Yeni Üyelik
22.
Bölüm

Psikolojim iyi değil

@m.k

Keyifli Okumalar..✨🩷

 

~ALAZ ARNAZ~

 

Hayat bazen insanı sınar, kırar, döker, dağıtır ama sonun da her şey yerlini bulur. Benim hayatımda çoğu zaman kırıp,dökülmelerden ibaretti, kısaca geçmişim çok dağınık.. Kendi hatalarımın bedeli miydi diye kendime çok sordum, düşündüm hatta bi süre kafayı yediğimi düşünenler bile oldu. Beni kendime getiren olaylar oldu ama bana baş rol yada baş kahraman kim diye sorulsa bi saniye bile düşünmeden "Küçük Karım" derim. Her şey yerli yerini buldu mu bilmiyorum ama ben razıyım. Varsın hayat bizi sınasın, kırsın, döksün, dağıtsın.. Sonun da her şeyin yerli yerini bulacağından çok eminim, çünkü artık o benim....

 

Göğsümde uyuyan karımın kokusunu çekebildiğim kadar ciğerlerime çektim çünkü ondan uzak kalmak bana gerçekten zor olacaktı. Yaklaşık olarak 2 saattir yoldaydık ve Azad ağanın evine 20dakikalık bi yol kalmıştı, oraya varmadan önce Asille konuşmak istediğim konular olduğu için onu uyandırmaya karar verdim. "Asil,asil" diye seslenmemle irkilip, gözler hızla cama döndü ve "Geldik mi?" derken ki sesindeki heyecan ve yeni uyandığı için gözlerindeki hafif şişlik onu fazla sevimli gösteriyordu. Ona gülümseyip, "Az kaldı, seninle konuşmak istediklerim var konuşalım mı?" dediğim de yutkunup kafa salladı. Yüzüme bakarken içindeki korkuyu fazla belli etmemek için çabalasa da pek başarılı olduğu söylenemezdi. "Asil, kaç gün kalmak istiyorsun?" derken bu sefer merakla ona bakan ben oldum çünkü umarım fazla istemezdi. Birden soruyu sorduğum için ilk şaşırsa da çekingence "Şey, kaç gün iznim var?" derken gözlerini kaçırıyordu. "İzin felan değil bu öyle düşünmeni istemiyorum, ne kadar süre anne babanın özlemini giderirsin?" dediğim de yutkundu, benden çekindiği belliydi. Anlaşılan benden bi rakam bekliyordu yada sayı mı? "3gün yeterli mi?" dediğim de hızla bana döndü, anlaşılan az gelmişti, "Peki, 5?" dediğim de somurttu, "Asil 6 olur yavrum daha da olmaz." derken sinirlensem de kendimi tuttum. "Bari 7 olsun." derken hala yüzüme bakmıyordu. Gülümseyip, "Tamam, 7 olsun." dediğim de utangaç bakışlar bana atıyordu. Hadi bakalım bu yedi gün bize nelere mal olacaktı? "Ama şartlarım var ve eğerki bunlardan birini bile ihlal edersen kapıda biterim haberin olsun." dediğim de gülümserken, "Kabul." dediğin de "Daha söylemedim ki." derken ona alaycılar bakışlar attım. "Olsun, yine de kabul." dediğin de burnuna küçük bi fiske vurduğum da kıkırdadı. "Biiirr- Seni saat kaçta yada nerde olursan ol aradığım anda açacaksın." dediğim de kafasını sallayarak onayladı. "İkiii- Bizim çocuklar sen nereye gidersen git yanında olacaklar, Babanın korumaları umrumda değil." dediğim de somurtarak da olsa kafa salladı. "Üüüççç-" dediğim de güldü. "Seni istediğim zaman görürüm, onun için babanla bu konuyu konuşsan iyi edersin." dediğim de gözlerini belertip, "istediğim zaman görürüm derken?" dediğin de umursamaz bi tavırla, "Ne anladıysan o, babanın, kayınbaba triplerini çekemem seni özlediysem gelirim konağa konunu içime çekip giderim zaten orda kalacak değilim ya." dediğim de inanmayan gözlerle,bana bakıyordu ama ben ciddiydim. "Vee döörttt- Sadece sadece 7gün istediğin zaman seni gelip alırım, 7günden erken olabilir ama 7. gün kapıda