@m.yaprak_epli
|
"Silinen mesajları bulduk ya, sonunda bulduk!" Sesindeki bariz neşe beni güldürmüştü. "Gerçekten mi?" "Tabi ya. Ben sana ne demiştim? O çocuğu bulacağım demiştim. Yani tekniken kendisini bulamasak da silinen mesajları bulduk. Kuzenim çok zor bulduğunu söyledi biliyor musun? İlk başta ümidi kesmiştik ama baktı ben üzülüyorum, çocuk yemedi, yatmadı ve çalışıp buldu." "Çocuk mu? Kuzenin erkek mi?" "Evet ama benden küçük merak etme." "Küçük olması sana haram olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Biliyorsun değil mi?" "İclal?" "Hımm?" "Aynı zamanda süt kardeşim olur."diye açıklama yapınca rahatladım. "Benim yüzümden günaha girdin korkusuyla çıkıştım, kusura bakma Tuğba." "Benim tek anladığım şey, beni kıskanmış olman."diye şakayla karışık kibirlendi. "Evet, seni kimselere kaptıramam."dedim gülerek. "Ya onu bunu boşver de göndereyim mi mesajları?" "Gönder bakalım." "Hani merak etmiyordun?"dedi keyifle. "Ben öyle bir şey demedim. Ben sadece bunun boş bir iş olduğunu ve elimize yararlı olacak hiçbir şeyin geçmeyeceğini belirttim o kadar." "Tamam tamam takılıyorum sadece."diye güldü. "Ekran görüntüsü alır, atarım. Bu arada neler yaptın? Dünden beri anonimle o kadar uğraşıyorum ki seni sormayı unuttum." "Anonim mi?"diye gülmeden edemedim. "Anonim tabi. Bilinmeyen değil mi bu çocuk?" "Belki de kızdır. Nereden biliyorsun?" "Lezbiyen mi bu affedersin, sana aşık ama?" "Kendisi mi dedi aşığım diye?"diye göz devirdim. "Mesajları okuduğunda görürsün İclal." "Neyse Tuğba. Bugün neler oldu inanamayacaksın." "Ne oldu kız? Yoksa anonimden şüphelendiğin birileri mi çıktı?" "Deme şuna anonim manonim. Hiç hoşuma gitmiyor artık bu saçmalık." "Vallahi sen kabul etsen de etmesen de gizli bir hayranın var cicim." "Yaw he he. Neyse anlatacaklarımın o muhterem şahıs ile bir alakası yok Tuğba. Başka bir şey anlatacaktım." "Ee tamam hadi anlat. Ne oldu?" Bugün temizlik yapmaya giderken apartmandaki tüm kadınların yardıma geldiğini ve beraberinde olan şeyleri anlattım. "O kadar duygulandım ki Tuğba, gözümde yaş kalmadı ağlamaktan." "O kadar haklısın ki İclal, kim olsa dayanamazdı bu güzel sahneye. Allah onlardan razı olsun. Demek annenler şark köşesi aldı he?" "Ecmain. Evet. O kadar şaşırdım ki ona da duygulanıp ağladım." "Deli seni. Ee?" "Öyle işte. Çok güzel bir gündü. Aytül teyzenin evinden dönüyorum. Selam verirken vefat eden arkadaşlarının torunu evde olduğu için rahatsız etmek istemedim." "Erkek mi?" "İma edecek bir sözüne telefonu kapatırım Tuğba!" "Aman ne var? İki soru soracaktım sadece. Yakışıklı mı? Anonim tipi var mı? İsmi ne, cismi ne? Yaşı kaç, okuyor mu, çalışıyor mu?" "Vallahi kızına zengin koca arayan kadınlar gibisin he! Annem bile bu kadar yapmadı." "Ay ne yapayım? Bu anonim benim psikolojimi bozdu. Öyle merak ediyorum ki kim olduğunu." "Kimse kim boş ver. Altında gizli olan bir şeyin hinliği de olur. Kimse boş yere bir şeyleri gizlemez. Altında ya fitne vardır ya da eğlenme isteği. Birileri bizimle eğleniyor ve sen buna çok güzel izin veriyorsun." "Hadi ya. Böyle mi düşünüyorsun hakikaten de?" "Tabi ki. Diyorum ya Tuğba, eğer gerçekten bana özel hisler besleyen biri varsa adam gibi gelir, ister. Sonrasında ailelerin onayıyla görüşmeler olur. Çocuklar