağa ona dönüp "tamam koçum, söylediklerimi ayarladın mı?" dedi. Ali "Hazırlattım ağam, hepsi sizi bekliyor." dedi. Yürümeye devam edip arabaya bindik, ben pencereden dışarıyı izlerken,Alaz ağa telefonla konuşuyordu. İşle ilgili konuştuğu için takmadan yolu izlemeye devam ettim. Telefonu kapatınca bana döndüğünü fark ettim, ama onu umursamadan yolu izlemeye devam ettim. Kısa bi süre sonra araba durunca, kapımız açıldıAlaz ağa önden bende arkasından indim. İnince elimi tuttu YİNE. Bu sefer onu takmadım, çünkü dışardaydık. Yürümeye başlayınca bende onunla yürümeye başladım. Bi mağazının içine girince, bi kaç çalışan bizi karşıladı ve "Hoşgeldiniz Alaz ağam." dedi. Alaz ağa onlara baş selamı verip içeri girdi, sürekli geldiği yer olmalı ki, çalışanlar yönlendirmeden ilerleyip koltuğa oturduk. "Bize, eşim için bi kaç parça şeyler getirin, sadelikten yana olsun elbiseler." dedi düz bi sesle. Etrafıma bakınca, çalışanlardan başka kimsenin olmadığını ve kapının kapatıldığını gördüm. Ne yani bu manyak mağazayı mı kapattırdı! Ne gerek vardı!? Ona inanmayan gözlerle bakınca "Ne oldu?" dedi merakla. "Ne gerek vardı mağazayı kapatmana, saçmalık"dedim göz devirerek. Bana gülümseyip, "Kalabalığı sevmiyorum." dedi yalandan küçük bi kahkaha atıp "Evinizi görmesem buna belki inanırdım." dedim dalga geçerek, üstüme eğilip "EVİMİZ.. biraz kalabalık, evet ama yabancı yok."dedi. Evimizmiş! Nah evimiz! Tekrar ona göz devirip ayağa kalktım ve bi kaç şeye bakmaya başladım, çalışanlar elbise ve takımları getirip tek tek gösterince, Alaz ağa "Hepsini paket yapın." deyince gözlerimi belertip, sessizce "Ne saçmalıyorsun sen!" dedim bana bakıp beni baştan aşağıya süzdü ve bu beni çok rahatsız hissettirdi. "Elbiseler ve takımlar 36, Ayakkabılarda 37 numara olsun."dedi kahvesini yudumlarken. ÇÜŞ AMA.. nasıl bildi!? Ne kadar çok kadınla olmuşsa artık, ona bakıp yüzümü buruşturdum. Bana bakıp düşüncelerimi okumuş gibi "aptal aptal şeyler düşünmeyi kes" dedi sırıtarak. Elimi tutup ayağa kaldırdı ve mağazadan çıktık. Ne yani bu kadar mıydı? Tekrar arabaya bindik, kısa bi süre için tekrar araba durdu ve yine arabadan indik. Bu sefer ayakkabı mağazasına gelmiştik, burası harika görünüyordu çünkü her ayakkabının özel tasarım olduğu 10km belliydi. İçeri girdik ve Alaz ağayı ve beni yine çalışanlar karşıladı. Bizi yukarı yönlendirip yukarı çıktık. Masada çizim yapan bi adam bizi görünce ayağa kalktı ve "Ooo Alaz ağam, siz bize uğrarmıydınız?" dedi imayla. Alaz ağa ona gülümseyip "Bu aralar çok yoğunum Aykut." dedi ve tokalaştılar. Aykut denen adam bana dönünce, Alaz ağa "eşim, asil." dedi ve bende elimi uzattım, tokalaşınca "Ben de Aykut, memnun oldum." dedi ve bende, ona gülümsedim. İkimiz oturunca Aykut eski yerine geçti. "Ee hangi rüzgar attı sizi buraya?" dedi samimi bi şekilde gülerken. Alaz ağa bana bakıp "Senden Asil için bi kaç ayakkabı tasarlamanı istiyorum ama ona özel ve onu anlatan ayakkabılar olsun." dedi. Derdi neydi bu adamın? Bi ayakkabı için gerek varmıydı, ve bugün