beklerim." dediğim de kıkırdayıp kafa salladı. "Ee, bu 7gün içinde senin kuralların varmı?" dediğim de onunla alay ediyordum ama o düşünmeye başlayınca onu bozmadım. "Imm, galiba yok." dediğin de gülmemeye çalışaraktan, "galiba?" dediğim de bana dönüp, "Evet, şuan aklım da yok ama gelirse söylerim." dediğin de ona kafa salladım. "Peki sen? Bu sürede nerede olacaksın?" dediğinde ona dönüp, "Burda olucam, işlerim var söylemiştim zaten. Bi kaç ihale vardı ertelediğimiz onları hallederim, ha nerde kalacağımı soruyorsan senin evlerinden birine geçerim." dediğim de anlamayarak bana bakıp, "Benim evlerim mi?" dediğin de kafa salladım. "İyide benim evim yok ki?" dediğin de "İmam nikahı kıyarken mehir olarak verdiğim çiftliklerden birini burdakilerden verdim, buralısın istediğin zaman evine bakmaya gelebilirsin." dediğim de ilk şaşırsa da bi an duraksayıp yutkundu, çekingen bakışlar bana atarken, "Şey, beni ilk götürdüğün yer mi?" dedikten sonra nefesini tuttu, alacağı cevaptan korktuğunu anladığım da bu düşüncesi için ona kızacakken derin bi nefes aldım. "Hayır, Asil. Öyle bi saçmalık yapmadım." dediğim de farketmeden nefesini verdi çünkü anlaşılan bundan gerçekten korkuyordu. "Abi geldik." diyen kutayın sesini duyduktan sonra derin bi nefes aldım. Araba durunca Kutay indi ve yalnız kaldık. Asile baktığım da kapıya attığı kaçamak bakışlar bile onu fazla heyecanlandırıyordu. Onu daha fazla zorlamak istemediğim için anlını öptüm,sonra yanaklarını, sonra burnunu ve daha sonra da kafamı onun boynuna gömüp son kez kokusunu içime çekebildiğim kadar çektim. Asile baktığım da yine pembeleşmiş yanaklarıyla gözlerini kaçırıyordu. "Yapma." dediğim de bana anlamayarak baktı, "Bakma bana öyle, bırakamam sonra." dediğim de gülümseyip, tekrar gözlerini kaçırdı. Son kez dudaklarımı kahve gözlerine bastırdım ve "Hani şair demiş ya; o kahve gözlerini öpsem 40 yıl hatrı kalır bende diye, heh öyle bi mevzusun bende." dediğim de hoşuna gitmiş olmalı ki gülümseyerek bana bakıp, dudaklarını dudaklarıma bastırınca istekle ona karşılık verdim. Geri çekilince "Git hadi, sizinkileri daha çok bekletme." dediğim de gülümsedi ve arabadan indi, onun arkasından bende indim ve Azad ağayı ve Asilin annesini kapıda gördüm. Annesinin bakışları fazla düzken, Azad ağanın bakışları fazla düşmancaydı. Asil onları gördüğü anda hızla onlara doğru koşmaya başladı, ikisinde bana bakmayı kesip, Asille ilgilenmeye başladıkların da Kutay ve Yasin'e döndüm. "Bana bakın, tek bir saniye! Tek bir saniye bile gözünüzü ondan ayırmayacaksınız. Her hareketinden haberdar olacağım. Azad ağanın korumalarını saymadan Mardin'de ki sayıyla yanın da olacaksınız gerekirse daha fazlası ama andım olsun bu süre zarfın da karımın tırnağına bile zarar gelirse sizi yaşatmam! Andım olsun sizi ölmekten beter ederim! Ona göre tedbirlerinizi alın!" dediğim de ikisi de kafasını salladığın da son kez Asile baktığım da Annesinin kolların da ağlarken gördüm. Bana dönüp baktığın da gözyaşlarını sildi ve elini sallayınca ona kafamı sallayıp arabaya bindim. Eğer ki Asilin o gözyaşları mutluluktan olmasaydı, karımın ailesi demez oradaki herkesi kurşun yağmuruna tutardım. Araba harek etmeye başladığın da gözlerimi yumdum. Şöför "Ağam nereye?" diye seslendiğin de "Zühre'ye sür." dedim....

