@m.k
|
Keyifli Okumalar..✨🫶🏽
Beklediğinden daha fazla kalabalık gelen misafirler için hem ev sahipleri olarak biz, hem de evin yardımcıları sürekli servis için koşturuyorduk. Uzun bi uğraş ve süreden sonra çok uzun bi sofraya tüm misafirler ve hepimiz oturup yemeğe başladık. Herkes kendi arasında konuşuyor ve çoğu da kaş göz hareketleriyle beni gösteriyordu. Ne kadar rahatsız olsam da onlara belli etmeden yemeğimi yiyip Ayaz'la sohpet ediyordum. "Kuju hetej neyen toptandı ki?"(Herkes neden toplandı ki?) diyen Ayaza gülümsedim ve "Bugün güzel bi olay olduğu için birlik de sevincimizi, mutluluğumuzu paylaşalım ki artsın diye." dediğim de güldü ve "Öye mi oyuyo, muttu oyunca bunu hekeşe şöyeyşem daha kok mu muttu oyugam."(Öyle mi oluyor, mutlu olunca bunu herkese söylersem daha çok mu mutlu olucam.) dediğim de gülüp, "Öyle değil, yani sen bana mutlu olduğun şeyi söylersem ben de seninle sevinir ve gülümsersem bu sefer ben sevindim diye sen de daha çok sevinirsin." dediğim de "Hee aynadım aynadım." (Hee anladım anladım.) dediğin de gülerek kafa salladım. Yemeğe sessizce devam ederken "Asil gelin, sen nasılsın?" diye seslenen ama tanımadığım yaşlı kadına döndüm ve "iyiyim soğolun siz nasılsınız?" dedim gülümserken, "İyiyim iyiyim, Alaz ağa çocukları pek sever hayırdır bu sefer niye bu kadar bekliyor? Yoksa sen mi istemezsin?" dediğin de anlamadım, bu sefer derken. "Anlamadım, bu sefer derken?" dedim gerginliğimi belli etmeden, "Ya kadın yaşlı sen bi bakar mısın yenge?" diye kolumdan çekiştiren Zilana, "Bi bekle Zilan, Zilan bi dur düşücem."desem de sadece beni çekiştirdi. Mutfağa kadar beni çekiştirince "Of Zilan! Çekiştirme artık ne oldu?" dedim sinirlenirken, "Yenge kusura bakma ama abim yengene söyle birazdan çıkacağız hazır olsun dedi ve sana söylememi söyledi." dediğin de yutkundum, "Ne-nereye gideceğiz ki? Hava kararmak üzere." dediğim de Zilan'nın da canı sıkılmış gibi suratını asarak "Bilmiyorum ki yenge, biraz sinirli gibiydi." dediğin de beni merak etmemesi için gülümsedim ve "Amaan be ne olmuş ne yapar ki en fazla?" dedim ve koluna girerek yukarı çıkmaya başladığımız da onun da gülümsediğini görünce burukça içten bi kez daha gülümsedim. Ne yapacaktı ki acaba? Vururmudu ki bana, yapar mıydı öyle bi şey? Önüme tam bakmadığım ve daldığım için bi şeye çarptım,tam düşecekken birisinin elini belim de hissedince irkildim ve hızla onun elini itince aptal gibi merdivenlerden yuvarlandım. Sonun da yerle buluşunca belimdeki ağrı ve kollarımın kemiklerinden emin olamadım. "Asil!" , "Yengee" diye aynı anda iki kişinin sesini duydum, Allahtan kafam fazla değmeden bi kaç merdivenden yuvarlandım. Kafamı kaldırdığım gibi karşım da Alaz ağayı görmeyi beklemediğim için şaşırdım. "Hey Allahım sen bana sabır ver! Elimi iterken ki amacın neydi senin!" diye bana söylenirken beni kucağına almıştı bile, kucağına alırken belim biraz ağrısa da fazla ağrım yoktu. "Şey, ben bilmiyordum yani görmedim ki seni, birden belime sarılınca korktum." derken sesimi duyduğundan bile emin değildim. "Zilan biz gidiyoruz sen dayeme haber veresin." dediği gibi avluya yürümeye başlayınca "Alaz gitmeyelim lütfen, Alaz lütfen." diye söylesem de ne yüzüme bakıyordu ne de beni dinliyordu. "Alaz lütfen, nereye gideceğiz bari onu söyle." derken ağlamaya başlamıştım bile, "Alaz.." diye fısıldadığım da yüzüme baktı ve gözyaşlarıma bi süre bakıp gözlerini yumdu, "Ağlama Asil! Yaptığının arkasında dur ve ağlamayı kes." dediğin de onun boynuna sardığım ellerimi yavaşça indirdim ve kucağımda birleştirdim, avluya çıktığımız zaman bi süredir görmediğim Ali yanımıza geldi ve gözyaşlarımı görünce şaşırarak Alaz ağa'ya dönüp "Abi?" diye soru dolu bakışlarını yöneltince, "Ne abi ne!" diye birden kükreyince tüm bedenim bi anda titredi, kısa bi an bana baktı ve sonra Ali'ye dönüp "Araba hazır mı!?" dediğin de Ali sadece kafasını salladı ve önden yürümeye başlayınca Alaz ağada onu takip etti. "Alaz, gitmek istemiyorum. Lütfen." diye son kez söylesem de Alaz ağa beni duymadı.Kapısı açık olan arabaya binince kısa bi süre sonra araba hareket etti. Alaz ağa beni kucağından indirip yanına oturtmuştu, tırnağımın yanındaki etleri kazırken "Kes şunu!" dediğin de ıslak gözlerimle ona bakmaya başladım. "Elini kanatacaksın kes şunu." dediğin de elimle oynamayı bıraktım. "Alaz nereye gideceğiz?" diye tekrar sordum ve Alaz ağa tekrar beni yanıtsız bıraktı. "Ne yapacaksın bana? Çok mu kızdın?" diye soraraken sesim fazla kısıktı. "Bana kızmadan önce kendi hata-" diyemeden Alaz ağa lafımı kesip "Sus Asil! Sus ki ben konuşmayayım, çünkü ben konuşursam ağır konuşurum onun için sus!" dediğin de sadece kafa sallayıp sessizce ağlamaya devam ettim. Araba sarsılasak ilerlemeye devam edince cama döndüm ve dağlık bi yola girdiğimizi gördüm. Ne yapacaktı bana? Allahım sen bana yardımcı ol, sen biliyorsun benim niyetim kötü değildi gerçekten. Araba kısa bi süre içinde durunca, benim de nefesim durulmuştu. Kapı açıldı ve Alaz ağa indikten sonra ben inerken birden topalladım, elbisemi hafif kaldırıp bakınca bacağımın bu kadar kısa sürede morardığına mı yoksa morardığı halde gerginlikten ağrısını hissetmeme mi şaşırsam bilemedim. Tam devam edecekken Alaz ağa tekrar beni kucağın alınca "Kendim yürüyebilirdim! Kızıp, bağırdığın kadını taşımana gerek yok!" diye söylenip burnumu çektim. Yüzüme bakıp, "Kadın benim değil mi!?" diye ters ters cevap verince gözlerim doldu ve "Ee devamı ne ister döverim ister severim mi! Dövecek misin beni? Babamın bana yapmadığını el oğlumu yapacak?" dediğim anda donakalmış gibi olduğu yerde kaldı ve şok olmuş gibi yüzüme bakmaya başladı, bi süre yüzüme bakıp "Beni hiç mi tanımadın yada ne bileyim hiç mi çözemedim hiç mi karakterimi anlamadın Asil yada anlamaya çalışmadın?" derken sesindeki hayal kırıklığı beni şaşırtmıştı, benden cevap alamayınca yürümeye devam etti ve evin içine girdi. Evin orta yerinde olan salona girdi ve beni yavaşça koltuğa uzatıp yukarı çıkınca kalakalmıştım. Ayaklarım ve bacaklarımda ki hafif uyuşma belirli yerlerde oluşan ağrıları merak edince eteğimi dizimin üstüne kadar çektim ve bacaklarıma bakmaya başladım bi kaç yerde küçük korluk ve tahriş olduğunu görünce kollarıma bakmaya başladım neyseki kollarım da sadece küçük bi kaç tahriş vardı, belimde ki ağrı hepsini bastırıyordu ama ona bakmak için ayna olması gerektiği için sonra bakardım. Birden karşıma gelen Alaz ağayla şaşırırken hızla eteğimi indirdim. Tam ayaklarımın ucunda oturdu ve elindeki kremi görünce anlamadan ona baktım. Düz bi ifadeyle "Bacağına krem sürmeliyim yoksa tahriş olan yerler varsa onlar da moraracak." dediğin de göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim ve "Bi şey yok daha az önce baktım."diye yalan söyledim. "İyi bi de ben bakayım, sonuçta senin gördüğünle benim gördüğüm hiçbir zaman aynı olmuyor." dediğin de "İkimizde de aynı bilgi ve aynı şartlar da olursak