Yeni Üyelik
32.
Bölüm

~32.Bölüm~

@m.yaprak_epli

Hiç düşünmeden kendimi merdivenlerden aşağı inerken buldum. Tabi salon dış kapıya baktığı için herkesin beni fark etmesi kaçınılmaz olmuştu. Beylerin masasına bir şeyler koyan annem bu halimi fark edince sordu.

"Kızım nereye gidiyorsun? Yemeğe de inmedin bir türlü."

"Şey anne, bir arkadaşım gelmiş de. Ben..."

Beni durduran Umut'un bakışları olmuştu. Sanırım o arkadaşın kim olduğunu anlamıştı halimden. Kaşlarının çatılmasının başka sebebi olamazdı.

"Çağırsana içeriye kızım. Yemek yiyelim birlikte."

"Yok anneciğim. Gerek yok. Gidecek zaten o. Kaç gündür okula gitmediğim için merak etmiş. Ben bir bakıp geleyim."

Annemin başka bir şey söylemesine fırsat vermeden kendimi dışarı attım. Umut'un bakışları beni bihayli strese sokmuştu. Kimse Güney'i görmeden onu buradan göndermeliydim.

Dışarı çıktığımda Güney arabasına yaslanmış, bana bakıyordu. Bakışları donuktu ama seven bir yürek için bir sürü anlam yüklüydü, kim bilir...

Bir çırpıda yanına ulaşıp "Güney ne yaptığını sanıyorsun! Buraya gelmekte ne oluyor? Lütfen bir musibet çıkmadan evine dön."dedim.

"Seni sevmeyen bir adamın evinde daha ne kadar kalmayı düşünüyorsun Mucize?"dedi tüm sözlerimi es geçerek.

"Bu ne şimdi ne de burada konuşulacak bir konu değil. Lütfen, rica ediyorum Güney. Beni zor durumda bırakma ve git."

"İnsanın bazı şeyleri kabullenmesi kolay değil, kabul ediyorum tıpkı benim senin yüzünden bu halde olmam gibi ama şu var ki sen de gerçekleri, seni gerçekten kimin sevip kimin önemsediğini biliyorsun. Buna rağmen görmezden geliyorsun. Bu canımı sıkıyor Mucize. Beni görmezden gelmen, bana bir yabancı gibi davranman canımı yakıyor. Sen bundan zevk mi alıyorsun!"

"Bak Güney! Ben evliyim!"diye direkt parmağımı kaldırıp yüzüğümü gösterdim. "Bunun yanında sen bana haramsın! Umut ile evliliğimiz bizzat benim ya da onun isteği olmasa da kaderi yaşıyoruz. Yani bu olanları inkar etmek kimseye bir şey kazandırmaz. Sana da öyle..."

Yaslandığı yerden doğrulup bağladığı ellerini çözdü ve bana yaklaştı.

"Peki, dediklerini onaylıyorum ama şunu sormak istiyorum. Eğer Umut'la evlenmemiş olsaydın benimle olmayı kabul eder miydin? Sonsuza kadar..."

O kadar anlam yüklü bakıyordu ki bakışlarımı kaçırmak zorunda kaldım.

"Lütfen cevap ver. Bunu bilmeye ihtiyacım var..."diye fısıldadı.

"Güney ben-"

"Mucize?"

Sözümü kesen annemin sesi olmuştu.

"Efendim anne?"diye seslendim.

"Neden arkadaşını içeriye davet etmiyorsun kızım?"dedi yanımıza gelerek.

Güney'e dönüp kaş göz hareketleriyle "Sakın kabul etme" bakışları attım. Güney ilk baş bir şey anlamasa da sonradan tepki vermişti.

"Sağ olun efendim. Ben Mucize'yi görmeye gelmiştim sadece."

"Aa olmaz öyle şey. Bir evde akşam yemeği yeniliyorsa ve misafir gelmişse davet etmemek ayıp olur."dedi ve çocuğun koluna girip zorla içeriye soktu. Zavallı Güney belki de hayatında böyle bir şeyle karşılaşmadığı için şaşkın şaşkın bir bana, bir anneme bakıyordu. Eğer bu normal bir durum olsaydı kesinlikle gülme krizine girerdim lakin içerdeki Umut beni endişelendirdiği için gülmenin yanına dahi yaklaşamıyordum.

Hemen peşlerine takılıp içeriye girdim ve annemin Güney'i, beylerin masasında babamın yanına, Umut'un ise tam karşısına oturttuğunu gördüm. Umut'un yüzünü göremesem de sırtının kasılmasından anladığım kadarıyla fazlasıyla sinirlenmişti. Önce Güney'e ters ters baktı. Sonra bakışlarını salonda dolaştırıp bir şey aramaya başladı. Sanırım beni arıyordu. Bulduğunda ise ateş saçan gözlerini gözlerime dikti. Hemen gözlerimi kaçırıp mutfağa kaçtım. Bu arada da annem Güney'e yemek götürmüştü bile.

"Kim gelmiş Mucize?"diye soran Hatice ile tırnaklarımı dişlemeyi bıraktım

"Kızlar Güney geldi ve annem onu içeriye aldı!"

