Yeni Üyelik
19.
Bölüm

~19.Bölüm~

@m.yaprak_epli

"Tamam, saçmaladım. Daha kaç kere özür dileyeceğim?"

"Bak İclal! Hazar ne kadar muhafazakar olmazsa olmasın yine de düzgün bir insan, iyi bir insan. Böyle bir muameleyi hak etmedi."

"Tubira'm benim, seni öyle üzgün görünce bir an sinirlerime hakim olamadım. Sevdiklerim birileri yüzünden, dolaylı ya da doğrudan olsa da acı çektiğinde sinirleniyorum ve sinirlenince de benim nasıl olduğumu biliyorsun. Huysuz ve suçlayıcı biri oluyorum. Herkesin sevmediği ama hep yenildiği huyları vardır. Benim de sevmediğim ve yenildiğim huyum bu işte. Affet artık beni. Hem bak, Hazar'dan da özür diledim. Üstelik sen söylemeden. Çünkü sinirim geçtikten sonra çok pişman oldum ve vicdan azabı çektim. Hazar Allah'tan anlayışlı biri ve beni hoşgörüyle karşıladı."

"Neyse sen Hazar'a dua et. Seni affetmeseydi ben de etmezdim."

"Bundan sonra eniştenin insafına kaldık desene?"diye dudağımı büktüm. O ise bana yastık fırlattı.

"Ya İclal öyle konuşmasana! Yerin kulağı var."

"İnşaAllah bir gün evlenirsiniz de kurtulurum."diye tavana bakarak sitem ettim. Tuğba yine bir yastık fırlatmıştı ama hoşuna gitmişti bu duam, yüzünde açan güllerden belliydi. Bu arada daha iyi olmuştu elhamdülillah. Tabi Hazar'la konuşunca bizim kız daha iyi olmuştu. Hazar gerçekten ona ilaç gibi geliyordu. Konuşmasının sebebi ise benim o saçma davranışlarım idi tabi. Sonunda iş, tatlıya bağlandığı için sevinmiştim.

"Kız Tuğba, akşam şöyle güzel bir film izleyelim mi birlikte? Hem o kadar şey hazırladım. Film eşliğinde bir güzel götürürüz. Ne dersin?"dedim kalpli gözlerle.

"Vallahi fena fikir değil. Yapabiliriz."

"Yarın öbür gün gideceksin zaten. Dolu dolu geçirelim bari."dedim yüzüm asılı.

"Üzülme hemen. Bir sonraki sefer sen gelirsin yanıma, bu sefer ben seni ağırlarım."dedi göz kırparak. "Hadi gülümse."

İstemsiz bir şekilde yüzüme gülümseme yayılmıştı. Tuğba'nın yanında bir çocuktan farkım yoktu. Bazen mızmız bazen de nazlı.

***

"Tuğba hangi filmi izleyelim? Karar veremedim ben."

Oturma odasına soframızı kurmuş, üstüne hazırladığım atıştırmalıklardan ve içeceklerden koymuştuk. Hepsinin kaynağının helal gıda olması içimi öylesine rahatlatıyordu ki. Evet, sünnete göre az ve öz yemek daha efdal idi. Biz de elbette bu ölçülere göre bir sofra hazırlamıştık kendimize.

"Bir düşüneyim."diyen Tuğba elini çenesine koyup gözlerini kısarak düşünmeye başladı.

"Animasyon mu izlesek?"

"Güzel olur aslında. Uzun zamandır hiç animasyon izlemiyordum. Şöyle komik bir animasyon izlesek hiç fena olmaz."

"Benim liseden bir arkadaşım vardı. Ortaokul öğretmeni. Öğrencilerine örnek olsun diye 'Horton' adlı bir animasyon izletmişti. Oldukça güzel bir film diye bahsediyordu."

"O zaman onu izleyelim. Bizim için de bir değişiklik olur. Merak ettim de filmi."

"Hadi o zaman İclal'im, aç da izleyelim."dedi Tuğba sırıtarak.

Başımı sallayıp dizimdeki leptoptan filmi araştırmaya koyuldum. Sonunda uygun bir siteden filmi açıp özel tasarımlı sehpama koydum.

 

Bir süre yavaş yavaş atıştırıp filmi izledik. Film ikimizi de o kadar etkilemişti ki bir ara yemeyi bile kesmiştik. Filmin ortasında annem arayınca Tuğba filmi durdurdu.

"Selamün aleyküm anneciğim, nasılsınız?"

