Yeni Üyelik
10.
Bölüm

~10.Bölüm~

@m.yaprak_epli

"Ama siz... Bunlar da nedir böyle?"


Karşımda apartmanın bazı hanımları, ellerinde hediye paketleri ile duruyor ve gülümseyerek yüzüme bakıyorlardı.

"Hayırlı olsuna geldik İclal'ciğim."diyen Ayşegül'e döndüm.

"İçeri buyurun lütfen. Ne zahmet ettiniz? Mahcup ettiniz yine beni."

Onları oturma odasına buyur ettim. İçeri geçerken her biri elime bir hediye paketi tutturdu. Şaşkınlık ve mahcup ile yüzlerine bakmaktan konuşamıyordum. Yaklaşık 5 kişi gelmişlerdi. Sırasıyla şark köşesine oturmuşlardı karşılıklı. Ben de elimdeki paketleri salona bırakıp geri döndüm ve Özgül'ün yanına oturdum.

"Ne zahmet ettiniz böyle hanımlar? Çok mahcup oldum gerçekten. Hiç gerek yoktu. Hepiniz çok naziksiniz. Çok teşekkür ederim."

"Aa konuşma böyle İclal'ciğim. Artık sen de ailemizden bir parça oldun. Bu küçük hediyeleri de çam sakızı, çoban armağanı kabul et lütfen."dedi büyük bir hanım abla. Sanırım adı Gülten idi.

"Allah razı olsun. Lütfen bir yere ayrılmayın. Hemen kahveleri yapıp geliyorum."

"İclal'ciğim zahmet etmeseydin. Zaten tam yerleşmemişsin baksana? Biz sana ayak bağı olmayalım."

"Estağfurullah. Olur mu hiç öyle şey? Hazır gelmişken kahvelerimiz eşliğinde sohbet edelim işte ne güzel."

"O zaman benim sana aldığım fincan takımında yap. Sen yeni taşındın. Şimdi eksiklerini alacak zaman bulamamışsındır."

"Yıldız söylediğin ne iyi oldu kardeşim. Yoksa kahveleri nereye koyacaktım? Unutkanlık işte."deyince hep birlikte güldük.

"İlahi İclal."

"Bu arada çok teşekkür ederim, çok incesin."

"Rica ederim. Güle güle kullan."

Koşa koşa salona gidip Yıldız'ın getirdiği fincan takımı paketini aldım ve açtığım gibi mutfağa götürüp sudan geçirdim. Kahveyi güzelce cezvede pişirip fincanlara koydum. 6 kişilikti. Zaten biz de o kadardık. Fincan takımı gerçekten çok şıktı. Yıldız çok zevkli idi.


Kahvelerin yanına birer kuş lokumu ve çikolata parçası koyup tepsiye dizdim. Dün helal markette görüp almıştım. Böyle durumlar olursa ikram etmek için.

Geri döndüğümde aradaki muhabbet koyulaşmıştı. Sırayla kahveleri dağıtıp tekrar Özgül'ün yanına oturdum tekrar ve kendi kahvemi aldım. Şu odanın halısını daha almamıştım ama buna rağmen hanımlar hiç üzerine bir şey söylememişti sağ olsunlar. Yoksa şeytan kompleks yaptırabilirdi Allah muhafaza.

Ne düşündüğümü anlamış gibi konuyu açtı Ayşegül.

"İclal şark köşesi takımına bayıldım. Buna uyan çok güzel bir halı biliyorum. Onu alırsan acayip güzel olur."

"Öyle mi? Nerede?"

"Bizim sitenin aşağısında, ilçe ortasında çarşı var. Orada bir sürü esnaf var. Oralarda ne ararsan bulursun."

"Çok iyi olur. Ben de esnaf kültürü seviyorum zaten. Ikea ve AVM benzeri yerler ruhumu daraltıyor açıkçası. Hem esnaf çok daha uygun fiyata satıyor."

"Aynen öyle canım. Biz de sitenin hanımları olarak hep esnaftan alışveriş yaparız zaten."dedi Serap abla.

Bu sohbet bir yarım saat sürdükten sonra "Biz kalkalım artık. Ocağa yemeği koyacağım. Beyim ve çocuklar gelmek üzeredir."gibi gerekçelerle kalkmışlardı. Onlara tekrar teşekkür edip mutlaka yine uğramalarını tembih ettikten sonra kapıya kadar yolcu ettim.

