Yeni Üyelik
31.
Bölüm

~31.Bölüm~

@m.yaprak_epli

İçeriye girdiğimde ne kadar üşüdüğümü fark ettim. Tam mutfağa geçiyordum ki Sadık baba "Kızım Umut nereye gitti?"diye sorunca "Şey... Babacığım biraz işleri varmış da akşamleyin bize katılacakmış."dedim ama yüz ifadesi sertliğinden bir şey kaybetmemişti. Belli ki Umut'a inanmıyordu ama ben inanıyordum. Akşam geleceğim diyorsa gelecektir benim kocam!

Sadık baba ekstra bir şey daha demeyince ben de mutfağa geçtim ve annemin, ablamın ve kızların birlikte yemek yaptıklarını gördüm. Buna rağmen kızlara bana gülmenin cezasını ödetmeye kararlı girdim mutfağa ancak annem "Kızım arkadaşına bir selam vermek bu kadar mı uzun sürdü? Kocan sana evde doyamıyor mu?"diye önündeki biberleri kese kese tencereye atıp söylenince ağzım öylece açık, yerin dibine girdim. Kızlar ve ablam ise gülme krizine girdi.

"Anne ya! Ulu orta söylenecek şey mi bu! Senin de hiç ağzının ayarı yok he!"diye kulağına fısıldadım ve ellerimi göğsümde bağladım.

"Ay ne var? Biz bizeyiz işte. Siz de amma utangaçsınız kızım, ne yapayım?"diye annem de gülmüştü. "Ee ne zaman bana torun vereceksiniz?"

"Anne!" Bu sefer hepsi birlikte gülmüştü, ben burada utancımdan mosmor olurken!

"Gülün gülün. Şimdi istediğiniz kadar gülün. Sonra çok ağlayacaksınız."diye kızlara gözlerimi kıstığımda hemen gülmeyi kestiler. Ne de olsa ikisine karşı kozum vardı, bunu anlamışlardı. Biri ağabeyim, diğeri kocamın en yakın arkadaşıydı.

"Tehdit etme kızları cimcime."diye gülerek birdenbire mutfağa dalıp kolunu omuzuma atan ağabeyim burnumun ucuna da vurmayı ihmal etmemişti. Hatice'nin az önceki halinden eser yoktu. İçine büzülmüş, ya ağabeyimin gitmesini bekliyor ya da kendisi bir an önce buradan gitmek istiyor gibi gergin bir hali vardı. Gözlerimi bu sefer ağabeyime çevirdiğimde Hatice'ye baktığını gördüm. Demek Hatice bu yüzden domatese dönmüştü. Bu ikisi yakında olurdu inşaAllah. Sümeyye ile birbirimize göz kırptık. Önemli olan ağabeyimin boş olmamasıydı. Artık ondan da bir şüphem kalmamıştı evelAllah ki. Ablam, annem ve Sümeyye sohbet ederken ben onları izliyordum. Sonunda Hatice dayanamayıp patladı.

"Sümeyye çok geç oldu artık. Hadi biz gidelim. Güzide teyzeleri daha fazla rahatsız etmeyelim."

"Aa olur mu öyle şey kızım? Hayatta bırakmam. Akşam yemeğini birlikte yiyeceğiz. Sonra Muhammed bırakır sizi eve."diyen annem ile Hatice şok olmuş gözlerle ağabeyime döndü.

"H-hiç gerek yok. Gerçekten hiç gerek yok. B-biz kendimiz gideriz. Valla!"

"Seni yememden mi korkuyorsun?"diyen ağabeyimle Hatice daha da köşeye sıkıştı. Sesi de içine kaçtı. Ay kıyamam ya!

"Estağfurullah. Ben öyle demek istemedim. Sadece rahatsızlık vermek istemedim."

"Kız kardeşimin arkadaşları beni hiçbir zaman rahatsız etmez, şüphen olmasın!"dedi ağabeyim sinirli bir şekilde. Gözlerimi tekrar yüzüne çevirdiğimde kaşlarını çatılı gördüm. Basbayağı Hatice'ye gider yapıyordu bu. Ama neden? Hatice'nin konuşması yarıda kalmıştı. Demek ki sonrasında olan şeylerde vardı ki Hatice köşe bucak kaçarken ağabeyim ona gider yapıyordu.

Yakında çıkardı kokusu!

***

"Ben bakıyorum!"diye çalan zile koştum.

"Bak bak! Kocası geldi diye nasıl hemen otuz iki diş koşuyor."diye dalga geçti ablam tabakları masalara dizerken. Biz hanımlar mutfakta, erkekler ise salonda yiyeceğimiz için iki ayrı masa hazırlıyorduk. Umut da gelmişti ve ablam haklıydı. O geldi diye bu kadar sevinmiştim.

