@m.yaprak_epli
|
Yere düşen bardağın kırılmamasına sevinirken yine paramparça olan hassas kalbimin kırıldığını kimseye belli etmemek için "Hay Allah! Elimden kayıverdi. Kusura bakmayın."dedim. Zira kimse bu halime anlam verememişti. "Ece uzun zamandır yoktu da ondan şaşırdım. Ben de gidip bir selam vereyim bari."diye devam edince yüzlerindeki şaşkın ifade normale dönüştü. Ece gerçekten de uzun zamandır yoktu. Sömestr tatilinde sıcak bir ülkeye tatile gittiğini duymuştum. Demek ki geri dönmüş. Peki ama neden buraya gelmişti? Bunu öğrenmem ve Umut'u onunla yalnız bırakmamam gerekiyordu. O kızdan her şeyi beklerdim. Hem de her şeyi! Bardağı hızlıca mutfağa bırakıp "Kızlar bekleyin beni, geliyorum hemen."deyip büyüklere endişemi çaktırmadan ve üzerimi dış tesettüre uygun hale getirip dışarı çıktım. Onlara görünmeden bahçenin duvarına doğru gidip arkasına saklandım. Onlar bahçenin dışındaydı. Normalde şıp diye karşılarına çıkar, kocamı o cadıdan kurtarırdım ancak içimden bir ses Ece'nin art niyetli olduğunu ve bir işler karıştırdığını söylüyordu. O yüzden önce onları dinlemeye karar verdim. "Çabuk dönmüşsün bakıyorum. Normalde tatili bir ay daha uzatır, öyle gelirdin. Bir sorun mu var?"diye sordu Umut. Haklıydı çocuk! "Yok ya. Sizleri özledim o yüzden. Sıkıldım, atlayıp geldim işte Umut." "Ve gelir gelmez bana uğramak mı geldi aklına?" "Tamaaam. Yakalandım. İtiraf ediyorum. Kızlar bana senin şu Mucize midir, kuzenin midir onunla evlendiğinizi söyledi. Ben de işin aslını senden duymak için çıkıp geldim işte, dayanamadım." "Her şey öğrendiğin gibi Ece. Evliyiz işte, bu kadar. Ne açıklama bekliyorsun?" "Mesela neden evliliğini gizlediğini?" "Nedenlerim vardı!" "Neden o peki?" "Bir aile bağımız vardı diyelim." Umut'un sesi her cevap verişinde daha da sıkkın çıkıyordu. "Daha fazla soru soracaksan-" "Son! Son bir soru, lütfen!" "İyi, peki. Sor!" "Onu sevmiyorsun değil mi? Sadece baban zorladı diye evlendin değil mi? Seni tanıyorum Umut."diye soran Ece ile ben de heyecanla Umut'un cevabını beklemeye başladım ancak nasıl olduysa birden elim duvardan, ayağım ise kardan dolayı kayınca ortaya çıkan gürültü ile Umut ve Ece'yi başımda bana bakarken buldum. Ece şaşkın şaşkın bana bakarken Umut durdu durdu ve elini ağzına koyup gülüşünü gizlemeye çalıştı. Hiç komik değildi! "Ee şey ben sizin yanınıza geliyordum da birden ayağım kaydı."diye karların üzerinden kalkmaya hazırlanırken Umut'un uzanan eli ile şaşkınlıkla ona baktım. Gözlerimin içine öyle güzel ve masum bakıyordu ki o eli tutmamam imkansızdı. Dudağının tek yanı keyifle kıvrılmıştı. Benimle alay geçtiği çok belliydi ama gerçekten hiç komik değildi! Elini tutup ayağa kalktığımda elimi geri çektim ama bırakmadı. Bu beni fazlasıyla heyecanlandırırken Ece de aynı şekilde elimize bakıyordu. Bu heyecanım çok fazla sürmedi ki Umut'un telefonu çalmış ve yanımızdan kısa bir süreliğine ayrılmak üzere müsaade isteyip gidince Ece ile yalnız kalmış olduk. "Baştan beri kuzen olmadığınızı tahmin etmiştim zaten!"diye alayla tek yanak güldü. Herkesi küçümsemeye bayılıyordu. "Ne oldu? Umut istemedi değil mi kimsenin evli olduğunuzu bilmesini? Ne de olsa o kim sen kim! Senden utanması çok doğal. Hangi erkek seni bu yaşlı kılığınla yanında gezdirir ki?" Bu sözler beni ne kadar sinirlendirip saç-baş yolma isteği getirse de onu kendi silahıyla vurmayı seçtim. "Evet, başta o istemedi ama sonra herkese evli olduğumuzu bizzat o söyledi, hatırlatmak isterim. Ve haklısın. Yine başta benden utansa da şu an aynı şeyleri hissediyor mu bak bakalım? Benim kılığımı küçümsüyorsun ama ben inandığım şeyin gerekliliğini yerini getirip bu kılıkla korunuyorum lakin sen gurur duyduğun bu kılığına rağmen Umut seni bıraktı diye hatırlıyorum. Acaba niye!"diye sert bakışlarımı üzerine kilitledim. Ece istifini hiç bozmadan ellerini göğsünde bağladı ve yüz ifadesi daha küçümseyici bir hal aldı. "Umut'un benden ayrılmasını kendi açından avantaj sayabilirsin. Önemli değil, saymaya devam et ancak ben birini istersem evli olup olmadığını önemsemem. Onu elde