Herkes gittikten sonra kahve fincanlarını yıkayıp kaldırdım ve biraz annemle konuştum. Telefonu kapar kapamaz kapı yine çaldı ve bu sefer apartmanın diğer hanımları gelmişti. Anlaşmış gibi beşer kişi birer saatlik arayla geliyorlardı. Onların da elinde türlü türlü hediyeler vardı. Bu böyle gün boyunca sürmüştü. Hatta komşu apartmanlardan bile hanımlar hayırlı olsuna gelmiş, yanlarında da bir sürü hediye getirmişlerdi. Günün sonunda salon bir sürü hediye ile dolup taşmıştı. Ben yine çok duygusallaşıp gözyaşı dökmüştüm. Fazlasıyla duygusal bir insandım. Hele böyle durumlarda hiç tutamıyordum kendimi. Allah onlardan razı olsun. Hem şaşkın hem de mahcuptum. Elimden geldiğince gelen herkesi güzelce ağırlamaya çalışmış ve her seferinde kahve ya da isteğe göre çay demlemiştim. Zira evde hâlâ epey eksiklerim vardı. Buna rağmen hanımların yanlarında getirdikleri hediyeler çoğu eksiğimi karşılamıştı. Kimisi ütü, kimisi ketıl, kimisi kaşık bıçak takımı, kimisi saç kurutma makinesi, kimisi çay bardağı takımı, kimisi basit mutfak eşyası, kimisi tost makinesi gibi bir sürü şey almışlardı zahmet edip. Rabb'im tekrar ve tekrar razı olsun. Amin ecmain.

Günü böyle akşam edip namaz kıldığımda Tuğba aramıştı.

"Selamün aleyküm?"

"Ve aleyküm selam İclal hanım. Sonunda cevap verebildin şu garip arkadaşına!"

"Kusura bakma be Tuğba. Gün boyunca çok meşguldüm ve sanırım bu meşguliyet evi tamamlayana dek sürecek gibi."

"Gün boyu evdeydin. Nedir seni bana bile cevap vermekten alıkoyan?"

"Sitedeki bazı hanım kardeşlerim yeni taşındım diye hayırlı olsuna geldiler. Görsen hepsi de ellerinde hediyelerle gelmişler. O kadar mahcup oldum ki anlatamam."

"Ya ama yerim ben bunları. Sen kesin dayanamayıp ağlamışsındır değil mi?"

"Beni nasıl da iyi tanıyorsun ama."deyip güldüm.

"Senin bu samimiyetine hayranım İclal. Her şeyi o kadar kalpten, o kadar candan yaşıyorsun ki. Özellikle maneviyat bakımından."

"Estağfurullah. Bunlar hep benim özlediğim şeylerdi biliyorsun."

"Biliyorum biliyorum. Bildiğim bir şey daha var?"

"Neymiş o?"

"Bizim bu anonim sana boşuna aşık olmamış. Ben de olsam ben de sana aşık olurdum."deyip ikimizi birden güldürdü.

"Aşkımız karşılıklı merak etme Tuğba'cığım. Anonim beyin hiç şansı yok."

"Hazır anonim demişken mesajları okudun mu?"

"Okudum."

"Ee?"

"Ne eesi? Ne dememi bekliyorsun?"

"Ne hissediyorsun?"

"Taşındığımdan beri o kadar meşgulüm ki anonim beyi ve onun saçma gizeminin üzerine düşünecek tek bir dakikam bile olmadı Tuğba."

"Ya hiç mi bir şeyler hissetmedin?"dedi bıkmış bir nefes vererek.

"Belki biraz şaşkınlık. Ama sana daha önce söylediklerimin arkasındayım. Niyeti ciddi ise gelir konuşur. Sonuçta ben evliliğe karşı olan biri değil aksine evliliğin muhteşem bir şey olduğunu düşünen sünnet ehli bir müslümanım. Aksi takdirde bu anonimciliği bana sökmez. Hiç uğraşamam. Vaktim değerli benim. İnsan yiyen bir yaratık olmadığıma göre saklanması da ayrı ironi ya anlamış değilim. Allah'a havale ediyorum."

"Ya belki çekiniyordur. Baksana mesajlarda ne demiş. Ona yazamam, heyecandan kelimeleri birbirine karıştırırım filan demiş."

