@m.k
|
Kitabıma başlamadan, beğenerek destek verir misiniz?✨
Gözüme vuran güneş ve Alaz ağanın seslenmeleriyle söylenerek gözlerimi araladım, "Hadi yavrum kalk." derken sesi sitemkâr gelmişti. Esnedikten sonra gözlerimi tekrar kapattım çünkü hala uyumak istiyordum. "Asiiil" diyen Alaz ağaya cevap vermekte bile zorluk çektiğim için cevap vermedim, "Asiiil! Ohooo ya ben kendi kendime mi konuşuyorum. Bari cevap ver, her sabah böyleyiz be yavrum, bi türlü alışamadın." dediğinde bi gözümü açtım ve ona yüzümü buruşturdum. "Alaz ben 19yıldır uyanmaya alışamamış insanım, sence senin kuralların da olsa bi kaç haftaya beni değiştirebilir misin?" dedim ve tekrar gözlerimi kapattım ama gülme sesi geliyordu. "Ha illa zorlicam diyorsun!" derken güldüğü belliydi. Tekrar esnerken, "Huyum kurusun." dedim ve omuz silktim. Bi kaç saniye sonra Alaz ağanın elini belimde hissettim, belli ki o da pes etti ve biraz uyumaya karar verdi. Arkadan bana sarıldığında baş parmağıyla karnımı okşuyordu, omzumdan öptü ve şuan beni izlediğini hissediyordum. Eğilip yanağımdan öpüp yavaş yavaş boynuma inince yutkundum. Bu adamın sabah sabah derdi neydi. Gözlerim hızla açıldı, Alaz ağa kafasını boynuma gömmüş kokumu çekerken ara ara da hafif öpücükler bırakıyordu. "A-alaz! Saat! Saat geç oldu. Ben yüzümü yıkim, kahvaltı edelim." dedim ve onu ittip ona bakmadan hızla banyoya girdim. Aynanın önüne geçince gözlerim boynuma kaydı, suyu açtım ve soğuk suyu yüzüme çarptım. İhtiyaçlarımı hallettikten sonra banyodan çıktım ve Alaz ağanın yine yatağı düzelttiğini görünce güldüm, anlaşılan Ağamız yine formunda. Balkondan çıkan Alaz ağa yanıma geldi ve anlımdan öptü. "Günaydın güzelim." dediğin de gülümsedim, "Günaydın." dedim ve aşağıya indik. Alaz ağanın hazırladığı kahvaltıya ben otururken Alaz ağa çayları doldurduktan sonra oturdu. Kahvaltıya yavaş yavaş başlarken, Alaz ağanın uzattığı ballı ekmeği aldım. Bu artık bi tür alışkanlık gibiydi ve kendime yalan söyleyemezdim bu benim hoşuma gidiyordu. Ekmeğimi yerken aklıma yine annem ve babam geldi, kaç gündür aklımdalar ama iyiler mi nasıllar hiç bir haberim yoktu, çekindiğim için Alaz ağadan telefon da isteyemiyordum çünkü beni terslemesinler yada o güne dönüp konuşmasından korkuyordum. Alaz ağanın telefon sesiyle kendime geldim. Alaz ağa telefonu açıp hoparlöre aldı ve ekmeğine bal-kaymak sürmeye devam etti. "Alo" diye cevap verince "Alo oğul, napıyorsunuz?" diye cevap veren sesi duyunca Meryem hanımın aradığını anladım." İyiyiz ana iyiyiz, siz nasılsınız?" derken sitem eder gibiydi, açıkçası biraz haklı olabilirdi çünkü Meryem hanım hergün en az 2 defa arayıp nasıl olduğunu, ne yaptığını ve gelinini burda gelin ben oluyorum ve oğlunu yani Alaz ağayı ne kadar özlediğini anlatıp duruyordu. "İyiyiz oğul napalım, siz de yoksunuz gelinim de yok konak boş gibi geliyor vallah." derken sesli bi şekilde nefesini verdi, Alaz ağa güldü ve "Ana ikimizin yokluğu ne zor geldi sana." derken güldü. Meryem hanım sesli bi şekilde nefes alıp, "Az mı uzak kaldın be oğul bizden, daha yeni kavuştuk dedik onda da evle-" Meryem hanım cümlesini tamamlayamadan Alaz ağa telefonu hoparlörden aldı ve yüzü asık bi şekilde kulağına koydu. Bi süre karşı tarafı dinledikten