Yeni Üyelik
26.
Bölüm

~26.Bölüm~

@m.yaprak_epli

Umut, Can'ı çekiştirip gitti. Ne bekliyordum ki zaten! Yine benden kaçıyordu işte. Yüzümü görmeye dahi tahammülü yoktu belki de.

Ben de çok durmadım zaten. Umut gittiğinde tir tir titrediğimi fark ettim. Soğukta çok durmuş olmalıydım. Çok üşüyordum. O an Umut'un gelip sarılmasını ve ısıtmasını hayal ettim ama adı üstünde işte! Sadece hayal...

Ellerimi cebime koyduğumda sağ elime telefonum değdi. Çıkarıp açtım öylesine bakmak için. Sonra bir mesaj geldiğini fark ettim. Umut'tandı!

Sakin ol kalbim, sakin!

"Delirdin mi sen! Donacaksın orada. Hemen iniyorsun."

Demişti. Yarım ağız gülümsedim. Bu gülümseme sadece acı bir gülümsemeydi. Umut beye de bakın! Kendisinden kaçtığı karısını düşünürmüş!

Mesaj atmasını hiç beklemiyordum.

Ben telefona öyle dalgın dalgın bakarken birden ekran değişti ve Umut arıyor... yazısı çıktı. İlk çok heyecanlansam da hemen açtım. Hem soğuktan hem de heyecandan titremeyi engelleyemiyordum. Doğrusu aramasını da hiç beklemiyordum.

"Efendim?"dedim sessizce.

"İndin mi oradan?" Sesi çok soğuktu. Bu kalbimi incitmişti. Ağlamak istiyordum.

"Hayır..."dedim ağlamamaya çalışarak. Sıkıntıyla bir nefes verdi.

"Derdin ne senin! Beni cezalandırmaya mı çalışıyorsun!"

Cevap veremedim. Seni özledim, üzerimde bir sürü yük var diyemedim.

"Ben oraya gelmek istemiyorum. O yüzden sen oradan ayrılıyorsun. Hemen!"

"Bir şey olmaz, merak etme. Sadece hava almak istedim."diye geçiştirmeye çalıştım. Daha fazla konuşacak gücüm yoktu.

Tekrar sıkıntılı bir nefes verdi.

"Mucize beni sinirlendiriyorsun!"

"Neden..."

Cevap vermedi.

"Neden benim için endişeleniyorsun ki?"

"Hasta olacaksın."dedi sadece.

"Peki ya kalbim?"

"Ne?"dedi şaşırarak.

"Hasta olan kalbim ne olacak Umut? Onu kimse düşünmüyor." Artık onu sevdiğimi bildiğine göre böyle konuşmamda bir sorun yoktu.

Yine cevap vermedi. Sadece nefes alış verişleri geliyordu kulağıma.

Sonra telefonu yüzüme kapattı. Ben de daha fazla dayanamadım ve ağlamaya başladım. Canım çok yanıyordu. Buna rağmen soğuk hava dondurmuyordu, iyi geliyordu. İçim bir yangına verilmiş gibiydi.

Bir beş dakika ağlayıp sakinleşmeye çalıştıktan sonra aniden kolumdan çeken bir elle neye uğradığımı şaşırdım.

Umut'tu bu. Buraya gelmesini ise hiç mi hiç beklemiyordum. O yüzden ekstra bir şaşkındım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bilerek mi yapıyorsun tüm bunları! Sırf ben kötü hissedeyim diye mi?"

Çok öfkeliydi. Kızarmış gözlerimle öfke dolu gözlerine bakamadım.

"Yürü gidiyoruz!"diye çekiştirdi kolumdan.

"Gelmek istemiyorum..."diye yerimde durup kolumu çektim. İlk şaşkın şaşkın baksa da öfkesi artmaya devam etti.

"Zorla ya da güzellikle! Benimle geliyorsun!"dedi ve refleksle elime uzandı. Eli sıcacıktı. Benimse sabahtandır soğukta durduğum için ellerim çok soğuktu. O da bunu anlamış olmalı ki yerinde durup elime dokundu.

"Ellerin buz kesmiş!"dedi ve sonra yanaklarıma dokundu. Beni kalpten götürmek mi istiyordu bu çocuk?

"Aptalsın!"dedi ve gözlerimin içine bakıp ellerimi eline aldığı gibi montunun cebine ikimizin ellerini birden sıkıştırdı. Ben de çektiği için otomatikman göğsüne yapışmıştım. Şu an gözlerimin önünde montunun arasından görünen krem renkli kazağı vardı sadece. Burnuma kokusu doluştuğu anda yüzümü kazağına bastırmak zorunda kaldım. Umut ellerimi montunun cebinin içinde bırakıp ellerini çıkardı ve sırtıma doladı. O an o kadar mutlu oldum ki ağlamamak için kendimi zor tuttum. Çok özlemiştim çok...

Daha belki 10-15 dakika önce bana sarılmasını hayal etmiştim. Rabb'im Sana şükürler olsun. Yine bu kulunu bırakmadın. Yine duamı kabul ettin. Elhamdülillah.

