Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Düğün

@m.k


  

Keyifli okumalar..🩷

 

~ASİL AREYİZ~

 

Hayatın zorlukları,intikam,kin,nefret.. Bunlarla baş etmek kolay mı, yada unutmak? Baş etmek için uğraşsam da yapamayacağımı biliyordum ama unutmak. Eğer bi gün unutmak istersem işte o zaman kendimden nefret edeceğimi de biliyordum. Hayatta hep 3 çıkışın vardır, 2çıkışımla ilgileniyordum çünkü 3. çıkışımı bildiğim halde hala kendime itiraf bile edememiştim. Eğer 3.çıkışa gidersem ne olur bilmiyordum. Ben, ben Alaz ağayı affedemezdim değil mi? 3. Çıkışım,AFFETMEK...

 

Silah ve çığlık sesleri karışırken, silah sesleri daha da yükselince, karşılık verildiğini anlamak zor değildi. Alaz ağa ayağa kalkınca, eğilmiş bi şekilde kafamı kaldırarak ona baktım. Belindeki silahı kaldırıp, havaya ateş açmaya başladı. 6 El ateş açtıktan sonra bi sessizlik oldu, bunun bi işaret yada başka bi şey olduğunu anladım. Silah seslerinin durduğuna emin olunca bende kalktım. Karşımız da Murat ağa denilen adamı gördüm, az önce saklanırken göz göze geldiğimiz kişi. Alaz ağaya bakınca, dişlerini sıkacak kadar sıktığını ve gözlerinde bi Şimşeğin eksik olduğunu gördüm. Gerçekten korkulması gereken bi görüntüydü. Alaz ağanın yanına gelen Ali, Alaz ağaya başka bi silah uzattı. Alaz ağa silahı alıp, Murat ağaya doğrultunca, Murat ağanın tüm adamları silah çektiler ve onlara karşılık da Alaz ağanın adamları. Welat ağa ve Yusuf ağayı görünce biraz olsun rahatlamıştım ki arkalarında polisleri görünce korkum daha da arttı. Herkes silahlarını indirince Alaz ağada polisleri görmüş olmalı ki, o da silahını indirdi. Polisler gelince Murat ağa sırıttı ve polislerle doğru, Alaz ağanın önüne geldiler. "Size anlattığım şahıs bu selim bey." dedi Murat ağa, Herkes merakla onlara bakıyordu. "Alaz Arnaz sizmisiniz?" dedi polislerden biri, Alaz ağada şaşırmış gibiydi, "Evet, buyrun bi sorun mu var?" dedi. "Hakkınız da şikayet var." deyince korkum 10a katlandı ve bende Alaz ağanın yanına gittim. Alaz ağa kısa bi an bana bakıp, Aliye döndü ve "Ali, Asili içeri götür." diye bağırınca, hızla Aliye döndüm ve, "Burda kalıcam!" dediğimde Alaz ağa bana bakınca, polislere döndüm ve "Hangi konuda?" dedim. "Asil!" diye söylese de Alaz ağaya dönmedim. Alaz ağa gitmeyeceğimi anlamış olmalı ki, "Hangi konuda?" dedi, benim gibi. "Asil Areyiz'i zorla alıkoyma ve tehdit ile nikahınıza almışsınız." değince şok oldum. "Ne!" tamam da bu doğru olsa bile, Murat ağa bi ağaysa bunu yapamazdı. Örf ve adetlere göre bi ağa bunu yaparsa, sürgün bile edilebilirdi. Polisler bana dönüp "Asil Areyiz sizmisiniz?" deyince, dona kaldım. Sadece kafa salladım. "Alaz Arnaz'ın sizi zorla kaçırma görüntülerine ulaştık, eğer yalnız konuşmak istiyorsanız hemen başka bi yere geçebiliriz." dediğinde, hızla Alaz ağaya döndüm. Murat ağaya öyle bi bakıyordu ki onu öldürmek istediğine emindim. Ve korkum bunun sadece bi istek ile kalmayacağıydı.Tüm herkes bize, aslında ağzımdan çıkan sözcükleri bekliyordu, hala şok olmuş şekilde polislere bakarken, "Asil hanım?" diyen polisle kendime geldim. Murat ağaya bakınca sırıtarak bana baktığını gördüm. Alaz ağanın yanında kalmak istemediğimi biliyordu ve bunun için düğünü beklemişti. Bende Murat ağaya gülümsedim ve polislere döndüm. "Yalnız konuşulacak bi konu yok, Çünkü Murat bey belli ki olayları yanlış anlamış!" dediğim anda Alaz ağanın bakışlarını hissetim. Beklemediği içinmiydi, merak etmedim dersem yalan olur. Derin bi nefes aldım ve Murat Ağaya dönerek, "Ha, ortada bi yanlış anlaşılma yoksa eğer, o zaman ben şikayetçi olmak istiyorum. Sonuç olarak atılan iftira belli ve böyle saçma sapan bi konu için düğün günümü mahvetmeye hakkının olduğunu düşünmüyorum!" dediğim de Murat ağanın gülüşü soldu ve yüzü sert bi ifade aldı. Kadamı kaldırıp Alaz ağaya baktım ve "Ben Alaz Arnaz'la kendi rızam ile evlendim." dedim. Alaz ağanın şaşırdığı belli olmasa bunu saklamaya çalıştığı da belliydi. "Bakın Asil hanım-" diyen Murat ağaya elimi kaldırdım ve "Murat bey! Bakın şuan da benim için özel bi gün ve bu özel günümde de sizin saçma sapan asılsız iftiranızla uğraşmak şuan için uğraşmak istediğim son şey bile değil!" dediğimde Alaz ağanın elini belimde hissettim. Polislere döndüm ve "Buraya geldiğinize göre, benim de hukuk bölümünü okuduğumu biliyorsunuzdur diye düşünüyorum memur bey. Şimdi! Ben asılsız iftiraları reddediyorum ve bu özel günüm de beni rahatsız eden şahış Murat beyi uzaklaştırmanızı rica ediyorum." dediğim de, memurlar ilk birbirine baksalar da "Alaz Arnaz'ın ifadesini almamız gerekiyor." diye inatlaşınca, "Peki, yarın müsait olduğumuz bi saatte ben ve kocam geliriz tekrar!" diye sözlerimi bastırdım. Polislerden biri öne çıkıp "Tamam, yeter. Toplanın gidiyoruz." deyince gülümsedim. Murat ağayanın arkasından sırıtarak baktım ve el salladım. Aşağılık herif! Babam boşuna demiyormuş demekki! Alaz ağaya dönünce gülümseyerek ve sanki