anlaşırsa evlenir, anlaşamazsa hayatlarına devam ederler. Bu kadar ya! Bu olayı gençler niye bu kadar büyütüyor? Gerçekten yazık! Zaman israfı, para israfı, uğraş israfı. Bunlar hep vebal. İlla ortada bir gizem olsun istiyor herkes. Neymiş efendim? Gizem olması olaya heyecan katıyor. Sen tanımadığın biriyle nasıl mesajlaşıp güvenebilirsin ki, aklım almıyor. Ya amacı sana zarar vermek ise? Ya sadece eğlence arayan basit kafalı işsiz biri ise? O zaman yazık değil mi kalbine ve vaktine?" "Ya söylediklerinde çok haklısın ama gizem olması olaya heyecan katıyor gerçekten. Bunu inkar edemeyeceğim."diye gülünce "Sen iflah olmazsın Tuğba."diye ben de güldüm. "Ee kimdi o?" "Kim kimdi anlamadım?" "Dedin ya evde vefat eden arkadaşlarının torunu var, rahatsız etmek istemedim diye?" "Ha. İsmi Emre imiş. Aytül teyze ile Osman amca çok seviyorlar onu. Yazık, o kadar çok şey yaşamış ki."deyip Aytül teyzenin Emre hakkında daha önce söylediklerini dedikodu olmasın diye yorum katmadan kısaca anlattım. "Vallahi daha bir şüphelendim şimdi bu Emre'den." "Aa neden?" "Ya şimdi bu terk edilmiş ya sevdiği kız tarafından? Onun acısıyla sana yönelmiş olabilir mi diye düşünüyorum." "Af be Tuğba. Şu an o kadar mantıksız konuşuyorsun ki farkında değilsin. Ben onu, o beni ilk defa görüyor. Bu dediğin çok saçma ötesi bir şey. Şu an bunları konuşmak bile rahatsız ediyor beni." "Ay aman tamam. Seninle bunları konuşmayacağım, rahatsız oluyorsun anladım ama araştıracağım. Ben bu merakla duramam. Biliyorsun karakterime ters." "Zaten Hazar'ı merak ede ede aşık olmadın mı sen ona?" "Ne aşkı ya? Sadece biraz hoşlanıyorum o kadar." "Hı hı ondan. Neyse benim şimdi kapatmam gerekiyor. Otele gidip eşyalarımı alacağım." "Ee ya mesajlar? Onları okumayacak mısın?" "Sen gönder. İftardan sonra bakarım bir ara." "Bir ara bakar mısın! Ay senin bu umursamaz tavırların beni çıldırtıyor İclal." "Ay ne yapayım Tuğba Allah aşkına? Şu an bir sürü işim var. Nasıl açıp bakayım? Umursamazlıktan değil yani. Yoksa ben de merak etmiyor değilim. Ancak iftardan sonra müsait olacağım için o zaman bakarım dedim." "Ay benim gizli hayranım olacaktı var ya, kim olduğunu öğrenene kadar rahat etmezdim." Onun bu haline gülüp takıldım. "Ya Hazar çıksaydı, o zaman ne yapardın?" "Direkt gel evlenelim derdim be." "Ya öyle mi? Hani sadece biraz hoşlanıyordun?" "Yani evlilik derken şöyle..." "Hımm?" "Hazarcığım derdim, önce bir usullere göre tanışalım, konuşalım. Bakalım anlaşacak mıyız?" "Sonra da evli, mutlu, çocuklu öyle mi?" "Ay hayırlısıyla inşaAllah. Yani şey-" "Ay Tuğba yeter. Aşıksın işte itiraz etme."diye gülerek sözünü kestim. "İnşaAllah benden beter aşık olursun." "Amin." "Ne?"diye şaşkınlıkla çığlık attı. "Ama Cenabı Hakk'a."diye tamamlayınca "Sen de az değilsin heee..."diye gülmüştü. "Tuğbacığım aşk en iyi yaradanda güzeldir. Bu yüzden gözümü yükseklere dikiyorum..." *** Otele gidince tüm eşyalarımı toparlamıştım ama sonucunda büyük bir bavul, küçük bir bavul, bilgisayar çantası ve sırt çantası elde edince Mahmut amcam imdadıma yetişip taksi çağırdı ve birlikte siteye gittik. O taksiyle otele geri dönerken ben de asansörle zar zor eşyalarımı çıkarabilmiştim yukarıya. Aslında Mahmut amca çok ısrar etmişti yardım etmek için ama