"Ne!"diye bağıran iki şaşkın arkadaşlarım ve bana şaşkınlıkla bakan ablamın bakışları neler olduğunun anlamaya çalıştığının işaretiydi. Ve dayanamayıp "Güney kim?"diye sordu en sonunda.

"Bu gece izdiham çıkmazsa iyidir..."diyen Sümeyye ile oturup stresle ağzıma kocaman bir kaşık yemek attım. Sonra da kendi kendime mırıldandım.

"Ben bu sefer kesin bittim!"

***

Ablam, kızlar ve tabiki ben; birlikte sofraları kaldırmış, iki kişi bulaşıkları makinaya dizerken iki kişi de çayları hazırlıyorduk. Annem ise yine çenesine kurban gidip salonda Güney ve diğerleri ile sohbet ediyordu. Sırf bu yüzden gönderememiştim onu buradan. Sofraları toplarken bilmem kaç kez Umut'un yakıcı ve sert bakışlarına maruz kalmıştım. Eminim ki bu durumdan kesinlikle beni sorumlu tutuyordu. Evde misafirler olduğu için laf da edemiyordu. İçten içe doluyor, bana patlamak için bekliyor, bu yüzden de taşmamaya çalışıyordu belli ki. Kaç ay oldu evleneli, artık kocamı az çok tanıyordum yani.

"Mucize kızım nerede kaldı çaylar?"diye seslenen annem ile düşüncelerimden sıyrılıp ablamın tepsiye dizdiği çay ve şekerleri içeriye götürmek için elime aldım ve salona adımlamadan önce derin bir nefes alıp besmele çektim. Allah'ım Sen yardımcım ol.

Sırayla çayları dağıtıp bilerek en sona bıraktığım Umut'un yanına gelip de çayını uzattığımda soğuk bakışlarını yüzüme kilitleyip "İstemiyorum!"dedi dişlerinin arasından.

Kırıldığım gibi sinirlenmiştim de! Ben mi dedim sanki Güney gelsin veya eve davet edelim diye! Her şey bu anam olacak kadının başının altından çıktı. Beyefendi bizi suçlasın! Oh ne ala memleket!

Dudağım bükük mutfağa geri döndüğümde kızlar ve ablam, çay ve atıştırmalıkları masaya dizmiş ve oturmuşlardı. Ben de elimdeki tepsiyi yerine kaldırıp masaya oturdum ve bir dikişte, boğazımı yakmasına aldırış etmeden içtim çayı.

"Oha yavaş!"dedi Hatice.

Bardağı bırakıp "İçiyorsak sebebi var tamam mı?"dedim.

"Durumlar vahim diyorsun yani?"diyen Sümeyye ile tekrar büktüm dudaklarımı.

"Hem de nasıl! Kızlar ne yapacağım ben?"

"Ay çatlayacağım! Neler oluyor ya! Bana da anlatsanıza kızım!"diye patladı ablam haklı olarak. "Sana da aşk olsun yani Mucize! Ne zamandan beri ablandan bir şeyler saklar oldun?"

Aynı anda Sümeyye "Aşk olmuş zaten olacağı kadar."derken Hatice "Güney Mucize'ye aşık!"dedi.

"Ne!"

"Hatice!"

"Ay ne yapayım? Dayanamadım."

"Bu yüzden mi buraya gelmiş? Bir dakika! Bizim Umut'un sabahtan beri yüzünün sirke satması bu yüzden mi?"diye kahkaha attı ablam.

"Abla!"

"Ay dur kız. Ee Hatice dök bakalım olayları ortaya. Kim neymiş, ne değilmiş öğrenelim."

"Mucize'nin bana karşı kozu olmasaydı konuşurdum ama..." Bu cümleyi söylerken sessizce mırıldandı. "Kusura bakma abla. Her şeyi sana Mucize anlatsın."diye devam etti sonra.

"Ya bu kız hiçbir zaman bana özelini anlatmaz ki utandığından. Duysam ancak sizden duyarım bir tek. Bugüne kadar olduğu gibi."

"Abla tamam. Bak Umut'un kulağına gidecek bir şeyler, sonra kötü olacak. Söz veriyorum. Ben sana her şeyi anlatacağım."

"Bak söz verdin ha?"

Konu kapandığı için rahatlarken ablama başımı salladım. O sırada içeriden sesler gelmesi üzerine kızlarla birlikte ayağa kalktık. Sanırım birileri gidiyordu ama kim? İnşaAllah Güney'dir. Ablam ve kızlar mutfak eşiğinde kalırken -ki bu arada Sümeyye kalpli gözlerle Can'a bakıyordu- ben ise salona gitmiştim.

"Oğlum bu saatte nereye gidiyorsunuz?"diyordu Sadık baba.

"Daraldım burada baba! Biraz daha burada kalırsam... Neyse hava almak istiyorum sadece. Hadi Can?"