.

.

.

.

~ASİL AREYİZ~

 

Annem ve babamı gördüğüm için mutluluktan gözyaşlarım durmuyordu, neden bilemiyordum ama şuan bana bi hayal yada rüya gibi hissettiriyordu. Sanki her an sarıldığım annem yok olacak, kokusuna doyamadığım babama sarılırken birisi beni uyandıracakmış korkusu vardı içimde. "Hadi gel, gel kızım içeri girelim." diyen babamın gözlerinin dolması yüreğimi dağlamıştı. İçeri girdiğimiz de annemin elimi sıkı sıkı tuttuğunu yeni fark etmiştim, sanki.. sanki gidecekmişim de buna engel olmak ister gibiydi. Merdivenleri çıkarken bile hiç bırakmadı annem elimi. Salona geçince babam yanına çağırınca yanına gittim ve beni göğsüne çekip saçlarımı kokladı. "Asilim, kuzum. Ohhh çok özlemişim kokunu kızım." derken sesi konuşmama engel oluyordu. Ona sıkı sıkı sarılıp, "Ben daha çok özledim babam." derken sesim zar zor çıkmıştı. Anneme bakınca ağlamamak için elini ağzına bastırıp bizi izlediğini gördüm, babam onu da çağırınca istekle gelip yanıma sarıldı. Annem sarıldığı an kalbim sıkıştı çünkü tam o anda Abim aklıma gelmişti. Nası kıymıştı bize, nası dağıtmıştı yuvamızı. "Ooo tamam, yeter ağlamak felan yok, hatun sen bize güzel bi sofra kurdurtasın, kızım gelmiş bide kurban kesip sadaka olarak herkese dağıtılsın." dediğin de annem saçlarıma öpücük bırakıp kalktı. "Tamam, kızımın en sevdiği yemekleri yapmışım. Şöyle ailecek oturup güzelce sohbet ederiz." derken ki annemin sesindeki kırgınlık ve boşluğu iliklerime kadar hissetmiştim. Ailecek.. abimsiz bi aile olabilir miydik? Annem anladığımı fark edince hızla salondan çıktı. Babamla yalnız kalınca ona biraz daha sıkı sarıldım, babamı düşündüğümden daha çok özlemiştim. Kokusu bana huzur verirken. "Asil?" diyen sesle gözlerim kapıya yönelince Miraç abimi görünce sevinçle hızla ayağa kalkıp ona sarıldım. Bana sıkı sıkı sarılırken, "Çok özlemişim be kızım." diye sitem edince daha da sıkı sarıldım, o benim için abimle bile bağlarını koparmıştı. Bendeki yeri apayrıydı. "Geç kaldın oğlum, nerdeydin?" diyen babam Miraç abiye söyleyince biraz şaşırdım. "Toplantı anca bitti Azad amca, kusura bakmayasın." dediğin de babam kafasını salladı, "Ne toplantısı?" dediğim de Miraç abim gözlerini kaçırınca babama döndüm, "İş güç kızım boşveresin sen, hadi sofraya geçelim." diyerek beni geçiştirip salondan çıkınca Miraç abimle yalnız kaldık. Tam biz de sofraya geçelim diyecekken, "Asil, azcık konuşalım mı?" dediğin de gülümseyip kafa salladım. "Gel oturalım şöyle." dediğinde ikimiz karşılıklı oturduk. "Nasılsın Asil?" dediğin de "İyi abi, daha iyi olucam. Sen nasılsın?" dediğim de "Beni boşver, gerçekten sen nasılsın?" dediğin de yutkundum. "İ-iyiyim dedim ya abi gerçekten." dediğim de bana tekrar sarıldı, "Yalan konuşuyorsun, Annen yada babana üzülürler diye anlatmazsın sen bilirim, lakin ben abinim senin anlat ki derdine derman olabilir miyim diye bi bakayım." dediğin de gözlerim doldu, "Be-benim derdimin dermanı Abimdeydi ama o bu saatten sonra getirse de pek bi işe yaramaz çünkü tarihi geçti, onun için alışmak kaldı bana da ama iyi olucam." dediğim de dişlerini sıktığını fark edebiliyordum. "Seni zorlayacak bi şey yapıyor mu o adi herif!?" derken sinirli sesi beni germişti, "Hayır, ba-bana bi şey yapmıyor normal karı-koca gibi yaşıyoruz miraç abi boşver beni, annem birazdan çağırır. Hadi sofraya geçelim." diyerek onunla daha fazla bu konuyu konuşmak istemediğim için yemeği bahane ederek salondan çıkıp merdivenleri hızla indim. Sofrayı avluya kurduklarını görünce kendimi toparlamak için derin bi nefes alıp yanlarına geçtim. Gülümseyerek, "Ooo döktürmüşsünüz yine Eslem sultan." dediğim de annem gülümseyip, "Ee biricik kızım gelmiş o kadarı da olsun." dediğin de kıkırdadım. Tam babamın karşısına oturacakken, "Buraya buraya, yanıma gel." derken sırıtması yutkunmama neden olmuştu. "Yok baba burası gayet iyi." dediğim de "Buraya dedim kuzu, incecik bişi olmuşsun zaten." dediğin de ben ayaklarımı yere vurarak ilerlerken, miraç abi ve korumaların başı olan Cemal abi gizlice gülüyorlardı. Onlara ters ters bakıp, "Baba onlara da benim kadar yedireceksin o zaman." dediğim de Cemal abi kahkaha attı, "Bizim kız hiç değişmemiş Ağam." dediğin de masadaki herkes gülünce, Cemal abiye onu ayıplar gibi bakış attım. Babam tabağıma uzandığında ikimiz aynı anda tuttuk, "Baba bari bırak ben başlim." dediğin de kaşlarını çatınca somurtarak tabağımı bırakmak zorunda kaldım. Babam ve annem her seferinde zayıf olduğumu söyleyerek tıka basa doldurup, tabağım bitmeden kaldırtmazlardı sofradan. Babamın tabağıma koyduklarını görünce gözlerimi kocaman açarak, "Ba-baba