otelde bir sürü işi olduğunu bildiğim için onu geri göndermiştim, bugüne kadar tüm yardımları için teşekkürler ederek. Eve gelince bavulları ve çantaları yatak odasına bırakıp şark köşesinden birine yığıldım. Çok yorulmuştum ve de acıkmıştım. Saate bakıp iftara yarım saat kaldığını görünce çok sevindim. Hanımlar beni apartmanın WhatsApp grubuna almışlardı buradan ayrılmadan önce ve grupta sadece hanımlar vardı. Özgül ise mesaj atmıştı. "Hanımlar hadi neredesiniz? Çabuk gelin. Hepinizi bekliyoruz. Her şey hazır. İftara çok az kaldı." Herkes bir şeyler yazdığı için ben de geliyorum tarzında bir mesaj atıp üstümü başımı kontrol ettim. Bir sorun olmadığına göre bu şekilde gidebilirdim. Bu arada İclalciğim evde hiç yiyecek veya içecek bir şey yok ve sen sayın muhterem insan, iftardan sonra çaysız yapamazsın. En iyisi iftardan sonra markete inip en azından bu akşamlık bir stok yapayım. Uzandığım şark köşesinden biraz olsun dinlendiğim kanısına varınca kalktım ve akşam namazı için güzel bir abdest alıp hazırlandım. Telefon, anahtar ve cüzdanımın içinde bulunduğu küçük çantamı boynumdan geçirip Özgülün evine gittim. "5. Kat 9. Daire." Asansörden inerken bugün temizlikte yardım eden birkaç hanım görünce selamlaştık ve zili çaldık. Özgül hepimizi çok güzel karşılamıştı. Apartmandaki tüm hanımlar gelmişti tahmin ettiğim kadarıyla. Çoğu hatta hepsi evliydi galiba. Hepsinin elinde en az bir tane bebek vardı. Aralarında yeni evlenenler de vardı. Büyük teyzelerin yanında getirdiği genç kızları da vardı ve yaşları benim yaşım ile orantılı idi. Biz geldiğimizde sofra çoktan hazırlanmıştı. Yardım edemediğim için üzülmüştüm açıkçası. Ezan okunduktan sonra muhteşem bir cemaat halinde akşam namazı eda edildi. Ardından sohbet ile iftarlarımızı açtık. İftardan sonra çocukların neşeli sesleriyle sofranın kaldırılmasına yardım etmiştik. Bütün bunlar o kadar güzeldi ki bir ara kolumu cimcikledim acaba rüyada mıyım diye. Gerçek olamayacak kadar muhteşemdi her şey. Buram buram İslam kokuyordu ve bu koku burnumu sızlatıyordu. Yine gözlerim dolup durmuştu. Ayşegül yanımda olduğu için bir ara bunu fark etse de gülümseyip ses etmemişti. Herkes bana yeni olmama rağmen o kadar içten, o kadar yakın davranmıştı ki bu ilgiye herkes pamuk gibi olurdu. Ben de öyle oldum. Bu arada bünyem içten içe çay diye haykırırken Özgül bunu tahmin etmiş gibi elinde çay ve tatlılarla ikramda bulunmuştu. Emin olamadığım için Özgül'ü mahcup etmemek adına onu mutfağa çekmiştim. "Lütfen beni yanlış anlama Özgül kardeşim ama bunu öğrenmek benim için çok önemli. Hangi marka çayı kullanıyorsun?"deyince gülümseyerek çay paketini gösterdi. "*** çayını kullanıyorum." O kadar rahatlamıştım ki."Bu apartmanda hatta abartmıyorum, bu sitede çoğu insan Gimdes'in helal sertifika verdiği ürünleri kullanır. İçin rahat olsun İclalciğim." "Allah razı olsun. Şimdi eve gidince bana ağlamak için bir sebep daha doğdu."diye dolu dolu gözlerimi görünce hiç çekinmeden sarıldı. Ben de gönül rahatlığıyla ellerimi sırtına koydum. "Ecmain olsun. Rabb'im seni aramıza gönderdiği için çok seviniyoruz." "Elhamdülillah..."diye fısıldadım. Birlikte salona geçip hanımların sohbetine katıldık. Çayımı içerken teyzelerin biri yana yakıla şikayet ediyordu. "Ben