"Ve aleyküm selam kızım. Hamdolsun iyiyiz. Sen nasılsın asıl?"

"Elhamdülillah ben de gayet iyiyim. Tuğba'yla birlikte film izliyorduk."

"Allah muhabbetinizi artırsın güzel kızım. Tuğba kızıma da selam söyle."

Tuğba duyduğu için direkt selamını aldı ve geri selam yolladı.

"Tuğba'nın da size selamı var anneciğim."

"Ellerinden öperim."

"Ellerinizden de öpermiş."

"Aleyküm selam. Berhüdar olsun. Sana bir müjdem var kızım. O yüzden aradım aslında."

"Hayırdır inşaAllah anneciğim?"

"Ağabeyin kızım, ağabeyin döndü bugün."

Ayağa fırladım.

"Gerçekten mi!"diye çığırınca Tuğba neye bu kadar sevindiğimi çözmek istercesine yüzüme bakmaya başladı. "Ne zaman döndü? Bana niye söylemediniz?"

"Bugün döndü kızım. Bize de bir şey söylemedi zaten. Sürpriz olsun istemiş."

"Ay inanamıyorum buna. Çok sevindim ama benim iznim bitmek üzere. Nasıl ağabeyimi görmeye geleceğim şimdi ben?"

Bir anda ses değişti.

"Bu sefer ben geleceğim seni görmeye prensesim, merak etme."

"Ağabey?" Gözlerim dolmuştu.

"Ağabey ya? Özledin mi ağabeyini?"

Böyle söyleyince ağlamaya başladım. Duygusal bir insandım ben, fazlasıyla duygusaldım. Özellikle sevdiklerimin yanında.

"Bak şimdi! Ben, sen ağla diye mi öyle söyledim abim?"

"Ne yapayım? Öyle özledim ki seni. Bu askerlik bitmek bilmedi. Asker ağabeylerime saygım sonsuz ama insan bir sevdiğini askere gönderince günler geçmek bilmiyor. Neyse ne zaman geleceksin beni görmeye ağabey?"

"Annem bir haftadan fazla bırakmaz beni, biliyorsun prensesim."

"Anne ne olur ağabeyim hemen yarın gelsin yanıma. Sonra hep sizinle olacak zaten. Lütfen lütfen lütfen anneciğim lütfen. İnan ağabeyime çok iyi bakarım. En azından bir hafta kalsın yanımda."

Annemin sesi önce ağlamaklı sonra da gülerek çıkmıştı.

"Peki kızım peki. Siz yeter ki mutlu olun. Ağabeyin bir gün dinlensin, ertesi gün ilk otobüsle göndereceğim onu. Söz veriyorum."

"Allah razı olsun anneciğim. Beni öyle mutlu ettin ki Rabb'im daha mutlu anları versin sana."

"Amin kızım. Hadi sen git de Tuğba kızımı daha fazla bekletme. Yine konuşuruz."

"Tamam anneciğim. Allah'a emanet olun. Hepinizi çok seviyorum."

"Sen de kızım, berhüdar ol."

Telefonu kapattıktan sonra Tuğba sordu.

"Ne oldu tam olarak? Ben hiçbir şey anlamadım da."

Tuğba'nın boynuna atladım.

"Tuğba ağabeyim askerden dönmüş sonunda. Daha iyi haber, ağabeyim bir-iki gün sonra buraya gelecek."

"Aaa tam gideceğim gün geliyor desene?"diye güldü Tuğba.

"Hakikaten bak, unutmuştum ben."

"Zaten aynı evde kalamazdık ağabeyinle. Bu iyi oldu bir bakıma."

"Seninle vedalaşıp ağabeyimi karşılayacağım o gün he?"

"Öyle olacak gibi."

"Neyse hadi filme devam. Sonunu merak ediyorum."

"Aşırı iyi bir film değil mi?"

"Kesinlikle. Filmin vermek istediği mesaj o kadar anlamlı ki. Rabb'im herkese anlamayı nasip etsin."

"Amin İclal amin."

***

Bir insan aynı gün nasıl hem çok üzgün olup hem de sevinçten havalara uçabilirdi ki? Tuğba gidiyordu ama onun yerine ağabeyim geliyordu. Karmaşık duygular içerisindeydim.

Şu an otogarda Tuğba'yla vedalaşıyordum. Ne kadar günlerimizi dolu dolu, bol sohbet ve muhabbet ile geçirmiş olsak bile dostun yeri ayrıydı ve her zaman özlenirdi.