etmek için elimden geleni yaparım. Umut senin gözlerinin önünde, kendi isteğiyle bana gelecek. Sana bunun sözünü vermemi ister misin tatlım?"dedi alayla devam ederek. Yumruğumu sıkmaktan tırnaklarım batıyordu avuçlarıma. Ben bu kızın burada mezarını kazarım! Öylesine sinirlenmiştim ki kendimi onun üzerine yürürken buldum ve tam bir şey söylüyordum ki Umut'un geri dönmesiyle susmak ve durmak zorunda kaldım. "Ne konuşuyordunuz öyle hararetli hararetli?"diye soran Umut'la Ece "Hiiiç. Biz de Mucize'yle ortak izlediğimiz bir diziden bahsediyorduk. Ben başroldeki çocuğun benim desteklediğim kız ile olacağını söylüyordum. Mucize de tam tersini. Değil mi Mucizeciğim?"diye pis pis sırıtan bu kıza inanamadım. Nasıl da hemen yalan söylemişti! "Yaaa. Evet ama bence fazla umutlanma Ececiğim. Benim desteklediğim karakter seninkinden çok daha güçlü, bunu unutma. Kolay kolay pes etmez, bunu bil!" Umut ikimiz arasında anlamayan bakışlar ile mekik dokuyordu. "Göreceğiz tatlım göreceğiz."diye yine pişkin pişkin sırıttı ve gözümün önünde Umut'un yanağından öpüp "Okulda görüşürüz Umut. Hoşçakal."dedi ve arabasına binip gitti. Öylesine öfkeliydim ki soğuktan değil sinirden titriyordum. Umut sadece yanağından öptü diye sinirlendiğimi zannediyordu. Doğru düşünüyordu! En çok bundan dolayı öfkelenmiştim. Yere bakarak nasıl boşalacağımı düşünüyordum, bilmiyorum! "Mucize?" "Efendim!" "Sakin ol biraz." "Ben gayet sakinim Umut bey!"diye hışımla ona döndüm. "Nereden çıkardın sakin olmadığımı!"diye resmen burnumdan soluyordum. "Birden öptü. Tepki veremedim. Bu kadar sinirlenmene gerek yok." Öptü dedikçe daha da deliriyordum! O saçma sapan sözlerini düşündükçe kanım öfkeyle kaynıyor ve bu vücuduma titreyerek geri dönüyordu. Biraz daha konuşursak kalpler kırılacaktı biliyordum. O yüzden eve dönmeye karar verdim ama daha yürüyemeden Umut kolumdan çektiği gibi göğsüne bastırdı beni. Bir-iki dakikalık şaşkınlıktan sonra ayrılmaya çalıştım ancak bırakmadı. Daha da çekti kendine. "Umut sokak ortasında ne yaptığını sanıyorsun? Bırakır mısın beni?" "Titriyorsun... Hangi akla hizmet mont giymeden sadece feraceyle çıktın?"dedi ve montunun kenarlarını sırtıma doğru çekti. Hiç farkında değildim. Belki de titrememin bir sebebi de buydu. Sadece bedenimin üşüdüğünü mü zannediyorsun? Senin yüzünden kalbim buz kesti artık be adam... Diyemedim. "Biliyorum bana kızdın ama bazı şeyler elimizde olmadan gelişiyor. Bunun için beni suçlayamazsın değil mi?" Ben konuşmayınca Umut ayrılıp yüzüme baktı. "Hadi eve gir artık. Hava çok soğuk." "Sen gelmiyor musun?" "Dışarıda biraz işim var. Akşama size tekrar katılmış olurum." "Tamam. Dikkat et kendine." "Asıl sen dikkat et."diye gülünce kaşlarım çatıldı, gözlerim kısıldı. "Ne demek istiyorsun?"deyince arka tarafı gösterdi. Hatice, Sümeyye ve ablam mutfak camına yapışmış, bizi röntgenliyorlardı. Hem de sırıta sırıta! Yüzümün kızardığına o kadar emindim ki Umut otuz iki diş sırıttı. Ne kadar tatlı bir gülümsemesi vardı ama bu daha da utanmama sebep olmuştu. Bizi sarılırken gördüler mi acaba? "Kızarınca daha da küçük bir kız çocuğu gibi görünüyorsun."dedi ve yanaklarımı sıkıp gülerek arabasına bindi. "Sonra görüşürüz."deyip gazlayıp gitmesine rağmen ben olduğum yerde kalakalmıştım. O az önce benim yanaklarımı mı sıkmıştı? Küçük bir kız çocuğu gibi mi demişti? Yanaklarımdan çıkan ısı yüzümü yakıyordu. Bu yüzden ellerimi yanaklarıma bastırmak zorunda kaldım. Artık titremiyordum. Aksine vücudumu ateşler basmıştı. Demek ki beni ısıtan şey aslında yüce Allah'ın bana helal kıldığı eşimmiş... Cebimden bir titreme gelince korkudan yerimden sıçradım. Çok ani olmuş ve boşluğuma gelmişti. Nasıl daldıysam... Lakin Hatice beni neden arıyordu? "Efendim Hatice?" "Kız Muci biraz daha orada durmaya devam edersen eriyeceksin o karlara rağmen."dedi ve kızlarla birlikte güldüler. Bunun üzerine hemen arkamı döndüm ve onların hâlâ camda olduğunu gördüm. Eyvah! Onların orada olduğunu tamamen unutmuştum. Şimdi daha da utanmıştım. Afff!!! "Siz şimdi görürsünüz..." -Bölüm sonu- |
0% |