sonra "İyiyim ana ben merak etmeyesin sen beni, şimdi müsait değilim sonra ararım ben seni." dedi ve kapattı. Neden müsait değildi ve Alaz ağa ne zaman Mardin'e döndü ya da neden yeni kavuşmuşlardı. Alaz ağa, Meryem hanımın konuşmasına neden izin vermedi? Aklımdaki sorular ve Alaz ağanın geçmişini merakımı daha da arttırıyordu. "Doydun mu güzelim?" diyen Alaz ağaya döndüm, ilk anlamasam da sonra kendimi toparlayıp kafa salladım. Alaz ağa da ben de doymuş kahvaltıda oturuyorduk. Burda kalırsam herşeyden uzak hiçbir şey öğrenemeyecektim. Aklıma gelenle, Alaz ağaya yöneldim ve "Alaz, ne zaman döneceğiz?" dediğim de Alaz ağa telefondan kafasını kaldırıp şaşırarak bana bakıyordu, "Sıkıldın mı?" derken anlamaya çalışır gibiydi, aslında burası ve yalnızlık ilk defa hoşuma gitmişti. Konağa alışma sürecim beni epeyce yormuştu ama bu küçük bi tatil gibi düşünülürse hiç bitmesini bile istemezdim ama benden saklanılan olaylar artık canımı sıkıp kafama takılmaya ve durup durduk yere aklıma gelmeye başlamıştı. "Hayır, çok güzel geçti açıkçası daha da kalmak isterdim ama Meryem hanıma ayıp oluyor. Hergün arayıp ne zaman geleceğimizi soruyor ve biraz da haklı fazla uzun sürdü." dediğim de bana gülümsedi ve "Anam için kendini bi şeylere zorunlu hissetme, anam işte hep böyleydi." dediğin de lafı geldiği için hızla lafa atladım ve "Neden hep böyleydi ki? Sen onlarla yaşamıyormuşsun?" dediğim de yutkundu, "Bi süre yurt dışındaki işler nedeniyle orda yaşadım. Neyse boşver sen onu bunu da gitmek istiyormusun?" Sence!? Aklıma koyduğu şüpheler ve soru işaretleriyle artık burda rahat felan uyuyamam. Gülümsedim ve "Gidelim gidelim, hem bende Ayazı özledim." dediğim de güldü. "Tamam, hazırlanıp çıkalım o zaman." dediğin de kafamla onayladım ve yukarı çıktım. Alaz ağa belliki bugün biraz yoğundu, çünkü sürekli işle ilgili telefon görüşmesi yapıyordu. Siyah düz bi elbise seçtim, dizlerimin biraz üstünde biten elbiseyi giydim ve beyaz spor ayakkabılarımı da ekledim. Makyaj masasına geçtim hafif bi makyaj yaptım, fazla sade olduğu için gözlerime hafif bi eyeliner ile sade bi duman makyajı havası ekledim. Bi kaç ince bileklik ve kolye taktım. Yüzüklere gelince, gözüm yüzük parmağıma takıldı. Alaz ağa bana yüzük almamıştı, sadece Meryem hanımın bana verdiği yüzüğü takıyordum. Bu konuda da Alaz ağayı anlamıyordum. Bi kaç gold yüzük taktım ve saçlarım ensemi yaktığı için şuanlık kurşun kalemle arkadan tutturdum. Önüme gelen perçemlerimi düzelttim ve bu görüntü hoşuma gidince kalemi çıkartmadım. Saçlarımı kesmek istiyordum ama onları çok seviyor ve gerçekten iyi bakıyordum. Bu sıcak hava da fazla zorlandığım için uçlarından biraz aldırmalıydım. Kapı açılınca dudağıma sürdüğüm glossu bitirince kapıya döndüm. Alaz ağa beni baştan aşağı süzdükten sonra, en son baktığı yer olan spor ayakabılarımı görünce güldü. "Çok güzel olmuşsun" derken bu sefer gözlerime değil, elimde tuttuğum glossa daha sonra da dudağıma bakınca utandım. Yanıma yaklaştı ve boynumdan öpüp kokumu içine çekti. Geri çekilince gözleri hala dudağımdaydı. "Rujunu bozabilir miyim?