sence ikimiz de aynı şeyi anlamazmıyız?" derken yine isteksiz gözlerim dolmuştu. "İkimizin aynı şartlar da olmasını istemiyorum çünkü buna gerek yok." derken sesindeki keskinlik canımı sıkmıştı. "Sen bilirsin, her defasında da bu tarz şeylerle uğraşmak istiyorsan..?" diye omuz silktim gözlerim doluyken. "Asil! Aç şu bacaklarını dedim uzatma." dediğin de "Sana bi şey yok ben baktım dedim ya." diye bağırınca, gözlerini yumdu ve "ya sabır.." tarzı şeyler geveledi ve "Derdin ne senin!" diye bağırmaya başlayınca ben de kendimi tutamayıp "Derdim ne mi! Derdim ne mi! Sen benimle dalga mı geçiyorsun! Hayatıma birden girdin ve benimle evleneceksin yoksa abini öldürürüm dedin ve tamam dedim, beni ailenle yaşamaya mecbur kıldın ve herkese zamanla alıştım tamam dedim,aynı evde ve aynı yatak da uyumaya mecbur bıraktın ve zamanla buna bile tamam dedim Alaz görmüyor musun!? Buna da tamam dedim ama benden bi şeyler saklıyorsun biliyorum! Biliyorum çünkü hissediyorum!" diye sesimin çıktığı kadar hem ağlayıp hem de bağırıyordum. "Sen bana her yaklaştığında içim de değişik bi his oluyor! O an aklıma sadece benden sakladıkların geliyor Alaz! Bana yalan hariç herşeyle gel diyen adam bana yalanla geldi bugün görmüyor musun!? İlk başta Asil o da seninle buna mecbur,Asil onu da anlamaya çalış diye diye kendimi avuttum hep ama ben senin hayatına göre yaşıyorum Alaz,ben hep sana göre ayarlanıyorum çünkü sen bunu istiyorsun! Sana dürüst olmamı istiyorsun! Sana ait olmamı istiyorsun! Senin işlerine,benden sakladıklarına karışmamamı istiyorsun! Sen ikimizin aynı şartlarda olmasını istemiyorsun! Ben senin oyuncak bebeğin değilim Alaz! Sen otur diyeceksin ben de oturan ya da kalk deyince ben de kalkacak bi evcil hayvanın da değilim! Beni anlamaya çalışırken şuan ne değişti! Nerde o benim psikoloğum olan Alaz ağa!?" derken gözlerim ağlamaktan önümü bulanık görmeye başlamıştım, "O Alaz artık yok çünkü eski Asil de yok! Şuan karşım da sadece şımarık bi Asil var!" dediğin de beynimden vurulmuşa döndüm... Ne dedi o? Kafamda dönen tek ses "Şımarık bi Asil... Şımarık bi Asil..Şımarık bi Asil var! Sertçe yutkundum ve derin bi nefes almak için kendimi zorladım ve ayağa kalkıp "Boşanmak istiyorum! Senden boşanmak istiyorum! Senden kurtulmak istiyorum! Hayatından çıkmak istiyorum! Hayatımdan çıkmanı işitiyorum artık!" diyerek bağırırken daha fazla dayanamayarak dizlerimin üstüne çöktüm ve hüngür hüngür ve sesli ağlamaya başladım. "Artık benliğimi istiyorum!" derken ağlamaktan kelimelerim net çıkamıyordu.Bi süre böyle bekledim ve çok uzun bi süre fazlasıyla ve ara ara daha da yükselen sesimle ağlamaya devam ettim. Artık hem başım ağrıyordu hem de gözümün önündeki net değildi, yanıma çömelen Alaz ağa bana baktı ve "Asil, Anne ve babanı görmek ister misin?" dediğin de hızla ona döndüm ve dolu gözlerimle ona bakarken boğazım düğümlendi ve sadece kafa sallayabildim. "Tamam, gel yaralarına krem sürelim sonra da hazırlanıp yola çıkarız." dediğin de şok için de ona baktım, elimden tutup kaldırıp beni tekrar koltuğa oturttu ve bacaklarımı kendi kucağına yerleştirip eteğimi sıyırdı ve gördükleriyle yüzünü buruşturup tam bana bi şey söylemek için dönecekken dolu gözlerimi görünce gözlerini yumup derin bi nefes aldı ve parmaklarına biraz krem aldıktan sonra sürdüğü ilk anda ayaklarımda yanma olduğu için irkildim, yaralarıma krem sürerken ağrımaması için üflemeye başladı ve yavaşça kremi her yarama sürdükten sonra "Şimdilik örtme biraz açık kalsın. Kollarına bakayım." dediğin de çekinerek kollarımı uzattım, Sinirle bana bakarken bi yandan yavaş ve hassas bi şekilde kremi sürüyordu. Sinirinin sebebi bacaklarımda ve kollarımda yara yada herhangi bi şeyin olmadığını söylediğim içindi. Kollarıma da sürdükten sonra "Belin ağrıyor mu?" dediğin de gözlerimi kaçırıp kafamı hayır anlamın da salladım. Nefesini sesli verirken arkama geçti ve fermuarımı indirmeye başladığın da tam konuşacakken, hertürlü bakacağı aklıma gelince sustum. Kollarımdan aşağı yavaşça indirdi ve belime dokundu anda belim dikleşti ve "şhh" diye acıyla inlediğim de "tamam tamam dur sen acımıyor deyince hissetmediğini düşündüm!" dedi ve krem sürmeye başladığın da çok ağrıdığı halde sadece dişimi sıkıp yüzümü acıyla buruştırdum. Tekrar yanıma gelip oturduğun da "Asil, yarın sabah yola çıkalım mı çünkü yaraların çok taze ama illa şuan dersen şuan da gidebiliriz." dediğin de halıya bakmaya başladım. Yarın sabah gitmem herkes için daha iyi olacaktı bu halde anne-babamın yanına gidersem babam bu sefer beni asla vermez ve annem de benim için sürekli endişelenirdi ve bu yaraları görürlerse ikisi de çok yanlış anlayabilirlerdi. "Olur yarın sabah çıkalım." dediğim de kafa salladı ve beni kucağına aldığın da ellerimi önümde birleştirdim. Yukarı çıkmaya başladı ve sola dönüp bi odaya girince yatak odası olduğunu anladım. Beni yavaşça yatağa koydu ve geri çekilince "Belin ağrıyor mu?" dediğin de kafamı hayır anlamın da salladım, çünkü gerçekten de fazla ağrım yoktu ve krem de birazdan ağrısını alırdı. "Aç mısın? Orda bi şeyler yiyebildin mi?" dediğin de aslında yiyememiştim çünkü Zilan sofranın ortasında kolumdan çekiştirip mutfağa götürmüştü ve açtım. Kafamı tekrar hayır anlamın da salladım ve "Aç değilim, uykum geliyor." dediğim de kafa salladı ve "Sabah erken kalktın zaten saat erken ama erken uyanacağız zaten uyuyalım o zaman." dediğin de gözlerimi kaçırdım ve "Alaz, bugün tek uyumak istiyorum." dediğim de bi süre yüzüme baktı ve düz bi ifadeyle "Peki, ben aşağıdaki salaonda uyurum, bi şey olursa ağrın felan seslenirsin." dediğin de kafamı salladım. Solumda kalan bi odaya girdi ve kısa bi süre içinde elinde siyah bi pijama ile geldi ve "Tek giyinebilir misin yoksa yardım etmemi ister misin?" dediğin de kafa sallayıp "Tek giyinebilirim." dediğimde bana kafa sallayıp odadan çıkmadan son kez bana bakıp kapımı kapattı. Derin bi nefes aldım ve pijamalarımı giyinmeye başladım. Fazla ağrım olmadığı için pek zorlandığım da söylenemezdi. Yataktaki örtüyü çektim ve içine girip uzanmaya başlayıp tavanı izlemeye başladım. Aklıma sürekli aşağıda olanlar geldiği için gözlerim dolup duruyordu, yatak da bi o tarafa bi bu tarafa dönmeye başladım ama gerçekten şuan uykum yoktu. Sağ kolumu başımın altına koydum ve sessizce ağlamaya başladım. Artık yorulmaktan yorulmuştum.. Artık bıkmaktan bıkmıştım.. Ben artık biraz özgürlük istiyordum, biraz yeterdi bana, ben az ile yetinebilen bi insandım. Sesli bi şekilde ağlamaktan hıçkırdığım da elimle ağzımı kapattım ki sesimin Alaz ağaya gitmesini istemedim, çünkü ağlamakta da özgür değildim.. Ben hiç özgür değildim, Altın kafese konan annemin serçesiydim. Dört bi yanı çitle kapanmış babamın kuzusuydum ben. Uçuruma sürüklediğini bile bile beni itekleyen abimin şımarık kız kardeşiydim ben. Benliğim biraz alan, biraz özgürlük için yalvarırken kendisine çare bulamadan 16yaşında ki küçük