ne yapacağım bu oğlumla? Bir türlü kimseyi beğenmiyor. Bir an önce mürüvvetini görüp torun sevmek istiyorum ama beyefendi o kadar talibi olmasına rağmen kimseyi beğenmediğini söylüyor. Nasıl evlendireceğim bu çocuğu ben?" "Bilge abla sıkmasana çocuğu. Ne zaman evlenmek isterse zaten kendisi gelir, söyler. Çocuk zaten polis. Bütün gün türlü insanla uğraşıyor. Bir de sen üstüne gitme, gözünü seveyim." "Ne yapayım be Meltemciğim? Bir torun yüzü görmek istiyorum artık. Yaşı geçmesin çocuğun. Evlensin, çoluk çocuğa karışsın istiyorum." Bunun üzerine teyzelerin yanında getirdiği genç kızlar kendi aralarında hararetle bir şeyler konuşmaya başladı. Onlarla birlikte köşede olduğum için kulak misafiri olmak zorunda kalmıştım. "Meriç'in derdi ne ya? Neden bu kadar seçici olmak zorunda kızlar konusunda? Onunla defalarca konuşmak istesem de her seferinde beni reddetti." "Senin gibi fıstığın nesini beğenmedi acaba?" "Bilmiyorum ama ısınamadığını söyledi. Her kıza böyle hissediyormuş. Kız ne kadar dindar olursa olsun veya önemi yok belki ama ne kadar güzel olursa olsun ısınamadığını söyleyip tüm taliplerini geri çeviriyor." "Sitede binlerce genç kız var. Bir Allah'ın kulunu beğenememiş mi yani, Allah Allah!" "Kalp bu kızlar. Çocuk haklı aslında. Bir ömür geçireceği kız konusunda içi rahat olsun istiyor. Ona hak veriyorum ama kalbime söz geçiremiyorum. Sanırım onunla evlenmezsem ben de tüm taliplerimi geri çevireceğim." "Ay saçmalama Emine. Evlen, kur yuvanı. Meriç o zaman anlar değerini zaten." "Aklımda Meriç varken başkasına ümit vermem caiz olmaz. İslam'ın kızına yakışmaz bu." Ne güzel konuşmuştu adının Emine olduğunu öğrendiğim kız. Söylediklerinde haklı olması bir yana içimden dua etmiştim. İnşaAllah hakkında hayırlısı olur diye. Yemeğin üzerimde bıraktığı gevşeklik ile uykum gelmişti. Bugün çok da yorulmuştum. Müsaade isteyip vedalaştım herkesle topluca. Daha markete inmem gerekiyordu. "İclal bundan sonra sık sık beklerim. Ayağını korkak alıştırma." "Olur Özgülcüğüm. Gelirim inşaAllah. Sizleri de beklerim."deyip ayrılmıştım evden. Alışmaya başladığım asansöre binip aşağıya indim. İbrahim amca helal dünya marketinin sitenin yakınlarında olduğunu söylemişti. Biraz aradıktan sonra bulmuştum. İçeride iki genç erkek bulunca bir ara geri dönmek istesem de kasadaki genç "Buyurun efendim, rahatsız olmayın lütfen."deyince el mecbur içeri geçip elimi çabuk tutmaya çalıştım. Bir an önce ihtiyacım olan şeyleri alayım ve gideyim de ne onlar benden, ne de ben onlardan rahatsız olayım. "Ee bugünkü görüşmen nasıldı?" "Pek olumlu gittiği söylenemez." "Meriç, abicim derdin nedir senin? Neden kimseyi beğenmiyorsun oğlum sen?"diye güldü kasadaki genç. "Dalga geçme Hüseyin. Ne yapayım? Kendime göre birini bulamıyorum." "Emine bacımız iyiydi ama neyse..." "Emine'ye layık değilim ben. O çok güzel bir insan ama ben ona uygun biri değilim." "Ee ne olacak böyle? Bilge teyze peşini bırakmayacak. Bunu biliyorsun değil mi?" "Bu işleri zorlaştıran da annem zaten. Böyle yapmasa üzerimde baskı hissetmeden rahat rahat birini bulacağım ama yok!" "Atfedersiniz, bölüyorum ama şunları geçirebilir misiniz?"diye araya girmek zorunda kaldım. Önce evde, şimdi de burada aynı konu. Tevafuk mudur nedir? "Estağfurullah. Asıl