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. "Hayır, makyajım yeni bitti." dedim söylenerek. Güldü ve "Biraz" derken eliyle göstermesi onu daha tatlı gösteriyordu, "Ya lütfen olmaz, hem bak güzel olmuş bozarsan aynısını yapamam." derken öpmemesi için yalan bile konuşmuştum. "Hmm bakim, gerçekten çok güzel." derken yüzümü incelemesi gözlerimi kaçırmama neden oluyordu. "Alaz yeter, git giyin." diye söylenince güldü. Tekrar boynumdan öptü ve "bu seferlik böyle olsun" dedi ve göz kırparak içeri girdi. Aynadan kendime bakınca, şaşırdım. Ya ben niye bu kadar çabuk kızarıyordum, şuan allığı yanağıma değilde yüzüme fondoten gibi sürmüşüm gibi görünüyordum. Alaz ağaya söylenip, balkona çıktım. Bahçeyi izlemeye başladım, bu sefer kararlıydım. Alaz ağanın benden sakladıklarını öğrenecektim, benimle yalan konuşmayı kaldıramadığı konusunda özellikle belirten bi adam benden ne saklıyor olabilirdi. Belime sarılan ellerle irkildim. Alaz ağa kafasını boynuma gömdü ve "Ne düşünüyordun?" dediğinde kısa bi anlık beynimin kafatamın içini terk ettiğini düşündüm. "Hi-hiç, öyle evdekiler ne yapıyordur felan." diye aklıma ilk gelen kelimeleri sıraladım. Ona döndüğüm de yalan söylediğimi anlamış çatık olan kaşlarını biraz daha çattı. "Öyle olsun." demesi de yalanıma inanmadığının kanıtıydı galiba. Elimden tuttu ve balkondan çıktık, aşağıya inince bi bardak su içtim ve son kez yaklaşık 10günümü bi adamla yalnız geçirdiğim eve baktım. Güzelmiydi, sevmişmiydim, acılarımı unutturdu mu, yaptıklarını kabullenebildim mi, bu bir yara bandı mıydı, aklımda durmayan sorulardan beni uyandıran Alaz ağ oldu. "Ne oldu?" dediğinde konuşamadım. İçimdeki tuhaf his bitmek bilmeyecekti anlaşılan, ne zaman duracaktı ki. Bişey yok der gibi omuz silktim, yanına gidince elimden tuttu ve bahçeye çıktık. Bizim için hazırlanan arabalara yaklaşınca Kutay'ı gördüm. Gözgöze geldiğimiz an bana arkasını döndü ve ters yöne doğru yürümeye başladı. Asıl derdini bildiğim için güldüm, onunla uğraşacak morali kendimde bulamayınca arabaya bindim. Yanıma oturan Alaz ağa beni göğsüne çekti ve "Asil, iyi misin güzelim?" derken sesindeki endişe ve merakı gerçekten hissetmiştim. Derin bi nefes aldım ve "İyiyim, bi sorun yok." Yüzümü elleri arasına aldı ve "Eğer fikrini değiştirdiysen yani gitmek istemiyorsan gitmeyiz, sana söyledim sakın kendini zorunlu hissetme." derken sesi bi çocukla konuşur gibi yumuşaktı. Nedenini bilmeden gözlerim doldu ve Alaz ağaya sarılıp ağlamaya başladım. Alaz ağa hiç konuşmadan, saçlarımı okşamaya başladı. Ben ne hissettiğimi bilmiyordum. Ağlamam yavaşlamış ve artık uykum gelmeye başlamıştı. Alaz ağa beni göğsünden çekip, yüzüme bakarak, "Ne oldu küçüğüm, bana biraz anlat ki seni anlayayım. Fark etmeden canını mı yaktım." dediğin de şaşırdım, kafamı hayır anlamında salladım. Ellerimle gözyaşlarımı sildim ve "Ben, ben neden ağladığımı bilmiyorum." derken utanmıştım. Kafamı eğip ellerimle uğraşmaya başladım. Alaz ağa tekrar yüzümü avuçları arasına aldı ve "Gitmeyelim o zaman biraz daha baş başa kalalım." derken bundan memnun gibiydi. Aklıma gelenlerle, hemen toparlandım ve "A, şey yok. Ben iyiyim uzun süredir ağlamadım ya ondandır. Gidelim." dediğim de telaş yapmamaya çalışmıştım. Anlamayarak kısa bi süre bana baktıktan sonra, "Sen nasıl istersen güzelim." dedi ve anlımdan öpüp tekrar göğsüne çekti. Yol boyu sessiz bi