"Ben hayatımda ilk defa bir erkekle konuşmuyorum ya? Ya da erkek düşmanı mıyım? Ya da ne bileyim, üslubum mu sert? Neden çekiniyor ki?"

"Aslında onu çok iyi anlıyorum biliyor musun? Ben de Hazar'a karşı böyleyim. Onunla konuşunca heyecandan kelimeleri bir araya getiremiyorum. O bana yanlışlıkla bile baksa sanki kalp krizi geçirecek gibi oluyorum. Daha sayayım mı? Anonim arkadaş da böyle işte."

"Ve sonunda itiraf etti aşık olduğunu."

"Sen beni bırak da kendine bak. Ne yapacaksın?"

"Dediğim gibi inancıma ters düşecek hiçbir tavize izin vermem sırf biri aşık olmuş diye. Ha... Gelir konuşur ise başım gözüm üstüne. Belki de ben çocuğu beğenirim ve evlenirim."

"Koca meraklısı seni."deyince güldüm.

"Evet. Büyük bir koca avcısıyım. Bugüne kadar kaç kişiye talip oldum. Hiçbiri de teklifimi kabul etmedi."

"Neden?"

"Bilmiyormuş gibi konuşma Tuğba. Çocuğum olmuyor diye tabi."

"Tabi ya unutmuşum, kusura bakma. Küçükken geçirdiğin bir kaza yüzündendi değil mi?"dedi üzgün sesiyle.

"Evet. İmtihan işte."

"Senin gibi çocuklara bayılan bir insanın çocuğu olmaması... Ne bileyim be İclal?"

"Dedim ya imtihan bütün bunlar. Öyle söyleme. Rabbimin her işinde bir hikmet vardır unutma. Ve bu anonim arkadaş muhtemelen çocuğumun olmadığını bilse o da diğerleri gibi vazgeçer. Ne mücahid gibi adamlara evlilik teklifi yaptım, sen biliyorsun. Hepsi de beğendi beni ama çocuğumun olmadığını söyleyince üzülerek teklifimi geri çeviriyorlardı. Ben de yakışmasa da evlilikten yana biraz ümidimi kestim. Ne yalan söyleyeyim?"

"Ya belki anonim onlar gibi değildir. Belki de çocuk falan diye şart öne sürmez?"

"Bunu öğrenmenin tek yolu gelip niyetini açıkça ortaya koyması. Aksi takdirde asla inancımdan taviz vermem. Bunu biliyorsun."

"Biliyor musun hayatımda ilk defa senin gibi evliliğe ve çocuk yapmaya meraklı birini görüyorum. Herkes ya flört peşinde ya da kaçayım, kovalasın modunda. Sana hayranlığım bir de bu yönde işte. Açıksın, saf samimiyetsin."

"Tubira'm estağfurullah ama yeter yani, övgüler falan ayıp oluyor. Benim ilgim, sıradan bir şeye değil. İslami evliliğe, İslami aileye. Bir şeyin başına İslam geliyorsa gerisi boştur benim için. Resulullah (SAV) Efendimizin evlilik hikayelerini okudukça, duydukça kendimden geçiyorum. Gece teheccüde birlikte kalkmak, birlikte ilim öğrenmek, ya hele şu beni havalara uçuruyor. Eşinin elini tutmak ile günahların dökülmesi hangi dinde var? Eşini öpmek, onun için süslenmek demek günahların dökülmesi demek ya, hayranım bu dine hayran! Daha sayardım da neyse. Evliliği en çok Allah'ın rızasını kazanmak için istiyorum tabi ki. Çocuk istememin sebebi yine Allah rızası olup onu Allah'ın dininde bir mücahid gibi yetiştirmek."

"Çocuğun olmayacak ise ne olmuş yani! Sen de evlat edinirsin. Senden çok güzel anne olur."

"Anneliğe hazır hissettiğimde emin ol, bunu yapacağım Allah'ın izniyle. Annelik bir mekteptir. Bekarlık anneliğe hazırlıktır. Benim de bu hazırlık dönemini iyi değerlendirmem gerekiyor. Eğer iyi bir anne olmak istiyorsam."

"Bana öyle geliyor ki sen anonimle evlenecek, sonra evlat edineceksin. Öyle hissediyorum."