Bu cümlesini bana ve Güney'e bakarak söylemişti. Güney ise burada olduğundan ve Umut'un gitmesinden memnun gibi hiç takmıyordu onu ama beni bugün üçüncü kırışıydı Umut'un. Akşamın bu saatinde nereye gidecekti? Hadi Can'ın gitmesini anlardım ama o neden gidiyordu? Sırf Güney geldi diye mi? Oysa beraber uyuyacağız diye hayal ediyordum ben. Yine ve yine yalnız bırakıyordu beni!

Ben üzgün bakışlarımı yere kilitlerken Umut ve Can montlarını giyiyordu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım benimle göz göze gelmesi için ama bakmadığı gibi kapıyı çarpıp gitmişti.

"Ne oldu bu çocuğa birdenbire yahu?"

Bir de soruyor musun anne! Güney'i içeriye almanın sırası mıydı! Senin yüzünden Umut beni yine yanlış anladı işte!

Anneme ters ters bakıp patlamamak için ayaklarımı yere çarpa çarpa mutfağa gittim. Zaten bugün beni koymadığı yerin dibi kalmamıştı!

Allah'ım ne olur, Umut tekrar geri dönsün ne olur...

***

"Ne düşünüyorum biliyor musun Mucize?"

Yanımda yürüyen Güney'e baktım ve devam etmesi için "Hımm?"gibi bir mırıltı çıkardım. Sonunda annem onu bırakabildiği ve evine gidebileceği için çok mutluydum. Çıkmadan önce kızlara da selam vermeyi unutmamıştı tabi. Ee sınıf arkadaşım ve ev sahibi gereği Güney'i benim geçirmemi istemişti maalesef annem.

"Aslında buna daha çok hayalim diyebilirim."dediğinde bahçenin dışına, arabasının yanına gelmiştik. Durup her zaman yaptığım gibi omuzuna baktım belli bir mesafe eşliğinde. Ne demek istediğini merak etsem de bir an önce gitmesini istiyordum. Hem dinim böyle uygun gördüğü için hem de Umut için...

"Bir gün o Umut denen buz kütlesinden boşanıp benimle evlendiğini hayal ediyorum."dediğinde şaşkınlıkla ve istemsizce gözlerine gitti gözlerim. Gülümseyerek yüzümü izliyordu. "Neden biliyor musun? Çünkü o adam seni üzer ve üzecek. Ben eminim. Benim yanımda çok daha mutlu olacaksın."diye devam ettiğinde ise yutkunup bakışlarımı yere kaçırdım.

"Sana sarıldığım günü hatırlıyor musun?"dedi iç çekerek.

Evet, hatırlıyordum. Geçen seneydi. Güney bana hislerinin olduğunu itiraf edip de benim ilk reddettiğim zaman kabullenmeyip sarhoş olmuş ve okula gelmişti. Herkesin içinde bana sarılmıştı. Ben de tabi yapıştırmıştım tokadı yüzüne.

"İyi tokat yedin yalnız!" Güldü.

"Evet. Elin bayağı ağırmış. Neyse sana o gün aklı başında olmadan sarılsam da buna pişman olmadım. Çünkü seni tanıdığımdan beri, ilk gördüğümden beri bunu yapmak istiyordum."

"Güney..."

"Tamam. Özür dilerim. Sürekli senden konuşuyorum ama bu elimde değil. İnsan her zaman sevdiği şeyden bahseder kanaatindeyim. Neyse yarın okula geliyorsun değil mi?"

"İnşaAllah."

"Bekliyor olacağım."deyip gülümsedi. "Bu arada davetiniz için çok sağ ol. Özellikle annene teşekkürlerimi ilet lütfen."

Arabasına binerken "Tabi, olur."dedim.

"İyi geceler o zaman?"

"Sana da inşaAllah. Dikkatli ol. Allah'a emanet."dediğimde gülümseyip gazladı arabasını ve iki dakika da terk etti siteyi.

Omuzlarımdan kalkan yükle beraber rahat bir nefes verip eve doğru yöneldim. Güney'e ve bana olan sevgisine karşı kendimi sorumlu tutuyordum ve buna engel olamıyordum. Aşık bir kalbi çok iyi anlıyor ve kırmak istemiyordum kırık kalbimle...

İçeriye geçtiğimde vücudum soğuktan sıcağa değişirken uyuştuğumu ve rahatladığımı hissettim. Herkes salonda oturup meyve yerken ben de su içmek için mutfağa geçtim. Stresten boğazım kurumuştu resmen. O sırada bana arkası dönük olan ve telefonla konuşan Sadık babayı fark ettim. İstemeden kulak misafiri olduğum sözlerle ise gözlerim dolmuştu.

"Ne demek bu gece gelmiyorum! Oğlum misafirlerin var farkında mısın? Karını yalnız başına mı bırakacaksın? Umut! Umut..."

Sadık baba telefonu kulağından indirip "Allah kahretmesin!"diye sinirle önüne döndüğünde beni gördü.

"Mucize, kızım?"dedi şaşkınlık barındıran sesiyle.

Cevabını bilmeme rağmen yine de sormadan edemedim. Sesim ise cansız bir mırıltıdan farksız çıkmıştı.

"Umut gelmiyor mu..."

-Bölüm sonu-

Loading...
0%