şekilde devam ettik. Ben alaz ağanın göğsüne dayanarak sarılırken, Alaz ağa da saçlarımı okşayıp ara ara öpüp kokluyordu. Tıpkı babam gibi. Sertçe yutkundum. Derin bi nefes aldığım da araba durdu. Anlaşılan gelmiştik. Kapımız açılınca Alaz ağa indi ve arkasından da ben indim. Karşımdaki kocaman konağa baktım, aklıma ilk geldiğim gün ve ne kadar korktuğum geldi. Ve sonrasında, babam.. içim burkuldu. Neden bugün bu kadar geçmişim aklıma geliyordu. Peki dün, 1hafta veya bi kaç hafta öncesi geçmiş denecek kadar eskirmiydi? Alaz ağa elimi tutunca, gülümsedim ve gözlerimin dolmasına izin vermeden derin bi nefes aldım. İçeri geçince herkesin avluda beklediğini görünce şaşırdım. Welat ağa bile mi! Welat ağa,Yusuf ağa, Meryem hanım, Zilan, ikizler ve onların arkasında da evdeki yardımcılar.. içeri geçer geçmez Meryem hanım, Alaz ağaya sıkı sıkı sarıldı. Sanki Alaz ağa gurbete gidip gelmiş de hasret giderir gibiydiler. Yanıma gelen Zilan bana sarılınca gülümsedim. İkizler de karşıma geçti ve yüzlerini buruşturup, "Hoşgeldin!" dediklerinde tavırları fark edilmeyecek gibi değildi. "Ya evde bile değildim! Bu sefer bu tavrınızın sebebi niye?" derken şaşkındım. İkizler birbirine bakıp, gözlerini kocaman açtılar "Benim umursama seviyesi!" diyerekten bana laf attı, diğeri de "Ya yenge! Sen dün bizi ispiklemedin mi!?" diyen ikizle beraber dün arabanın önünde yaşananlar aklıma gelince kıkırdadım. "Ben sizin hayatınızı kurtardım! Bana bi can borçlusunuz." dedim ve saçımı savurdum. "Bence pek kurtarmış sayılmazsın, onların hesabı bugüneymiş demek ki!" diyen Alaz ağa çok kötü ikizlere bakıyordu. İkizlerin yutkunma sesini bile duymuştum. Alaz ağa, Welat ağanın yanına gidip elini öpünce, bende arkasından gittim ve elini öptüm. "Hoşgelmişsin kızım" diyen Welat ağaya tebessüm ettim. Sıra Yusuf ağaya gelince onunda elini öptüm, "Hoşgeldin kuzum" demesi samimiydi, ona da gülümsedim. Meryem hanımın yanına ilerledim ve eğilip onun da elini öptüm. "Hoşgeldin kuzum benim." dediğinde güldüm. Bana sıkıca sarıldı ve saçlarımdan öptü. Meryem hanım bana dönüp, "Açmısınız? Sofrayı kursunlar mı?" dediğinde şaşırdım. Kahvaltıda gideceğimize karar verdik, Meryem hanım yemek hazırlatmadan değil sofra kurmadan bahsediyordu. Kafamı hayır anlamında salladım. Alaz ağaya dönünce, "Geç kahvaltı ettik daye, sonra yeriz." diye açıklama yaptı. Yavaşça herkes yukarı çıkmaya başladı. Herkes salona geçince ben de yanlarına gittim ve Alaz ağanın yanına oturdum. Uzunca bi süre sadece iş-güç konuşuldu. Sıkılmaya başlamışken konuştukları bi konu dikkatimi çekti. "Aşiret toplantısı burda yapılacak." diyen Welat ağa düşünceliydi. Alaz ağa "Mesele ne bavo?" dediğin de Welat ağanın kısa bi an bana bakması gözümden kaçmamıştı. "Sonra konuşuruk oğul." dediğin de Alaz ağa da kısa bi an bana baktı ve önüne dönünce kaşları çatıldı. "Kızım sana zahmet bize çay getirir misin?" diyen Yusuf ağaya döndüm ve "Estağfurlah ne zahmeti." dedim ve ayağa kalkıp aşağıya indim. Mutfağa girdiğim de herkes bana döndü, Zozan abla yanıma geldi ve "Bi isteğiniz mi vardı gelin hanım?" dediğin de gülümsedim ve "Ben yukardakilere çay hazırlayacaktım da, bana yardımcı olabilirsen sevinirim abla." dediğim de kafa salladı. O çayı koyarken, başka