kıza yardım etmeye çalışırken yine kısıtlanmıştı. Yastığımın ıslaklığını hissedince kalktım ve gözüm balkona çarpınca gözyaşlarımı silip balkona çıktım. Durmaksızın akan gözyaşlarımla dışarıyı izlerken tam karşım da bana sırtı dönük şekilde sigara içen Alaz ağayı beklemiyordum, ağlamaya devam ederken onu izlemeye başladım. Biten sigarasını küllükle söndürüp yeni bi tane daha çıkarttınca ardından yine sessiz kalıp onu izledim. Ayağa kalktı ve biraz yürüdükten sonra başını çevirip balkona bakınca beni fark etti, ilk duraksasa da uzunca bi süre sadece bakıştık. Belki normal de olsa bu karanlık da net olarak bakışlarımızı göremezdik ama şimdi hem bakışlarımızı anladık hem de ikimiz de birbirimize çok şey söylemiştik. Daha fazla dayanamayarak arkamı döndüm ve içeri girdim, yatağın başına oturdum ve gözyaşlarım artık kucağıma düşüyordu. Loş ışıkta bi süre sessizce ağlayıp düşünmeye devam ederken, kapı açılınca Alaz ağanın geldiğini bildiğim halde ona bakmadım, yanıma oturdu ve sessizce ikimiz de durduk. Varlığımız, beraberliğimiz birbirimize iyi mi geliyordu bilmiyordum ve artık bu soruyu kendime sormaya başlamıştım. "Asil" diye fısıldayıp bana döndüğün de ıslak gözlerimle ona bakmaya başladığım da tam bi şey söyleyecekken gözlerime bakınca vazgeçti, yutkunduğunu adem elmesının hasretiyle farkettim. Loş ılık da birbirimize bakarken birden dudaklarımı öpmeye başlayınca şok oldum, yavaş ve karşılık bekleyen öpüşleri ilk başta karşılık vermesem de ben de artık yavaşça onu öpmeye başladım. Eli belime yerleşti ve kendine biraz çekip daha sert öpmeye başladı. Geri çekilip kısa bi an gözlerime baktı ve tekrar öpüşmeye başladık. Eli belime ilerleyip okşadıktan sonra aşağı indi ve üstümün eteklerinden tutup çıkarttı. Geri çekilip kendi üstlerini çıkartmaya başladığın da gözlerimi kaçırıp gözyaşlarımı sildim, benim üstüm de sadece iç çamaşırlarım varken Alaz ağanın da üstün de sadece baxstırı vardı. Elini bacaklarımın altından geçirip beni kucağın aldı ve yatağın başına geçip beni yastığa yavaşça uzattı ve üstüme eğilip tekrar öpmeye başladı. Geri çekilince nefes nefese kalan ben dinlenirken Alaz ağa vücuduma bakıyor ve okşuyordu. Vücudum titremeye başladığın da elim de olmadan titremem arttı. "Neden titriyorsun?" diye soran Alaz ağanın eli göğsümü avuçlamıştı, derin bi nefes alıp "Bi-bilmiyorum." dedim. Eli belimin altına indi ve südyenimi açıp çıkarttı ve yere attı. Eğilip boynumu öpmeye başlarken yavaş yavaş dudakları aşağı kayarken benim de nefesim hızlanıyordu. Göğsümü hem emip hem de öpmeye başladığın da nefesim kesilmiş gibi hissetmeye başlamıştım, göğüs ucumu dişleri arasına alıp hafifçe sıktığın da "ıhh" diye küçük bi inleme kaçtı ağzımdan, bundan memnun kalan Alaz ağa göz ucuyla kısa bi an bana bakıp gözlerimin içine bakarken tekrar ısırdı ve ben de tekrar "ahh" diye inleyince gülümseyip göğsümü emmeye başladı. Dudakları tekrar aşağı inmeye başladı ve karnımın biraz altı ve özel bölgemin biraz üstünü öptü ve geri çekilip iç çamaşırımı gözlerimin içine bakarak çıkarttı ve gözünü ayırmadan eli kadınlığıma gitti ve yavaşça okşamaya başladığın da artık nefeslerimin sesini ikimiz de duyabiliyorduk. Hareketlerine baskı uyguladığın da ağzım hafif açık bi şekilde kendimi tuttmak için direnirken Alaz ağa sesimi duymak ister gibi daha da hızlandığın da "Aahh, ah" diye nefes nefese inlediği de istediğini almış gibi yavaşladı ve her iki bacağımı bana doğru itip "Bacaklarını arala" dedi ve kadınlığımı gözleri önüne serdi, dudaklarını yavaşça kadınlığımda gezdirmeye başlayınca "A-alazz" diye zar zor konuşabildim ama Alaz ağa diliyle yaptığı darbelere devam edince dayanılmaz ama bi o kadar da zevk vermeye başlayınca "Ahh" diye bi kez daha inledim. "Ahh, A-alazz mmh" diye tekrar istemeden inledim ve Alaz ağa geri çekilip bana bakıp gülümsedi ve eli tekrar kadınlığıma gidince yutkundum. Parmağıyla bi süre kadınlığımı okşadıktan sonra parmağını içime itince "Ahhh" diye inlediğim halde beni izlemekten vazgeçmedi aynı hareketi bi kaç kez daha tekrarlayınca, nefesim kesiliyor ve kendimi tutmak da güçlük çekmeye başlamıştım. "A-alaz ahhh ahh ya-yavaş ahhh" derken zorluk çekerken Alaz ağa hareketlerini daha da hızlandırınca elim aşağı indiği anda diğer eliyle iki elimi üstte birleştirdi ve devam etti. "Ahhh,ahhh Alazz" derken nefesimi kesecek kadar hem zevk verip hem de aynı zaman da tuhaf bi şekilde işkence gibi hissettiriyordu. Üstüme uzandı sertliğini kadınlığıma bastırırken bana bakmaya başladı, gözlerimi kaçırdığım da kendini biraz daha bastırdı ve eğilip öpüşmeye başladık, uzunca bi süre öpüştükten sonra kulağıma eğildi ve "Bana hala dur demedin Asil, devamını istiyor musun?" dediğin de yutkundum. Geri çekilip yüzümü izlemeye başladığın da gözlerimi kaçırırken evet dercesine sadece kafa salladığım da çenemi parmaklarıyla tutup kendisine bakmaya zorladı ve "Bunu dudaklarından duymak istiyorum, sesini duymak istiyorum,devamını istiyor musun yavrum?" dediğin de gözlerimi kaçırmadan ona baktım ve derin bi nefes alıp "E-evet, istiyorum." derken sesim fısıltı gibi çıkmıştı ama ikimiz de duymuştuk, eğilip dudaklarıma kısa süreliğine tekrar öptü ve geri çekilip baxstırını çıkarttı ve tekrar üstüme eğildi ve erkekliğini kadınlığıma yerleştirdiği anda gözlerimi sıkı sıkı yumdum, her iki elimi Alaz ağanın kollarını sıkarak tutuyor ve korkudan titremeye devam ediyordum. Alaz ağa kulağıma eğildi ve "Şş, sakin ol küçüğüm." dediğin de içime yavaşça girdiğin de "ıhhmm" diye inledim ve sol gözümden bi damla yaş aktığın da Alaz ağa eğilip gözyaşımı öptü, aynı hareketi devam ettirirken ben kendimi hem sıkıyor hem de sık sık inliyordum ve bi damla daha gözyaşım aktı ve Alaz ağa o gözyaşımı da öptü. "Durmamı ister misin?" diyen Alaz ağaya döndüm ve kafamı sallayarak "Ha-hayır, sadece, sadece biraz daha yavaş ol." dediğim de gülümseyip dudaklarımı öpmeye başladı. İçime her girdiğin de onu istediğim kadar işkence gibi çekiyordum ama onu gerçek anlam da istiyordum. "A-ahh!" diye inledim çünkü Alaz ağa hızlanıyor ve içime daha sert girmeye başlıyordu. "Aa-ahh ahhh Aa-Alazz!" diye bağırmaya başladığım da Alaz ağa kafasını boynuma yaklaştırdı ve "Şşhh sakin ol küçüğüm." derken sesi fazla hırıltılı ve erkeksiydi. "Aa, ahh.. ıhhmm mmmhh!" diyerek bağırmaya devam ederken, Alaz ağanın kolunu ısırmaya başladım, "ıhhmm, ıhhhmm!" diye inlerken, Alaz ağanın omzunu ısırmaya devam ediyordum. Yavaşlayan Alaz ağa biraz olsun daha da rahatlayıp, sessiz olmaam neden olmuştu. İkimiz de birbirimizin nefesini duyarken bile Alaz ağa halen içimdeydi, derin bi nefes alıp içimden çıktı ve kafasını boynuma gömüp bi süre orda nefesinin sakinleşmesini bekledikten sonra yanıma uzanıp beni göğsüne çekti. Sessizce gözyaşı dökerken, gözyaşlarım Alaz ağanın göğsüne düşüyordu. Saçlarımı okşayıp öpen Alaz ağa, "O her döktüğün gözyaşlarının sebebi için kan dökerim ama o gözyaşlarının sebebi