@m.yaprak_epli
|
Şu an kalbimin kaç nokta şiddette attığını bilemeyecek kadar çok şaşkındım. Umut'un belimdeki elleri ve boynumdaki nefesi heyecanımı hiç durmadan arttırıyordu. 'Onun gibi kokuyorsun' demişti. Annesini kastetmiş olmalıydı. Sadık amca da konuşurken benzetmişti onu bana bir kere. Kendime gelmem gerektiğini düşünüp omuzumda uyumasın diye onu hafiften dürtükleyip yanağına dokundum. Çok ateşi vardı bu çocuğun ya. "Umut kalkman gerekiyor. Yoksa havale geçireceksin bak, Allah korusun!"deyip onu tekrar ayağa kaldırmaya çalıştım ve bedenimdeki kollarını çözdüğümde desteksiz kalınca birdenbire oturduğu yerden yastığına doğru uzandı yan bir şekilde. "Hiç halim yok..."diye fısıldayınca ayağa kalkıp ne yapabileceğime bakınmaya çalıştım. "Tamam. Sen burada kal. Ben biraz su ve bez getirip öyle ateşini düşürmeye çalışacağım." Gözleri hâlâ kapalı olduğu gibi cevap vermedi. Sürekli kesik kesik uykuya dalıyordu. Ben de ayaklarımı harekete geçirip mutfağa, banyoya artık nereye olursa gidip bir tas içerisine ılık su koyup bulduğum bir bezi kapıp Umut'un yanına geri döndüm. Gözleri hâlâ kapalıydı. Allah'ım! İnşaAllah ona bir şey olmazdı. Da bu malzemeleri falan getirdim ama şimdi ne yapacağımı pek bilemiyordum. Acaba alnına koysam yeterli miydi? En iyisi ablama mesaj atmak. Sonuçta o bir sağlıkçıydı değil mi? Allah'ım, biliyorum şu an uyuyor olmalı ama ne olur mesajımı görsün ne olur! "Selamün aleyküm abla? Umut'un çok ateşi var da ne yapmam gerekiyor, söyler misin?" 1 dakika... 3 dakika... Hadi abla! 5 dakika! Ne olur Allah'ım! "Aleyküm selam. Ilık bir banyo yaptırabilirsin Mucize." Allah'ım sana şükürler olsun! Sonunda cevap verdi. "Çok halsiz abla, yerinden kalkamıyor. Ben de su ve bez getirdim. Alnına koysam yeterli mi?" "İyi yapmışsın ama önce bir ateşini ölç bakalım. Ona göre karar verelim." "Tamam abla. Bekle biraz." Diye yazıp hemen odama koştum. Allah'tan termometremi yanımda getirmiştim. Onu kaptığım gibi hemen Umut'un yanına koştum ve yüzüne gelen saçları çekip termometreyi dilinin altına koydum. Uykulu olduğu için biraz zor oldu ama yapabildim elhamdülillah. Alet öttüğünde alıp değere bakınca şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. 39°C' mi? Aman Allahım! "Abla ateşini ölçtüm ve 39°C çıktı. Ne yapmalıyım?" "Oouv bayağı yüksekmiş. Bu çocuk çok mu üzüldü de böyle ateşi çıktı?" Umut'a baktım. Maalesef evet! "Şimdi Mucize! Birkaç bez daha al ve ıslatıp koltuk altlarına, kasıklarına, dirseklerinin iç yüzüne ve avuç içlerine yerleştir tamam mı ablam?" Ne! Ne! Ne! "Ama abla bunun için üstündekilerini mi çıkartmam gerekiyor?" "Kızım ne utanıyorsun? O senin kocan! Hadi çocuğu daha fazla öyle bekletme. Acele et. Üst kısmını sıyırsan yeterli." Ablam haklıydı. Umut'u kurtarmam gerekiyordu ama utanıyordum... Nasıl yapacağım ki? Afff! "Peki tamam." "Bezleri sürekli değiştirip belli aralıklarla ateşini tekrar tekrar kontrol et ve 36,5°C'ye düştüğünde bana haber ver tamam mı?" "Tamam abla. Allah razı olsun. Gece gece uyandırdım seni. Hakkını helal et." "Önemli değil kuzum. Hadi git, çocukla ilgilen sen." Telefonu vestiyere koyduğum gibi içeriden birkaç daha bez bulup Umut'un yanına gittim ve yataktan sarkan uzun bacaklarını düzgünce yatağa koydum. Sonra yanına oturdum ve derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Tişörtünün ucundan tutarken dua ediyordum. Allah'ım ne olur altında atlet olsun ne olur! Tişörtünü birazcık sıyırınca çıplak teni yüzüme çarptı. Ben de hemen geri kapatıp dudaklarımı dişlemeye başladım. Ah! Çok utanıyorum! Terden saçlarım yüzüme yapışmıştı. Gören de ameliyat falan yaptığımı sanırdı! Altı üstü kocamın tişörtünü çıkarıp ateşini düşürmeye