bi çalışan bana bardakların yerlerini gösterince bende bardakları hazırladım, diğer çalışan ise çay yanı yiyilebilecek bi kaç şey koyuyordu. Herşey hazırdı, çayı da demledikten sonra çay demini alana kadar çay yanı şeyleri yukarı çıkardım, Zozan abla ve diğerleri yardım etmek istesede kabul etmedim. Salona yaklaşınca Alaz ağanın bağırdığını duydum, "Bavo olmaz! Asil buradayken bu konu bu konak da konuşulamaz." diye bağırdığını duyunca gerildim. Hangi konu? Kapının yanın da biraz bekledim ve konuşmaları dinlemeye başladım. "Oğul, Asil anlar, hem karar kesin değildir. Aşiret toplantısı yapılacak orda karar alınacak." diyen Yusuf ağanın sesi uzlaşmaya çalışır gibiydi. "Baba, bahsettiğin ağayı Murat itinin gönderdiği bellidir! Neden bu konak da toplanmak isterler sanırsınız!? Murat ağa, Asilin öğrenmesini ister de ondan." bi süre sessizlik oldu, "Bakın Asil zor toparlanıyor, ben ona bunu yapamam." derken sesini güçlükle duymuştum. Artık bağırmıyor da sanki benim için onlardan rica eder gibiydi. "Peki ne yapacağız oğul, bu zamana kadar her toplantı bizde yapılmıştır. Mardin'deki en büyük aşiret ağası, Aşiret toplantısını evde kabul etmedi mi detirteceksin." diyen Welat ağa da beni anla der gibiydi. Of! Kafayı yicem konu neydi! "O toplantı burda yapılmayacak bavo, Bana dedin ki ağa sensin! Madem ağa bensem hüküm de benim!" dediğin de adım seslerini duyunca hızla içeri girdim. Sinirden boynunda ve yüzündeki damarları belli olan Alaz ağayı karşım da görünce korkum daha da arttı. Kısa bi an yüzüme baktı ve sonra elimdekilere bakıp Zilana döndü, ona kafasıyla işaret verince Zilan hızla gelip elimdeki tepsiyi aldı. Alaz ağa elimden tutup beni çekti ve hızlı adımlarla yukarı çıkmaya başladık. Anlamış mıydı? Ne yapacaktı bana? Kalbim göğsümden çıkmak ister gibi hızla atıyordu. Odaya geçtik ve odanın ortasında durunca bende durdum. Bana arkasını döndü, sinirden gerilen sırtı ve hızla alıp verdiği nefeslerini bile duymam beni geriyordu. Arkasından beline sarılınca bi an duraksadı. "Geriliyorum." diye itiraf ettim. Derin bi nefes aldı ve bana döndü, aramızdaki boy farkından kafamı epeyce kaldırmak zorunda kalıyordum. Eğildi ve anlını anlıma dayadı ve gözlerimizi kapatıp kısa bi süre böyle durduk. Anlımda hissettiğim öpücükle gözlerimi araladım. Elimden tuttu ve yatağa uzanıp bana kolunu açınca, yanına geçtim ve göğsüne uzandım. Kafasını saçlarıma gömdü ve uzunca bi süre sessizce kokumu çekti. "Kokun beni sakinleştiriyor Asil, kokun bi parfüm olsaydı o parfümü piyasadan kaldırtırdım." dediğin de anlamadım. "Neden? Kokum güzelse neden kaldırtırıyorsun?" dediğim de güldüğünü hissettim. "Bana özel olmanı isterdim, sadece benim. Başka bi kişi kokunu duyarsa eğer o koku onun sonu olurdu. Herkes için hayırlı olan olmuş anlaşılan" dedikten kısa bi süre bekledi ve "Sen bana özlesin." dediğinde sesindeki düzlük yutkunmama sebep olmuştu. "Neden bu kadar sinirliydin? Aşağıda ne oldu?" diyerek birden konuyu değiştirdim. "İşle ilgili." diye düz bi şekilde tekrar bana yalan söyledi. "Anladım." dedim sıkıntıyla. Bu aşiret toplantısını öğrenmem gerekiyordu. Oturdum ve Alaz ağanın gözlerine baktım. Kısa bi bakışmada ben onun gözlerine bakarken, o yüzümü inceliyordu. Bunu sık