dur bunu ben, baba ya. Şunu çıkart bak, baba ya!" diye tabağıma uzanmaya çalıştıkça babam eline ne geliyorsa tabağıma koyup önüme koyunca kala kaldım. Tabağımda küçük bi dağ vardı ama bu dağ yiyeceklerdendi! Babama somurtarak baktığım da gülüp, "Hadi kuzu, hepsi bitecek." dediğin de "Baba 1haftalık erzak verdin, 1hafta boyunca burda mı kalıcam!?" dediğim de miraç abinin kıkırtısını duyunca bu sefer ona ters ters bakmaya başladım. Elime gelen börekle hem ısırıp yiyordum hemde miraç abi güldüğü için onu bakışlarımla tehdit ediyordum. Bana gülerek tabağımı gösterince ona göz devirdim. Annem miraç abimin tabağını alırken bana attığı bakışlar ve alaycıl tripleri yüzünden hiç fark etmemişti. İşte sırıtma sırası bendeydi, ona sırıtırken bana hayırdır der gibi göz kırpıp kafa sallayınca, bilmem der gibi ağzımı büzüp omuz silktim. "Bi yeriniz yamulacak, adam akıllı durun şu sofrada." diyen babamın sesiyle ikimiz de kafa sallayıp önüme döndük ama Miraç abim önündeki tabağı görünce elindeki börek elinden düştü, ağzı açık kaldı çünkü onun tabağı benimkinin iki katıydı. Ona sırıtarak baktığım da ağız içinden küfür de etse ağzını okuduğum için kendimi tutamayıp kahkaha attım. "Eslem sultan bune?" diyerek annem dönünce annem, "Yemek oğul." diye açıklama yapınca bu sefer herkes güldü, "Eslem sultan, ordan bakınca kaç gündür yemek yemiyor gibi gözüküyorum? 1ay mı yoksa durumum çok kötü olduğu için 1yıl mı?" dediğin de annem ona kaşlarını çatarken, babam araya girip, "Sızlanmayı kesin, herkesin tabağı bitmeden kimse sofradan kalkmayacak." dediğin de ikimiz de sesli yutkunduk. Yemekleri yemeye başladığımız da burayı ne kadar çok özlediğimi ve uzun süredir bu kadar içten gülmediğimi ilk defa fark etmiştim. Annem ve babamın bana sürekli olarak attığı kaçamak bakışları, beni gerçekten çok özlediklerinin kanıtı sayılabilirdi. Cebimdeki telefon çalınca, Kocam yazısıyla yemeğim boğazım da kaldığı için öksürmeye başladım. Ben değiştirmiştim bunu, Alaz olarak kaydetmiştim ama o yine mi değiştirmişti. Sofradan kalkmak için anneme bakınca kafasıyla onay verince yukarı çıkmaya başladım. Neden aramıştı ki? Yukardaki boş bi odaya girip telefonu kulağıma koydum. "Alo?" dediğim de karşı tarafın sesli olarak nefes verdiğini duymuştum. "Napıyorsun?" dediğin de şaşırsam da "İ-iyiyim, bi sorun mu var?" dediğim de sesi daha da ciddileşip, "Yo, ne sorunu?" dediğin de "Şey, çok erken aramadın mı? Daha 1saat bile tam dolmamıştır." dediğim de "Ne 1saati Asil, 2saat 14dakka oldu senden ayrılalı." dediğin de kala kaldım. 2saat olduğuna mı şaşırayım, yoksa Alaz ağanın dakikasını bile hesapladığına mı? "Şey, ben fark etmemişim zamanın nasıl geçtiğini." derken utanmıştım. "Onu anladım zaten, sabah düzgün bi şeyler yemedin, yemek yedin mi diye aradım." dediğin de gülmemek için kendimi zor tuttum. "Şey, yemekteydik sen arayınca kalktım." dediğin de "Niye kalkıyorsun sofradan! Mesaj atsana bana sofradayım diye." derken bana resmen kızmıştı. "Ama Alaz sen bana her ne olursa olsun telefonlarım açılacak demeden mi?" dediğim de sabır çekip, "Sana sofradan kalk dermiyim yavrum ben, yemeğin soğumadan git yemeğini ye sonra ararsın müsait olunca." dediğin de kafa sallarken, "Peki." dedim ve kapattım. Odadan çıkıp aşağı indiğim de babamın somurttuğunu görünce, utandım çünkü neden sofradan kalktığımı biliyordu. Alazla konuştuğum için utanmamıştım. Alaz için sofradan kalktığım ve babam somurttuğu için utanmıştım. Yemeğime devam ederken, uzunca bi süre sessizce herkes yemeğine devam etti. Ben tabağımı bitirmek için zorlarken, miraç abinin tabağını merakımdan ona baktım, somurtmuş ve yüzünü buruşturarak tabağına baktığını görünce sessizce kıkırdadım. Kendi tabağıma bakınca ben de onun gibi somurttum. Off! Aklıma gelenle gülmemeye çalışaraktan elime bi kaç börek aldım ve onları yavaşça eteğime düşürdüm, başka çarem yoktu! Yoksa tabağımdakiler kesinlikle bitemezdi!? Babam ve anneme alttan bakışlar atıp bana bakmadıklarına emin olunca birer börek, birer sarma.. Allah ne verdiyse, elime hangisi geldiyse onu eteğimin üstüne bırakıyordum. Hem hava kararmak üzereydi, birazdan lavabo bahanesiyle üstümü de değiştirirdim kimse anlamazdı. Tabağım da az buçuk şeyler kalınca miraç abiye bakınca tabağıma gözlerini belerteler baktığını gördüm. Vücudumu masaya yaklaştırıp eteğimdeki yemeklerin görünmemesini sağlayıp, sinsice sırıttım. "Baba ben doydum bunlar da kalsa olmaz mı?" dediğim de babam tabağıma bakınca kaşlarını hafif çatıp, "Kuzu bi kaç tane şey kalmış onları da bitirmeden kalkmıyorsun." dedi ve onlar yemeklerini bitirdikleri