Ben bir haftanın özlemini çekerken Umut çenesini başıma yerleştirip konuştu. Bedeni hâlâ çok gergindi.

"Benim yüzümden üzülecek kadar aptalsın..."

***

Umut beni sınıfa bırakırken kızlar onun yanımda olduğunu bildiği halde ve eminim ki bilerek "Mucize hoca öğleden sonraki dersleri iptal etmiş. Biz de sana haber verip eve gidelim diyecektik."dediler sırıtarak.

Sınıfa göz gezdirip Güney'in olmadığını görünce rahatlamıştım. Doğrusu derslerin iptal olması iyi olmuştu. Burada kalıp daha fazla Güney'i üzmek ve gözünün önünde bulunmak istemiyordum.

Umut'a döndüğümde baş işaretiyle "Hadi o zaman, eve gidelim."dedi. Artık çözmüştüm onu neredeyse. Ben başımı sallarken Hatice ve Sümeyye kulağıma fısıldadı.

"Huhuhu... Enişteyle barışmışsınız bakıyorum?"dedi Sümeyye.

"Vallahi ben çok mutlu oldum ya. Allah mutluluğunuzu daim etsin canım benim." Bunu da Hatice söylemişti.

Onlara kaş göz işareti ile susmalarını söyledim ancak beni dinlemek şöyle dursun gevezelik yapmaya daha bir devam ettiler. Umut'un duymasını istemiyordum. Zaten yüzü asıktı hâlâ.

"Neyse kızlar! Haber verdiğiniz için sağ olun. Ben Umut'la gideceğim eve. Yarın görüşürüz inşaAllah."diye susmalarını ima edince daha bir sırıttılar.

"Ay tabi, git canım git. Beraber gidin. Biz Süme'yle gideriz. Değil mi kız Süme?"

"He he."diye gülen Sümeyye ile ben de gülmek zorunda kaldım. Şu hallerinin komikliğini bir görseler gülmekten ölürlerdi.

Kapıda duran Umut'u daha fazla bekletmemek adına kızlara el sallayıp çıktım. Şu sınıftan bazı sinir kızlar ona bakıyordu çünkü. Bir gün katil olacağım bu çocuk için ya hadi neyse!

Umut beni görünce ellerini pantolonun cebine koyup adımlarını harekete geçirdi.

Sınıfın dışına çıkıp biraz uzaklaştığımızda karşımıza aniden Güney ve Savaş'ın çıkmasıyla duraklamak zorunda kaldık. Güney önce bana, sonra Umut'a baktı. Yüzü sertleşti. Umut'un da yüzü sertleşmişti. Bana olan bakışları ise yine kırgındı. Savaş her an bir şey olacakmış gibi yanındaki yerini koruyordu.

Umut birden beni diğer tarafına alıp elimi tutunca endişelensem mi, sevinsem mi veya üzülsem mi bilemedim doğrusu.

Güney'in nefes alış verişleri sıklaşmıştı. Umut'un üzerine yürümeye çalıştı. Bunu fark eden Savaş hemen tutmuştu onu çok şükür ki. Umut ise hiç Güney'i takmadı ve beni ardınca sürükleyip dışarı çıktı. Güney'i öylece ardımda bıraktığım için bakamamış ve onun için üzülmüştüm. Benim yüzümden başına gelmeyen kalmamıştı. Rabb'im mutluluğunu yakın etsin.

En son arabaya bindiğimizde Umut sakinleşmek için radyoyu açtı. Bunu bazen sıkça yaptığı oluyordu.

Ve anladığım kadarıyla bir yazar konuşuyordu.

"Görmek için göz gerekmez. Bazen bakan ama gözünün önündekini göremeyen var. Aşk ise dokunmak değildir sadece. Sevginin merhamet, hayranlık ve merakla harmanlanmış kutsallığı vardır aşkta. Sevgili, herkesin herkesle flört edip ayrılması değildir. Sevgili, ancak kutsal bir duygu olan aşka yakışır. Gözünün önünde ki aşkı göremeyenler için söylüyorum. Sevgili sadece bizi sevip Yaratan Zat'tır. O da bakıp görebileceğiniz her yerde. Bu kâinat bize Sevgili'yi anlatır..."

Ve bu yürek şimdiki gibi daha ne kadar coşabilirdi?

***

"Hadi sen eve gir. Hava iyice soğudu zaten."dedi Umut.

Kemerini çözmeyince sordum. Konuşurken yüzüme neden bakmıyordu?

"Sen gelmiyor musun?"

"Yok. Biraz işim var. Gece de gelmem büyük ihtimalle. Sen yine her yeri kilitle güzelce. Bir sorun olursa beni ararsın."

Benden kaçıyordu. Yine! Bunu farklı şekilde söylese de anlamıştım. Oysa ben bu gece belki geçen gün olanları konuşur, aramızdaki sorunları hallederiz diye düşünmüştüm. Ona hislerimi güzelce açıklayıp belki de onun da bana hisleri var mı, yok mu diye öğrenmeye çalışacaktım. Olan olmuştu artık. Onu sevdiğimi biliyordu. Şimdi sıra onun duygularını öğrenmeye gelmişti ancak gelmeyecekti işte eve. Bu hem üzmüş hem de kalbimi kırmıştı.