gururlanmış gibi bana bakıyordu. "Allah düşmanın bile şereflisini nasip etsin derdi babam" dedim hala şaşırarak. Gülerek "Doğru demiş." dedi ve eğilip anlımı öptü. Etrafa bakınca herkesin bize baktığını gördüm. Hala olayın şokundayken, ikizlerin sahnenin tam ortasına geçtiklerini gördüm. "Madem gelin ve damat kalktı, oynamadan oturmasınlar!" diye bağırınca gözlerimi kocaman açtım. Alaz ağaya bakınca kocaman gülümsediğini gördüm ve bunu dünden bekleyen konuklar, şarkıyı duyduğu anda halaya başladılar. Alaz ağa elimden tuttu ve ben daha red bile edemeden diğer elimde Meryem hanımı gördüm. Halaya hızla devam ettiklerini görünce onlara ayak uydurmak zorunda kaldım. Alaz ağaya bakınca, ondan mutlusu yok gibi görünüyordu. İkizler beraber önüme gelince anlamayarak onlara baktım, tam önümde ikisi durunca biri para saçtı diğeri de belinden silah çıkartacakken, Alaz ağanın bakışlarıyla karşılaşınca hızla yerine koydu. Bu halleri fazla tatlı olduğu için güldüm. Halaya uzunca bi süre devam ettik, artık yorulmuştum. Alaz ağaya bakınca hiç oturası yokmuş gibi görünüyordu, nedense bu hali komikti. Onu hafifçe salladım, bana dönüp eğilince "Yoruldum." dedim söylenerek. Bana bakıp gülümsedi ve kafasının salladı. Sonra elimden tuttu ve oturmak için bize ayırılan yere oturduk. Bi süre dinlendim, Alaz ağaya bakınca bana baktığını gördüm. Kafamı salladım ne var dercesine, gülüp "Hiiç" dedi. Ya sabır çektim. Bi süre halayı izledim ama aynı zaman da Alaz ağanın bakışlarını üstümde hissediyordum. Hızla ona döndüm "Derdin ne!?" diye kızdım. Kahkaha atıp, "Derdim yok avukat hanım. Demek pençelerini insanların önünde de çıkartabiliyorsun, ben sadece bana özel sanmıştım." deyince utandım ve onu duymamazlıktan gelip önüme döndüm, eliyle çenemi tutup kendisine çevirdi ve yüzüme uzunca baktıktan sonra, yüzümü elleri arasına alıp anlımı öptü. Utanarak önüme döndüm ve ellerimle oynamaya başladım. İnsanlara bakınca yavaş yavaş halaydan çıktığını gördüm, yorulmuş olmalılardı, gerçi kim olsa aralıksız 2saat halay çekse yorulurdu. Mikrofondan, düğünün içerde devam edeceği ve ilk önce yemek faslı olacağı açıklandı. Herkes yavaş yavaş içeri geçmeye başlayınca, Zilan yanımıza geldi ve "Abi, siz gelin odasına geçin. Yengemde biraz dinlensin." deyince gülümsedim. Alaz ağa bana yardım ederek, arka kapıdan asansöre binerek yukarı çıktık. Gelin odasına geçince ferah bi yer olmasına sevinmedim diyemem. Geniş koltuklara oturdum ve derin bi nefes aldım. Alaz ağa bana bakıp, "Ayağa kalk" deyince anlamayara ona baktım, "Hadii" deyince ayağa kalktım ve tam karşıma geçti ve üstüme eğilip, ellerini belimin arkasına koydu. Bişeyler yapıyordu ama anlayamadım. "Ne yapıyorsun?" dedim anlamayarak. Kafasını omzumun üstünden eğip bi şeyler çözüyormuş gibiydi. "Bi dakika" dedi ve biraz uğraştıktan sonra "Heh!" dedi ve geri çekildi. Geri çekilince, gelinliğimin kabarık olan eteğini aldığını görünce şok oldum, hemen kafamı eğdim ve düz saten bi parçanın hala üstümde olduğunu görünce rahatladım. Kafam baya karışmıştı, Alaz ağaya bakınca, elindeki parçayı odanın içinde bulunan başka bi odaya götürdü ve geri geldi. Oturdu ve bana bakıp "Rahat olman için yaptırdım." dedi. Ona gülümsedim ve rahatça koltuğa oturdum. Baya acıkmıştım, sabah kahvaltısında bi bardak çay ile duruyordum. Kapı çalınınca Alaz ağa "Gel." diye bağırdı. İkizler ellerinde tabaklar ve 32diş sırıtarak girdiler. Tabakları önümüzde ki masalara koydular ve karşımıza geçtiler. "Gelin ve Damada özelmiş." dedi içlerinden biri. Alaz ağa onlara bakıp, "Hayırdır, siz niye 32diş sırıtıyorsunuz?" dedi, açıkçası bende merak ediyordum. İkizler birbirine bakıp, yandan sandalye aldılar ve oturdular. "Abi varya çok havalı görünüyordu yengem he!" dedi biri hararetle. "Bide kimse bilmiyordu yengemin hukuk okuduğunu biz bile yeni öğrendik." dedi diğeri. "Akrabalar varya bi konuşuyorlar bi konuşuyorlar. Görmen lazım." dedi diğeri. "Bi de Murat ağaya elini kaldırıp konuşmasına izin vermediği kısım offf çok iyi değil miydi?" dedi ve resmen ikizler bizi unutup sohbet ediyorlardı aralarında. "Ama abimin havaya ateş edip herkesi susturması?" dedi biride. Bu kısmı bende merak ediyordum. "Lan!" diye bağırınca Alaz ağa, ikizler korkudan irkildiler, "Film mi izlediniz lan siz! Nerdeydiniz o Murat iti içeri girerken!" diye sorunca ikizlerin sertçe yutkunduğunu gördüm. İkisi birbirine bakış atıp, "Abi anam dedi yemekleri verin gelin, misafirlerle ilgilenin." dediler ve koşarak çıktılar. Arkalarından ikimiz de güldük. Alaz ağaya döndüm ve "6 el ateş açtın, anlamı ne?" dedim. Bana döndü ve "Mardinin en büyük ağası benim ve Buda bana yapılan en büyük saygısızlık, 6el ateşin anlamı da bugün karşıma geçenlerin, yani düğünümde bana silah doğrultanlaeın hiç birini yaşatmayacağımı söyledim." deyince yutkundum. "Onları öldürecekmisin?" dedim alacağım cevaptan korkarak. "Evet." dedi düz bi sesle ve yemeği önüne çekti. Bende tabağımı