siz kusura bakmayın efendim. Biz biraz konuşmaya dalmışız da hemen geçiriyorum." "Hiç önemli değil. İnsanlık hali."deyip geçirdiklerinin parasını verdim. Poşetlerimi alıp gidiyordum ki "Para üstünü unuttunuz."diye seslendi. "Bilerek bıraktım aslında." "Nasıl yani, anlamadım?" Çekinerek Meriç olduğunu öğrendiğim gence baktım. Burada olmasaydı çok daha rahat söylerdim söyleyeceklerimi ama neyse... "Beni yanlış anlamayın lütfen. Biraz dışarıda konuşabilir miyiz?"diye kasadaki gence döndüm. "Tabi."deyip endişeyle benimle birlikte dışarı çıktı. "Eğer ihtiyaç sahibi birileri markete gelir de ücreti karşılayamaz ise diye bıraktım bu parayı. Zekat olarak düşünün lütfen." "Ama bu para çok fazla." "Miktarının bir önemi yok kardeşim. Tek ricam bu paranın benim tarafımdan bırakıldığını söylememeniz o kadar." "Allah razı olsun, ne diyeyim? Çok duygulandım." "Dua etmeniz yeterli."diye gülümseyip poşetlerimi aldım ve yoluma devam ettim. Evet İclal Ilgın, bu kadar poşetleri nasıl eve kadar taşıyacaksın, şimdi onu düşün bakalım. Bir beş dakika yürüdükten sonra ardımdan birinin seslenmesi ile irkildim. "Afedersiniz?" "Buyurun, bana mı seslendiniz?" "Evet. Poşetleriniz çok ağır görünüyor da yardım etmemi ister misiniz?" Bu o Meriç denen gençti. "Teşekkür ederim. Hiç gerek yok." "Rahatsızlık hissettiğinizi biliyorum ama bir hanıma bu kadar ağır şeyi taşıttırmam doğru değil. Lütfen izin verin yardım edeyim. En azından asansöre kadar." Bir elime baktım, bir de ısrarla yardım etmek isteyen bu gence baktım mahcupla. Kararsız kalmıştım. Yanlış anlaşılabilirdik. "Bizim sitede korktuğunuz şeyler pek olmaz. Her gün bir hanıma yardım eden bir erkek göreceğinize kefilim. O yüzden izin verin yardım edeyim de içim rahat eve gideyim." "Peki o zaman. Allah razı olsun." "Ecmain."deyip elimdeki fazla poşetleri aldı yerden. Bana sadece iki poşet bırakmıştı. Hem de en hafiflerini. O önden, ben arkadan apartmana doğru ilerledik. Asansöre yakınlaştığımızda "Tekrar teşekkür ederim yardımlarınız için."dedim mahcup bir şekilde. "Hiç önemli değil. Hayırlı akşamlar." "Size de inşaAllah."deyip apartmandan çıktı. Ben de asansöre binip yorgunlukla eve gittim. O kadar yorgundum ki poşetleri mutfağa bırakıp yatsı namazını kıldım ve üstüme rahat bir şeyler giyip uyumaya gittim. Yatağın üzerine annemin gönderdiği en sevdiğim nevresimleri serip yattım, bir yandan da sünnet ibadetleri yaparken. Sarı ve geniş bir kapüşon, siyah bir eşofman altı ile saçlarımı salık bırakıp yatağıma uzandım. Tam uyumak üzereydim ki aklıma Tuğba'nın gönderdiği mesajlar geldi. Tabi ya. Silinen mesajların ekran görüntüsünü atacaktı bana. Nasıl da unutmuşum? Telefonumu açıp WhatsApp'a girdim. Evet, göndermişti. Görsellere tıklayıp okumaya başladım. Bakalım neler yazmıştı Tuğba'nın deyimiyle bu anonim... 0545 ***: Merhaba Tuğba? Siz: Kimsiniz? Kayıtlı değil numara. 0545 ***: Şu an kim olduğumun bir önemi yok. Sana çok ama çok önemli bir şey sormam lazım. Cevaplarsan sevinirim. 0545 ***: İclal? 0545 ***: Nereye atandı? Siz: Neden en yakın arkadaşım hakkında bilgi verecekmişim sana? Sapık mısın? Organ mafyası mısın nesin sen! 0545 ***: Sapık değilim :) 0545 ***: Organ mafyasına gelince... 0545 ***: Sadece bir organ ile ilgileniyorum. 