benken elim kolum bağlı oluyor Asil." dedi ve eğilip bana bakınca dolu gözlerle bende ona döndüm, derin bi nefes aldı ve sesli bi şekil de nefesini verdikten sonra "Özür dilerim küçüğüm, seni bugün çok ağlattım." derken kendisine küfür eder gibiydi. "Amacım senden bi şeyler saklamak değil, benim hayatımdan ne kadar uzak olursan o kadar az etkilenirsin. Ben Mardin ağalarının başıyım, dostum yok benim çünkü herkesin düşmanım olduğunu acı bi şekil de öğrendim. O ağaların içine girmemeliydin, seni değil görmelerini varlığını bile bilmelerini istemediğim tek kişisin benim için." derken anlattıkları onun için işkence gibi sık sık yüzünü sıkıyor ve kötü şeyler hatırladığı için şakaklarındaki damarlar sinirinden belirginleşiyordu. Derin bi nefes aldı ve tekrar gözlerime bakıp "Herşeyin anlamını unutmuşken herşeyim oldun Asil. Küçük bi kadın hayatımı alt üst etti ama hayatımın alt tarafı, üst tarafından çok daha iyiymiş." derken küçük bi çoçuğa bakarken içi gider gibi bakıyordu bana. Söylediği sözler.. ben de zamanın da çok söylemiştim kendime. Hiç cevap vermeden onu dinlemeye devam ettim. "Şu hayatta daha da kaybedecek bi şeyimin olduğunu düşünmezdim ama sen, sen hayatıma girdikten sonrası çok değişti. Ben şu yaşıma kadar hayatıma birisinin girmeyeceğinden en az ağalığım kadar eminken küçük bi kadın bana o laflarımı yedirdi." derken bana bakıyor ama bi yandan da sanki kendisine anlatıyor gibiydi, derin bi nefes alıp. "İyiki Asil, o laflarımı bana sen yedirdin ve.. ve iyi ki hayatıma giren kadın sen oldun. Bi daha hayatımdan çıkmak istediğini bana söyleme sakın,çünkü buna ben izin vermek istesem de artık benliğim izin vermez, sen benimsin.. tıpkı benim senin olduğum gibi." dedikten sonra saçlarıma öpücük kondurunca gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Sessizce bi süre öylece ikimiz de durduk, ben düşündükçe ağlarken, Alaz ağa ben ağladıkça saçlarımı okşayıp kokumu içine çekiyordu. Yorgun düşüp uyumak isterken Alaz ağanın sesini duydum, "Asil, duş alıp uyuyalım hadi." dediğin de sadece kafamı salladım. Beni kucağına alıp yataktan çıktık ve sağdaki kapıya yönelip içine girdiğimiz de banyo olduğunu gördüm. Beni yere bırakıp, elimden tuttu ve banyoya girince suyu açtı ve üstümüze akmasını bi süre bekledik. Alaz ağa omuzlarımdan tutup beni çevirdi ve saçlarımı şampuanlayıp yıkamaya başladı. Suyun bedenimden akışını izlerken dalıp, "Alaz, aşk ne, nerden bilebilirsin ki aşık olduğunu yada aşk ile sevgi arasındaki fark ne?" diye sordum, saçlarımı yıkayan Alaz ağanın elleri bi an dursada saçlarımı yıkamaya devam ederken, "Niye, neden soruyorsun bunları?" dediğin de "Bilmem, ben hiç aşık olmadım, yani çok kişi sevdim annem-babam, akraba vs. hatta çok kişiyi de beğendim, yakışıklı dedim, waow dedim, tam benlik bile çoğu kişiye dedim ama ne bileyim aşk.. nası bi şey bunu bilmiyorum?" dediğim de Alaz ağanın elleri tekrar dondu, "Asil sen şuan kocana başka erkekleri beğendiğini ve içinden geçirdiklerini mi anlatıyorsun anlamadım!" dediğin de sesindeki sinir ve kıskançlık gülünmeyecek gibi değil di. Ona döndüm ve kafamı kaldırıp ona bakarken, "Onlara takılma, sana başka bi şey soruyorum?" dediğim de başını çevirip la havle tarzı şeyler geveleyip, derin bi nefes aldı ve bana dönüp gözlerimin içine bakarken, "Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı,gene aynı şekilde,fakat herşeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim de bir ruhumun olduğunu öğrettin." derken gözlerini bi an ayırmadan eğilip dudaklarıma küçük bi öpücük bıraktı ve "Sabahattin Ali-Kürk mantolu Madonna" dediğin de gerçekten etkilenmiştim. Sözleri beni düşündürürken, aklıma gelenlerle Alaz ağaya baktım ve "Sana sevdiği kadına aşık olduğunu, ve onun için şarkı yazan bi şarkıcının sözlerini söylicem." dediğim de beni izlemeye devam edince "Saçların da kayboldum, dudakların da kavruldum, rüzgarların da savruldu-" diyemeden Alaz ağa parmağını dudaklarıma bastırdı ve "Aşk,sevgi bi şarkı sözü yada bi şiir de olabilir bazı insanlar için ama sevmeyi bilen için Asil, sevmeyi bilen adam sözlerinin arkasında durur." dediğin de bu şarkıyı sevdiği kadına yazan adamın ona şiddet uyguladığını bildiğini anladım. Aslın da sözlerin de haklıydı, sevmeyi bilen çok güzel sevebiliyordu. "Sana aşık değilim galiba." derken düz ifadeyle ona bakmaya devam edince gülümsedi ve "Bizim için biraz daha zaman ver. Herşey daha iyi olacak." dediğin de sadece kafamı salladım. Kendi saçlarını kendisi yıkayınca saatin fazla geç olduğunu anladım çünkü normalde Alaz ağa hep bana yıkattırırdı. İkimiz de yıkandıktan sonra, Alaz ağa suyu kapattı ve elimden tutup duştan çıktık. Hızlıca dolaptan iki havlu çıkartıp önce benim bedenime daha sonra kendi beline sardı ve tekrar elimden tutup çıkarttı beni ve odanın içinde ki başka bi odaya girdiğin de bana pijama getirirken girdiğini gördüğüm ve giyinme odası olarak düşündüğüm yer doğruydu. Çekmeceleri karıştırdım ve sadece alt iç çamaşırı giyinip Alaz ağanın bi tişörtünü üstüme geçirdim. Arkamı döndüğüm de her duş sonrası gördüğüm manzaram yani Alaz ağa ve kurutma makinası! elinde makyaj masasının önünde beni bekliyorlardı. Göz devirerek yanına gidip oturdum. Gülmemeye çalışarak beni izlerken saçlarımı kurutmaya başladı, ben de önümdeki eşyaları karıştırıp bakıyordum. Ellerime ve yüzüme nemlendirici sürdüğüm de Alaz ağa somurtunca anlmayamadım bi kes daha nemlendirici sürerken somurtmuştu. "Ne oldu?" dedim merakıma yenik düşerek. "Onları sürmeni sevmiyorum." dediğin de anlamayarak ona bakmaya devam ederek "Neden ki?" dediğim de "Kokunu solumak istediğim de yada öpmek istediğim de kokunu bastırıyorlar." dediğin de yanaklarımın ısındığını hissediyordum. Bu adam bu kadar açık sözlü olmak zorunda mıydı? Normal de olsa ya da iltifat etmesini istesem aklına gelmez ama olur olmadık yerde açık sözlülüğü tutardı zaten. Eğilip boynumu öptü ve kulağıma yaklaşıp "Bu saatten sonra benden kurtulamazsın." diye fısıldayınca ona döndüğüm de kurutma makinasını yüzüme tuttu ve gülerek hızla kafamı çevirdiğim de o da benimle güldü. Saçlarımı kurutmayı bitirdiğin de saçlarımı son kez tararken, Alaz ağa kurutma makinasını yerine koyduktan sonra gelip dolaptan temiz çarşafları çıkarttı ve beraber çarşafları değiştirirken çok utanmıştım çünkü çarşafta kan vardı. Temiz çarşafları değiştirdikten sonra, yatağa uzandığım da beni göğsüne çekip hapsetti. Eli vücudum da gezinip okşamaya başladı ve bacaklarıma geldiğin de bacaklarımı yavaş yavaş okşaması hem hoşuma gidiyordu hem de uykumu getiriyordu. Gözlerim daha fazla dayanamayarak kapanmaya başladığın da son kez zorlayarak "Alaz, ben sana aşık değilim." diyebildim ve gözlerimi yumduğum da zar zor duyduğum kelimelerle Alaz ağanın "Büliyorum Asil, beni sevsen de sevmesen de seni bırakamam." dediğini duydum. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi yumdum ve kendimi uykuya teslim ettim....