"Aşk olsun Tuğba. Ne çabuk verdin beni anonime. Hemen gözden çıkardın beni. Hani ben senin tek aşkındım?"deyince güldü.

"Oh sorry bebeğim. Senin gibi bir fıstığı anonime verir miyim ben hiç hemen öyle? Anonimin burnundan getireceğiz ondan sonra. Bana averaj zekalı dediği için çok pişman olacak."deyince kahkaha attım.

"Averaj, sayı farkı demek. Averaj zekalı diyerek senin IQ seviyeni aşağılamak istemiş belli ki."

"Ne! İşte şimdi daha çok sinirlendim. O çocuk elime geçecek var ya eşek sudan dönünceye kadar dayak yiyecek elimden."

"Merak etme, senin uğraşmana gerek kalmayacak."

"O ne demek şimdi? İclal yoksa buna da mı oyun oynayacaksın?"

"Hem de nasıl bir oyun. Feleğini şaşıracak zavallı."

"Yapma bunu İclal. Yazık günah."

"Az önceki sinirli haline ne oldu Tuğba'cığım?"

"İclal seni çok iyi tanıyorum. O yüzden çocuğa acıyorum."

"Eğer inancıma ters düşecek bir şey yaparsa vallahi elimden kurtulamaz. O da Vedat gibi beni her gördüğünde kaçar. Söylemedi deme."deyince birlikte gülüştük.

"Neyse kapat, görüntülü arayayım da çay eşliğinde konuşalım."

"Tamam tamam."

***

"Özel numara arıyor..."

Anahtarı çevirip evimden içeriye girerken arayan kişiyle biraz şaşırsam da çabuk toparlanmıştım. Zira bir haftadır aramıyordu. İlk defa bu kadar uzun süredir aramıyordu. Ben de birinin beni işlettiğine emin olmuş ve bir daha aramadığı için sevinmiştim.

Elimdeki poşetleri minik ve sevimli mutfağıma bırakıp balkona çıktım ve ekrana baktım. Açıp açmamak ile ilgili karar vermeye çalışıyordum ama uzun süredir açmadığımdan olsa gerek arama kendiliğinden sonlanmıştı. Omuz silkip tam mutfağa geri dönüyordum ki yine aramaya başladı. Bu sefer çok düşünmeyip aramayı cevaplandırdım.

"Bak, sana son bir şans veriyorum tamam mı? Ya şimdi benimle ne derdin olduğunu söylersin ya da bir daha açmam telefonlarını anladın mı? Neden cevaplıyorum biliyor musun? Çünkü her seferinde derdini söylersin de böylece kimsenin kalbini kırmamış ve canını yakmadığımdan emin olacağım diyorum ama neden sessiz kaldığını anlamıyorum. Seni polise şikayet etmeyeceğim veya yüzüne tükürmeyeceğim, merak etme."

Anlık da olsa bir gülme sesi gelmişti sanki kulağıma.

"Sana bir dakika veriyorum. Telefonu sehpanın üstüne koyuyorum ve bir şeyler atıştırmaya gidiyorum çünkü çok açım." Tekrar bir gülme sesi duydum sanki. "Geri döndüğümde ya derdini anlat ya da kapatmış ol ve bir daha arama. Süren başlamıştır!"dedim ve telefona baktım.

08.47

48 olunca geri döneceğim. Süren başladı bay veya bayan özel numara, artık her kimsen?

Telefonu balkondaki sehpanın üzerine bırakıp mutfağa geri döndüm. İşten gelmiştim ve hem çok yorgun hem de çok açtım. Hemen bir ekmek arası yapıp yemeye başladım. Bir yandan da kol saatime bakıp süreyi takip ediyordum. Son 15 saniye kala küçük sandviçimi bitirip balkona koştum. Ağzım biraz dolu olduğu için bir süre yutkunmakla uğraşmıştım. Sonunda ise telefonu alıp ekrana baktım. Kapatmadığını görünce küçük çaplı bir şok geçirsem de telefonu kulağıma götürdüm. Bu konuşacak anlamına mı geliyordu?

"Alo? Süren doldu. Konuşacak mısın yoksa ben mi kapatayım?"

Bir süre sessiz kaldıktan sonra nefes alıp verdiğini duydum. Allah'ım sanırım konuşacaktı!

"..."

-Bölüm sonu-

Loading...
0%