Koşarak ve büyük bir heyecanla kapıyı açtığımda karşımda Umut ve Can'ı gördüm. Allah'tan üzerim müsaitti. Sümeyye! Hatice'yle birlikte bugün bittiniz! İçimden gülerken Umut kalbimi yara yara yaklaştı ve yanağımdan öpüp "Naber karıcığım?"dedi, sonra da montunu astı.

Can alttan alta gülerken benim elim yanağıma gitmiş ve öylece donuvermiştim. Hayır, her böyle yaklaştığında kalpten gitmeyi engelleyemiyordum. Umut beni böyle görünce içini çekip kapıyı kapattı ve kulağıma eğilip "Bu kadar şaşırma. Sizinkiler çakmasın diye normalmiş gibi davranmaya çalışıyorum."dediğinde birden tüm keyfim kaçtı. Can çoktan salona geçerken biz Umut'la hâlâ kapıda dikiliyorduk.

"Sabah da bu yüzden mi sarıldın?"diye birdenbire aklıma gelen soruyla merakla yüzüne baktım. Cevap vermeyip sadece nefes verdiğinde yüzümü asıp mutfağa gittim direkt.

"Az önce çok mutluydun, şimdi neden yüzün düştü ablam?"diyen ablama karşı 'Odunun teki yine kalbimi kırdı! Ne olacak abla?' dedim içimden. Ellerimi göğsünde bağlayıp yumruklarımı gizledim. Hem çok kırılmış hem de çok sinirlenmiştim. Umut'un ailem burada diye bana böyle davranmasını istemiyordum. Bu sadece daha fazla üzerdi. Samimi davransın yeterdi.

"Yok bir şey abla. Hadi sofraya oturalım."dediğimde kimse bir şey demedi. Aramızda bir husumet olduğu anlaşılmasın diye hemen konuyu değiştirdim. "Ee hadi çok acıktım. Oturun siz de."

"Kızım oturmadan şunu babanın sofralarına bıraksanıza?"diyen annem tezgahtaki doldurduğu üç tabaklık yemeği gösterdi. Bunun üzerine ben iki tabağı, Sümeyye ise kalan tabağı alıp içeriye geçtik. Ben tabakları masaya bırakırken Sümeyye Can'ı gördüğü gibi gözleri yerinden fırlamıştı. Heyecandan önünü göremedi ve sıcak yemeği arkamdan geldiği için ben refleksle dönünce direkt üzerime döktü. Yabancı erkek var diye çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Ah Sümeyye! Bir yandan gülmek istesem de biraz yandığım için sadece düşünmemeye çalışıyordum. Düşündükçe acı çoğalıyordu sanki. Bütün etraf batmıştı ne yazık ki.

"Ayyy! Mucize çok özür dilerim ya. Yandın mı?"

Acısı yayılmasın konuşamadım bir süre.

"Mucize iyi misin?"diye kalkıp yanıma geldi Umut.

"Tamam, önemli değil. Ben yukarı çıkar, hallederim bunu."diye ortamı yatıştırmaya çalıştım. Sümeyye'nin gözleri dolmuştu.

"Ben de seninle geleyim."

"Gerek yok. Sen git yemeğini ye. Ben üstümü değiştirip gelirim tamam mı?"diye içini rahatlatmak için göz kırptım. O da muhtemelen Can'a rezil olduğunu düşündüğü için utangaç bir bakış atıp koşa koşa mutfağa girdi. Eminim orada kendini yiyecekti. Ah ah! Hatice'yi de Sümeyye'yi de çok iyi anlıyordum. Çünkü ben de onlarla aynı duyguyu taşıyordum ve bir duygu ancak bu kadar ağır olabilirdi...

"Ben de seninle geleyim."diyen üzerime endişeyle bakan bu sefer Umut ile düşüncelerime ara verdim. Bazen bir şeyi düşünmek saliseler alırken bazen de saatler alıyordu. İnsan düşünürken zaman kavramını yitiriyordu demek ki.

"Vallahi gerek yok. Çok yanmadı zaten. Hemen değişip geleceğim."diye ona da göz kırptım istemsizce. Sanki az önce ona hiç kızıp kırılmamışım gibi. Bu onun da tuhafına gitmiş olacak ki bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Tabi ben de hemen utanmış ve gözlerimi kaçırmıştım. Utanmamın bir sebebi de babam, sadık babam, ağabeyim ve Can'ın burada olmasıydı. Nasıl onlar buradayken kocamla bu kadar rahat konuşabiliyordum? Ne kadar onlardan uzak bir yerde konuşsak da sonuçta bir arada olduğumuzu biliyorlardı.