Gözüme vuran ışıkla yana döndüm ve Alaz ağanın göğsüne sokuldum, içimden yine sabah olduğu için güneşe sövmeye başlamıştım. Tekrar gözüme güneş vurunca sinir ve ağlamaklı seslerle bir şeyler mırıldanıp ters döndüm ama değişen bi şey olmadı. Gülme sesi duyunca tekrar ters döndüğüm de beni izleyen Alaz ağayı beklemiyordum. Elimi güneşe siper ederken yüzümü buruşturup, "Ne oldu?" dediğim de dudaklarıma öpücük bıraktı ve "Hiç, kahvaltı hazır ve senin ilk defa uykun da birilerine sövdüğüne şahit oldum." derken bundan keyif aldığı belliydi. Yüzümü buruşturup "Kimseye sövmedim, ışınlarını tam gözümün içine gönderen güneşe sövdüm." dedim huysuzca. Gülerek kafa salladı ve "Öyle yada böyle kendin uyandın ilk defa kahvaltı hazır hadi inelim." dediğin de somurtarak kafa salladım. Yatakta oturup ayaklarımı sarkıttım. Bi kaç dakka etrafa bakınıp yataktan çıktım ve banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp ihtiyaçlarımı halledip çıktığım da Alaz ağanın yatağı düzelttiğini gördüm. Gülümseyip yanıma geldi ve elimi tutup aşağı kata inmeye başladık. Hazır kahvaltıyı gördüğüm anda gözlerime kahvaltılık soslar çarptıkça gülümsedim. Çayları görünce bu sefer çayları ben doldurup yerime geçtiğim de Alaz ağa da karşıma geçti. İkimiz de sessizce kahvaltı yapmaya başladık ama benim aklım da olan tek şey bugün ailemin yanına gidip gidemeyeceğim di? Acaba götürecek miydi gerçekten? Alaz ağa bana ballı ekmek uzatınca aldım ve yemeye başladım. Sorsam kızar mıydı acaba? Ama kendisi söylemişti ben bile teklif etmemiştim ki. Biraz daha beklemeye karar vererek kahvaltıya devam ettim. "Kahvaltı ettikten sonra hazırlan uçağımız var güzelim." dediğinde ağzımdaki lokma boğazım da kalınca öksürmeye başladım. "Öhü öhü öhüü, ne-nereye? Öhüü nereye gideceğiz ki?" derken zar zor konuşmuştum. "Yavaş Asil, çay yudumla." dediğin de hızla bi yudum alınca birden ağzım yandı ve "Ah şhh" diye tuhaf sesler çıkarttım. Ağzımı elimle yelpazelerken heyecanla "Nereye Alaz, yani nereye gideceğiz?" dediğim de ya sabır çekti ve "Asil bi sakin ol, dün sana söz verdim ya Anne-Babanın yanına gideceksin hem benim de o taraflarda işlerim var." dediğin de kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. "Onlara haber yolladın mı? Gittiğim de korkmasınlar, tamam ellerine sağlık ben giyineyim geç kalmamış oluruz." dediğim de yürümeye başlamışken "Asil, otur kahvaltını yap yavrum. Haber de yolladım ve ayrıca geç kalmayız merak etme." dediğin de "Daha ne giyeceğimi bilmiyorum Alaz. Sen yap ben doydum." dediğim gibi hızla merdivenleri çıkmaya başlamıştım bile arkamdan mızmızlansa da ona bakmadım bile. Hızla odaya girdim ve etrafıma bakındım, ne yapacaktım şuan? Ahh annem ve babamın yanına gidecektim değil mi!? Sevinçten salağa dönmüştüm resmen, hızla giyinme odasına girdim ve dolapları karıştırmaya başladım. Bugün elbise giyecektim çünkü babam çok yakıştırırdı. Elbiselere bakınca beyaz, üstünde minik ve yoğun olmayacak kadar çiçekleri olan bi elbise görünce babamın çocukken bana aldığı elbiseyi anımsadım. Elime aldım ve hızla giyinmeye başladım, giyince aynanın karşısına geçip kendime baktım, duruşunu gerçekten çok beğenmiştim ve gerçekten çocukluk elbiseme çok benziyordu. Makyaj masasının önüne geçince dün ağladığım için hafif şişen ve kızaran gözlerimi görünce makyaj yapmaya başladım. Hafif bi makyaj yaptıktan sonra saçlarımı taramaya başladım ve ellerimle hafif dalgalarıma biraz daha hacim verdim. Annem saçlarıma ısı kullanmamı asla istemezdi çünkü saçlarıma karşı hem annemin hem de babamın düşkünlüğü vardı. Belime kadar uzanan saçlarımı her defasında da kesmeye karar versem de fırsat bulamadığım için kesmiyordum ama bu sefer, bugün olmasada bu sefer kesecektim. Perçemlerime de şekil verdikten sonra aynanın karşısına geçip kendime baktım, ayaklarımı görünce tekrar giyinme odasına geçtim ve ayakkabılara bakmadan elime ilk gelen düz beyaz spor ayakkabıyı ayağıma geçirip takıların olduğu çekmeceyi aramaya başladım. Bulduktan sonra bakınıp bugün gold takmaya karar verdim. Biraz büyük ama düz gold küpeler taktım, boynumun boş kalmasını istediğimden kolye takmadım, ince bi gold bileklik de sağ koluma taktım ve artık hazırdım. Kapı sesini duydum ama bi kaç yüzük aradığım için o tarafa dönmedim. "Asil hadi ama yavrum hazır değil misin?" diyen Alaz ağanın sesiyle "Hazırım hazırım, geliyorum hemen." deyip elime bi kaç yüzük taktım ve odaya geçtiğim de telefonuyla ilgilenen Alaz ağa geldiğimi fark edince kapatıp cebine koydu ve bana dönünce, baştan aşağı süzmeye başladığın da yüzündeki gülümseme beğendiği için olmalıydı. "Çok güzel ve şirin olmuşsun." derken gülerek bana bakmaya devam edince utandığım için gözlerimi kaçırdım. Yanıma geldi ve çenemi tutarak başımı kaldırıp, "Diğer sefer rujunu bozmama izin vermemiştin değil mi?" dediğin de tam konuşacakken dudaklarımı öpmeye başladığın da omzuna vurduğum da güldü ama öpmeye devam edince bende onu öpmeye başladım. Bacaklarımdan kavrayıp beni kucağına alınca öpüşleri sertleşip eliyle bacağımı okşamaya başladı. Hızla geri çekilip, "Alaz geç kalıcaz indir beni." diye söylendiğim de kaşlarını çatıp, "Geç kalmayız Asil." dedi ve tekrar öpmeye başladı ve ben de tekrar ger çekildim. "İndirsene Alaz beni, geç kalıcak! Daha az önce kendin dedin ya!" diye söylenince "Yavrum uçak bizim geç kalmicaz emin ol." dediğin de tam öpecekken ellerimi onun dudaklarına bastırdım ve "Beni her kucağına aldığın da sonumuz duşta bitiyor Alaz! Beni indir lütfen." diye somurtunca güldüğü için baya utansam da beni indirmeden ellerimi dudaklarından çekmedim. Ellimi öpünce daha çok utandığımdan elimi çektim ve beni yere indirdikten sonra "Bu seferlik, hadi bu seferlik böyle olsun bakalım." dediğin de bana bakarken keyifleniyor gibiydi. "Sen rujunu tazelerken ben de üstümü değiştirip geliyorum." dedi ve eğilip tekrar öpüp giyinme odasına geçerken ıslık çalmaya başladığın da içimden beni bu kadar utandırmayı sevdiği için ona küfür ettim. Makyaj masasına oturunca dudağımı görünce gözlerim büyüdü ve kendimden bile utanmıştım. Hızla elime pamuk alıp dudaklarımı temizledim ve rujumu tazelemeye başladım. İlk önce dudaklarımı, dudak kalemiyle çerçeveleyip daha sonra dudak rengine yakın bi tuj sürdüm. Makyaj masamın önündeki parfümlerin kokusuna baktım ve en hafif olanı elime alıp tam sıkacakken Alaz ağanın söyledikleri aklıma gelince kendi kendime gülümseyip parfümü sıkmadan yerine bıraktım. Alaz ağa siyah bi takım giyip çıkınca onun bana yaptığını, ben de ona yaptım ve onu baştan aşağı süzüp gülümsedim. Ayağa kalkıp yanına gittim ve omzunda olmayan tozu silmek için parmak uçlarıma yükseldim ve "Çok yakışıklı olmuşsun." dediğim de gülerek ve tek kaşını kaldırarak beni izliyordu. Her iki elini önün de birleştirip, sol ayağını sağ ayağına sürtmeye başladı ve kafasını eğince anlamadan ona baktım. Bi dakka! Bu hayvan herif benim taklidimi mi yapıyordu! "Ne yapıyorsun!?" derken kendimi zor tutuyordum. Gülmemeye çalışarak ve aynı hareketleri yapmaya devam ederek "Rol değiştirmedik mi sen benim taklidimi yapıyorsun ben de senin." derken bunu zevk alarak söyleyince, gözlerim büyüdü ve omzuna vurup "Seni nası ağa yaptılar halen anlamış değilim! Nerde sen de ciddiyet! Nerde ağalık!" diye bağırmaya başlayınca kahkaha attı ve elimi tutup aşağı inmeye başlarken "Ağalık ayrı Kocalık ayrı yavrum." derken halen gülüyordu. Onu ayıplayarak, "Nıc,nıc,nıc birisi senin bu hallerini görse vallahi kimseye inandıramam Mardin ağalarının başı olduğunu." dediğim de kaşlarını hafif çatarak bana döndü ve "Birisi duymaz Asil, ben ve sen. Başka hiçkimse duyamaz sen anlatmadığın sürece." dediğin de bu sefer gülen ben oldum. Hiç takmadan omuz silktim. Konuşa konuşa bahçeye çıkmıştık bile, bizim için hazırlanan arabaları görünce göz devirdim. Bu kadar korumaya ne gerek var? Hep böyle miydi Alaz ağa acaba? Kutay yine beni görünce somurtunca yanına gittiğim de Yasini de gördüm. "Asil nereye?" diyen