önüme çektim ve yemeye çalıştım ama yine tüm iştahım kaçmıştı. Yemeğimi yiyemeyince oynamaya başladım. "Neden yemiyorsun?" diyen Alaz ağanın sesi ciddileşmişti. Ona bakmadan "Canım çekmiyor." dedim. "Canın ne çekiyorsa söyle onu getireyim." dedi ilgili bi sesle, "Canım hiç bi şey istemiyor." dedim tekrardan, "Asil." dediğinde sesi sinirli çıkmıştı, kafamı kaldırınca gerçekten de sinirli olduğu belliydi. "Sabah kahvaltısında da bişey yemedin, ye şunu." dediğinde sadece kafa salladım ve pilavımı karıştırmaya devam ettim. "Asil yiyor musun, yemiyormusun!?" deyince, ona baktım "Ha demek illa kocamın kucağında yicem diyosun!" dediğinde gözlerimi kocaman açtım. Hızla önüme döndüm ve pilavımdan üst üste 3kaşık zorla ağzıma soktum. Alaz ağaya döndüm ve ağzım doluyken, "ba yiyoyum! Buklaşma ba!" dedim ama kelimelerimin anladığından emin değildim. Gülerek bana bakınca, kaşığımı attım somurtarak ağzımdakini yemeye çalışıyordum. Hala gülerek beni izliyordu, arsız! Yaklaşık 5-6 dakika boyumca pilavı yemeye çalıştım ama sürekli çenem uyuşuyordu ve artık midem bulanmaya başlamıştı. Etrafıma baktım ve peçete bulamadım, kafamı kaldırınca, dolabın üstünde peçeteleri gördüm. Ayağa kaldım ve dolabın yanına gidince boyumun yetmeyeceğini anladım, bi kez daha kendimi zıplayarak rezil etmek istemediğim için Alaz ağaya dönünce beni izlediğini gördüm. Bana anlamayarak bakınca, elimi yukarı uzattım. Peçeteleri görünce, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Adi herif! "Ne istiyosun, anlamıyorum." deyince gözlerimi kocaman açtım. Ciddimiydi, bu durumda bile benimle mi uğraşacaktı! Elimi uzattım ve peçeteleri gösterdim ve ağzım dolu olunca, konuşmaya çalışmadım çünkü bu sefer daha da gülüyordu. Gülerek bana bakınca, yanına gittim ve elini tutup kaldırdım. Dolabın önüne getirip, elimi peçetelere uzattım ve "ııı ıı ıı!" gibi şeyler söyledim. Güldü ve "Seni anlamıyorum." deyince sinirden patlamak üzereydim. Ve artık gerçekten midem bulanıyordu. Ayağımı yere vurdum ve gelin odasından çıktım, bende ikizleri bulurdum. Kapıdan çıkınca, asansöre bastım ama şifre isteyince şok oldum. Asansöre de şifre koymazsın be! Ne bu tedbir, İngiliz kraliyet ailesindenmisin!? Geri odaya girince, Alaz ağanın hala aynı yerinde beklediğini gördüm, utanmadan hala sırıtıyordu. Yanına gittim ve midemi tuttup yüzümü buruşturdum. Gözlerim dolunca, yüzündeki gülümseme silindi. "Miden mi bulanıyor?" dediğinde kafamı salladım. Yukardaki peçeteleri beni için indirince, ona ters ters bakmaya başladım, elindeki peçeteleri çektim ve ağzımdakini çıkartıp çöpe attım. Alaz ağaya döndüm ve "Bi gün senin yüzünden ölücem!" dediğimde gözlerim hala doluydu. Bana bakıp gülümsedi ve yanıma gelip anlımı öptü. Bugün ne çok anlımdan öpmüştü. "Ne olursa olsun, ölüm sebebin ben olmam Asil korkma." dedi ve sarıldı. Kapı sesini duyunca, o tarafa döndüm. Meryem hanımı görünce uzaklaştım hemen, gülümseyerek yanıma geldi, ilk beni süzdü ve anlamamış gibi bakıyordu. "Kabarık olan katı çıkabiliyormuş, yeni moda herhalde." dedim gülümseyerek. Meryem hanım yanıma gelip, "He ya Alaz çok uğraştı" deyince anlamadım, "Neye?" dediğimde "Çizimine felan, hepsi sen rahat et beğenesin diye-" dedi ki Alaz ağa hızla lafa girip, "Ana, ne oldu? Niye geldin?" diye Meryem hanımın lafını böldü. Nası ya, Alaz ağamı bu gelinliği tasarlamıştı. Hem de benim için mi? "Bi şey yok oğul, birazdan aşağıya inin altın takılacak haber vereyim dedim. Hazır olunca zilanı ara, yanınıza gelsin." dedi. Alaz ağa kafasıyla onayladı. Meryem hanım ban dönüp, "Kuzu, yemeğini yememişsin? Canının çektiği bi şey varsa söyle." deyince, tabağıma baktım. "Yok yok, ben yerim birazdan. Pek iştahım yok." dedim. Meryem hanım bana gülümseyip, bizi yalnız bıraktı. Alaz ağa oturunca onun yanına geçtim. "Gerçekten sen mi tasarladın bu gelinliği?" dediğim de aklıma duvarımdaki serçe detayları geldi. Tabi ya herşeyi o ayarlamıştı. Bana bakmadan kafa salladı, pek önemli bi şey değilmiş gibi, nedense çok hoşuma gitmişti bu. Ne diyeceğimi bilemediğim için "Güzel olmuş ve teşekkür ederim." dedim utanarak. Bana bakıp, "beğendin mi?" dediğinde şaşırmış gibiydi. "Evet, detayları görünce aklıma gelmeliydi, farketmemişim." dediğimde gülümsedi. Zilan içeri girince, Alaz ağa, gelinliğimin kabarık parçasını getirdi ve taktı. Asansöre bindik ve aşağı kata indik. Giriş yapılacağı için, yardımcılar gelinliğimin duvağını, makyajımı kontrol ettiler ve kapılar açılınca şarkı eşliğinde içeri giriş yaptık. İlerleyip karşıya geçtik ve alkıştan sonra, takı törenin başladığı açıklandı.Haymenco şarkısı çalarken, Meryem hanım,Zilan,Alaz ağanın halaları, yengeleri ve kuzenleri ellerinde, altınlarla sırayla içeriye giriş yaptılar. Gittiğim her düğünde de bu altın olayını sevmemişimdir. Sevmediğim halde herkesin tek ilgi odağı olduğumuz için gülümsüyordum. Zilan yanıma geldi ve takıları bana uzatmaya başladı. Bilezikleri takmaya başladım, her