Tuğba'nın da pekâlâ benden aşağı kalır yanı yoktu. O da her an ağlamamak için kendini sıkıyordu. Kızaran gözleri bunu ele veriyordu.

"Aaa yapma ama böyle Tubira'm. Yine görüşeceğiz Allah'ın izniyle. Ne bu üzgün suratlar ikimizde de?"

"Afff hiç dokunma bana İclal. Kendimi yeterince sıkıyorum zaten."dedi yüzünü çevirerek.

"Tamam neyse, hadi sen otobüse bin. Birazdan kalkacak zaten."

"Gel sana şöyle kocaman sarılayım da içimde kalmasın."dediğinde sıkı sıkı sarıldık birbirimize. Tuğba'yla aramızdaki bağ gerçekten çok farklıydı. Öyle bir bağ ki araya ne kadar mesafe girerse girsin o kadar güçleniyordu.

Tuğba sonunda gözyaşlarını bırakarak girmişti otobüse. O bindiği gibi de kalkmıştı zaten. Kalkış saatine kadar bir aradaydık özellikle. Son ana kadar yan yana olalım demiştik.

Otobüs otogardan çıkıp gözden kaybolana dek Tuğba'yla el sallamıştık birbirimize. O gittiği an da ben gözyaşlarımı bırakıvermiştim.

"Benim prensesimi kim ağlattı böyle?"

"Ağabey!"

Arkamı döndüğümde ağabeyimle karşılaşmak o kadar yerinde olmuştu ki aynı gözyaşlarıyla boynuna sarılmıştım.

"Ağabeyim öyle ihtiyacım olduğu bir zamanda geldin ki. Hem ne zaman indin sen? İniş saatin 09.00'da değil miydi?"

"Öyleydi ama otobüsleri bilirsin. Kimileri geç kimileri erken gelir. Sen neden ağlıyordun bu arada?"

"Biraz önce Tuğba'yı yolcu ettim de."

"Senin şu en yakın arkadaşın. Değil mi?"

"Evet."

"Biraz daha ağlamaya devam edersen Tuğba'ya gıcık olacağım kıskanmaktan. Biliyorsun, ben kardeşimi herkesle paylaşamam."diye eşarbımın önünü bozdu.

"Ağabey ya, hemen yaramazlık yapma da eve gidelim hadi. İkidir yol geliyorsun. Şimdi feci yorgunsundur."

"Yalan söyleyemeyeceğim bir tanem. Gerçekten de feci yorgunum."

"Tamam, önce duşa girersin sonra da uyursun hemen. Ben evde her şeyi hazırladım senin için. Hatta taksi şu an bizi bekliyor. Hadi vakit kaybetmeden gidelim."

"Prensesim büyümüş de ağabeyini evinde ağırlarmış."diye tekrar eşarbımın önünü bozuyordu ki başımı kaçırdım.

"Ağabey eşarbımla ne derdin var ya?"

"Hoşuma gidiyor."diye güldü.

"Ben de senin saçını bozayım da kızlar seni beğenmesin hıh."

"Kız düşünen kim, sen ağabeyini kiminle karıştırıyorsun he?"

"Aferin ağabeyciğim. Böyle adam ol."diye takılınca bu sefer başımı kaçırmama fırsat vermeden eşarbımın önünü bozmayı başardı.

"Ağabeeey!!!"

***

Sonunda eve gelmiştik. Ağabeyim hemen duşa girerken ben de eşyalarını yerleştirmiştim. Duştan sonra yemek yemesi için ısrar etsem de uykusuzluktan geberdiğini söyleyip oturma odasında hazırladığım yatağına yatmıştı.

Ben de o uyuyunca kendime bir kahve yapıp okuma kitabımı alarak köşeme çekilmiştim. Birkaç sayfa okumuştum ki beklenmedik bir şey oldu. Uzun zaman sonra özel numara aramaya başlamıştı. Ekranda beliren o malum yazıyı görünce şaşırsam da uzatmayıp telefonu açmıştım. Sonuçta ona verdiğim hak hâlâ geçerliydi ve belki de bu sefer konuşmak için arıyordu.

Ve cevaplıyorum. Hadi bismillah...

"Kimdi o!"

"Efendim?"

"Kimdi o sana sarılan *** çocuğu! Onun o elini kırıp diğer eline vermez miyim!"

"Sesini duymamız için ağabeyimin gelip bana sarılması gerekiyormuş demek ki."

"Dıt dıt dıt..."

-Bölüm Sonu-

Loading...
0%