0545 ***: O da kalp. 0545 ***: İclal'in kalbine göz dikmiş olabilirim. Siz: Seni tanımıyorum arkadaşım. Dolayısıyla benden hiçbir şey koparamazsın. Siz: Hem neden İclal'e yazmak yerine bana yazıyorsun ki? Siz: Çok eminim. İclal'in numarasını da bulmuşsundur bir yerden. 0545 ***: Evet. Öyle bir potansiyelim var :) 0545 ***: Ama İclal'e yazamam. 0545 ***: Heyecandan kelimeleri birbirine karıştırırım. 0545 ***: Huh! Heyecanlandım yine bak düşününce. Siz: Aşıksın anladık da neden kendini gizliyorsun be kardeşim? Siz: Seni yiyecek değiliz ya. Siz: Neyden korkuyorsun? 0545 ***: Bak. 0545 ***: Bu konuşma gereğinden fazla uzadı bence. 0545 ***: İclal'in nereye atandığını söyleyecek misin artık! Siz: Söyleyemem. İstesen kendin bulurdun zaten. Bana neden yazıyorsun? Allah Allah. 0545 ***: Dediğin gibi! 0545 ***: Eğer bulabilseydim sana yazmazdım. 0545 ***: Senden başka bu bilgilere sahip kimse yok. 0545 ***: Dolayısıyla bana yardımcı olabilecek tek kişi sensin. Siz: Kim olduğunu ve amacının ne olduğunu söyleyene kadar hiçbir laf alamazsın ağzımdan. Siz: Sen olsan yabancı birine güvenir miydin? 0545 ***: Yabancı olduğumu kim söyledi? Siz: Efe sen misin? 0545 ***: İyyk!!! 0545 ***: Başka benzetecek birini bulamadın mı? 0545 ***: Ben onun gibi çapkın değilim, her kıza sulanmam. Siz: Efe sanki İclal'den hoşlanıyordu. Sen de yabancı değilim deyince seni bizim sınıftan sandım. 0545 ***: Bir dakika! Bir dakika! 0545 ***: İclal'den? 0545 ***: Hoşlanmak? 0545 ***: Hem de o şerefsiz! 0545 ***: Bittin oğlum sen! Siz: Hop! Siz: Küfür olmaz! Siz: Bir insanın arkasından konuşmak hiç olmaz! Siz: Şimdi ikilersen sevinirim. 0545 ***: Anlaşıldı. 0545 ***: Bu işe tehdit bulaştırmayacaktım ama bunu sen istedin. Siz: Biliyordum. Siz: Organ mafyasısın değil mi? 0545 ***: xdhdtjdhrh 0545 ***: Kızım ne korkak bir şeysin sen. 0545 ***: Değilim dedim ya. 0545 ***: Her neyse. 0545 ***: Eğer bana İclal'in nereye atandığını söylemezsen Hazar'a, ondan hoşlandığını söylerim. Siz: Hop! Siz: Bunu nereden biliyorsun sen! Siz: Yani yok öyle bir şey tamam mı! 0545 ***: Tabi tabi. Kesin öyledir. Siz: Kimsin oğlum sen? Seni bir elime geçirirsem var ya... Bitireceğim seni. 0545 ***: Giriş, gelişmeyi geçsek mi artık? Sonuca gelelim. 0545 ***: İclal'in yerini söyle. Siz: Hazar'ı nereden tanıyorsun? 0545 ***: Fazla soru sormak senin zararına Tuğbacığım. 0545 ***: Zamanımı harcıyorsun. Siz: Aman iyi tamam! Siz: Kayseri'ye atandı. Siz: Açık adres de vereyim mi!? 0545 ***: Çok iyi olur. En azından adresini ararken uğraşmamış olurum. Siz: Sen ruh hastası mısın? O kadarını nereden bileyim! 0545 ***: Tahmin etmiştim zaten. 0545 ***: Senin gibi averaj zekalı bir insandan bu beklenir. Siz: Küfür mü ettin oğlum sen bana? Averaj zekalı nedir! 0545 ***: Sen küçük beynini bunlara yorma. Malum öğrenmeye çalışırken daha da küçülebilir falan. Siz: Seni yazdım oğlum. Bulacağım seni. 0545 ***: Bulunca ne yapacaksın? Dövecek misin? Siz: Seni ilgilendirmez! 0545 ***: Her neyse Tuğbacığım. 0545 ***: Zorla da olsa verdiğin bilgiler için teşekkürler. 0545 ***: İclal'e bu konuşmalardan bahsetmeyeceğini umuyorum ve uyarmaya gerek görmüyorum. 0545 ***: Sen akıllı kızsın. Hemen anlarsın. Siz: Geber! 0545 ***: Sana da iyi günler. -Bölüm sonu- |
0% |