için sofradan kalktılar ve avludaki geniş yerde olan yer minderlerinin üstüne oturdular, annem içeri geçip çay hazırlıkları yaparken, miraç abi bana ters ters bakıyordu. "Naptın lan yemeklerine üçkağıtçı!?" diye söyleyince, "Nıc,nıc,nıc ne yapılır abi yemekler? Ben yedim, sen ne yapıyorsan yap." deyip omuz silkerken elime bi börek alıp ağzıma attım. "Çok açtım da ben." derken sırıtıyordum. Kapı çalınınca ikimiz de kapıya bakmaya başladık. İçerdeki korumalardan biri kapıyı açınca kutayla bi şeyler konuşuyorlardı, koruma babama dönüp beni gösterince babam kafa sallayınca adam yanıma geldi. "Hanımım, seni çağırıyorlar." dediğin de yutkundum. Şimdi herkesin odağı bendeyken nası kalkacaktım ben!? Eteğimdeki yemekler.. Kutaya ters ters bakıp, zorla gülümsemeye çalıştım. "Kutay, çok acil değilse sonra lütfen." dediğim de, aptal herifin hiç birşeyden haberi olmadığı için "Ağamın emri gelin hanım," dediğin de sessizce bi küfür savurdum. "Ama ağan yemekten kalkmanı doğru bulmaz sen buraya gel." dediğim de bana anlamayarak bakarken, "Kuzu, kalk bak bakim be istiyor gene o adi herif." dediğin de artık kaçarımın olmadığını biliyordum. Sesli bi nefes alıp, "Bismillah" dedim ve kalktığım gibi kucağımdaki yemekler yere döküldü. Herkesin bana baktığından emin olduğum için, gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Yaklaşık 20 saniye kadar sessiz bi ortamdan sonra, Cemal abinin gülüşüyle gözlerimi araladım. "Bak ağam ben sana demedim mi, bizim kız hiç değişmemiş diye?" dediğin de annemin sinirli bakışlarıyla karşılaşınca korkum daha da çoğaldı. "Be-ben bi Kutaya bakayım." dedim ve hızlıca kapının önüne çıkıp, kapıyı kapattım. Kutaya öldürecekmiş gibi bakışlar atınca, "Yenge valla bana bakma, abimin emriydi." dediğin de anlamadım. "Ne abinin emriydi?" dediğim de "İşte seni çağırmak." dediğin de sesli nefes verip sabır çektim. "Tamam Kutay. Ağan ne istiyor yine?" dediğim de bakışlarını kaçırıp, "Hiçbişey." dediğin de kalakaldım. "Nası, anlamadım?" dediğim de "Hiç birşey yenge, kucağına attığın yemekleri abime bildirmişler, o da sana ders vermek istedi herhalde." dediğin de onu boğabilirdim. "Hayvan herif! Sen niye onların planını bozmadın! Bana bak, sen burdaysan artık,yani en azından burda kaldığımız süre zarfında benim adamımsın. Anladın mı?" derken ona sesimi yükseltsem de sürekli bana kaş göz yapıp duruyordu. "Alaz ağanın da! Dersinin de! Kim azar işitecek şuan!? Ağamızmış! Söyleyin o ağanıza birinci kural! Evdeki plan yada programlarımı sabote etmeyecek!" dediğim de "Onu sen beni arayıp söylemen gerek miyor mu yavrum?" sesini duyunca kala kaldım. Arkaya baktığım da kimse yoktu? Nasıl ya, nerden gelmişti bu ses? "Arkana bakma, Kutayın telefonuna bak." derken alay ettiğini gizlemiyordu. Kutay çekinerekten, bana telefonu uzatınca, ona yaklaşıp sessizce "Ecelin benim elimden olucak Kutay!" diye tehdit edip, derin bi nefes aldım ve kendimi gülümsemeye zorladım. "Kocacım." dediğim de karşı taraftan anlaşılmayan küfürler duydum, "He karım, söyle. Az önce Kutaya söylediklerini bide bana aktar bakim." dediğin de gülüp, "Kocam, ne dedim ki ben, şey b12 eksikliğim artmış galiba." diyerek konudan uzaklaşmaya çalışırken, "Ağanız diye başladın güzelim ben hatırlatim. Hani şöyleydi;" devam ederken benim gibi sesini arttırınca irkildim. "Alaz ağanıza da! Dersine de! diye devam ediyordu güzelim hatırladın mı?" dediğin de yutkundum. "Iı-ıı" diyerek hatırlamadığını belirtince kısa bi süre sessizlik oluştu. "Yemeklerin konusun da kural koymaya gerek duymamıştım ama demek ki varmış. Sorun çıkartıp, üçkağıtçılık yapmayacaksın küçük hanım. Anlaştık mı?" dediğin de şansımı zorlayarak, "Anlaşmazsak ne olur Alaz?" diye safça sordum. "Andım olsun Asi-" diyemeden araya girip, "Anlaştık, anlaştık vallahi anlaştık." dediğim de sustu. Ona trip ataraktan, "görüşürüz!" dedim ve onun cevabını beklemeden telefonu kapattım. Kutayın yanına gidip telefonu avcuna vurarak bıraktım. İçeri girdiğim de neyseki sofra toplanmıştı, aklıma gelenle elbiseme baktığım da battığını gördüğüm de somurttum. "Bi sorun mu var kuzu?" diyen annemin sesiyle, gülümseyip "Yok Eslem sultan. Ben bi şey edim üstümü değiştirip geleyim." dedim ve hızla merdivenleri çıktım, kendi odamın hala aynı olup olmadığını bilmiyordum ama değiştirecekleri aklıma yatmayınca, odama yöneldim. Odama girdiğim de herşeyin düzenli ve aynı yerinde olduğunu görünce gülümsedim. Dolaptan bi eşofman bi de tşhört çıkartıp giydim. Saçlarımı yukardan dağınık topuz yaptığım da bileğim de toka olmadığı için etrafa bakındım, masadaki kalemlikten bi kalem alıp saçlarımı