iki kolum dolduğu halde hala tepside vardı, kolyelere geçince boynumda bi ağırlık hissettim. Göğsümün altına gelen uzun gerdanlık bence hoş bi görüntü değildi. Alaz ağaya bakınca beni anlamış olmalıki, gözünü kırpıp kafasını salladı ne oldu der gibi, ona yüzümü buruşturdum ve önüme döndüm. Yüzükler uzatılınca tüm parmaklarım dolduğu halde Zilan hala yüzük uzatıyordu. "Zilan nereme takim artık yeter." dedim hafif sinirle, ellerime bakınca güldü ve yüzükleri geri yerine koydu. Meryem hanım önüme gelip altın kemeri takmak için uzanınca, gerdanlığımı kaldırmak zorunda kaldım. Kemer takıldıktan sonra, boynuma altın bi zincir doladı Zilan. Bu söylediklerim yaklaşık 40dakika sürmesine rağmen hala bana bakıp boş bi yer arıyorlardı. Küpelere bakıp en gösterişlisini bana uzatan zilana ters ters bakamadan edemedim. Küpeleri de taktıktan sonra, tanımadığım bi adam, takılamayan altınları sesli olarak saydı. Aile içi altın töreni bitince, akrabalar sıraya girdiler. Ayakta durmaktan yorulduğum için Alaz ağaya baktım, koluna hafifçe vurup. "Oturabilir miyim?" dedim somurtarak. Bana gülerek kafasını salladı. Sandalyeye oturunca biraz olsun rahatlamıştım ama bu altınların verdiği ağırlık midemi daha da fazla bulandırmaya başlamıştı. Lütfen burda kusup da kendimi rezil etmeyeyim lütfen! Alaz ağanın boynuna kırmızı bi kurdele atılmıştı ki hediyeler, o kurdeleye takılsın. Benim boynumda yoktu, çünkü benim burda hiç ailem yoktu. Gözlerimin dolduğunu fark edince hemen, başka tarafa baktım ve toparlanmaya çalıştım. Alaz ağa elimden tutunca kalkmak zorunda kaldım. Uzunca bi süre ayakta bekledim ama bu takı töreni bitecek gibi görünmüyordu. Arkaya bakınca, diğer davetlilerin sıkılıp, halay oynadıklarını gördüm. Alaz ağaya bakınca hala işi uzun gibi görünüyordu ve Zilana döndüm. "Zilan, yardım edermisin?" dedim ve bana yardım ederek önümdeki bi kaç basamaktan indim ve halay pistine geçtim. Alaz ağaya bakınca, anlamayan gözlerle bana bakıyordu. Zilanın elinden tuttum ve halay başına geçip bende halay oynamaya başladım. Alaz ağa gülerek bana izliyordu, ona bakmadan kendime oynamaya devam ettim. Zilana dönüp mendilimi sallayarak oynadım ve ikimiz de gülerek pistin ortasına geçip, karşılıklı oynadık. Üstümüze para atıldığını görünce, arkamı döndüm ve Alaz ağayı gördüm. Elindeki deste parayı üstüme saçıyordu, hiç bozmadan oynamaya devam ettim ve Zilan geri çekilince bu sefer de Alaz ağayla karşılıklı oynamaya başladık, sonra tekrar halaya geçip devam ettik. Uzun bi süre gülerek halay oynadık ve gerçekten yorulduk. Alaz ağa elimden tutup, sahnenin tam ortasın da bıraktı ve bekle dedi. Etrafıma Alaz ağa dahil 10kişi daire olucak şekilde durunca, şaşırdım. Ellerine bakınca her birinin ellerinde testi görünce anlayamadım. Alaz ağa elimdeki testiyi yere atınca, diğerlerinde testileri karşı ve hepsinin içinden altın çıkınca hala hiçbir şey anlamamıştım. Alaz ağa elinde mikrofonla yanıma geldi ve "İsminin her bir harfine bir testi." dediği anda alkışlar başladı. Asil 4harfti ama, Tabi ya! Soyisim ve bunu yaparak beni kabul ettiğini gösterdi insanlara. Anlamamazlıktan gelmeye devam ettim ve gülümsedim. Orkestra gözüme çarpınca, gülümsedim ve orkestraya istediğim şarkıyı açmalarını istedim. Açmayınca, Alaz ağanın karşısına geçtim ve "Söyle, istediğim şarkıyı çalsınlar!" dedim. Alaz ağa bi süre bana bakıp, kafasını orkestraya çevirdi ve onaylar gibi kafa salladı. Şarkı çaldığı anda Alaz ağanın etrafında dolanmaya başladım. Tabi ki de para bizde, şöhret bizde şarkısını açtırtacaktım. 3tur etrafında dolandım ve tam karşısına geçip, omzuna atılan yeşil tülü çektim ve kalçama bağladım. Bunu isteyen oydu! Ve tüm aşiretin için de Alaz ağaya kur yaparak oynamaya başladım. Alaz ağa gözünü bi andolsun benden çekmeden beni izliyordu. Sorun şuydu ki sinirli gibi görünmüyordu. Arkadan elinde sandalyeyle gelen Ali, Alaz ağaya uzatınca Alaz ağa oturdu ve beni izlemeye devam etti. Nası ya! Sinirlenmesi gerekiyordu ama! Bozmadan gülerek oynamaya devam ettim, etrafıma kısa bi bakış atınca, eleştirel bakışları görünce daha da kıvırtarak oynamaya başladım. Ne yalan söylim, bu işte iyiydim. Etrafında son bi tur attıktan sonra şarkı bitti. Ben tam Alaz ağanın önünde durmuş bekliyordum, Alaz ağada beğeni dolu gözleriyle beni süzüyordu. Alaz ağa ayağa kalktı ve yanıma geldi, karşımda gözlerimin içine baktı ve gülümsedi. Bu adam dalgamı geçiyordu, niye gülüyordu. Bende ona gülümsedim. Halay sesi gelince, bi dakika dolmadan, erkekler halaya başladı. Bu kısmı hep çok severdim, babam ve annemle düğünlere katılınca, erkekleri süzerdim ve özellikle sadece erkeklerin oynadığı bu hareketli ve sert halayı beklerdim. Alaz ağaya döndüm ve gülümseyerek, başımı kaldırdım ve başımı erkeklere doğru işaret ederek meydan okudum. İki kaşı havalandı ve bana tamam der gibi gözlerini yumdu. Alaz ağa halay başına geçince bunu beklemiyordum. Halay başını keyifle yürütüyordu. Ali, Alaz