"Umut hadi gidip yemeğini yesene sen ya? Masadakilere ayıp oluyor. Böyle gizli gizli buluşuyormuş gibi!"deyince Umut güldü. Bunun üzerine ben de tek kaşımı kaldırdım.

"Bazen çekilmez şımarık birine, bazen de çok tatlı bir kız çocuğuna dönüşüyorsun. Seni çözmek gerçekten zor."diye gülümseyerek ve uzun uzun gözlerime baktığı için 'Çekilmez şımarık' lafına kızamamıştım bile. Ben de seni çözemiyorum Umut. Sanırım birbirimizi tanımak için zamana ihtiyacımız vardı.

Umut öyle bakmaya devam edince dayanamayıp yukarıya çıktım hızlı hızlı. Çok tuhaf olmuş ve utanmıştım. Onun ise arkamdan güldüğüne emindim. Batan üstümü bile unutmuştum. Hızlıca kıyafet değişip çıkıyordum ki kapının üstünde dolaşan bir böcek fark ettim. Böcekten öte bu basbayağı hamam böceğiydi. Küçüklüğümden beri en büyük fobilerimden biri olmuştur böcekler ve işin hikmeti ise sürekli karşıma çıkmalarıydı.

Yeryüzünde yaratılan hiçbir şey yoktur ki amaçsız ve boşuna yaratılmış olsun. Bir yerde hamam böcekleri ile ilgili çok güzel bir yazı okumuştum. Biyologlar, hamam böceklerinin ekosistemin bekası için çok önemli olduğunu ifade etmişlerdi. Hamam böcekleri genelde çürümekte olan organik şeylerle beslenirdi. Bu gıdalarda da bol miktarda azot vardır. Bu azot hamam böcekleri vasıtasıyla toprağa verilir, oradan da bitkiler tarafından kullanılır. Hamam böceklerinin olmamasının bitki türleri arasında büyük tesirleri olur. Bu yüzden hamam böceklerinin aynı zamanda kuşlar ve fareler gibi küçük hayvanlar için besin kaynağı olarak da önemli işlev gördüğü görülmüştür.

Böceğe zarar vermeden buradan nasıl çıkarım diye düşünürken -ki zararsız bir canlıyı öldürmek caiz değildi- telefonum çaldı. Güney'di arayan!

Niye bu kadar şaşırmıştım bilmiyorum ama bir süre açamadım telefonu. Öylece bakıştık telefon ile. Acaba ne istiyor olabilirdi? Ya başına kötü bir şey geldiyse, bu yüzden arıyorsa? Diye düşünürken dayanamayıp sonunda cevapladım aramayı.

"Efendim Güney?"dedim kısık sesle. Umut'la evli olduğumuzu öğrendiğinden beri ondan daha bir çekinir olmuştum.

"Neden okula gelmiyorsun?"dedi direkt. Sesi çok donuktu, cansızdı.

"Şey... Annemler birkaç gündür bizi ziyarete gelmişti de o yüzden."

"Sen orada o herifle sürekli birlikte vakit geçirirken ben en azından bir yüzünü görürüm, sesini duyarım diye sürekli okula geliyorum ama yoksun. Çünkü umrunda değilim!"

"Hayır! Yok öyle bir şey Güney."dedim hemen. "Bak... Benim yüzümden üzülmeni istemiyorum artık-"

"Bunun için beni yokluğunla mı cezalandırıyorsun!"dedi sözümü keserek.

"Güney yalvarırım böyle konuşma. Sen böyle konuştukça kendimi daha da kötü hissediyorum."

"Sen benim sevgimi anlayamazsın Mucize. Ben sana sıradan bir duygu beslemedim hiçbir zaman. Sen, şu kısacık zaman diliminde bile beni derine battığım o koca okyanuslardan çıkarıp nefes verdin, hayat verdin, yüzüme yeniden bir gülümseme yerleştirdin. Bu yüzden senden o kadar kolay vazgeçememi bekleme. O herif seni hak etmiyor, seni mutlu etmediğini görüyorum. Seni kazanana kadar durmayacağım. Bu, evinin önünde beklememi gerektirse bile!"

Bu ne demekti şimdi? İlk başta konuşmasını sessiz, sakin dinleyip biraz etkilensem de sondaki cümlesi içime bir kurt düşürmüştü.

İçimden gelen o yoğun dürtüyle pencereye koştum ve Güney'i gördüm. Kulağında benim gibi telefon, yukarıya; şaşkın gözlerime bakıyordu. Sanki bu camın benim odamın camı olduğunu önceden hep bilirmiş gibi...

Umut görürse onu, biterdim!

Endişe hızlı vücudumu yalayıp yutarken telefondaki sesi kulaklarımda yankılandı.

"Seni çok özledim Mucize..."

-Bölüm sonu-

Loading...
0%