@m.yaprak_epli
|
"İşte o! Hayatımın aşkı o işte!"diye fısıldayan Sümeyye, parmağıyla Umut'un yanındaki bir çocuğu gösterdi. Hani bazı hikayelerde iyi ve kahraman rolünde çocuklar olur ya, Sümeyye'nin gösterdiği çocuk tam o tipteydi ama Umut'tan dolayı şaşkın bir ruh haline girdiğim için çok bir tepki veremedim. Allah'tan Sümeyye fısıldayarak söylemişti. Hiçbirimiz Savaş'ın duymasını istemezdik. Zaten Savaş buralı bile değildi. Umut'un diğer tarafında yürüyen kıza bakıyordu. Haksız da sayılmazdı, kız güzeldi ama bakması haramdı. Ne kadar şaşkın ve şokta olsam da onu bu durumdan kurtarmak istedim. O yüzden seslice öksürdüm. Savaş bunu fark ettiğinde ise gülümsedim. Umut'un grubu çok fazla uzağımızda olmayan geniş bir masaya oturdu. Biz de dahil, herkes onlara bakıyor ve fısıldıyordu. Bazı kızların Umut'a bakması biraz sinirimi bozmuştu. Bununla birlikte şoktan çıktığımı ve vücudumun endişe ve korkuyla kaplandığını hissettim. Şimdi yavaş yavaş aklımdaki sorular cevap buluyordu. Umut üç gündür yoktu ve şimdi ortaya çıkmıştı. Hâlâ beni fark etmemesi ise büyük bir nimetti. Ve o telefonda konuştuğum kız acaba Umut'un yanındaki, Savaş'ın hâlâ baktığı kız olabilir miydi? "Bunlar mimarlık fakültesinden kızlar. Okulun instagram sayfasından gördüm. Kantinlerimiz artık ortak olacakmış."dedi Hatice. "Neden peki?"diye sordu Sümeyye. Doğrusu ben de çok merak etmiştim ama sormaya çekinmiştim. "Kantinlerinde bir sorun mu çıkmış ne? Hem çok bir şey fark etmeyecek zaten. Kantinimiz oldukça büyük. Baksanıza önüne gelen her bölüm buraya ortak oluyor."diyen Hatice'ye hak veremeden edemedim. Bizim bölüm olsun, yan dallar olarak psikoloji, sosyoloji, felsefe bölümü, hep ortaktı kantinlerimiz. Zaten Sümeyye ve Hatice'yle bu vesileyle tanışmıştık. Sümeyye psikoloji, Hatice ise sosyoloji okuyordu. Haliyle de bir sürü ortak derslerimiz oluyordu. Geçen sene yurtta tanışmıştık. Hatice 2. dönem ikizi, Savaş'la birlikte eve çıkmıştı haklı olaraktan. Ha bu arada Savaş da Hatice gibi sosyoloji okuyordu. Küçüklüklerinden beri hep birlikte okudukları için üniversiteyi de aynı okuyalım demişler. Güney ile ise ne yazık ki aynı bölümde olduğumuz yetmezmiş gibi aynı sınıftaydık da. Zaten ben ve Hatice sayesinde Güney Savaş'la yakınlaşıp çok yakın bir ikili olmuşlardı. Bu arada Savaş da kıza iyice kaptırmıştı kendini. "Savaş çenen düşecek, ağzını kapat istersen kardeşim?"diyen Hatice'yle üç kız sessizce kıkırdayıverdik ancak gerginliğim yerine geldiğinde tekrar Umut'a baktım. Bakmaz olaydım. Kafamı döndürür döndürmez göz göze geldik. Yüzündeki ifadeyi tahmin edersiniz artık. Kızgın ve şaşkın! "Ne oldu Mucize? Suratın bembeyaz olmuş!"diyen Hatice benden tepki alamayınca bu sefer hepimize çemkirdi. "Ohooo? Bu ne! Ben hangi birinizi toplayayım anlamadım ki?" "Yok Hatice, yok bir şeyimiz."deyip Savaş ve Sümeyye'ye döndüm. "Değil mi çocuklar?" "Hı...hı..."deyip sarhoş gibi hallerine devam ettiler. Ben de söylenmeden edemedim. "Hakikaten bunlar iyice kafayı bulmuş