sayesinde düşündüğümden daha geniş bi çevresi olduğunu anladım. Evet bende aşiret kızıydım, ağa kızıydım, ama öyle kendime özel tasarımlar, mağaza kapatmalar felan hep bana abartı gelmiştir zaten. Aykut bana dönüp "Peki, bunun için Asili biraz tanımalıyım." dedi gülümseyerek, "Asil bana kendini anlatırmışım biraz?" deyince bi çekindim. Ne diyecektim ki şimdi, "Şey, sen bana sorsan, ben cevaplasam?" dedim çekingen bi tavırla. "Ben sorarım." dedi Alaz ağa. Şaşkınlıkla ona döndüm ve bana gülümsedi. "Başlıyorum." dedi. "En sevdiğin renk?" Elimi tutup dışarı çıkardı ve Alaz ağanın aşağıda, avluda sigara içtiğini gördüm. İlk defa sigara içtiğini görmüştüm. Acaba kullanıyormuydu hep? Birlikte aşşağı indiğimizi görünce, bitmeyen sigarasını atıp üstünü ezdi. Yanına gidince Meryem hanım elimi bıraktı, "Yavrum açmışsınız, dışarda yediniz mi birşeyler?" diye sordu. Alaz ağa bana döndü tam aç olmadığımı söylicekken "Olur aslında, dışarda bir şeyler yemedik." dedim. BEN DEDİM! kendi kendime şaşırırken, Alaz ağanın daha çok şaşırdığını gördüm. Sonra gerçekten aç olduğumu hissettim. Alaz ağa bana gülümseyip elimi tuttu, annesine kafasıyla selam verdikten sonra, yukarı çıkmaya başladık. Odaya girince poşetlerden yürünülecek yer olmadığını görünce şok oldum. Bu ne hız, biz konağa gelmeden herşey odamıza çıkmıştı bile. "Şimdilik üstüne giyebileceğin rahat bi şeyler giy, bizim kızlar yerleştirir sen uğraşma." dedi ve balkona çıktı. Morali çok bozuktu onu umursamadan üstlerimi seçtim ve havlu aramak için banyoya girdim, dolapta havlu bulunca tam kapıyı kapatacakken, Alaz ağa içeri girdi, "Elimi yüzümü yıkayıp aşşağıya ineceğim." dedi düz bi sesle. Onun canını sıkan şey ben miydim? "İyi misin?" İstemsizce ağzımdan çıkan sözcüklere şok oldum. Bana bakmadan yüzünü yıkamaya devam etti, havluyla yüzünü kuruturken "iyiyim." dedi düz bi sesle, ben sormuştum, keyfi bilir! Odadan çıktığından emin olunca bende kapımı kapattım, ne olur ne olmaz yinede kapımı kilitledim. Duşa girdim ve soğuk suyu açıp üstümden akmasına izin verdim. Uzun bi süre sonra hızlanıp duş alıp çıktım. Üstlerimi giydim ve saçımı taradım, kurutmadan banyodan çıktım. Odaya geçince Alaz ağanın hala yukarı çıkmadığını gördüm, hava almak için balkona çıktım ve biraz oturdum. Kapı sesi gelince o tarafa döndüm ve Alaz ağanın içeri girdiğini gördüm. Yanıma gelip diğer sandalyeye oturdu, bana bakıp iç çekti ve önüne döndü. Biraz kötü görünüyordu. Bende önüme döndüm ve uzun bi süre sessiz kaldık.. Bu sessizliği bozan Alaz Ağa oldu, "Asil, seninle bir konuyu konuşmak istiyorum." dedi düz bi ifadeyle. Yine gerilmeye başladım, ne söyleyecekti ki bana? Korku dolu gözlerle ona dönünce suratı fazla düzdü. Bi süre bakıldıktan sonra ayağa kalkıp içeri geçti ve bu benim daha fazla gerilip korkmama neden oldu. Sanki olacakları bilirmişcesine gözlerim doldu.. Kötü bi şey olmuştu değil mi?... EVET ARKADAŞLAR BU BÖLÜM NASIL DI??? YADA ASİLİN HİSLERİ DOĞRU MU ACABA?? FİKİRLERİNİZİ YAZARSANIZ SEVİNİRİM.. İYİ OKUMALAR..🫶🏼 |
0% |