ağanın oturduğu sandalyeyi alacakken, "Ali, bırak bırak." dediğimde anlamayarak kafasını salladı. Yanına gittim ve Alaz ağayı görecek şekilde, yani karşısına geçerek oturdum ve onu izlemeye başladım. Alaz ağa ilk şaşırsa da hala hoşuna gidiyor gibi görünüyordu. Alaz ağa hareketleri abartarak bana karşı oynuyordu, bende onu keyifle izliyordum. Bi süre sonra aklıma gelenle yerimden kalktım. Zilanın yanına gittim ve yanındaki kızları da zorla kaldırdım, hepsi anlamadan beni takip edince, erkeklerin tam karşısına dizdim onları ve bende Alaz ağanın karşısına geçtim. Normalde bu oyunu erkekler oynardı, en azından ben bu yaşıma kadar kızların oynadığını görmedim ve kızların da şaşkın ve çekingen suratlarına da bakılırsa haklıydım. Ben oynamaya başlayınca yanımdaki Zilan da bana ayak uydur ve onun yanında ki derken hepimiz ritmi tutarak oynamaya başladık. Karşılıklı oynamamız da ikimiz de birbirimize meydan okuyorduk. Bu oyunu zorla babam ve abimle avluda oynardım, mirza abim bana herzaman ayak uydururdu zaten. Abim sen erkekmisin, diye eleştirince babam ona kızar ve herkesi oynatırdı, yanımızdaki korumaları bile ben istedim diye kaç defa oynatmıştır. Alaz ağayla göz göze gelince ikimiz de artık nefes nefese kalmıştık. Şarkı bitince herkes durdu ve Alaz ağa elini kaldırdı. Başka şarkının açılmasına izin vermedi, anlamadan ona bakınca, ceketini çıkartırken bana doğru geliyordu. Karşımda durup, iki eliyle yüzümü avuçlarının arasına alıp anlımdan öptü ve ceketi ayaklarımın önüne serince kocaman gülümsedim. Bu yenilgiyi kabul etmek demekti. Herkes şaşırmış gibi görünüyordu, Alaz ağa erkeklere dönüp, "Alaz ağa yenildi, karısı onu yendi!" diye gülerken bağırdı. Şuan ben kazandığım için, Alaz ağanın ceketine basarak geçmem gerekiyordu, ama bunu jest olarak yaptığı için eğildim ve ceketini alıp elimle tozlarını sildim. Alaz ağa beni izlerken, ceketi giymeden omzuma attım ve hafifçe eğilerek Alaz ağaya selam verdim. Bu evlendiğin adama verdiğin değeri simgelerdi, ceketi ezip kazandığımı kabul edebilirdim de ama bu daha nezaketen, teşekkür etmek gibiydi. Alaz ağa gülerek, kafasını hafifçe eğerek selamımı aldı. Tekrar halay başlayınca ağlamak istedim. Bu boynumdakilerle artık daha fazla dayanabileceğim sanmıyordum. Alaz ağa yanıma geldi ve kulağıma eğilip, "Yorulduysan biraz yukarı çıkalım." deyince hemen kafamı salladım. Gülümseyip, Zilana baktı ve kafasıyla gel işareti yaptı. Zilan hemen yanıma geldi ve gelinliğim için yardım ederek asansöre kadar yardım etti, asansöre bineceken, "Zilan, tamam abim sen git. Gerisini ben hallederim." dedi. Bana bakınca kafamı onaylayarak baktım. Zilan bize gülümsedi ve gitti. Asansörle yukarı çıkarken Alaz ağanın bana baktığını aynadan fark ettim ama hiç çaktırmadım. Odaya geçince Alaz ağa kapıyı kapattı ve direk arkamdaki ipleri çözdü ve gelinliğimin kabarık eteğini çıkardı. Sonrasında ona döndüm ve "Şütfen bu altınları çıkartabilir miyim, benden ağır olduklarına eminim." diye somuttum. Gülerken, "Dur yardım edeyim." dedi ve ilk önce gerdanlığımı çıkarttı, gerdanlık boynumdan çıkınca boynumda şaşırılacak kadar bi rahatlama olduğuna yemin edebilirdim. Kolumun hareketlerini kısıtlayan bilezikler, zincirler, küpeler derken sonunda rahatlamıştım. Kendimi koltuğa attım. Alaz ağa yanıma oturup bana döndü ve beni izlemeye başladı, ona dönmeden elimi kaldırdım ve "Lütfen biraz dinleneyim! Sonra uğraşmaya başlarsın! Az bekle." dedim sinirlenirken. Gülme sesi duyunca ona ters ters baktım. Vücudunu yan yapıp, kafasını eline koyup, "Aşağıda meydan okurken öyle demiyordun?" dedi gülerken, bende vücudumu yan yapıp tam ona yöneldim ve onu taklit ederek kafamı elime yasladım ve "Emin ol çok uğraştım! Ama rahat durmayan sendin." dedim. Kaşları havalandı ve "Sinirleneceğini düşünmüştüm ama bu kadar değil" dedi itiraf eder gibi, "Neye?" dedim, dalga geçer gibi. Nası saçmaladığını farkında mıydı acaba!? ASİL AREYİZ harflerinin hepsi 10taneydi ve karşıma geçip sanki bi lütufmuş gibi soyisminin harfleri içinde testi kırıyor! Bu ukalalıktan başka bi şey değildi, en azından benim için. "Sinirlenmedin mi?" dediğinde, "Hıh, hiç umrumda bile olmadı!" dedim. "Yaa öylemi, aşağıdaki meydan okumalar ne içindi o zaman?" derken, bi çocukla uğraşır gibi zevk aldığı belliydi. "Keyfimin kahyası öyle istedi!" diye çıkışınca, "Her insan keyfinin kahyası ne istiyorsa yapabiliyormu?" derken, tuhaf bi şekilde hala fazla sakindi. "O kişinin kendi sorunu! Ben yapabiliyorum!" dediğimde, beni süzmeye başladı ve bakışları son olarak dudaklarımda kilitledi. "Hmm, ben de karımı mı örnek alsam? Keyfimin kahyası ne istiyorsa onu mu yapsam?" dediğinde, sertçe yutkundum. Adi herif! Bilerek yapıyo olmalıydı. "Eleştirdiğin kişiyi örnek almak saçma olur." derken sesimin biraz kısık çıktığını fark ettim. Bakışlarını gözlerime çevirip, "Seni eleştirmedim." dedi kendinden emin bi şekilde, "Herzaman benim uslanmayan bi kadın