Alaz ağaya dönüp elimle "2dakikaya geliyorum hemen." dediğim de kafa salladı. Yanlarına gidince ciddiyetle "Bi emrin mi var yenge hanım?" dediklerin de "Ne bu tripler! Erkeklere trip atma hakkı verildi mi!? Siz evli misiniz?" dediğim de kaşlarını çatarak bana bakarlarken "hayır da neden?" dediklerin de "Sizin neden evde kaldığınız belli! Prenses misiniz siz! Lvlc5'in dediği gibi Madem prenses olmak istiyorsunuz, o zaman prenses gibi davranın! Bak ikinize de burda herkesin önün de söz veriyorum, siz evlenmeye karar verdiğiniz gün bu günün hayrına sizin kızlarla biz sizi istemeye geleceğiz!" dediğim de etraftaki tüm korumalar gülmeye başladığın da "Yenge ayıp oluyo ama, biz şey yani." diye ağzın da bi şeyler geveleyen Yasin di. "Yani biz niye trip atalım zaten, kız mıyız?" derken Yasin'e konuşuyordu. Yasin "Bana ne bakıyorsun lan ben kız mıyım! Bak karşında var bi kız ona söyle!" dediğin de beni işaret ediyordu. "Size iki kız ayarlicam ama nası kızlar." derken elimle sanki leziz bi şeyden bahsediyormuş gibi aşağı yukarı sakladığım da ikisi de gülümsedi ve "Yapar mısın yenge biz bu iyiliği?" dediklerin de gülümseyerek kafa salladım ve "Sizi zaten anca 2kadın adam eder yoksa siz yontulmaz odunlarsınız!" diye bağırıp arkamı dönüp yürümeye başladığım da korumalar tekrar gülmeye başlayınca, Kutay ve Yasin "Gülmeyin lan!" "Ahmet sen ne gülüyor oğlum!" "Kazım abi valla seni yengeye şikayet edicem!" diyen kutay'ın sesiyle kıkırdayıp onlara bakmadan devam ettim ve arabaya bindim. Beni bekleyen Alaz ağa telefon görüşmesi yapıyordu. Araba hareket edince telefonumu almadığımı fark ettim. Kısık sesle "Alaz telefo-" diyemeden ceketinin cebinden benim telefonumu çıkartıp uzatınca gülümsedim. Telefonu açıp baktığım da "İki Salak ikizle operasyon" grubundan bin küsür mesaj görünce gözlerim büyüdü. Mesajlara girdiğim de atlaya atlaya okumaya başladım ama bu iki salak aynı oda da ve yan yana mı mesajlaşıyorlardı!? Mesajları okumaya devam ettiğim de tek konuştukları konu Alaz ağanın bana ne yaptığına dair saçma salak tahminlerdi. Biri kesin öldürdü diyor diğeri yok yengem abime bi şey yapmıştır bu sefer diyordu, biri yengeme şimdiden geçmiş olsun derken diğeri ben abim için de endişelenmeye başladım diyordu. Gülmemeye çalışarak gruba "İkizler yardım edin bana ben bi şey yaptım." diye mesaj attıktan bi kaç dakka sonra ikisi de aktif oldu. İkisi aynı anda mesaj atıp "Ne yaptın?" derken diğeri "Kime yaptın?" diye birden sorunca şok oldum. Bu salaklar gerçekten benden böyle bi performans bekliyorlar mıydı?! "Şey Alaz ağa pek iyi değil.." diye mesaj attıktan sonra mesajlarım okunduğu halde yaklaşık bi beş dakika cevap gelmeyince "Orda mısınız?" diye mesaj atınca cevap yazdılar. Biri "Yenge ne yaptın abime?" derken diğeri "Nefes alıyor mu?" diye mesaj atınca kıkırdadım. "Bilmiyorum nerden bakıcam nefes alıp almadığını?" diye mesaj attınca ikisi de aynı cevabı yazdı. "SİKTİR!" dediklerin de "Ya bana yardımcı olun! Zaten korkuyorum." diye mesaj attıktan sonra "Burnundan bak." diye biri mesaj atarken diğeri de "Şah damarından bak." dediğin de "Burun daha kolay ordan bakayım" dediğim de ikisi de "Çabuk bak." Yazdığın da gülüp "tamam." Yazdım ve biraz beklemeye başladım bi kaç dakika sonra "Yenge!?" diye mesaj attıklarında "Ohh bi hareketlilik yok iyi iyi çok şükür 🤲🏽" yazıp gönderdikten hemen sonra "Na-nası hareketlilik yok?" diyen ikizden hemen sonra diğeri "Yengecim, abimin göğsü kalkıp iniyor değil mi?" dediklerin de kıkırdayıp göz ucuyla Alaz ağaya bakınca hala telefon konuşuyordu. "Yok Allah korusun kalp krizi felan geçirmiyo iyi iyi." diye attıktan sonra telefonla aramayı sonunda akıl edebildiler. Telefonu kapattım ve "Aramayın şimdi! Bi durun adam iyi mi anlayamıyor tam. Bu da hiç hareket etmiyor ki anlamadım? Bekleyin iki dakka internetten bakim bişeyi varmı." dedikten sonra yanaklarımı ısırdım kahkaha atmamak için. "Yengeeeğğğğ!!! İnsanların göğsü inip kalkarsa yaşarlar hareket etmezlerse ölmüş oluyorlar ölmüş!" diye bi ikiz mesaj attı. Diğeri de, "Yenge fenbilimler dersin çok mu zayıf!" derken şok da gibi üst üstte mesaj atmaya başladılar. "Yenge ne interneti ne diyorsun sen!?" , "Yengee naptın adama, söylesene!?" , "Yenge biz yola çıkıyoruz, karakola gidip ilk polisleri alıp hemen geliyoruz." dediklerin de dona kaldım. Ne diyorlardı bunlar yahu! "Yenge bize sinirlenip polise ismimizi verme sakın tüm konuşmaları ss aldık bile." dediklerin de dertleri Abileri miydi yoksa kendileri mi şüpheliydi. "Gerizekalılar ne polisi!?" diyip hızla gönderdim. "Şaka yaptım saçmalamayın sakın!" diye art arta mesajlarımı görmeleri için attım. "Bu mesajları Alaz ağaya da okuyacağım dertlerine bak! Abinize olan bağlılığını ve bana olan güveninizden dolayı gözlerim yaşardı ADİ herifler!" diyip mesaj attıktan sonra, "Yenge sana güven olmaz biz yine de tedbiren bi polis ekibiyle gelelim." dediklerin de yutkundum. Bunlar ciddi miydi!? "Lan biz gidiyoruz gidiyoruz saçmalamayın! Ağrı'ya gidiyoruz! Uçakla hemde şuan yoldayız!" diye mesaj attım. Mal bu herifler. "Bak bide şehir dışı felan bizi oyalayacaksın değil mi yok biz kontrol amaçlı gelelim, polisler yabancı değil zaten hep onlar ziyarete geliyorlardı bi kez de biz onları cinayet mahaline davet edelim." dediklerin de dona kaldım. "Piç herifler! İki dakka da beni katile çevirdiniz! Valla şuan oturup ağlarım Alaz ağa sorduğunda da isminizi veririm!" diye mesaj attıktan sonra "Abim uyandı mı?" diye atılan mesaja yüzümü buruşturdum. Diğer salak ise "Abim yaşıyo mu yani yenge?" diyen mesajları görünce bildiğim tüm küfürleri ikizlere saydım içimden. Kameraya girdim ve kendim ve Alaz ağayı kadraja alarak bi foto çekindim ama Alaz ağanın yüzü belli olmayınca elimle bana bakmasını işaret edip fotoğrafı çekince bana anlamayarak bakıp gülümsedi. Hızla fotoğrafı ikizlere attım ve "Buyrun gerizekalılar!" dedim ve gruptan çıktım. "Napıyosun?" diyen Alaz ağaya döndüğüm de beni izlediğini gördüm. "Hiç, ikizlerle konuştum" dedim somurtarak. "Ne oldu canını mı sıktı o ikisi?" derken kaşları çatılmıştı bile, "Yoo öyle havadan sudan konuştuk ya." bi şey hatırlamış gibi Alaz ağaya dönüp "Alaz, konaktakilerin haberi var mı Ağrı 'ya gideceğimizin?" dediğim de "Yok, niye?" dediğin de "Ayıp olmasın, en azından haber verseydik. İkizlerle konuşurken söylediğim de inanmadıkların da anladım haberleri olmadığını." dediğim de kolumdan tutup beni göğsüne çekti ve "Kimseye bi açıklama yapma zorunluluğumuz yok, keyfim böyle istedi böyle oldu derim biter gider ve kimsenin de hesap sormaya hakkı yok." dediğin de anlayamadım. Alaz ağa ailesini sevsede bağlılığı olsa da sanki bi takım şeyler yaşanmış ve bu nedense bana Alaz ağanın bi süre yurt dışın da yaşamasıyla ilgisi olduğunu düşündürüyordu. Sadece kafa sallayınca beni göğsüne çekti ve saçlarımdan öpüp, "Uykun geliyorsa uyuyabilirsin yolumuz uzun." dediğin de tepki vermeden durdum. Yaklaşık yarım saattir yolda olduğumuz halde hala havalanına varamamıştık. İçimden söylenirken araba durunca kafamı kaldırıp "Geldik mi?" dediğim de Alaz ağa gülümseyip kafa salladığın da kapılar açıldı, önde Alaz ağa arkasından da ben inmiştim. Alaz ağa elimden tutunca yürümeye başladık, kısa bi süre yürüdükten sonra bi uçağa binmek için merdivenler çıkıp yerlerimize oturduk ve kemerlerimizi bağlayıp beklemeye başladık. Telefonumu elime aldım ve uçak moduna koyup beklemeye başladım. Alaz ağaya bakınca hala telefonuyla ilgilendiğini görünce "Hadi zaten birazdan uçak moduna alacaksın kapatsana." diye söylendikten sonra Alaz ağa "Bi kaç dakikalık işim var yavrum az bekle" dediğin de dışarıya bakmaya başladım. Pisti izlemeye başladıktan kısa süre sonra uçak hareket edince Alaz ağa telefonu kapatıp yanına koydu ve bana yönelip, "Ee, uykun yok galiba arabada da uyumadın?" dediğin de kafa sallayarak, "Uykum var ama şuan uyuma isteğim yok." dediğim de alaycı bi bakışla "Senin mi uyumak için isteğin yok? Yavrum senin en