tutturdum. Odama son kez baktığım da ne kadar çok özlediğimi fark edince, kendimi yatağıma attım. Gözlerimi yumup kısa bire süre sessizliğin ve yalnızlığın tadını çıkardım. Aşağıdan sesler gelince gözlerimi araladım, bu kadar yeterli bile gelmişti. Aşağı inmeye başladığım da babamın hazırlandığını görünce şaşırdım. Miraç abime baktığım da onun da hazırlandığını görünce gözlerim annemi ararken, yanıma geldiğini gördüm. "Anne? Ne oluyor?" dediğin de annem gözlerini kaçırınca tedirgin oldum. Babamın yanına ilerleyip, "Baba nereye akşam akşam?" dediğim de gözlerindeki sinirle beraber bana bakarken içinin gittiğini görebiliyordum. Bana sarılıp, "Birşey yok kızım, bi işim çıktı birazdan gelirim." dediğin de tedirginliğim arttı çünkü hiçbir şey anlamamıştım. "Gitmesen?" dedim birden. Babam bana dönüp, "Hemen gelicem." dediğim de gözlerim doldu. Fısıltıyla, "Korkutuyorsun beni gitme, ilk günüm. Seninle uyumak istiyorum, çok özledim görmüyor musun?" derken sesim ağlamaklı çıkmıştı. Babamın serçe parmağını tutup hafifçe kendime çektim. "Lütfen baba." dediğim de gözlerini yumdu, derin bi nefes aldıktan sonra gülümseyerek bana baktı ve "Madem kuzucuk özledim diyor, işler biraz daha bekleyebilir." deyip bana sarılınca sesli nefes verdim. Neden gitmesini istemedim bilmiyorum ama içimden bi ses ilk geldiğim günün ve bunun da Alaz ağayla ilgisi olduğunu söylüyordu. "Hanım sen bize çay koyasın." deyip bana döndü ve "Giymişsin yine kısa kolluyu, üşüyeceksin. Yukarı salona çıkalım." dediğin de kaşlarını hafif çatınca gülümseyip kafa salladım. Biz tam yukarıya çıkarken, "Ağam ben de gideyim, sizi yalnız bırakayım. Yarın yine uğrarım." diyen miraç abinin sesiyle ona döndük. "Burda kal bu gece, yarın zaten tekrar geleceksin." deyip, Miraç abinin itiraz etmemesi için cevabını beklemeden yukarı çıkınca bende peşinden çıktım. Salona geçince babam genelde tek kişilik koltuğunda otururdu, üçlü koltuğa oturup, "Gel kızım." deyip elini dizine vurunca gülümseyerek yanına gittim ve kafamı dizine koyarak uzattım. Babam saçlarımı okşarken, "Anlatmayacak mısın?" dediğin de alttan ona bakıp, "Neyi?" dediğim de "Ne yaşadığını, neler olduğunu?" dediğin de yutkunup önüme döndüm. Sessiz kaldım. Sustum. Babam saçlarımı okşamaya devam ederken, "Sitem de mi etmeyeceksin, sen nasıl babasın da mı demeyeceksin?" dediğin de boğazım da bi yumru oluştu, gözlerim doldu. "Baba nası sözler bunlar, benim için geldin. Sana evet deseydim alırdın beni ordan biliyorum ama ben.. ben abim için kabul ettim." derken hem ona kızıyor hem de ağlıyordum. "Azıcık şikayet etsen kızım olmaz mı?" derken onun da sesinden gözlerinin dolduğu belliydi. "Küçükken de Baran sana karışınca ona kızmayayım diye susar, şikayet etmezdin. Sen ona hiç bir zaman kıyamadın ama o.." dedi ve devamı gelmedi belkide gelemedi. Bacaklarımı kendime çekip kafamı babama çevirdim, "Baba, ben iyiyim." dediğim de sol gözümden bi yaş akınca babam gözlerini yumdu ve babamın da sol gözünden bi damla yaş aktı. Ben babamın gözyaşını sikerken o da benim gözyaşımı sildi. "19 yaşındasın be kızım, tüm aile sana şımarık derken sen duyma da incinme diye kaç kişiyle kavga etmişimdir şu yaşıma kadar, her kim ne derse desin Asil daha küçük dedim, benim gözümden kendini görsen belki bana kızarsın." derken zorla da olsa gülmüştü. "Biliyorum, hayatım boyunca bana bi kere bile keşke dedirtmedin teşekkür ederim." derken sesim kısık çıkmıştı. Babam eğilip saçlarımdan öptüğü zaman göz yaşlarım durmaksızın daha hızlı akmaya başladı. Daha fazla babamı böyle görmek istemediğim için gözyaşlarımı silip kendimi gülümsemek için zorlarken, "Ama kaç yaşına gelirsem geleyim hala şımarık kızın olarak kalırım ona göre." dediğim de babam da benim gibi kendisini gülmek için zorlamıştı. Oturup babama sıkı sıkı sarıldım ve onun göğsüne sığındım, sığındım.. Babam bana sarılırken, sanki her an beni onun göğsünden çekeceklermiş gibi sıkı sıkı sarılıyordu. "Bizi çok özledim baba, bir daha hepimiz bir arada olur muyuz?" dediğim de babamın yutkunduğunu fark etmiştim. "Biz zaten şuan bir aradayız." derken sesini otariter çıkarmak için zorlamıştı, Abim.. onu bi gün affeder miydi babam yada annem. Peki ya ben.. Ne hale getirmişti bizi, beden artık Abi kelimesi denince içim de canımı yakacak bi his oluşuyordu, güzel anılarımız bile aklıma gelmiyordu artık. "Baba" dedim ve biraz durup, "Abi-" diyemeden babam lafımı kesip, "Sakın Asil, senin bi Abin, benim de bi oğlum yok! Sakın." dediğin de bi şey diyememiştim çünkü bendeki yara hala kabuk bile tutmamıştı. Annem içeriye çay tepsisiyle içer girince hızla