sık yapardı, sanki yüzümü ezberlemeye çalışır gibiydi. "Aşağıya ineyim hem ayıp olmasın. Ayazı da hiç göremedim geldiğim de uyuyor dediler şimdi uyanmıştır." dediğim de sıkıntılı bi nefes çekti. "Sen nasıl istersen güzelim." dedi ve kalkıp dudağıma küçük bi öpücük bıraktı. Yataktan kalktım ve odadan çıktım. Aşağıya inmeden merdivenler de oturmaya başladım. Ne oluyordu bu evde, ne saklanıyordu benden? İlk önce Alaz ağanın geçmişi ve şimdi de bu aşiret toplantısı. Neden benden sürekli bi şeyler saklanıyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettim bi kaç damla gözyaşı sessizce akıttım. Ayak sesleri duyunca hızla gözyaşlarımı sildim ve ayağa kalkıp odadan yeni çıkmış gibi merdivenlerden inmeye başladım. Bi kaç merdiven sonra Ayazı görünce gülümsedim. "Kujuuuu" diye bağırarak bana koşunca bende hızla dizimin üstüne çöktüm ve kollarımı açtım. Bana sıkı sıkı sarılınca güldüm. "Sen beni mi özledin?" dedim dalga geçerek. Yüzüme bakıp, "Ebet, men dedim itijleye didelim dedim ama onyay oymaj Ayaj ağa topupyayımıja şıkay dediyey."(Evet, ben dedim ikizlere gidelim dedim ama onlar olmaz Ayaz ağa topuklarımıza sıkar dediler.) dediğin de kıkırdadım. Küçücük çocuğa şimdiden neler söylüyorlardı, eşşek herifler."Neyse birdahaki sefere seni de götürürüz." dediğim de gözlerini kocaman açtı ve "Detekten mi?"(Gerçekten mi?) dediğin de kafamla onayladım. "Gerçekten tabi." Tekrar boynuma sarılınca, onu kucağıma aldım ve aşağı inmeye başladım. Yanağıma konan ani öpücükle durdum ve gülümserken, "Bu ne içindi şimdi?" dediğim de Ayazın utandığını fark ettim. Bu hali onu daha da sevimli gösteriyordu. "Men şeni kok şeviyom. İyiti menim yendem oymuşsun. Ayaj ağa bu şefer iyi bi kıj şeçmiş." (Ben seni çok seviyorum. İyiki benim yengem olmuşsun. Alaz ağa bu sefer iyi bi kız seçmiş." dediğinde güldüm. "Ben de seni çok seviyorum." dedim ve Alazın yanağına öpücük bıraktım. Salona geçince herkesin dağıldığını, sadece ikizleri görünce ilk defa sevindim. Ayazı aşağı indirip, "Ayaz benim ikizlerle biraz konuşmam gerekiyor, sen odanda oynasan biraz olur mu?" dediğim de güldü ve kafa sallayarak yukarı çıktı. İkizler bana anlamayarak bakınca ikisinin karşısına oturdum ve kapıya baktım, kimsenin olmadığımdan emin olunca, "Evet beyler, sizin bana bi sözünüz vardı değil mi? Şimdi sizden bir şey isteyeceğim ve hesaplar kapanacak." dediğim de ikisinde birbirine bakıp yutkundu, "yenge korkmalı mıyız?" dediklerin de ciddiyetimi bozmadan, "Yok, aslında bi şey istemek değil de bi soru sorucam ve siz de bana dürüst olacaksınız!" derken işaret parmağımı onlara salladım. Diğer ikiz, "Ye-yenge hani şöyle bi laf duymuştum, kadınlar bi konu hakkın da size soru sorar ve özellikle dürüst olmanızı isterlerse, aslında zaten cevapları biliyorlardır diye bi laf duymuştum a-acaba bu doğrumu?" dediğin de dudağımın köşesi kıvrıldı, diğer ikiz, diğerine dönerek "Doğruymuş ikizim." dediğin de ikisi de zor anlar yaşadığı belliydi. "Evet! Beni anladığınıza göre düz bi şekilde konuya gireceğim." dediğim de ikisi de istemeyerek de olsa kafa salladılar. İlk başta Alaz ağanın geçmişini sormak aklıma gelse de buna asla cevap vermeyeceklerini adım kadar emin olduğum için bu aşiret toplantısının neden benden