olduğumu söylüyorsun! Buda eleştiridir." dedim hala kısık çıkan sesimle. Gülümseyip, "Asil" deyince, ellerimle oynamayı bırakıp Alaz ağaya bakmaya başladım. "Efendim?" dedim. Bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında giderken, "Rujunu bozayım mı?" deyince, gözlerim kocaman açıldı. "Edepsiz!" dedim hızla, tok bi kahkaha atıp, yanıma yaklaştı ve beni kendisine çekti, "Ben herzaman diyorum Asil, sen uslanmayan bi kadınsın. Ama bu sefer cezanı şimdi vermeyeceğim." dedikten sonra göz kırpınca, gülümsemem yavaş yavaş soldu. Bu göz kırpmada neydi? Saçlarımı öptü ve kokumu içine çekti. "Ne güzel oynuyorsun, sen öyle." diye söyleyince, gülümsedim ve "Ee, ağa kızıyım." dedim övünerek. "Katıldığımız düğünlerde babam çok oynamama izin vermezdi, her düğünde görücü felan çıkınca, gelenleri tüfekle kovalıyordu." dedim ve güldüm. Alaz ağanın göğsüne kafamı koyduğum için, Alaz ağanın vücudunun gerildiğini hissetmiştim, anlamayarak kafamı çektim ve Alaz ağaya baktım, ben gülerken o düz bi surat ifadesiyle duruyordu. "Ne oldu?" dedim anlamayarak, "Baban sadece kovalıyormuydu, o siktiğimin piçlerini niye vurmuyordu!?" deyince, şaşırdım. "Neden vursun ki?" dedim abartarak, mimik ve yapmacık hareketlerle, "Şu güzelliğe bak, kim olsa beğenmez mi? En basitinden sen, beni beğenmiyormusun?" dedim, işaret parmağımı Alaz ağanın göğsüne sürterek. "Asil! En basiti derken!? Kocanım ben senin! En basiti miyim?" diye ciddi bi sesle bana kızınca, gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ee hep o mu benimle uğraşacaktı? Mimik ve yapmacık hareketlerimle "Ama bak sen de basit kelimelere takılıyorsun!" dedim alıngan bi sesle, "Ben sana beni beğeniyormusun dedim, sen bana ne diyorsun?" dedim. Alaz ağanın adem elması hareket edince, dudaklarımı birbirine bastırdım. Dudaklarıma bakınca, onunla uğraştığımı fark etmiş olmalı ki, elimi itip, "Uğraşma benimle Asil, sonra olacaklardan ben sorumlu değilim." dediğinde, kıkırdadım. Ona daha çok yaklaşıp, "Cevabını merak ediyorum Alaz" dediğimde bana döndü, gözlerime baktıktan hemen sonra dudaklarıma yapışınca şok oldum. Bun kadar hızlı mı? Kısa bi süre şaşırsamda, bende karşılık vermeye başladım. Alaz ağanın sert ama küçük ve hızlı öpüşlerine, istekle karşılık verdim. Kısa bi süre geri çekilip gözlerime baktı ve tekrar öpüşmeye devam ettik. Gözlerimi kapattım ve kendimi Alaz ağanın öpüşmesine bıraktım. Kısa bi süre sonra Alaz ağa geri çekilince, yavaşça gözlerimi açtım. Alaz ağa beni izlerken, gülümsüyordu. Dudaklarıma yaklaştı ama öpmedi, "Aldın mı cevabını?" derken, konuştuğu için dudakları dudaklarıma değiyordu. Nefes nefese kaldığımız için ikimizin de nefesleri birbirine karışıyordu. Utandığım için kafamı eğdim ve sadece evet anlamında kafa salladım. Alaz ağanın gülme sesini duysam da ellerimle oynamaya devam ettim, "Yavrum sende kışkırtıyorsun, ondan sonra da utanıyorsun." deyince daha da utandım ve şuan kızardığımdan emindim. Kapı açılınca, bu anın bittiği için şükrettim. İkizler içeri heyecanla girdiler ve tam karşımıza geçtikten sonra dona kaldılar, şaşırarak ne olduğunu anlamaya çalışırken, "Ne oldu lan!?" diye bağırdı Alaz ağa, ikizler birbirine bakıp, bize döndüler ve "A-abi, biz rahatsız ettiysek çıkalım." deyince anlamadım. "Bi sorun mu var aşağıda?" dedim aklıma ilk gelenlerle, ikisi de bana bakmadan kafalarını yere eğerek, "Yok yenge, merak etme." diyorlardı. "Olum siz ne olduğunu söyleyecekmisiniz yoksa ben mi size söyleteyim! Ne bu haliniz?!" diye bağırınca ikizler irkildi ve birbirlerinin omuzlarına hafifçe vurarak sen söyle kavgasını yapmaya başlayınca, "Lan!" diye bağırınca Alaz ağa, ikisi aynı anda, "Abi senin dudağın ruj olmuş, yengemin de ruju dağılınca biz şey ettik" dediler ama devamı gelmedi. Dur ne? Ruj mu? HASSİKTİR! Utancımdan yerin dibine girerken, Alaz ağa ayağa kalktı ve "Ee, ne olmuş bunda karım değil mi ister öprerim, ister se-" diyemeden hızla kalkıp, elimi Alaz ağanın ağzına bastırdım. İkizlere döndüm ve "Çıkın hemen!" diye bağırdım. İkisi gülerek çıkınca, arkalarından "GERİZEKALILAR!" diye bağırdım. Onlar çıktıktan sonra, elimi çektim ve aklıma küfrederken, "Rezil olduk!" diye söylenmeye başladım. Masadaki peçeteyi aldım ve duvara asılı olan aynanın önüne geçerek dağılan rujumu hem sildim, hem de söylenmeye devam ettim. "Hepsi senin yüzünden!" "Hayır bide utanmadan ne diyor!" "Ya sen ağasın ağa!" "Ben böyle rahatlık görmedim!" "Ya hadi ben o haltı yedim, boş konuşurken söyledim, ya sen niye benim yaptığım hataya koşuyorsun!" "Hiç bana onlar benim kardeşim deme! Yarın başlarlar dalga geçmeye, daha bu 3sene böyle devam eder!" diye söylenirken, Alaz ağadan hiç ses gelmeyince ona döndüm, iki elini beline koymuş, gülmemek için yanaklarınıniçini ısırarak beni izlediğini görünce, çok utandım. Beni izlemeye devam edince, beklediğimden çok daha kısık sesimle, "Hayır, ben senin için diyorum yani." dedikten sonra, Alaz ağa gülmeye