gözyaşlarımı sildim, neşeyle giren annem "Ne kaynatıyorsunuz, Baba-kız?" dediğin de gülümseyip, "Hiiç, havadan sudan." diye babamdan önce cevap verdim. Annemin elinden çayları alıp servis ettim. Tekrar babamın yanına oturdum ve bu buz gibi havayı değiştirmek için aklıma gelen saçma şeyleri düşündüm. "Baba, yarın sana çok güzel bi kahvaltı kuraca-" diyemeden bu sefer lafımı kesen annem olmuştu, "Bana bak serçe, bu konaktaki kurallar değişmedi. Mutfağımdan uzak dur." dediğin de babam gülerken ben somurttum. "Ama anne-" derken annem benden hızlı davranıp, "Sana söyledim, 30yaşına girince belki kahvaltı hazırlamak için girebilirsin ama unutma belki!" diye baskıyla ifade edince onu ayıplar gibi bakış atıp babama döndüğüm de, "Kuzu biliyorsun biz de yaş aldık kızım, sen en iyisi odan da sabah takıl hem sen yerinde durursun hem de bizim sağlığımız." derken gülmemek için yanaklarını ısırıyordu. Az önce babam abimi bi defasın da zehirlediğim için sağlığından korktuğunu mu söylemişti!? Hızla ayağa kalkıp, sol bacağımı yere vurduğum an ikisi de kahkaha atınca tam gidecekken babam kolumdan tutup, "Gel gel, bak bu sefer Cemal'in dediğine inandım. Sen hiç değişmemişsin." derken hala dalga geçiyordu. Kolumdan tutup beni koltuğa çekince onun yanına oturdum. İkisine ters ters baktığım da bile hala ikisi gizlice gülüyorlardı. Babam çayımı gösterince çayımı içmeye başladım, annem sürekli beni süzüp, "Kızım sen niye bu kadar kilo verdin?" deyip durdu sürekli, hayır diyemiyorum ki başım da bi deli yemek yedirip duruyor nasıl kilo vereyim diye! Susup durdum. Babam sürekli sorular sordu ve ben yine sürekli sustum çünkü konuşmak istemiyordum. Çaylar bitince tekrar doldurdum ve bu uzunca bi süre devam etse de onlarla beraber olduğum için yine de çok mutlu ve huzurluydum. Uzunca bi süre sonun da saat geç olmuştu, ben esnemeye başlayınca babam gülüp, "Serçenin uyku saatimi geldi." dediğin de gülüp kafa salladım. "Biraz yoruldum galiba." dediğim de babam, "Hatun saat de geç oldu, biz de uyuyalım." dediğin de ayaklandık, babam odasına doğru giderken biraz çekinerek, "Baba, hasta olduğum da başım da bekliyordun ya, birazcık benimle kalsan." dediğim de gözlerimin içine bakarak gülümsedi ve kafa salladı. Annemin gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. Yanıma gelip, her iki yanağımı öptü ve "Allah rahatlık vere kızım." deyip odasına geçti, ben önde arkamda babam odama geçtik, yatağa uzandığım da babam üstümü örtüp yanıma oturdu. Bi süre ben onu, o beni izledi. "Asilim, niye anlatmıyorsun güzel kızım. Kötü mü davranılıyor orda sana?" dediğin de, belki ilk defa gözlerimi kaçırmadan cevap verdim. "Bana çok iyi davranıyorlar baba, ben şey sadece alışmaya çalışıyorum." dediğim de gözlerini yumup kafasını salladı. Yalan söylememiştim, gerçekten herkes bana çok hassas davranıyordu. Babamın yorgun bakışlarını görünce gözlerimi yumdum, daha fazla kalmasını,hem soru sormaması için hem de yorulmaması için istemedim. Bi süre gözlerimi kapalı tuttum. Kısa bi süre sonra babamın sesini duydum. "Uyumadığını biliyorum kuzu, sadece şunu bil yeter. Eğer bi gün dayanamazsan yada yarın devam etmek istemezsen kimse seni burdan alamaz. Canımı veririm ama kızım istemediği sürece asla kızımı vermem. Bunu bana söylemekten çekinme çünkü bu senin en büyük hakkın." dediğin de gözlerimi hiç açmadım ama gözyaşlarımın yastığımı ıslattığını hissettim. Babam üstüme eğilip saçlarımı öptü ve odadan çıktı. Gözlerimi açtığım da derin bi nefes aldım ve gözyaşlarımı sildim. Telefonumun üst üste ışığı yanıp sönünce elime aldım. Kahretsin! Telefonu sessize aldığım için duymamıştım, Alaz ağadan 4cevapsız arama ve 17 mesajla karşılaşınca şok oldum. Tam mesajlara girecekken, penceremden tıktıklama sesi gelince kala kaldım. Yanlış duymuş olmalıydım. Tekrar aynı ses gelince yataktan çıktım ve pencereye bakınca gözlerim yuvalarından fırlatacak gibiydi. Bu, nası ya!? Alaz ağa!? Ben donakalmışken Alaz ağa bana pencereyi aç işareti yapınca kendime geldim. Hızla pencereyi açtığım da rahat bi şekil de içeri girdiğin de ben hala şok olmuş şekilde ona bakıyordum. "Yavrum kapatsana pencereyi." dediğin de "Hı?" dedikten bi kaç saniye sonra algıladıktan sonra hızla pencereyi kapattım. Yatağa oturunca sinirli olduğu belliydi. Bana bakıp, "Niye açmıyorsun telefonunu?" dediğin de "Şey, telefonu burda unutmuşum ve sessiz de olunca şey olmuş." dedim. Yüzüme kısa bi süre bakıp, "İyi misin sen?" dediğin de gözlerimi kaçırıp, kafa salladım. "İyiyim." dedim. "Bişey mi oldu?" dediğim de rahatlıkla "Yok sen cevap vermeyince bi gelip bakayım dedim." dediğin