he."diye Hatice'ye doğru kafamı yanlara salladım ve tekrar Umut'a baktım. O da bana bakıyordu. Korkudan önüme dönüp ellerime bakmaya başladım. Bugün çok gergin geçecekmiş gibi duruyordu. *** Öğleden önce bizim tayfayla ayrılmış ve kendi bölümlerimize dağılmıştık. Ben önce hocalarımla hoşbeşte bulunmuş, sonra da ikinci sınıf için planlar, programlar, kitap tavsiyeleri dinlemiştim onlardan. Bu mesleği oldukça önemsediğim için hocalarımla hep yakındım. Bölümde başarı sıralamasında da her zaman adım yazardı. Çünkü gerçekten bu bölümü seviyor ve sürekli araştırıyordum. Ümmet-i İslam'a yararlı olmak benim boynumun borcuydu ve bence bu yoldan geçmek için insan psikolojisini iyi bilmek gerekirdi. Benim alanım daha çok okullarda ve çocuklarla olacağı için işi çocuklardan yürütmeye çalışacaktım. Genç nesile ne aşılarsan o da aynısını diğer nesile taşırdı. Bu düşüncelerle kütüphaneye uğrayıp zevkle araştırmalar yaptım. Daha çok hocalarımın önerdiği kitaplara bakıp küçük not defterime notlar aldım. İnsanın sevdiği işi yapması ne güzeldi. Elhamdülillah. Dilerim ki Rabb'im bu yolda beni mübarek kılardı. Öğleden sonra boştum zaten. Sonuçta ilk gün. Hatta bu hafta doğru düzgün ders işlenileceğinden bile şüpheliydim. Bizim okul, derslere değil de daha çok insanın kendini eğitmesi yönünde etkinlikler yapmaya yönelirdi. O yüzden okulumun yeri de bende bir ayrıydı. Biraz daha araştırma yapıp, gerekli notlar alıp fotoğraflar çektikten sonra öğle namazımı kılmak için okulun küçük camisinde kızlarla buluştum ve birlikte cemaate katıldık. Savaş'la Güney'in namaz kılmamasına çok üzülüyordum. O yüzden dua ederken Rabb'imden hidayetlerini diledim. Namazdan sonra biraz bizim kızlarla takılmış, biraz da kendi sınıfımdakilerle hasret gidermiştim. Sonunda okulda bir işim kalmadığında eve gitmeye karar verdim. Otoparka girip arabama doğru yürümeye başladım. Allah'tan dikkat çekmeyen bir yere park etmiştim. Bu gösterişli arabayla etrafta görünmek istemiyordum. Biraz utanıyordum. Kimseye kibirlenmiş havasında görünmek istemezdim. Bu düşüncelerle arabanın kilidini etkin kılıp tam kapıyı açmış, içeri girecektim ki kapıyı aniden bir el kapattı. Arkama döndüğümde karşımda Umut'u beklemiyordum. Biraz şaşırmış, biraz da heyecanlanmıştım. Şu an onunla arabanın arasındaydım. Başımı kaldırıp gözlerine bakmaya zorladım kendimi ama başaramadım. "Şimdi beni çok iyi dinle bayan masum görünen!" Bu dediğiyle korkuyla yutkundum. "Eğer bu okulda tek bir kişi bile evli olduğumuzu öğrenirse seni mahvederim anladın mı?"deyip son kelimede bağırdı. İşte bu beni sinirlendirmişti. "Sen ne dediğinin farkında mısın Umut! Biz sırf gizli kalsın diye mi evlendik? Biz seninle hayatlarımızı birleştirdik..." "Ne hayatından bahsediyorsun sen! Mahvettiğiniz hayatımdan mı? Hayatımı zorla işgal eden sensin küçük cadı! Seni uyarıyorum. Eğer evli olduğumuzu birine söylersen bu senin sonun olur, anladın mı!"dedi ve öylece çekip gitti. Kalbim çok fena kırılmıştı. Yanaklarımda ıslak bir sıcaklık