çalışacağım ama ben daha önce bir erkeğe ne böyle yakın olmuş ne de tenini falan görmüştüm. Haliyle utanmaktan şu an çocuğu daha da tehlikeye sokuyordum. Ateşi çok yüksekti. Umut uyumaya devam ederken tişörtünün ucunu tekrar elime alıp derin bir nefes daha aldım ve besmele çektim. Bu sefer yapacağım inşaAllah. Besmelenin gücü! Gözlerimi kapatıp yutkuna yutkuna yavaşça tişörtünü sıyırmaya başladım. Kalbim deli gibi atıp göğsümü deliyordu. Şimdi bunu tamamen çıkartmak vardı sırada. Çıplak tenine bakmamaya çalışarak önce kollarını tişörtten çıkardım. Sonra da elimi başının altına yerleştirip başından tamamen çıkarttığımda tişörtü kenara bir yere koydum. Çocuk vampir gibi mübarek! Bakmasam da ne kadar da çok parlıyordu şu karanlıkta. Acaba özel bir krem falan mı kullanıyordu? Ben de denemeliydim. Saçmasapan düşünmeyi kesip bezlerden birini ıslattığım gibi yerleştirmeye çalıştığımda Umut aniden irkildi ve sıkıca bileğimi tuttu. "Yapma! Çok soğuk!" "Umut ateşin çok yüksek. Bırak da işimi yapayım."deyip ne kadar bileğimi çekmeye çalışsam da bırakmadı. Ben de bezi diğer elime geçirip tekrar yerleştirmeye çalıştım ama Umut yine irkildi ve diğer bileğimi de tuttu. "Mucize!" "Umut lütfen? Bırak ellerimi de yapayım yoksa daha da kötüleşeceksin." "Donmak üzereyim. Lütfen yorganımı ver." "Olmaz! Ateşin var be adam, anlamıyor musun!"deyince sanki beni hiç duymamış gibi tekrar uykuya daldı. Elleri gevşediğinde bileklerimi çekip binbir zorlukla, Umut'un sürekli irkilip beni engellemesiyle bezleri belli aralıklarla değiştirip sürekli ateşini ölçtüm ablamın dediği gibi. Bir ara neredeyse beni yatağa çekiyordu. O derece titremiş olmalıydı. Gece ilerleyip saat altıya falan geldiğinde en son ki ölçmemde ateşi Allah'ıma binlerce şükürler olsun ki 36,5°C'yi bulmuştu sonunda. Bunun üzerine hemen ablama haber verdim ve o da bana artık üstünü giydirebileceğimi ve hava zaten sıcak olduğu için en iyisinin üzerini örtmemek olduğunu söyleyince hemen gidip Umut'un gardırobundan elime geçen koyu yeşil bir tişörtü alıp üzerine yine büyük zorluklarla geçirmeye çalıştım. Diğer tişörtü terli olduğu için tekrar üşütebileceğinden korkup onu giydirmemiş ve kirlilerin arasına bırakmıştım. Şimdi mışıl mışıl uyuyordu Umut. Bütün gece başında uykusuz durmaktan ne kadar halsiz düştüğümü fark edip pencere kenarındaki tekli koltuğa oturdum. Yorgunlukla elimi başıma dayayacakken sesini işittim. "Su..." Yerimden kalkıp koşa koşa mutfağa indim ve bir bardağa su doldurup hızlıca geri döndüm. Yanına oturup kalkmasına yardım ettim ve bardağı ağzına dayadım. Kana kana suyundan içerken birden gözlerini kaldırıp üzerimi süzmeye başladı. Utançla gözlerimi kaçırdım. Şu dağınık topuzum ve çiçekli pijamalarımla Allah bilir nasıl görünüyorumdur! Sonra birden gözümün önünde parmağını fark ettim. Kirpiklerimin üzerine gelen birkaç tutam saçı alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı ve ağzını bardaktan çekip yorgunlukla kendini yatağa geri bıraktı. "Teşekkür ederim..." Utancımdan ona bakamıyordum. Az önceki hareketi çok iyi hissettirmişti. Güvende hissettirmişti. "Her şey için..." Yine ne cevap verdim ne de ona baktım. Saçları dağılmış olsa bile o kadar güzel yüzüne saçılmıştı ki çekindiğimden bakamıyordum. Kocamı çekici bulmak niye beni bu kadar utandırıyordu ki? Bardağı alıp mutfağa bırakmayı planlıyordum ki bir iki adım atamadan bileğimde bir el hissettim. Sonra da kulağıma dolan endişe dolu fısıltılı sesini duydum. "Gitme..." Bugün daha ne kadar şaşıracaktım acaba? "Burada kal..." Yüzüne bakınca yorgun ve kısık gözlerle beni izlediğini farkettim. Kalbim yine hızlanmaya başlamıştı. "Benimle kal Mucize..." -Bölüm sonu- |
0% |