saklandığını ve Murat ağayla ilişkisini öğrenmeye karar verdim. "Bu aşiret toplantısı olayını bana anlatın!" dediğim de ikisinin de gözleri yerinden çıkacak gibiydi. "Ye-yenge, sen bize diyorsun ki ölüm fermanınızı imzalayın!" diye biri çıkıştı, "Sen! Nası ya kim söyledi ki sana?" diye diğer ikiz daha mantıklı bi tepki verdi. "Uzatmayın dedim size! İşim var hadi!" dediğim de ikisi de kafasını hayır anlamın da sallayınca anlamadım. "O-olmaz yenge, hem bunu senin iyiliğin için abim saklıyo." diye bi ikiz anlatmaya başladı uzunca bi süre boş konuşunca "İkizler size yemin ederim ki, sizi değil öyle abiniz gibi 1hafta felan 3ay dışarı çıkmanızı engeller ve altınızdaki arabaları aldırtırım! Bunu da bana söylemediğiniz için değil, sözünüzün eri olmadığınız için yaparım!" dediğim de ikisi de alini anlına koydu, birbirlerine kısa bi bakış attıklarında kafalarıyla onay aldılar ve bana dönüp "Ama bizden duymadın!?" dediklerinde sadece kafa salladım. Nefesini tutup onları dinlemeye başladım. "Murat ağa bi çocuğu tutmuş ve karşı aşiretten bi kız kaçırmış." dediğinde bi an durdu ve nabız yoklar gibi bana baktı, "ve karşı taraf da berdel isteniyor ama adam da kız da istemiyor çünkü" dedi ve durdu tekrar diğer ikiz devam etti, "Çünkü adam 28 yaşındayken kız.. kız 16 yaşında yenge." dediğinde karnımdan bi kurşun yemiş gibi dona kaldım. Anlayamıyordum yada yanlış anlamıştım. Bu kadar olamazdı! "Kız tarafı karşı ama erkek tarafı ısrar ediyorlar ve Aşiret toplantısı burda yapılmak isteniyor ama abim sen etkilenirsin diye kabul etmiyor yani başka bi yer ayarlamaya çalışılıyor." dediğinde sesleri net algılayamıyordum. Beynimin için de sürekli tekrarlanan kelimeler, "Abisi karşı aşiretten kız kaçırmış" nasıl ya bi abi daha mı kız kardeşini yakmıştı. "Kız 16 yaşında" kız 16 yaşında, kız 16 yaşında! Kanım donmuştu..Bu kız daha 16yaşında kadınlık ne nerden bilsin! Ben bu kadar zorlanırken o kız nasıl kaldırsın! Nerde bu insanlık! Nerde! Doğduğun toprakların acımasız ve gaddar hükümdarları olan Ağalar neden susuyorlar! Mezopotamya neden kadınların çığlıklarına alıştı! Bu toprak neden kadınların kanını normal görüyor! Biz kızlar neden sürekli bi mal gibi görülüyoruz! Başkalarının hatalarının bedeli neden biz masum kadınlara bu kadar ağır ödetiliyor! Bu Mezopotamya neden kadınlardan bu kadar nefret ediyor! Bunun sonu ne zaman gelecekti yada gelecek miydi? Biz kadınlar neden bu hale getirildik? Nerde bu vicdan! Nerde bu merhamet! Nerde! Kim duyacak bu sessiz çığlıklarımızı! Kolumda hissettiğim elle net göremediğim yüze bakınca ayağa kalktığımı anladım. Sarsak adımlarla ilerlerken karşımdaki kişinin ağzının hareket ettiğini görsem de sesi çok boğuk geliyordu. Gözlerim sürekli kayarken artık gözümün önü kararıyordu. Daha fazla dayanamayarak gözlerim kapandı ve kendimi karanlığa teslim ettim....
Evettt bi bölümün daha sonuna geldik.. Arkadaşlar kitabımı beğenerek destek verir misiniz?🫶🏼✨ BU BÖLÜM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? ASİL ALAZ AĞANIN GEÇMİŞİNE KAFAYI TAKTI SİZCE ALAZ AĞANIN GEÇMİŞİ NASIL??? ASİL ÖĞRENDİĞİ BİLGİLERDEN DOLAYI BAYILDI, SİZCE AYILDIKTAN SONRA NE YAPACAK YADA NELER OLACAK??? Bi sonraki bölüm de görüşmek üzere kendinize iyi bakın..🩷 |
0% |