hissettim. Hayır! Artık izin vermeyeceğim! Artık ağlamayacağım! Bu Umut sınırları iyice aşıyordu ama bilsin ki ben de kolay lokma değildim. Elbet bir gün karısı olarak kabul edecekti beni. *** Umut dün gece de eve gelmedi. Muhtemelen bana kızdığı içindir. Kimi kandırıyorum ki! Ben onun umurunda bile değildim. Eve gelmemesinin en son sebebi bile ben olamazdım. Onun için bu kadar hiçtim işte. İşin kötüsü bu gerçekler canımı acıtıyordu. Okula gittiğimde de göremedim onu. Ders olduğundan gelmemiştim aslında, onu merak etmiştim ama göremeyince gidip okulun verdiği kursa başvurdum geçen yıl ki gibi. Bu kurs öğrencilerin iyi olmadığı dersler için düzenlenmişti. Ne kadar bölümümü çok sevsem de benim de zorlandığım dersler vardı. Geçen sene gittiğimde çok işe yaramıştı. O yüzden bu sene de tekrar başvurmuştum. Kızlar biraz meşgul olduğu için canım sıkıldı ve ben de dünkü gibi kütüphaneye gittim tekrar. İki-üç tane şöyle en kalınından aşk romanı alıp okumak ve biraz depresyona girmek, biraz da ağlamak istiyordum. Belki biraz içim boşalırdı. Aşk romanı dedimse öyle sıradan aşk romanlarından bahsetmiyordum. Ben onları terk edeli çok olmuştu. Benim bahsettiğim İslami aşklı, şehitli, mücahideli romanlardı. Sonlarında o kadar ağlıyordum ki içim çıkana kadar ama sonra rahatlıyor ve ders çıkarıyordum. Bu düşüncelerle kütüphanede oyalandığım kadar oyalandım ama istediğim gibi bir roman bulamadım. Tam ümidimi kesmek üzereyken dikkatimi çeken bir kitap oldu. Hemen elime alıp kapağını inceledim. Sonrada arkasını döndürüp tanıtımını okumaya başladım. "Tükenen umutları yeşertir mucizeler... Vay be! Tevafuğun bu kadarı işte. Umutlar, mucizeler falan. Sanki benle Umut'u tanımlamıştı bu kitap. Acaba ben de Umut'a yeni bir mucize olabilir miydim? Ben de çekebilir miydim boşluktaki Umut'u? Kitabı kaptığım gibi arabama koştum. Yoldayken ezan okundu. Rabb'im ilk vakitte kılınan namazdan çok daha hoşlanırdı. Onu memnun etmek ise kulun göreviydi. İçimi sevinç kaplamasıyla arabayı yakın bir caminin yanında park edip içeriye girdim ve huzurla namazımı eda ettim. Sonra da Umut'la evliliğimiz için bolca dua ettim. Ümmet için öncelik tanıdım duamda. Sonuçta İslam dini birliğin, beraberliğin diniydi elhamdülillah ki. Eve gider gitmez soluğu çalışma masamda aldım. Sonunda aradığım şeyi bulmuştum. Hep de yanı başımdaymış meğer. Okumaya aşık olduğum kitaplarda bulmuştum. Etkilendiğim sözleri yazdığım defterimi çıkarıp kitabın arkasındaki o güzel şiiri yazdım. Sonra da denemelerimi yazdığım defterimi çıkarıp sonunda gelen ilhamın verdiği zevkle uzun zaman sonra ilk kez yazmaya başladım. Bir saatin sonunda yazmaktan yorgun düştüğümde aklıma Umut ve dünkü söyledikleri geldi. Adam benim kocamdı ama daha telefon numarası bile yoktu bende. Böyle eve gelmemekle eline ne geçecekti acaba? Ah! Kapı çalıyor galiba. Üstümü başımı düzeltip hemen aşağıya indim ve kapıyı açtım. Yine hiç beklemediğim birini bulmuştum karşımda. Onun ne işi vardı benim evimde? -Bölüm sonu- |
0% |