büyük derdin de uykusuzluk en küçük derdin de uykusuzluk." dediğin de somurttup "Ben uyumayı severim ama bi bağımlılığım yok ki." diye üste çıkınca bu sefer gülüp, "Tabi ki yavrum sen öyle diyorsan öyledir." dediğin de ona yüzümü buruşturdum. "Uykum var ama burda uyumak istemiyorum hem şey, bu ımm koltuk felan rahat değil." dediğim de "içerde yatak var istersen oraya uzan." dediğin ben güldüm ama Alaz ağa gülmedi, nası yani? "Uçağın için de yatak odası mı var!?" dediğim de gülümseyip kafa sallayınca, hızla kemerimi çözdüm ve arkaya doğru yürümeye başladım. Arkamdan Alaz ağanın adım seslerini duyuyordum. Koridorun tam karşısında ki kapıyı açtım ve içeri girince gördüklerime inanamadım. Bi yatak odası vardı! Alaz ağa bu kadar zengin miydi!? Biz niye bu kadar zengin değildik ya!? Etrafıma bakarken, kendimi yatağa bıraktım ve kollarımı yukarda birleştirip, "İşte şimdi daha çok uykum geldi." deyip kıkırdayıca Alaz ağa da güldü ve üstüme uzanınca yutkundum. "Beğendin mi?" dediğin de dudaklarıma bakıyordu. Kafa sallayıp "Evet çok güzelmiş, Alaz ben senin bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum." dediğim de yana bakıp güldü ve "O zaman artık şunu da bilmen gerek küçük hanım, bu paraların hepsi senin." dediğin de güldüm "Bak sayılır demedin direk bana ait kıldın dikkat et." dediğim de baş parmağıyla yanağımı okşuyordu. Kafasını eğdi ve kulağıma yaklaşıp ilk nefesini hissettirdi ve daha sonra "Bu paraların hepsi senin bana ait olduğun kadar sana ait." dediğin de yutkundum. Yani iliklerimize kadar ona ait olduğumu söyleyen adam bu paranın kuruşuna kadar bana ait olduğunu söylüyordu. Utandığım için gözlerimi kaçırırken bunu zevkle izleyen Alaz ağa gülerek beni izliyordu. Eğilip dudaklarımı yavaş ama tutkuyla öpmeye başlayınca ona karşılık verdim, öpüşleri sertleştikçe kalçam ve bacaklarımı okşayan eli de sıkılaşıyordu. Eli eteğimin altına girmeye başladığın da iç çamaşırımı yavaşça indirmeye başladığın da nefes alışlarım aniden hızlanmıştı. Sertçe yutkundum ve "Alaz" diye fısıldadığım da Alaz ağa kısa bi an bana baktı ve tekrar üstüme eğilip beni öpmeye başladı. "Şşhh" dedi ve Ellerim onun göğsünde gezinmeye başladığın da sanki benden bağımsız olan ellerim, Alaz ağanın gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Alaz ağa gömleği çıkarttığı zaman kavruk olan vücuduyla beraber tüm kasları gözler önünde olması bana ayrı bi zevk veriyordu. İnip şişen göğsüme bakmaya başladığın da ellerini elbisemin altına sokup bacak aramın arasına dokunduğun da ağız içinden küfür etti, "siktir" dediğin de galiba bu kadar çabuk ıslanmamı beklemiyordu. Utandığım için kafamı yan yatıracakken Alaz ağa elbisemi yukarı doğru kıvırıp çıkarttı ve kenara attı, üstüm de sadece südyenüm vardı. Kafasını boynuma gömen Alaz ağa boynumu öperek yavaşça aşağı inmeye başlayınca nefesim daha da hızlanıyordu. Elini belimin altına koydu ve sütyenimi açıp çıkartı, eliyle göğüslerimi sıkınca inlememek için kendimi zor tuttum. Geri çekilip pantolonunu çıkartıp kenara attı ve üstüme eğildiğinde sertliğini bana bastırırken öpüşmeye başladık. Her hareketi hızlı olduğu kadar zevk vericiydi.Boynumdaki eliyle yanağımı okşarken öpüşleri en az bana hissettirdiği erkekliği kadar sertleşmişti. Daha fazla dayanamayarak "ah" diye küçük bi inleme kaçınca ağzımdan dudaklarımı birbirine bastırdım. Baş parmağıyla çenemden tutup dudaklarımı araladı ve erkekliğiyle kadınlığımı okşamaya başlayınca tuhaf bi hisle beklerken, Alaz ağa her hareketimi dikkat ve zevkle izliyordu. Erkekliğini içime ittirince "ahh" diye bağırdım, yavaşça devam edince elimi ağzıma koyup bağırmak isteyen sesimi bastırdım. Tam içime yerleştikten sonra "Ihhmm" diye tekrar bağırdım. Üstüme eğilen Alaz ağa, ağzımı kapattığım elimi tutup çekti ve kulağıma yaklaşıp, "Bu an için fazla bekledim güzelim, şimdi altımdayken bu zevki benden alamazsın. O sesini benden mahrum bırakma." dediğin de içimden çıkıyordu. "A-ahh a-alaz" diye bağırırken sesimi kısık tutmak için çabalamam boşunaydı. Her iki kolumu üstte birleştiren Alaz ağa içime girip çıkmaya devam ettikçe ben inliyor ve o da inlemelerimi duydukça daha da zevk alıyordu. Uzun bi süre seviştikten sonra fazlasıyla yorgun düşmüştüm. İkimizde yatakta çıplak ve birbirimize sarılıp nefeslerimizi dinlendiriyorduk. Alaz ağanın gülme sesini duydum, "İkinci sevişmemizi de uçak da yapmış olduk." dedikten sonra gülünce utancımdan yerin dibine girmiştim. Onun göğsünde olan kafamı biraz daha eğdiğim de "Utandın mı sen?" dediğin de yutkundum ama benimle uğraşmaya devam etmemesi için cevap vermedim. "Piştt sana diyorum, zaten ufak bişisin kendini büzünce görünmiceksin." dedikten sonra kahkaha atınca göğsüne vurdum. "Ah, kocaya şiddette de başladık, yakında sen beni de oklavayla kovalarsın." derken benimle uğraşmaktan keyif aldığını saklamıyordu. "Korumaların hemen gelip sana mı şikayet ettiler!" diye söylendiğim de tekrar güldü ve "Yok çok öyle olmadı aslın da, tam ayaklarına sıkacaktım ki senin onları oklavayla kovaladığını söylediler ben de onlara kıyamadım kollarından vurdum sadece." dediği an göğsünden kalkıp ona baktım. "Yaptın mı öyle bişi?" derken ben ciddiydim ama o sadece bu andan zevk alıyordu. "Tabi ciddiyim, daha küçük bi kızın odadan çıkmamasını engelleyemiyorlar bi de yeri geldi mi bu küçük kızı onlara emanet edicem?" deyip omuz silkince "Sabahtan beri bana küçük kız diyorsun, ben senin çoçuğun muyum Alaz! Ayrıca bana ikizler için bu iki devle uğraşamazsın dedin, bak! yavaş yavaş adam ediyorum onları da! Benimle başa çıkmak kolay mı sanıyorsun!" dediğim de gülerek beni izliyordu. "Yavrum sen benim kızım değilsin herşeyimsin o ayrı mevzu da, o ikizlere sen gene de çok güvenme bak ben bile onları bu yaşlarına kadar adam edemedim." dediğin de tek kaşımı kaldırıp, "Ben bile!? Niye Alaz ben bi sen edemiyor muyum!?" dediğim de tok mi kahkaha atıp, "Güzelim sen bu soruna cevap ver, sence senden 2tane bi ben edebilir mi? Ha alınma ama bana kalsa ben 3derim de senin güzel hatrın için iki yaptım" derken açık açık dalga geçiyordu. Ya benim boyum kısa değildi ki! Bu ayı, öküz, deve, dev adamın yanın da mini gözüküyordum sadece! "Sağol ya sen de düşünmesen beni, ne olacak halim! Hatrım içinmiş miş!" deyip ona ters ters bakarken, beni hızla kucağına çekip arkamdan sarıldı ve yanağımı öpüp ısırdığın da gülerek "Ya Alazz, hahaha Alazz bırak ya!" dediğim de geri çekilip beni izledi ve dudaklarımı öptü. "Miş miş miş" derken taklidimi abartarak yüzünü buruşturup kafasını sallıyordu. Bu hali bena fazla tatlı geliyordu. "Hadi gel kısa bi duş alalım çok kalmamıştır inişimize." dediğin de anlamayarak ona baktım. "Duş?" dediğim de kafa sallayıp, "Küçük bi su deposu gibi düşün." deyip göz kırpınca omuz silktim. Beni kucağına aldı ve aynı odanın içinde daha önce fark etmediğim bi kapıyı açınca büyük bi banyo görmek beni şaşırtmıştı. Düşün içine girince Alaz ağa suyu açtı ve saçlarımı yıkamaya başladı. Aklıma gelenlerle kendime ayrı, Alaz ağaya ayrı söyleniyordum. Hayır bide evde o kadar hazırlandım! Saçlarımı yapıp makyaj bile yapmıştım. Zaten hangi akılla Alaz ağayla hele de yatak olan bi odaya tek girersin ki! Sonuç hep aynı oldu son hep aynı oldu! Beni kucağına alınca, somurtarak onun saçlarını yıkamaya başladım. "Ne oldu? Niye suratın asık?" dediğin de ona ters ters bakıp, "Alaz ben evde o kadar hazırlandım şimdi nasıl makyaj felan yapıcam!" derken suyun altında olmama rağmen, Alaz ağanın saçını yıkamama rağmen gözlerim dolmuştu. "Ee tamam tekrar hazırlanırsın." dediğin de "Alaz ben makyaj eşyalarımı yanım da taşıyan kızlardan değilim!" derken aslında hem kendime hem de Alaz ağaya kızıyordum. "Yavrum dert ettiğin şeye bak sana lazım olacak herşey var zaten burda." dediğin de duraksadım. "Nası yani?" dediğim de gülüp kafa sallayınca keyfim yerine gelmişti. "İyi iyi" diye kendi kendimi avutup Alaz ağanın saçlarını yıkamayı bitirdim. Bi kaç dakika daha suyun altın da