başladı. Yanıma geldi ve "Ben karım kadar utangaç değilim, ve ayrıca ben utanılacak hiçbir şey yapmadım." dedi ve geri çekilip beni süzdü ve bi sır verir gibi kulağıma yaklaşıp "Ama karım için aynı şeyi söyleyemicem, sonuçta kocasını baştan çıkartmaya çalışan sensin." deyince, kırmızıdan mora geçiş yaptığıma emindim. "Be-ben öyle biri yapmadım! İftira atma bana!" dedim ağlamaklı bi sesle, gülmeye başlayınca ayağımı yere vurdum ve "Bana bak Alaz ağa! Gün boyu hiç ağlayamadım zaten, çok doluyum, şimdi oturup yere ağlarım sabaha kadar kimse beni susturamaz görürsün!" diye bağırınca, ciddileşti ve yakınıma gelip, "Biliyorum çok dolu olduğunu, merak etme ben seni boşaltıcam." deyince hızla ondan uzaklaştım. "Ne diyorsun sen be edepsiz!" diye bağırdım, şok geçiriyo olabilirdim. Gülmesini bastırırken, "Ne dedim yavrum, ağlamak istiyorum dedin bende akşam göğsümde istediğin kadar ağlayabilirsin demek istedim." dediğinde bile hala şoktaydım, kafasını hafif yana eğerek, "Sen ne anladın ki?" deyince şaşkınlıktan beyaza dönen yüzüm, bugün gökkuşağının renklerini tamamlamaya yemin etmiş gibiydi. "Aşağı inelim." dedim alakasız olarak, anlamayarak bana bakınca, duvardaki saati işaret ettim. "Az kaldı düğünün bitmesine, ikizler de onun için gelmiş olmalıydılar." dediğimde gülerken, kafasını salladı ve gelinliğimin parçasını eline alıp arkama geçti ve bağlamaya başladı. Aklıma altınlar gelince, ağlamak isteğim daha da artıyordu. "Altınları da mı takacağım?" dediğimde, "İstemiyorsan takma." deyince, sevinçten "Gerçekten mi?" dediğimde gülerek kafasını salladı. Alaz ağaya bakınca, hala dudağındaki ruju silmediğini fark edince, masadan peçete aldım ve "Daha fazla rezil olmadan dudağını silermisin?" dediğim de koltuğa oturup, "Yapan temizlesin" deyince utandım. "Al işte uzatma" diye utanarak söylenince ayağa kalktı ve "Çıkalım o zaman, benim için bi problem yok." deyince hızla önüne geçip, "Dur tamam!" diye bağırınca gülerek silmem için eğilince, sinirle dudaklarını silmeye başladım. Bu da bana ders olsun! Dudakları ve çevresinde ruj kalmadığından emin olduktan sonra, odadan çıktık ve asansöre binip aşağıya, dışarıya çıktık. Pistte hala halay çekiliyordu, saat 11'di ve saat 12'de düğünün bitmesi gerekiyordu. Meryem hanım yanımıza gelip, "Oğul, fotoğraf çekinmek isteyenler var." deyince Alaz ağa kafasını salladı. Kendi yerimize geçince, hiç oturmadan, hemen aileler geldi ve fotoğraf çekinmeye başladılar. Karşımızda 3fotoğrafçı vardı ve sürekli çekim yapıldı. Çekindiğimiz ailelerle kısa bi tanışma faslı geçiyordu, ara ara selfie yapan genç kızlar ve Alaz ağanın kuzenleri, sürekli değişen ama asla sonu olmayan bu fotoğraflardan şimdiden yorulmuştum. Etrafa bakınca hala çok fazla, insanın olduğunu görünce, şaşırdım. Uzunca bi süre fotoğraf çekindik. Misafirlere bakınca, kalkanların olduğunu fark ettim. Gidenlere, Yusuf ağa ve Meryem hanım eşlik ediyordu. Hala halay oynayan tayfaya bakınca, ikizlerin Yanyana oynadıklarını gördüm. Sürekli olarak halay başı olmak için yer değiştiriyorlardı. Fotoğraf çekimi devam ederken Alaz ağaya bakınca, sıkılmış olmalı ki fotoğraf anlarında bile zorla gülümsüyordu. Gerilmiş gibi görünüyordu. Aralıksız süren bu fotoğraf çekimi sonunda bitince hızlıca sandalyeye oturdum. Alaz ağada hemen yanıma oturdu. 40dakika kadar ayakta durduğuma emindim. İkizler nefes nefese yanımıza gelince, halay oynamaktan yoruldukları belliydi. "Saat kaç?" dediğimde biri ceketinin cebinden telefonunu çıkardı ve "01:30 yenge" deyince, "Kaç!?" diye Alaz ağayla ikimiz şok olduk. "01:30 abi" dedi diğeride, Alaz ağaya baktım ve "Yok artık ya, 2,5 saattir fotoğraf mı çektiriyoruz!" dediğimde güldü. Meryem hanım yanımıza gelince, "Kimse kalmadı oğul, bitane aile fotoğrafı çektirelim" deyince ikimiz de sinirden güldük. Meryem hanım anlamayarak bakınca, Alaz ağa, "Tamam daye, ikizler herkesi toplayın" dedi. İkizler kafa sallayıp gittiler. Herkes dediği 3kişiydi zaten. Welat ağa, Yusuf ağa ve Zilan. Yaklaşık 10dakika kadar bi beklemeden sonra, yavaş yavaş buranın kalabaklaştığını fark edince, Alaz ağaya dönüp, "Hani herkes gitmişti?" deyince, bana döndü ve "Yok bunlar aileden işte." deyince, fotoğrafda çekirdek aileyi kastetmediğini anladım. Yakın akrabalar alınacaktı değil mi? Herkes yavaş yavaş buraya gelmeye başladı ve arkamıza, yanımıza, önümüze birileri geçti. Yaklaşık 60kişinin rahatlıkla olduğu bu aile resmi çekilince, Alaz ağanın halası ve kızları geldi. Halası bana torunu gösterdi ve elime zorla bebeği verip, fotoğraf çekinmek isteyince, saygısızlık yapmak istemediğim için bi şey diyemedim. "Oyy, maşallah. Eline bebek pek yakıştı kızım. En kısa zamanda sizin de olur inşallah." deyince, gözlerim kocaman açıldı. "Be-ben" dedim ama devamını getiremedim. Alaz ağa hızla lafın arasına girip, "Hala ne diyorsun Allah aşkına! Düğündeyiz ya düğünde. Ayrıca ben çocuk felan istemiyorum." deyince, Alaz ağanın halası ve ben