de, pencereye bakış atıp, "Peki neden kapı yerine pencereyi tercih ettin?" dediğim de kaşlarını çatıp, "Aslın da kapıya yöneldim de senin o hayırsız babana güvenemedim, sorun çıkarmasın dedim." dediğin de somurtup, "Babama hayırsız deme." dediğim de gülüp geçti. Yatağa uzandığın da kolunu açıp, "Gel." dediğin de sessiz ve can sıkıntısıyla yanına gidip uzandım. Kafasını saçlarıma gömüp uzunca bi süre koklayıp öptükten sonra, "Anlat bakalım, ne oldu? Kim canını sıktı." dediğin de sessiz kaldım, hiç cevap vermeden öylece durdum. "Asil eğer burda mutlu değilsen seni şuan da bile götürebilirim." dediğin de telaşlanıp oturdum. "Hayır, istemiyorum. Çok mutluyum ben gerçekten." dediğin de beni tekrar göğsüne çekti. "Madem öyle istiyorsun öyle olsun." deyip tekrar saçlarımı öptü. "Uyu hadi." dediğin de kafamı kaldırıp ona bakarken, "Burda mı uyuyacaksın? Ama annem yada baba-" diyemeden dudaklarını dudaklarıma bastırınca cümlem yarım kaldı. Geri çekilince "Sen uyuyunca giderim ben." dediğin de kafa sallayıp önüme döndüm. Uykum geliyordu ama babamın sözlerinden sonra biraz düşünmek istiyordum. Buraya gelirken çok heyecanlıydım ama annem ve babam beni gördükçe kendilerine kızıyor ve küsüyorlardı, buda benim canımı fazlasıyla yakıyordu. Göz yaşım daha fazla dayanamayaraktan aşağıya akmaya başladı. "Neden yaptın Alaz?" dedim fısıltı gibi, "Niye dağıttın beni, toparlanamıyorum." dediğim de kafamın altında olan göğsü hareketsizce kaldı. "Ya bi gün sadece sana alışırsam, ya seni hiç sevmezsem?" derken amacım onun canını yakmak değildi, ben sadece artık daha fazla içimde tutmak istemiyordum düşüncelerimi. "Beni bu yaşantıya mahkum bırakırken ve önüme sadece doğru bildiğin yolu çizersen nası olacak yaşantımız?" derken sesim kırgındı. "Çok canım yanıyor ama en çok da anne-babamın bana bakarken kendilerini suçladıklarını gördükçe daha çok canım yanıyor ve bunun sebebi sensin.." deyip derin bi nefes aldım ve biraz durup devam ettim. "Sana söylediğimi yapacağım Alaz, senin içtiğin antlardan içiyorum ki sana söylediğim her şeyi yapacağım." derken bu sefer sesim keskindi, çünkü yapacaktım. "Babamın beni almaya geldiği gün ve canımı yaktığın her gün için sana bedelini ödeticem. Beni küçümseme çünkü sana bi Arnas gelini olarak ant içiyorum." derken artık sesimin netliğinden emin değildim çünkü gözyaşlarım konuşmamı zorlaştırıyordu. "Peki ya beni seversen Asil?" diyen sesindeki hüznü hissetsem de acımadan ve kalbimden ve aklımdan ilk geçenleri söyledim. "Eğer bi gün seni sever yada aşık olursam işte o zaman bil ki kendi urganımı hazırlamışımdır Alaz. Eğer sana aşık olursam sana sözüm olsun kalbimin tam ortasından kendime kıyacağım." dediğim de bedeni kaskatı kesildi. Durmadım, duymadım, görmedim ve devam ettim. "Eğer kendime birazcık saygım varsa yada aileme birazcık sevgim ve sadakatim varsa bu dediğimi yapacağım. Kalbin dört odacığı vardır Alaz seni onların yanından bile geçirmeyeceğim. Saygı yada zamanla olan basit sevgiden bahsetmiyorum, burda aşktan bahsediyorum. Bunu yapmayacağım, çok düşündüm Alaz gerçekten çok düşündüm. Bizim yaşantımız sadece alışma sürecinden fazlası değil, arada olan kavgalar yada gülmeler sadece alışma süreci ve benim psikolojik durumumla ilgili. Bunu sende ben de çok iyi biliyoruz." dediğim de hiç lafımı kesmeden uzunca beni dinledi. Tekrar aramızdaki sessizlikten sonra "Siktiğimin uçağından buraya ne değişti Asil!" derken dişlerinin arasından konuştuğu belliydi. "Sen düşün Alaz ne değişti? Sürekli senin yanın da olmaya mahkum biriyim ve ben ilk defa özgürce düşünebildim. Uzun bi süreden sonra.." derken sonlarda sesim kısılmıştı. Yutkunduğunu duymuştum. Cevap vermedi, cevap vermedim.. Çok uzun bi süre sessiz kaldık ne o, ne de ben, hiçbirimiz devam etmedik. Kimse hareket dahi etmedi, yorulmuştuk yada yormuştuk birbirimizi. Daha fazla düşünüp kafayı yememek için gözlerimi kapattım çünkü uyumak istiyordum, uyuyup yanımın boş olduğunu görmeye ihtiyacım vardı. Ağladığım için yanan gözlerim kapandığım da şükretmişlerdi. Daha fazla zorlanmak istemediğim için gözlerimi kapattım ve kendimi belki de uzunca bi süre bırakamadığım huzurlu bi uykuya teslim ettim....

.

.

.

.

Evettt bi bölümün daha sonuna geldik..

Uzunca bi süre oldu, bölüm yayınlamayalı. Nasıl buldunuz??

Kitabıma beğeni ve yorumla destek verirseniz çok sevinirim.✨

SİZCE ASİL HAREKETLERİNDE HAKLI MIYDI??

ASİLİN BU 1HAFTALIK SÜREÇTE NELER YAŞAYACAĞINI DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ???

ALAZ AĞA SİZCE NE YAPMALI???

 

Bi sonra ki bölüm de görüşmek dileğiyle..🫶🏽✨

 

Loading...
0%