kaldıktan sonra duştan çıktık ve Alaz ağa raftan aldığı havluyu ilk benim bedenime daha sonra başka havluyu da kendi beline doladı. "Gel" dediğin de Alaz ağayı takip ettiğim de duvarın önün de durduğumuz da bana döndü, anlamadan ona baktım. Elini duvara uzatıp kendine çekince şok oldum. "Nası ya?" dedim anlamayarak. Dolap mıydı bunlar? "Alanın daha da göz önüne gelmesi için göz hilesi yani dolaplar komufule edildi sadece." diye açıklama yapınca kafa salladım. "Senin için herşey şu kısım da." dediğin de onun diğer yanına geçip dolabı açtığım da gördüklerimle daha da şaşırdım. İç çamaşırı ve benim için elbise ve hatta pijamalar bile vardı. Şuan çok tuhaf hissetmiştim. Ne zaman yaptırdı ki bunları, gittiğimiz her evde bana ait eşya ve kadın eşyaları bulunuyor ve hiçbir konu da zorluk çekmezdim ama bu özel uçağına bile benim için eşya yerleştirmesi beni hayatının heryerin de kabul ve görmek istediğinin açık bi delili olabilirdi. İç çamaşırlarımı giydikten sonra yerdeki elbisemi aldım çünkü bunu gerçekten giymek istiyordum. Elbiseyi üstüme giydikten sonra Aşaz ağa elin de kurutma makinasıyla içeri girince sinirlerim bozulduğu için güldüm. "Burdadamı ya!" dediğim de o da güldü. "Hadi yavrum kurutalım sonra makyajını felan yaparsın." dediğin de söylenerek onun yanına gittim. Keşke uçaklarda prizler olmasaydı ne gerek var bu kadar teknolojiye mesela! Ben somurturken Alaz ağa gülerek beni izliyor ve saçlarımı kurutuyordu. Aynadan sürekli bakış atan Alaz ağaya yapmacık gülüşümü sunduğum da, eliyle çenemi tutup yanağımdan ısırınca "Yaa aa tamam ya!" diye bağırınca gülerek geri çekildi ve bana göz kırpınca ona yüzümü buruşturdum. Nedense bugün de Alaz ağanın gözün de pek tatlıyım sonumuz ecel olmasın inşallah! diye ona içimden hem sövüyor hem de kızıyordum. Saçlarımı kurutmayı sonun da bitirince "Özgür müyüm hakim bey!?" dediğim de gülerek "Suçsuzluğunuz daha tespit edilmedi ama sonuç açıklanana kadar beraat kararı alındı küçük hanım." dedikten sonra göz kırpınca bu sefer güldüm. "Kolaysa kanıtlayın, ben de merak ettim." dediğim de Alaz ağa gülerken, ben yanından geçtim ve Alaz ağanın gösterdiği çekmeceleri açıp makyaj malzemelerini çıkartıp aynanın önüne oturdum. Makyaj malzemelerini ilk neden masada olmadığını düşünürken aklıma türbülans ve bi uçak da olduğumuz aklıma gelince düşüncemin saçmalığına kendi kendime güldüm. Sabah yaptığım makyajı beğendiğim için aynı makyajı yaptım. Kapı çalınınca, Alaz ağa kapıya ilerleyip kapıyı açtı. "Efendim 10dakika içinde inişimiz gerçekleşecek." diyen genç bi kadın haber verince Alaz ağa sadece kafa sallayıp, kapıyı kapattı. Ters ters ona bakınca, "Ne oldu?" dedi kaşlarını çatarken, "Niye bu kadar kabasın, kadın gelip haber verdi sana! Hayır bi teşekkür edebilirdin?" dediğim de bana ciddi misin bakışı attı ama ben ciddiyimdim. "Asil o kıza cevap verseydim, bunu burnumdan getirecektin sen de ben de bunu çok iyi biliyoruz!" deyip, ceketini giymeye başladığın da bi süre düşünüp omuz silktim. Makyajımı, saçımı ve takılarımı herşeyim hazır olunca geri çekilip kendimi son kez kontrol ettim ve artık hazırdım. "Çıkalım mı?" diyen Alaz ağaya dönüp kafa salladım. Yerlerimize geçip kemerlerimizi taktık. Uçak yavaş yavaş inmeye başladığın da ben de camdan izliyordum. Uçak tam yere basınca içimde anlaşılmaz bi heyecan ve huzur oluştu. Kemerlerimizi açıp ayağa kalkınca, Alaz ağa elimden tuttu ve uçaktan inmeye başladık. Ayaklarım yere basınca bi tur etrafım da döndüm ve derin bi nefes alıp bıraktım. "Çok özlemişim." diye fısıldadım. Heyecanla Alaz ağaya döndüğüm de beni izliyordu, bana elini uzatınca elini tuttum ve devam edip havaalanından çıktığımız da bizim için hazır olan arabanın yanın da Kutay ve diğer korumaları görünce şaşırdım. "Onlar nasıl geldi?" diye Alaz ağaya sorduğum zaman, bana döndü ve "Diğer uçakla geldiler onlar da, burda uzaktan takip yapacaklar sana." dediğin de olduğum yerde durdum. "Hayır Alaz, bilmiyo olamazsın babamın da bir sürü koruması var." diye söylenince bana dönüp, "Olsun Asil, tedbir ve önlemler ne kadar fazla olursa o kadar iyi olur zaten." dediğin de "Alaz burda yaşıyorum ben, benim şehrim burası Ağrıdayız, burda bi şey olmaz bana." diye söylediğim de kaşlarını hafif çattı ve "Asil bu aralar tedbirler biraz daha sıkı olacak, ayrıca ben seni nerde kaçırdım, senin şehrin de değil miydik yine?" dediğin de söylediği şeyi yeni anlamış gibi gözlerini kısa bi süre yumduğunda elimi onun elinden yavaşça çekecekken, elimi daha sıkı tutarak izin vermedi, yürümeye başladığım da benimle ilerledi ama tek bi kelime bile etmedi. Bi yandan haklı da olsa bunu bana böyle söylemeye hakkı yoktu, bunu yüzüme vuramaz ve yaptığı şeyden gurur duyar gibi açık açık söylemeye hiç hakkı yoktu. Ben geçmişimle her defasında savaşırken böyle anlarda bana normal bir şeyden bahseder gibi söyleyemezdi.Onun yüzünden çektiğim acı anıları ve günleri bana hatırlatamazdı. Arabaya varınca kimseyle göz kontağı kurmadan arabaya bindiğim de Alaz ağa yanıma oturdu. Pencereden dışarıyı izlemeye başladım, ikimiz de sessizdik ama ikimiz de içimizden çok konuşuyorduk biliyorum. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri de buydu, en azından kendim için söyleyebilirdim ki ben içime çok konuşuyordum. Alaz ağaya söylemek istediklerimi hep içime anlatıyordum, bi gün patlayacaktı ama o gün ne zaman olurdu ben de bilmiyordum. "Asil." diyen Alaz ağaya hiç dönmeden "Efendim." dediğim de derin bi nefes aldığını duydum. "Ben, yani kusura bakma." dediğin de ona döndüm çünkü gerçekten merak ediyordum, dalga mı geçiyordu! Kusura bakma mı! Kusura bakma mı!?? Gülüp "Sorun değil." deyip önüme döndüm, gözlerim dolmuştu. Bi özür en azından.. Sorun değil.. "Asil gerçekten bak, sana o günü hatırlatmak değildi amacım, bu aralar bi kaç sorun var ve tedbir senin için şart-" diyemeden lafını kestim ve "Madem sorun var, gel bana deki Asil bu aralar biraz sıkıntı-sorun var! Karşıma geçip ben seni nerde kaçırdım, sen buralı değil miydin! Tarzı saçma sapan şeyler söylediğin de ben yaptığınla övünüyor ve bundan utanmıyormuşsun gibi geliyor!?" diye sesimi yükselttiğim de kaşlarını çattı ve "Ben yaptığımdan utanmıyorum Asil! Senin abin bi hata yaptı ve bedelini senin ödeyeceğini bile bile bunu yaptı ve başka hiçbir çare olmadığını sen de biliyorsun!" derken o da sesini yükseltince dolan gözlerim taştı. Sertçe yutkundum, beni ailemle mi vuruyordu? Alaz ağa beni abimle mi eleştiriyordu? Nefes alamadım, bu kadarını beklemezdim. "Be-ben.." dedim ama gerçekten ne söyleyeceğimi bilemiyordum çünkü Allah kahretsin ki haklıydı! Hiçbir şey demeden pencereye döndüm ve dışarıyı izlemeye devam ettim. Gözyaşlarım durmaksızın akarken, sürekli silmek zorun da kalıyordum. "Asil" diye seslenen sesi yorgun gibi gelmişti. Tekrar gözyaşlarımı silip ona döndüğüm de "Gerçekten amacım seni kırmak değildi." deyip yanıma yaklaşıp bana sarılınca ağlamam arttı. Sesli ağlamaya başladığım da beni daha sıkı sarıp saçlarımdan öpüyor ve beni teselli etmeye bi süre devam etti. Çenemden tutup kafamı hafifçe kaldırarak ona bakmamalı sağladı, bi süre yüzümü izleyip, nefesini sesli verip. "Şu gözyaşlarının sebebi olmaktan nefret ediyorum!" derken kendisine küfür eder gibiydi. Dudaklarını saçlarıma bastırdıktan sonra tekrar beni göğsüne yasladı. "Biraz uyu istersen yolumuz bi kaç saatlik." dediğin de cevap vermeden kafa salladım çünkü gerçekten yorgundum. Gözlerim ağladığım için biraz yanarken, aynı zaman da kapanmak için can atıyordu. Gözlerim kararmaya başladığın da "Yoruldum galiba" diye fısıldadım. Bu yorgunluk bugünün müydü yoksa bugüne kadar ki zaman mıydı ben de bilemiyordum çünkü kelimeler benden habersiz çıkmış gibiydi. Daha fazla dayanamayarak, gözlerimi kapattım ve kendimi kısa süreliğine uykuya teslim ettim...
Bi bölümün daha sonuna geldik serçeler..✨ Bu bölümü nasıl buldunuz, bu bölüm fazlasıyla uzun olduğunu düşünüyorum. SİZCE ALAZ AĞA'NIN HATALARI VAR MI?
|
0% |