"Peki tamam."diye ağlamaklı çıkan sesimle kemerimi çözüp indim. İndiğim gibi arabayı gazlayıp gitti hızlıca. Ben de ardından uzun uzun baktım.

Kar ne kadar da güzel yağıyordu böyle. Biraz etrafı izleyip içimdeki hüznü dağıtmaya çalıştım. Bu ev Umut olmadan çok boş geliyordu. Umut olmadan bu ev çok soğuk geliyordu. İçim üşüyordu. Helalim gelsin, beni ısıtsın istiyordum Allah'ım.

Ellerimi iki yanıma açıp lapa lapa yağan karla kaplı gökyüzüne yüzümü kaldırdım ve etrafta kimsenin olmadığından emin olarak deli gibi bağırdım.

"Allah'ım ne olur helalimin gönlüne helalini koy. Koy ki Senin lütfunla birleşsin gönüllerimiz. Koy ki rızan ile şereflensin gönüllerimiz..."

Sonra eve girdim ve ertesi günün sabahı bir an önce gelsin diye işlerimi bitirip çabucak uyumaya çalıştım. Zira tek başıma korkuyordum. Yalnız karanlıktan korkuyordum. Evet, karanlık; kimse olmadığında yalnızlaşıyor ve ben korktuğum gibi boğuluyordum da. Bunu Umut'a söylemeye çekiniyordum. Benim yüzümden her zaman evde olması gerektiğinin mecburiyetini hissederdi. Ki bu olması gereken bir şeydi ancak bir şeyleri benim yüzümden mecbur kaldığı için değil de beni gerçekten sevdiği için yapsın istiyordum. İnşaAllah bir gün olurdu bu. Olurdu değil mi? Severdi değil mi?

Allah dilerse olur...

Dedi bir ses. İç sesimdi söyleyen ancak söyleten hiç şüphesiz ki Yüce Allah'tı.

Tam uykuya dalacağım dediğim sırada telefonum çaldı ve o uyku hepten gitti. Annemdi arayan. Aslında her gün düzenli olarak konuşurduk ama bugün aramayı unutmuş olmalıyım ki o beni aradı.

"Selamün aleyküm anneciğim. Nasılsın?"

"Aleyküm selam kızım. Hamdolsun iyiyim. Sen nasılsın, iyi misin? Bir sıkıntınız var mı? Umut nerede?"

"Ee şey... Umut ödevine çalışıyor. Elhamdülillah biz çok iyiyiz. Ne var, ne yok? Babamlar nasıl?" Allah'ım ne olur, yalan söylediğim için affet ama mecbur kaldım. Bir sıkıntı çıksın istemiyordum.

"Babanlar da şükür ki iyi kızım. Haber vermek için aradım seni aslında. İki-üç gün sonra size misafirliğe gelmeyi düşünüyoruz. Müsait olur musunuz?"

Ne? Misafirlik mi? Bizim eve mi? Hem de Umut'la ayrı odalarda kaldığımız evde? Ne yapacağım ben şimdi? Annemler bizim birbirimizi sevdiğimizi ve aynı odada kaldığımızı zannediyordu Buraya gelip de misafirliğe kalırlarsa her şey anlaşılırdı.

"Mucize, kızım? Orada mısın?"

"Buradayım anneciğim buradayım. Hem şaşırdım hem de çok sevindim. Ne demek? İstediğiniz zaman çıkın, gelin. Biz müsaitiz."dedim ama Umut ne tepki verirdi, bilmiyordum.

"Oldu o zaman benim güzel kızım. İki bilemedin üç gün sonra gelir, bir-iki gün kalır gideriz inşaAllah. Adettendir biliyorsun. Evlendiğinizden beri hiç ziyarete gelemedik sizi. Seni çok özlemiştik, hasret gideririz Allah izin verirse."

"Ben de sizi çok özledim anneciğim. Heyecanla yolunuzu gözlüyor olacağım ."

"Tamam kızım. Sonra görüşürüz o zaman. Allah'a emanet olun. Kendinize de iyi bakın. Umut'a selamlarımı ilet. Allah kolaylık versin. Hadi hayırlı geceler."

"Siz de Allah'a emanet olun anneciğim. Ben selamını söylerim. Allah razı olsun. Hayırlı geceler."dedik ve kapattık.

Da Umut bu durumdan hiç hoşlanmayacaktı. Beni sevmiyorken anne ve babam gidene kadar aynı odada kalmaya tahammül eder miydi, bilmiyorum. Böyle deyince canım acımıştı. Ah kalbim ah!

Vardır Rabb'imin bir bildiği diyordum. Vardır bu işte bir hayır...

Dua ve teslimiyetten başka elden ne gelirdi ki...

-Bölüm sonu-

Loading...
0%