Alaz ağaya döndük. Gerçekten istemiyor muydu? İlk defa sevindiğime yemin edebilirdim. "Ama oğu-" diyemeden Meryem hanım, kadının kolundan çekti ve bişey diyeceğim bahanesiyle kadını uzaklaştırdı. Biraz daha burda oyalandıktan sonra Alaz saatine baktı ve "Oo saat almış başını gidiyor, artık bizde yorulduk, size keyifli akşamlar dileriz." dedi ve elini kaldırıp herkese salladıktan sonra elimi tutup, "Hadi güzelim" dedi. Artık gözümü açık tutmaksa bile zorlanıyordum. Çıkışa kadar gidince herkes arkamızdan geldi. Alaz ağa beni arabanın önünde durdurup, "zaten yorgunsun düğünde bitti, çıkartalım mı eteğini?" diye sorunca "İyi olur." dedim ve belime sarılıp, ipleri çözdü ve eteği arka koltuklara yerleştirince, "Sen bin geliyorum." dedi, "Ayıp olmaz mı?" dediğimde gülümsedi ve "Yabancı kimse yok, halden anlarlar sen geç." dedi ve benim için kapımı açınca arabaya bindim. Arabaya binince fark ettiklerinde etrafıma bakmaya başladım. Neden arabayı Alaz ağa kullanacaktı, hemde bu kadar yorgunken. Etrafıma baktığım halde ne hazırda bekleyen araba vardı, ne de bizi bekleyen araba. Arkama bakınca Alaz ağanın geldiğini gördüm. Arabaya bindi ve kemerini takıp, yola çıktık. Yola çıktıktan bi kaç dakika sonrasın da bile bize eşlik eden araba yoktu. "Neden kimse bize eşlik etmiyor?" dedim merakla, bana bakmadan araba sürerken, "Ben istemedim." dedi. "İyi de hiç mi kimse konağa gelmeyecekti?" dediğim de kısa bi bakış attı ve cevap vermeden önüne döndü. Fazla kafama takmadan, kafamdaki tokaları sökmeye başladım. Çıkarttıklarını kucağıma yani eteğimin üstüne koyuyordum. Uzun bi uğraştan sonra nihayet kafamda ki ince tacı ve duvarımı çıkartabilmiştim. Onları toplatıp arka koltuğa attım. Saçımda toka avına çıkmışken, "Daha çok varmı?" dedim. "Yok en fazla 20dakika" deyince kafamı salladım. Saçlarımda toka kalmadığına emin olduktan sonra saçlarıma dokundum ama saçlarımda 1kilodan fazla saç spreyi olmalı ki o kadar hareketli bi günden sonra hala taş gibiydi. Kafamı, yaslayıp yolu izlemeye başladım. "Yoruldun mu?" diyen Alaz ağayı duyunca, ona döndüm. "Çok" dedim düz bi sesle. "Güzel geçti ama değil mi?" derken, sanki uyumak istediğimi fark etmiş de uyumamı istemiyor gibiydi. Bu soruya cevap vermek istemediğim için sadece kafamı salladım. Alaz ağa elini radyoya uzattı ve şarkı açtı, fazla yüksek olmayan sesiyle yola devam ettik. Sıradaki şarkı ikimizin de beklemediği belliydi. Göz ucuyla Alaz ağaya bakınca, yüz ifadesinin sertleştiğini gördüm. O akşam Alaz ağaya söylediğim şarkı sözleri aklıma geldi. Alıcam öcümü asıl o, zaman görecek gücümü, dörtlüsü söylenmeye başlayınca, elimi uzatıp şarkıyı değiştirdim. Şuan ikimiz de yorgunluk ve eminim ikimizin de tek istediği uyumaktı. Sonuçta ikimiz de 2-3 saatlik uykuyla bu zorlu günü bitirmiştik.Kendi düşüncelerime dalarken, bi ormanlık alana girdiğimizi yeni fark etmiştim. Alaz ağaya döndüm ve "Nereye gidiyoruz, burası konağın yolu değil?" dediğim de kısa bi an bana bakıp, önüne döndü. "Bu gece konakta kalmayacağız" dediğinde sesi fazla düzdü. "Neden?" dedim merak ederken. Araba durunca, önüme baktım ve kocaman bi ev gördüm. Alaz ağa bana bakıp, soruma cevap vermeden arabadan indi. Bende arabadan indim ve Alaz ağa elimden tutarken içeri geçtik. Işıkları açık olan eve girince, dekorasyon için tarihi eşyalar kullanıldığı belliydi. Salona geçince, yemek masasının hazır olduğunu gördüm. Alaz ağa bana döndü ve "Açmısın?" dediğinde, aç olduğum halde kafamı hayır anlamında salladım. "Şuan tek istediğim uyumak." dedim. Kafasını salladı ve yukarı kata yönlendirerek, çıktık. Dümdüz ilerledik ve Alaz ağa kapıyı benim için açtı. Gülümseyip, içeri geçtiğim anda, adımlarım durdu. Gülümsemem kaybolurken, korkumu iliklerime kadar hissettim. Alaz ağaya bakmaya bile korkuyordum. Bunu yapamazdı değil mi? Gözlerimden yaş aktığını hissedince, Alaz ağaya döndüm. Bi adım geri giderek ondan uzaklaştım. Sesim titrerken, "Ha-hayır!" dedim. Alaz ağa yüzümü izlerken fazla ifadesizdi. Bunu yapacak biri değildi, değil mi? Yapmazdı, yapamazdı! Bi adım daha geriye doğru atınca, "Asil sakin ol." dedi düz bi sesle, bu oda neden hazırlanmıştı? Heryerde mum ve kuru gül detayları vardı. Aklıma neden konakta kalmadığımıza dair saçma sapan fikirler gelirken, gözyaşlarımı durduramadım. Bugün için fazla dayanmıştım zaten değil mi...

 

 

 

Evet arkadaşlar bi bölümün daha sonuna geldiiik...

 

ÖNCELİKLE BU BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ???
BÖLÜMÜ OKURKEN, DİKKATİNİZİ ÇEKEN ADETLER VARMI???

ASİL'İN DÜĞÜNDEKİ HAREKETLERİNİ NASIL BULDUNUZ?
PEKİ ASİL MURATA AĞAYA MEYDAN OKURKEN Kİ AMACI NEYDİ??
Arkadaşlar unutmayın ki Asil bi ağa kızı ve örf,adetlerle büyümüş bi kız, yaptığı hareketleri buna göre değerlendirin.
ALAZ AĞAYI NASIL BULDUNUZ??
ALAZ AĞANIN, ASİLE OLAN BAŞTAKİ KIZGINLIĞININ ALTINDA NE OLABİLRİ??

Bu bölümdeki yerim de bu kadar dı,

Bi sonraki bölümde görüşürüz...😽🩷

 

Loading...
0%